Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

dünyahepimizin

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.434
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    4

dünyahepimizin tarafından postalanan herşey

  1. Malesef ilginc degil, sadece konu ile alakasi yok. Kendi avlusunun ne kadar kirli oldugunu söylerken, komsununkininde ayni kirlilige sahip oldugunu söylemeye benziyor. Komsunun avlusunun kirliligi benim avlumu temizlemez.
  2. Sn Diyarbakirli, siz beni yanlis anladiginiz kanisindayim. Ben yapilan asimilasyondan degil Kürt vatandaslarimizin direncli oluslarindan gurur duyuyorum. Lütfen tekrar okumanizi rica ediyorum benim yorumumu.
  3. 1 Mayis isci bayramini Taksim'de kutlanmasina izin vermeyen zihniyet gerici, anti demokratik ve fasizan bir zihniyettir. Bu zihniyet 1 mayis isci bayramini asla iclerine sindiremediler.
  4. Sn politika, dikkatinizi cekerim konunun basligi "Türk polisinden korkmayan varmi". Bu baslik altinda ne Alman polisi nede baska bir ülkenin polisi Türk polisine karsi kiyaslandi veya onlar hakkinda olumlu bir yorum yapildi. Ben size Bulgar polisinden de bahsedebilirim ve onlardan dahada fazla korkulur, ama konumuz dünya polisini degil kendi ülkemizin polisini konusmak. Size tavsiyem acin bir baska baslik ister Alman polisi ister digerbir ülkenin polisi hakkinda ve konusalim. O vakit bizimde Alman polisi hakkindaki görüsümüzü acik ve net sekilde ögrenirsiniz. Ben kendi polisini tanimayan ve tanimak istemeyen bir toplumun baska ülkenin polislerini taniyacagini zannetmiyorum.
  5. Biri bana lütfen sn mehdinin yazdiklarini anlayacagimiz dilden yazabilirmi acaba? Bir kac kez okudum ama malesef bir anlam ve mana cikartamadim. Bana cok karisik geldi. belkide benim din ile fazla iliskide olmadigimdandir. Ama herhalde anlayanlar olmustur ve bize tercüman olurlarsa sevinirim.
  6. Sn Diyarbakirli, lütfen hakkimizi yemeyin, biz birazda olsa Kürt vatandaslarimizi asimile etmeyi becerdik. Bakin ic anadoluya, ege bölgesine falan, oradaki sürgün olmus kürt köyleri kürtceyi neredeyse unuttular. Dolayisiyla aslinda Kürt'lerin direncli olmalarindan gurur duyuyorum ve ne pahasina olursa olsun dillerine ve kültürlerine sahip cikiyorlar ve ayni zamanda da biz Türk'ler ile baris ve kardesce yasiyorlar, o kadar zulme ve haksizliga ragmen.
  7. Asagida bir gencin polis tarafindan nasil öldürüldügü haberini alintiladim. Bu alintida ilginc olani Polisin ifadesinde havaya uyari atesi actigi ve sonunda ülüm kursununun kaza sonucu kendi iradesi disinda kaynaklandigini söylüyor. Bu tip ifadeler nedense ülkemiz polisinde hemen hemen rutin bir durum. Genelde hep ayni ifadeler, havayaates ederler, ama her ne hikmetse bu kursun havadan geri dönerek sahsin ya kalbine yada baska ölümcül noktasina girer. Emniyet ise bu tip polis memurlarindan hesap soracagi yerde onlara sahip cikar ve eger mümkünse davaliyi korkuturda. Türkiye'de polisten korkmuyorum diyen ya yalan söylüyor yada isbirlikcidir. Egitimsizligin yaninda birde kurum olarak vatandasa saygi ögretilmiyor. Polis memurunun vermis oldugu ifade ve kendisini savunmasi o kadar gülüncki, ufak bir cocuga anlatsaniz o bile inanmaz. "Polisin 18 yaşında öldürdüğü gencin davasında arbede Antalya'da, geçen yıl 27 Ekim'de 'Dur' ikazına uymayan 18 yaşındaki Çağdaş Gemik'i tabancayla vurarak öldürdüğü iddia edilen polis memuru Mehmet Ergin'in, bugünkü ilk duruşmada tutukluluk halinin devamına karar verildi. İfadesine başsağlığı dileyerek başlamak isteyen polis memuru Ergin'e Gemik'in dayısı Cemal Efe “Katil” diye bağırdı. Ölen Çağdaş'ın annesi Sevgi Efe Gemik ise sanık sandalyesindeki polis memuruna, “Benim canımı acıttın, Allah da senin canını acıtsın” dedi. Duruşma öncesinde de adliye bahçesinde toplanan kalabalıkla, polis arasında arbede çıktı. 27 Ekim 2008 Pazartesi günü öğleden sonra, devriye gezen ekibin ‘Dur’ ikazına uymayarak kaçan motosikletli iki gence ateş açan Önleyici Hizmetler Şubesi'nde görevli polis memuru 34 yaşındaki Mehmet Ergin, gençlerden Çağdaş Gemik'in ölümüne neden olmuş, çıkarıldığı mahkemece tutuklanan 13 yıllık polis memuru, cezaevine gönderilmişti. Polis memuru Ergin hakkında ‘kasten adam öldürmek’ suçundan ömür boyu hapis cezası istemiyle dava açılmıştı. Çağdaş Gemik'i tabancayla öldürdüğü iddia edilen polis memuru Mehmet Ergin'in yargılanmasına bugün başlandı. Sanık polis memuru Ergin'in Antalya 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı duruşma saat 11.10'da başladı. Duruşmada tutuklu sanık Mehmet Ergin hazır bulunurken, meslektaşı Ahmet Üstün ise tanık sıfatıyla yer aldı. Öldürülen Çağdaş'ın annesi Sevgi Efe ve babası Haşim Gemik'in yanısıra dayısı Cemal Efe müdahil olarak davaya katıldı. Ailenin avukatları olarak Murat Erdoğan, Muhsin Taşar, Nusret Gürgöz, Gülgün Gürbüz, Münip Ermiş ve Behiç Ayçiçek katılırken, sanık avukatı olarak Süleyman Çalıkuşu katıldı. Duruşma polis memuru Ergin’in ifadesiyle başladı. Ergin ifadesine, “Önce merhumun ailesine başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum” diye başladı. Bu sırada müdahil sırasında avukatların yanında oturan Çağdaş Gemik'in dayısı öğretmen Cemal Efe, “Ne başsağlığı dileyeceksin? Katil” diye bağırdı. Mahkeme Başkanı hakim Mehmet Zeki Söğüt'ün müdahale etmesi üzerine bu sefer izleyici sıralarından bir kadın, “Yediği haltı anlatacak” diye bağırdı. Uyarılar üzerine sessizlik sağlandıktan sonra Ergin ifade verebildi. ‘HAVAYA UYARI ATEŞİ AÇTIM’ Polis memuru Mehmet Ergin, olay günü sabah saat 11.00 sıralarında görev aldıklarını belirterek, “Ben motosikleti kullanıyordum. Arkamda ise meslektaşım Ahmet Üstün oturuyordu. Bizim görev yerimiz Zeytinköy Mahallesiydi” dedi. Olay günü iki motosiklet durdurduklarını ve birinde 1 kilo esrar ele geçirdiklerini belirten Ergin, olayı şöyle anlattı: “1176 Sokak'ta seyir halindeydik. Bu sırada karşımızdan bir motosiklet geldi. Üzerinde iki kişi vardı. Sürücünün başında kask vardı. Kontrol amaçlı ‘Dur’ işareti yaptık. Hızla kaçmaya başladılar. Peşlerine düştük. Bir süre sonra durdular. Biz de motosikletimizi sağa yanaştırıp durduk. Ben ve arkadaşım Ahmet aşağı indik. O diğer zanlının yanına doğru giderken, ben motosiklete doğru yürüdüm. Arada 4- 5 metre vardı. Bir anda kasklı sürücü yeniden motosikletine gaz verdi ve yolun sağından 30 derecelik bir açı ile sola doğru kaçmaya başladı. Bu bendeki kuvvetli suç şüphesini arttırdı. Suçsuz bir insan niye kaçsın ki? Bizim motosikletlerimiz enjeksiyonludur. Geri dönüp motosikleti çalıştırıp peşine düşmem arasında zaman geçecekti. Gayri ihtiyari olarak arkasından koştum ve tabancamı çıkarıp mekanizmayı kurdum ve ‘Dur polis’ diyerek havaya bir el uyarı atışı yaptım. Tekrar 4-5 metre koşmuştum ki yolun sol tarafındaydım ve bir anda yoldaki mucur yüzünden dengemi kaybettim. İradem dışında tabancam patladı. Şahıs sola doğru yere düştü. Koştum, baş parmağımla kanın çıktığı yere tampon yapmaya çalıştım. Nefes almakta zorlanıyordu. Başını sağa doğru çevirdim ve 7- 8 dakika böyle bekledim. Arkadaşım ambulans çağırıyordu o sırada. Doktor geldi ve nabızını kontrol etti ve ‘Ex olmuş’ dedi. Şahsı tanımam. Düşmanlığımda yoktur. Ben görevimi yaptım. Böyle olmasını da istemezdim.” NASIL ATEŞ ETTİĞİNİ GÖSTERDİ Polis memuru Ergin, hakim Mehmet Zeki Söğüt'ün “Sen düşerken tabanca ateş aldıysa neden ayaklarına gelmedi?” sorusuna, “Düşme sırasında insan kontrolünü kaybediyor. Ben düşme anında elimin hangi pozisyonda bile olduğunu hatırlamıyorum. Parmağım tetikte olduğu için, refleks olarak tabanca ateş aldı” cevabını verdi. Müdahil avukatların isteği üzerine nasıl ateş ettiğini gösteren polis memuru Ergin, sağ kolunu havaya kaldırdı ve tabancanın mekanizmasını çekişini ve havaya atış pozisyonunu gösterdi. Bu sırada sanık Ergin'e avukat Behiç Ayçiçek, “Yılda kaç defa silah eğitimi alıyorsunuz. Senin bu eğitimde atış derecen nedir” diye sordu. Mehmet Ergin ise “Atış eğitimimiz yılda iki defa yapılır. Bize ne derecesi verildiğimiz söylenmez ancak atışta kötü olan meslektaşlar geri çağrılır ve yeniden atış eğitimi alır. Ben hiç geri çağrılmadım” diye cevap verdi. Bu ifadelerin ardından anne Sevgi Efe Gemik ifade verdi. Anne Gemik, “Şikayetçiyim. O benim ciğerimi acıttı, Allah da onun ciğerini acıtsın” dedi. Baba Haşim Gemik ise 8 yıl önce eşinden ayrıldığını belirterek “Oğlum halk oyunları oynuyordu. Olay günü Çallı Semti'nde yemek yedik ve onu bir daha görmedim. Şikayetçiyim” dedi. ONLARLA GÖZ TEMASIM KALMADI Bu sırada tanıkların dinlenmesine geçildi. Kara çarşafla mahkeme salonuna giren Raziye Alkan, “Ben arka taraftaydım. Silah seslerini duyunca balkona çıktım. Baktım ki bir motosiklet yerde, çocuk kanlar içinde, bir polis yere diz çökmüş, ayakta olan diğer polis ise “Niye ateş ettin, niye ateş ettin?” diye bağırıyordu. Diğer yanındaki çocuk ise ‘Abi ehliyeti yoktu, o yüzden kaçıyordu’ dedi” diye konuştu. Tanık olarak dinlenen diğer polis memuru Ahmet Üstün ise “Olay sırasında iki kişi olduğumuz için ben motosikletten inen çocuğa odaklandım. Kaçmasın veya üzerinde bir şey varsa, atmasın diye. Silah sesi geldi, dönüp baktığımda Mehmet’in elinde tabancasını havada gördüm. Yeniden başımı diğer zanlıya çevirdim, göz temasım kalmadı onlarla. Bir el daha tabanca sesi duyunca yeniden dönüp baktığımda Mehmet'in tabancası yere doğruydu” dedi. Hakim Mustafa Zeki Söğüt'ün “Terörist kovalamıyordunuz ya. Başka orada ne yapabilirdiniz?” sorusuna ise polis memuru Ahmet Üstün, “Ben polis olarak suç ayrımı yapmıyorum. Bana göre uyuşturucu satanlar, teröristten daha önemli. 13- 14 yaşındaki çocuklar eroin kullanıyorlar” diye konuştu. AVUKATLARDAN SANIĞA SORU YAĞMURU Daha sonra ailenin avukatlarından Muhsin Taşar ise polis memurlarının kullandığı motosikletlerin gücü ile Çağdaş Gemik'in kullandığı motosikletin gücünün karşılaştırmasını polis memuru Mehmet Ergin'e yaptırdı. Avukatlardan Murat Erdoğan ise “Hangi ruh hali ile bu olay yaptınız. Kaçsaydı ne olurdu yani” diye sorarken, bir diğer avukat Gülgün Gürbüz ise İstanbul'da polis kıyafetli kişilerin bir bardan bir kadının saçlarından tutup götürdüğüne dikkat çekti. Mahkeme Başkanı Söğüt, olayın görgü tanığı ve ölen Gemik'in motosiklette arkasında oturan Halil Keşifçi'nin talimatla alınan ifadesini okudu. Hakim Söğüt, Keşifçi'nin, “Polis memuru Mehmet Ergin, Çağdaş'ın arkasından dizini kırarak atış yaparak vurmuştur” dediğini kaydetti. Sanık avukatı Süleyman Çalıkuşu ise Halil Keşifçi için ilk ifadesinde yer alan “3 yaşındaki kardeşime bakıyordum. Çağdaş geldi ve teyzesini ziyarete birlikte gitmemizi söyledi” sözlerinden yola çıkarak “Nedir bu kadar önemli olan da 3 yaşındaki bir çocuğu evde yalnız bırakıp gidebiliyor. Maktul; Polis Selahiyet Kanunu'na göre tipik direniş yapmıştır ve polis bu klasik direnişi kırmak için görevini yetine getirmiştir” dedi. İsteği olup olmadığı sorulan polis memuru Mehmet Ergin ise “Uzun süredir ailemden ayrıyım ve tutukluyum. Takdir mahkemenizindir” dedi. 2.5 saat süren duruşma, polis memuru Mehmet Ergin'in tutukluluk halinin devamına karar verilerek 26 Haziran tarihine ertelendi. SABAH ADLİYE BAHÇESİNDE ARBEDE Duruşma öncesinde, Çağdaş Gemik'in babası Haşim, annesi Sevgi Efe Gemik ile İzmir'de ‘dur’ ihtarına uymadığı gerekçesiyle polisin ateş açması sonucu öldüğü bildirilen Baran Tursun'un babası müteahhit Mehmet Tursun, ‘TCK'nın 301'inci maddesine muhalefet’ suçundan yargılanan yazar Temel Demirer, Alevi Kültür Dernekleri Antalya Şubesi, Antalya Özgürlük Derneği ile bazı sendika ve dernek temsilcileri adliyenin bahçesinde toplandı. Üzerlerine ‘Adalet istiyoruz’ yazılı tişörtler giyen ve ‘Çağdaş'ın katili polis cezalandırılsın. Ailesi’ yazılı pankart açan kalabalık, zaman zaman sloganlar attı. Duruşma nedeniyle adliye bahçesi ve çevresinde geniş güvenlik önlemi alan Çevik Kuvvet Şubesi'ne bağlı polisler, grubu slogan atmamaları için uyardı. Daha sonra, kalabalık duruşmayı izlemek üzere adliye binasına girerken çevik kuvvetle aralarında arbede yaşandı. Polis, adliye binasına girenlerin bazılarını dışarı çıkardı. MADDE KALKMAZSA ÇOCUK CENAZESİ KALKAR Gemik Ailesi'nin avukatı Münip Ermiş, Adliye bahçesinde yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Sanık polis, ayağının kaymasıyla kaskın düşmesi sonucu silahının istem dışı patladığı ifadesini yineledi. Aynı zamanda 'zaten benim silah kullanma yetkim var. Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu'nun (PVSK) 16'ncı maddesi bana bu yetkiyi verdi' diyor. Maddede 2007 yılında yapılan değişiklikle, durmayan şahsa ateş etme hakkı veriyor. Ama Çağdaş Gemik özel bir durum. Kaçan, aranan, mahkeme kararı olan bir şahıs değil. Silah kullanmanın sadece zorunlu, meşru müdafa halinde olması durumu oluşması halini şart koşan insan hakları standartları var. Bu ölümlerin tek nedeni 16'ncı madde değişikliğidir. Türkiye'de sokakta gezen kimsenin can güvenliği yok demektir. Çünkü durmadı dediği takdirde her türlü şiddet uygulanabiliyor. Uygulanacak şiddetin ölçüsünü polis takdir ediyor. Kanun geniş bir yetki vermiştir. Bu psikolojinin kırılması için siyasi iktidarın karar vermesi gerekir. 16'ncı madde devam ettirilecekse ölümler de devam edecektir. Çocuk cenazeleri kaldırmaya devam edeceğiz.” Teslime TOSUN- Göksel YAPAR- Süleyman EKİN/ANTALYA, (DHA)"
  8. Sn Ahmet Türk'ün soyisminin neden "Türk" oldugunu ögrenmek bizlere ne ketirecekki? Soyisimlerden yola cikarak siyasetmi yapilir? veya belirli siyasi sorunlarmi cözülür veya daha iyi kavranilir? Ahmet Türk'ü siyasi dursundan dolayi begeniriz veya karsi geliriz, ama konunun soyisimiyle alakasi yokki. Soyismini arastiracagimiza veya sorgulayacagimiza, siyasi düsüncesini irdeleyelim ve ne yapmak istedigini konusalim.
  9. Her dönem bildik operasyonlar ve yargisiz infaz. Polisin görevi terörüst veya kikm olursa olsun yakalayip yargiya tslim etmektir. Ama polis belliki herzamanki amaci cok farkliymis. Amaci yakalamak degil resmen linc etmek. Amac yakalamak olsaydi yasananlar olamayacakti ve büyük ihtimal kimsenin burnu bile kanamadan aranan sahis yakalanacakti. Yakalanmasi icin sayisiz cözüm yollari var. Birde operasyonun gelisimine bakalim ve 16 yasindaki cocuk nasil ölmüs ögrenelim. Operasyon yapilan yerde öyle güvenlik önlemleri aliniyorki, cocuklar bile seyrediyor ve bu sayede biride malesef ölüyor. Buradaki ölümlerin sorumlusu emniyettir. Aranan sahis cok rahatca izlenerek , bekleyerek, akilla, mantikla ve sabirla sag olarak silahsiz sekilde ele gecirilebilirdi. Ama Türkiye'de söz konusu devrimciler oldugu zaman yakalanim yargiya cikarilmasina gerek kalmadan operasyonlarda öldürüldükleri icin, sorumlular devlet gücleridir. "BİLDİK POLİS TAKTİĞİ 02:30 28 Nisan 2009 Polisin Bostancı’daki operasyonunda skandal üstüne skandal yaşandı. Güvenlik çemberi içinde biri polis üç kişi öldü, gazeteciler yaralandı, 6 saat dehşet yaşandı SADECE 1 KİŞİ ÇIKTI İstanbul polisin “Devrimci Karargah Örgütü’nün ana karargahı” diye bastığı ve içerde 3 kişinin olduğunu açıkladığı İstanbul Bostancı’daki evde bir kişi öldürüldü. Çatışma 6 saat sürerken operasyon Amiri Başkomiser Semih Balaban çatışmada öldü. Polis onlarca sokakta güvenlik önlemi aldığını açıklamasına rağmen, çatışmanın olduğu sokakta trafik işledi. Sokakta olup bitenleri seyreden 16 yaşındaki M.fi. adlı aşçılık yaptığı belirtilen çocuk vurularak yaşamını yitirdi. 1 MAYIS ÖNCESİ PANİK Bostancı semtindeki çatışma televizyonlardan canlı yayınlandı. Yüzlerce polis sanki içerde büyük bir güç varmış gibi yığınak yaparken polis helikopteri de havadan yerdeki polis ekiplerine destek verdi. Naklen yayındaki çatışmada, evden isminin Orhan Yılmazkaya olduğunu belirten kişi, polis telsizinden Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’la görüşmek istediğini belirtti. Yılmazkaya devrimci sloganlar da attı. Cerrah yine büyük eylemlerden söz etti. *** notlar Cerrah’tan klasik açıklama » İstanbul Valisi Muammer Güler, baskın yapılan yerlerin “eylem hazırlığında” olduğunu iddia etti. Baskınların 1 Mayıs öncesi yapılması, operasyonların “asıl amacı” konusunda soru işaretleri uyandırdı. Yaşam hakkı hiçe sayıldı » Operasyondaki skandallar “İnsanların yaşam hakkı hiçe sayıldı” tepkisine yol açtı. Operasyonla ilgili ÖDP, EMEP, İHD ve TİVH açıklama yaptı. Üst düzey yöneticiymiş! » İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Bostancı’da öldürülen Orhan Yılmazkaya'nın "Önceden izlenen önemli 3 kişiden biri" olduğunu açıkladı. Çatışmanın olduğu binada ikamet eden Senem Kandemir, ‘daireye 15 gün önce taşındılar, tanımıyoruz’ diye konuştu. Çatışmada ölen Orhan Yılmazkaya'nın Çanakkale doğumlu olduğu ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olduğu bildirildi. Saatlerce süren çatışma sırasında yolun araç trafiğine kapatılmaması ve belediye otobüslerinin çatışmanın yaşandığı binanın yanındaki yoldan gelip geçmesi dikkat çekiciydi.-- İstanbul Bostancı'da dün sabah erken saatlerde polis “hücre evi” olduğunu iddia ettiği bir apartman dairesine baskın düzenledi. Çıkan çatışmada evde bulunan bir kişinin yanı sıra bir başkomiser ve sokaktan geçen bir yurttaş da öldü. Ayrıca evde bulunup polisle çatışmaya giren ve isminin Orhan Yılmazkaya olduğu açıklanan bir kişi de öldürüldü. Polisin yeterli güvenlik önlemi almadan gerçekleştirdiği operasyonun görüntülerini çekmeye çalışan NTV kameramanı İlhan Kandaz da kafasından yaralandı. Başbakanlık, çatışmayla ilgili yayın yasağı kararı aldığını Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'na (RTÜK) gönderdiği bir yazıyla kamuoyuna duyurdu. İstanbul’daki operasyona Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Emek Partisi (EMEP), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD) “yurttaşların yaşam hakkı hiçe sayıldı” şeklinde tepki gösterdi. İstanbul dün 90’lı yıllarda olduğu gibi polisin “hücre evi” operasyonlarından birine daha tanıklık etti. Bostancı Emanet Sokak'ta sabah saat 05.30 sıralarında bir apartman dairesine operasyon düzenleyen İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ne bağlı polislerle evde bulunan kişiler arasında çatışma çıktı. Polisin eve attığı göz yaşartıcı bombalara karşı içeriden polislere el bombaları atıldı. Bu el bombalarının patlamaları sonucu apartman girişindeki polislerden 7’si yaralandı. Karşılıklı ateş sırasında sokaktan geçen 18 yaşında olduğu öğrenilen Mazlum Şeker isimli bir genç başına isabet eden bir kurşun nedeniyle yaşamını kaybetti. Mazlum Şeker’in Bostancı’daki bir restoranta garson olarak çalıştığı öğrenildi. Yaklaşık 6 saat süren Bostancı’daki çatışma sonucunda operasyonun yürüten polis ekibinin Amiri Başkomiser Semih Balaban ölürken, ev içerisindeki 1 kişinin de hayatını kaybettiği açıklandı. Yaşamını yitiren kişinin isminin Orhan Yılmazkaya olduğu açıklandı. HANİ GÜVENLİK ALINMIŞTI Bostancı’da düzenlenen operasyon sırasında yaralanan 6 polis memurunun çeşitli hastanelerdeki tedavileri sürdüğü belirtildi. Operasyon sırasında yaralanan polis memurları İ.T. (45), A.K. (42) ve M.G. (42) Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, 2 polis memuru Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, 1 polis de Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi görüyor. Çatışmanın hemen ardından İçişleri Bakanı Beşir Atalay "Güvenlik çemberi zamanında alındı" açıklamasını yapmıştı ancak Bostancı'daki polis operasyonunda yapılan hatalar dikkat çekiyor. BİR YANDA KURŞUN DİĞERİNDE OTOBÜS Saat 05.30'da başlayan operasyonun başlangıcında hiçbir önlem alınmadı. Saatlerce süren çatışma sırasında yolun araç trafiğine kapatılmaması ve belediye otobüslerinin çatışmanın yaşandığı binanın yanındaki yoldan gelip geçmesi dikkat çekiciydi. Çatışmada vurularak yaralanan NTV kameramanı İlhan Kandaz, çatışma bölgesinin araç trafiğine kapatılmamasını eleştirerek "Sokakların trafiğe kapalı olduğu söylenmişti ama vatandaşlar var. Burada çatışma var, cadde kapalı değil. Son derece tuhaf bir durum. Ben kulağımdan yaralandım. Yanımdaki insan kafası delindi" diye konuştu. Kandaz, İstanbul Valisi Muammer Güler'e dava açacağını da söylemişti. VALİ: TÜM TEDBİRLERİ ALMIŞTIK Toplam 6 polisin yaralandığı ve tedavilerinin çeşitli hastanelerinde sürdüğü Bostancı’daki çatışmaya ilişkin İstanbul Valisi Muammer Güler, klasik bir açıklama yaparak apartman dairesinde öldürülen kişilerin “Sansasyonel eylem hazırlığında olduğunu” söyledi. Güler, “Daha önceden de takip edilen örgüt elemanlarından birinin bugün evine yapılan baskında, ilk aşamada bomba atarak karşılık verdi. Toplam 7 memurumuz yaralı. Evin içinden telsizle bize seslenen kişi söylemlerinde aşırı sol örgüt mensubu olduğunu söylüyor. Örgütün üst düzey yöneticisi olduğunu sanıyoruz. Polisi gördüğü her noktaya ateş ediyor. Tüm tedbirleri aldık. Emniyet Müdürü operasyonu bizzat takip ediyor. Önümüzdeki günlerde yapacakları eylemleri önlemeye yönelik operasyonlar yaptık" dedi. BAKAN: BİR YURTTAŞIMIZ DA ÖLDÜ İçişleri Bakanı Beşir Atalay, İstanbul Bostancı’da yaşanan çatışmaya ilişkin bilgi verdi. Atalay, çatışmada Emniyet Amiri Semih Balaban ile birlikte Mazlum Şeker’in hayatını kaybettiğini, bundan büyük üzüntü duyduklarını söyledi. Atalay, “Burası da tespit edilen hücre evlerinden birisi. Ve evde lider kadrolarından birisi de bulunuyor. Şu anda ölü olarak yakalanan kişi. İsmi var kimliği var bizde.” Atalay, gazetecilerin öldürülen kişinin ismini sorması üzerine, “Orhan Yılmazkaya diye bir isim. Önemli izlenen 3 kişiden biridir” dedi. Atalay, bölgede yeterli tedbir alınıp alınmadığına ilişkin değerlendirmeyi ise kendilerinin yapacağını söyledi. *** Örgüt, AKP ve 1. Ordu’yu daha önce bombalamıştı! BostancI'da 6 saati aşkın polisle çatışan kişinin “Devrimci Karargah” üyesi olduğunun öne sürülmesi gözleri yeniden ismi geçen örgüte çevrildi. Örgüt ilk olarak AKP İstanbul İl Başkanlığı’na ve İstanbul'da 1. Ordu Komutanlığı'na düzenlediği eylemle dikkatleri üzerine çekmişti. Aralık 2008'de AKP İstanbul İl Binası’na kurye görünümde giren örgüt üyesi bombalı bir paket bırakmış, zaman ayarlı bombanın patlamasının sonucunda binada bulunan 10 kişi yaralanmıştı. Örgütün elektronik postayla gönderdiği açıklamada saldırının amacı "AKP hükümetini ve Türk Genelkurmayını uyarmak" olarak açıklanmıştı. Aynı örgüt 2008 Ağustos başında Üsküdar’da 1. Ordu Komutanlığı’na yönelik havanlı saldırıyı da üstlenmişti. Karacaahmet Mezarlığı’ndan ateşlenen el yapımı havandan çıkan şarapnel parçaları 1. Ordu Komutanlığı yakınındaki Selimiye Astsubay Orduevi’nin bahçesine düşmüştü. *** Son slogan: Yaşasın devrim ve sosyalizm BostancI’da 5 saati aşkın süren operasyon sırasında evdekilerin çatışma sırasında vurdukları başkomiser Semih Balaban'ın telsizini alarak, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve basın mensuplarına seslendiği ortaya çıktı. Bostancı'da polis ile evde bulunanlar arasında baskın sırasında yapılan telsiz konuşmasında şu ifadeler kullanıldı: "Teslim olmayan bir özel devrimci kuşağına layık olmaya çalışacağım. İsminin Orhan Yılmazkaya. “Devrimci Karargah savaşçısıyım. Yaşasın devrim ve sosyalizm. Yaşasın hakların kardeşliği. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının mücadele birliği. Biz düşeceğiz fakat bizden sonra bu kavga mutlaka sürecek. Nasıl binlerce yıldan beri sürdüğü gibi. Thomas Murchel'den, Şeyh Bedrettin'den, Mahir Çayanlardan, İbrahim Kaypakkaya'lardan ve Deniz Gezmiş’lerden beri sürdüğü gibi.” *** Örgüt, ‘Ergenekon’ bağlantısı iddialarını yalanlamıştı Son haftalarda Samanyolu TV ve Zaman Gazetesi Devrimci Karargah’ın Ergenekon'la ilişkisi olduğu iddialarını ortaya atmıştı. 20 Mart 2009 günü "S Haber" kanalı ve internet sitesinde kim olduğu belli olmayan “gizli” tanık adı altında yer alan ifadelerde Devrimci Karargah’ın “uyuşturucu mafyası tarafından finanse edildiği” öne sürülmüştü. Devrimci Karargah örgütü ise kendi internet sitesinde yaptığı açıklamada Ergenekon'la ilişkilendirmesi iddialarını yalanlamıştı. Örgüt açıklamasında, “Burjuva medya uzun yıllardır ısrarlı bir çabayla devrimci hareketi özellikle uyuşturucu mafyasıyla iç içe göstermeye büyük bir çaba sarf etmiştir. Devrimci Karargah ise örgüt yaşının gençliği nedeniyle henüz böyle bir propagandanın nesnesi olmamıştı, ta ki Fethullahcı medyanın kampanyası ortaya çıkana dek. Bu yüzden hemen Devrimci Karargah’ı da uyuşturucu tüccarlarıyla düzmece ilişkilere sokarak, uyduruk ‘itirafçıların itirafları’ üzerinden akıllarınca ‘kirletme’ye kalkıyorlar. Amerikancı-siyonist beslemesi Fethullahcı medya organları, devrimci mücadeleye karşı bir beyaz propaganda kampanyası sürdürüyor” denilmişti." Alinti: -http://www.birgun.net/actuel_index.php?news_code=1240875045&day=28&month=04&year=2009-
  10. Sn CYRANO siz daha hayatinizda ilk defami yasiyorsunuz, insanlari terörüst haline getiren yapinin oldugunu ülkemizde? Ben sana yillardan beri binlercesini sayabilirim. Bu ülkenin yöneticileri ve devlet adamlari yillardan beri ortalama en azindan günde 100 kisiyi eli kanli terörüst haline getiriyor. Deniz'lerden, Mahir'lerden baslayin taaki günümüze kadar bir cok genc insan genellikle dogu anadoluda olmak üzere bozuk düzen sayesinde söylediginiz bir hale getiriliyorlar. Binlerce sucsuz insan, yurtsever, devrimci, Kürt kökenli vatandaslarimiz icin bu ülkede yasamak yillardan beri ceza. Ama en azindan sizde fark etmisseniz sevindirici bir durum. Amacimiz ama bu ülkede yasamanin bir ceza degil kivanc oldugu bir ortami yaratmak olmali.
  11. Evet devlet yetkililerinin söylemlerini hice sayip illada ben dogruyu söylüyorum demek sadece düsündürücü degil bir o kadarda ilginc.
  12. Yarginin iktidarlarin elinde bir enstrüman olsusu yeni bir sey degil ve sadece bunu AKP döneminde yasmiyoruz. Benim aklim yeteli Türkiye'de durum böyle ve benden öncede ayniydi. Dolayisiyla olaya sadece AKP bazinda bakmak yanlis olur. Bana göre bagimsiz bir yargi mevcut sistemle ve siyasi partilerle gerceklestirilemez. Mevcut siyasi partiler ve onlarin siyasileri sadece yargiyi kendi ellerine gecirmek icin savas veriyorlar ve bizleride kendi emellerine alet ediyorlar. Gercek bir bagimsiz yargi evrensel anlamda bir demokrasi ve özgürlükten gecer. Böyle bir ihtimal ise ülkemiz icin cok uzak. Toplum da zaten taaaki Osmanlidan günümüze kadar siyasilerin alati olarak egitilmisler. Bakiyorsunuz birileri Ergenekon ve derin devleti savunuyor ve digerleride yesil sermayenin dolandiricilarini savunuyor. Ben buradan her ikisine de karsi olmamiz gerektigini söylüyorum.
  13. Aynen söylediginiz gibi. 1 Mayis isci bayramini tatil günü olarak kabul bile etseler aslinda iclerine asla sindiremediler ve sindiremiyeceklerde. 1 Mayis 1977 katliaminin amacida buydu zaten, sindiremedikleri icin katliam yaptilar ve birde üstüne üstelik yasakladilar.
  14. Devlet mercileri zamaninda Kürt'leri inkar etmekle ve onlara dillerini konusmalarini yasaklamakla yanlis yaptiklarini kendileri itiraf ediyor, siz hala dedigim dedik diyorsunuz. Gercekten düsündürücü bir durum.
  15. Önce neden Taksim'e izin verilmiyor bunun bir aciklamasi gerek. Taksim'in 1 Mayisi kutlayanlar icin ne kadar degerli ve özel bir konumu oldugu defalarca ve yillarca anlatiliyor. Ama neden izin verilmedigi hala bilinmiyor, tabii sözde güvenlik sorunu haric. Taksim'de defalarca toplu kutlamalar yapildi ve yapilacakta, milyonlarca insan yeni yila girisleri kutluyor, bir futbol takimi sampiyon olur tüm taraftar derhal Taksim'de kutlar ve hayatta herhangi bir güvenlik sorunu falan var diye ne yasaklanmistir nede orada kutlayanlar joplardan gecirilmistir. Diger taraftan polis babasinin hayrinami insanlari jopluyor diye soruyorsunuz, yasanilan olaylar malesef onu gösteriyor. Polis her seferinde sucluyu yakalayip mahkemeye sevk etmekle sorumludur ve vatandaslarin güvenligiyle sorumludur. Bir polis bir eylemciyi yakaladigi halde digerleri hala ona jopla saldiriyorsa, kusura bakmayin burada iyi niyet aramak biraz tarafciliktir. Hadi polisin de insan oldugunu kabul ederek bazen kendisini veya meslektasini korumak icin karsi saldiriya gectigini anlayabiliriz, ama yakalanmis insanlara bile tanimadigi halde digerlerinin saldirmasi ve hatta yere yatan insanlara bile tek degil bir kac polisin birden saldirmasi herhalde normal bir davranis olarak karsilanamaz. Polisler zaten amirlerinden önceden nasil davranmalari gerektigi emirleri ve izinleri aliyorlar. Yoksa hic bir polis öyle gösteriricesine cesaret almadan insanlarin üzerine sanki düsmana saldiriyormus gibi saldirmaz.
  16. Ülke olarak en basirili oldugumuz tek bir konu inkarcilik ve ezbercilik!!!!
  17. 1 Mayis isci bayramini ne devlet ne onun hükümeti nede gerici cevreler iclerine sindirememistir. Hükümatin 1 Mayis isci bayramini tatil günü ilan etmesi sadece iceriden ve disaridan gelen hakli baskilar sayesinde olmustur. Tatil yapmalarina ragmen iclerine hala sindirememislerdir, aynen diger uyum yasalarinda oldugu gibi. Yani yasalar cikartilir ama uygulanmaz cünki icten degillerdir. 1 Mayis isci bayraminin Taksim meydaninda kutlanmasina izin vermemelerinin tek sebebi kendi yaptiklari katliami ört bas etmektir ve ne olursa olsun iscilerin ve 1 Mayis'in sembolü olan meydani hazm edememeliridir. Hem iscilerin ev onlarla destek veren aydin insanlarin, genclerin, kadinlarin üzerine saldiracaksin ve olay cikartacaksin sonrada bakin bunlara bayram degil olay istiyorlar diyeceksin. Devletin ve güvenlik güclerinin görevi mitingin ve katilanlarin can güvenligini saglamaktir, onlara saldirmak degil. Bazilarinin hala sadirgan devletin tutumunu savunmalari beni hicte sasirtmiyor, cünki onlar devamli birilerinin tesaranlugunu yapmislardir ve birde onlarin devlete devamli vefa borclari vardir, cünki devlet onlari her dönem yapmis olduklari katliamlarda savunmustur, mafya calismalarini yüceltmistir ve hatta onlari bir cok önemli makamlara otutturmustur. Onlar savunmasinda benmi savunayim?
  18. Ben direk olarak sahis belirlemedim, ama burada herkes kendisini iyi biliyor ve üstlenen muhakkak olmustur. Diger taraftan söz konusu Ergenekon olunca siz yarginin ve savcilarin tarafli oldugundan bahsediyorsunuz ve kendi söyleminizle ayni yargi ve savcilarin DTP icin yapmis olduklari eylemlere hic bir yorum yapmamissiniz. Bu da cok düsündürücü bir durum. Ayni yargi hem Ergeneon davasindan hemde DTP olayindan insanlari tutukluyor ama ne hikmetse bazilarimiz sadece olayin bir kolunu yanlis buluyoruz ve digeri icin susmayi tercih ediyoruz. Iste buna cifte standart denilir. Haa siz DTP olayininda aynen Ergenekon olayi gibi siddetle elestiriyorsaniz o baska bir durum. Benim tahmin ama bunu tersi ve DTP ye karsi yapilan operasyonlari hakli görüyorsunuz ve Ergenekon saniklarina karsi yapilan operasyonu hukuk disi görüyorsunuz.
  19. Sn politika, yukaridaki iddaanizla Kürt devletleri var diyenleri yalancilikla sucluyorsunuz, ama sizin Kürt devletleri yok, lanse edilen baska medeniyetlere ait demeniz malesef kaynaksiz. Genelde siz kendi yorumlarinizin bilimsel ve kaynakli oldugunu iddaa ediyorsunuz. Dolayisiyla yukaridaki iddaanizin bilimsel aciklamasini ve kaynagini rica ediyoruz. Aksi taktirde dogal olarak ayaklari yere basmayan bos idda olarak zihinlerimizde kalacak. Evet bizim gerceklere dönmemiz icin ve ütopya yapmamamiz icin bilimsel aciklamalara ve kaynaklara ihtiyacimiz var.
  20. En azindan burada bizimle o katillerin kim oldugunu paylasabilirsiniz. Lütfen o arkadaslarinizdan katillerin kim oldugunu ögrenin ve bizimle burada paylasin. ama ben simdiden söyleyeyim, katiller belli , onlarkontrgerilla ve derindevlet. Acikca söyleyelim katilleri. Atatürk'ü kendimize kalkan yapmaktan vazgecsek daha inandirici olacak yorumlarimiz. AKP'ye biz de karsiyiz, ama sirf AKP'ye karsiyim diye ülkede olan bitenlere göz yummak ise ercekten cok düsündürücü. Olaylari ya AKP ya de biz ortamina cektik ve bu cok yanlis. Ben öncede söylemistim, 1 Mayis 1977'de AKP iktidarda degildi, yani cumhuriyet'in ve Atatürk'ün savunucusu hükümet iktidardaydi. neden katiller buluinamiyor? ve sizin arkadasinizin söyledigi gibi kimi kime sikayet edeceksin? Ha gecmis dönem ha günümüz arasinda ne fark varki?
  21. Haksizda degilsiniz aslinda. Dolayisiyla ben o cevaplari bir kisiye degil forumdaki tüm arkadaslara yazdim. Inaniyorumki aramizda sayisiz ezbere konusan oldugu gibi dogrulari görünce fikirlerini degistiren veya en azindan takrar düsünen arkadaslarinda oldugu kanisindayim.
  22. Tarihte olmayan Kürt devletlerine söyle bir bakalim; "Kürt Devletleri Tarihte Kürt devletleri MAHABAD KÜRT CUMHURIYETI 1944 "Komela Jiyana Kurd " adiyla kurulan örgüt, 1945 yilinda Qadi Muhammed baskanliginda "Kurdistan Demokrat Partisini" kurar. Mahabatda dini ve siyasi sayginligi olan Kadi Muhammed, 21.01.1946 tarihinde Mahabadin en büyük camisinde parlemento hazirlik toplantisini yapar, 22.01.1946 tarihinde Carcira meydaninda Kürt cumhuriyetini ilan eder. Bütün Kürt ve asiret gruplarinin bulundugu bu tarihi toplantida, Kadi Muhammed Sovyetler birliginin maddi ve manevi destegine degindi gibi Azerbeycan halkinin dostlugunuda dile getirir. 11.02.1946 tarihinde parlementoda yemin ictikten sonra göreve baslar. 23.04.1946 da Kürt ve Azerbeycan hükümetleri arasinda dostluk imzalanir. Genc ve dinamik olan Kürt hükümetinde erkekler yer aldiklari gibi kadinlarda yer alir. TARIHTE GUTILER Zagros daglari ve Asagi Zap nehrinin kiyilarinda yasayan ve bu günkü Kürtlerin atalarindan biri olan Gutiler, M.Ô. 2700 yillarinda müstakil bir devlet kurar, Mezopotamya ve cevresindeki verimli top-raklara yerlesirler. Mezopotamya kuzeyindeki Akad memleketlerini MÔ. 2649 yillarinda isgal edip tam iki asra yakin, Sümer ve Akadlari idare eden Gutiler, MÔ. 2400 yillarinda Lololarla birleserek güclü bir devlet kurar ve büyük bir medeniyeti gelistirirler. Tekrar Akatlara karsi yenik düsen Gotiler eki vatanlari olan Zagros daglarina cekilmek zorunda kalirlar ancak M.Ô. 2700 yillarin Asur Imparatoru 1.Salmanasarla kanli bir savasa giren Gotiler tarihi bir direnis ve basari gösterdiler. Kürt ve Kürdistan Tarihi 1-90 LOLLOLAR KIMDIR ? Lololar, eski tarihte Süleymaniye bölgesinde oturan büyük zagros halk toplulugundan biridir. Bu günkü Kürtlerin atalarindan olan lollolar, tarihin degis dönemlerinde, devletler kurmus, bagimsizlik ve özgürlüklerini sürdürmüs, ilim, sanat ve kültürde hayli ilerlemis, vatanlarini korumak icin komsulari olan Asur ve akatlarla bir cok savaslara girmislerdir. Zehave b¨¨olgesinde kesf edilen milattan önce 2800yillarinda Lolo kraligi dönemine ait olan bir antik levhaya göre Halman (bu günkü Hilvan) bölesiyle Zehave bölgesi o dönemlerde lollo kraligina bagliydi. Lololarin devleti, Süleymaniye, Sêxan, Zehav, Sehrizor ve Kerküke kadar genis bir sinir vardi. Devletin baskenti Zimri sehriydi. Dogu Tarihi-2/83 LOLLO DEVLETI Lollolarin kurduklari devlet, yaklasik bin yil devam ettikten sonra milattan 18.yüzyilda Akad krali Naram-sin´in saldirisina ugrar ve Akatlarin yönetimine gecer. Gotilerin Akat topraklarini isgal hareketi sirasinda, lollolar, tekrar bagimsizliklarini kavusurlar ve Gotilerle iyi dostluk iliskilerini kurarlar. Milattan önce 10. yüzyilda Asurlarin saldirilarina maruz kalan Lollo krali (Amixa) Süleymaniye yakininda bulunan "Pirmigro" kalesine kacmak zorunda kalir ve baskent Zimri kenti, Asurilerin denetimine girer. Sonra Asurlarin kendi aralarindaki anlasmazliklarindan ötürü Lollo bölgesi bir cok huzursuzluk, baskaldiri ve kavgalara sahne olur. Bu durum Asur hükümetin yikilis ve Med Imparatorlugunun kurulusuna kadar devam eder. Kurdistan tarihi cilt -1 /85 SEDDADI KÛRT DEVLETI Miladi 951 Hicri 340 yilinda Eran bölgesinde Kürt Seddadi ogullari tarafindan kurulan bu devlet, Islam döneminde kurulan Kürt devletlerinin en uzun ömürlüsü ve en kuvetlilerinden biridir. Nahcivan, Gence, Tiflis, Demirkapi, Karabag, Ani, Duvin gibi bölgenin büyük kentlerini icine alan bu devletin sinirlari bir ara Malatyaya kadar uzanir. O tarihte güneyinde Mervani Kürt devleti de vardi. Azarbaycan hükümdari Salarmerzubanin esir düsmesi üzerine bölgede bagimsizlik ilan eden Seddadin oglu Muhammedin Gence kentinde tahta oturmasiyla kurulan ve on dört kürt hükümdari tarafindan yönetilen bu devlet, her ne kadar Selcuklu sultani Meliksahin bölgeye 1075 yilinda girmeyisle sona ermissede bölgenin bazi yöreleri Gence kenti gibi miladi 1091 tarihine kadar bu süllalenin egemenligi altinda kalmistir. Kürt tarihi cilt 2/94 HASNEVI KÜRT DEVLETi Islamiyetten sonra kurulan Kürt devletlerinden biriside Hasnevi Kürt devletidir. Bu devletin temeli, Hicri 330 yilinda berzekan asiret reisi Hüseyin aganin eliyle atilir. Bütün hemedan bölgesini icine alan bu devlet, kurucusu Hüseyin aganin vefatiyla dirayetli olan oglu Hasan veyhin denetimine gecer. Babasindan sonra hükümeti cok iyi yöneten Hasan veyh, halkin. Sevgisini kazanir ve devlete de isimini veriri. Günden güne güclenen bu devlet, Nehavent, Semgan ve Dinur kentleriyle bazi Azarbaycan sehirlerini de icine alir. Devletin baskenti, Hasan veyh tarafindan kurulan Sermac sehri idi. Dirayetli devlet reisi Hasan veyh, Hicri 369 yilinda Sermac kentinde vefat eder. MITANILER Tarihci Spayirzere göre Mitaniler Ari irkina mensup ve Kürtlerin ecdatlarindan, Zagros toplulugunun bir bölümünü teskil eden Subarilerin bir koludur. Daha dogrusu yönetici tabakasinin adidir. M.Ô. 16. yüzyillarinda cok güclü ve otoriter bir hükümet kuran Mitaniler Süriye, Amuriye, Asur memleketiyle Kurdistanin Kerkük bölgesine kadar olan topraklara hüketmislerdir. Dönemin 4 büyük devletlerinden (Misir, Hayis, Kasi, Mitani) biri olan bu hükümetin baskenti Vassogani kentiydi. Mitanilerden Xanikalbat sülalesi Asuri memleketinin bir bölümünde Nusaybin kentinde müstakil bir hükümet kururlar. Sonra yavas yavas Asurilerin saldirilarina ugrayan Mitani hükümetleri kiral Asur Nasir Pal döneminde temamen Asurilerin eline gecer ve sona erer. MERVANI KÜRT DEVLETI Bu devletin kurucusu Hamidiyan kürt asiretinin reisi Dostik aganin oglu Bazdir, Baz, ilkin etrafina topladigi savascilarla Ercis sehrini ele gecirir, sonra sirayla Calderan, Malazgirt, Farkin, ve Diyarbakir´i denetimine alir, otoritesini yerlestirdikten sonra hicri 350 yilinda Diyarbakir merkezinde Mervani Kürt devletini kurar. Günden güne genisliyen bu devlet, Musula hüküm eden Hamidan ogullarina karsi girisilen savasta devlet baskani Baz´in bir at´tan baska bir at´aatlarken yere düsüp belinin kirilmasi ve dusmanin eline gecip sehit düsmesiyle, hicri 380 yilinda sona erer. Ibnul esir el Kamil 7/443-1/13 GOR DEVELTi Harzemsahlar 1214´te Kürt Gor devletinin baskenti Firuzkuk´u ele gecirerek bu devletin egemenligine son verdiler. Gor devleti, Seyfuddin Suri tarafindan 1148 yilinda Kuzeydogu Iran´da kuruldu. 1148´e kadar Selcuklu devletine bagli bir beylik olarak varligini sürdüren Kürt Gor asireti, Seyfuddin Suri´nin beyligin basina gecmesi ile bu tarihte bagimsizligini ilan etti. Suri, devlet sinirlerini kisa bir süre icinde genisletti. Selcuklular ve Oguzlarla sürekli catisma halinde bulunan Gor hükümdari Giyasuddin, büyük bir saldiri baslatarak (1173) kademeli olarak Gazne, Herat, Multan, Uccah, Siudi, Esaver, Debut ve Lahor sehirlerini aldi ve Gazneli sultan Mahmud hanedanligindan arta kalanlari tamamen artadan kaldirip kardesi Muiziddin´i Gaznelilerin varsi ilan etti. Muiziddin 1192´de Kuzey Hindistan ve Bengal´i fethetti. Kutbeddin, Aybek adli kumandanini Delhi´ye genel vali tayin etti. Giyasuddin´in 1202´de Sultan Muiziddin´in bir suikast sonucu 1206´da ölmesi üzerine devlet yönetimi zayifladi, hanedanlik parcalandi. Hükümdar Giyasuddin Mahmud´un da 1212´de öldürulmesinden sonra yerine gecen oglu Bahaüddin, yogun saldirilara fazla direnemedi. Gor devletinin egemenliginde bulunan bircok sehir, bölgenin ticaret merkezleri sayiliyordu. Hükümdar Giyasuddin´in Herat´ta yaptirdii Esler Camii, Islam mimari eserlerinde yeniligi temsil etti. Kutbeddin´nin Delhi´de yaptirdigi Cuma Camii ilk Islami eser özelligini tasir. ALAMUT ZIYAR´i DEVLETi Ziyar devleti 1011 yilinda Alamut devletinin kurucusu Hasan El Sabah tarafindan yikildi. Ziyar devleti, kürt Dailam asiretine mensup Ziyar´i oglu Merdavic tarafindan 930´da Kürt yurdunun kuzeyinde kuruldu. Egemenlik alani Taberistan ve Cürcan´i da icine alarak güneyde Isfahan´a, batida El Cezire ve Irak´a, kuzeyde Kafkaslar´a kadar uzaniyirdu. Dailam asireti, 9. yüzyilin sonlarina dogru, Abbasi halifeligi döneminde Müslüman oldu. Hazar Gölünün güneybati kesiminde yasayan bu asiret, büyük bir askeri güce sahipti. Varligini 141.yil sürdürebilen bu devlet, 8 hükümdar tarafindan yönetildi. Eski edebi eserler arasinda yer alan "Kábusname " bu dönemde, Ziyarlarin son emiri Keykawes´in amcasi tarafindan yazildi. HAMDANi DEVLETi Kürt Hamdani devleti 1039´da Arap Okayli devleti tarafindan yikildi. Hamdani devleti, Seyh El Dewle tarafindan 944 yilinda Halep bölgesinde kuruldu. Bu tarihe kadar Musul merkezi Büyük Hamdani devletinin bir parcasi´idi. Söz konusu tarihde bagimsizligini ilan eden Seyh el Dewle, Halep´i merkez secti. Yukari Mezopotamya ´yi hakimiyeti altina almaya calisan Bizans Kral Romans´la Urfa´da yapilan savasta zafer kazanan Seyh El Dewle , Suriye ve Yukari Mezopotamya´nin büyük bir egemen oldu. Bagimsizligini 95 yil koruyabilen bu devlet. Harput Kürt asiretlerinin saldirilari sonucu bir hayli zayifladi ve sonucta Araplar, bu devletin egemenligine son verdi. Bu devletin, sinirlari ve süresi icinde El Mutanabbi, Ebu Firaz ve El Farabi gibi önemli sair ve bilim adamlari yetisti. Büveyhogullari devleti Kürt Büveyhogullari devleti, 1050´de Selcuklu Sultani Tugrul Bey tarafindan yikildi. Büveyhogullari devleti 934 yilinda Ali Hasan ve Hüseyin Ahmet kardesler tarafinda Güneybati Iran´da kuruldu. Deylem Daglarinda yasayan Bercenkiaver Kürt asiretine mensup üc kardes kisa bir süre icinde devletin egemenlik alanini güneyde Isfahan- Siraz, kuzeyde ise Hamedan´akadar genislettiler. Babalari ebu Suce Büveyh´ten dolayi devleti "Büveyhogullari devleti" denildi. Abbasi Halifesi Halife Kahir Billah, bu devletin egemenligini tanimak zorunda kaldi. Sürekli ic ve dis catismalarla ugrastigi icin kültür ve sanat bu devlet sinirlari icinde fazla gelismedi. Yalniz Abudüd devletinin hükümdarligi sirasinda pek cok cami, hastane, imarathane, yollar ve kuyular yapildi. Mogol istilalari sirasinda bu bölgelerde her sey yakilip yikildigi icin bu devlet hakkinda daha ayrintili bilgi bulunmamaktadir. Hasanveyh devleti Son hükümdari Ebul Mansur´un ölümü ile icerden bir hayli zayiflanmis olan hasanveyh devleti 1121´de kendiliginden dagildi. Bu devletin hükümranlik dönemi toplam olarak 171 yil sürdü. Devlet, Barzikan- Baruni asireti lideri Hasanveyh bin Hüseyin tarafindan 959 yilinda kuruldu. Egemenlik sahasi Sehrezor, Dinaver, Hamedan ve Nihavend bölgeleriydi. Devletin baskenti, Bisulun Dagi´nin güneyine düsen Sermac sehri id. Hasanveyh´in 979 yilinda ölmesi üzerine, yerine oglu bedir gecti. Devletin sinirlari Bedir döneminde Ahvaz, Huristan, Berucerd ve Esadabad´in katilmasi ile genisledi. Bedir´e Abbasi halifesi tarafindan "Nasruddin" unvani verildi. Bedir 1015 yilinda öldïrülünce yerine oglu Hilal gecti. Hilal da ölünce yerini oglu Tahir aldi. Hasanveyh hanedanligi Tahir´in ölümü üzerine gücünü yitirdi. Baruni asiretinin basina Iyarlar gecti. Iyarlar dönemi 989 yilinda baslamak üzerine 130 yil sürdü. Eyyubi hanedanligi devleti Selahaddin Eyyubi´nn 4 Mart 1193´te Sam´da ölmezi üzerine Kürt Eyyubi Imparatorlugu ayni yil parcalandi. Eyyubi Imparatorlugu, Selahaddin Eyyubi tarafindan Mayis 1175´te kuruldu. Cik iyi bir dini ve askeri egitim alan Selahaddin, 1165 yilinda Misir´avezir secildi. Yönetimin cesitli kademelerine yakin akrabalarini yerlestiren Selahaddin Misir´daki durumunu saglamlastirdi. Fransiz ve Bizans ordularinin müsterek saldirilarina karsi büyük basarilar elde eden Selahaddin, Islam dünyasinda kendisini büyük sempati duyulan, tam anlami ile güclü bir vezir ve önder durumuna geldi. 10 Aralik 1171´de, varligini 200 yil sürdurmüs olan Misir Fatimi halifeligine son verdi. Kardesi Turan Sah yönetimdeki bir orduyla kisa bir süre icerisinde Hicaz, Yemen, Aden ve Mekke´yi aldi. Eyyubilerin buralardaki hakimiyeti 50 yildan fazla sürdü. Suriye Krali Nureddin´in 13 Mayiz 1174´te ölmesi üzerine Selahaddin bir ordu ile Suriye´yi dönerek orayida hakimiyeti altina aldi. Bagdat´taki Abbasi halifesi, Mayis 1174´te Selahaddin Eyyubi´nin kralligini kabul ederk fethettigi topraklardaki otorutesini tanidi. Musul sehrini de alarak Musul Atabeklerine son veren Selahaddin, ülkesinin sinirlarini Firat Nehri´ne kadar genisletti. Yukari Mezopotamya´daki kücük beylikleri de hakimiyeti altina alan Eyyubi Imparatorlugu´nun sinirlari doguda Dicle Nehri´ne, kuzeyde Ermenistan hudutlarina, güneyde Yemen´e, batida ise Tunus´a dayaniyordu. 1187´de ku¨dus sehrini Hiristiyanlarin elinden aldi ve bu, Islam dünyasinda ona büyük bir sayginlik kazandirdi. Islam´in Sünni ögretisiyle yetisen Selahhadin, kurdugu devletin resmi mezhebinin de Sünni oldugunu ilan etti. Dinde yaptigi reformlardan dolatyi, adi Yusuf iken, dini islah eden anlaminda "Selahhadin " olarak degistirildi. Eyyubiler döneminde pek cok Kürt yazar, sair, bilim adami ve aydin yetisti. Izzeddin Ali, Mecdeddin Ebu saadet, Ibnul Esir el Cezeri ( Nasrullah ) bunlardan birkacidir. Alamut devleti Alamut Kürt devleti Mogol Hükümdari Hulagu Han tarafindan 1256´da yikilarak ortadan kaldirildi. Alamut dvleti Hasan El Sabah tarafindan 1011´de kuruldu. Hasan El Sabah, Ismailiye mezhebi dini ögretisi temelinde güclü bir örgütlenme yaratip, Kürt asiretlerini harekete gecirecek bir ic ayaklamayla Ziyar devletine son verdikten sonra, ayni topraklarda dini esaslara dayali bu devleti kurdu. Bagimsiz varligini 179 yil sürdüren bu devlet, 8 hükümdar tarafindan yönetildi. Devletin son hükümdari olan Hür Sah, Mogollar tarafindan idam edildi. 1124 yilinda ölen, etkileyici dini ilder ve basarili bir devlet yöneticisi olan Hasan El Sbah icin Marko Polo söyle diyor: " Bu kisi yüksek daglik bölgede bir sevgi cenneti kurdu. Cok zengin bir hazineye sahip idi. Kurmus oldugu bu cnnet nedeniyle Islamiyet icerisinde kisa zamanda genis bir taraftar kitlesi buldu. Islam ülkelerinin her tarafindan binlerce genc, bu cennete girmek icin akin ediyordu." Alinti: -http://amedxacek.blogspot.com/2006/12/krt-devletleri.html- Kendi ülkemiz icin inkarcilik yetmiyýormus gibi Irak adinada inkarciliga baslamisiz. neymis efendim Kürt'ler ne Türkiye'de nede Irak'ta azinlikmis. Ve bunlarin tümü, yani tarihte olmayan kürt devletleri derken ve Kürt'ler surada ve burada azinlik degil derken, bilimsel aciklama oluyor. Cok düsündürücü bir durum!!!!
  23. Bilimsel aciklamanin bir dayanagi olur. Siyasi düsünceme göre yapmis oldugum aciklamalar bilimsel olamaz. Diger taraftan bilimsel aciklamalar celiskilerle dolu olmaz.
  24. Bu konuda size sonuna kadar katiliyorum, haklisiniz. Sizi yanlis anlamisim özür dilerim.
  25. Ben kendimi belirli kaliplara koymam, Lozan ile Kürt'lerin haklari gasp edilmek isteniyorsa tabiiki buna karsi durmayi görev bilirim. Türkiye'ye saygi ülkede yasayan insanmlara saygidan gecer. Ben bagnaz olmadigim icin ülkemde yasayan insanlara karsi yapilan haksizliga karsi gelirim ve devletin tutumunu bile elestiririm. Bu yanlislik ise ben yanlislik yapmaya devam ederim. Ama asil yanlislik ülke insanlarinin bir kismini Türk olmadiklari icin potansiyel düsman göstermektir.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.