yam_yam tarafından postalanan herşey
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
Yeterince sarih yazmaya özen göstermiştim. Demek ki başarılı olmuşum... Geçelim... Evrenin yalnızca %4 ü bilinen (baryonik) maddeden müteşekkildir. Bunun 4-5 katı kadar da varlıkları yaptıkları kütleçekimi etkisiyle dolaylı olarak çıkartılan karanlık madde vardır. Geri kalan %75-80 lik kısım ise kütleçekimine ters bir etkiye sahip olan ve nitelikleri henüz tam olarak bilinmeyen karanlık enerjiden oluşuyor. İşte siz, çıkarımlarınızı bu %4 lük kısım üzerinden yapıyorsunuz. Halbuki bilinen madde türü evrende çok az bir yer işgal eder. Hadi karanlık madde ve karanlık enerjiyi geçtik diyelim... Baryonik madde üzerinden modellerimizi oluşturduk ve evrenin ısı ve ışık ölümüne doğru gittiğini gördük. Ancak bu durum "maddenin sonu" anlamına gelmiyor. Zira madde varken yok olmaz, yoktan da var olmaz; yalnızca biçim değiştirir. Şimdi size bir örnek vereyim. Elektronlar, bağlı oldukları yörüngelerden daha fazla enerji gerektiren bir yörüngeye geçecekleri zaman, aradaki fark kadar enerjiyi sağlamak için foton soğururlar. Tersi olacağı zaman da bu işlemin tersini yaparlar. Yani bir ışık parçacığı olan foton, elektrona gerekli enerjiyi sağlamıştır. Artık bu enerjiye ihtiyaç kalmadığında da, foton elektron tarafından serbest bırakılır. Atomun enerjisinden bahsetmişsiniz. Bazı durumlarda atomun toplam enerjisinde bir azalma meydana gelebilir. Örneğin , protona göre paralel dönme hareketinde bulunan elektrona herhangi bir etkide bulunulursa, dönme yönü değişir. İşte bu durum atomun toplam enerjisinde bir azalma meydana getirir. Ancak böyle bir durumda da atomdan bir ışıma yayınlanır. Yani kayıp (!) enerji ışınıma dönüşmüştür. Bu ışınım da, bir başka parçacığa enerji sağlayacaktır. Anlayacağınız, sistemin toplam enerjisinde bir azalma ya da artış söz konusu olamaz. Ne yaparsanız yapın, bir maddeyi yok edemezsiniz... Evren, genişlemeye devam edip ısı ve ışık ölümü gerçekleşse bile bu tarihten trilyonlarca yıl sonra geride elektronlar ve fotonlar kalacak. Bunların da toplamı, Big Bang'i hazırlayan enerji topağından eksik, ya da fazla olmayacak. Bilim adamları Big Bang'den öncesine açılan kapıyı araladılar. Burada görünen, genişleyeceği yerde içine kapanan bir evren modeliydi. İşte ısı ve ışık ölümünden trilyonlarca yıl sonra geride kalacak olan parçacıklar, yeni bir Big Bang'in kaynağı olacaklar.
-
İNANÇLILAR İÇİN DÜŞÜNDÜRÜCÜ SORULAR
Yahu kusura bakma lena ama, yazdıklarını anlamakta güçlük çekiyorum. Ancak sanki evrimin spesifikliği konusunda benim söylediklerimi söylüyor gibisin. Gerisini inan ki anlayamadım...
-
Tasarımın incelenmesini isteyen ayet örnekleri
Yaradılışçılar önce bunlara cevap versin... 2/29- O, yeryüzünde olanlarin hepsini sizin için yaratan, sonra göge yönelip onlari yedi gök halinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkiyla bilendir. Gökler (!) yeryüzünden sonra mı yaratılmıştır? 21/30- İnkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? Göklerle yer ne zaman bitişikti? (Big Bang diye atlamayın, çok fena laf çarparım) 22/65- Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir. Bu favori ayetimdir... Allah göğü tutmasa, gökyüzü Dünya'nın üzerine düşecekmiş. Bir de, hadi domatesi, patatesi, koyunu, deveyi anladım da, gemileri de verdiğini söylüyor yahu... İnsanlar yüzebilir bir gemi yapana kadar kimbilir kaç kişi boğuldu acaba?
-
Dinsiz neye inanır.
Hem yukarıdakileri söylemişsiniz, hem de "Hubble Big Bang'i kanıtladı" demişsiniz... Demek ki bazı şeyleri bilmek, öğrenmek için labaratuvara sokmak gerekmiyormuş. Şu an bilimin elinde maddenin ne zaman ve nasıl oluştuğu konusunda bir veri yok. Ancak böyle bir veri yok diye de, dinlerin iddia ettiği gibi evrenin dünyadan sonra oluştuğu, önce su varken yerlerin ve göğün birbirinden ayrıldığı gibi bir "leylek" hikayesine de inanacak değiliz.
-
DARWINİZM BİLİM DEĞİLDİR!
Bunun için çabalayan bilim değil, bilim felsefesi ve teknolojidir. ***** **** bir cümle olmuş... Evren için bir düzenden bahsetmek mümkün değildir. Dünya'da yaşamı tehdit edebilecek bir tehlike olasılığı her zaman mevcuttur. Üstelik evrenin yıldız kümelerinin yoğun olduğu kısımlarına göz önüne alırsanız "kaos" un ne demek olduğunu anlarsınız... "Yüce" kısmına diyeceğim bir şey yok da, "İlahi" kısmı olmamış.. Sanki bilimsel formülleri insanın eline tanrı vermiş gibi konuşmuşsunuz... Bu söyledikleriniz de bilimin değil, felsefenin konusu içine girer. Bilim bize olması gerekeni değil, olanı söyler. Ne kadar garip ve tehlikeli düşünceler bunlar... Siz bilimi nükleer bomba yapmakla suçlayabilirsiniz. Ancak unutmayın ki, dünya'nın kaderi bir gün o nükleer bombanın elinde olabilir. Tıpkı bilim kurgu filmlerinde Dünya'ya çarpmak üzere olan bir asteroidin nükleer bomba ile etkisiz hale getirilebilmesi gibi. İşte kimileri bilimi üstün güç olmak için kullanır, kimileri teknoloji ile ticareti için, kimileri insanlığa ve Dünya'ya hizmet için... Ama en tehlikelisi de bilimsel verileri çarpıtarak insanları kandırmak, ve bu yolla kendisine çıkar sağlamak olsa gerek...
-
Ateizmin Beyin yikama Yöntemi
Kişileri tartışanları karıştırmışsınız sanırım... Bunu yapan ben değil, bilakis alıntı yaptığınız yazıdır.
-
BALYOZ---1---
Bunun için blogımdaki "Bilimsel Derlemelerim" kısmından "Schrödinger'in Kedisi" ve "Madde" başlıklı yazıları okuyabilirsiniz...
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
Bunun müsebbibi sizlersiniz. Bilim adamlarının öyle bir derdi yok... Dogmatik inançlarına uymuyor diyerek evrime ve bilim adamlarına saldıranlardır bunun müsebbibi. Bilim, dogmatizme pabuç bırakacak değildir. Öyle olsaydı bugün hala dünyanın düz olduğunu iddia edecektiniz...
-
Tesadüfün böylesi!
Yahu şu orjinal Kur'an'ı bulup getirseniz de, siz de, biz de kurtulsak...
-
Ateizmin Beyin yikama Yöntemi
Ne kadar da anlamsız, ne kadar da boş sözler bunlar... Ne yani, isimlerini saydığınız şahıslardan önce dünyada, ya da Türkiye'de ateist yok muydu? Ya da vardı da, beyinleri mi yıkanmamıştı (!) ? Hem biliyor musunuz, ben de dahil pek çok ateist saydığınız isimlerle ateist olduktan sonra tanışmışlardır. Ancak bunun sizin için önemli olduğunu sanmıyorum... Turan Dursun, İlhan Arsel bahane...Ne de olsa hepsi kulağı-kalbi mühürlenmişlerden...
-
BALYOZ---1---
Ahhh... Ahhh... Acaba bilimsel konuları ne zaman bilimsel kaynaklardan takip edeceğiz? Acaba kuantum fiziği hakkında ne biliyorsunuz? Lütfen buraya da aktarın ki, biz de bir hayalin peşinden koşmak için milyonlarca dolar harcanarak oluşturulan CERN gibi merkezlerin, birer Kur'an kursuna dönüştürülmesi için çalışmalara başlayalım...
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
Bunu anlayamayacak kadar geri miyim? Sanmıyorum... Ancak sizin için evrimi bir ideoloji ya da akım olarak görmeniz vesilesi ile aynı şeyi söyleyemeyeceğim...
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
Öncelikle bir sosyalist olmadığımı söylemeliyim. Marx ya da Engels'in benim için özel bir yeri yok. "Hayvanlık" meselesi ise, sizin ufkunuzun yetmeyeceği kadar derin bir konudur. Bu konuda söz sahibi olabilecek kadar derin bir araştırma içine girmiş olabileceğinize ihtimal vermiyorum. Zira böylesine basit ve amiyane bir nükteye (!) konu olmaktan çok uzaktır. Materyalizm tamam da, darwinizm diye bir şey yoktur. Darwin de, Einstein ya da Newton gibi bir bilim adamıdır. Bir ideolojinin kurucusu falan da değildir. Bu ifade tamamen evrim teorisine saldıranların uydurmuş olduğu bir kelimedir. Dünya'da Einstenist ya da Newtonist ne kadar insan var ise, Darwinist de o kadardır. Elbette felsefe, bilimsel verileri kullanarak bir takım çıkarımlarda bulunacaktır. Bu felsefenin doğasında vardır zaten. Ben de bilimin verilerini kullanarak bir ateist felsefe görüşü belirledim. Siz de bu verilerden teist bir felsefeye dahil olabilirsiniz. Bu da doğal karşılanabilir. Ancak iş, bilimsel verileri çarpıtarak kendi felsefi görüşünün doğru olduğu yönünde bir dikteye dönüştüğü zaman, biz de buradaki yanlışları göstermeyi kendimize hak sayacağız.
-
BALYOZ---1---
Organik bir maddeye "şuursuz" diyebilen bir kişi, önce organik maddenin özelliklerini bilmesi gerekir. Organik madde, çevreyle etkileşim halinde ve tepkisel bir maddedir. Bilimi felsefi görüşlerinize destek olarak görecek, ya da gösterecekseniz, önce bilimin ne dediğine bakacaksınız.
-
MADDE EZELİ OLAMAZ---YARATAN VAR
Dini dogmaları desteklemek adına bilimin murdar edilmesinden hiç hoşlanmıyorum... Bir de "Ispat ettik mi" diye sorup "Evet ettik" diye cevap verilmiyor mu... Ispat ettiyseniz çıkarsınız bilimsel arenaya, sizi Nobel'e boğarlar. Ancak siz bu safsatalar ile bırakın Nobel almayı, herkesin size bilmem nereleri ile gülmelerine neden olursunuz. Termodinamiğin 2.kanunu kapalı sistemler için geçerlidir. Evren ise kapalı değil, açık bir sistemdir. Üstelik enerjinin yokolması diye bir şey yoktur. Enerji, kullanılabilir olmaktan çıkarak içinde bulunduğu sisteme dahil olur. Evrenin ısı ölümü öngörülen modellerden biridir. Ancak böyle bir olay gerçekleşse bile, bu evrenin değil, canlılığın sonu olacaktır. Evrenin ısı ölümünü örnek göstererek maddenin ezeli olmadığını iddia etmek abesle iştigaldir. Bırakın bilimi, felsefi bir görüşün parçası bile olamaz. Buna olsa olsa "safsata" denir...
-
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI... (83 yıl önce 29 Ekim gününe, engelleri yıkarak nasıl adım adım gelindiğini ulusça hep anımsamalıyız) [CUMHURİYET SÜRECİ]
Yedi, ya da sekiz yaşlarındaydım... Bir gün babam, eve elinde bir kaç kitapçık ve bir teyp kaseti ile çıkageldi. Okumaya meraklı olduğumu bildiğinden (ablam ve babam 5,5-6 yaşlarındayken bana okuma-yazmayı öğretmişlerdi) , bana sık sık kitaplar getirirdi. Yine o anlardan biri olduğunu düşünmüştüm. Ancak bu sefer , "Bak; sana bunu/bunları getirdim" dememişti. Elindeki kitapçıkları bir kenara koydu ve kaseti kabından çıkararak kasetçalara taktı. Ben de bu arada babamın bir kenara bıraktığı kitapçıklara bakıyordum. Sonra ilgimi kasetin kapağı çekti. Üzerinde "Safahat'tan Seçmeler" yazıyordu. Ben kasetçalardan gelecek müzik sesini beklerken, tok sesli bir adamın etkileyici ve akıcı bir ses tonuyla bir şeyler okuduğunu duydum. Sonra, hayatımın sonuna kadar unutamayacağım bir şiiri, yine o tok ve akıcı sesiyle okumaya başladı. O ses ve mısraların akıcılığı beni öylesine etkilemişti ki, büyülenmiş gibi kıpırdamadan onu dinliyordum. Neden sonra, babamın gülümseyerek beni izlediğini farkettim. "Çanakkale Şehitlerine" demişti... Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i... Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi... Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın. Herc u merc ettiğin edvara da yetmez o kitab... Seni ancak ebediyyetler eder istiab. "Bu, taşındır" diyerek Kabe'yi diksem başına; Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle, Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle; Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan; Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsam oradan; Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına, Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına, Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana. Vatanı uğruna canını feda etmekten kaçınmayan o büyük insanları, yeni bir 29 Ekim'e girerken saygı ve minnetle anıyorum...
-
Çanakkale Şehitlerine
Yedi, ya da sekiz yaşlarındaydım... Bir gün babam, eve elinde bir kaç kitapçık ve bir teyp kaseti ile çıkageldi. Okumaya meraklı olduğumu bildiğinden (ablam ve babam 5,5-6 yaşlarındayken bana okuma-yazmayı öğretmişlerdi) , bana sık sık kitaplar getirirdi. Yine o anlardan biri olduğunu düşünmüştüm. Ancak bu sefer , "Bak; sana bunu/bunları getirdim" dememişti. Elindeki kitapçıkları bir kenara koydu ve kaseti kabından çıkararak kasetçalara taktı. Ben de bu arada babamın bir kenara bıraktığı kitapçıklara bakıyordum. Sonra ilgimi kasetin kapağı çekti. Üzerinde "Safahat'tan Seçmeler" yazıyordu. Ben kasetçalardan gelecek müzik sesini beklerken, tok sesli bir adamın etkileyici ve akıcı bir ses tonuyla bir şeyler okuduğunu duydum. Sonra, hayatımın sonuna kadar unutamayacağım bir şiiri, yine o tok ve akıcı sesiyle okumaya başladı. O ses ve mısraların akıcılığı beni öylesine etkilemişti ki, büyülenmiş gibi kıpırdamadan onu dinliyordum. Neden sonra, babamın gülümseyerek beni izlediğini farkettim. "Çanakkale Şehitlerine" demişti... Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i... Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi... Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın. Herc u merc ettiğin edvara da yetmez o kitab... Seni ancak ebediyyetler eder istiab. "Bu, taşındır" diyerek Kabe'yi diksem başına; Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle, Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle; Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan; Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsam oradan; Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına, Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına, Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana. Vatanı uğruna canını feda etmekten kaçınmayan o büyük insanları, yeni bir 29 Ekim'e girerken saygı ve minnetle anıyorum...
-
islama sırayla saldırılıyor
Evet bu ülkede İslam meyve (!) veriyor, İslam'ı taşlıyoruz... Hristiyanlık meyve verseydi onu taşlayacaktık...
-
islama sırayla saldırılıyor
Siz yapılan eleştirileri "karalama" olarak nitelendiriyorsanız yapılabilecek bir şey yok. Ateistlerin başka paylaşımlarına şahit olmamışsınız (ki benim bazı paylaşımlarım var) ama, en azından fikirlerini dürüstlükle açıklayan ateistler var karşınızda. Unutmayın ki, bu forumun yarısından fazlası zamanını forum oyunlarında birer kelimelik iletilerle geçiriyor. İsteriz ki, onlar da herhangi bir konuda görüşlerini samimi olarak ortaya koyabilsinler. Bu konuyla ilgili pek çok ileti yazdım (çoğunu da size karşı) sayın suheda...Ancak görüyorum ki hala bir tahammülsüzlük içerisindesiniz.
-
İNANÇLILAR İÇİN DÜŞÜNDÜRÜCÜ SORULAR
Ben de şu uzaylı meselesi üzerinden sayın lena'ya takılayım... Öncelikle müslüman arkadaşların zaten "uzaylı" diye bir kavramı kabul etmesi beklenemez. Zira Dünya evrenin merkezidir ve diğer her şey insanlığa hizmet için vardır. Geçtik... Müslüman olmayanlar için "uzaylı" meselesine gelirsek, "uzaylı"dan önce canlılıktan bahsetmek gerekir. "Evrenin her hangi bir yerinde canlılık olabilir mi?" sorusuna verilecek cevap "bilmiyoruz" olacaktır. Canlılığın oluşumu için gerekli şartları bir başka başlık altında bir alıntı ile buraya taşımıştım. Eğer bu şartları taşıyan bir "yer" var ise, elbette canlılık da olabilir. Bunun bir ihtimal olarak aklınızın bir yerlerinde bulunmasında sakınca yoktur. Ancak asıl meseleye, yani canlılıktan öte, "uzaylı" kavramı üzerinden insandan daha üstün bir canlıya gelirsek, durum değişiyor. İlk önce insanın (homo sapiens) gelişim sürecine bakmak gerekiyor. Ancak bu noktaya gelene kadar evrim aşamasını etkileyen faktörlerin çeşitliliği önemli. Örneğin, milyonlarca ışık yılı ötedeki bir süpernova patlamasının dünyadaki izleri evrimi etkiliyor ise, ya da homo sapiens'e giden yolu 65 milyon yıl önce dinozorların yok olması açıyor ise, acaba evrenin herhangi bir yerindeki evrim sürecini etkileyen faktörleri Dünya'daki faktörler ile kıyaslayabilir miyiz? Bence mümkün değil... Yalnızca benlik bilincinin gelişim süreci bile spesifik bir olaydır. Evrenin herhangi bir yerindeki canlılığın evrim sürecinin, Dünya'da gelişen evrimi takip ettiğini (ya da tam tersini) iddia ederek bu spesifik olayın yinelendiğini ve birinin diğerine göre öne geçtiğini düşünmek için fazlaca şartlanmış olmak gerekir. Kısacası, dinlere inanmayan biri için evrende insana benzer, ama insandan daha zeki varlıklar olduğuna inanmanın, cinlere/perilere/hayaletlere inanmaktan bir farkı yoktur.
-
Bilim, Yaratıcının Varlığını Kabul Ediyor
Bu safsatalara zamanında gerekli cevaplar verildi... Ben o etüdleri yapalı çok oldu arkadaşım...
-
SADECE MERAK..
Ya kimi hedef alacaktık? İslam'ın kurucusu Muhammed değil midir? Siz değil misiniz, onun alemlere rahmet olarak gönderildiğini iddia eden? Siz değil misiniz, onun her hali ile mükemmel bir insan olduğunu söyleyip, o ne yapıyorsa taklit edilmelidir diyen? Biz, insanoğlu tarafından binlerce yıl evvel atılan ve Muhammed tarafından daha da derine itilen kuyudaki taşı çıkartmaya çalışıyoruz. Biz, taşın yerinden memnun olanların, bizden çok daha fazla olduğunu bildiğimiz halde mücadeleye devam ediyoruz. Kuyunun derinlerine itilen "akıl" ı, çıkarıp da bize engel olanlara verme derdindeyiz. Umulur ki, akledersiniz...
-
HAVVADA BU VARLIK AİLESİNİN BİR YÖNÜDÜR ADEMİN KABURGASIIDR
Ben sadece bir noktaya parmak bastım. Yoksa sizin yazdıklarınız için "hadisti, ayetti" gibi bir şey söylemedim.
-
allahın adaleti var mı?
Sayın Gılgameş, Orson Welles'in ünlü sözlerini siz de duymuşsunuzdur. "Ben gençliğin ne olduğunu biliyorum, ama sen, yaşlılığın ne demek olduğunu bilmiyorsun." Ben de bir zamanlar müslümandım, ve müslümanların nasıl düşündüklerini de iyi bilirim. Ama sen, ateistliğin ne olduğunu bilmiyorsun. Hele hele müslümanken, sonradan ateist olmuş birinin nasıl düşündüğünü hiç bilmiyorsun.
-
İNANÇLILAR İÇİN DÜŞÜNDÜRÜCÜ SORULAR
Arkadaşım burada bir saldırı olduğunu da nereden çıkardınız? Ay'da bir yarık olduğunu iddia edip, bununla ilgili çıkarımlarda bulunmuşsunuz. Ayrıca ilgili fotoğrafları internette bulabileceğimizi de iddia etmişsiniz. Sonra da bu olayın gerçekliğiyle ilgili fikir beyan edilmesini istemişsiniz. Ben de fikrimi beyan ettim. Bunun da diğer örnekleri gibi uydurma olduğunu, iddia edilen şeyin "bakın, araştırın" gibi ifadelerle değil, ele avuca sığar argümanlarla getirmeniz gerektiğini söylemişim. Saldırı bunun neresinde?