Zıplanacak içerik

Dogrucudavut

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Dogrucudavut tarafından postalanan herşey

  1. Sn.Arkadaşım, Bir PKK'yı sokamamışsın bunların arasına, neden acaba? Saygılar.
  2. Sn.Mavi Olmayan Gökyüzü, Genelde lafımı direkt söylerim ama nasıl olduysa aşağıdaki ifademi ucu açık, yoruma açık bırakmışım. Onun için yanlış anlamalara neden olmasın diye tamamlayayım dedim: Bu tür tartışmaları kimin çıkardığını ve gündem saptırdığını da görmemek mümkün değil. Dindar-Laik kesim gibi ayrımları çıkartan da, toplumu bölmeye çalışan da aynı kişiler ve aynı zihniyet! Bu kişiler ve bu zihniyet, işbirlikçi Tayyip ve dinci tayfası gibi şahısların ve bölücü- ayrılıkçı Kürtlerin de arkasında ve destekçisi olan, emperyalist, Amerikan BOP planını uygulamaya geçirip böl ve yönet ilkesi gereğince, Türkiyeyi Ilımlı İslamcı Federasyonlar topluluğu haline getirip, kullanıp sömürebilecekleri kukla devletler kurdurmaya çalışanlardır. Umarım anlaşılmıştır.
  3. Son 30 yıldır, Türkiyede, 1000 yılı aşkın süredir halkımızca benimsenmiş ve kültürümüzün parçası olmuş kavramlar, Amerikayı yeniden keşfetmişçesine, İslamın Arap yorumunu, Arap kültürünün gelenekleri ve yaşayış tarzını halka dayatan dinciler tarafından sorgulanmaya, değiştirilmeye ve kafa karışıklığı yaratılmaya çalışılmaktadır. Bunun örneklerini türbanda, şeker-ramazan bayramı tartışmasında, kurban bayramında deve kesmede vs. görebiliriz. Bu tür tartışmaları kimin çıkardığını ve gündem saptırdığını da görmemek mümkün değil. Dindar-Laik kesim gibi ayrımları çıkartan da, toplumu bölmeye çalışan da aynı kişiler ve aynı zihniyet! Bu arada, geçmiş şeker ve/veya ramazan bayramınız kutlu/mübarek olsun! smile.gif Saygılar.
  4. Sn.Arkadaşım, Daha önceki yorumları okuma huyun olmadığını, son yoruma göre yazdığını bildiğimden, sana daha önce verdiğim cevabımı aşağıda tekrar alıntılıyorum. Bu kıyağımı da unutma Haydi bakalım. Saygılar.
  5. Sn.Arkadaşım, Hem dincilere, AKP'ye karşıyım diyorsun, hem de bunların ürettiği, kesinleşmemiş iddiaları kendine dayanak yapıp kullanıyorsun. Bu nasıl mantıkdır? Saygılar.
  6. Büyük Türk düşünürü Hülya Avşar demiş, bizim vatandaş da kendine argüman yapmış. Savaşa dur diyelim miş! Ne diyor sayın düşünürümüz? "Babası Karadenizli, annesi Kürt, anneannesi Egeli. Bir model aslında Türkiye için." Ne demek bu? Karadenizli, Egeli derken coğrafi nitelendirme, aynı mantıkla Doğulu demek yerine Kürt demek ne demek? Sonra da bu model olacakmış!! Ne dediğini kendi de bilmeyen, üstün zekası(!!)ve tahlil gücü(!!) ile ırk ayrımcılığını dile getirdiğinin farkında olmayan düşünce fakiri! Ben Türküm diyemiyor, melezim diyor. Modelmiş! Ne modelinden bahsediyorsun sen? Türk demek, bir ırk mı demek istiyorsun! Sen gece klüplerinde edindiğin kültürünle model mi öneriyorsun? Bülent Ersoy'u, Hülya Avşar'ı akıl hocası yaparsan savaşmayalım sevişelim diye zırvalamak normaldir. Biri de çıkmış TSK silah bırakır, Kürtçe resmi eğitim olursa sorun çözülürmüş! Hülya Avşarın bahsettiği "çok zeki kuşak" bu olsa gerek, hey Allahım ne günlere kaldık! Al işte geldiğimiz nokta! Balıkesirde doğulu-yerli çatışması, öte yandan verdiğimiz 15 şehit! Bu mudur "Model"! Hepimizin başı sağolsun.
  7. Sn. Dünyahepimizin, Elma ile Armutu bu kadar iyi karıştırabileni ilk defa görüyorum, bu da büyük bir başarı olsa gerek. PKK nın kendi militanlarına yaptıklarıyla, Türk ordusunun kendi erlerine, erbaşlarına, subaylarına yaptıklarını aynı kefeye koyma mevzusu. Askerlik yapsaydınız bilirdiniz, Askeri Muhakemet kanunu diye bir şey vardır; hata yapan, astlarına, üstlerine kanun dışı davrananlar yargılanırlar. Hepimizin başına geldi, bu sadece güneydoğuda geçerli değil. Burda şikayet mekanizması önemli, haklarından bihaber, vatandaşlık bilinci oluşmamış insanlar yüzünden sistem suçlanamaz. Ben, erin şikayeti üzerine askeri cezaevinde yatan yüzbaşı da gördüm, başçavuş da...Sivil hayatta da öyle değil mi? Eğer herkes hakkına sahip çıkıp, şikayet mekanizmasını işletse, ne rüşvet kalır, ne yolsuzluk, ne de işkence... Şimdi, armuta gelelim yani PKKya, yani bir terör örgütüne... Olabilir mi böyle bir şey? Olamaz, eşyanın tabiatına aykırı! O gençlere elbette ki şüpheyle bakılacak, savaş mantığı, kimseye güvenilmez, tüm dünya orduları böyledir.Sorguya da çekilebilir hatta yargılanabilirler, suçsuzlarsa beraat ederler, suçlularsa da cezalarını çekerler. Peki PKK ne yapar böyle bir durumda? Çeker vurur! Olay budur. Eli kanlı, uyuşturucu finanseli, emperyalizm taşeronu PKK yı 'Özgürlük Savaşçısı, Robin Hood' gibi görmeyi bırakmazsanız bunları da anlayamamanız gayet normal!
  8. İsveç azınlıkları zor durumda Sanayileşme yüzünden av alanlarını kaybeden Samiler, kısa süre öncesine kadar kendi dillerini konuşamıyor, okullarda Sami olduklarını bile söyleyemiyorlardı. Güldener Sonumut/Brüksel NTV http://www.ntvmsnbc.com/news/62212.asp BELÇİKA, FRANSA, ALMANYA, İNGİLTERE tutmadı, Şimdi de İSVEÇ öne sürülüyor, örnek ülke, yönetim vs. diye... İlla ki başkalarından örnek alacağız. Tarihi, sosyolojik, jeopolitik yapıları çok çok farklı ülkeler sürekli örnek veriliyor. Tamam, verilsin tartışalım ama neden bilgiler doğru aktarılmıyor? Bunun nedeni tek kaynaktan bilgi edinme kolaycılığı mı yoksa şartlanmışlık mı? Konu, sürekli idefiks (sabit fikir)lerle tartışılıyor ya da atışılıyor sadece burda değil her yerde, her ortamda. Gelin, beni ikna edin diyorum, bir iki sloganımsı, basmakalıp, içi boş cümle yazıp kaçılıyor, olmadı AKPye sarılınıyor, ERGENEKON efsanesi örnek veriliyor, kişilere indirgeniyor, olmadı dinci medyadan destek alınıyor, olmadı AB ülkeleri, K.IRAK... Ya, kardeşim, birisi de çıkıp bu eğitim nasıl olacak? Bu insanlar nasıl bir düzenleme ile hangi oranda kendi dillerinde eğitim alacak?.Süreçler nedir? Nelere yol açar? Sözeden yok? Bir kör dövüşüdür gidiyor, haydi hayırlısı...
  9. İyi bayramlar Sn. Kaplan, İlk Müslüman Türk devletinin, sonradan müslüman olan Abdülkerim Satuk Buğra Han tarafından kurulan Karahanlılar ( 840 - 1212 )olduğu doğrudur. Ondan çok önce de, Talas savaşı sonrası ( 751) boy, topluluk (devlet değil ) anlamında da ilk müslüman olan Karahanlıları oluşturan unsurlardan biri olan Karluklardır ( 766-840 ). Ancak, görünen o ki; Karluklardan önce de öyle ya da böyle müslüman olan Türkler olmuştur. Aşağıda Türklerin Müslüman olma sürecini tarihsel sıraya bağlı kalmaya çalışarak derledim. ( Wikipedi ve Öztürkler web sitelerinden ) Emeviler , ( 661-750 )Dört Halife Dönemi’nden (632-661) sonra Müslüman Arap İslam Devleti'ne egemen olan hanedan. Hz.Ali’nin 661’de öldürülmesinden sonra başa geçen Emeviler, 750’de Abbasiler tarafından yıkılıncaya değin hüküm sürdüler. Emevi devleti ile birlikte islamda yozlaşma başlamıştır.Hz. Muhammed'in hadislerinin yazılmasını yasaklamasına rağmen Emevi halifeleri uydurma hadisler yazmış,bu uydurma hadisler İslam dinini yozlaştırmıştır.Dini siyasette kullanmaya çalışan,yaptıkları her işin din adına yapıldığını söyleyen Emevi liderler, Hz.Muhammed'in torunlarını da öldürmekten çekinmemişlerdir. Emevi Devleti, İslam devleti olmaktan çok bir Arap devletiydi. Emeviler, Müslüman Araplar ile Arap olmayan Müslümanları birbirinden ayırıyorlardı; Arap olmayan Müslümanlara Mevali diyorlardı. Emevi Devleti’nin yıkılmasında en önemli etkenlerden biri bu ayrımcılık oldu. Devlet gelirleri, dinsel gereklerden kaynaklanan vergiler ile fethedilen yerlerden ve savaşlardan elde edilen ganimetlerden oluşuyordu. Son Emevi Halifesi II. Mervan döneminde (744-750) Abbasiler denetiminde gelişen muhalefet Emevi egemenliğini sarstı. Emevi Devleti’nin yıkılışında Ebu Müslim Horasani önemli rol oynadı. Sonunda Abbasilerin önderi Ebu'l-Abbas, Emevi egemenliğine son verdi. ( http://tr.wikipedia.org/wiki/Emeviler ) Halife Ömer zamanında (634-644) yapılan fetihler neticesinde Müslümanlar, Horasan ve bilhassa Mâverâünnehr ile Kafkaslar'da Türkler ile karşı karşıya gelmişlerdir. Halife Mu'âviye'nin Horasan vâlisi Ubeydullah b. Ziyâd 674 tarihinde İran ile Turan arasında hudut olan Ceyhun Nehrini geçerek muhtelif Türk beyliklerinin hüküm sürdüğü Mâverâünnehr'in önemli şehirlerinden Buhârâ'yı kuşattı. Şehrin Türk asıllı melikesi Kabac Hâtun ile anlaşma yaptıktan sonra oradan aldığı iki bin Türk askeri ile geri döndü. Göktürk Devletinin zayıflaması üzerine ortaya çıkan bağımsız Türk beyliklerini hakim olduğu Mâverâünnehr'in fethi Kuteybe b. Müslim'in Horasan vâliliği sırasında (705-715) kısmen gerçekleşmişti. Fakat Kuteybe'den sonra Mâverâünnehr'de Emevîlerin nüfuzu zayıflamağa başladı. Bir taraftan Arap kabileleri arasındaki rekâbetin yeniden başlaması ve vâlilerin kötü idâresi, diğer taraftan Mâverâünnehr'deki Türk beyliklerinin müşterek düşmana karşı birleşmeleri ve aynı zamanda bu sıralarda güçlü bir devlet olan Türgiş Kağanlığı tarafından desteklenmeleri bu cephedeki başarısızlıklara zemin hazırlamıştır. Kafkaslar'da Halife Ömer zamanında başlayan ve fâsılalarla devam eden kanlı mücadelelerde her iki taraf toprak kazanma bakımından başarılı olamamıştır. Bu cephede Müslümanların kazandığı en önemli zafer 737 yılında Azerbaycan ve Ermeniye vâlisi Mervan b. Muhammed'in Hazar başkenti İtil'i kuşatması ve Hazar hakanının müslümanlığı kabûl etmek zorunda kalması ile neticelenen seferdir.(http://ozturkler.com/data/0002/0002_02_02.htm ) Saygılar.
  10. Sn. Arkadaşım, Öncelikle, sizin, daha önce yazılan yorumları okumanız gerekir. Okursanız, Zazaca ve Kürtçenin, hem bağımsız hem de ZAZAların kendi sitelerindeki kaynaklarında ayrı diller olduğu vurgulanıyor. Üstelik, benim, yine de objektif ( nesnel ) olma adına konuyu ortada bırakmış olduğumu görmeniz gerekir. Bu başlık altında tartışılan bu. Diğer görüşlerinizin cevabını 'Kürt Sorunu... ' başlığı altında Sn. Evdeyokuza yazdığım yorumda bulabilirsiniz. Saygılar.
  11. Sn. Arkadaşım, Sizce, konuyu, içi boş, sloganımsı cümlelerle kestirip atmak mı olmalı forumda olmamızın amacı? Bana bir şey anlatmaya çalışıyorsanız, sürekli tekrarladığınız cümlelerin içini, mantıksal kurgu içerisinde, süreçleriyle ele alıp, gerçekleri saptırmadan doldurmanız gerekir. Lütfen, Sn. Evdeyokuza yazdıklarımı okuyunuz. Saygılar.
  12. Sn. Evdeyokuz, Düşüncenizi net ortaya koyduğunuz için teşekkürler. Öncelikle, yanlış anlaşılan birkaç duruma değinmek istiyorum: ‘İyilik yap denize at’ karşılıksız yapılan iyilikler için söylenir. ’Gerisi de balık bilmezse halık bilir’ dir. Yani söylemek istediğinize uymuyor. Kürtlerin kandırıldığı ile ilgili iddianıza gelince; ‘Osman Öcalandan….’ Adındaki diğer konu başlığı altında aynı iddiayı ortaya atmıştınız. Orada size cevap verip, dayandığınız kaynaklardan bunun yanlış olduğunu ispatlamıştım. Ayrıca, Kurtuluş savaşındaki şehitlerin sayısına bakarsak güneydoğu illerinden savaşa katılanlardan 666 kişi şehit olmuşken, diğer illerden savaşa katılıp şehit olan sayısı 47382 dir. ( İl valiliklerinin yayınladığı rakamlar ) Turgut Özakman'ın "Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele Yalanlar, yanlışlar, yutturmacalar" adlı kitabında bu yalanlara güzel cevaplar veriyor. Fırsatınız olursa okuyun derim.Bu tür yalanlar konusunda dincilerle ayrılıkçı Kürtlerin birlik içerisinde oldukları her iki grubunda aynı medya organlarında birbirini destekler biçimde propoganda yaptıklarını görmeyip konuları bağımsız ele almak ne derece doğru sizce? ‘Türk’ sözcüğünün etnik anlam içerdiğini öne süren görüşünüze gelince, yine ‘Osman Öcalandan….’ Adındaki diğer konu başlığı altında aynı iddiayı ortaya atmıştınız. Ben de; demiştim. Siz de katıldığınızı söylemiştiniz: Bunu bazılarının yanlış anlamış olması temel felsefeyi değiştirmez. ‘Kürt sorunu’nun nedenlerini anlattık. Kürt dili, 80 darbesine kadar yasak olmadı bu ülkede ve 80 darbesinin irticanın yükselişine ve PKK’ya yol açtığını, PKK’ nın sonuç olduğunu biz de söyledik. tüm yurtta yapılan 'Haydi kızlar okula!'Kampanyasına rağbet edilmediğini, Kürt kızlarının bilinçli olarak okula gönderilmemesini savunuyor ve bunun sayesinde Kürtlerin kendi dillerini kültürlerini ayakta tutabildiklerini söylüyorsunuz. Yani cehaleti savunuyor, demokrasi, vatandaşlık bilinci oluşması için gereken temel eğitimin bile alınmasına karşı çıkıyorsunuz. Ben diyorum ki tüm bölgelerde, tüm ülkede vatandaşlar okusunlar bu sayede birey bilincine kavuşup oylarını verirken feodal baskılardan ( dini ve aşiretsel ) kurtulup özgürce düşünsün kimsenin oyununa gelmesin, siz diyorsunuz ki bu devletin asimilasyonu?? Şimdi gelelim çözümlerinize: Yani bütün sorun Türkiyenin operasyonları öyle mi? Türkiye operasyon yapmasa PKK sınır dışına çıkacak, çekip gidecek öyle mi? Ya yapmazsa? Yani mesela bir mafya ya da hırsızlık örgütü var, devlet, diyecek ki ben size bir şey yapmıyorum, dalganıza bakın. Onlar da bu işi bırakacaklar öyle mi ? Bunu ben de istiyorum, tabii ki herkes hesap vermelidir, yetkisi dışına çıkan güvenlik görevlileri de, PKKlılar da… Bu bir iddia! yani Kürtlerin siyaset yapmalarındaki engeller?? Neymiş bu engeller? Siyasi partiler yasasındaki ırkçı, ayrılıkçı parti kurulmasındaki yasaklar. Sadece Kürtler için mi bu yasa? Hayır! Öyleyse bu iddia bir çarpıtma anlamına gelir. Türk siyasi partilerinde siyaset yapmayı reddedip sorunları ırkçı temele indirgemek isteyen düşünüş biçimini simgeler. Kaldı ki bu söz edilen Kürtler azınlıktadır yani 20 yada 12 milyonda sadece iki milyon belki de daha az... Daha önce söyledik; ana dilde eğitim vatandaşı devletten uzaklaştırır Bu her dil için geçerli. Mesela Türkçe dilekçe yazmayı bilmeden nasıl devletle ilişkilerini yürütecek, ÖSS bir de Kürtçe mi yapılacak? Askerliğini Kürtçe mi yapacak? Türkçe bilmeyen önemli miktarda Kürt var zaten.Nasıl olacağını ortaya koymadan, içi boş cümlelerle düşünce üretilmez. Bir şey söylendiyse içini doldurmak gerek. Buradan çıkan sonuç: PKK, ana dilde eğitim için terör yapıyor. Ana dilde eğitim serbest kalırsa PKK eylem yapmayacak.Komik ama aslında kendi içinde mantıklı bir söylem, PKKnın ayrılıkçı bir örgüt olduğunu kabul ettiğinizi gösteriyor. Daha doğrusu tüm dünya, AB, ABD, PKKnın ayrılıkçı bir terör örgütü olduğunu kabul ettiğine göre, ana dilde eğitimin serbest bırakılmasıyla terörün sona ereceğini söylemek, ana dilde eğitimin ayrılığa sebep olacağını kabul etmek anlamına gelir, yani PKKnın amacına ulaşacağını ve daha fazla mücadele için neden olmayacağını ifade eder. Bu da başka bir mantıksızlık örneği. PKKnın ‘Özgürlük Savaşçısı’ olduğunu söylemek safdilliliği, PKKnın kendini fesh edebileceğine inanmak yani ABDnın BOP planını göz ardı etmek, bir zamanlar ABDnin Iraka demokrasi götüreceğini savunanlar gibi…Şeyh Sait ayaklanmasının, İngiliz ve Fransızlarla Musul sorunu için masaya oturulacağı sırada çıkmış olması bir şey ifade etmiyor mu size? Demişsiniz. Bırakın Lazı, Kürdü, Çerkezi bu topraklar üzerinde yaşayan herkes bu ülkenin gerçek sahipleridir. Asıl sorun doğu ve güney doğu anadoludaki toprak ağalığı, şeyhlik ve aşiret düzenindedir. ATATÜRK'ün ömrü yetmediği için tamamlayamadığı eksik kalan devrimlerinden biridir aşiret ve ağalık düzenini ortadan kaldırmak. Doguda ve güneydoğuda bu aşiret ve şeyhlik düzeni yıkılmadıkça adına ister Kürt sorunu deyin ne derseniz deyin bu sorun bitmez. Son 58 yıldır sağ partiler iktidardalar neden kaldırmadılar aşiret ve şeyhlik düzenini? Çünkü aşiretlerden, şeyhlerden oy karşılığı siyasi menfaat sağladıkları için. Çünkü ağaları, şeyhleri satın aldın mı bütün oylar senin iktidar garanti demektir. Sağ partiler 58 yıldır bunu yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar. Aşiretin tarikatın mensuplarıda şeyhleri ve ağaları kimi gösterirse ona oy atmak zorundalar çünkü. Bölgenin geri kalmışlığı hakkında şunu söyleyeyim, eğer çocuklarını okula göndermezlerse, kendilerine iş ve aş getirecek partilere oy vermezlerse,kanunlara uymazlarsa, teröre neden olurlarsa hiç bir ülke kalkınamaz. Kaldı ki, güneydoğuya yatırım yapılmadığına da inanmıyorum. Gidin güneydoğuya bir tane asfaltsız yol bulamazsınız bir de gidin Trabzon'a nerdeyse tüm köy yolları toz toprak.Bölgeye akıtılan para 400 milyar dolar yani Türkiye bütçesine yakın, bu mu devletin duygusal yaklaşımı? Bülent Ersoyun ya da şehit babasının yada sizin bu şekilde düşünmeniz, dinci medya destekli liboş, entelektüel??, post modernist??, komprador solcular tarafından yapılan propagandaların ne kadar etkili olduğunu gösteriyor ne yazık ki... Yani hem dincilere karşınız ve hem de bunları finanse eden odakların, aynı şekilde PKKyı ve bu tip görüşleri yaymaya çalışanları da desteklediklerinin farkına varamıyorsunuz. 'Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.. ' ( Mustafa Kemal ATATÜRK )
  13. Sn.Fuzuli, İsterseniz Türban konusuna burada hiç girmeyelim.Kürt sorununa ilişkin görüşlerim de ilgili başlıklarda var zaten. Sizi bilmem ama, ben şahsen Allah da diyorum, Tanrı da, Şeker bayramı da diyorum, Ramazan bayramı da yalnız deve kesmiyorum Çünkü bunların tümü bizim kültürümüzde var. Halkın da öyle bir derdi olduğunu sanmıyorum. Kişilere ve güncel politikaya indirmek istemem konuyu fakat madem siz açtınız, niyet okumaya gerek yok, bu tür tartışmaları kimin çıkardığını ve gündem saptırdığını da görmemek mümkün değil.Dindar-Laik kesim gibi ayrımları çıkartan da ve toplumu bölmeye çalışan da aynı kişi ve aynı zihniyet Size iyi bayramlar, şeker ve/veya ramazan bayramınız kutlu/mübarek olsun! Saygılar.
  14. Bu arada başlığın konusu güme gidiyor, ben takıldığımız yerden devam edeyim: İslam inancındaki Allah kavramı Kuranda geçen 99 isimle tanımlanmıştır. Eski Türklerdeki Gök Tanrı inancındaki Tanrı kavramının ise Kurandaki Allah kavramıyla örtüşen tarafları çoktu. Türkler, İslamiyeti benimsedikten sonra da Tanrı sözcüğünün içeriğini revize etmişler, Kurandaki Allah kavramıyla özdeşleştirmişlerdir. Türk-İslam kültüründe bu iki sözcük birlikte kullanılagelmiştir; "Tanrı misafiri", Yunus Emrenin şiirleri gibi...Bu açıdan, ülkemizde ister müslüman olsun ister dinsiz isterse de ateist yada agnostik, Türk-İslam kültüründe yaşadığımız için her iki sözcüğün birlikte kullanmasında bir tuhaflık yoktur. Son 30 yıldır, Türkiyede, 1000 yılı aşkın süredir halkımızca benimsenmiş ve kültürümüzün parçası olmuş kavramlar, Amerikayı yeniden keşfetmişçesine, İslamın Arap yorumunu, Arap kültürünün gelenekleri ve yaşayış tarzını halka dayatan dinciler tarafından sorgulanmaya, değiştirilmeye ve kafa karışıklığı yaratılmaya çalışılmaktadır. Bunun örneklerini türbanda, şeker-ramazan bayramı tartışmasında, kurban bayramında deve kesmede vs. görebiliriz. Saygılar.
  15. Sn.Fuzuli, Türklerin Kızıl Elma ülküsü zaten fethi öngörür ve daima batıya sefer yapmışlardır. O dönemde, daha önce Hunlarda, Göktürklerdeki gibi aralarındaki birliği sağlayamamış olmaları ve İslam sayesinde bu birliği sağlayabilecekleri yani İslamın cihad mantığının pratik yararları ve kendi ülküleriyle çakışması, İslamın birleştirici yönü olarak gösterilebilir ve daha sonraki başarılarını açıklayabilir. Milletlerin hafızası meselesine gelince kabul ettikleri dinin bütün kural ve anlayışını kabul eden insanların atalarına yapılanları normal görmesi normaldir. Bunun Hristiyanlıkta da örnekleri vardır; İngilizlerin, daha önce kendilerini kesen Hristiyan Romalıların torunları ile, Hristiyan olduktan sonra Haçlı seferine çıkması gibi...Ya da Hz. Peygamberin savaştığı ve daha sonra müslüman olan müşrik kabilelerin ve torunlarının aynı İslam ülküsünü devam ettirmeleri gibi... Kaldı ki Arapların dönemsel ve lokal olarak yaptığı bir kıyımdan sonra diğer Göktanrıcı Türklerin müslüman olan Türk oymaklar tarafından müslüman yapılması da bunu açıklayabilir. Belki de söylediğiniz anlamda bir hafıza, İslamın Türk yorumu olan Ahmet Yesevi-Bektaşi yorumunun doğmasına da yol açmıştır. Saygılar.
  16. Sn. Kafa Dengi, Kuramlar, olaylar ve gözlemleri açıklayamaz, deneyle kanıtlayamaz ise yanlış bir kuram olarak kalır, doğal olarak, olayları ve gözlemleri açıklayabilmek için bunlara uyan ve deneylerle desteklenebilen başka kuramlar ortaya atılır. Kuramınız, İran gözleminde çöktüğü gibi Türkiye olayını da buna dayanarak açıklaması zaten yanlıştır. Kişi ve kurumlar demişsiniz, herhalde 'hem ağlayıp hem döven kasımpaşalı' tabiriyle kişiden değil bir tavırdan bahsettiğimi anlamış olmanızı beklerdim. Sevip sevmeme, beğenip beğenmeme benim tasarrufumdadır tabii ki ama siz hala ortaya koyduğum açıklamayı çürütecek bir şey söylemediniz. Saygılar.
  17. Söylediklerinizde haklısınız. Tarih, ideolojiye hizmet etmesi için çarpıtılabilir. Mesela, Yunanistan'da okullarda okutulan Türklerle ilgili resmi tarihle, Türkiyedeki okutulanlar farklıdır. Zaten, tarih, tek taraflı değerlendirilemez.İki tarafın da doğrularında birleşilir. Tarihçiler, tarihi yazarken objektif olamayabilir, yani tarihi belgelerde kendi ideolojileri adına kanıt ararlar. kimi zaman da bazılarına ters düşüp aforoz edilebilirler, tıpkı 1915 Ermeni olayları ve Kürtler hakkında yaptığı açıklamalar ve ortaya koyduğu belgeler yüzünden görevinden alınan Yusuf hallaçoğlu gibi... Ancak, Taberi'nin, İslam dünyasında çok bilinen ve kabul bir tefsiri, hükümdarlar ve milletler tarihi adlı tarih kitabı ile yeralmış, oldukça itibarlı bir İranlı müslüman fıkıhçı ve tarihçi olması, oldukça düşündürücüdür. Ayrıca, bize okutulan tarihte MS 670 ila 740 arasının da es geçilmiş olması da pek mantıklı gelmiyor. Saygılar.
  18. ****** 'İyilik yap denize at' sözünü, 'besle kargayı oysun gözünü' sözüyle karıştır, Önce Atatürk, kandırıkçı de, sonra da Atatürkçülük statükoculuk değildir diye Atatürkçülüğü savun, Yorumumdan, İmam Hatipleri, masumane isteklerin sonucuymuş gibi göstermeye çalıştığım sonucunu çıkar, sonra buna karşı benim çelişkimmiş gibi 'doğru tespit ' dediği şeyleri örnek göster, Dincilerin demokrasiyi kullandıkları tespitimi anlama, benim 'bu demokrasidir normaldir' dediğim sonucunu çıkar, Solcu geçin, emperyalistlerin çıkarlarını savun, Önce, 'Avrupa Birliğini istemekle, ana dilde eğitime hayır demek de çelişkidir' de, sonra AB kurucu üyesi Fransa'yı üniter devleti ve tek dilliliği savunduğu eleştir, Önce, 'Kürtçe eğitimin olması üniter yapıyı neden bozsun?' de, sonra da 'yaşamın öznesi yine Türkçe olacak' de, Kendin fikir üretme, kolaycılığa kaç, Baskın Oran'ı, Ahmet Altan'ı işaret et ama onların fikirlerini de foruma taşıyıp tartışmaya açma, Sırf eleştirmek için, sırf karşı olmak için yaz, tribünlere oyna. Sana yazdıklarını bir daha okumanı ve biraz daha düşünerek yorum yazmanı önerebilirim. Saygılar.
  19. Sayın Manivela, bakın ben ne demişim okumadınız mı?
  20. Sn.Fuzuli, Biraz konu dışına çıktık ve bu konu bu forumda daha önce de tartşılmış ( Forum) ama madem yeri geldi olayı daha ayrıntılı anlatan bir başka link te verebilirim. Burada da var Velev ki bunlar doğru olsun, bu olaylar yüzünden, ne Türkler küçük düşmüş olur, ne Araplar, ne İslamiyet, ne de Türklerin daha sonraları İslama hizmetleri. Bu olaylar, tarihi gerçeklerse gerçek olarak kalır sadece. Hiçbir kurum, inanç, millet, mensuplarının temel felsefesine aykırı yaptıkları eylemler yüzünden tu kaka ilan edilemez. Saygılar.
  21. Türkler islamı nasıl kabul etti? Aşağıdaki bilgilerin tamamı İslami kaynaklardan, Taberi ve Zekeriya Kitapçı gibi İslami tarihçi ve yazarlardan alınarak düzenlenmiştir. Türklerin kılıç zoruyla Müslümanlaştırılmaları ile ilgili 670’li tarihlere dayanan bilgiler maalesef okullarda bizlere hiçbir zaman verilmemiş, verilen bilgiler ise, Türklerin Müslümanlığa geçişleri kendi istekleri ile olmuş gibi gösterilerek, 740’lara kadar ki tarih atlanarak verilmiştir. İslam''ın Türklere zorla kabul ettirilmeleri ile ilgili 670’lerden başlayarak 740’lara kadar uzanan tarihin bize okullarda anlatılmamasının nedenlerini, bu kısa tarihi öğrenince biraz daha anlamak mümkün olabilecektir. Şimdi, bu atlanan 70 senelik tarihe bir göz atalım.. 1. TARİHİN EN ********* SOYKIRIMLARINDAN BİRİ - TALKAN KATLİAMI Buhara’da olanlar diğer Türk Beyliklerinde de etkilerini gösterir.. Aynı şeylerin kendi başlarına geleceğinden korkmaktadırlar.. Sogd meliki Neyzek Tarhan şehrinin yıkıma uğramaması için Kuteybe ile anlaşmak zorunda kalır.. Bu anlaşmaya göre Tarhan haraç verecek ve tarafsız kalacaktır.. Ancak bu tarafsız kalmalar ve Türklerin birleşememeleri Arapların işlerini kolaylaştırmış ve Türk beyliklerini istedikleri gibi istila edip talan etmişlerdir.. İlk olarak saldırıya uğrayan Kibac Hatun’a diğer beyliklerden yardım gelmeyince, o yardımı esirgeyenler aynı akibete uğramışlardır.. Bu olaylarda Türklerin belli bir şekilde organize olamamaları da onların Araplar tarafından istila edilmelerini kolaylaştırmıştır.. Neyzek Tarhan daha sonra Kuteybe ile yaptiğı anlaşmada hatalı olduğunu ve bu anlaşmanın kendisine hiçbir güvence getirmeyeceği gibi diğer Türk Beylerine de ihanet etmiş olacağını anlar.. Tohoristan’a dönerek bütün Türk Beyliklerine birer mektup yazar ve onları ortak bir direnişe girmeleri için uyarmaya çalışır.. İlk olumlu yanıt Talkan meliki Sehrek’den gelir..Tarhan’ın planlarını öğrenen Kuteybe, buna karşılık Belh şehrinde hazırlık yaparak, baharda büyük bir ordu ile Talkan şehrine doğru yürür.. O ana kadar bir direniş hazırlığı yapamayan Talkan şehri meliki Sehrek, Kuteybe’nin gelişinden önce şehri terkeder.. Şehre hiç savaşmadan giren Kuteybe’nin adamları şehirde eli kılıç tutabilen nekadar erkek varsa hepsini kılıçtan geçirirler.. Bu katliam o zamana kadar yapılanların en büyüğüdür.. Kuteybe bu katliamı diğer beyliklere ibret olması için yapar.. Kuteybe’nin askerleri öldürebildikleri kadar öldürürler, geri kalanları da, Talkan yolu üzerindeki ağaçlara asarlar.. Bu yolun 4 fersah ( 24 Km.) mesafelik bölümü Türklerin ağaçlara asılan cesetleri ile doludur.. Talkan katliamı tarihe, Arapların o güne kadar yaptıkları katliamların en büyüğü olarak geçmiştir.. Halk, Müslüman Araplarla savaşmadığı halde, Kuteybe ve askerleri sırf diğerlerine örnek olsun diye 40.000 kadar kişiyi kılıçtan geçirmiş, ağaçlara asmıştır.. bütün bunlar hep İslam adına yapılmıştır.. Kuteybe, Talkan katliamından sonra Suman’a girer.. erkeklerin pek çoğunu öldürterek, kadınlarını ve kızlarını cariye olarak alıkoyar.. Daha sonra Kes ve Nesef’de aynı şeyleri yapar.. Erkekler öldürülür, Türk kadın ve kızları utanç verici bir şekilde Araplara cariye olurlar.. Daha sonra Faryab’a yönelir ve Faryab’ın teslim olmasını ister.. Faryab halkı başlarına gelecekleri bildiklerinden teslim olmaya yanaşmazlar.. Erkekleri dövüşerek ölürler.. Bütün şehir yakılır.. Araplar bu şehre yakılmış şehir anlamında Muhtereka derler.. Kuteybe, Faryab’dan sonra, Tarhan’ın çekildiği kale Bazgis’i kuşatır.. 2 ay süreyle devamlı olarak buraya saldırır fakat bir sonuç elde edemez.. Bu arada kış yaklaşır..Kuteybe’nin kışın savaşacak gücü yoktur ancak, kale içindeki Türklerin de yiyecekleri bitmiştir.. Her iki tarafta savaşın kendileri için kaybedildiğini düşünür.. Kuteybe son olarak bir hileye baş vurur.. Tarhan’ın yanına Muhammed bin Selim adındaki adamını gönderir.. Muhammed ibni Selim Tarhan’ın teslim olması durumunda kendisine hiç bir şekilde zarar gelmeyeceği güvencesini verir.. Kalenin açlık içinde olmasından dolayı Tarhan’ın Kuteybe’nin teklifini kabul etmesinden başka yapılacak bir şeyi yoktur.. Komutanları ile görüşüp teklifi kabul ederler.. Silahlarını teslim ederek kaleden çıkarlar.. Tarhan kaleden çıkar çıkmaz yakalanır, etrafı hendek açılmış bir çadırda zincire vurulur..Kuteybe bu arada Tarhan’ı hemen öldürmez.. Haccac’a haber göndererek ne yapacağını sorar.. Haccac Tarhan için, “ O bir Müslüman düşmanıdır hiç aman vermeden öldür” der.. Kuteybe önce Tarhan’ın iki oğlunu, Tarhan’ın ve toplanan halkın gözü önünde öldürtür.. Arkasından 700 kadar Türk savaşçısının başlarını gene Tarhan’ın ve halkın gözü önünde kestirir.. Tarhan’ı da bizzat kendisi öldürür.. Bütün kesilen başlar Haccac’a gönderilir. Tarhan’ın öldürülmesinden sonra, Kuteybe, Aral Gölü’nün altında bulunan Harzem bölgesine yürür.. Harzem’de Caygan ile Havarizat arasında taht kavgası vardır.. Kuteybe Caygan’la işbirliği yapar.. Önce Havarizat ile etrafındakileri öldürtür.. Arkasından Camhud melikini yenerek 4000 civarında esir alırlar.. Ancak, daha sonra bunlar Kuteybe’nin emri üzerine öldürülürler.. Bu olay, Ziya Kitapçı''nın, İslam Tarihi ve Türkler adlı kitabında aynen şöyle anlatılır ; Bu harblerden birinde, et-Taberi''nin bütün tafsilatı ile anlattığına göre, bir defasında Abdurrahman b. Müslim, Kuteybe''ye, 4000 esirle gelmişti. Kuteybe, Abdurrahman''ın böyle kalabalık Türk esirleri ile geldiğini görünce hemen tahtının çıkarılmasını ve bir meydana kurulmasını istedi. Tahtının üzerine mağruru bir eda ile oturan Kuteybe, bu Türk esirlerinden bin tanesini sağına, bin tanesini soluna, bin tanesini arkasına ve bin tanesinide önüne dizilmelerini söylemiş ve sonrada Arap askerlerine dönerek yalın kılıç bu Türklerin kafalarının koparılmasını emretmiştir. Cebbar, zorba, insafsız Arap komutanının etrafının bir anda bu Türklerin kafa kol ve gövdeleri ile bir kan gölü haline geldiğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu harblerde öldürülen Türklerin haddi hesabı yoktu. Nitekim bu vahşetten adeta gururlanan bir Arap şairi Kaah el-Aşkari şöyle haykırmıştır, ”Kazah ve Facfac önlerinde korkudan birbirlerine sarılmış zavallı Türkleri öldürdüğünüz geceleri hele bir hatırlayınız. Herkesi kılıçtan geçirdiniz. Sadece ata dahi binmeyecek yaşta küçük çocuklar kaldı. Binenlerde o hırçın atların sırtında sanki bir yük gibiydiler.” Harzem’de ayaklanan halk, Kuteybe ile işbirliği yaptığı için Caygan’ı öldürür..Bunun üzerine, Kuteybe bütün Harzem’i yakıp yıkar, halkı kılıçtan geçirir.. Harzemli ünlü Türk bilgini, Biruni Harzem’deki uygarlığın yok edilişini şu şekilde anlatır.. “Kuteybe, her çareye baş vurarak Harzemlilerin yazılı dilini bilenleri, geleneklerini koruyanlarını, bütün bilginleri öldürttü, böylece herşey karanlıklara gömüldü.. İslam Harzemlilerin içinde girerken, onların tarihi hakkında bilinenleri artık öğrenme olanağı bırakmadı..Harzem’i yıktıktan sonra Kuteybe, Semerkant üzerine yürür..Semerkant meliki Gurek üzerine gelen Müslümanlara karşı diğer Türk Beyliklerinden yardım ister.. Taşkent ve Fergane’den yardım gönderir, fakat gelen birlikler yolda Kuteybe’nin askerleri tarafından pusuya düşürülerek yok edilirler..Semerkant, kuşatılır.. Araplar mancınık ateşi ile saldırırlar.. Daha fazla dayanamayacağını anlayan Gurek, Kuteybe ile anlaşmak zorunda kalır..Bu anlaşmaya göre, 1.Semerkant Araplara her sene 2.200.000 altın ödeyecektir.. 2.Bir defaya mahsus olmak üzere 30.000 Türk gencini esir olarak verecektir.. 3.Şehirde Cami yapılacaktır.. 4.Şehirde eli silah tutan kimse dolaşmayacaktır.. 5.Tapınak ve putlardaki tüm mücevherler Kuteybe’ye teslim edilecektir.. Daha sonra Kuteybe, altından yapılan putları erittirerek alır ve Merv’e geri döner.. Dönerken kardeşi Abdurrahman bin Muslim’i Semerkant’ın başına vali olarak bırakır.. Kuteybe’nin Merv’e dönüşünden sonra, Türkler kendi aralarında işgalci Müslümanlara karşı bir direniş birliği kurarlar.. Zaman zaman Ceyhun ırmağını geçerek Araplara pusu kurar ve ciddi zararlar verirler.. Haccac Kuteybe’ye Taşkent ve Fergana’yi işgal etmesi talimatını verir.. Kuteybe Taşkent’e gider fakat başarılı olamaz.. Bu arada Haccac ölür. Halife Velid, Kuteybe’ye Türklere karşı savaşları devam ettirmesini söyler.. Kuteybe bu sefer Kasgar’a doğru yola çıkar.. Tam Kasgar’ı kuşatacakken Halife Velid ölür, yerine Süleyman ibni Abdülmelik halife olur.. Bu yeni Halife ile arası hiç iyi olmayan Kuteybe Kasgar seferini yarıda bırakarak ona karşı ayaklanır, ancak kendi komutanları tarafından 11 yakını ile birlikte 716 senesinde kafası kesilerek öldürülür.. Çünkü Kuteybe’nin komutanları Halifeye karşı gelmek istememişlerdir.. Taberi Anlatımları Aşağıdaki pasajlar doğrudan Taberinin anlatımından alınmıştır. Tarih-i Taberi / Cilt 3/(Syf-343) Her kim Türk’lerden baş getirirse yüz dirhem vereceğim. İmdi müslümanlar bir bir Türk’lerin başını kesip getirip 100 dirhemi aldılar.Ve Türk’leri dağıtıp hesapsız kırdılar ve mübaleğa ile mal ve ganimet alıp yine dönüp Merv’e geldiler. Yaz gelince Kuteybe Horasan şehirlerine nameler gönderip asker topladı. Sonra göçüp Talkan’a vardı. Şehrek ki Talkan meliki idi. Neyzekle müttefik idi. Kuteybe’nin geldiğini işitince kaçtı. Kuteybe Talkan’a girdiği vakit hükmetti ki ahalisini kılıçtan geçireler. Ne kadar kırabilirlerse kıralar. Bunun üzerine Kuteybe’nin askeri orada hesapsız adam öldürdü. Rivayet ederler ki 4 fersenk yol iki taraftan muttasıl ceviz ağacı dallarına adamlar asılmış idi. Oradan göçtü. Mervalarüd’e kondu. Oradaki melik kaçtı. Kuteybe onun da iki oğlunu tuttukta kalan şehrin beyleri itaat edip istikbale geldiler.(Syf-344) Kuteybe dedi: - Vallahi eğer benim ömrümden üç söz söyleyecek kadar zaman kalmış olsa bunu derim ki (Uktülühü uktülühü uktülühü). ( Hepsini öldürün, hepsini öldürün, hepsini öldürün ) Bunun üzerine Neyzek’i ve iki kardeşi oğulları ki biri Sol ve biri Osman’dır. Ve yine o kendisi ile mahsur olanların hepsini öldürdüler.hepsi 700 adam idi. Buyurdu başlarını kesip Haccac’a gönderdiler.(Syf-347) Kuteybe deve palanı demek olur.(Syf-351) ....... Bu 70 yıl süren Türk-arap savaşlarının en önemli noktaları ve sonuçları ; 1- 100.000'in üstünde Türk katledilmiştir. 2- 50.000'in üstünde Türk genci köle ve cariye yapılmıştır. 3- Şehirler yağmalanmış , ganimet diye halkın herşeyi talan edilmiştir. 4- Tüm zenginlikler , tarihi eserler yokedilmiş , yakılmış , yıkılmıştır. 5- Dünyanın en büyük katliamlarından biri olan "Talkan Katliamında" 40.000 Türkün kesilerek 24 km yol boyunca ağaçlarda sallandırılmıştır.( Tarihte örneği çok azdır.) 6- Aynı şekilde "Curcan Katliamında da esir alınan 40.000 Türk'ün nehir kenarında kafaları kesilmiş , nehrin suyu kıpkızıl olmuş , cesetler yine ağaçlarda sallandırılmıştır. 7- "Teslim olursanız canınız bağışlanacak" sözü hiç bir zaman yerine getirilmemiş , "Şeriat söz tanımaz" denilerek kadın-erkek kılıçtan geçirilmiştir. 8- Araplar tarihte yaşadıkları bu en büyük yağma ve talandan çok büyük servet elde etmişlerdir. 9- Türkler böyle bir vahşet ve mezalimi Çinlilerden dahi görmemişlerdir. 10-Bu tarihi gerçekler "islam etkilenmesin" düşüncesiyle gizlenmekte , bahsedilmemektedir. Türkçü siyasetçiler dahi konuyu geçiştirmektedir. Bundan da Araplar nasiplenmektedir __________________ Vatan ne türkiye'dir türklere ne türkistan,Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir ''TURAN'' Burada yazıyor
  22. Şöyle oluyor; yazdıklarımı okumamışsın, ben o vatandaşlara Kürt asıllı Türksünüz dediğimde hayır biz Türk değiliz Kürdüz dediklerini de okumamışsın demek oluyor. Ben hiç bir zaman demedim ki asimile olsunlar, unutsunlar kültürlerini, dillerini, Okumamışsın! Ben, ırkçı değilim, Atatürk milliyetçisiyim, karıştırma! Ben, forumda da kimseyi tanımıyorum, birey olarak özgün düşüncelerimle varım burada! Doğru söze hak veririm, yanlış olana da yanlış derim. Azınlıklarin ( Lozanı falan karıştırmıyorum ) kendi dillerini gelistirmeleri ve korumaları, empati yapabilen herkesin hak vereceği masum isteklerdir. Ancak, Konfüçyus’un bir sözü vardır; “Cehenneme giden yollar iyi niyet taşları ile döşelidir”diye... İmam hatipler de bu mantıkla yaygınlaştı zaten yani iyi niyetle , muhafazakar aileler ne diyordu “oğlum, kızım dinini öğrensin” ( imam olsun değil tabii ki ) Sonuç ne oldu? Cumhuriyetin hedeflerinden çok farklı bir kesim büyüdükçe büyüdü, kimler destek verdi, 1950’den itibaren tüm sağ partiler! Geldiğimiz nokta malum! Mantık neydi? Demokrasi! Oysa, demokrasinin düzgün yürüyebilmesi için ağasından, şeyhinden, cemaatinden bağımsız düşünebilen bireyler gerekti. Cumhuriyet ne yapmaya çalıştı? Köy enstütilerinde milli şef İsmet İnönüyü bile eleştirebilen bağımsız ve çağdaş düşünebilen bireyler yaratmak istedi. Mutlakiyetten, Meşrutiyetten Cumhuriyete, Demokrasiye geçmeye çalıştı. Toplumu feodaliteden burjuvaziye, üretim biçimini kapitalizme geçmeye zorladı. Tevhid-i Tedrisad kanununu çıkarttı. Vatandaşlık bilincine sahip bireyler yetiştirmeyi amaçladı. Sonra ne oldu? Karşı devrim başladı ve bu kanun, İmam Hatip liseleri ile delindi. İmam Hatip liseleri gerici zihniyetlerin genç beyinlere enjekte edildiği Karşı Devrimin kaleleri haline geldi. Toplum laik-antilaik, laikçi-dinci, dinsiz-müslüman olarak bölündü. Gelinen nokta işte bu! Öte yandan Cumhuriyet tüm Anadoluyu olduğu gibi Doğuyu ve Güneydoğuyu da kalkındırmak istedi, diğer bölgelerde kısmen sınırlı sürede ( 1946ya kadar ) işe yarayan reformlar bu bölgede feodallerin büyük direnişiyle karşılaştı. (Şeyh Sait, Dersim, 55 Ağalar vb. )Bunlar Cumhuriyeti, halka, Kürtleri ve töresini, dinini yok etmeye çalışan gavur Türkler olarak göstermeye ve kışkırtmaya başladılar. Bu noktada İngilizlerle çıkarları örtüşünce, onların da desteğini alarak isyan çıkarttılar. Bu isyanlar, Cumhuriyet tarafından sert bir şekilde bastırıldı. O dönemde CHPnin içinde yer alan içinde ağaları da barındıran muhafazakar kanat ayrılıp DPyi kurduklarında feodal yapıyı okşayan söylemleri ve tabii ağaların, şeyhlerin desteğiyle ile iktidara geldiler ve karşı devrim başlamış oldu. Ondan sonra gelen sağ iktidarlar da aynı düzeni sürdürmüşlerdir. Bölge, ekonomik açıdan gelişememiş, köylü toprağa sahip olamamış, sermaye birikimi olmamış, yeni iş kolları açılmamış, fabrikalar kurulamamış, devlet, coğrafi ve sosyolojik yapı nedeniyle bölgede tam etkin olamamış, eğitim hedeflerine ulaşamamış insanlar birey olma bilincine uzun yıllar sahip olamamışlardır. 1960, 1971 ve 1980 darbeleri diyalektik olarak ( Milli tez –Amerikancı antitez) birbiri ardına gelmiş ve sonuncusu olan Amerikancı 1980 darbesi ise Türkiyenin tüm iç dengelerini altüst etmiş, sözde Atatürçülük maskesi altında Cumhuriyet kurumlarını dinamitlemiş, anti-komünist olduğundan komünistliğe panzehir olarak dinci politikaları desteklemiş, tüm yurtta muhalif kesimleri susturmak ve ezmek için anti demokratik uygulamalarla insan hakları ihlalleri yapmıştır.Eğitim sistemi, nesnellikten uzak şovenist ve dinsel söylemlerle dolu bir yörüngeye çekilmiştir. Güneydoğuda yaptıkları baskı ve yasaklamalar ise meşhur Kürt sorununu doğurmuştur. Daha önceleri olmayan Kürtçe konuşma ve yayın yasağı (12 Eylül 1982 anayasası ile Türkçe dışındaki tüm diller için de getirilmiş, antidemokratik ve mantık dışı bir uygulamaır ve ülkemiz için zararlı olmuştur. Terör örgütünün ekmeğine yağ sürülmüş, siyasi argüman olarak, kullanılmış, tepki doğurmuş, Roj tv, Barzani-Talabani tv avantajları ile Kürtler devletten uzaklaşmıştır. Etki, tepkiyi, şiddet, şiddeti doğurmuş, sorun çözümsüzlüğe gitmiştir. "Yasada Kürtçe yasaktır" ibaresi bulunmaz. Türkçe dışındaki tüm diller diye geçer.Yasak sadece olağanüstü hal bölgerinde uygulanmış, diğer illerde örneğin Kars, Erzurum,İstanbul, İzmir, Adana vb. illerde uygulanmamış, bu yasak, 1991de kaldırılmıştır.) ve 12 Eylül döneminde Kürt, Türk ayırdetmeden tüm yurt genelinde yapılan insan hakları ihlalleri, bölgede dış destekli PKK terörü yüzünden Olağanüstü halin uzatılması nedeniyle uzun yıllar sürmüştür. Bu yönüyle "Kürt" ayrımcılığı yoktur. Güneydoğu ve terör sorunu vardır. Bugün, bölgede Kürtlerin %30u Türkçe bilmemektedir.Kürtçe resmi eğitimin, bölgedeki her Kürt, Türkçe öğrenmedikçe, Türkçe resmi eğitimin şoven ve dinci değil, ortak tarih ve kültür anlayışıyla yapılması koşuluyla, şu aşamada, Türkiyeye, Türkçeye yabancılaşmaya, ayrılık ve bölünmeye götüreceği çok açıktır. Bu durumda Kürtçe resmi eğitimi istemekle, üniter yapıyı savunmak çelişkidir. Öncelikli koşul, her Kürt asıllı Türk vatandaşımıza Türkçe eğitimle vatandaş olma bilincini, birey olabilmeyi öğretmektir. Kürtçe resmi eğitimin olmaması da, asimilasyonu getirmez. Öyle olsa, 100 yıldır misyoner okullardan mezun olan Türklerin, asimile olup İngiliz, Fransız, Amerikalı, İtalyan olması gerekirdi. Özel dernek ve kurslarla da, kültür ve dil öğretimi, gelişimi yapılabilir. Saygılar.
  23. Yanlış, çünkü tarihe uymuyor. Demokrasinin, birey bilincinin olmadığı o çağlarda, bir insanın din değiştirmesi birey olarak ikna olması ile değil bağlı olduğu beyin, hükümdarın din değiştirmesi ile olabilmiştir. Bu durum, Hristiyan olan Bulgarlarda ve Yahudi olan Hazarlarda da görülebilir. Bunun yanında Türkler iknayla değil, zorla müslüman olmuştur. Bu biraz da siyasidir. Şöyle ki, müslüman ordularıyla ilk karşılaşan Türgişlerin kılıçtan geçirilmerinin ardından birlik sağlayamamışlar, birlik sağlar gibi oldukları anda da Araplarla çıkarları çakışan ve egemen olma güdüleri baskın çıkan beylerin oymakları, bu birliği bozup diğerlerini arkadan vurmuştur.Araplarla işbirliği yapan bu oymak beyleri Müslüman olunca, otomatikman tebasıda Müslüman olmuştur. Bu ilk Müslüman Türklere, Türkemen, Türkmen ( Arapça zararsız, emin Türk denilmiş ve bunlar sınır boylarına yerleştirilerek, Arapların diğer Türklerden korunması sağlanmıştır.Ondan sonraki süreç te buna benzer şekildedir.Ayrıca, esir alınan Türkler ve onların çocukları Bağdatta saray muhafızı olarak kullanılmış, bir eğitim sürecinden geçmişlerdir. Doğal değişim ve işin özümsenmesi sonradır. Bunun dışında, bireysel bazda da şöyle düşünebilirsiniz ( teşbihte hata olmaz diyerek): Evimde çamaşır makinem var ve işimi görüyor gayet mutluyum. Üst model ç.mak çıkıyor piyasaya ve ben diyorumki “bunu almama gerek yok, ekstra çalışıp neden kendimi yorayım” Fakat hanım (evin gerçek reisi) diyorki “komşulara hava atmam lazım altta kalmamalıyım” Kavga, gürültü mecburen takside girip alıyorum ve ek iş yapmak zorunda kalıyorum, çocuklara da abonman sattırmak zorunda kalıyorum. Olay budur. Saygılar.
  24. Sn.Fuzuli, Böyle bir soru gelebileceğini tahmin etmiştim ama uzatmamak için açıklama yapmadım. Mantık dersi için teşekkürler. Bu benim yorumum tabii. Olay şöyle ki; Eski Türkler, İslamın öğretilerini duyduklarında öyle derinden sarsılmamışlar, Gök Tanrı inancının yerine ikame edilebilecek bir şey olarak görmediklerinden inanç değiştirme gereksinimi duymamışlardır. Bilmem anlatabildim mi? Saygılar.
  25. Eğer Protestan Hristiyan olsaydık İngilizceden çevirmeden teslis inancını ( Baba-Oğul- Kutsal Ruh ) temsil eden GOD sözcüğünü aynen mi alacaktık? Nitekim bugün Türk hristiyanları ( Ermeniler, Rumlar, Süryaniler dışındakiler ) Tanrı sözcüğünü kullanıyorlar. İşin tuhafı Ermeniler, Rumlar, Süryaniler de Türkçe ayinlerinde Tanrı sözcüğünü kullanıyorlar. Yani Türkiyedeki Hristiyanların Tanrı sözcüğüne atfettikleri anlam teslis inancını içeriyor. Batı kültüründeki Felsefe biliminde kullanılan Tanrı ( God ) kavramı ise çoğunlukla teslis inancını içermez. Filozofun durumuna göre değişir, ancak, genellikle, maddenin ötesinde ( metafizik ) bir kavram olarak karşımıza çıkar. Öte yandan, İsamda geçen Allah kavramı Kuranda geçen 99 isimle tanımlanmış. Eski Türklerdeki Gök Tanrı inancında ise Tanrı kavramının ise Kurandaki Allah kavramıyla örtüşen tarafları çoktu. Hatta belki bu yüzden Türkler, ancak kılıç zoruyla müslüman olmuşlardır. Türkler, İslamiyeti benimsedikten sonra da Tanrı sözcüğünü revize etmişler, Kurandaki Allah kavramıyla özdeşleştirmişlerdir. Türk-İslam kültüründe bu iki sözcük birlikte kullanılagelmiştir; "Tanrı misafiri", Yunus Emrenin şiirleri gibi...Bu açıdan, ülkemizde ister müslüman olsun ister dinsiz isterse de ateist yada agnostik, Türk-İslam kültüründe yaşadığımız için her iki sözcüğün birlikte kullanmasında bir tuhaflık yoktur. Son 30 yıldır, Türkiyede, 1000 yılı aşkın süredir halkımızca benimsenmiş ve kültürümüzün parçası olmuş kavramlar, Amerikayı yeniden keşfetmişçesine, İslamın Arap yorumunu, Arap kültürünün gelenekleri ve yaşayış tarzını halka dayatan dinciler tarafından sorgulanmaya ve değiştirilmeye ve kafa karışıklığı yaratılmaya çalışılmaktadır. Bunun örneklerini türbanda, şeker-ramazan bayramı tartışmasında , kurban bayramında deve kesmede vs. görebiliriz. Saygılar.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.