FUZULİ tarafından postalanan herşey
-
İNANMAYANLAR İÇİN KUTSAL METİN!
Sayın la.kin tanımladığınız soruna önerdiğiniz çözüm kendi içinde bir dayatma barındırmaktadır.Dinleri inananın kalbine gömmek demek dinin sunduğu hayatı her alanıyla çevreleme anlayışını yok etmek demektir.Bunu da ancak ya inanılan dini yeniden tanımlayarak ki bunu inananlara dinin savı olarak ikna edeceksiniz ya da dayatmayla dini o noktaya çekmeye çalışacaksınız.Hepten kısa ve öz çözüm diyorsanız dinlere kökten savaş açar size göre inançlardan kaynaklanan öze bağlı çevresel sorunlarla uğraşmazsınız. MUHABBETLE...
-
Din olmadan öncede ahlak vardi...
Sayın demirfe kaynak konusuyla ilgili yazdığınız cümleleri size düşündürecek kaynak tavsiyesiyle ilgili ne yazdım diye yazıma tekrar baktım ve benim sözlerime karşılık sizin yazdıklarınızı bağdaştıramadım.Bir an ''Pardon'' filminden kareler geldi aklıma.Aydın sorgulanırken komserin isnat ettiği suçlara kendi de inanıyor komserin olayların gelişimiyle ilgili anlattıklarına'' Hayır o olay öyle olmadı, karıştırıyorsunuz siz komserim.'' şeklindeki sözleri ilginç bir ironiydi. Sayın demirefe bilimsel konuşma iddiasıyla düşüncelerinizi ortaya koyuyorsunuz hemfikiriz herhalde bu konuda.Düşüncelerinizi öyle bir keskinlikle söylüyorsunuz ki ben yazılarınızı okuduğumda bu kadar kesinlik bilimin kendisinin bile iddiası değilken nasıl oluyor diye düşünüyorum kendimce.Bilimi refarans alarak ortaya koyduğunuz bilimsel bakışlarda bilinen kavramların, düşünüş temellrinin ötesine geçtiğinizde sizden kaynak istemem kadar doğal bir durum olamaz.Çünkü söyledikleriniz bilimin bulguları olarak söylüyorsunuz felsefi öngürüler olark değil.Yukarda yazdığınız cümlelerden de şu çıkıyor:Her savunulan fikrin bir bilimsel kara kaplı kitapta yazmasının bilimsel fikrin doğruluğuna ispat isteme de doğru bir yaklaşım olmadığını söylüyorsunuz.Peki bir şekilde kara kaplı kitapta yoksa savunulan bilimsellik iddiasıyla savunuluyorsa bir çelişki oluşmuyor mu? İlle de kara kaplı kitapta yazmasına gerek yok tümeli, özü kavramaya çalışınız gibi bir temellendirmeyle savunduğunuz fikirlere bilimsel bir dayanak oluşturmuş olmuyorsunuz.Zikrettiğiniz bu bakış bilimsel verilerden kendi mantığınızla yorumlar türetip bunun doğruluğunu da bilime atfetmektir ki burda felsefe yapıyorsunuz ve düşüncelerinizin doğruluğunu bilimin değişmeyen nesnel gerçeklik, doğru ilkesi üzerinden isnatlarla tartışılmaz doğru buna karşı söylenenler bilimdışı, yanlış kanısını oluşturuyor bilimsel konuşan,bilimi seven, bilime düşman olan gibi çıkarsamalarla bilim adına tavır alıyorsunuz. Sayın demirefe benim gördüğüm sizin bilimsel veriler üzerinden kendi yorumunuzla felsefe yaptığınız ve söylediklerinizi de bilimsel gerçeklişmiş gibi sunmanız, akabinde tek doğruyu bilim söyler, zanla söylenenler yalandır değer atfeden temellendirmeleri düşüncenize kanıt olarak kullanmanız. Bu tesbitlerim konuya yaklaşımınızla ve tartışmada kullandığınız yöntemle ilgili Sayın demirefe.Konu hakkında bilgi düzeyinde tartışmayı Sayın CYRANO'yla yapıyorsunuz zaten. Sizin bilim anlayışınızın bilime atfettiğiniz değerin bilimsel bir doğruluk içeren, kara kaplı kitapta yazan bir değer, doğruluk olduğuna inanmıyorum.Siz bilimin hayattaki yeriyle ilgili kendi değer yargınızı söylüyorsunuz.Bilimsel bilgi tek gerçektir, bilim bilginin tek doğrulama mercidir, gerisi safsatadır başka bilgi türü yoktur varsa da doğmatiktir itibar edilmez meyanındaki hayat anlayışınız bilime inanan herkesin bu şekilde düşünmesi gerekliliğini ortaya koymaz kanımca. Bilim aşka safsata dedi, yok dedi diye içimdeki aşk yok olmaz, yarın fedakarlığın saçmalığını bir değer olarak ortaya koyarsa ben aaa bu saçmalıkmış bu duyguyu bırakıyorum gibi bir hayat şekillendirmesi yapmayacağım.Fedakarlık yapmaya devam edeceğim.Bilimin bir gün bugün için söyleyemediği doğruları yarın söyleyecek diye safsata olarak gördüğü değerleri gerçekten safsata olduğu kanıtlanana kadar yaşamaya devam edeceğim.Bilim bugün için her şeyi söylemiş bitirmiş değildir.Ahlak, felsefenin soruları dini değerler bilimsel olarak doğrulanıp yanlışlanana kadar hayatın içinde olacak ve yer çekimi kanunu kadar bir gerçeklikle yaşanmaya devam edecektir.Bilim hayatta kapsamadığı alan kalmayacak şekilde değer üretmeye, kanun koymaya gücünün yetmediği yerlerde kendi dışındaki yaşamın gerçeklerini oluşturan değerlere, bilgilere safsata deyip aşağılarsa -ki bilim bu şekilde bir aşağılayıcı değer yargısı ortaya koymamakta bu da bir inanç - bu kendi müritlerini bağlar. MUHABBETLE...
-
Din olmadan öncede ahlak vardi...
Felsefe etiğin kaynağı değil; ama etik felsefenin bir dalıdır değil mi Sayın demirefe?Etiğin kapsamındaki davranışlar örüntüsünün kaynağı bilim midir?Yani etik dediğimiz ahlaki kuralları bilim mi üretmiştir, hayır diyeceksiniz sanırım.Eğer etik davaranış kurallarının doğruluğunu yanlışlığını değer olarak sorguluyorsa kuralların doğruluğu ve yanlışlığı bağlamında bilimin cevapları, ortaya koyduğu değerler olması gerekirdi ki felsefe doğruluğu yanlışlığı üzerine sorgulama faaliyeti yapmasın.Felsefe bilimin maddesel kanunları üzerine doğruluk yanlışlık sorgulaması yapmıyor sanırım.Su 100 derecede kaynar, canlının yapıtaşı hücredir, elektronlar atom çekirdeğinin etrafında döner bilimsel verileri üzerine felsefe doğruluğu yanlışlığı üzerine bir faaliyet içinde değil kanımca.Bu bağlamda bilim bu meyanda etik değerler üretmiş, bu doğrudur bu yanlıştır çıkarsamasını yapmış olsaydı etik de felsefenin dalı olmaktan çıkar bilimsel bir dal olurdu herhalde. Örneğin savaşların etik değer olarak kötülüğü, yanlışlığı üzerine bilimsel etik dediğiniz alan bir değer oluşturabilir mi, nesnel gerçeklik, genelgeçerlik adına? Bilim savaşların nedenini,sonuçlarını olgusal sebep sonuç gerçekliği üzerinden araştırıp veriler ortaya koyabilir ama bu verilerden çıkardığı veriler kadar olgusal bir genel geçer doğru etik değeri kanıtlayamaz bunun yanlışlığını doğruluğunu söyleyemez yanılıyor muyum?Savaş etik olarak doğru değildir ama vatanınıza, milletinize saldırıldığında kendini savunmak için savaş yapılır bu doğrudur gibi bir ilkeyi bilimin etik değer olarak ortaya koyabileceğini düşünebiliyor musunuz?Bu alandaki davranış yönlendirmesini, hissiyatı bilimi referans alarak mı yapmalıyız? Hani kedi örneği vermiştiniz.Yanılmıyorsam kedi yavrularını kurtarma pahasına yangına dalıyor göz yaşartacak bir fedakarlık gösteriyordu.Bunu insanlar da yapıyor değil mi?Bu durum nesnel bilimin bu davranış doğrudur, yanlıştır diyebileceği bir durum mudur?Yani bu durumdan etik değer oluşturulacaksa ya da oluşmuş bir etik değer varsa fedakarlığın doğruluğu, yüceliği kabul görüyorsa bu kabulün doğruluğunu yanlışlığını bilimsel etik dediğiniz alan mı ortaya koyacak?Fedakarlığın anlam içeriğinin değer yargılarını bilimden mi beklemeliyiz?Daha öncesinde de aşkla ilgili bilimsel bir araştırmadan bahsetmiştiniz ve aşkın sanal olduğunu, bundan da hareketle ''Aşk diye bir şey yoktur.'' demiştiniz.Bu örnekten de hareketle bu veri bize davranış bağlamında ne sağlayacak mahiyetinde bir soru yöneltmiştim size.Bu araştırmadan çıkan sonuçla aşkla ilgili bir değer yargısı oluşturulacaksa bilimin sunduğu, ortaya koyduğu etik değer nedir örneğin? MUHABBETLE...
-
Din olmadan öncede ahlak vardi...
Sayın demirefe doğmatik etik dediğiniz inançların davranış biçimlendirme değerlerine karşı bilimin bilimsel etik alanının(!) alternetif nesnel,genelgeçer, kanıtlanmış savı sonucunda ortaya koyduğu değerlerle ilgili tavsiye edeceğiniz bir kaynağınız var mı?Emin olun internetten hemen sipariş vereceğim laf olsun diye söylemiyorum. MUHABBETLE...
-
Din olmadan öncede ahlak vardi...
Sayın CYRANO tartışmayı zevkle takip ediyorum.İzninizle tartışmayla ilgili birkaç tesbitte bulunmak istiyorum:Tartışmada ziyedesiyle kavram kargaşası olduğunu düşünüyorum.Sizin sorularınıza ve demirefe'le,bilimselcinin sorularına ortak algılanmayan kavramlar üzerinden yanıtlar verildiği için alınmak istenen cevaplar bir türlü karşılıklı verilmemekte.Sayın demirefe ve bilimselci iki tür bilgi önermesi ve kabulü üzerinden ''Tek doğru bilgi bilimsel bilgidir retoriğinden hareketle size.bilginin kaynağı bilim midir, bilim dışı bilgi midir(vahiy midir)?'' sorusunu yönelterek tartışmayı bu sorudan alacakları cevep üzerine yönlendirmeye çalışıyorlar yanlış tesbit etmediysem?Siz de bu şekil bir önermenin yanlışlığını vurgulayarak bilimsel bilgi ve bilimsel olmayan bilgi gibi bir iki şıklı bilgi ayrımının yanlışlığından hareketle tartışmanızı bu temel üzerinde yürütüyorsunuz.Yukardaki verdiğiniz linklerde bilginin türlerinin bilimsel bilgi ve bilimsel olmayan bilgi gibi iki başlığa indirgenmediği görülmekte. Lakin Sayın demirefe ve bilimselci referansı vahiy olmayan her türlü çalışmadaki bilgiyi bilimsel bilgi olarak nitelemek istiyorlar yanlış anlamadıysam. Bunun içine etiği de katıyorlar.Etikle ilgili Güncel Türkçe Sözlük'te Söz etik -ği isim Fransızca éthique 1 . Töre bilimi. 2 . Çeşitli meslek kolları arasında tarafların uyması veya kaçınması gereken davranışlar bütünü. 3 . Etik bilimi. 4 . sıfat Ahlaki, ahlakla ilgili. gibi bir tanım yapılmış ilginç.Lakin etik sizin malumunuz üzere ve verdiğiniz linklerde de felsefenin ana dallarından biri olarak geçiyor. Felsefi bilgiyle bilimsel bilgi bağdaştırılıp aynileştiriliyor ve felsefi bilgi de bilimsel bilgi sınıfına sokuluyor kavram kargaşası oluyor. Örneğin '' Bütün insanlar eşittir.'' yargısı bilimsel bilgi midir sorusunun cevabına sayın demirefe ve bilimselci hukuk bir bilim olduğu için hukukta da böyle bir yargı olduğu için bilimsel bilgidir şeklinde yaklaşım sergiliyorlar yanılmıyorsam.Özünde demirefe ve bilimselci bir bilgi vahyi referans almıyorsa felsefenin bir dalında da türetilmiş olsa o bilgi bilimseldir yaklaşımını sergiliyorlar.İnsanların eşit olması bilgisi vahiy kaynaklı değilse önemli olan budur, felsefi olsun o bilimseldir yaklaşımı var.Yanlış anlamadıysam konu tartışmanın özü bu.Demirefe ve bilimselci vahiy dışındaki bütün bilgileri bilimsel bilgi olarak niteliyorlar ve kesin doğruluğunu savunuyorlar siz de felsefi bilgilerin bilimsel kanıtlanmadığından hareketle bilimselliğini savundukları '' insanlar eşittir,insan öldürmek kötüdür vs.'' insani- toplumsal değerelri ifade eden bilgilerin bilimsel kanıtını istiyorsunuz. Sizin fikirlerinize ve sorularınıza istediğiniz cevapları ben de merak ediyorum... MUHABBBETLE...
-
Din olmadan öncede ahlak vardi...
Sayın bilimselci Marksizm'le ilgili sizin kadar malumata sahip değilim bu bağlamda bu konuyu irdeleme hakkını kendimde görmüyorum.Sizin söyledikleriniz ve konuyla ilgili kendi yüzeysel bilgim dahilinde sorular üzerinden, sorulara verilen cevaplar bağlamında bilgim ölçüsünde mantıki çıkarımlarda bulunmaya çalışıyorum.Benim özünde anlamak istediğim komünizm bilimsel bir sonuç mudur, bilimsel veriler üzerinden üretilen bir ideoloji mi?özünde bilimsel verilerin olması salt bilimsel olması için bu yeterliyse Komünizm'i reddetmek bilimi reddetmek manasına gelir sizin mantığınızdan hareketle, bu konuda yanılıyor muyum?Komünizm karşıtı olmak bilim karşıtı olmak mıdır bu soruyu da net bir şekilde soruyorum?Bu şekilde oluşturulacak bir önerme doğru mudur?Kusura bakma fazla soru soruyorum!!! MUHABBETLE...
-
Din olmadan öncede ahlak vardi...
Cevaplarınız için teşekkürler Sayın Bilimselci?Peki örneğin ben, Marksist ideolojiyi benimsemediğim zaman bilim karşıtı mı, insanlığın huzurunu istemeyen, gerçek demokrasi düşmanı mı oluyorum?Gerçek demokrasinin gelmesi Komünizm'in gelmesine mi bağlı?Ya da gerçek insan yararını komünizm mi sağlayacak?Komünizm'in blimsel olgulardan yararlanması komünizm ideolojisinin bilimsel olduğunun kanıtı olması da garip geldi bana. MUHABBETLE...
-
Din olmadan öncede ahlak vardi...
Sayın bilimselci düşüncelerinize temel aldığınız Marx'ın Komünizm'i bir felsefi görüş müdür, bilimsel bir gerçekliği ifade eden bir kanun mudur?Komünizm'in bilimsel genel geçerlilik, objektiflikle ne kadar ilişkisi vardır?Marx doğada olan bir yasayı mı bulmuş, açıklamış, toplumsal, insani alandaki toplum düzeni olgularından hareketle bilimin ötesine geçip olması gereken üzerine(Komünizm) felsefe mi üretmiştir?Bugün toplumsal düzenlerde komünizm hakim değilse bu bilimsel olmayan bir düzenle toplumların yönetildiği kanısını mı doğurur?Komünizm bilimsel olarak ''Din toplumlarda sömürüye yol açan en önemli olgudur, ortadan kaldırıldığında sömürü düzeni de ortadan kalkacaktır.'' gibi bir çerçekliğin üzerine mi bina edilmiştir?Komünizm sömürüye asla izin verilmeyeceğinin garantisini bilimsel olarak mı vermiştir? Bilimsel olgulardan felsefeler türetip, toplum düzeni ideolojisi ortaya koymak objektif midir, bilimsel kanun mudur, genel geçerliği olan bir çalışma mıdır? Günümüzdeki ahlak kurallarının, hukuk kurallarının ilkelerini bilim mi bulmuştur?Yoksa bilimsel gelişmeler, kültürlerin değişimi, ortak algı sonucunda toplumların bugün için ön kabulleri midir?Evrensel insan hakları beyannamesini bilim mi ortaya koymuştur, insanların doğru olduğuna inandıkları bir zihinsel kabul müdür?Zihinsel kabulse bu bir doğmadır ve saçma mıdır?Zihinsel kabul değilse hangi bilimsel gerçeklik ortaya koymuştur bunu?Ciddiye alıp cevaplarsanız öğrenebileceğim bilimsel bilgiler adına beni memnun etmiş olursunuz. MUHABBETLE...
-
TÜM DARBECILER DERHAL YARGILANSIN!
Evet Sayın mavi olmayan gökyüzü!Tamamıyla darbelerin gerekçesi son yazdığınız cümle üzerine kuruludur.Mevcut olan düzenden kasıt da ''demokrasi(!)'' dir.Bana ilginç gelen bir şekilde darbeye, darbelere sıcak bakanların bugünkü davada hukuk darbesi yapıldığından dem vurmalarıdır.Savunulan nedir hukuğun linç edilmesinden duyulan üzüntü mü yoksa bu davada darbeci örgüt istinadından tutuklananların hakikaten bu faaliyetin içinde olsalar bile vatansever sıfatıyla anılıp suçlanmamaları gerekliliği mi? Şunu anlarım:Hukuğun üstünlüğü ilkesi üzerinden, bu değeri hayatında her alanda savunuyor olması bağlamından bu davanın hukuğa aykırı yerlerinin zikretttiğim hukuk sevdalısı kişiler tarafından eleştiriliyor olmasını yadırgamam.Ama bir bakıyoruz ki kişinin, darbelerin nedeni vardır, bir başka kişinin, o kişiler bu ülkenin üst düzey insanlarıdır meyanında bakışları üzerinden hukuk sevdalısı gözüküp darbe sempatizanlığı üzerinden hukuğu eleştirmeleri konuya ilginçlik katıyor.Birileri bügun hukuk yok derken ben tersini mi söylüyorum, hayır.Olmayan bir şeyin tekrardan yok olmayacağını biliyorum sadece bunu söylüyorum.Güdümlü hukuğun dümenindekiler değişince hukuksuzluktan dem vurulması gülünç oluyor.Peki bu noktada ne yapmalıyız nerde durmalıyız?Herkes anlayışına göre bir yerde duruyor zaten herkesin bir beklentisi var.Bu vatanın bütünlüğüne aşikar düşman olanlar dışında demokrasi, hukuk,ülkemizin refahı noktasında niyetlerimiz aynı da her cenahın içindeki demokrasi, hukuk anlayışı ve bunları tesis etmede takip edecekleri yollarda ayrılık var, doğmatikleştirilmiş bir halde hem de burası sorun çıkarıyor. MUHABBETLE...
-
TÜM DARBECILER DERHAL YARGILANSIN!
Google'da şöyle bir gezdim Sayın Demirefe.Sizin söylediğiniz temellendirmeyi gerekçe gösteren bir yazı var mı diye.Ben bulamadım.Sizin de aklınıza kaynak gelmiyor ve bu konuyla alakalı edindiğim bilgilerden yola çıkarak bu kanıya vardığınızı söylüyorsunuz yanlış anlamadıysam.Yukardaki yorumumun gerekçesi buydu. MUHABBETLE...
-
TÜM DARBECILER DERHAL YARGILANSIN!
80 Darbesi'yle ilgili sizin söylediğiniz Sovyet tehlikesi temellendirmesini Darbe'nin diğer sebeplerinden öne çıkaran, Darbe'nin asıl sebebi olarak gösteren bir kaynak tavsiye edebilir misiniz? MUHABBETLE...
-
TÜM DARBECILER DERHAL YARGILANSIN!
Sayın Demirefe bilgi almak maksadıyla soruyorum:80 darbesini yapanlar sizin zikrettiğiniz Sovyet tehlikesini bertaraf etmek niyetiyle mi yaptılar? Ayrıca Sayın Demirefe 80 darbesi olsun başka bir tarihi vaka olsun bir fikri desteklemek için yukarda yaptığınız mantık temellendirmesini bir kişi sizin fikrinize karşı başka bir vakada kanıt olarak sunsaydı eminim gülerdiniz. MUHABBETLE...
-
Allah'ın Varlığına Dair -Önyargısız Araştırma-
Öğle Uykusunun Faydaları Öğleyin 15 ila 30 dakika arasındaki bir şekerleme 2 saatlik gece uykusuna bedel. Kalp hastalıklarından ölme riski haftada 3 gün öğle vaktinde yarımşar saat kestirenlerde, kestirmeyenlere oranla yüzde 37 azalıyor. Bu yargılara, Harvard Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü ve Atina Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin 23 bin sağlıklı yetişkin üzerinde yaptığı bir araştırma sonunda varıldı. Uyku üzerine incelemeler yapan bilim çevreleri, 14.00 civarı uyuyan, günün sonraki bölümlerinin daha zinde geçirilmesi ve gece ihtiyacımız olan uyku süresinin azaltılabilmesi gibi faydaları olduğunu belirtiyor. Memorycenter Nöropsikoloji Merkezi"nden Prof. Nevzat Tarhan, bu uykuların yarım saatle sınırlanması gerektiğine dikkat çekiyor: "Öğle uykusu; yorgun, enerjisi azalmış vücudun ve beynin soluk almasını sağlıyor. Beynin yıpranmasını önleyici etkisi var; fakat yarım saati geçmemeli. Yoksa gece uykusuzluğa sebep olur." Öğle uykuları özellikle sıcak iklim kuşaklarında geleneksel bir hal almış durumda. Öyle ki, Japonya"da bazı işyerlerinde öğle uyuyanlara ek ücret ödeniyor. Bu uygulama ile işçilerin günün kalan vakitlerinde daha verimli çalıştıkları gözlemlenmiş. Başk Bir Araştırmaya Göre de: İş Yerindeki Şekerleme İşte Verimliliği Artırıyor Almanya'nın Hamburg kentinin Vechta belediyesi, iki yıldır çalışanlarının öğle yemeğinden sonra 20 dakika 'kestirmesine' izin veriyor. Yetkililer, az sayıda çalışana çok iş düşmesi üzerine başlattıkları projeye önceleri şüpheyle yaklaşan memurların şimdi daha verimli çalışmaya başladıklarını belirtti. Regensburg' daki Uyku Araştırmaları Enstitüsü'nün bir araştırmasına göre, Almanya'da nüfusun yüzde 22'si her gün şekerleme yapıyor. (Alıntı) MUHABBETLE...
-
Vakit'ten Türkan Saylan Yorumu
Ben de inançlıyım ama Vakit gazetesinin üslubunu, kendine biçtiği misyonu hiç beğenmiyorum.Allah Vakit'e kendi adına yargılama hakkını vermedi Vakit insanları dini değerler üzerinden sert bir şekilde İslam'a sığmayacak şekilde yargılıyor.İslam'da, dört dörtlük Müslüman olduğunu kimse düşünmesin, ömür boyu ibadet edersin son nefesine ramak kala inkarcı olarak gidersin, son nefesine kadar kişinin inançla alakası olmamıştır ramak kala imanlı gider kimin nasıl gideceği, kimin başına ne geleceği bilinmez düsturu vardır.Zaten Müslümanlığı özüyle içine sindir miş biri, birileri diğer insanların inancını kesin bir dille yargılama düsturunu göstermez bilir ki kendisinin de garantisi yoktur. MUHABBETLE...
-
önce tanrı terk etti, sonra sevgilim..
Eleştirim sizi kırdıysa affola, gayem yargılamak değil muhabbetten yana..Hakikati bulmak ve buldurmak dileğiyle. MUHABBETLE...
-
Din olmadan öncede ahlak vardi...
Gördüğüm kadarıyla yine başa dönülmüş buraya kadar tatlı tatlı takip ediyordum sık sık başa dönüşler yaşansa da. MUHABBETLE...
-
önce tanrı terk etti, sonra sevgilim..
Aradığınızı bulduğunuzda, bulduğunuz, hakikaten bulunması gereken olur umarım Sayın la.kin.Bu arada güzel bir söz geldi aklıma:'' Ne aradığını bilmeyen ne bulduğunu da anlamaz.'' Yabancı biriydi galiba söyleyen. MUHABBETLE...
-
önce tanrı terk etti, sonra sevgilim..
Hey gidi rahmeti Aşık Veysel, aşık sanal olduğunu söyleseler yine yazar mıydın büyük bir aşkla şiirlerini? Güzelliğin on para etmez Şu bendeki aşk olmasa Eylenecek yer bulaman Gönlümdeki köşk olmasa Tabirin sığmaz kaleme Derdin dermandır yareme İsmin yayılmaz aleme Aşıklarda meşk olmasa Kim okurdu kim yazardı Bu düğümü kim çözerdi Koyun kurt ile gezerdi Fikir başka başkaa olmasa Senden aldım bu feryadı Bu imiş dünyanın tadı Anılmazdı Veysel adı 0 sana aşık olmasa Aşık Veysel Şatıroğlu MUHABBETLE...
-
önce tanrı terk etti, sonra sevgilim..
Bence de aşk diye bir şey yok, kuru laf.Bu yaşıma kadar hiç çıkmadı karşıma, görünmedi gözüme,duyulmadı kulağımda, tadılmadı dilimde,hissedilmedi tenimde.Beş duyumun hiçbiri algılayamadı bu mereti.Olsa bu duyulardan birine takılırdı herhalde canım!Bilimin yok demesi boşa mı?Onun da duyularına takılmamış o kadar araştırma sonucunda. MUHABBETLE...
-
önce tanrı terk etti, sonra sevgilim..
Ben play station oynuyorum, bu aralar sevk kolunda(joistik) te problem var yönlendirmelerimi geç yansıtıyor oyuna bu da sinirlerimi bozuyor bazen kopuyorum.Sanal manal ama insan müptelası oluyor nihayetinde önemli olan duygular.Gerçek maçı izlerken, gerçekte maç yaparken ne hissediyorsan aynı duyguları da ziyadesiyle taşıyorsun sanal oyunda da.Biliyorsun karşındakinin yalan olduğunu ama gerçekte olanın verdiği duyguyu yaşatıyor size.Bazı oyun aşıkları kontrolünü kaybetmiş bir şekilde gecesini gündüzünü bu şekil bir faaliyette geçirebiliyor acınası bir durum. Benimkinde de anlaşılmayacak bir şey yok sanırım... MUHABBETLE...
-
önce tanrı terk etti, sonra sevgilim..
Yani şunu mu söylemişler:Aşk madde olarak bulunamamıştır,madde ötesidir o zaman yoktur.Mesala bu araştırmadan bizim anlayacağımız ne?Ne değişmeli hayatımzda? MUHABBETLE...
-
önce tanrı terk etti, sonra sevgilim..
Sayın Demirefe bir başka başlıkta ''Bilim aşkı'' tabirini kullanmıştınız hatırladınız mı?Aşk kelimesini kullanış amacınızda insanı bilim yapmaya sevk eden kabullendiğiniz,yüceliğini vurguladığınız bir düstur şeklindeydi.Hiçbir felsefe, din bir bir bilim adamını bataklık kuşunun hayatını çekkmek için o bataklığa sokamaz tarzındaydı dolaylı bir ifadeyle.Bunu yaptıran bilim aşkı, diyordunuz.Yukarda söylediklerinize göre araştırmalar göstermiş ki aşk diye bir şey yok. O zaman bilim aşkından bahsetmek de olmaz.Örneğin biimsel bir kişilik şu durumda şunu mu yapmalı?Araştırmalar sonuçlanana kadar ''Aşk'' diye bir şeye inanıp bu duyguyu hissediyordu, araştırmalar sonuçlandı ve sonuç: ''Aşk yoktur!'' o zaman bu duyguları hemen bırakmalıyım yanlış hissediyormuşum, gereksiz yere aşk cümleleri kurup cümle ve zaman sarfediyor muşum mu, demeli? Bugün size yanlış gelenler yarın bilim tarafından doğrulanırsa ne yapacaksınız?Bugün doğru bulduklarınızı yarın bilim yanlışlarsa ne yapacaksınız? MUHABBETLE...
-
önce tanrı terk etti, sonra sevgilim..
Sayın La.kin affınıza sığınarak bir tavsiyede bulunabilir miyim?Üzerinde tartıştığımız fikirler hususunda düşüncenizi, katılıp katılmadığınız yeri net bir ifadeyle ortaya koyarsanız olası devam edecek muhabbetimiz daha sağlıklı ve daha güzel olur diye düşünüyorum. Anladığıma göre ibadeti siz insanın kendisi için yapması emredilen değil, Allah'ın ihtiyacı olduğu için emredilen bir fiil olarak temellendiriyorsunuz?İbadetin kişiye faydası yoksa yapılan boştur fikrinde hemfikiriz ben bunun tersini söylemedim yine söylüyorum.Ama yazılarınızda kurguladığınız mantıktan hareketle size ''okuma'' örneğini verdim sizden anladığım bakış açısıyla örnek nihayetinde çıkarılacak sonucun bakışınızla ilgili doğruluğunu sordum. MUHABBTLE...
-
önce tanrı terk etti, sonra sevgilim..
Sayın La.kin Yunus Emre ne güzel söylemiş: İlim ilim bilmektir./İlim kendini bilmektir./Sen kendini bilmezsen/Ya nice okumaktır? Adam emek sarfetmiş binlerce kitap devirmiş, makam sahibi olmuş.Ama adam ne hoşgürüyü biliyor, ne sevgiyi biliyor ne saygıyı biliyor bir de sahip olduğu bilgiyi insanların zararına kullanıyor böyle insanlar çok.Bundan hareketle şunu mu söylemek lazım: E okuduğu kitaplar, edindiği bilgiler, aldığı ünvan, makam bir işe yaramıyor o zaman okumanın,bilgilenmenin bir manası yok!Bunu söyleyemeyiz değil mi Sayın La.kin?Şunu da söyleyemeyiz değil mi?Okumak faydalı bir uğraştır, erdemli bir iştir ve bilgi sahibi olan insanların hepsi de iyidir,kültürlüdür,sevgi, hoşgörü sahibidir, kimseye onlardan zarar gelmez.Ama biliriz ki okumak özünde iyi olanı, güzel olanı, faydalı olanı hedefler ama her insanda yansıması ayrıdır.Bu basit bir mantıktır ve vakalarla, örneklerle sabittir yanılıyor muyum?İnsan namaz kılsa da, oruç tutsa da, bilumum ibadetini yapsa da o insan o ibadetlerin kendisine kazandırmak istediklerini kazanmıyorsa tabiatıyla yaptığı boş bir uğraştır ve bu çok basit çıkarımdır.Sizin bu noktada yanlış anlamadıysam bakışınız tam net değildir?Kişiden hareketle inancın yanlışlığı kanısına varıyor akabinde yukarda kurduğunuz ''... ben demiyorum ki bunun sebebi namaz kılması.'' cümlesiyle de tersi bir kanı dile getiriyorsunuz. Bütün ilahi kaynaklı dini öğretiler ve ilahi kaynaklı olmadığını vurgulayan öğretiler insan içindir, en azındn bu temellendirmeyle çıkar karşınıza.Müslümansınız,Hıristiyanınız,Budistsiniz, Ateistsiniz ne olursanız olun hepsinin inandığı bir değerler sistemi vardır ve bir yol haritası boyunca hayatlarını idame ettirirler, bu bağlamda inandıkları değerlerle yaşarlar.Yani demek istediğim siz insana bir yol çizecek, hedef, gösterecek, inanacağı, kendini içinde bulacağı bir değerler sistemi sunacaksanız buun adı i''nsandır'' başka hiçbir ilkeye, eğitime, öğretiye gerek yoktur derseniz çok da fazla bir şey söylemiş, diğerlerine eşdeğer ölçüde bir seçenek sunmuş olmazsınız. Sayın Dayı'dan sizin onu desteklemenizden anladığım insanı şekillendiren bütün öğretilerden, felsefelerden önce kurtulmalıyız sonrasında istenilen insan olma yolunda kendi içimizde bilmediğimiz bir doğru var düşünüp onu bulmalıyız, onun dediğini yapmalıyız.İçiizdeki o sesi bulmanın yöntemi olmalı değil mi?İçimizdeki her ses iyiliği emretmiş, güzelliği vurgulamış olsaydı insanı eğitmek için bu kadar uğraşmazdık bu kadar da felsefe türemezdi, öğretiye gerek kalmazdı.İnsan salt iyilik, güzellikle,temizlikle kodlanmış bir canlı değil.Bir yanımız özünde iyiyi emreder bir yanımız kötüyü söyler.Bütün öğretiler o iyi yanımızın kötü söyleyen yanımıza galebe gelmesi için çaba verir özünde.Bir çarka girip eğitilmeye muhtaçtır insanoğlu çarklar farklı olsa da. MUHABBETLE...
-
TÜM DARBECILER DERHAL YARGILANSIN!
Söylenecek laf kalmaz bunun üstüne Sayın demirefe. MUHABBETLE...