Zıplanacak içerik

Dogrucudavut

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Dogrucudavut tarafından postalanan herşey

  1. Sn.Arkadaşım, Bilmediğin, anlamadığın konularda tekrar tekrar yorum yapmanın nedeni acaba demokratlık mı yoksa başka bir şey mi? Bizi sıkıştırdığını mı düşünüyorsun bu konuları açarak, amacın üzüm yemek mi? Yoksa, bağcıyı dövmek mi? Tabii ki her kurum eleştirilebilir. Bilmiyorsan, biraz araştır da konuş, Erdal Sarızeybek'i oku mesela. Sn.Cyrano bir örnek vermiş, görmedin mi? Yoksa, onu da mı okumadın. Polislerin herhangi bir operasyonunda verdiği şehitler olmuyor mu? Bunun için kuruma mı saldırmak gerekir. Nedir amacın? Saygılar.
  2. Türkler,İslamiyete geçtikten sonra Tanrı ( Tengri ) kavramını revize etmiştir. Tanrı, Türkçe Allah, Arapça kökten gelmektedir. Anlamı aynıdır ve Esma-ül Hüsnayı içerir. Çünkü; "Ameller niyetlere göredir." Tanrı, kelimesi ve kavramı da ortağı olmayan büyük ve tek bir yaratıcıyı anlatır. Yaratıcının adı, Arapça’da Allah, Rahman'dır, yine Müslüman İranlıların dili olan Farsça’da Hûdâ ve yezdan'dır. Müslüman Türklerde ise Türkçe adı Çalap'tır,Tanrı'dır. Tanrı kelimesi, Yunus Emre’nin, Eşrefoğlu Rumi’nin, Fuzûlî şiirlelerinde ve Süleyman Çelebi’nin Mevlit’inde geçmektedir. Selçuklular ve Osmanlılar, tarihi geçiş güzergahları olan İrandan geçtiklerinden İran kültüründen de yer yer etkilenmişlerdir. Allah yerine Huda da demeyi tercih edebilmişlerdir. Tanrı misafiri, Tanrının günü, Tanrı vergisi vb.' gibi kelimeleri de 1200 yıldır, kullanır, dururuz. 1200 yıldır kendiliğinden oluşan Türk-İslam tarihinde bu tür tartışmalar olmamış ve Türk-İslam kültüründe bu adlandırmalar hep beraber kullanılmışken, bu tür tartışmalar çıkarmak iyi niyet içermemektedir.Amerika’yı yeniden keşfetmenin de alemi yoktur. Bu tartışma siyasidir. Bu tür empozelerin altında Türkiyeyi, Türkleri Araplaştırma siyaseti yatar. Bunun da nedeni ABD’nin Ortadoğu Projesi kapsamında milli kimlikleri yok edip, İslamın Arap yorumunu temel alan Ilımlı İslamcı Federasyonları kurup, dini kullanarak, Müslümanları kolayca yönetme ve yönlendirme amacı yatar.Bu tür sorgulamaları ve dayatmaları çıkaranlar ( AKP, Tayyip ), neye hizmet ettiklerinin farkındadır ancak milletimiz henüz farkına varamamıştır ne yazık ki! Saygılar.
  3. Evet, bu Egrenekon efsanesinin, siyasi bir sindirme operasyonu olduğu çok açık ve asıl ergenekoncular yine işlerine devam ediyor. Bazıları da AKP hükümetini mafyayla uğraşan İtalyan savcı Di Pietro mertebesine çıkarıveriyor. Böyle görmek işlerine geliyor çünkü.
  4. Evet, anlaşılan, yeni gladonun (dolayısıyla CIA'nın ) planları sistematik biçimde hayata geçiriliyor. Bize de sadece "Ergenekon Destanı" adlı uzun soluklu diziyi seyrederek oyalanmak kalıyor!
  5. AYDINLANMA EMRE KONGAR ALT KİMLİK-ÜST KİMLİK Kimlik tartışmalarının özünde yatan sorun, bu tartışmaların bir toplumun bütünlüğüne mi yoksa bölünmesine mi hizmet ettiği hususudur. Dünyada ve Türkiye'de hız kazanan bu tartışmaların altında dünyayı yönetmeye soyunan büyük gücün yani Amerika Birleşik Devletleri'nin öncülüğünün yatması, bir zamanlar bu rolü üstlenmiş olan Büyük Britanya İmparatorluğu'nun ünlü "böl ve yönet" ilkesini anımsatıyor. * * * Her insan kaçınılmaz bazı kültürel kimliklerle doğar. Bunların çoğu alt-kimlik özelliği taşır, bir tanesi ise genellikle üst-kimlik olarak işlev yapar. Ama zaman içinde bilinci gelişen birey, bu kimlikler arasında bir tercih yapabilir ve kendi üst kimliğini de yeniden belirleyebilir. Bir insanın, kendi iradesi dışında, doğumda edindiği kimlikler beş tanedir: 1. Aile kimliği: Özellikle din-tarım toplumlarında, aşiret yapısının egemen olduğu feodal düzende, aile bağları çok önemlidir; kimi insanlar doğuştan aşiret reisinin ailesine mensup olduklarından, hayata ağa, ya da şehzade olarak başlar. 2. Coğrafya kimliği: Her kişi doğduğu coğrafyaya bağlı olarak dünyanın belli bir bölgesine aittir ve kimi zaman o kişinin ırkını da bu bağ belirler. 3. Din ya da mezhep kimliği: Her insan otomatik olarak içine doğduğu ailenin sahip olduğu din ya mezhebe mensup olarak kabul edilir; zamanla bu anlayış terk edilmekle birlikte, Türkiye'de hâlâ vatandaşların nüfus kağıtlarına, içine doğdukları ailenin inancı yazılmaktadır. 4. Irk ya da milliyet kimliği: Birey bilinçlendikten sonra, doğuştan zorunlu olarak gelen bu mensubiyeti açıkça reddetmedikçe, o kimlikle anılır. 5. Vatandaşlık kimliği: Aslında günümüzde, vatandaşlık kimliği, yani siyasal kimlik, bir devletin ve o devleti oluşturan toplumun ortak kimliği olarak kabul edildiğinden, yukardaki dört kimlik ögesine göre, en çok üst-kimlik olarak kullanılan husustur. Bu beş ögeden ilk dördü, zaman içinde, tarihte çoğu zaman toplumları bir arada tutan üst-kimlik işlevi de görmüşlerdir. Özellikle din-tarım imparatorlukları döneminde din ve mezhep böyle bir işlevi yerine getirmiştir. Zaman içinde endüstrileşme sürecinin etkisiyle, laiklik ve demokrasi geliştikçe, her insanın din, mezhep, dil, ırk farkı gözetmeksizin eşit haklarla doğduğu inancı yerleştikçe, demokratik ülkelerde, vatandaşlık bağı bir üst-kimlik niteliği kazanmıştır. * * * Türkiye'deki kimlik tartışmalarında, ailenin, coğrafyanın, din ve mezhebin, ırk ve milliyetin yani alt-kimlik niteliği taşıyan kültürel özelliklerin ön plana çıkarılması, hele hele üst-kimlik olarak kullanılması, hiç kuşkusuz hem toplumsal bütünlüğü hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını zedeleyici nitelik taşır. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'nın, Yirmibirinci Yüzyılda, yüzyıllar önce, Orta Çağ'da, bir üst kimlik niteliği taşıyan dini, toplumsal özellik olarak birleştirici öge niteliğiyle ön plana çıkarması çok düşündürücüdür. * * * Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan bireyleri Türk olarak niteler. Bu niteleme ne ırka ne dine dayalı bir nitelemedir, sadece siyasal vatandaşlık bağını belirler. Yani Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese Türk denilir; aynen Amerikalı, Fransız, İngiliz gibi; bu insanların kökenleri değişik olabilir: Kürt, Türk, Rum, Ermeni, Arap, Laz, Çerkez gibi. İnsan alt-kimliği ile övünebilir, onu geliştirmek için her türlü çabanın içine de girebilir, bunda bir sakınca yoktur. Sakınca, alt-kimliklerin kullanılarak devletin üniter yapısının ya da laik ve demokratik düzeninin reddedilmesinde yatar.
  6. Şimdi basitçe mantık yürütelim. Özal ne dedi Kürt sorunu var dedi sonra Demirel Kürt realitesini tanıdı, ardından Ecevit-Bahçeli zamanında Kürtçe kurslar açıldı, TRT Kürtçe yayına başladı. Bugün, TRT Kürtçe kanala geçecek, CHP Kürtçe seçmeli ders için teklif verecek. Tüm bu süreç ve Kürtlerin isteği yönündeki gelişmeler olduğu halde PKK durdu mu? Hayır? Demek ki istenen başka bir şeyler sonucu çıkar mı burdan? Evet.Bu bir azınlık sorununun çok ötesinde görünüyor. Bence, Ulusal kimliğin dışında bir başka Ulusal kimliğin tanınması en büyük hata olmuştur. Bir devlette iki ulusal kimlik olmaz. Bu dediğim aman ha yanlış anlaşılmasın, Kürt etnik grubunu inkar etmek değildir, ya da Kürtçe yasaklansın, Kürtçe unutulsun, Kürtler asimile olsun demiyorum. Diyorum ki, Türk Ulusu kavramı, etnik temelli değildir, bu ülkeyi kuran bu millettir. Nedir istenen? Cumhuriyet, her şeye rağmen bugüne kadar ayrım yapmadan tüm ülkeye çağdaşlaşma yolunda çeşitli hizmetler götürmüştür. Her şeye rağmen derken, bölgede yapılmak istenen reformları iktidara getirdiği sağ partiler ve darbeler yoluyla engelleyip, geri kalmışlığı Türkler tarafından bilerek yapılan, Kürtleri ezme, yok etme politikası olarak feodal unsurları da kullanıp bölge halkına lanse ederek bir Kürt sorunu oluşmasına neden olan emperyalist batıdan (başta ABD ) söz ediyorum. Şu anda görünen odur ki; istenen, bölgede Devlet otoritesinin olmamasıdır. Çünkü Kürtler çocuklarını okula göndermiyor, Kürtlerin önemli kısmı Türkçe bilmiyor ve bu durumda çözüm de güçleşiyor, halk, sağlık hizmetlerini reddediyor, devletten uzaklaşıyor. Sorun Kürtlerin siyaset yapmasının serbest bırakılmaması da değildir. Sorun, Kürtlerin neden ayrı bir partisi olması gerektiğidir. Kürt halkı bu partiye oy veriyorsa bunun bir anlamı vardır.Devletin vereceği eğitim bunun için engellenmiştir, ordaki vatandaşların, bilinçlenip özgür iradesiyle oy verip tüm ülke için hayırlı olanı seçmesi birileri tarafından istenmemektedir. Son 30 yıl içerisinde Kürtler, ABD'nin BOP planı çerçevesinde uluslaşma sürecine sokulmuş ve bu süreç geri döndürülemez biçimde tamamlanmak üzeredir. Ulusal kimlik olursa da Ulusal devlet gerekir. Bu durumda çözüm üretmek de bana düşmez, buna Kürtler karar verecektir. Ya tüm vatandaşların yapması gerektiği gibi Türküm deyip bu ülkenin kalkınması için çalışıp, Kurtuluş savaşında olduğu gibi ortak düşmanımız olan emperyalizme karşı bir duruş sergileyecek, ya da Türk Ulusu-Kürt Ulusu kardeş diyorlarsa, demokrasiyi, hakları falan bahane etmeden, ABDyi, AByi arkalarına almadan, teröre başvurmadan, açıkça, biz ayrılmak istiyoruz deyip Türk kardeşinden çözüm isteyeceklerdir. Yoksa gidişat kötü görünmektedir, Gemlik Yürüyüşü, Bozüyük ilçesindeki linç girişimi, Balıkesirdeki olaylar, 15 şehit askerimizin cenaze törenleri sırasındaki tepkiler ister istemez herkesi bu konu üzerinde düşünmeye sevketmektedir. Saygılar.
  7. Dogrucudavut şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
  8. Evren'in, Özal'ın, Çiller'in, Tayyib'in, Ortadoğuda ABD hegemonyasına hizmet ettikleri ve dolaylı olarak, PKK sonucunu çıkardıkları, besledikleri gerçeğini görmemek için kör olmak lazım. Gladyo’nun ne olduğunu ve nasıl evrildiğini bilmeden konuşup, Ergenekon=Susurluk=PKK=Ulusalcılar demek, ancak ana okulu çocuğunun yapacağı bir hatadır. Şehitlerimiz üzerinden siyaset yapıp, verilen meşru mücadeleyi haksız çıkarmaya ve halkın tepkisini saptırmaya çalışmak iyi niyetli bir yaklaşım değildir. Saygılar.
  9. Evren'in, Özal'ın, Çiller'in, Tayyib'in, Ortadoğuda ABD hegemonyasına hizmet ettikleri ve dolaylı olarak, PKK sonucunu çıkardıkları, besledikleri gerçeğini görmemek için kör olmak lazım. Gladyo’nun ne olduğunu ve nasıl evrildiğini bilmeden konuşup, Ergenekon=Susurluk=PKK=Ulusalcılar demek, ancak ana okulu çocuğunun yapacağı bir hatadır. Şehitlerimiz üzerinden siyaset yapıp, verilen meşru mücadeleyi haksız çıkarmaya ve halkın tepkisini saptırmaya çalışmak iyi niyetli bir yaklaşım değildir. Saygılar.
  10. Evren'in, Özal'ın, Çiller'in, Tayyib'in, Ortadoğuda ABD hegemonyasına hizmet ettikleri ve dolaylı olarak, PKK sonucunu çıkardıkları, besledikleri gerçeğini görmemek için kör olmak lazım. Gladyo’nun ne olduğunu ve nasıl evrildiğini bilmeden konuşup, Ergenekon=Susurluk=PKK=Ulusalcılar demek, ancak ana okulu çocuğunun yapacağı bir hatadır. Şehitlerimiz üzerinden siyaset yapıp, verilen meşru mücadeleyi haksız çıkarmaya ve halkın tepkisini saptırmaya çalışmak iyi niyetli bir yaklaşım değildir. Saygılar.
  11. Değerli kardeşim, O cemaate ben de bulaşmıştım yaklaşık 25 sene önce ve kendi kararımla sıyrılmıştım çok şükür. Ben, cemaat içerisindeki insanları kötülemiyorum, cemaat kurumunun, çağdaş toplumda yeri yoktur diyorum. Cemaat kültürü, biat etmeyi gerektirir, özgür düşünceye, iradeye karşıdır. Biat kültürüne aittir. Olayın, dini mevzulardan çıkıp da siyasete bulaştırılmaya başlanmasıyla da kişilerin vicdanını kendi tekeline aldığından, kullanmak isteyenler tarafından yönlendirilmesi çok kolay olur. Aşiret gibi feodal bir kurumdur yani... Cemaatler, sivil toplum kuruluşları ile karıştırılmamalıdır, aynı şey değildir. Saygılar.
  12. Tamam kardeşim, kabul ediyorum, herşeyi Ergenekoncular yapmıştır. Hatta, Ergenekoncular o kadar güçlüdürler ki şimdi hapiste koğuş ağası olmuşlardır, Apo gibi lüks içerisindedirler ama Susurlukçular o kadar güçlü değildir, çünkü mesela Mehmet Ağar, Sedat Bucak evlerinde TV seyredip kebap yapmamaktadırlar, en güçlüleri Abdullah Çatlı bile kabir alemini haraca bağlayamamıştır. Tayyip ve ekibi de o kadar güçlü olmadığından devletin en tepesindedirler, Ergenekoncular olmazsa PKK diye bir şey olmayacaktır onun için Ergenekoncular hapse girince PKK kendini feshedeceğini ilan etmiştir. Ben aslında çaydanlığım, burası Alice Harikalar Dünyası...eyvah başhekim geliyor kaçın!
  13. Tekrar sevgili kardeşim diye başlayacağım Öncelikle şimdiye kadar da mümkün olduğu kadar ön yargısız yazmaya çalışıyorum, farkında olmanız gerekir. 30 yıl meselesi olmadığını ben söylüyorum zaten,sadece ilave olarak söylediğim, bu son 30 yıl içinde Kürtler, sorumlusu kim olursa olsun uluslaşma sürecini yaşamışlardır. Bu ulus kimliğidir, etnik kimlik farklıdır. Şimdi, göstermelik diyorsunuz ama Kürtlere verilen haklar hiç bir etnik gruba verilmemiştir, araştırıyorum çeşitli yerlerde, yeni gelişme Arnavutlar da bunları istemeye başlamış, Lazlar da, olsun olsun ama bu gidiş nereye varır hiç düşündünüz mü?Tüm bunların denetlenmesi gündeme gelmesi gerekmez mi? Bugün denetimi mümkün olmayan, rahatça izlenebilen Med TV, Roj TV, Barzani TV,Talabani TV sizce kültürel zenginliğimize mi hizmet ediyor. Sizce bu çözüm üretmek istemeyen siyasi ve rantçı cevreler kimler? Neden net söylemiyorsunuz? Neden ABD'yi, AB'yi ve onların arkasındaki çok uluslu şirketlerin çıkarları doğrultusunda olabilecek politikaları küçümsüyorsunuz? Terörün sürmesini istiyenler, sadece lokal ( yerel ) çıkar çevreleri olarak açıklanabilir mi? Büyük devlet olmanın, düzenli orduya sahip olmanın, bölgenin özelliklerini bilmeden, teröristlerin bölgeyi iyi tanımasının, halk içinde kolayca kamufle olabileceklerini göz ardı ederek, ABD'nin Vietnam ve Irak örneğindeki gibi gerilla türü savaşta avantaj olamayacağını, sonuç almaya yetmeyeceğini neden düşünmüyorsunuz. ABD tarafından iktidara getirilenler tarafından AB baskısıyla idam cezasının kaldırılıp, yine ABD tarafından APO nun teslim edildiğini söyleme hakkımız yok mu sizce? O koltuklarını pekiştirenler, ABD destekli medya tarafıdan manüpule edilen ( yönlendirilen ) halk oy vermezse oraya gelebilir mi sanıyorsunuz? Tarihi, ekonomi-politiğini analiz ederek bu sonuçları çıkarmak sizce paranoya mı? Komplo teorisi mi? Saygılar.
  14. Kusurabakma , biz daha oraya gelmedik, bizim öğretmen daha o konulara gelmedi, göremedim. Şimdi, Ergenekonu vs. falan kınamayı her mesaja sokuyorsunda, PKKyı kınamayı bir kere sokmak yetiyor öyle mi? Alemsin valla
  15. Ben de kan akmasın istiyorum tabii, kim ister ki Türkiye'de bunları? Ama istemekle olmuyor, öncelikle sorunun kaynağını iyi tespit etmek, iyi analiz etmek gerek. Şimdi 30 yıldır iktidarda olanların hangi odaklara hizmet ettiklerinin farkına varmak gerek, bu sorunu kimlerin besleyip büyütüp bu hale getirdiğini görmek gerek. Görünürdeki nedenlerin dışında düşünebilmek gerek. Konu çok parametreli bir denklemdir. Şimdi basitçe mantık yürütelim. Özal ne dedi Kürt sorunu var dedi sonra Demirel Kürt realitesini tanıdı, ardından Ecevit-Bahçeli zamanında Kürtçe kurslar açıldı, TRT Kürtçe yayına başladı. Bugün, TRT Kürtçe kanala geçecek, CHP Kürtçe seçmeli ders için teklif verecek. Tüm bu süreç ve Kürtlerin isteği yönündeki gelişmeler olduğu halde PKK durdu mu? Hayır? Demek ki istenen başka bir şeyler sonucu çıkar mı burdan? Evet.Bu bir azınlık sorununun çok ötesinde görünüyor. Bence, Ulusal kimliğin dışında bir başka Ulusal kimliğin tanınması en büyük hata olmuştur. Bir devlette iki ulusal kimlik olmaz. Bu dediğim aman ha yanlış anlaşılmasın, Kürt etnik grubunu inkar etmek değildir, ya da Kürtçe yasaklansın, Kürtçe unutulsun, Kürtler asimile olsun demiyorum. Diyorum ki, Türk Ulusu kavramı, etnik temelli değildir, bu ülkeyi kuran bu millettir. Nedir istenen? Cumhuriyet, her şeye rağmen bugüne kadar ayrım yapmadan tüm ülkeye çağdaşlaşma yolunda çeşitli hizmetler götürmüştür. Her şeye rağmen derken, bölgede yapılmak istenen reformları iktidara getirdiği sağ partiler ve darbeler yoluyla engelleyip, geri kalmışlığı Türkler tarafından bilerek yapılan, Kürtleri ezme, yok etme politikası olarak feodal unsurları da kullanıp bölge halkına lanse ederek bir Kürt sorunu oluşmasına neden olan emperyalist batıdan (başta ABD ) söz ediyorum. Şu anda görünen odur ki; istenen, bölgede Devlet otoritesinin olmamasıdır. Çünkü Kürtler çocuklarını okula göndermiyor, Kürtlerin önemli kısmı Türkçe bilmiyor ve bu durumda çözüm de güçleşiyor, halk, sağlık hizmetlerini reddediyor, devletten uzaklaşıyor. Sorun Kürtlerin siyaset yapmasının serbest bırakılmaması da değildir. Sorun, Kürtlerin neden ayrı bir partisi olması gerektiğidir. Kürt halkı bu partiye oy veriyorsa bunun bir anlamı vardır.Devletin vereceği eğitim bunun için engellenmiştir, ordaki vatandaşların, bilinçlenip özgür iradesiyle oy verip tüm ülke için hayırlı olanı seçmesi birileri tarafından istenmemektedir. Son 30 yıl içerisinde Kürtler, ABD'nin BOP planı çerçevesinde uluslaşma sürecine sokulmuş ve bu süreç geri döndürülemez biçimde tamamlanmak üzeredir. Ulusal kimlik olursa da Ulusal devlet gerekir. Bu durumda çözüm üretmek de bana düşmez, buna Kürtler karar verecektir. Ya tüm vatandaşların yapması gerektiği gibi Türküm deyip bu ülkenin kalkınması için çalışıp, Kurtuluş savaşında olduğu gibi ortak düşmanımız olan emperyalizme karşı bir duruş sergileyecek, ya da Türk Ulusu-Kürt Ulusu kardeş diyorlarsa, demokrasiyi, hakları falan bahane etmeden, ABDyi, AByi arkalarına almadan, teröre başvurmadan, açıkça, biz ayrılmak istiyoruz deyip Türk kardeşinden çözüm isteyeceklerdir. Yoksa gidişat kötü görünmektedir, Gemlik Yürüyüşü, Bozüyük ilçesindeki linç girişimi, Balıkesirdeki olaylar, 15 şehit askerin cenaze törenleri sırasındaki tepkiler ister istemez herkesi bu konu üzerinde düşünmeye sevketmektedir. Saygılar.
  16. Sevgili Kardeşim, Ben de kan akmasın istiyorum tabii, kim ister ki Türkiye'de bunları? Ama istemekle olmuyor, öncelikle sorunun kaynağını iyi tespit etmek, iyi analiz etmek gerek. Şimdi 30 yıldır iktidarda olanların hangi odaklara hizmet ettiklerinin farkına varmak gerek, bu sorunu kimlerin besleyip büyütüp bu hale getirdiğini görmek gerek. Görünürdeki nedenlerin dışında düşünebilmek gerek. Konu çok parametreli bir denklemdir. Şimdi basitçe mantık yürütelim. Özal ne dedi Kürt sorunu var dedi sonra Demirel Kürt realitesini tanıdı, ardından Ecevit-Bahçeli zamanında Kürtçe kurslar açıldı, TRT Kürtçe yayına başladı. Bugün, TRT Kürtçe kanala geçecek, CHP Kürtçe seçmeli ders için teklif verecek. Tüm bu süreç ve Kürtlerin isteği yönündeki gelişmeler olduğu halde PKK durdu mu? Hayır? Demek ki istenen başka bir şeyler sonucu çıkar mı burdan? Evet.Bu bir azınlık sorununun çok ötesinde görünüyor. Bence, Ulusal kimliğin dışında bir başka Ulusal kimliğin tanınması en büyük hata olmuştur. Bir devlette iki ulusal kimlik olmaz. Bu dediğim aman ha yanlış anlaşılmasın, Kürt etnik grubunu inkar etmek değildir, ya da Kürtçe yasaklansın, Kürtçe unutulsun, Kürtler asimile olsun demiyorum. Diyorum ki, Türk Ulusu kavramı, etnik temelli değildir, bu ülkeyi kuran bu millettir. Nedir istenen? Cumhuriyet, her şeye rağmen bugüne kadar ayrım yapmadan tüm ülkeye çağdaşlaşma yolunda çeşitli hizmetler götürmüştür. Her şeye rağmen derken, bölgede yapılmak istenen reformları iktidara getirdiği sağ partiler ve darbeler yoluyla engelleyip, geri kalmışlığı Türkler tarafından bilerek yapılan, Kürtleri ezme, yok etme politikası olarak feodal unsurları da kullanıp bölge halkına lanse ederek bir Kürt sorunu oluşmasına neden olan emperyalist batıdan (başta ABD ) söz ediyorum. Şu anda görünen odur ki; istenen, bölgede Devlet otoritesinin olmamasıdır. Çünkü Kürtler çocuklarını okula göndermiyor, Kürtlerin önemli kısmı Türkçe bilmiyor ve bu durumda çözüm de güçleşiyor, halk, sağlık hizmetlerini reddediyor, devletten uzaklaşıyor. Sorun Kürtlerin siyaset yapmasının serbest bırakılmaması da değildir. Sorun, Kürtlerin neden ayrı bir partisi olması gerektiğidir. Kürt halkı bu partiye oy veriyorsa bunun bir anlamı vardır.Devletin vereceği eğitim bunun için engellenmiştir, ordaki vatandaşların, bilinçlenip özgür iradesiyle oy verip tüm ülke için hayırlı olanı seçmesi birileri tarafından istenmemektedir. Son 30 yıl içerisinde Kürtler, ABD'nin BOP planı çerçevesinde uluslaşma sürecine sokulmuş ve bu süreç geri döndürülemez biçimde tamamlanmak üzeredir. Ulusal kimlik olursa da Ulusal devlet gerekir. Bu durumda çözüm üretmek de bana düşmez, buna Kürtler karar verecektir. Ya tüm vatandaşların yapması gerektiği gibi Türküm deyip bu ülkenin kalkınması için çalışıp, Kurtuluş savaşında olduğu gibi ortak düşmanımız olan emperyalizme karşı bir duruş sergileyecek, ya da Türk Ulusu-Kürt Ulusu kardeş diyorlarsa, demokrasiyi, hakları falan bahane etmeden, ABDyi, AByi arkalarına almadan, teröre başvurmadan, açıkça, biz ayrılmak istiyoruz deyip Türk kardeşinden çözüm isteyeceklerdir. Yoksa gidişat kötü görünmektedir, Gemlik Yürüyüşü, Bozüyük ilçesindeki linç girişimi, Balıkesirdeki olaylar, 15 şehit askerin cenaze törenleri sırasındaki tepkiler ister istemez herkesi bu konu üzerinde düşünmeye sevketmektedir. Saygılar.
  17. Hoş geldiniz! Git desek de gidemezsiniz çünkü bu aleme giren bir daha çıkamaz, onu söyleyeyim dedim Tekrar hoşgeldiniz!
  18. Evren'in, Özal'ın, Çiller'in, Tayyib'in, ortadoğuda ABD hegemonyasına hizmet ettikleri ve dolaylı olarak, PKK sonucunu çıkardıkları, besledikleri gerçeğini görmemek için kör olmak lazım. "Olan garibana oluyor" saptamamın, ABD hegemonyasına, BOP planına karşı verilen meşru ulusal mücadelemizin zayıflatılmasına yönelik bir argüman olarak kullanılması yanlıştır. Bu ayrı bir tartışma konusudur.Tartışılacak olan da yine ABD desteğiyle iktidara gelmiş bu şahısların getirdiği sistemin getirdiği eşitsizliklerin, kayırmalardır. Şehitlerimiz üzerinden siyaset yapıp, verilen meşru mücadeleyi haksız çıkarmaya ve halkın tepkisini saptırmaya çalışmak iyi niyetli bir yaklaşım değildir. Saygılar.
  19. Sn.Arkadaşım, 'Şehitlere karanfil' başlığı altında şehitler üzerinden siyaset yapıp, çözüm çözüm derken ortaya bir şey koymayıp sadece TSKnın teröre karşı mücadelesine saldırıp, halkın TSKya ve bu mücadeleye manevi desteğini zayıflatmaya çalışıp, AKPnin Ergenekon efsanesine sarılan da sensin. Çözüm diye Kürtçe eğitimi ileri sürüp, PKKnın varlığını ve ülkenin gelişmesini buna bağlayıp, PKKyı özgürlük savaşçısı konumuna getiren de sensin. Merak etme millet uyanıyor artık, bunları yemez. Saygılar.
  20. Sn.Arkadaşım, Tekrar okursan, ben, senin, PKK'ya robin hood veya özgürlük savascilari falan diye bir anlamsız laf ettiğini söylemiyorum zaten, senin, PKKnın ortadan kalkması için ön koşul olarak, eğitim hakkı verilmesi falan gibi çözümleri ileri sürmenin, PKK'yı robin hood veya özgürlük savascilari olarak gördüğün anlamına geldiğini söylüyorum. Yani, Kürtçe eğitim verilirse PKK kendini fesh eder, dolayısıyla PKK haklar ve özgürlük için savaşıyor demektir bu. Neyi savunduğun belli değil, savunduğun anti-militarizm, pasifizm, savaşın anlamsızlığı ise bu ayrı bir tartışma konusu ve tek taraflı uygulanabilecek bir şey değil, gerçekleri örtbas etmeye de gerek yok! Saygılar.
  21. Büyük Türk düşünürü Hülya Avşar demiş, bizim vatandaş da kendine argüman yapmış. Savaşa dur diyelim miş! Ne diyor sayın düşünürümüz? "Babası Karadenizli, annesi Kürt, anneannesi Egeli. Bir model aslında Türkiye için." Ne demek bu? Karadenizli, Egeli derken coğrafi nitelendirme, aynı mantıkla Doğulu demek yerine Kürt demek ne demek? Sonra da bu model olacakmış!! Ne dediğini kendi de bilmeyen, üstün zekası(!!)ve tahlil gücü(!!) ile ırk ayrımcılığını dile getirdiğinin farkında olmayan düşünce fakiri! Ben Türküm diyemiyor, melezim diyor. Modelmiş! Ne modelinden bahsediyorsun sen? Türk demek, bir ırk mı demek istiyorsun! Sen gece klüplerinde edindiğin kültürünle model mi öneriyorsun? Bülent Ersoy'u, Hülya Avşar'ı akıl hocası yaparsan savaşmayalım sevişelim diye zırvalamak normaldir. Biri de çıkmış TSK silah bırakır, Kürtçe resmi eğitim olursa sorun çözülürmüş! Hülya Avşarın bahsettiği "çok zeki kuşak" bu olsa gerek, hey Allahım ne günlere kaldık! Al işte geldiğimiz nokta! Balıkesirde doğulu-yerli çatışması, öte yandan verdiğimiz 15 şehit! Bu mudur "Model"! Hepimizin başı sağolsun! Olan yine garibana oluyor maalesef!
  22. Sn.Mavi olmayan Gökyüzü, Benim yazdığım tarih, ne egemen ABD'nin yazdığıdır, ne de şu anda egemen olan iktidarın yazdığıdır. Fethullah Gülen Kürtçü değildir, doğrudur, Said-i Kürdinin davasının dini tarafını alır. ABD'nin desteğiyle, yurtdışında okul açıp Türkçe öğreterek, Türk milliyetçisi gibi görünmesi işin kılıfıdır, halkın desteğini almaya yöneliktir.O okullarda asıl öğretilen İngilizce ve Amerikan kültürüdür. Cemaatlerin, birey bilinci oluşmamış, geri bıraktırılmış bir insan için ihtiyaç haline gelmesi doğaldır. Gülen cematinin gücünü sorguluyorsunuz, ben de arkasında emperyalist batı var diyorum. Tüm münferitmiş gibi görünen olayları, bütüncül biçimde ele alan bir açıklamadan bahsediyorum sadece, kimsenin bilgilerini yargılamıyorum, ne haddime Saygılar.
  23. Sevgili Mavi olmayan gökyüzü, Bu tanımlamaları ve adlandırmaları sorgulayan, değiştirmeye çalışan, bizler ya da halkımız değil onu anlatmaya çalıştım. 1200 yıldır bu topraklarda yerleşmiş, kullanılagelmiş, kültürümüzün parçası olmuş, İslami bir takım kavram ve adlandırmaları, Amerikayı yeniden keşfedercesine yeniden sorgulamaya açan, Arap tarzı ve yorumuyla değiştirmeye çalışan başımızdaki vatandaş! Osmanlı zamanında Şeker bayramı da deniyordu Ramazan bayramı da, Allah da deniyordu, Tanrı da...Bunları sorgulamaktaki amacın, ABD'nin BOP planı çerçevesinde ulus kimliklerini kırıp, Arabın İslamı uygulama tarzını ve yorumunu yerleştirirken ( Türban konusunu da bu mantıkla düşünmek gerekir ), Ilımlı ( ABD'ye zararsız, uyutulmuş ) İslamcı Federasyonlar topluluğunu kurmak için bu tarzı da birleştirici unsur olarak kullanmak olduğunu söylüyorum. Osmanlı devleti, ilk zamanlar ve son zamanlar dışında Türk devleti olmamıştır. Türk milliyetçiliği bu topraklara en geç gelen milliyetçiliktir. Daha önce ayrılabilenler ( Yunanistan, Bulgaristan vs.) ayrılmış, kendi devletlerini kurmuştur. Cumhuriyetle birlikte Atatürk tarafından, bu milliyetçilik, misak-ı milli sınırları içerisinde, ırk tabanlı olmaktan uzaklaştırılarak, kapsayıcı bir şemsiye haline getirilmiştir. Bunu -bilerek ya da bilmeyerek, devlet içinde veya değil-yanlış anlayanlar her zaman olmuştur ve hala olmaktadır maalesef. Şu anda Kürt milliyetçiliği yapıp, aynı zamanda da Arap yaşayış tarzını da savunmak, ABD'nin çıkarlarına hizmet etmekle aynı anlama gelmektedir. Sorunları ayrı ayrı ele alıp, bağımsız çözümler üretmeye çalışmak yanlıştır. Saygılar.
  24. Emperyalist Batı(başta ABD,AB,İsrail)’nın amacı, F.Gülen'in vasıtası ve AKEPE'nin kanalı ile dincileri ve Kürtçüleri kullanarak, Ortadoğu, Kafkasya, Orta Asya ve Kuzey Afrika'da hegamonya kurma projesi olan BOP’u hayata geçirmek, "eksen ülke" yapacakları Türkiye’yi de bir Ilımlı İslamcı Federasyonlar Topluluğu haline getirerek sömürmektir. Olan yine garibana oluyor. Millet olarak hepimizin başı sağolsun, şehitlerimize Allah rahmet eylesin.
  25. Sn. Mavi Olmayan Gökyüzü, Nakşibendi Derviş Vahdeti’nin çıkardığı 31 Mart Vakası'na da katılan bu Said-i Nursi denen şahıs, Osmanlı imparatorluğunun toprak kaybettiği en zor yıllarda Abdülhamit’e Kürdistanın geleceği için Kürdistan olarak adlandırdığı bölgede 3 tane medrese açılmasını ve buralarda Kürt gençlerinin eğitim görmesini istediği bir dilekçe vermeye kalkmış ve bunun altındaki sinsi planı hemen fark eden Abdülhamit tarafından tımarhaneye kapatılmıştır. Daha sonra gönderildiği Isparta’daki sürgünden memleketi Bitlis’in Nurs köyüne dönen Said-i Kürdi , İngilizlerin işgal planına uygun olarak Doğu’da ve Güneydoğuda İngiliz hükümeti destekli bir Kürdistan kurulması amacıyla "Kürt Teali Cemiyeti" kurucuları arasında yerini almıştır. Cumhuriyetten sonra, İngiliz desteği olduğu resmi belgelerle kanıtlanmış olan Şeyh Sait isyanına katıldığı için İstiklal Mahkemesince yargılandı ve birçok ilde sürgün yaşamıştır. İngiliz destekli bağımsız Kürdistan isteyen bu ayaklanma birçok şehrin yıkımına, ordunun büyük ölçüde kayıp vermesine ve Misak-ı Milli sınırlarımız içinde olan Musul ve Kerkük’ün İngilizlere kalması ile sonuçlandı. Bu olayda, Nakşiler, doğuda birçok Türkmen-Alevi köyüne baskın yapmış, yakıp yıkmıştır. (1930'da Menemen'de ayaklanan yobazlar da öğretmen-yedek subay Kubilay'ı şehit ederek başını kesip sokaklarda dolaştırdılar. Bu isyanın başındaki Derviş Mehmet de Nakşibendi tarikatındandı.) Said-i Kürdi, 1925'te Şeyh Sait isyanıyla bir çok ilde mecburi iskana mahkum olduktan sonra, Nakşiliğe dayanan Nurculuğu yaymaya çalışan bir laiklik ve cumhuriyet düşmanıydı. Nur cemaati’nde Atatürk’ün "*****, "******", "******l" gibi isimlerle anılmasınınn arkasında bu şeriatçı ayaklanmaların uğradığı hezimetler yatmaktadır. İşte Saidi Kürdi’nin takipçisi Fethullah Gülen de bu ekolün devamcısıdır. Derviş Vahdeti ve Saidi Nursi(Kürdi)’nin üstlendiği misyonu(!), günümüzde AKP ve Nur cemaati üstlenmiştir. Emperyalist Batı(başta ABD,AB,İsrail)’nın amacı, F.Gülen'in vasıtası ve AKEPE'nin kanalı ile dincileri ve Kürtçüleri kullanarak, Ortadoğu, Kafkasya, Orta Asya ve Kuzey Afrika'da hegamonya kurma projesi olan BOP’u hayata geçirmek, "eksen ülke" yapacakları Türkiye’yi de bir Ilımlı İslamcı Federasyonlar Topluluğu haline getirerek sömürmektir. 1923'de Cumhuriyet ve Atatürk devrimleriyle başlatılan, uluslaşma ve çağdaşlaşma süreci, özellikle, 1950'den itibaren kesintiye uğramıştır. O günden beri "karşı devrim" devam etmektedir. İslam coğrafyasında, ABD birinci dönem yayılmacılığını 1950’de DP iktidarı ile yapmıştır. İkinci dönem yayılmacılığını da Özal ve onun devamında da Fethullah cemaati ve AKEPE iktidarı ile yapmaktadır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında bölgede etkin rol alan ABD, daha sonra ise "Yeni Dünya Düzeni" ile hakimiyetini kurmuştur. 2002 yılında AKEPE iktidarının işbaşına gelmesiyle, karşı devrim süreci hızlandırılmıştır. Bugün Türkiye, "Türk kimliği"nden ve "Cumhuriyet kimliği"nden "İslami cemaat kimliği"ne çevrilmek istenmektedir!.. AKEPE Hükümeti, “Yeni Osmanlıcılık” ile Cumhuriyet sistemini karşı karşıya getirerek, İslam rejiminin rövanşını bu çatışmada almak istemektedir! Türkiye’nin iç sorunlarını, bu gerçeklerden bağımsız ele alıp değerlendirme yapmak yanlıştır. Saygılar.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.