Zıplanacak içerik

''biji tirkiye''

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

''biji tirkiye'' tarafından postalanan herşey

  1. Bir gecede beni hainleştiren, Sen kimsin de havadan sudan kükrersin? Hiçbir Türk mertliğini kirletmez. Küfretmek Türklüğü belirtmez. Önce kafamı ez kendini bilmez, Kimse bana vatanımda “Ya sev ya terk et” diyemez! S …U …….S ………..M ……………U ……………….Y …………………..O ……………………….R ……….. Susmuyor dilim Yaydan fırlamış ok gibi Yok geri dönüşüm Anadolu’yum ben Anadolu! Sen bilsen de Bilmesen de. Ben onun oğluyum. Kızıl çiçekli bahçelerin başkaldıran gülüyüm. Yetmiş iki milletin susmayan bülbülüyüm. Ben Anadolu’yum! ....... ………
  2. 3 ÇOCUK 3 TALAK En az üç çocuk sahibi olmalısınız ki; birini askere yollayıp on beş ay boyunca boynunuza ağır bir vebal gibi geçirip, gözlerinizden bulgur bulgur yaşlar dökmek için. Eğer geri dönerse ne ala: yok, vurulursa “şehit” mertebesinde olur o zaman “vatan sağ olsun” der bağrına taş oturtursun. Yok, yara alır da dönerse ne mutlu “gazi” olur onurluca. Bir tanesi de okuyup üniversite hocası olmalı. Askeri disiplinle yetiştirilen YÖK"te oruç tutmayan çocuklara diğer çocukları kışkırtıp birbirini vurdurmalı. Müfredat mezunları yetiştirtmeli hayattan uzak, asosyal insan tiplerine ihtiyaç var çünkü. Bir tanesi de kız olmalı ve ilk iş bir buçuk yaşında tecavüze uğramalı. Beş yaşında mendil, on yaşında çiçek satmalı. Şansı yaver giderse eğer o yaştan sonra birde uyuşturucu bağımlısı koca bulmalı. Şarkıcı olursa şayet vücudun da hayat izleri olmalı. Bu böyle olmasa başbakanın oğlu Amerika"da nasıl okuyabilir, yada kızı nasıl şatafatın en büyüyü ile evlenebilir? Üç çocuğunuz olmalı, tersanelerde sigortasız ve atölyelerde ayak işlerinde çalışmak için. Öyle olmalı ki; ölümleri sessiz ve sedasız, kınsız bıçak gibi düştüğü yerde pas tutup çürümek için. Haber değeri taşımayan ölümleri olmalı onların. Yaşamaktan yıldıklarını söyleyecek zamanları olmamalı. Olsa zaten vatana ihanetten ipi çekilir. Sekiz yıl zorunlu okumalı… Sekiz yıl mendil satarak, babası üç balya makarna üç torba kömüre satın alınmış olmalı. Ve bir gece birden bire kalbinin üstüne bir çekirdek gelip oturmalı. Üç çocuğunuz olmalı; boyalı basının üçüncü sayfalarını cinnet ve vahşet resimleriyle süslemeli. İki ölçü rakı içti diye adı fahişeye çıkmalı. Çimen gözleri bir usturanın kesiğinden sonra kaskatı kesilen… Üç çocuğunuz olmalı; yerin metrelerce altında kapkara kaderine nispet kapkara taşları yeryüzüne çıkaran. Beylerin sofralarına alın terlerinden altın yaşamlara taşıyan. Bembeyaz tenlerine yapışan simsiyah kömür tozunu yadigâr koymuş çocuğuna. Yerin metrelerce üstünde iskele başlarında emeğin flamasını diken ve bir gecekondu mahallesinde böbrek yetmezliğinden üç ölçek çorba kâsesi için gece gündüz dua eden. Ömründe bir parmak bal çalmamış diline ve bir bu hasretle kalakalmış. Olimpiyatlarda koşmuş, güç vermiş zamanın duvarına... Madalyalarını bir şişe şaraba satmış eski bir kale duvarı dibinde –yatar, kalkar- bir şampiyon olmalı. Şampiyon olmalı ki hikâyesi burun direği sızlatan. Evlenmemiş, çoluk çocuk yok, toprak olmuş bir hayat. Kül kadar değeri olmayan… Çocuk cezaevleri… Yetişkin cezaevleri… Esirgeme kurumları… Huzur evleri… Bütün bunları yaşamak için bir vatanınız var, bir de Kasımpaşalı başbakanınız. Üç talakınızı atın… Üç çocuğunuz olsun diye. Küfesi sırtında eski hamal görüntüleri yok artık bizim ülkemizde. Yaşamak istiyorsanız üç çocuğunuz olmalı. Bismillah deyip sevişin. Yarın büyüdüğünde çocuğunuz, kolunu kıracak, gözünü patlatacak olmadı göğsüne bir kurşun saplayacak biri bulunur elbet.
  3. Onlar 85 yıldır reddediyor ve olaylar bu hale gelince yav niye böyle oldu diyorlar,kendilerini dünyanın tek halkı zannediyorlar onlar tek hakim sanki ALLAH dünyayı sadece onlar yaşasın diye yarattı. Ama onlar reddede dursunlar biz haklarımızı alıyoruz ve alıcazda 3-5 sözde vatanseverin söylemleri TÜRKİYE'NİN ilerleyişini engelleyemez ama maalesef yavaşlatıyor...
  4. Sayın yarasa türklerin anadili yasaklanmadı bu ülkede kürtlerin anadili yasaklandı kürtler her kürdüm dediklerinde kendilerini hapislerde ve sürgünlerde buldular yakın türkiye tarihini iyi araştırırsanız onlarca kürt dernek ve partisi sırf içinde kürt kimliği üzerine işler yapılıyor diye kapatıldı yöneticileri sürgünlere yollandı öldürüldü(şu sizin ulusalcı deyip savunduğunuz ergenekoncu teröristlerce)hhaaa şimdi kalkıp bana dehapı falan anlatmayın dediklerim 1975 li yıllara kadar olan dönemdir pkk sonra kuruldu ve kürtlere ''bakın sizin varlığınıza,dilinize,kültürünüze tahammül edemiyorlar'' deyip kürtleri yanlarına çektiler o dönem birçok kürt bu yasaklamalar ve baskılardan dolayı pkkyı bir çıkar yol olarak görmeye başladı ancak bugün gelinen noktada kürt halkı ayrılmak değil kültürel hak istediğini her fırsatta belirtiyor,ama dili ve kültürü üzerindeki baskılar kalkmadığı için anayasal güvence altına alınmadığı için hala bekliyor lütfen biraz makul olmaya çalışın dediğim dedik demek doğru bir yola götürmez bizi...
  5. Aynen katılıyorum sayın politika...
  6. Peki bu işteki tek suçlu pkk'mıdır sayın politika?devletin hatası yokmudur?Diyosunuzki pkk'nın içinde en fazla kürt kökenliler vardır,peki neden kürtler böyle bir oluşuma yönelmişlerdir?Yada ne onları buna yöneltmiştir? Bakın asla pkk'yı savunmuyorum ancak halkını pkk gibi bir örgütün kullanmasına aman verenleride tartışmalıyız bana hergün kart kurt,dağ türkü denirken,bana zorla ne mutlu türküm diyene dedirtilirken dedelerimin dedeleriyle omuz omuza savaşarak bu ülkeyi kurduğu türk kardeşlerim kendi dillerinde yayın yapan(24 saat) tv ve radyolar kurarken ben bu haktan yoksun bırakılırken aklınız neredeydi?Dış güçler ve onların içerdeki destekçileri geldi pkk'yı kurdu ve kürtlerin bu durumunu kullanarak kürtleri kendi saflarına çektiler,halen devam eden bu yasaklamalar sürdükçe maalesef birileri hep bizi böyle böyle vuracaktır bu oyunu akılcı oynayamadık onu itiraf etmeliyiz,birbirimizin dilini kültürünü değil içimizdeki hainleri sözde ulusalcı görünüp pkk gibi sağa sola elbombaları ve molotoflarla saldıranları tehdit olarak görmeliyiz,bu ülkeyi böldürmemenin tek yolu budur.
  7. devlet halkını doğru bilinçlendirmek için gerekirse ülkesindeki bütün inançlar için ayrı ders uygulaması yapıp dinin kendi öğrettiği(yani doğru olan)şekilde yaşanmasını sağlamalıdır çünkü devletin boş bıraktığı alanlardan faydalanarak halkı sömürmek için bekleyenler vardır ve onlara aman verilmemelidir,aman verilince işte böyle ülkeyi birbirine katıyorlar....
  8. Kürt sorununa sivil çözüm tartışması -1. bölüm Ahmet Türk, Ümit Fırat, Sertaç Bucak, Sezgin Tanrıkulu, Tarık Ziya Ekinci, Şerafettin Elçi, Berivan Aymaz Hazırlayan: Ertuğrul Mavioğlu Türkiye'nin yakıcı sorunlarından biri Kürt sorunu. Tartışmalar esasen iki kavrama odaklanıyor: Silahlı çözüm ve sivil çözüm. Kim ne kastederse etsin, birinde ana söz Meclis'e, diğerinde güvenik birimlerine düşüyor. DTP'liler ve MHP'lilerin bu Meclis'in ilk günlerinde el sıkışması, 'siyasi çözüm' ya da 'sivil çözüm' diyenler için önemli bir işaret sayılmıştı. Radikal de konu hakkında öne çıkmış Kürt ve Türk siyasetçi ve aydınlarına aynı soruyu yöneltti: Sizce siyasi/sivil çözüm ne demek? Kimilerine göre 84 yıldan (Cumhuriyet'in ilanından), kimilerine göre ise 1984 yılından (PKK'nın Eruh ve Şemdinli baskını) beri devam eden; tarihsel süreci içinde on binlerce yaşama mal olan Kürt sorunu, ülkenin demirbaş gündemi. İşin kötüsü şu ana kadarki yaklaşım değişmediği, herkesi mutlu eden kalıcı bir çözüm üretilmediği takdirde, bu gündemin üstelik daha da içinden çıkılmaz bir hale gelerek gelecek kuşaklara miras kalmasından korkuluyor. Sınır ötesi harekâtın 'tam sonuç alınamadan' bitirildiği tartışmaları süredursun, kan dökülmeden de çözüm üretilebileceğini savunanların görüşlerine kulak vermenin tam zamanı. Çünkü 'vur kurtul'cuların sesi ne kadar yüksek çıkarsa çıksın bu, yaşam hakkının evrenselliği gerçeğini bastırmaya muktedir olamaz. Kürt sorununun sivil ve barışçıl yoldan çözümü konusunda atılması gereken ilk adımların ne olması gerektiğini siyasetçilere, akademisyenlere ve aydınlara sorduk. Okuduğunuz bu dosyanın hazırlanmasında Radikal Ankara Bürosu'ndan Yurdagül Şimşek ve Rifat Başaran'ın da emeği geçti. 'Demokratik özerklik ve kültürel haklara güvence' Türk: Seçilmişler dinlenmeli. Ahmet Türk (DTP Grup Başkanı): Yetkinin kimde olduğu önemsiz. Ortak akılla bakarsak, yetki hepimizde. Askeri yöntemler dışında demokratik yöntemler gerekli. Önce sorunun askeri yöntemlerle çözülmeyeceğinin halka izahı lazım. Türkiye, yurttaşlarını kucaklamaya yönelik bir mantığı açıkça ortaya koymalı. Bir duyu kırılması yaşanıyor gelişen şoven milliyetçi dalga karşısında. 1924 yıllarında asimilasyon ve inkâr politikası başladı. Bunun yerine yurttaşlık kimliği ve kültürü güvenceye alınmalı. Bugün cumhuriyetler demokratikleşiyor. Cumhuriyet kendisini yenilemeli. Elitlerin değil, halkın yönetime katıldığı, bölgelerin ekonomik kararlarının artık merkezi yönetimlerde değil, ademi merkeziyetçi bir yapıyla halkın ekonomik siyasal kararlara etkili katılımını esas alacak bir yapı gerekli. 'Demokratik özerklik' Buna demokratik özerklik diyor ve bunu etnisiteye dayalı bir demokratik özerklik olarak görmüyoruz. Dil üzerindeki baskıların kalkması, eğitim, kültür haklarının güvence altına alınması ve çoğunluğun olduğu yerlerde kamusal alanda bu dilin işlev görecek bir yapıya ulaşması gerek. Bunlar önemli, diğerleri teferruat. En önemlisi de Kürtleri potansiyel tehlike olarak görmekten vazgeçmek ve onlarla daha iyi ilişki kuracak ortamı yaratmak. Hiçbir sorun altyapı oluşturulmadan çözülmez. Biz zaman zaman şunlar yapılmalı deyince, 'devlet pazarlık yapmaz' mantığı ile karşılaşıyoruz. Oysa ortada bir sorun var. Tartışmadan nasıl çözersin? Türkiye'nin demokratikleşmesi için söylediklerimizi bir pazarlık olarak görürseniz zaten değişimi, dönüşümü sağlayacak bir süreci yaşatamazsınız. Bizim o bölgenin ve bu ülkenin insanı olarak görüşlerimizi pazarlık olarak görmekten vazgeçmeli ve seçilmiş insanların sorunun çözümüne katkı olacak bir çalışma olarak görülmesi gerektiğine inanıyorum. 'Kürtçe eğitim ilk adım olabilir, af düşünülebilir' Fırat: Kürt Enstitüsü kurulsun. Ümit Fırat (Yazar): Hükümet askeri operasyonla bir üstünlük sağladığına inanıyorsa, meselenin demokratik çözümü için tam zamanıdır. Çünkü kendini galip görenler, çözüm için atılacak adımı taviz olarak görmeyeceklerdir. Kürtlere 'Kürt' demeyi becermek, onların varlığını inkâr etmemek ilk adım olabilir. Kürt dilinin konuşulabilir, yazılabilir, eğitilebilir bir dil olmasının gereklerini yerine getirebilir. Kürtçe okullarda seçmeli dil olarak okutulabilir. Fakat eğitim verecek öğretmenlerin formasyon kazanabilmeleri için de üniversitelerde Kürt enstitüleri açılabilir. Kürtçe kurslar serbest belki ama bu kurslarda eğitim veren öğretmenlerin herhangi bir akademik formasyonunun olmadığını biliyoruz. Eve dönüş Yerinden edilmiş insanların sorunları çok önemli. Güvenlik garantisi ve ekonomik destekle eve dönüş sağlanabilir. Pek çok gencin dağa çıkmasına neden olan meseleye dair devletin tutumunun değiştiğine dair bir imajın yaratılması çok önemli. İnsanlar eski katı havanın yumuşadığını hissederse, bir af da gündeme gelebilir. Benimsesek de benimsemesek de gençler bir ideal ve tercih olarak dağa çıkıyor, kendilerini suçlu görmüyorlar. O nedenle ilan edilecek olan affın şekline özen gösterilmeli. 'Onurlu af' diye tarif edenler var bunu. Adına ne dersek diyelim, affın sonuç alıcı olması isteniyorsa bu gerçek de gözetilmeli. 'PKK silahları susmalı federatif bir yol mümkün' Bucak: Sivil bir anayasa şart. Sertaç Bucak (Hak-Par Genel Başkanı): Harekât, bu sorunun silahla çözümlenemeyeceğini bir daha gösterdi. Aynı şey PKK için de geçerli. Çözüm yolunun açılması için öncelikle PKK'nın silahlarını susturması, uzun vadede silahlı mücadeleye son vermesi gerek. Devlet tavrını değiştirmeli. 84 yıldır Kürt sorunu güvenlik boyutuyla ele alınıyor. Hükümet demokratik açılımlarda cesur olmalı. Türbandaki cesareti Kürt sorununda da göstermeli. Hükümetin, demokratikleşme, 301, anayasa gibi konularda niyetini tam olarak açıklamasını bekliyoruz. Başbakan Almanya'da, "Asimilasyon suç, Türkçe öğrenilmeli" dedi. İnandırıcı olacaksa, ülkesinde de tutarlı olmalı. Kürt diliyle eğitim için adım atılmalı. Çözüm yolu, Kopenhag Kriterleri'ne uygun bir sivil anayasadan geçiyor. Değişik kültür ve dilere saygılı olduğunuzu söylerseniz, dillerin gelişimi için güvence verirseniz, 301'i kaldırırsanız, düşünce özgürlüğünün önünü açarsanız Türkiye çok daha hızlı demokratikleşir. Bu da Kürt sorununun çözümünün önünü açar. İkinci adım sağlanacak demokratik ortamın ardından gelir. Bu, Kürt sorununun çözümüdür ki, biz federatif yolu benimsiyoruz. Federatif çözümün çeşitli biçimleri var: İspanya, Belçika, Almanya, İsviçre farklı örnekleri önümüze koymuş. Tartışma ve önerilerin zemini hazırlanırsa, elbet bir yol, bir formül bulunur. 'Yayın engelleri kalkmalı anadilde eğitim sağlanmalı' Tanrıkulu: AKP güveni kaybetti. Sezgin Tanrıkulu (Diyarbakır Barosu Başkanı): Başta, 25 yılda bu çatışma ortamının sorunu daha karmaşık hale getirdiğini vurgulamalı. Öncelikle yapılması gereken, sorunun çözüleceği noktasında bir inanç ve iklim ortamının yaratılması. Şiddeti meşru gören insanların kafasında iklim değişikliğini yapamazsak, atılan her adım boşa gider, bunu Başbakan'a da söyledim. Bu nedenle sınır ötesi operasyona karşı çıktık. Gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti'ne aidiyet duygusu, bu operasyonlarla daha da zayıflıyor. 'Önce inanç güçlenmeli' Elimde yetki olsa, çözüm için özel ve kamu televizyonlarında her dilde yayının önündeki engeleri kaldırırdım. Üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı bölümleri açılmasını sağlardım. Bu adımlar anadilde eğitimin önünü açar, Kürt sorununun demokrasi ve özgürlüklerle çözüleceğine ilişkin inancı güçlendirirdi. Üstelik bunlar için yasal düzenlemelere gerek yok. Demokratik barış havası yaratıldıktan sonra silahlı örgütle ilgili meseleyi çözmek daha kolay hale gelirdi. Seçimden önce bölge insanı bir beklentiye girmişti. AKP'nin 82 Anayasası'nı değiştirme vaadi herkesi çok etkiledi. Sivil anayasa, çözümü engellemeyecek bir ortam için katkı sunabilirdi. AKP'nin çözüm istediğine, ancak engellendiğine inanılıyordu. Şimdi durum tersine döndü. Beraber yaşamak için olanaklar giderek zayıflıyor. Aynı şeylerden heyecan duymaz, aynı şeylere üzülmez hale gelirsek, birlikte yaşayamayız. Her geçen gün ve her ölüm bu sorunun çözümünü daha da zorlaştırıyor. Şimdi yaşanan zorluklara herkesin katkısı oldu ama artık öylesine karmaşıklaştı ki, sadece bizim meselemiz olmaktan çıkıp dünyanın meselesi haline geldi. Dünyadan sesler geliyor, "silahla olmaz, sosyal ve siyasal paket olmalı" diyorlar, ama burada duyan yok. Evet, yoksullukla mücadele, eğitim, okul gibi sorunlar önemli ama bunlar sorunun kendisini çözmeye yetmez. Demokrasi olmadan, kültürel ve diğer asgari haklar tanınmadan Kürt sorununun üstesinden gelmek mümkün değil. 'Eyalet sistemi ve yerinden yönetim çözümü getirir' Ekinci: Eyalet sistemi gerek. Tarık Ziya Ekinci (Yazar): Bu hükümetin ve mevcut düzenin bu işin üstesinden geleceğini düşünmüyorum. İkili bir iktidar var: Birisi sivil görünümlü ama askeri çözümden yana, diğeri ise zaten militer. Bu iktidar, ne Kıbrıs, ne AB, ne Kürt, ne de Ermeni meselesini çözebilir. Türkiye köklü bir dönüşüme uğramalı. Bunun yolu da demokrasi güçlerinin geniş bir birlik oluşturmasından geçer. Kürtlerle Türklerin el birliğiyle böyle bir birlik oluşturulabilir. Barışçı çözüm isteyenler iktidarı etkileyecek bir güce ulaşamazsa, kimse çözüm de beklemesin. Yetkim olsa derhal savaşa son verirdim. Ardından eyalet sistemine geçilmesini sağlardım. Türkiye'yi merkezi bir anlayışla yönetmenin mümkün olmadığı anlaşıldı. Yerinden yönetim anlayışının gerçekleşmesi gerek, tıpkı Almanya, İspanya, ABD ve İngiltere'deki gibi... Eyaletlerde uzmanlar toplumun ihtiyaçlarını tetkik eder, öneriler getirir. Eyaletin bir merkezi, meclisi, başbakanı olur. Eyaletler elbette ki, merkezi hükümetin de denetiminde kullanır yetkilerini. Örneğin bir eyalette Kürtlerin çoğunluğu varsa, oranın meclisi Kürtlerin eğitim, kültürel, demokratik hak ve kalkınma sorunlarını ele alıp çözüm üretir. Bölgeler arası dengesizliği gidermek için bölgesel planlar gerek, bunu eyalet meclisleri yapar. Eyalet meclisleri dil, kültür, eğitim ve halkın diğer taleplerini demokratik biçimde yaşama geçirir. Kürtlerin genelde azınlık olduğu yerlerde talepler halkın dokusuna göre şekil alır. Örneğin İstanbul'un uzak bir semtinde Kürt nüfusu çoğunluksa, eyalet meclisine dilekçe vererek bu-lundukları semtin okularında anadilde eğitim talebinde bulunabilirler. Hülasa ülkenin her yanına dağılmış Kürt-lerin istekleri de bu şekilde yerine getirilebilir. Bu sorun- lara el attığınız zaman zaten artık kan akmaz olur. Yani atılacak ilk adım derhal her türlü savaşın durdurulmasıysa, ikinci adım beklemeden bu programı ilan etmektir. 'Yurttaş tanımı değişmeli asimilasyonculuk bitmeli' Elçi: Akıldışı durum bitsin. Şerafettin Elçi (KADEP Genel Başkanı): Yapılan operasyonun tek hayırlı sonucu, askeri operasyonun çözümde yeterli olamayacağının açıkça anlaşılmasıdır. Bu tespitten sonra demokratik arayışlara yönelmek şart. İlk yapılması gereken, yeni bir anayasadır. Kürtler, bu anayasada kendilerinin ifade edildiğini açık bir biçimde görmelidirler. Bu ancak, tüm vatantaşları Türk sayan anlayıştan vazgeçmekle mümkün olur. Ülkenin çoğulcu bir anlayışla, yani Türklerden, Kürtlerden ve diğer azınlıkların toplamından oluştuğunu kabul eden, bir yeniden yapılanmaya gitmesi gerek. Bu yönde işaretler verildikten sonra artık silahtan arındırılmış bir ortam için herkesin elinden geleni yapacağına eminim. İlk iyi niyet işareti olarak, Kürtlerin dilini, kültürünü yok eden asimilasyoncu anlayışın terk edildiğinin bir hükümet kararı olarak değil, devlet katında ilan edilmesi lazımdır. Bunu diğer olumlu adımlar hızla takip eder. Artık Türkiye'nin bu akıldışı duruma bir son vermesi gerekiyor. Dünya, insan hakları, demokrasi, farklı olanların bir arada yaşamasına uygun bir ortam yaratırken, bu konularda büyük mesafeler kat edilirken, Türkiye hâlâ milliyetçiliğin kıskacına alınmış durumda. 'İlk adımda Anayasa değişikliği gerekli' Berivan Aymaz (Kürt Araştırmaları Merkezi): Kürt sorununun barışçıl ve sivil çözümü için ilk adım, Anayasa değişikliğidir. Anayasa'nın çok ciddi sorunlarla ilgili olarak değiştirilemez olduğu, türban sorununa yaklaşımda anlaşıldı. Türban için Anayasa'yı değiştirenler, Kürt kimliğini tanımak için de bunu yapabilir. İstenen özetle, Kürt kimliğinin anayasada güvence altına alınmasından ibarettir. Bununla ilgili çok formül bulunabilir ama özü Kürt kimliğinin anayasal zemine oturtulmasıdır. İktidara her gelen bir kez Kürt sorunu ve Kürtlerin varlığından söz ediyor, sonra sözlerini unutuyor. Kürt kimliği ve Kürt dilinin artık hak olarak kabul edilmesi, Kürtlerin kendi kimlikleriyle örgütlenme haklarının anayasal çerçeve içine oturtulması gerek. Milliyetçi kesimlerden direniş geleceğini öne sürüp bu hakları ertelemek kabul edilemez. Çünkü bu kesimler, ancak kışkırtılırlarsa direniş gösterir. AKP, seçimlerden önce çözüm üreteceğini ima ederek o kadar oy aldı. Ama şimdi bir savaş felaketiyle karşı karşıyayız. PKK'nın neden dağlarda olduğunu bilmeyen yok. Bağımsızlık ya da federasyon isteyen yok. Sadece Kürt kimliğinin anayasal çerçevede tanınması akan kanın durdurulması için yeterli olur. Ardından gelecek olan sosyalizasyon projeleri, sorunu tamamen ortadan kaldırır. Anadilde eğitim diye formüle edilen Kürtçe eğitim karşısında ortaya konulan tepkiler de çok saçma. Kürtçe eğitime karşı çıkanlar, İsrail ve Filistin arasında yıllardır süren savaşa rağmen neredeyse her İsraillinin Arapça her Filistinlinin de İbranice biliyor oluşuna ne diyorlar acaba? YARIN: Kürt siyasetçi ve aydınlar devam 2 Mart / Radikal KİM NE DEDİ? Kürt sorununa sivil çözüm tartışması-2. Bölüm Kemal Burkay, Akın Birdal, Hüsnü öndül, Yavuz Önen, Fatma Kurtulan, Murat Bozlak, Seydi Fırat, Selahattin Demirtaş, Prof. Dr. Mithat Sancar Hazırlayan: Ertuğrul Mavioğlu  Kemal Burkay: Kürt sorunu ancak uluslararası adalet ve hukuka göre çözülebilir. Akın Birdal: Sınır ötesi operasyonun sonlanması yeni bir fırsat yaratmış olabilir. Seydi Fırat: Sivil toplum örgütleri ve hükümet bir yol haritası belirlemeli  Yavuz Önen: Devlet kapsamlı bir proje başlatmalı. Fatma Kurtulan: Demokratik özerklik projemiz çözüme katkı sağlayabilir. Murat Bozlak: Kürtlerin kimlikleri ve dilleriyle özgür vatandaşlar olarak bu topraklarda yaşamaları sağlanmalı Burkay: Çözüm kendi kaderini tayin hakkında Kemal Burkay (Kürt politikacı, yazar): Kürt sorununun çözümü için bence Türkiye'nin atması gereken iki ciddi ve köklü adım var: Birincisi, Türkiye 85 yıldır izlediği yanlış politikayı terk etmeli. Bu politika Kürt halkının varlığını inkâra ve onu Türkleştirmeye yöneliktir. Bu yanlış bir politikadır. Kürtlerin varlığını inkâr, gerçekleri inkâr etmektir. Onları zorla asimile etme, Türkleştirme çabası ise adil değildir, insanlığa karşı bir suçtur. Nitekim Türkiye bu politika ile yüzyıla yakın süredir Kürt halkının haklı özgürlük taleplerini bastırmaya çalıştı. Bu karşılıklı şiddete, ayaklanmalara, karşılıklı büyük can kayıplarına, acılara, ülkemizin yıkımına, kaynakların boşa harcanmasına ve bir bütün olarak hem Kürt, hem Türk halkının uygarlık yolunda geri kalmasına yol açtı. Seksen beş yıllık acı tecrübenin gösterdiği gibi, bu yanlış politikanın sonuç vermesi olanaksızdır. Bundan artık ders alınmalı ve bu yanlış politikadan dönülmelidir. İkincisi ise, Türkiye çözüm için barışçı yöntemi ve Kürt halkıyla diyalogu seçmelidir. Kürt sorunu ancak uluslararası adalete ve hukuka göre çözülebilir. Bu konuda temel ilke kendi kaderini tayin hakkıdır. Kendi kaderini tayin ille de ayrı devlet kurma anlamına gelmez. Eşitlik temelinde bir federasyonla da bu sorun kalıcı bir çözüme ulaşabilir. Böylece Kürt halkı özgürleşir, Türkiye barış ve demokrasi yoluna girer. Bizce böyle bir çözüm, bugünkü bölge ve dünya koşullarında gerçekçidir. Türkiye 150-200 bin Kıbrıs Türkü için istediği hakları, kendi sınırları içindeki 20 milyonluk Kürt halkına tanımalıdır. Mademki kardeşiz, Kürt halkına eşit haklar tanımak neden akla gelmiyor? Bunun için kardeş olmaya da gerek yok; hak haktır. Barış ve diyalog yolunun açılması içinse, Türkiye öncelikle şu adımları atmalı: 1- Askeri yöntemler terk edilmeli; 2- Kürt sorunu özgürce tartışılmalı. 3- Bir genel af çıkarılmalı; 4- Demokratik yeni bir anayasa ile legal Kürt siyasal partileri, dernekleri ve kültür kurumları önündeki tüm engeller kaldırılmalı; 5- Kürt dili yayın alanında tümüyle serbest olmalı. 6- Kürtçe eğitim dili olmalı. Birdal: Kürtlere anayasal güvence tanınmalı Akın Birdal (DTP Diyarbakır Milletvekili): Kürt sorununun askeri operasyonlarla çözülemeyeceğinin artık anlaşılmış olması gerekir. Halkımız 22 Temmuz seçimlerinde önemli bir fırsat yarattı. Meclis'e Kürt sorununun barışçıl yoldan çözümünü isteyen DTP'nin girmesi, olumlu bir zemin oluşturdu. Bence bu yolu denemeden, başka alanlarda çözüm arayışı çok yanlıştı. Bu nedenle askeri hareketin durmuş olması çok önemli. Sınır ötesi harekât, ilk başta yaşama hakkı çerçevesinde insan haklarına aykırıydı, başka bir ülkenin topraklarına müdahale edildiği için uluslararası hukuka aykırıydı ve daha önceki 24 operasyondan çözüm alınamamış olması, yine çözüm olamayacağını gösterecek yeterli bir veriydi. Operasyonun sonlanması yeni bir fırsat yaratmış olabilir. Kürtlere anayasal güvence tanınması çok ama çok önemli. Demokratik, çoğulcu, uzlaşmacı ve sivil bir anayasa, bu topraklarda yaşayan farklı kültürlerin güvencesini yansıtmalıdır. Çözümün başlangıcı da bu olacaktır. Sonra arkası gelir. 'Farklı kültürlerin eşit ve özgürce bir arada yaşaması, herkesin eşit ve özgür yurttaşlar olduğu' anayasada yer alarak güvence verilirse, gereksinim karşılanmış olur. Kürtlerin açıkça zikredilmesi de gerekmez. Ve kaynağını anayasada bulan 'eşit ve özgür yurttaşlar' ilkesine dayalı düzenlemeler ise zaten yapılacaktır. Öndül: Kapsamlı bir çözüm paketi gerekli Hüsnü Öndül (İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı): Kürt meselesinin çözümü için öncelikle bu konunun yasaksız konuşulmasını sağlamak çok önemli. Dolayısıyla ifade özgürlüğü koruma altına alınmadan, hiçbir gerçek adım atılamaz. İkinci konu, bölge insanının, baroların, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerin katılımıyla hazırlanacak kapsamlı bir çözüm paketi. Bu gelişme ya da kalkınma paketi, Kürt meselesinin ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi, hukuki boyutlarına ilişkin bütüncül bir yaklaşımı ifade etmelidir. Hükümet katılımcılık ilkesini esas alarak böyle bir paket hazırlanacağını kabul ederse, barışçıl çözümün önü açılır. PKK ilke olarak silahsızlanmayı reddetmiyor. Demokratik bir gelişim paketinin açılması durumunda, PKK'nın silahsızlan-masını çok büyük bir olasılık olarak görmekteyim. Önen: Yerel açılımlara müsaade edilmeli Yavuz Önen (Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı): Kürt sorununun sivil yoldan çözümü için adım atılacaksa, bu adımların devlet tarafından atılması gerekir. Devlet kapsamlı bir proje başlatmak durumunda. Şiddeti ortadan kaldırmanın ve diyaloğu başlatmanın adımı hükümetten gelmelidir. Öncelikle kültürel alanda atılacak adımlara işaret etmek yerinde olur. Kürt dili üzerindeki baskılar kaldırılmalı. Hatta Kürtçenin eğitimi meselesinin Türkiye eğitim sistemi çerçevesinde çözümlenmesi en doğrusu. Sadece Kürtçe de değil, Türkiye eğitim sistemi içinde Türçe dışında bütün dillerin de öğretilmesine yönelik bir çalışma başlatılmalı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Kürtçe eğitim talebi kabul edilirse Lazca, Çerkesce gibi diller için de talep gelebileceğini söyledi. Bizim de tam söylediğimiz bu. Yerel yönetimlerde çok kapsamlı kültürel açılımlara müsaade edilmesi önemli. Diyarbakır Sur Belediyesi Başkanı çok dilli yerel yönetim uyguladığı için görevden alınmasın. Yerelden başlayan taleplerin gözetileceği bir adım atılmalı. Kürtlerin TBMM çatısı altında politika yapma özgürlüğü olmalı. DTP'lilerin üzerindeki baskılar azaltılırsa daha doğru politikalar üretme imkânı bulabilirler. PKK'nın talebi özgür ve bağımsız bir Kürdistan olmadığı için, öne sürülen taleplerin barışçıl yoldan çözümlenmesinin olanaklı olduğunu düşünüyorum. Hükümet kapsamlı bir proje çerçevesinde sorunları çözücü adımlar atarsa, PKK da barışçıl bir mücadele zeminine çekilebilir. Devlet de bu sorunun çözümü yönünde adım atmalı. Kürt kimliği Türkiye'de henüz kabul edilmiş bir kimlik değil. Türklük ve Müslümanlık dışında hiçbir kimlik tanınmıyor zaten. Aleviler ve diğer inanç grupları da tanınmayan kimlikler arasında. Kültürel kimliklerin de tanınması için hükümet çalışma başlatmalı. Kurtulan: İlk etapta akan kanın durması gerekir Fatma Kurtulan (DTP Grup Başkanvekili-Van Milletvekili): Kürt sorununun çözümüne ilişkin ilk olarak yapılması gerekenler var, orta ve uzun vadede hayata geçirilmesi gerekenler var. İlk etapta, akan kanın durması gerekir. Sınır ötesi ve sınır içi operasyonlar çok yaygındı. Bunu yapmamak gerektiğini söyledik. Denenen yöntemlerden vazgeçilmesi gerektiğini söyledik. İlk olarak şiddete dayalı operasyonların durması gerekiyor. Anayasa tartışmaları gündemde. Muhtemelen önümüzdeki dönemde daha da ön plana çıkacak. Kürtlerin anayasal güvencesi, farklılıkların anayasal güvence alıtana alınması önemli. Anadil üzerindeki baskıların kaldırılması gerekilor. Onlarca boşaltılan köyler var, koruculuk var. Koruculuğun lağvedilmesi gerekiyor. PKK Kürt sorununu yaratmadı, Kürt sorunu PKK'yı yarattı. Bunların demokratik bir ortamda nasıl geriye dönebilecekleri, nasıl yaşamlarını sürdürebilecekleri tartışılabilir. Bir daha da bu sorunların ülkemizin önüne gelmemesi için demokratik özerklik projemiz var. Uzun vadede Kürt sorununun çözümüne katkı sağlayabilir. Bozlak: Önce Kürtlerin dili ve kimliği kabul edilmeli Murat Bozlak (Eski HADEP Genel Başkanı): Kürt sorununu barışçı ve sivil yoldan çözüme kavuşturmak için öncelikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Kürtlerin varlığını kabul etmek gerekiyor. Kürtlerin varlığını kabul etmek, Kürtlerin kimliğini kabul etmek demektir. Bir halk varsa onun dili de vardır. Dilini yani Kürtçeyi kabul etmek gerekiyor. Kısacası öncelikle Kürtlerin, kimlikleri, dilleriyle özgür vatandaşlar olarak bu topraklarda yaşamalarının koşullarını yaratmak gerekiyor. Kürtlerin kimliklerini, dillerini tanırsan, dillerini özgürce geliştirebilmelerinin önünü açmak için de yasal düzenlemeler yapmalısın. Ben HADEP genel başkanıyken otobüste Kürtçe müzik çalındığı için altı ay hapis cezasına çarptırılmıştım. Kürtçenin özgür olması için demek ki yasal düzenleme yapılması şart. İkinci etapta ise bir genel siyasi af çıkarılmalıdır. Bunun adına belki af demek istemeyebilirler. Ne derseniz deyin, PKK'lı gençlerin Türkiye'ye gelişini sağlayacak bir yasal düzenlemeye gitmenin önemi ortada. Kürtler, Türk kardeşleriyle bu topraklarda birlikte yaşamak istiyorlar, benim inancım budur. Fırat: PKK dilayogdan dışlanmamalı Seydi Fırat (Barış Meclisi Sözcüsü): Son operasyon acıları daha fazla ön plana çıkardı. Bu yöntemler barışa hizmet edemez. Kürt sorununun tek çözüm yolu barıştan geçer. İster asker, ister hükümet, ister PKK, olayın bütün tarafların enerjilerini barışa ve demokratik çözüme yoğunlaştırması en doğrusu. Sorunun çözümünde sağduyunun hâkim olması birinci dereceden öncelik taşıyor. İkincisi, bu sorunun ABD gibi dışarıdaki aktörlerle değil, içeride çözülmesi gerekir. Üçüncüsü, sivil toplum örgütlerinin ve hükümetin bir yol haritası belirleyerek çözümü bunun üzerinden düşünmesi yerinde olur. Dördüncüsü ise şahinlerin üslubundan uzaklaşılması şarttır. Bana göre hem Kürtler hem de Türkler şahinlikten hızla uzaklaşmalıdır. Barış Meclisi, şahin politikalardan uzaklaşılması ve barış fikrinin yerleşmesi amacıyla önüne çıkan bütün engellere rağmen ciddi bir uğraş veriyor. Türkiye Kürt sorununu çözme gücü ve imkânlarına sahip bir ülkedir. Türkiye'de böyle imkânlar olmasaydı belki daha başka yollar aranabilirdi. Ama çözümün Türkiye'de olduğunu, eğer çözüm üretilebilirse bunun ülkeye büyük bir güç kazandıracağını da vurgulamak gerekir. PKK'nin dağdan indirilmesi konusu başlangıçta bazı zorluklara neden olacaktır. Diyaloğun, DTP'yle, aydınlarla, hatta bir ucu da PKK'ye uzanan bir çerçeveye oturtulmasında fayda vardır. Başka bir ifadeyle, PKK diyalogdan dıştalanmamalıdır. Çözümde, siyasi çerçeve ile teknik-pratik çerçeve birbirine karıştırılıyor. Diyalog ve ortak yol haritası oluşturulması çok önemli. Kürtler, kültürel ve kimlik haklarının kabul edilmesini istiyor ve özgürce örgütlenecekleri bir zemimin ortaya çıkmasından yanalar. En az bunlar kadar önemli bir talep de, barışçıl çözüm gerçekleştiği zaman gerilla güçlerinin Türkiye'de yaşama katılabileceği bir 'toplumsal katılım yasasının' geliştirilmesi isteniyor. Yani savaş bittikten sonra gerillanın akıbetinin belirlenmesi isteniyor. Ama bu istemlere ulaşmak için alt zemini hazırlamak gerekli. Son gelişmeler dikkate alındığında, hükümetin bir adım atmaya hevesli olduğuna ihtimal vermiyorum. Ama adım atarlarsa Kürtleri büyük bir ızdıraptan kurtarmış olurlar. 'Özerklik güçlenmeli' Selahattin Demirtaş (DTP Grup Başkanvekili-Diyarbakır Milletvekili): Öncelikle Kürtçe eğitimi serbest bırakırdım. Yüzde 10 seçim barajını kaldırırdım. Doğu ve Güneydoğu'da istihdama yönelik ekonomik yatırımlar yapardım. Yerel özerkliğin güçlendirilmesi için anayasa değişikliği yapardım. Genel af. Bu beş adım Türkiye'de Kürt sorununu çözer. Buna bir altıncı adımı eklemeye bile gerek yok. Sancar: PKK hesaba katılmalı Prof. Dr. Mithat Sancar (Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi): Kürt sorununun çözümünün bir proje çerçevesinde olması gerektiği açık. Ve bu proje PKK'yı mutlaka bir olgu olarak hesaba katmalıdır. Silahsızlanma kavramını önemsiyorum. Uluslararası hukukta da çok önemli bir kavramdır. İşte bu proje, silahsızlanma için örgütün yönetim ve militanlarını ikna edecek bir öze sahip olmalıdır. Ayrıca potansiyel militan ve üyeleri silahlı mücadele fikrinden de uzaklaştıracak bir yapıya sahip olması gerekir. Her şeyden önemlisi, Kürt sorununda belli bir çözüm niyetinin, samimi bir iradeyle devletin ve hükümetin yetkili ağızları tarafından açıkça dışa vurulması gerekiyor.
  9. Bunun suçlusu öcalan yada erdoğan değil,suçlu geçmişten buyana dini öcü gibi görüp halka din eğitimini yeterince vermeyen devlet yapısınındır,bugün okullarda din dersi sadece 1 saattir yani devlet dini yeterince öğretmiyor ve insanlarımız kulaktan dolma bilgilerle dini öğreniyorlar sonra ortaya şarlatanlar çıkıp dini kullanarak halkımızı sömürüyorlar,baktığınız zaman leninist kökenden gelen pkk'nında artık dini bu amaçla kullanmanın halkı etkilemek ve yanına çekmek için iyi bir araç olarak gördüğü açıktır.Bundan sonrası için yapılabilecek tek şey vardır oda dini halka devletin daha etkin bir biçimde öğretmesidir yoksa işler yine şeyhlere mollalara kalır ve biz ensonunda şeriatla yönetiliriz korkarımki....
  10. Ergenekon'suz Türkiye... Son iki aydır Ergenekon terör çetesine yönelik operasyonlar düzenleniyor. Peki hiç Ergenekonsuz bir Türkiye hayali kurdunuz mu? Son iki aydır Ergenekon terör çetesine yönelik operasyonlar düzenleniyor. Peki hiç Ergenekonsuz bir Türkiye hayali kurdunuz mu? Bunu hak ediyoruz... İşte çocuklarımıza bırakacağımız özgür ve huzur dolu Türkiye... Son zamanlarda Türkiye Cumhuriyet tarihinde hiç olmadık, çoğumuzun ihtimal dahi vermediği gelişmeler yaşıyoruz: Türkiye, İttihat-Terakki"nin devamı olan derin devlet yapısı tasfiye ediliyor? Şimdi 12 Mart"ın önde gelen komutanlarından Memduh Ünlütürk"ün 27 Mayıs 1960 darbesinden kurulduğu söylediği bu devlet üstü derin yapının olmadığı bir Türkiye"yi düşleyelim hep beraber? Düşlerimize de ket vuramazlar ya? İşte Ergenekon"un olmadığı bir Türkiye: 1-Mesela en başta 10 yılda bir darbe olmayacak, 2-Kimse darbe planları yapmayacak; yaparlarsa planı ortaya çıkartan gazeteciler değil, planlayıcılar yargılanacak? 3-Askeri vesayet sistemi son bulacak? 4-Kürt sorunu çözümsüzlük sarmalından kurtulup memleketimizde barış rüzgarları esecek, Kürt kardeşlerimiz haklarına kavuşacak. 5-Başörtülü öğrencilerimiz özgürce eğitimlerini alacak, mesleklerini rahatça icra edecekler. Kimse onlara öcü gözüyle bakmayacak? 6-Köylülere toplu dışkı yedirenler terfi etmeyecekler. 7-Haksız itibar sahiplerinden itibarları geri alınacak? 8-İşkenceler olmayacak, işkenceciler yargılanacak... 9-Gayri-Müslim vatandaşlarımız özgürce ve eşitçe bizle birlikte yaşayacaklar. Yargı eliyle el konulan malları geri iade edilecek. 10-Rahipler öldürülmeyecek, Hristyanlık inançlarını yaymaya çalışan insanların boğazları kesilmeyecek? 11-Aleviler özgürce ibadet edecekler, kendilerini gizlemek zorunda kalmayacaklar. 12-Maraş, Sivas, Çorum, Gazi olayları gibi katliamlar tekrarlanmayacak? 3-Hrant Dink"ler, Uğur Mumcular, Musa Anter"ler, Abdi İpekçiler ve diğer gazeteciler, aydınlar fikirlerinden dolayı yargılanmayacaklar, sokak ortasında gündüz vakti öldürülmeyecekler? 14-Provokasyonlar, linç girişimleri, faili meçhul cinayetler olmayacak, geçmişteki cinayetlerse aydınlanacak? 15-Çatışmalarda gençlerimiz hayatlarının baharında ölmeyecek. Annelerin, babaların yüreği yanmayacak artık. Çocuklar yetim, kadınlar dul kalmayacak? 16-Artık birbirimize sağır olmayacağız. Yanı başımızdaki komşumuzun acısına duyarsız kalmayacağız? 17-Kimse dilinden, dininden, etnik kimliğinden, düşüncelerinden, cinsiyetinden, cinsel tercihlerinden dolayı dışlanmayacak, zulüm görmeyecek? 18-PKK ile savaş son bulacağı için çatışmalara harcanan trilyonlarca para, eğitime, sağlığa, altyapıya harcanacak. Refah seviyesi artacak, gelir dağılımı adaleti düzelecek. 19-Kıbrıs"ta iki halk barışacak? 20-Artık komşularımızın hepsine düşman gözüyle bakmayacağız. Dış politikada daha etkin ve saygın bir ülke olacağız. 21-Biz devlet için değil, devlet bizim için var olacak. Ne devlet vatandaşlarının %90"ına potansiyel suçlu diye bakacak, ne de vatandaş devletten korkacak. 22-Hukuk, devletin vatandaşa karşı kendini korumak için kullandığı bir silah olmaktan çıkıp, adaletin sağlandığı gerçek bir hukuk olacak. 23-Partiler, dernekler kapatılmayacak? 24-367 saçmalıklarına maruz kalmayacağız? 25-Eylemlerimizde, mitinglerimizde polis dayağı yemeyeceğiz. 26-Ergenekoncular kendi adamlarını kendileri vurup ortalığı kasıp kavuramayacaklar. 27-Danıştay saldırısı, Şemdinli, Susurluk gibi aydınlatılmamış kirli vakalar olmayacak. 28-Türkiye hem Doğu"ya, hem Batı"ya örnek olacak. Arada köprü olmanın avantajlarını ve güzelliğini yaşayacak?. Kısacası, Ergenekon çetesi çökertilirse, bu topraklara ve burada yaşayan insanlara layık bir siyaset ve devlet yapısı olacak? Farklılıklarımızla özgürce huzur içinde birlikte yaşayacağız. Yani bahar gelecek memleketimize? Çocuklar ölmeyecek, şeker de yiyebilecekler?
  11. Bunun adı gerçektende sadece yaygaracılık bu ülke bölünmez (kürtlerden yana) çünkü kürtler ayrı devlet talebinin yanlış yol olduğunu anladılar bu tür açıklamalar halkın içine korku salmak ve halka daha fazla sözüm ona milliyetçilik sokmak maksatlıdır tek ülke çatısında eşit haklarla ölesiye kardeşçe yaşamaya hazırız.
  12. ''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Güncel Konular
    Sayın diyarbakırlı ben o yazıyı yayınlarken devletin içine sinmiş yanlışlar yaparak kürtleri devlet düşmenı haline getiren insanların yanlışlarını göstermeyi amaçlamıştım,ancak iki terör arasında kalmak deyişiniz hoş değil,devlet kadrolarında yanlış işler yapanlar olabilir bu devletin kurumlarını terörle bağdaştırma hakkını vermez bize,bizim amacımız türk kardeşlerimize olayları doğru bir şekilde anlatarak onların bu şoven militaristlerin yaptıklarını görmelerini sağlamaktır lütfen buna dikkat edelim...
  13. Haklısınız hocam bizim boşboğazlılığımız işte,devletin bekaası için hertürlü ezilmeyi sineye çekmeliyiz yoksa bizi yöneten zümrenin kadrolaşmış elemanları..... neyse anladın sen onu
  14. Bugün Kürt sorununun demokratik çözümü için ortam vardır. Halk, artık çatışma istemiyor. Kürt toplumunun temsilcileri artık silahlı mücadelenin çözüm olmadığını ifade ediyor. Cumhurbaşkanı Gül, 'Artık asker dahil hiç kimse bu iş silahla biter demiyor' ifadesini kullanıyor. Bölgede görev yapmış emekli generaller, Kürt sorununda yapılan yanlışları anlatıyor. Şimdi, Kürt sorununda çözümü konuşmanın ve üretmenin vaktidir. Çözüm için ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal boyut birlikte ele alınmalıdır.Bırakın bu sorunu ve varlığımızı reddenler reddetmeye devam etsinler onlar kendilerini kandırırlar ancak eninde sonunda öyle yada böyle nasılki kürtçe konuşmak ben kürdüm demek suçtuda bugün yavaş yavaş suç olmaktan çıkıyorsa bizler bütün haklarımızı alana ve bu ülkede türklerle eşit hak ve hürriyete sahip olana kladar mücadelemize devam edeceğiz,buna birileri çıkıp bölücülük diyecek yine ama bu bölücülük değil pekiştiriciliktir bölücülük var olan gerçeği yok saymak ve bu gerçeğin sahiplerini yabancıların oyununun bir parçası olmaya itmektir daha sonrada dönüp kürtler terörist örgüt kurdu diye şikayet etmektir....
  15. ''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Güncel Konular
    Bir milletvekilinin kürtçe olarak bana su getirin demesi onun ve partisinin suçlanma sebebi sayılyorken bu insanların newrozu kabullenmelerini beklememeliyiz zaten,ancak ben tüm türkiyeye yayılmaya çalışılan o faşizan milliyetçilik dalgasının başarısız olacağı kanısındayım çünkü bizi birbirimize bağlayan ırki özelliklerimiz değildir....(ANLAYAN ANLADI)
  16. ''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Güncel Konular
    Baran diye bir çocuk olsun. Dağda koyun otlatsın baran. keçileri davarları olsun. tek geçim kaynağı hayvancılık olsun, evi mezranın ortasında mezar kelimesine yakın. 1995 olsun yıl. baran 9 yaşında olsun. okula gidemesin. zaten okul ötede. zaten okul uzakta. olsa da öğretmeni yok. terör belası denmiş. baran’ın mezrası her yere uzak zaten. günün birinde 10 haneli mezraya eli kaleşli adamlar gelsin. dişleri dökülmüş, gözleri kanlı. silahı doğrultsun baran’nın babasına, yemek istesin. bu gece buradayız desin. baran’ın babasının he demekten başka şansı mı var ? he diyecek. adamlar kendi dilini konuşuyor anlamadım mı diyecek ? Ertesi gün bu kez yeşiller giymiş bir grup adam gelsin mezraya. “nerede lan sakladıkların” desin baran’ın babasına. baran’ın babasının adı da mehmet olsun ironi ya. “ne bileyim, silahı doğrultular, bir koyunumu kestiler, kavurdular, koyunum gitti beyim, biliyorsanız siz söyleyin” desin. Mehmet’in kafasına silah dayansın. taze tezek var orada, önce burnu sokulsun o tezeğe sonra yedirsinler tezeği zorla. “geldiklerinde seni vursalar da vermeyeceksin lan istediklerini” desinler. baran’a iki tokat atsınlar. annesi ağlasın tek kelime türkçe de bilmez. neyin ne olduğunu da anlamaz. Bir hafta sonra yine gelsin kaleşli adamlar. mehmet “olmaz” desin, dinleyen kim. silahı dayadılar başına. can tatlı, 25 başlık sürüden bir koyun daha gitti işte. İki gün sonra yine geldi yeşil giymiş adamlar. bu kez zorla çıkardılar mehmet’i ailesini evden. mezrayı yakıyorlar. “nereye gideriz beyim” diyor mehmet. dinleyen kim ? “*******”, “kanı bozuk teröristler” diyorlar sadece. mehmet’in dedesi kurtuluş savaşında şehit düşmüş. mehmet terör kelimesinin anlamını bile bilmiyor. tek bildiği, evi bildiği yeri yakanın devlet olduğu. Diyarbakır’a gittiler. kalan koyunları inekleri satıp bir gecekondu diktiler. baran gelmiş 12 yaşına okul görmemiş. hap,esrar, barbut başka bir şey yok. baba işsiz. anne el emeği göz nuru dantel satıyor. baran çalıyor, aile yemek yüzü görüyor. 18 yaşında baran, askere alıyorlar. gidiyor ne yapsın. kendi evini yakan adamların arasında bir yabancı. kırık dökük türkçesi. okuma yazma öğretiyorlar önce baran’a o kadar da kötü değil belki bu adamlar diyor. bir gün annesini arıyor baran. parası yok ama aylığı var. iki jetonu var sesini duyacak. komşularını çaldırıyor iki defa aralıklı. jeton gitmesin diye. annesini çağırıyorlar. telefonun işi ne evlerinde. annesi açıyor telefonu. kürtçe konuşuyor baran, neyce konuşacak. annesi bilmiyor ki başka dil. bir asker görüyor komutana gidiyor direkt. telefonun ahizesini kafasında kırıyorlar baran’ın, bir hafta dayak atıyorlar her gün. bir ay discoda kalıyor. bitiriyor askerliği, açlıktan nefesi kokarak geri geliyor evine. Baba var ama yok, esrardan gözleri gitmiş. kız kardeşlerinden birini 50 yaşında bir adama satmışlar. başlık için 14′ünde kınalı kuzu. evde ekmek yok. kardeşlerinden biri istanbul’da ne eder bilinmez. evden kaçan kızlardan biri eve para gönderiyormuş, nasıl yolladığı belli değil. aslında belli de belli değil konduramıyorlar. yan komşunun kızını severdi baran gizliden, kız işe çıkıyor polisle, askerle, ilkokul öğretmeni ile. baran ölmüş baran bitmiş. hala isyan etmemiş. Sonra çocukluk arkadaşlarından birinin ölüm haberini alıyor baran. dağda çatışırken ölmüş. baran zaten ölmüş. gitmiş taş atıyor yeşile, maviye. baran zaten çoktan ölmüş. yaşamamış baran. Terörist dediklerinizden ********* dediklerinizden birinin hikayesi bu. belki onunun, belki bininin. hep söylüyorum orada yaşayan çoğunluk hala devlete bağlı ise bu o adamların yüceliğindendir. söyleyin bana baran ne yapsın ?
  17. ''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Güncel Konular
    Zaten sayın kaplan-200 sizin onaylamanızı beklemiyorum görüşlerimi inkarcı ve imhacı yapıyı savunuyosunuz...Ayrıca bu işin tek suçlusu geçmişteki siyasetçilerimiz değildir şu andaki siyasetçilerimizdirde ve eğer gerçekten bu sorunun çözümü yanlısıysanız lütfen bu sorunun sizce nasıl çözüleceğini söylermisiniz....
  18. ''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Güncel Konular
    işte gerçek yüzleri Basının ******* Diyarbakır uzantıları! Olaysız Diyarbakır Newroz'unu İstanbul Basını ve Diyarbakır uzantıları öyle bir es geçtiler ki ! Diyarbakır'da yaşanan en küçük bir olayı günlerce ekrana taşıyan medya, yüz binlerce kişinin coşkuyla kutladığı Newroz Bayramı'nı görmezden geldi. Kutlamaların olaysız geçmesi nedeniyle Diyarbakır'daki coşkuyu Samanyolu ile Kanal 7 televizyonları dışında haber yapan kurumun olmaması dikkat çekti. Diyarbakır Yeniköy Mezarlığı bölgesindeki kutlamaları yabancılarla birlikte yüze yakın basın mensubu izledi. Ancak günler öncesinden tahmin edilen olaylar çıkmayınca, kutlamalar da ulusal televizyon ve gazeteler yer almadı. DİYARBAKIR'DA SÖZDE ULUSAL BASINA HABER GEÇEN DİYARBAKIR MUHABİRLERİ YILLARCA DİYARBAKIR'I VE DİYARBAKIRLIYI 'TERÖRİST' İLAN EDEN VE ' SEYRANTEPE VAROŞLARINI EKRANLARA TAŞIYANLAR ÜSTÜNE DE MUSA ANTER ÖDÜLLERİ VERİLENLER OLAYSIZ VE BAYRAM HAVASINDA GEÇEN NEWROZ İÇİN GIKLARI ÇIKMADI. ***************, İNSANIMIZIN GÖZLERİNİN İÇİNE BAKA BAKA İNSANIMIZLA DALGA GEÇEN DİYARBAKIR UZANTILARI İLE İSTANBUL MEDYASININ ARTIK KİME VE NEYE OYNADIKLARINI GÖRMELERİNİ TEMENNİ EDİYORUZ! sonrada çıkıp niye batıdaki insanlarımız doğudakileri terörist görüyo diyoruz al nedeni bu işte....
  19. ''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Güncel Konular
    Newroz’un tarihsel kökenine inildiğinde günümüzden yaklaşık 4350 yıl gerilere dayanan bir geçmişinin olduğu görülmektedir. Bu dönemde Gutilerin tapınaklarda Zagmuk adında bir bayram yaptıkları bilinmektedir. Zagmuk da ‘Yeni gün’ anlamındadır. Zagmuk bayramı törenlerinde ateşler yakılır ve kral halkın arasına girer. Daha sonraki yüzyıllarda Zagmuk geleneğinin Zerdüştlükte de ortaya çıktığı görülür ve bu tören gelenekleri Gutilerden sonra Hurriler, Kassitler, Mitaniler, Urartular ve Medler zamanında da korunur. Bugün Newroz efsanesi olarak bilinen ve özgürlük tutkusuyla bütünleşmiş olan Demirci Kawa efsanesi şöyledir: Bundan çok eski zamanlar öncesinde, daha yeryüzünde kimsenin olmadığı dönemlerde Zervan isimli tanrının iki oğlu olmuştur. Birinin adı Hürmüzdür ve bereket ve ışık saçan anlamına gelmektedir. Diğerininki ise ise Ehrimandır ve kötülük ve kıtlık saçan anlamındadır. Fırat ve Dicle’nin yaşam bulduğu, AhuraMazda’nın kutsadığı topraklarda Hürmüz hep iyinin ve uygarlığın temsilcisi, Ehriman da onun karşıtı olmuştur. Hürmüz, dünyada kendisini temsil etmesi için Zerdüşt’ü gönderir ve yüreğini sevgi ile doldurur. Zerdüşt ise buna karşılık oğullarını ve kızlarını Hürmüz’e hediye eder. Ehriman bu durumu kıskanır ve yüzyıllar boyunca sürecek olan iyilerle savaşına başlar. Tüm iyilere, Zerdüşt’ün soyuna ve iyiliklere Medya coğrafyasındaki yaşamı çekilmez bir duruma getirir. Ehriman bazen gökten ateşler yağdırır bazen fırtınalar koparır ve iyiliğe ve iyilere hep zulm eder. En sonunda da içindeki nefreti ve kötülük zehrini zalim Kral Dehak’ın beynine akıtır ve onu bir bela olarak Asur ve Med halkının üzerine salar. Dehak’ın bildiği tek şey kötülük etmektir. Zalim Dehak halkının kanını emerken beynindeki zehir bir ura dönüşür ve onu ölümcül bir hastalığın pençesine düşürür. Dehak acılar içinde kıvranırak yataklara düşer ve hastalığına bir türlü çare bulanamaz. Dönemin doktorları acılarının dinmesi ve yarasının kapanması ve hastalaığıjnın iyileşmesi için yaraya genç ve çocukların beyinlerinin sürülmesini önerirler. Böylece kürtlerin yaşadığı coğrafyada aylarca hatta yıllarca süren bir katliam başlar; her gün zorla anne babalarındna alınan iki gencin kafası kesilip beyinleri merhem olarak Dehak’ın yarasına sürülür. Bu katliam sürerken, sıra Med halkının çocuklarına gelir. Gençler öldükçe Fırat’ın, Dicle’nin, Mezrabotan’ın hali perişan ve içler acısıdır. Halk çaresiz ve güçsüz düşmüştür. Gençler katledilirken sıra bir gün daha önce bu şekilde 17 oğlunu kaybetmiş olan Kawa adındaki demircinin en küçük oğluna gelmiştir Kawa, 20 Martı 21 Marta bağlayan gece sabaha kadar demir ocağının başında sabahlar ve oğlunu zalim Dehak’ın katlinden kurtarmak için çareler düşünürken imdanıdna göğün yedinci katındaki iyiliğin temsilcisi Hürmüz, Ninowa'lı Kawa'nın yüreğini sevgi ve umutla doldurur ve bileğine güç, aklına ışık verir. Ona Zalim Dehak'tan kurtuluşun yolunu öğretir. 21 Mart sabahı, gün doğdoğduğunda, Kawa oğlunu kendi eliyle Dehak’a teslim etmek ister ve zulmün ve kötülüğün kalesi olan Dehak'ın sarayına girer. Oğlunu zalim Dehak’ın huzuruna çıkarırken yanında getirdiği örsünü Dehak’ın kafasına vurur. Dehak’ın ölü bedeni Demirci Kawa’nın önüne düştüğü anda kötülüğün alevi Ninowa’da söner. Kısa sürede bütün Ninowa ve bölge halkı isyan eder ve ateşler yakarak saraya yürürler. Zulme karşı isyanı başlatan Kawa, demir ocağında çalışırken giydiği yeşil, sarı, kırmızı önlüğünü isyanın bayrağı, ocağındaki ateşi ise özgürlük meşalesi yapar. Ninowa cayır cayır yanarken meşaleler elden ele dolaşır, dağ başlarında ateşler yakılır ve kurtuluş coşkusu günlerce devam eder. Zalim Dehak’tan kurtulan halklar 21 Mart’ı özgürlüğün, kurtuluşun ve halkların bayramı olarak kutlar. Demirci Kawa; başkaldırı kahramanı, Newroz ise; direniş ve başkaldırı günü olarak tarihe geçer. biji newroz
  20. ''biji tirkiye'' şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    PEKİ YA SONUÇ NE OLDU? Kapatma davasının ardından halkın siyasi partilere olan bakışını anlamak adına Show Ana Haber seçim anketi yaptı. "Bugün seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?" şeklindeki sorunun yöneltildiği anket SMS yoluyla yapıldı. 264 bin 840 kişi oy kullanırken sonuçlar, canlı yayında Eyüp 4. Noteri 1. Başkatibi gözetiminde açıklandı. İddianameye tepki oylarıyla AK Parti'nin oyunu ciddi derecede artırdığı gözlendi. Ali Kırca, sonuçları açıklarken büyük bir şaşkınlık içindeydi. İşte o sonuçlar; AK Parti: 70 CHP: 18 MHP: 6 DTP: 4 BAŞBAKANIN NASIL BUKADAR OY ALIP BAŞBAKAN OLDUĞUNU Bİ HATIRLAYIN BAKALIM,NEREDEYSE HERGÜN ŞEYHLERLE ÇEKİLMİŞ FOTOLarı yayınlanıyodu.Demek istediğim şuki bu iddaname akp yi daha uzun süre iktidarda tutacak gibi görünüyor.
  21. ''biji tirkiye'' şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Taraf gazetesi AK Parti hakkındaki kapatma davasının önceden bazı kesimlerce bilindiğini öne sürdü. Dahası bir devalüasyon olacağını iddia etti. Sürmanşette yer alan haberde buna iki önemli dayanak gösterildi; Birincisi bir başyazıydı. İkincisi ise bir kendilerine gelen bir ihbardı. "Demokrasi için kırmızı alarm" başlığını atan Taraf, haberin spotunda kehanet iddiasını şöyle aktardı; "Birşeyler olacak" diye yazdıktan hemen sonra kapatma davası açılınca "aynı gazete"nin bu kez de "hukuk ve davaların yetmeyeceğini yazması yeni "kehanetin" de doğru çıkacağı endişesini yarattı." Söz konusu gazetenin adı belirtilmiyor. Ama biz açıklayalım; o gazete Cumhuriyet... Ve söz konusu yazı da gazetenin başyazarı İlhan Selçuk'un kaleminden çıkma. Taraf gazetesine göre o yazıyı kaleme alan İlhan Selçuk, davadan haberdardı. Yazı da tam o gün yani kapatma davasının duyurulduğu 14 Mart cuma günü yayınlanmıştı. Peki Selçuk ne yazmıştı? Taraf'ın kehanet iddiasına dayanak olan kısmı şöyleydi; "-Ne olacak? Bu gidişle birşeyler olacak... Ama, ben Cumhuriyet'e 'İslamcı AKP Devleti'nin el koymasını isteyen gazeteye şimdiden haber vereyim. Bir şeyler olduğunda sonuç düşündükleri gibi çıkmazsa, oturup mazlum rolünde ağlamasınlar." DEVALÜASYON İDDİASI Taraf gazetesinin ikinci iddiasına gelince. O da bir holdingin orta düzey yöneticilerinden birinin telefon ihbarına dayanıyor. İhbar şöyle; "Bir süre önce holdingin üst düzey yöneticileri bir toplantı yaparak bize "döviz rezervleriniz ne durumda? Size tavsiyem, döviz rezervlerinizi dolu tutun. Çünkü yaklaşın 20 gün sonra bir devalüasyon olma ihtimali yüksek ihtimal ve ülkenin nereye gideceği belirsiz" dedi.
  22. ''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: suheda başlık Güncel Konular
    O zaman neden mam celalin buraya gelmesine hangi yüzle gibi kötü bir tabir kullanılıyor?Neden bush-t geldiği zaman böyle bir tavır sergilenmiyor?oysa bush-t bu ülkeye en fazla zarar veren ve bu ülkeyi sömüren ülkenin başıdır,ayrıca bu yaşadığımız coğrafyada birbirne yarenlik edebileceğimiz tek halk TÜRK'ler için KÜRT'ler KÜRT'ler içinde TÜRK'lerdir başkasından bize fayda yoktur.Ayrıca sayın politika elbette düşmanlığı ne TÜRK'ler nede KÜRT'ler istemektedirler bizim düşman olmamızı isteyenler vardır bizim bu oyunları bozmamız gerekmektedir şu anda devletin yapısı tek millet tekdil diye diretmektedir oysa kürtler çok şey istememktedirler kürtleri pkkdan kurtarmanın yolu onlara özlüklerini doysıya yaşayabilecekleri bir TÜRKİYE sağlamaktır...
  23. ''biji tirkiye'' şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Şimdi halkın yüzde 47'sinin oyunu almış bir partiyi kapatmak halkına saygı duymamaktır zaten TÜRKİYE'yi bunca yıl boyunca azınlığın yönettiğini hepimiz biliyoruz.Yukarıda yazdığım iletiye cevaben bir arkadaşımız demişki halk halen sistemi benimseyemediği için bu partiye oy verdi.ozaman sormazlarmı adama halkın 90 yıldır benimsemediyse halen neden bu sistemde diretiyorsun yoksa egemenlik kayıtsız şartsız milletin değilmi???????
  24. TÜRK yada KÜRT denizlerin en büyük savaşı tam bağımsız TÜRKİYE için ve maalesef halen bunu sağlayabilmiş değiliz ve böyle giderse işimiz çoook zor...
  25. ''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: suheda başlık Güncel Konular
    Yorumlarınızı okuyunca şaşırdım gerçekten adamlar her fırsatta devlet değil federasyon olduklarını söylüyorlar ve türkiyeyi bir ağabey olarak görüyolar ama her ne hikmetse her söyledikleri çarpıtılıyor bakın size neçirvan barzaninin daha geçen gün yaptığı röpörtajı göstereyim. Talabani ve Barzani'nin partisine mensup hükümette de görevli üst düzey yöneticiler... Sayın Talabani'nin büyük bir iştahla önündeki kebapları yediğini görünce aklıma Çankaya Köşkü'ndeki yemek geldi. Büyük bir ihtimalle o akşam doymadan kalkmış olmalı Sayın Talabani!.. Başbakan Barzani ile yemekten sonra tekrar söyleşimize kaldığı yerden devam ettik. Pazartesi günü gazetemizde yayınlanacak olan söyleşiyi okuduğunuzda siz de göreceksiniz ki Neçirvan Barzani Türkiye'nin dostluğuna çok büyük bir önem veriyor. Öyle ki bölgesinde milyar dolarlık ihale alan Güney Koreliler'e Türk ortaklarla gelmeleri şartını koşacak kadar... "Türkiye bizim için büyük bir ağabeydir. Biz de kendimizi Türkiye'nin küçük kardeşi olarak görüyoruz" diyen ve Türkiye ile her türlü işbirliğine açık olduğunu içtenlikle ifade eden Neçirvan Barzani'nin sözleri umarım ön yargısız okunur. İnanıyorum ki Başbakan Barzani'nin yürekten söylediği sözler uygun bir karşılık bulduğunda Türkiye için de ziyadesiyle kazanımcı yeni bir sürece kapı aralayacaktır. Bu yeni süreç, Türk-Kürt düşmanlığını yaratmak isteyenlerin oyununu bozacak bir büyük entegrasyon sürecinin de önemli bir ayağı olacaktır. Başbakan Erdoğan doğru söylüyor: O bölgedeki insanlar bizim kardeşlerimiz. Onlarla ilişkilenmeyeceğiz de kimlerle ilişkileneceğiz?

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.