Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

yam_yam

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.202
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    9

yam_yam tarafından postalanan herşey

  1. insana bilgili dost gereklidir her zaman, aynı zamanda sağlam karakterli ve dürüst olanı. sen benim için öylesin ve kendi adıma bir kazanç olarak görüyorum bunu. seni seviyorum değerli arkadaşım. mutlu ol...

  2. Bir canlı ansiklopedi.

    Başarılı bir tespitçi.

  3. yam_yam

    Güneş Sistemi

    Faydalı olabildiysem ne mutlu sevgili sedelina...
  4. yam_yam

    Güneş Sistemi

    Kusura bakma lena... Bir dahaki sefere senin için kuantumun emekleme döneminde ortaya atılmış ne kadar teori varsa onları da içinde barındıran bir sunu hazırlarım... Hatta sırf seni memnun etmek için Mardukluları bile ekleyebilirim... Belli ki bilgilerini güncellememişsin... Takyonlar hayali parçacıklardır. Kuantumun emekleme döneminde ortaya atılan teorilerdeki yırtıkları yamamak için yerleştirilmiş matematiksel işlemlerden kaynaklanır. Günümüzde, takyonların varolabileceğine ilişkin kanılar yok denecek kadar zayıflamıştır.
  5. Ben de bir yerlerde insan hakları evrensel beyannamesi ile Kur'an'ı karşılaştırmıştım. Halbuki ne de büyük tezatlar vardı... Sevgili bozan'ın burada kendi mental çizgisini savunmak adına insan hakları evrensel beyannamesinden örnekler vermesi ayrı bir tezat konusu olmuş...
  6. Karıştırdınız sanırım... Birincisi, kurban derilerini toplayan THY değil, THK (Türk Hava Kurumu) dur. İkincisi, kurban kesmek başkadır, kesilen kurbanların derilerini toplamak başka... Şu an kurban kesiminden en çok memnun olan kurum THK dur. Zira gelirinin büyük çoğunluğunu kurban derileri oluşturur. Ancak Türkiye'de kurban ritüeli bırakılsın, kendi adıma THK'na her yıl 5 kurban derisi bağışlamaya hazırım. Yeter ki bu vahşet son bulsun...
  7. Çok değerli yam yam... Sizlerle ortak düşünsele birlikte yelken açmanın gücünü her han yüreğimizde hissederek rotamızıza devem ediyoruz... Dürüst, yürekli ve katılımcı biri olarak Topluma herzaman verebileceğin birşeylerinin olmasını bilmek bizler için bir şans... Sevgiler dostum...

  8. yam_yam

    Güneş Sistemi

    Link yenilenmiştir... (Sayın Admin'e teşekkürlerimle...)
  9. "ÂLİ-HİMMET HURAFAT-ÜL A'LEM BİS-SAVAB" Neden böyle bir başlık açtım ? Burçlar forumu altında "Burçların arapçası" adlı başlığı görünce, yazacaklarım için en uygununun böyle bir başlık olacağını düşündüm. Siz bu başlıktan "Himmeti yüksek hurafeler en iyisini bilir " gibi bir anlam çıkartabilirsiniz (Osmanlıca bilen arkadaşlar yanlışım var ise düzeltsinler lütfen). Başlık hakkındaki bu açıklamadan sonra gelelim söylemek istediklerime... Oldum olası astrolojiden hoşlanmamışımdır. Hani, teolojinin kalabalık grupları peşinden sürüklemesini anlayabiliyorum da, insanların karakterlerinin, doğum tarihlerine göre bilmem kaç milyon kilometre ötedeki gök cisimlerinin konumları ile belirlendiğine dair inancın, kalabalık grupları peşinden sürüklemesine bir türlü anlam veremiyorum. Bunu hiç bir sisteme uyduramadım... Ne bilime, ne mantığa, ne teolojiye, ne istatistiğe, ne de herhangi bir inanç sistemi ile bağdaştıramadım. "Din" desen, değil... İnsanı tanrı yarattı da, karakterlerini gökcisimlerinin konumları mı belirliyor? "Bilim" desen, bilime hakeret etmiş olursun. Ayrıca psikiyatrların diplomalarını alıp medyumlara vermek gerekir... "İstatistik" desen, "falanca tarih aralığında doğanların karakterleri % 80 oranında şu gruba dahildir" gibi bir veri de yok elimizde... "Mantık" desen, milyonlarca kilometre uzaklıkta, kendi hallerinde dönüp duran gök cisimleri insanın karakterini ne diye etkilesin ? (Hem de doğduğu tarihe göre) Üstelik ben, insanların karakterlerinin yaşadığı çevre koşullarına göre şekillendiğini sanıyordum. Yoksa insanın karakterini yaşadığı çevre değil de, astroloji mi belirliyor? Ben bu işin içinden çıkamadım arkadaşlar... Nasıl oluyor da bu kadar insan böyle bir inancın peşinden koşabiliyor? Hani bırakın boşa harcanan zamanı, bence bunun dışında önemli zararları da var... Neler mi bunlar ? * İnsanları burçlarına göre sınıflandırarak haklarında önyargılar edinmek.. * Kendini, içinde bulunduğu burcun özelliklerini taşıdığına inandırarak, sahip olmadığı karakteristik özelliklere bürünmeye çalışmak.. * Gökcisimlerinin özellikleri gibi yapıcı sohbetlerde bulunmak varken, bu gökcisimlerinin insanlar üzerindeki karakteristik etkisi gibi bence son derece gereksiz muhabbetlere girmek. Gerçekten merak ediyorum ; nedir arkadaşlar bu işin cazibesi?
  10. Merak ettim de, THY mevcut uçaklarının zekatını verdi mi acaba? "Deve" olayından sorumlu tutularak görevinden alınan şahısa bir iki gün müsade edilseydi de, şu zekat işini de halledip öyle bıraktırılsaydı. Şimdi "kurumlar da zekat verir miymiş" diyecekleri duyar gibi oluyorum... Kurumlar kurban kesebiliyor da (bknz: deveye ilişkin faturada geçen ünvan), neden zekat veremeyecekmiş?
  11. inancın dışında ortak çok özelliğimiz var. ne kadar insancıl ve ince düşünceli olduğunu biliyorum. iyi bir dostsun benim için. başarılar diliyorum...

  12. Savunduğun ideoloji ne olursa olsun benim için önemli olan dürüstlüğündür,

    buda seni sevmem için yeterli yüzün hep gülsün.

  13. Ya da aynı derecede kuvvet uygulayan bir başka kütle ile çekim kuvveti sıfırlanarak bu etkiden kurtulunabilir.
  14. Bilmeden günah işlemek mazeret midir peki? "Kur'an'ı neden okumadın" sorusu bu mazereti geçersiz kılmayacak mı? Geçelim... "o kişi müslüman değildir" demişsiniz. Yine aynı noktaya geldik... Ben şimdi yine size bu görüşünüzü neye dayandırdığınızı soracağım. Ancak mümkünse bu sefer içinde "müslüman değildir" anlamı çıkacak bir kaynak bulursanız sevinirim. Zira daha önce verdiğiniz ayetten bu anlamı çıkarmak mümkün değil....
  15. Çok yanlış söylemlerde bulunuyorsunuz sayın hoara... O zaman sizin müslümanlık kriteriniz "günahsızlık" üzerine kurulu. Zira günah işleyen biri, bile bile ayete ters davranmış ve küfre girmiş oluyor. Yine buna göre içki içenler de müslümanlıktan çıkmış oluyor... Dininizi biraz daha özenli incelemenizde fayda var diye düşünüyorum...
  16. Bu bir cevap mı sayın hoara? Kur'an "içki içmeyin" de der, ama içki içenlerin müslüman olamayacaklarına dair bir hüküm göremezsiniz...
  17. Haram para kazananların müslüman olamayacaklarına dair görüşünüzün kaynağı nedir? İmanın şartlarında "haram para yememek" diye bir madde var da, bizim mi haberimiz yok?
  18. Hırsız, dolandırıcı, vergi kaçakçısı vs. vatandaşlarımızın gözü aydın... Gönül rahatlığı içerisinde kurban ibadetlerini yerine getirebilirler artık.
  19. İlahi kralx... Enflasyon oranını belirleyen faiz değildir... Faizi belirleyen enflasyon oranıdır... Bir başka başlık altında yazdığım yazıyı buraya alıntılıyorum.... "Faizde iki bileşen vardır. Birincisi paranın değer kaybının telafisi, diğeri de paranın nedretine ödenen karşılıktır. Bunlardan ilkinden vazgeçmeniz mümkün değildir. Aksi takdirde zarar edersiniz . Bugün "Ben faize karşıyım" diyenlerden hiç kimse, 3 yıl sonra alacağı paranın miktarında değişme olmaksızın borç para vermez. İkinci bileşen işe kişinin kendisine kalmıştır. Bu sürede elindeki para ile kazanabileceği paradan feragat edip etmemek kendisini ilgilendirir. Ancak iktisadi tüzel kişilikler ikincisinden de vazgeçemezler. (Son hazırlanan T.T.K yasa tasrısına göre [eğer yasalaşırsa] artık faizle bile olsa ortaklarına borç para veremeyecekler )Bu kendi kuruluş amaçlarına aykırıdır. Ekonominin olduğu yerde faiz kaçınılmazdır. Bugün bankaların işleyiş sistemlerine iyi bakınız... Hepsi (Faizsiz bankacılık yaptıklarını iddia edenler dahil) aldıkları faiz ile, verdikleri arasındaki farktan kazanırlar. Para da bir meta niteliğindedir. Onun da kullanımının bir bedeli olacaktır. Yüksek faizin oluşturduğu olumsuzlukların nedeni faizin kendisi değil, paranın süratle değer kaybettiği gerçeğidir. Tefecilik faizin kötüye kullanılmasından kaynaklanır. Ancak tefeciliği örnek göstererek de, "faiz kaldırılmalı" diyemezsiniz. Bu trafik kazalarını örnek göstererek, motorlu taşıtların yasaklanmasını istemeye benzer... " Sonra bir de soru sormuştum : "Faiz haramdır" diyen arkadaşlara ; Enflasyon oranının %100 olduğu bir ortamda, kıyıda kenarda duran 15.000 YTL'nin 10.000 YTL sini borç isteyen bir tanıdığınıza, paranızın değerini koruyacak önlemler almadan borç verir misiniz? Buyrun cevap verin..
  20. Arkadaşın biri hala 7 kat gök için atmosfer tabakalarından bahsediyor. Arkadaş bu konuya kendini öyle kaptırmış ki, İslam inancındaki 7 kat gök inancının atmosferden çok farklı bir şey olduğundan, Muhammed'in Mirac'a çıkarken (!) diğer peygamberlerin onu atmosferin katmanlarında karşılamadığından haberi yok. Dahası "yakın göğü kandillerle donattık" ayetini gösterdiğimiz halde, yıldızları atmosfer tabakalarının arasında zannediyor. Sen ondan sonra kalk bu adama bir de, atmosferin 7 tabakadan değil aslında 4 ana tabakadan oluştuğunu, saydıkları iyonosfer ve eksosfer'in farklı tabakalar değil, termosferi oluşturan alt katmanlar olduğunu, bunları sayarsa termosfer için +1 diyemeyeceğini, Tropopoz, Stratopoz ve Mezopoz gibi ara veya geçiş tabakalarının neden sayılmadığını anlatmaya çalış... Sen ne kadar anlatırsan anlat, adam kulaklarını tıkayıp "bla bla bla bla" diye duymazdan gelecek. "Acaba nedir?" diye açıp araştırmak yerine, kaynağı belli malum yerlerden bir başka safsatayla önümüze gelecek. H.Y denen sanal şahsiyetin, aydınlanma adına açtığı yaraların nasıl kapatılabileceğini bilemiyorum. Tek tesellim, bu adam sayesinde teist arkadaşlar çarpıtılmış da olsa, atmosfer tabakalarından, Big Bang'dan, Evrim Teorisinden haberdar oluyorlar. Yoksa bunları nereden öğrenecekler ki... Kur'an'dan mı? http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=146306
  21. yam_yam

    Buzul Çağları

    Buzul Çağları Dünya’nın iklim dengesi son bir milyon yıl içerisinde, kuzey enlemlerinde ve dağlarda karların birikip yeniden erimesine yol açacak şekilde sekiz kez bozulup yeniden kuruldu. Yağan kar, sıkışarak buza dönüştü; dağlardaki buzul dilleri ve buzul örtüleri oluşturdu. On binlerce yıllık zaman sürecinde büyüyerek birkaç kilometre kalınlığa ulaşan buzullar, Avrupa ve ABD’nin ortalarına dek yayılarak yeryüzü üzerinde çeşitli aşınım ve birikim şekilleri oluşturdular. Her buzul dönemi ani bir biçimde sonlandı. Buz örtüleri, birkaç bin yıl içinde hızla eriyerek yeniden bugünkü sınırlarına çekildiler. Buzul dönemleri 70-80 bin yıllık bir süreç içinde giderek soğuyan bir iklim modeli yansıtıyor, havanın en çok soğuduğu, buzulların en kalın ve yaygın olduğu pik döneminde ise buzul arası dönem başlayarak buzul dönemi sona eriyor. 8-10 bin yıl gibi nispeten kısa süren buzul arası dönemde hava ısınıyor ve kıtaları işgal etmiş 2-3 bin metre kalınlıktaki buzullar eriyerek tekrar kutuplardaki konumlarına çekiliyorlar. Dünya Neden Buzul Çağlarına Giriyor Bilimsel araştırmalar, buzul dönemlerine astronomik etkenlerin yol açtığını ortaya koymaktadır. Dünyanın yörüngesindeki uzun dönemli periyodik değişimlerle, dönme eksenindeki eğikliğin artıp azalması şeklindeki daha kısa devirli topaç hareketi, mevsimlerin şiddetini etkileyerek buzulların genişleyip daralmasına yol açmaktadır. Kısacası, astronomik devirsellikler, tetkik görevini yüklenmekte, aradan buharlaşma ve yağış dengesi ile mevsim şiddeti değişmekte, bu değişiklikler okyanus-atmosfer ilişkisini başka bir modele dönüştürmekte, okyanus dolaşımı değişmekte, böylece ısı dünya üzerinde farklı bir şekilde dağılmakta, atmosferin özellikleri başkalaşmakta, iklim değişmekte ve sonuçta buzul örtüleri büyümekte ya da küçülmektedir. Bu değişimlerin nedeni konusunda 30 kadar kuram bulunuyor. Ancak Peter Huybers ve Carl Wunsch isimli iki iklimbilimci sonuca yaklaşmış görünüyor. Bu iki iklimbilimci, tortullardaki kayıtlardan belirlenen son yedi ısınma dönemini, Dünya’nın dönüş hareketiyle ilgili olarak daha önce belirlenmiş bulgularla karşılaştırmışlar. Gezegenimizin dönüş ekseni, yörünge düzlemine bir açı yapıyor, ama bu açının değeri zaman içinde değişebiliyor. Eksen, 40.000 yıllık döngülerle birkaç derece oynuyor. Açı en yüksek değerine ulaştığında gezegenimizin üst enlemleri daha çok güneş ışığı alıyor ve buzlar eriyor. “Peki eksen açı döngüsü 40.000 yılda tamamlanıyorsa, bu 100.000 yıllık buzul döngüsünü nasıl açıklıyor” sorusuna ise bu iki iklimbilimcinin yanıtı , “Güneş ışığının kayda değer bir etki göstermesi için önce buzulların yeterli bir büyüklüğe ulaşması gerekiyor. Dolayısıyla da buzul döngüleri, arada bir ya da iki eksen kayma döngüsünü atlayarak gerçekleşiyor ve sonuçta ortalama 100.000 yıllık süreleri tutturuyor” şeklinde oluyor. Dünya’nın bir seri buzul çağları geçirmiş olduğu 19.asırdan beri bilinmektedir. Bu bilgi temel olarak jeolojik kaynaklıdır. Buzulların hareketiyle çizilmiş, sürüklenmiş ve parlatılmış kayalar, rüzgar ve suların oluşturamadığı ve ancak uzun süre var olan buzullarla açıklanabilen yüzey şekilleri; büyük kütleli buzulların oluşturduğu yataklar ve bu yataklarda kalan kum benzeri birikintiler; üstelik tüm bu oluşumların katmanlar oluşturması, Dünya’nın bir seri buzul çağı geçirdiğini göstermiştir. Bu oluşumlar Asya, Avrupa ve Amerika’nın kuzey enlemlerinde görünmektedir ve en eski katman, Dünya’nın 500 milyon yıl kadar önce ilk etkin buzul çağını yaşadığını göstermektedir. Buzul Çağlarında Dünya Buzul devirlerinden sonuncusu yaklaşık 130 bin yıl önce başlamış ve yaklaşık 14 bin yıl önce sona ermiştir. Buzul devirlerinde kutup bölgelerine yakın kuşaklar tamamen buzul örtüsü altında kalıyorlardı. Örneğin Norveç, İsveç, Finlandiya, Danimarka, Kanada gibi ülkelerin tümü, İngiltere, Almanya, Polonya, Rusya ve USA gibi ülkelerin kuzey kesimleri kalınlığı kilometrelere varan buzullarla kaplanmışlardı. Dünyamızda bu kadar büyük bir buzul örtüsü oluşması için elbette bir o kadar suyun denizlerden buharlaşması ve dolayısıyla deniz seviyesinin de o oranda alçalması gerekli. Bu olay da aynen böyle olmuştur ve buzul devirlerinde dünyamızdaki deniz düzeyi, günümüzden yaklaşık 130 metre daha düşük bir seviyededir. Deniz yüzeyinin yaklaşık 130 metre daha düşük olduğu bir dünyanın coğrafik görüntüsü de elbette yine çok farklıdır. İngiltere ile Avrupa arasında ki Manş denizi kaybolmuştur ve İngiltere Avrupa’ya tamamen bitişiktir. Asya ile Kuzey Amerika’yı ayıran Bering Boğazı geniş bir kara köprüsüne dönüşmüştür ve Asya ile Kuzey Amerika birbirleriyle tamamen bitişiktir (ve bu kara köprüsünden yaklaşık 20 bin yıl önceleri ilk insanlar Kuzey Amerika’ya geçmişlerdir, daha öncesinde ise Amerika’da hiç insan bulunmamaktadır. Halbuki Asya, Avrupa ve Afrika’da, insanlar 2,5 milyon yıldan beri yaşamaktaydılar!). Güneydoğu Asya bölgesindeki adalar arasındaki denizler yoktur ve tüm bu alan devasa bir ova gibidir; Avustralya ile Asya aralarındaki deniz seviyesinin düşük olması nedeniyle, çok daha geniş bir yüzeye kavuşmuşlardır ve birbirlerine neredeyse değecek kadar yakın görünürler. Basra Körfezi tamamen kara halindedir ve Arabistan bir yarımada değil, Asya’ya tamamen bitişiktir (aralarında sadece Dicle-Fırat ikilisinin yatağı vardır). Böylesine değişik bir coğrafik görüntü sergileyen son buzul dönem süresince, dünyamızın “yaşanılacak” yerleri de oldukça sınırlıdır; çünkü buzul devirleri süresince dünyamızın ortalama sıcaklığı günümüze göre 10-15 derece kadar daha düşüktür. Bunun anlamı ise şudur; buzul devirlerinin yaz mevsimleri, günümüzün kara kışına denk gelmektedir. Dolayısıyla buzul devirleri süresince karalarda, “hayat”‘ ekvatora ve deniz seviyesine yakın kuşaklarla sınırlıdır. Ekvatordan uzaklaştıkça ve deniz seviyesinden yükseldikçe soğuk artacağından, kar ve buz örtüsü de artar, dolayısıyla yaşam koşulları gittikçe kısıtlanır. Yeni Bir Buzul Çağı ! Son buzul dönemi (Wurm) günümüzden yaklaşık 18 bin yıl önce pikine ulaşarak sona erdi ve dünyamız “post-Wurm” denilen buzul arası döneme girerek yavaş yavaş ısınmaya başladı. Halen bu dönemin içindeyiz. Eğer dünyamız doğal döngüsünü izlemiş olsaydı, buzul arası dönemin bitmiş olması ve yavaş yavaş yeni bir buzul dönemine girmesi, yani havanın yavaş yavaş soğuması gerekirdi. Ancak iklim verileri, iklimin giderek ısındığını ortaya koyuyor. Bu durumda, gelecekte yeni bir buzul dönemi görülmüyor, tam tersine içinde yaşadığımız buzul arası dönemin uzadığı ve atmosferin ısısının da giderek arttığı kesinleşiyor. Bunun nedeninin de son yüzyılda, insanoğlunun, endüstrileşme sonucu atmosferde daha çok sera gazı salması olarak gösteriliyor. Bilim ve Teknik Dergisi / Haziran 1984 Bilim ve Teknik Dergisi / Haziran 1990 Bilim ve Teknik Dergisi / Ağustos 2005 http://www.biltek.tubitak.gov.tr/merak_ett...mp;soru_id=4263 Jeoloji Mühendisliği Dergisi Sayı 52 / Dünyanın Oluşumundan İnsanlığın Gelişimine Değişimler ve Dönüşümler
  22. Bu güzel çiçekler için çok teşekkürler sayın gloria....
  23. Olmamış sayın suheda.... Hem Ahlak ve vicdanı yalnızca Allah'a inananlara mahsus kılarak geri kalanları potansiyel ahlaksız ve vicdansız ilan edeceksiniz, hem de bu tavrınızı ve bu tavrınızın müsebbibi olan anlayışı eleştirenleri saygısızlıkla itham edeceksiniz. Bana ahlak timsali yalnızca 1 (yazı ile "bir") toplum gösterebilir misiniz sayın suheda ? Müslüman olsun ya da olmasın, sizden ahlak timsali sayılabilecek yalnızca bir toplum göstermenizi istiyorum... Türkiye mi, İran mı, Irak mı ya da Suudi Arabistan mı? Pakistan olabilir mi acaba? Hani şu her iki saatte bir kadının tecavüze uğradığı Pakistan... Böyle bir toplum var mı? Adım gibi eminim ki, bana bahane olarak insanların dini tam manasıyla yaşayamadığından, yaşamış olsalar herşeyin güllük gülistanlık olacağından bahsedeceksiniz. Buyrun İran orada, Pakistan orada, Suudi Arabistan orada... Üstelik hepsi de müslüman, hepsi de sizin dini kurallarınız ile yönetilen ülkeler. Acaba suç yüzmilyonlarca insanda mı, yoksa sizin değişmez dediğiniz kurallarda mı? Bana dinin iyiliği emrettiğinden falan bahsetmeyin. Elbette iyiliği emredecek. Bana bir tane (sizin tabirinizle batıl olan dinler dahil) din gösterin ki, kötülüğü emrederek büyük kitleleri peşinden sürükleyebilmiş olsun. Gösteremezsiniz... Zira böylesi bir dinin toplumsal geçerliliği olamaz. Eğer hak din iyiliği emreden din ise, budizm de iyiliği emreder, zerdüştlük de... Siz zannediyorsunuz ki, bir insanın iyi olabilmesi için illa ki o insan bir yerlerden emir alacak, bir şeylerden korkacak. Bu mudur iyi insan? Baskı ve korkutma tekniğiyle, iyiliğe zorlanan insan mıdır iyi insan ? Yoksa bir başkasına yardım etmek için hiç bir şeyden korkmadan, hiç bir yerden emir almayan ve hiç bir menfaat (cennet, baş için verilen sadaka, malının korunacağına inanarak verilen adak vs.vs) beklemeyen insan mıdır iyi olan? Siz kendiniz de itiraf etmiyor musunuz bunu "imanım zedelendi mi" diye düşündüğünüzü söyleyerek? Yani size göre komşuya yardım etmenin şartı, bir peygamberin bunu emretmesi öyle mi? Şimdi siz söyleyin lütfen; cennet-cehennemi düşünerek yaptığınız iyilikleri kendi menfaati için yapan siz misiniz daha erdemli, yoksa bu inançları olmayan bir ateist mi? Bunun cevabını bize veremezsiniz ama, hiç olmazsa kendinize verin lütfen... Siz bir insanın tanrı inancı olmadan erdem sahibi olamayacağına inanıyorsanız, bu da sizin anlayışınızın ne kadar köhnemiş olduğunun göstergesidir. Esas trajikomik olansa, hala bunun farkında olamamış olmanızdır. Zinadan bahsetmişsiniz... Zina yapan yalnızca ateistler midir? Ya da zinaların müsebbibi 4 kadına müsade etmeyen medeni hukuk mudur? İkisi de bekar (ya da dul) olan nikahsız iki reşit insanın cinsel münasebetleri sizi ne diye ilgilendiriyor? Acaba bir erkeğe 4.eş olmayı kabul ederek yan odada kumaları olduğu halde cinsel ilişkiye giren kadın ve bu ilişkiye taraf olan koca, bir erkeğe metres olmayı kabul ederek bir başka evde o erkekle ilişkiye giren kadın ve bu ilişkiye taraf olan erkekten daha mı erdemlidir? Soruyorum size sayın suheda ; sizin ahlak dediğiniz şey, bir hoca ve iki şahitten mi ibarettir? Yoksa pratikte iki uygulamanın da birbirinden farkı yoktur. Hepsini bırakın, siz bir bayan olarak (umarım yanılmıyorumdur) bir erkeğe 4. eş olmayı ister misiniz? Ya da siz istersiniz de, bunu sizden başka isteyen kaç kadın bulabilirsiniz? Ya da bunu isteyen kadınlar kendi özgür iradeleri ile mi isterler, yoksa bir takım baskı unsuru (töre,aile vs) sebeplerden dolayı mı isterler? Bu iyi ahlaktır da, metres olmayı kabul eden kadın, ya da metres tutan erkek mi ahlaksızdır? "ahlak kuralları içerisinde insana ve fikirlere saygıda var." demişsiniz... Eğer öyleyse, sizin kutsal kitabınız ******* tescilli belgesidir. Açın bakın, içinde insanlara sırf Allah'a inanmadıkları için hakaret yağdırılan ayetlerle doludur Kur'an... (Yeni iletiler, yeni ifadeler yazmayacağım demiştim ama yine tutamadım kendimi)
  24. İnsanları aptal yerine koymak gibi bir misyonumuz da, amacımız da yok. Burada ifade ettiklerimizi kafadan sallamıyoruz arkadaşım. Yukarıda Diyanet Vakfı'nın ayetin nüzul sebebine ilişkin açıklamayı getirmiştim, göz ardı ettiniz. Buyrun şimdi de Süleyman Ateş'in açıklaması : "İlk zamanlarda oruçlu, akşam iftâr ettikten sonra uyumamak ve yatsıyı kılmamak şartıyle yeyip içebilirdi. İftârdan sonra uyur, ya da yatsıyı kılarsa artık yeyip içemez, cinsel ilişkide bulunamazdı. Bazı müslümanlar, yorgunlukla gece bir şey yemeden uyur, ertesi akşama kadar aç kalır, perişan olurlardı. Zaman zaman, uyuduktan sonra yeme yasağı dışına çıkan müslümanlar da vardı. İşte onların bu durumu karşısında inen âyetler, oruç şartlarını hafifletmiştir. Âyetin iniş sebebi olarak şu vak'a anlatılır: Ebû Sırma veya Kays ibn Sırma adlı bir ensârlı, akşamleyin Hz. peygamber'in yanına gelir. Orucun hayli yıprattığı bu adama peygamber, perîşan durumunun nedenini sorar. Adam der ki: Yâ Resûlallah, bütün gün akşama kadar hurma topladım. Akşamleyin, karımın takdim edeceği yemek için eve geldim. Fakat o da yemek yapmakta gecikince uyumuşum. Uyandırdıklarında artık bir şey yemek harâm olmuştu. Orada bulunan Ömer de kalkıp: Yâ Resûlallah, ben de buna benzer bir hareketimden dolayı senden özür dileyeceğim. Son yatsıyı kıldıktan sonra karıma yaklaştım. Başka adamlar da benzeri şeyler yaptıklarını söylediler. İşte bunun üzerine bu âyet indi (İbnu'l-Arabî, Ahkâmu'lKur'ân: 1/89). "
  25. Sabah gazetesi yazarlarından Yılmaz Özdil bu konuyu oldukça iyi işlemiş köşesinde. Okumanızı öneririm... http://www.sabah.com.tr/2006/11/26/yaz1365-40-122.html
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.