Zıplanacak içerik

yam_yam

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

yam_yam tarafından postalanan herşey

  1. Hidrojenden sonra oksijenin geldiğini de nereden çıkardınız? Oksijene gelene kadar arada helyum ve karbon var... Sanırım siz doğada bulunan şekline göre bir sıralama içerisine girmişsiniz. Oysa ki bu durumda "peşi sıra oksijen gelir" diyemezsiniz. Zira Dünya'da en çok bulunan element hidrojen değil oksijendir. Hidrojen ve helyum gibi elementler havadan hafif olduklarından yeryüzünde serbest halde bulunamazlar. Bu yüzden oksijen, hidrojen ve helyumdan daha fazladır. Siz ne söylediğinizin farkında değilsiniz. "Tam yetecek kadar" dediğiniz su, Dünya'nın üçte ikisini kaplıyor. Bunun içilecek/içilemeyecek ayrımını yapmak bile çok saçma. Yer altı sularını besleyen yağmurun kaynağının ne olduğunu sanıyorsunuz? Size bir yöntem : Deniz suyunu bir kabın içinde kaynatın. Çıkan buharı bir yere toplayın ve sıvılaştığında tadına bakın. Bilin bakalım içebilecek misiniz, içemeyecek misiniz? Artı yükün eksi yükü neden çektiği hususunda henüz geliştirilebilmiş net bir kuram yok. Ancak emin olun cevabı "Allah öyle istediği için" değildir; tıpkı diğer konularda öyle olmadığı gibi.
  2. Sevgili sardunyam; Güneş bile nükleer tepkime sonucu altın üretmeye yetecek büyüklüğe sahip değil. Bir yıldızın altın gibi bir maddeyi üretebilmesi için güneşten en az 8 kat daha büyük olması gerekiyor. Çünkü bu yıldızların merkezlerindeki basınç çok daha büyük. Bu yıldızların ömürleri süpernova denilen çok güçlü bir patlama ile sona erer. Bu patlama sonucunda yıldızlarda oluşan maddeler uzaya saçılır ve gaz-toz bulutlarına karışır. Yani gezegenleri oluşturan gaz ve toz bulutlarının içinde bu maddeler zaten mevcuttur. Umarım bu konuda merakını giderebilmişimdir. Hakkımda söylediğin güzel sözler için de ayrıca teşekkür ederim sevgili sardunyam...
  3. Bunu neye dayanarak iddia edebiliyorsunuz?
  4. Aşağıda "Ruh" ile ilgili enteresan bir görüş var. Okumanızı öneririm... Muhafazakâr Bush, kök hücre üzerine yapılan araştırmaları yasakladı. Biliyorsunuz, kök hücreler, gelişme süreci içinde çeşitli organlara dönüşerek vücudumuzu oluşturan temel hücrelerdir. Bu hücrelerin yardımıyla çeşitli hastalıklara çare bulunacağı, her insana özgü yedek organlar üretilebileceği söyleniyor. Peki bu kadar yararlı potansiyeller taşıyan bir gelişmeyi Bush neden engelledi? Sanırım asıl neden, kök hücre üzerinde oynayan insanın bir bakıma 'yaradılış sürecine müdahale' ediyor olmasıdır. Tıbbi ve bilimsel açıdan yanlış gözükse de, dini inanış bakımından savunulabilecek bir yasak. .................... İnsanlar tarafından kopyalanan insanlar sokaklarda dolaşmaya başlayınca din adamlarına şuna benzer sorular gelecektir: Bu kopyalar canlı olduğuna göre, ruhları da vardır. Tanrı, insanların laboratuvarlarda ürettiği kopyaya neden ruh veriyor? Bu kopyalar asılları ile aynı biyolojik özellikleri paylaştığına göre, yaşamlarını belirleyen kaderleri de kopyalayıcılar tarafından etkilenmiş olmuyor mu? Saldırgan bir insanın saldırgan kopyasının işleyeceği suçlardan dolayı kim sorumlu tutulmalıdır? İnsanların kopyalama eylemi, yaradılış sürecine müdahale değil midir? Bu sorulara ne yanıt verilebilir, bilmiyorum. Ama din adamlarının çetin bir sınavla karşılaşacakları muhakkak. http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=129622
  5. Hay aksi... Aksine ben çok da sevimli bulmuştum Adı Kinkaju.. Hakkında detaylı bilgi için aşağıdaki linke bir göz atabilirsin sevgili suheda.. http://www.nationalgeographic.com.tr/ngm/k...y=11&Konu=7
  6. Güneş sistemindeki gezegenlerin güneşten koptuğu kuramı eski ve artık geçerliliği olmayan kuramlardan biridir sevgili sardunyam. Günümüzde kabul gören kuram, güneşin yakınlarında bulunan gaz ve toz yığınlarının sıkışarak gezegenimsileri oluşturduğu, daha sonra da bunların artan çekim güçleri ile daha da büyüyerek bugünkü gezegenleri oluşturduğudur. Yalnız arada büyük patlama ile ne gibi bir bağ kurdun onu anlayamadım...
  7. Hidrojen evrende en bol bulunan elementtir. Bunun nedeni yapısının basit olmasındandır. Yalnızca 1 elektron ve protondan oluşur. Aynı zamanda yıldızların hammaddesini oluştururlar. Oksijen ise, yıldızların termonükleer tepkimeleriyle oluşan bir elementtir. Üstelik hidrojen doğada serbest halde değil, bileşikler halinde bulunur. En çok bilinen bileşiği ise sudur. Altın ise çok büyük yıldızlarda üretilebilen bir elementtir. O yüzden hidrojen ya da oksijen kadar bol değildir. "Bunlar tanrı yarattığı için böyledir" diyeceğinize nedinini anlama çabası içine girseydiniz, benim bunları buraya yazmama gerek kalmayacaktı. Elektronlar foton soğurarak ya da foton salarak seviyelerini değiştirebilirler. Eğer yeteri kadar enerjilerini artırabilirlerse yörüngelerinden ayrılıp atomdan bile kurtulabilirler. Proton elektronu neden mi çeker? Çünkü proton artı yüklü, elektron eksi yüklüdür. Zıt yükler birbirlerini çekerler. Bakın ben tüm bunları bir tanrıya gerek duymadan açıklayabiliyorum. Siz neden "tanrı yaratmış ki böyleler" demek yerine araştırmıyorsunuz?
  8. Başka şekliyle kafasındaki tanrıya ulaşamayacağı için.. Düz mantık ile başlarsın, istediğine ulaşınca düz mantıktan U dönüşü ile sapar ve noktayı koyarsın..
  9. yam_yam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Anlaşılıyor ki, çocuklarımızı her türlü dogmadan uzak yetiştirmemiz gerektiği konusunda mutabıkız. Gelelim diğer konuya... Ben bir ateistim sayın boşig. Ateizm bir öğreti olmadığı için bir tebliğ misyonum yok. Ancak bu demek değildir ki, kendi hayat felsefemi açıklamayacağım, ya da karşımdaki kişinin felsefesinde gördüğüm yanlışları eleştirmeyeceğim, ya da kendi hayat felsefeme yapılan eleştiriler için savunma yapmayacağım. Siz bunları bir tebliğ olarak addedecekseniz, evet bu anlamı ile ben bir tebliğci (!) sayılabilirim. Siz hala (arayış içinde olsalar da) yetişkin bireyler ile çocukları aynı kefeye koyuyorsunuz. Bu yaklaşımın doğru olmadığını düşünmem bir yana, oldukça da zararlı bir yaklaşım olduğu kanaatindeyim. Aynı yaklaşımdan yola çıktığımız zaman, kişilerin kendi hayat felsefelerini anlattıkları kitapları bile demokratik olmadıkları gerekçesi ile yasaklamak gerekir. Zira arayış içerisindeki yetişkin bir birey bu kitapları okuyabilir ve bu kitaplar sayesinde hayat felsefesine müdahale edilmiş olunabilir. Bu tür kitapların benim tebliğcilik (!) yapmamdan bir farkı var mı sayın boşig? Sap ile samanı karıştırdığınız kanaatindeyim...
  10. yam_yam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    T.C Anayasası Madde 26 VIII. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti MADDE 26. – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Biz burada kimseyi tebliğcilikle suçlamadık sayın boşig. Ciddi bir algılama hatasına düşerek böyle uzun bir yazı yazmış olmanız zaman kaybınız açısından beni ziyadesiyle rahatsız etti. Biz burada defalarca ciddi tartışmalara girdik, karşımızdaki insanların fikir ve düşüncelerine karşı ciddi eleştirilerde bulunduk, kendimize yapılan eleştirilere cevaplar verdik ; ancak hiç kimseyi düşüncelerini empoze etmekle suçlamadık. Çünkü hepimiz yetişkin insanlarız. Kendimizce neyin doğru, neyin yanlış olabileceğini tartabilecek olgunluğa sahibiz. Sizin atlamış olduğunuz ayrıntı (!), daha konuşmayı bile öğrenememiş çocuklara tanrı kavramının ve doğaüstü varlıkların empoze edilmesidir. Onlar daha neyin doğru, neyin yanlış olabileceğini tartmaktan çok uzaklar. Bu yaşlarda verilen bu tür eğitimlerin, çocukların hayatlarını tamamen etkilediğini ve empoze edilen bu fikirlerin değişmesinin çok güç olduğunu kim inkar edebilir? Öyleyse bir insanın hayatını bu tür eğitimlerle tamamen etkilemeli miyiz, yoksa buna kendisinin karar vermesini mi sağlamalıyız? Bu tür eğitimlerle kendi yanılgılarımızı çocuklarımıza da empoze etmeye hakkımız var mı? Aynı yanılgıları tüm hayatları boyunca sürdürmelerini sağlamaya hakkımız var mı? Bence yok... Hangi düşünce olursa olsun yok; kendi çocuğumuz olsa dahi. Ne zaman ki neyin doğru neyin yanlış olabileceğine kendisi karar verebilecek yaşa gelir, işte o zaman kendi hayatını kendi çizer. İşte biz bunu yapamıyoruz. Kendimize çizdiğimiz (daha doğrusu bizim için çizilen) hayatı, çocuklarımızın da devam ettirmesini sağlıyoruz. Buna hakkımız yok...
  11. Doğum günün kutlu olsun sevgili sedelina... Unutma ki, bugün hayatının geri kalanının ilk günüdür. Nice mutlu yıllar geçirmeni dilerim... İletilerin tarihine dikkat etmemişim... Biraz geç de olsa kabul et lütfen...
  12. yam_yam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Küçükken maruz kalıp da, yaşamımız boyunca bizi etçok etkileyen faktör, daha konuşmayı öğrenemeden tanrı fikrinin ve dinsel öğretilerin empoze edilmesidir sayın boşig. İnsanlar belirli bir olgunluğa eriştiğinde kendi felsefelerini kendileri belirlemeye çalışsalardı, bugün herşey çok daha farklı olurdu. Maalesef belirli bir olgunluğa gelince iş işten geçmiş oluyor.
  13. yam_yam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Devamla... İnsanın sıfırdan bir dünya görüşü oluşturması zordur. Bunun için evreni, dünyayı ve toplumu tanıması gerekir. Ancak genelde insanlar bu saydıklarımı da kendileri için hazırlanmış öğretilerden tanıyorlar. "Dogma" denilmesinin nedeni de budur aslında. Çeşitli sebeplerle bu öğretilerin doğruluğu tartışılmaz. Ancak bu öğretiler zamanla bilinenlerle tezat oluşturmaya başladığında, ana fikir değişmeksizin tezatlarda revize yoluna gidilir. Ancak bunlar revize edilirken göz önüne alınan nokta, tezatların öğretilerden değil, insanların anlamlandırmasından kaynaklandığı iddiasıdır. Bu şekliyle öğretinin geçerliliğinin devamı da sağlanmış olur. Gelelim materyalist ve teolojik felsefelerin insan yaşamındaki durumuna. Bunun için bir örnekle başlamak istiyorum. 29/64- Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi! Yukarıdaki öğretiyi benimsemiş olan insan için dünya hayatının önemi yoktur. Bu tipte bir insan için yukarıdaki alıntının kaynağı olan öğretide kendisi için biçilmiş olan yaşam şekli seçilecektir. Öteki dünyada rahat etmenin yolu budur. Ancak savunma biçimleri oldukça ilginçtir; "ben inanarak bir şey kaybetmem" denir. Acaba bir şey kaybetmiyorlar mı? İnsanın ortalama 70 yıllık yalnızca bir hayatı olduğuna göre, acaba gerçekten kaybedeceği bir şey yok mu? Tabii kendilerinden bunun sağlıklı bir değerlendirmesini beklemek ne derece doğru olur o da tartışılır.
  14. yam_yam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Dünya görüşü, insanların hayatı anlamlandırma çabalarının bir sonucudur. İstisnasız (akli melekeleri yerinde) hemen her insan şöyle ya da böyle bir dünya görüşüne sahiptir. Kimi bu görüşünü tam olarak şelillendirebilmiş ve hayatına buna göre yön verebilmiş, kimi de bunu henüz başaramamış ve arayış içine girmiştir. Dünya görüşü insan için önemli bir konudur; zira insan hayatına şeklini veren bu görüştür. Toplumlara baktığımız zaman insanların çoğu daha önceden kendileri için biçilmiş bir dünya görüşünü sahiplenirler. Çünkü bir kıyafet gibi alırsın ve üzerine giyersin. Yaşamın boyunca hayata ilişkin aklına gelebilecek pek çok sorunun cevabı bu hazır dünya görüşünün içinde mevcuttur. İnsanlar için kolay olanı da budur. Çevresindeki diğer insanların profili de aşağı yukarı aynı olduğundan hem grup psikolojisi ile bunun doğru olduğuna ikna olmuştur, hem de bu durum beşeri ilişkilerinde bir avantaj sağlar. Zira hemen hemen aynı dünya görüşünde ve aynı hayat çizgisinde insanlarla uyum içindedir. Devam edeceğim...
  15. Hayır... Beyin bir yerden sonra kontrolü kaybetmiyor. (Kaybettiğinde ölüyorsun zaten) Hayati fonksiyonları düzenleyen organ beyin sapıdır. Kalp hızı, kan basıncı gibi hayati fonksiyonlar, beynin belli bir bölümü zarar görmüş olsa dahi beyin sapı tarafından kontrol edilerek kişinin hayatta kalması sağlanır. Beyin ölümü gerçekleşmesindeki asıl ölçüt, beyin sapı faaliyetlerinin geri dönülmez bir biçimde kaybolmasıdır. Böylesi bir durumda destek üniteleri de çok uzun süre sonuç vermeyecektir. "Ruh" a bir kılıf arama çalışmalarını tebessümle izlemekteyim. Özellikle kralx'in bu konudaki gayretleri takdire şayan doğrusu.
  16. Gerçekten çok güzel bir çalışma olmuş. Kutlarım...
  17. 1- "Hiçbir gökcismi yeryüzüne ulaşamaz" tamamen uydurma bir cümle olmuş. Yeryüzüne zaman zaman gökcisimleri düşmektedir. 2- "Korunmuş" kelimesini alarak, bu kelimeyi "koruyan" şekline sokup bunun üzerinden yorum yapmak Türkçe'nin zirvelerinde gezinmek anlamına mı geliyor? 3- 15/85- "Biz gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları ancak hakka ve hikmete uygun olarak yarattık." Ayetinden yola çıkarsak, Allah atmosfer ile yer arasındakileri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır da, evrenin geri kalanında bu kıstası sağlayamamış mıdır? 4- 2/117- "O, gökleri ve yeri eşsiz-örneksiz yaratandır." Ayetinden yola çıkarsak, Allah gökleri ve yeri eşsiz yaratmıştır da, evrenin geri kalanında kopya mı çekmiştir? 5- 20/6- "Göklerdeki, yerdeki bu ikisi arasındaki ve toprağın altındaki her şey, yalnızca O'nundur. " Bu ayete göre atmosfer ile yer arasındakiler dışında geri kalanlar kimindir? 6- 25/59- "Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı gün içinde (altı evrede) yaratan..." Ayetine göre Allah atmosfer ile yer arasını 6 günde yarattı ise, Dünya'nın içinde bir kum tanesi bile sayılamayacak olan evreni kaç günde yarattı? 7- Ve son olarak ; 41/12- Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah'ın takdiridir. ayetine göre yıldızlar atmosfer tabakalarının arasında mıdır?
  18. Ben doğuştan akıl hastası olanlardan bahsetmiyorum ki sevgili suheda... Ben sonradan ruh hastası olanlardan bahsediyorum.
  19. Kendi içinde çelişmektesin sevgili şüheda... Eğer ruh bedenden bağımsız ise, nasıl oluyor da hastalanıyor? Eğer ruhsal tedavi sonuç vermez ise, öteki dünyaya ruh hastası olarak mı gideceksin? Bakın TDK "Ruh Bilimi" olarak nasıl bir açıklama yapmış : "Duyum, heyecan, düşünme vb. olguları ve bunların yasalarını inceleyen bilim, ruhiyat, psikoloji." Teolojide ruh, bedenden ayrı bir varlık olarak ele alınır. Halbuki burada bahsedilen, bedenden ayrı bir varlık değildir. Buradaki ruh, psikolojidir.
  20. yam_yam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Anı Defteri - Defterleri
    Dostluğun daim olsun sevgili gelincik. Seni tanımak benim için büyük keyif...
  21. Atmosfer tabakalarını neden saydınız ki? Yoksa "korunmuş tavan" için mi? Bunu forumda defalarca açıkladık... Hangi konuda lisans öğrencisi olduğunuzu da belirtin ki, ona göre konuşalım...
  22. Ah sevgili şüheda.... Oradaki ruh, teolojinin bahsettiği ruh değildir. Bunu bilmiyor olamazsın değil mi?
  23. Burada bir soru ile başlamak gerekir; "Asla kötülüğün olmadığı bir yer var mıdır?" Eğer bu soruya "hayır yoktur" diyebiliyor ve "öyle bir yer aramak anlamsızdır" diye ekleyebiliyorsanız, neden "cennet" diye bir yerin olması gerektiğini düşünüyorsunuz? Ben de şu önkabulden yola çıkıp öyle bir yer bulabilir miyim acaba ; "Her erkeğin kadın, her kadının erkek olduğu bir yer var mıdır?"
  24. Ruh diye bir şey yoktur. "Ruh" denilen şey, insanın bilinç durumudur ve kesinlikle bedenden bağımsız değildir. Aksi takdirde alkol ve uyuşturucu kullanımında bilinçte meydana gelen bozuklukları açıklayamazsınız. İnsan öldüğünde de bilinç durumu beden ile birlikte sonlanacaktır. Dolayısıyla bilinç bir daha geri gelmemek üzere kapanmış olacaktır.
  25. Kur'an'ın evren hakkında ne dediğini buraya defalarca yazdım. Yine yazacağım.... 1- Gökler yeryüzünün üzerine düşemez.. 22/65 "...İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor." 2- Güneşin doğduğu/battığı yere ulaşamazsınız.. 18/86 "Nihayet güneşin battığı yere varınca..." 18/90 "Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca..." 3- Yıldızlarla şeytan taşlayamazsınız... 67/5- "Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ..." 4- Dünya evrenden önce yaratılmamıştır... 2/29- "O, yeryüzünde olanlarin hepsini sizin için yaratan, sonra göge yönelip onlari yedi gök halinde düzenleyendir..." 5- Gökyüzünde çatlak oluşturamazsınız... 50/6 "Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız! Onda hiçbir çatlak da yok." 6- Gökyüzünü direkli, ya da direksiz yaratamazsınız.. 31/10- "Allah gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı." 7- Gökyüzü yükseltilmiş midir? 55/7- Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu. 8- Gökyüzü Dünya için bir tavan mıdır? 21/32- "Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık...." Evren tıpkı ayette geçtiği gibi mi? Dalga mı geçiyorsunuz?

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.