Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

''biji tirkiye''

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.105
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    95

''biji tirkiye'' tarafından postalanan herşey

  1. CHP’nin bir süredir beklenen “Kürt açılımı” Ankara’da devam eden kurultayın ikinci gününde Kürt sanatçılar Aynur Doğan ve Ciwan Haco eşliğinde geldi. CHP’nin Atatürk Spor Salonu'nda gerçekleştirilen 32’inci kurultayının ikinci gününde kurultay bildirgesi okunarak kabul edildi. Bildirgenin önemli bir bölümü de Kürt sorunuyla ilgili değerlendirmelere ayrıldı. Irak hükümetinin PKK’nin eylemlerini sürdürmesine son verecek iradeyi ortaya koyması gerektiğini belirten bildirge, şu ifadeye yer verdi: “Irak’ı işgal ederek uluslararası hukuka göre bu ülkenin güvenliğinin sağlanmasında sorumluluk üstlenen ülkelerin de PKK’yı Irak’tan tasfiye etme yükümlülüğü vardır.” Aynı cümlede “işgal, hukuk ve sorumluluk” kavramlarını biraraya getirme başarısını gösteren CHP, ABD’nin adını ağzına almaktan imtina etti. Hedef AKP olunca Bildirgede, Irak’ın federatif veya merkezi yönetim anlayışı içinde bütünlüğünü koruyan bir devlet olarak varlığını sürdürmesinin bölge barışı için önemli olduğu belirtilirken, “Kuzey Irak’ta yaşayanlar kardeşlerimizdir. Kuzey Irak, ‘Türkiye’ye dost bir ülkenin ülkemize komşu bir bölgesi’ haline dönüştürülmelidir” ifadelerine yer verildi. Bunun için yapılabilecekler ise şöyle tanımlandı: “’Ekonomik ve ticari ilişkilerin artırılması, Habur Kapısı’nın geliştirilmesi, yeni kapıların açılması, eğitsel projeler ve kültürel iletişimle her iki ülkedeki kültürlerin buluşturulması, bölgenin gençlerine Türkiye’de eğitim ve staj olanağı sağlanması, Anadolu’nun suyundan daha etkin olarak yararlanabilmeleri’ gibi projeler, askeri önlemlerden bağımsız olarak hayata geçirilmelidir.” CHP, Genel Başkanı Deniz Baykal’ın ağzından geçtiğimiz yıl Kasım ayında da benzer önerilerini dile getirmişti. O zaman da bir “açılım” olduğu yönünde kimi yorumlara neden olan bu ifadeler “kurultay yatırımı” olarak da değerlendirilmişti. Fakat özünde bu önermelerin de ABD’nin bölge için öngörülerinin dışına taşmadığı, “Barzanici çözüm” olarak kodlanan çerçevenin içinde kaldığına dikkat çekilerek bunların daha çok bölgede etkinliğini artırma ve “AKP’den daha iyisini yapabilirim” mesajı verme çabası olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilmişti. GAP’ı gaptırmam! Bildirgede, Güneydoğu Anadolu'da yaşamın normalleşmesi, ekonomi canlandırılarak mağduriyetlerin giderilmesi gerektiği de vurgulanarak, “Kürt sorunu özünde bir demokrasi ve kalkınma sorunudur” denildi. AKP iktidarının bölge ekonomisini felç ettiğinin belirtildiği bildirgede, “GAP sulama kanalları ile beraber, insani gelişme ve adaletli gelir dağılımı ilkeleri de dikkate alınarak bir sosyal entegre kalkınma projesi olarak hızla tamamlanmalıdır” denildi. Cumhuriyetin kurucularının etnik ve mezhepsel farklılıkları ayrışma nedeni değil, kaynaşma ögesi olarak değerlendirdiği ifade edilerek, “Devlet etnik kördür, devlete göre dini, ırkı, mezhebi ne olursa olsun eşit haklara sahip yurttaş vardır. Bu nedenle devletin kimseyi asimile etmeye hakkı yoktur. Kişisel kültürel haklar, temel insan hakkıdır. Bu haklar, kamusal alanın değil özel alanın olgusudur” denildi. Bildirge, Kürt sorununu “GAP sulama kanalları”yla çözülecek bir arıza olarak görerek aslında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “GAP için 12 milyar dolarımız var” sözleriyle özetlenebilecek “çözüm”ünden ileri gidememiş oldu. “Demokrasi ve haklar” ile neyin kastedildiğiyse bildirgenin devamında netlik kazandı. Şarkılar ve halaylar yetmiyor Bildirgede, “Her kökenden yurttaşın kendi ana dilini özgürce öğrenebilmesi, onu geliştirebilmesi ve kullanabilmesi için temel ve orta eğitimi ikame etmeyen, milli eğitim sisteminin kuralları çerçevesinde görev yapan özel kurumlar (kurslar, dershaneler) kurulabilmesi, geçerli genel kurallar çerçevesinde, kendi ana dillerinde, gazete, dergi, kitap ve diğer her türlü yazılı yayında bulunabilmesi, müzik, müzik kaydı ve bunların toplumla paylaşımını yapabilmesi, RTÜK'ün kuralları çerçevesinde, mevcut veya yeni kuracakları özel televizyon kanallarında veya özel radyolarda kendi anadillerinde yayın yapabilmesinin önünde mevzuattan veya uygulamadan kaynaklanan tüm engellerin kaldırılması” gerektiği görüşüne yer verildi. Çoğu zaten şu anda varolan hakları tekrar sıralayan bildirge bu şekliyle CHP’nin “açılımı”nda eksik olan noktayı da ortaya koydu: Sınıfsal değerlendirmelerden kesinlikle uzak duran, emperyalizmin adını ağzına almaya çekinen ve Kürt sorununu “biraz hak biraz parayla” çözülebilecek bir sorun olarak göstermeye çalışan CHP, bunun sonucunda da Kürt sorununda AKP’yle aynı zemini paylaşmaktan öte gidemedi. Aynı zamanda, emperyalistlerin bölgeye müdahale için bir enstrümana indirgemeye çalıştıkları Kürt sorunu için CHP’nin “ben daha işlevli olabilirim” mesajı vermesi CHP’nin içine düştüğü durum hakkında fikir vericiydi. CHP’nin kurultay bildirgesinde yer alan bu “açılım”a Kürt sanatçılar Aynur Doğan ve Ciwan Haco’nun şarkıları eşlik etti. Kurultayda çalınan “Keçe Kurdan” parçasının yer aldığı Aynur Doğan'ın albümü hakkında Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi Yedek Hakimliği tarafından “kadınları, dağlara çıkmaya teşvik etmek ve bölücülük yapmak” gerekçesiyle toplatma kararı alınmıştı.
  2. sorunun çözümünde takip edilecek siyasi yol haritası ile muhataplar ve üslup sorunudur. PKK ile açık veya örtülü her türlü münasebet red edilmekte; halkın oyuyla seçilmiş DTP ise PKK ile ilişkilendirilerek muhatap alınmamakta; Diyarbakır sivil toplum kuruluşları gibi heyetler ise resmi söylemin dışında bir söylemin dışında bir söylem geliştirdikleri için devre dışı bırakılmaktadır. Peki, DTP ve sivil toplum kuruluşları da muhatap alınmayacak ve onlarla da konuşulmayacaksa kiminle konuşulacaktır! Ülkenin son “30” yılını adeta bir “cehenneme” çeviren, 40 milyar dolara mal olan bu sorun nasıl halledilecektir. Peki, yılda 50 milyar dolar faiz ödeyen Türkiye, “salt ekonomik olarak” tanımladığı bu sorunun çözümü için “en önemli iş” denilen GAP sulama kanalları için gerekli olan 12 milyar doları niçin bulunamamaktadır! Dünyanın birçok ülkesi tarihlerinde böylesi çok önemli sorunlarla karşılaşmıştır. Sorunların çözümü ancak ciddi bir teşhis, soğukkanlı yaklaşım ve kapsamlı projelerle mümkündür. Tarihte günü kurtarmaya çalışmış hiçbir siyasetçi “bugüne” kalmamıştır. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ise bu konu ile ilgili fikirleri “gel – gitler” yaşıyor. 12 Ağustos 2005 günü Diyarbakır'da yaptığı konuşmada “Bu sorunun adı Kürt sorunudur, benim sorunumdur, ben çözeceğim. Devletlerde hata işler, gerektiğinde halkından özür diler" diyen Başbakan bir müddet sonra Rusya'daki bir Kürt vatandaşın sorun ile ilgili sorusuna “sorun yoktur diye düşünürsen sorun olmaz” diye cevap vermişti. Diyarbakır Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileriyle yaptığı toplantılarda sorunu “salt ekonomik sorun” olarak tanımlamıştı. Kürt sorunun sadece, salt bir ekonomik sorun olduğu görüşüne katılmak mümkün değildir. İran, Suriye ve Türkiye siyasetlerini yıllardır meşgul eden; sadece Türkiye'de son 30 yıl içerisinde 40 bin insanın hayatına mal olmuş; başta ABD, Avrupa Birliği, Rusya gibi dünya siyasetine yön veren güçlerin gündemine girmiş bir sorunu “salt ekonomik bir sorun” olarak nitelendirmek imkânsızdır. “Salt ekonomik sorunu” çözmek için Doğu ve Güneydoğu'da 150 bin kişilik bir askeri güçle, 70 bin kişilik bir korucu ordusunun bulundurulması da izahı güç bir konudur. ALTAN TAN
  3. Burayı teksas zannediyolar,eğer bu ülkeyi seviyo olsalardı bu ülkenin polisinin,askerinin varolduğunu ve eğer suç teşkil eden birileri varsa onları yakalamanın polis ve askerlere düştüğünü yargılama ve ceza verme yetkisininde mahkemelerde olduğunu düşünürlerdi.Kimse kusura bakmasın bu vatanseverlik değil vatan hainliğidir.Bu ülkenin askerine,polisine,yargısına saygısızlıktır...
  4. Başbakan Erdoğan grup toplantısında 1 Mayıs'ı kutlamak isteyen emekçi kitleleri provokatörlükle suçlamış ve "ayaklar baş olursa kıyamet kopar" gibi son derece densiz bir söz sarf etmiştir. Demek ki, dünkü Bakanlar Kurulu toplantısında hükümet üyeleri birbirlerini "bunlara yüz vermeye gelmez", "ayak takımına taviz yok" türünden sözlerle doldurmuş, ağzından çıkanı kulağı duymayan Başbakan da bu ortamdan cesaret almıştır. Bir mankenin "çobanla benim oyum bir mi" sözünden pek alınmışa benzeyen AKP'liler, işçi ve emekçileri ayak, kendilerini ise baş olarak görüyorlar. AKP'nin yöneticileri arasında çoban olmadığı gibi, tek bir işçi, yoksul köylü de bulunmamaktadır. Buna karşın işçiler, köylüler bu ülkenin bütün yükünü sırtlarında taşımaktadırlar. Varsın Başbakan Türkiye'nin gerçek sahiplerine "ayak takımı" desin! Biz de kendisine diyoruz ki, ayakların böyle bir başa ihtiyacı yok. Ayakların baş olacağı ve memleketi AKP ve benzerlerinden kurtaracağı günler yakındır. Başbakan'dan ricamız, 1 Mayıs günü İstanbul'a yakından baksın, ayakların nasıl baş olacağını görsün.
  5. Kardeşlerimize ALLAH'tan rahmet diliyorum ve bundan sonra kardeşlerimizin toprağa düşmemesi için sağüduyu ve diyalog içinde bu sorunun çözümlenmesini temenni ediyorum... TÜRK KÜRT KARDEŞTİR VATANIMIZ TÜRKİYEDİR....
  6. Bayramın ülkemize birlik,beraberlik,mutluluk getirmesi ve daha aydınlık çocuklar yetişmesi dileğiyle 23 NİSAN KUTLU OLSUN...
  7. -1 MAYIS'IN TATİL OLDUĞU ÜLKELER- -Avrupa (Toplam 43 ülke): Almanya, Andora, Arnavutluk, Avusturya, Belçika, Bolerus, Bosna Hersek, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hırvatistan, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Karadağ, Letonya, Liechtenstein, Litvanya, Luksemburg, Macaristan, Makedonya, Malta, Moldova, Monaco, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Rusya, San Marino, Sırbistan, Slovakya, Slovenya, Ukrayna, Yunanistan,-Asya (Toplam 30 ülke): Ermenistan, Bahreyn, Bangladeş, Kamboçya, Çin, Doğu Timor, Hong Kong, Hindistan, Endenozya, Irak, Filistin, Kazakistan, Kırgızistan, Laos, Lübnan, Malezya, Myanmar (Burma), Nepal, Kuzey Kore, Pakistan, Filistin, Filipinler, Singapur, Güney Kore, Sri Lanka, Suriye, Tayvan, Vietnam, Yemen, Japonya, Amerika (Toplam 21 ülke): Arjantin, Bolivya, Şili, Kolombiya, Ekvator, Guyana, Paraguay, Peru, Surinam, Uruguay, Venezüella, Küba, Belize, Costa Rika, El Salvador, Meksika, Honduras, Nikaragua, Panama, ABD, Kanada. -Afrika (Toplam 38 ülke): Cezayir, Angola, Benin, Botswana, Burkina Faso, Burundi, Çad, Kongo, Mısır, Eritre, Etiyopya, Gabon, Gambia, Gana, Kenya, Lesato, Madagaskar, Malawi, Mali, Marutanya, Fas, Mozambik, Namibya, Nijer, Nijerya, Raunda, Senegal, Somali, Güney Afrika, Swaziland, Tanzanya, Togo, Tunus, Uganda, Batı Sahra, Zambia, Zimbabwe -Okyanusya (Toplam 3 ülke): Avustralya, Yeni Zelanda, Vanatu.
  8. “Değişikliğe bakıyorsunuz, tam bir komedi. Değişiklikle, bu ülkenin aydınları, yazarları, düşünürleri 301 soruşturmalarından kurtulmuş mu olacak? Yargılamalar bitecek mi? Hayır... 301’i allayıp pullayıp geri satacaksınız. Bu utanç abidesi yerinde kalmaya devam edecek. İşte AKP’nin demokrasiden anladığı budur, demokratlığı bu kadardır”
  9. Güzel ülkemizi parsel parsel yabancılara satan akp işçiyi emekçiyide sömürmekten çekinmiyor... AKP öncülüğünde akıl almaz boyutlara ulaşan sermaye saldırısı, işçi sınıfının en temel varlık koşullarına kast ediyor. AKP'nin pazarlık kozu yapmaya çalıştığı, ancak ondan bile ikiyüzlüce vazgeçtiği 1 Mayıs, işçi sınıfının henüz kaybetmediğini göstereceği ve kazanacaklarını dile getirdiği gün olacak. AKP'nin emek ve dayanışma sözcüklerini telaffuz ederken kaybetmeyi tercih ettiği "mücadele"nin hakkını vererek. Emperyalizm ve sermaye sınıfının desteğini arkasına alan AKP hükümeti, işçi sınıfına yönelik en kapsamlı saldırı olan sosyal güvenlik düzenlemelerinin ardından, 1 Mayıs’la birlikte tahakkümünü perçinlemek istiyor. İşçi sınıfını köleleştirmek yolunda gerçekleştirdiği düzenlemeleri nefes almaksızın sürdüren AKP, 13-14 Mart’ta yükselen emekçi sesinden korktuğu için olsa gerek, pazarlık kozu niyetine öne sürdüğü “1 Mayıs tatili”ni geri çekti. Zaten kendisine ait olan 1 Mayıs’ı bir hediye olarak beklemeyen işçi sınıfı, AKP’nin bugüne kadar açılan “bombalı” paketlerini iyi tanıyor. AKP paketlerinden güvencesizlik, gasp ve mezarda emeklilik çıkıyor. AKP’nin paketleri, 1 Mayıs’ta sahibine iade edilmeyi bekliyor. AKP, sosyal güvenlikte yıkım istiyor AKP’nin sonunda tamamlayarak Meclis’ten geçirdiği Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası (SSGSS), işçi sınıfına emekliliği mezarda yaşamayı vaat ediyor. Ortalama yaşam süresinin düştüğü Türkiye’de, emekli olabilecek küçük bir kesimi ise boyutları arttırılmış bir sefalet bekliyor. Bebeklerin süt parasına göz diken, “paran kadar sağlık” ilkesini yasalaştıran, yıpranma hakkını ortadan kaldıran SSGSS, oldu bittiye getirilmeye çalışılıyor. AKP’nin 1 Mayıs korkusunun temelinde ise, SSGSS’ye karşı emekçi sesinin yükseldiği 13-14 Mart günleri yatıyor. Kısık sesle “SSGSS’ye karşı 1 Mayıs tatil” diyen AKP, emekçi korkusunu üstünden atamadığı için bundan çark etti. Yasa geçtiği halde korkusu geçmeyen AKP, bu kez 1 Mayıs’ı bastırarak SSGSS’yi yola koyacağını sanıyor. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, 1 Mayıs’a katılanları “kötü niyetlilere” karşı uyararak kötü niyetini gizlemey çalışıyor. SSGSS’ye karşı mücadelenin henüz bitmediğini göstermek için, AKP’ye karşı en güçlü sesin tam da 1 Mayıs’ta yükseltilmesi gerekiyor. İstihdam paketi işsizlik kokuyor AKP “Ekonomi büyüdü” safsatasıyla oy isterken giderek yükselen işsizlik oranları, AKP’nin ekonomiyi patronlar lehine büyüttüğünü gösteriyor. Her dört insandan birinin işsiz dolaştığı Türkiye’de gündeme gelen istihdam paketi, patronlara sigorta vergi indirimi sunmaktan başka bir içerik taşımıyor. Daralan kârlarını 5 puanlık sigorta prim indirimiyle telafi etmeye çalışan patronların en son düşünecekleri şeyin istihdam olacağı biliniyor. 1 Mayıs, işçi sınıfının bir parçası olan işsizlerin de AKP’ye karşı mücadele günü olarak öne çıkıyor. “Fon”lar sömürünün yeni biçimi “İşsizlikle mücadele için” İşsizlik Sigorta Fonu’nu sermayeye devretmenin yollarını arayan AKP, bu kez de Kıdem Tazminatı’nı fona bağlamayı amaçlıyor. Kıdem Tazminatı Fonu, patronun işçi ücretlerinin yüzde 3 oranındaki payını her ay fon hesabına aktarması ile oluşacak bir havuz olacak. Fonun yönetimi, bireysel emeklilik şirketlerine verilecek. Hangi bireysel emeklilik şirketinin seçileceği ise patronun isteğine bağlı olacak. İşçiler eğer seçebilirse, kendilerine ait olarak biriken paranın bireysel olarak hangi hesaptan işlem göreceğini belirleyecek. Bireysel emeklilik fonlarında işçini parası ne kadar birikmişse sistemden çıkarken o kadar parayı alabilecek. Özel sisteme devredilen fon, başka patronları zengin ederken, akıbeti de belirsizliğe terk edilecek. Ayrıca kıdem tazminatının büyüklüğü de son ücret üzerinden değil, ortalama ücret üzerinden hesaplanacak ve işçi büyük hak kaybına uğrayacak. AKP’nin “istihdam paketi”yle birlikte gündeme getirmekten çekindiği Kıdem Tazminatı Fonu’nun, “sıradaki” olduğu biliniyor. Paralılaşmaya ve özelleştirmelere karşı 1 Mayıs’a İktidarı boyunca kamu mülkünü satmayı düstur edinen AKP, satacak bir şey kalmayınca köprü, otoyol ve ormanları gözüne kestirdi. Ormanları satışı ile eğitim ve sağlığın paralı hale gelmesi arasında ise, çok yakın bir ilişki bulunuyor. Kamusal olan her şeye savaş açan AKP, hayatın da satılık olmasını istiyor. 1 Mayıs, kamu düşmanı-tüccar AKP’ye karşı ülkeye ve insan onuruna sahip çıkmanın tek adresi oluyor. www.sol.org'tan alıntıdır...
  10. Teşekkür ederim kgürleyen ancak sorun sadece bukadar değil kürtler türk adı altında değil kürt adı altında ancak tek türkiyede yaşamak istiyorlar,dillerini konuşmak,öğrenmek,öğretmek,geliştirmek,araştırmak vs.bu talepler doğru şekilde takip edildiği sürece bize bölünme değil daha fazla birleşme sağlayacaktır.Örneğin bir kürt kürtçe müzik dinleek istediğinde ne yapıcak türkiyede kürtçe yayın yapan tv yok radyo kısmen var mecburen pkk yanlısı yayın yapan mmc yada roj tvyi izliyor ordaki her iki şarkıdan enazından biri pkk propagandası dolu oluyor,zaten yıllarca hizmet götürülmemiş eğitim verilmemiş olan insanlarda bunlardan etkilenip devletin gerçekten kürt halıkının düşmanı olduğunu zannediyorlar,örneğin hatırlarsınız geçenlerde polislere taş atan çocuklara bir muhabir neden taş attığını sormuş çocuklarda polisler bizim düşmanımız demişlerdi,onların elindeki oyuncaklar alınmadıkça onlar bu ülkeyi maalesef karıştırmaya devam edeceklerdir...
  11. Sevgili kardeşlerim TSK pkkyı her halikarda yenmiştir bundan hiçbirimizin şüphesi yoktur,ancak bunda kürt asıllı vatandaşlarımızın pkkya destek vermemeleride bir etkendir bunuda unutmamak gerekir,bugün pkkya destek verenlerde neden destek vermiştir bunun analizini iyi yapıp bu nedenleri ülkemizin birlik ve beraberliğine zarar vermeyecek şekilde ortadan kaldırmamız gerekmektedir.AYSEL TUĞLUK şöyle dedi veya böyle dedi bugün 15-20 milyon kürt asıllı vatandaşımız yaşıyor TÜRKİYE'de bunlar eğer bölünmeyi isteseydi bu gerçekleşirdi,eğer halen birlikteysek bizim bunu değil türk kardeşlerimizle birlikte yaşamayı tercih ettiğimiz ortadadır,bugün biri bana çıkıp deseki(ben kürdüm) ayrı bir kürt devleti kurucaz buna ilk ben karşı çıkarım bizim türklerle türklerinde bizimle bir sorunu yok ve bu üğlkenin her şehri bizim şehrimiz bayrağı bizim bayrağımız. Sistemde yanlışlıklar var olabilir ancak bu oturup konuşularak siyasi ve demokratik yollar çerçevesinde konuşulması gereken bir konudur,yoksa her itirazı olan her haksızlığa uğradım diyen eline silahı alıp dağamı çıksın?
  12. DTP'li Sırrı Sakık, mitingde Kürtçe olarak "Ji min re avê bînin" (Bana su getirin) dediği için hakkında soruşturma açıldı. İşte paylaşım ve kardeşlik anlayışı bu heralde,bu adam pkkyımı övmüş hayır apoyumu hayır kendi anadilinde su7 istemiş ve bu onun hakkında soruşturma vesilesi olmuş beyler lütfen biraz mantıklı olun lütfen...
  13. Sayın efendi türkler siz çıkıp ne mutlu türküm diyene derseniz banada ne mutlu kürdüm diyene deme hakkı doğar oysa ne mutlu türkiyeliyim deseniz bende gururla ne mutluki türkiyeliyim derdim.(HOŞ BEN ZATEN HER TÜRLÜ MİLLİYETÇİLİĞE IRKÇILIĞA KARŞIYIMDA AMA TÜRKİYELİ DEDİNİZMİ IRK DEĞİL HEPİMİZİ KAPSAR)
  14. Sayın politika federasyon yada muhtariyet yada özerklik bölünme değildir merkez TÜRKİYE CUMHURİYETİDİR bu nerkeze bağlı kendi içişlerinde serbest bir bölgesel yapı demektir,zaten kürtlerin böyle bir talebi olsa onlarda ATATÜRK'le birlikte saf tutmazlardı öyle değilmi? Ama diğer biryandanda kendilerine bağımsızlık teklif edilirken (ingilizler tarafından) neden ATATÜRK'le türk adı altında birleşip savaşsınlar ve daha sonra isyan çıkarsınlşar bunun mantığı varmıdır?
  15. sayın politika bu kanıtlar bir gazete alıntısı falan değildir,bunlar atatürk'ün el cezire komutANLIğına yazdığı yazıdır,ama ben size imkan olsa ATATÜRK'ü canlandırsam getirsem ve oda bunları doğrulasa nafile,çünkü sizin fikirleriniz okadar sabitleşmişki tıpkı bir duvar gibi ama eğer o duvarı aşıp ardına bakarsanız gerçekleri görebilirsiniz...
  16. hem türk milliyetçileri hem kürt milliyetçileri için aynı fikirdeyim
  17. BELGE :1 İKİ HALKI ÇARPIŞTIRAN HAİNDİR! Mustafa Kemalin, 17 Eylül 1919 günü, İstanbuldaki Senato Üyesi Fuat Paşaya gönderdiği mektuptan:...Bu Başbakanın (Damat Ferit) cinayetlerine ortak olan İçişleri ve Savaş İşleri Bakanları da ulusun sesini boğmak, yasal bir toplantısını (Sivas Kongresi) tanımamak, Kürtü Türkü birbirine düşürerek, Müslümanlar arasında çarpışmalara neden olmak gibi haince girişimlerde bulunuyor... (Atatürkün Özel Arşivinden Seçmeler, Kültür Bakanlığı Yayını, Sayfa: 71) BELGE:2 KÜRT,TÜRK KARDEŞİNDEN AYRILMAYACAK Mustafa Kemalin, 3. Ordu Müfettişi olarak Amasyadan, Erzurumdaki Kazım Karabekir Paşaya gönderdiği, 24 Haziran 1919 tarihli mesajın ilk maddesi: 1- Mr.Novil adındaki bir İngiliz Yüzbaşısı, Urfadan Siverek yoluyla Viranşehire giderek, Milli aşiretlerinin ileri gelenleriyle görüşmüş ve Urfaya dönmüş. Osmanlı hükümeti için çok kötü propağandalar yapmış. Ancak aşiret reislerinden aldığı kesin cevaplara sevinmemiştir. Kürtler, Türk kardeşlerinden kesinlikle ayrılmayacaklarını, bu uğurda son kişilerine varıncaya kadar ölüme hazır olduklarını söylemişler. Ayrıca İngilizlerin kendilerine vermek istediği önemli miktardaki parayı almayarak namus ve yurtseverliklerini göstermişlerdir... (Atatürkün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, Nimet Arsan, Sayfa: 43) BELGE:3 KÜRTLER OYUNUN FARKINA VARDI Mustafa Kemalin, Sivastan 24 Eylül 1919 günü, Amerika Birleşik Devletleri İnceleme Kurulu Başkanı General Harborda gönderdiği ayrıntılı rapordan: İmparatorluğu bölmek ve Türkler ile Kürtler arasında bir kardeş savaşı çıkarmak ve bağımsız bir Kürdistan kurma planlarına ortak etmek üzere Kürtleri kışkırttılar. İleri sürdükleri tez, İmparatorluğun nasıl olsa dağılacağıdır. Bu düşüncelerini gerçekleştirmek için büyük paralar harcadılar. Her türlü casusluğa başvurdular. Noil adında bir İngiliz subayı, uzun süre Diyarbakırda bu yolda çaba gösterdi ve her türlü yalan ve aldatmaya başvurdu. Ama bizim Kürt yurttaşlarımız düzenlenen oyunun farkına vararak, Onu ve yüreklerini para ile satan bir grup haini bölgeden kovdular... (Atatürkün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, Nimet Arsan, Sayfa: 74-84) BELGE: 4 TÜRK,KÜRT,ÇERKES KARDEŞİZ Mustafa Kemalin, Ankaradan, Çerkes Ethemin ağabeyi Reşit Bey?e gönderdiği 7 Ocak 1920 tarihli telgrafından: , konu dışı olarak, şunu da belirteyim ki, Anzavurun alçaklığı, kendisine ve kışkırtıcı olan İngilizler ile ayakçılarına yöneliktir.Bu din ve devletin sağlam bir uyruğu olan Çerkez kardeşlerimiz, hepimizin övdüğümüz baştacımızdır. Asıl, bugün düşmanlarla çevrili Türk, Kürt, Çerkez ve diğer din kardeşlerimizin elele vermesi, sarsılmaz bir bütün oluşturmaları, namus ve yaşamımızı kurtarmak için bir zorunluluktur... (Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 34, Belge no: 849 ) BELGE: 5 KÜRTLER, TÜRKLERLE BİRLEŞTİ Mustafa Kemalin, NUTUK adlı eserinin, Samsuna Çıktığım Gün Genel Durum ve Görünüş başlıklı bölümünden: Anadolu halkı, baştan aşağı bölünmez bir bütün haline getirildi. Bütün kararları, bütün komutanlar ve arkadaşlarımızla birlikte alınıyor. Vali ve mutasarrıfların hemen hepsi bizden yanadır. Anadoludaki ulusal örgütler ilçe ve bucaklara kadar yayıldı. İngiliz koruması altında bir bağımsız Kürdistan kurulmasıyla ilgili propağanda ortadan kaldırıldı ve bu amacı güdenler yola getirildi. Kürtler Türkler ile birleşti... (Nutuk, Türk Dil Kurumu, Ankara, 1976, Sayfa: 15) BELGE: 6 KÜRDİSTANI AYAKLANDIRIYORLAR! Mustafa Kemalin, Nutuk adlı eserinde yer alan ve 6. Kolordu Komutanının, Padişaha gönderdiği mektuptan söz ettiği bölümden: ...komutanlar, mektupta hükümetin savaş yoluna gidep kongreyi basarak Müslümanlar arasında kan dökmeye kalkıştığı ve Kürdistanı ayaklandırarak, yurdu parçalatma planını da para karşılığında yüklenmiş olduğu belgelerle anlaşıldığından, hükümetin bu işte kullandığı adamların bozguna uğrayarak kaçmak zorunda bırakıldıklarından söz ediyorlar... (Nutuk, İnkılap Yayınevi, Ankara,1966, Sayfa: 100) BELGE: 7 KÜRDİSTANA OTONOM YÖNETİM! Altında Büyük Millet Meclisi ve Mustafa Kemal imzası bulunan ve El-Cezire KomutanıTuğgeneral Nehat Paşaya gönderilen masaj: Kişiye Özel. El-Cezire Cephesi Komutanı Tuğgeneral Nihat Paşa Hazretlerine, 1-Aşamalı olarak, bütün ülkede ve geniş ölçekte doğrudan doğruya halk gruplarının ilgili ve etkili olduğu bir biçimde yerel yönetimlerin oluşturulması iç politikamızın gereğidir. Kürtlerle dolu bölgede ise, hem iç politikamız ve hem de dış politikamız açısından ölçülü yerel bir yönetim kurulmasını savunmaktayız. 2-Ulusların kendilerini yönetmeleri yetkisi bütün dünyada benimsenmiş bir ilkedir. Biz de bu ilkeyi benimsiyoruz. Kürtlerin bu döneme kadar yerel yönetime ilişkin örgütlerinikurmuş ve başkanları ile yetkilerini bu amaç için bizce kazanılmış olması ve oyladıklarında kendi kaderlerine gerçekten sahip oldukları BMM (Büyük Millet Meclisi) buyruğunda yaşam istekleri yayınlanmalıdır. Kürdistandaki bütün çalışmaların bu amaca dayalı politikaya yöneltilmesi El-Cezire Cehpesi Komutanlığının görevidir. 3-Kürdistanda Kürtlerin Fransızlar ve özellikle Irak sınırında İngilizler?e karşı düşmanlığını silahlı çarpışmayla durdurulamaz bir düzeye vardırmak ve yabancılarla Kürtlerin birleşmesini engellemek aşamalı olarak yerel yönetimler kurulmasının zeminini hazırlamak ve bu yolla yürekten bize bağlılıklarını sağlamak Kürt yöneticilerinin sivil ve askerlik görevleriyle görevlendirilerek bize bağlılıklarını pekiştirmek gibi genel yollar benimsenmiştir. 4-Kürdistanın iç politikası El-Cezire Cephesi Komutanlığınca belirlenecek ve yönetilecektir. Cephe Komutanlığı bu konuda Büyük Millet Meclisi Başkanlığıyla yazışmalar yapar. İller tarafından izlenecek yolu düzenleyip uyumu sağlayacağı için sivil yöneticilerin de bu konuda bağlı oldukları yer, Cephe Komutanlığı?dır. 5-El-Cezire Cephe Komutanlığı yönetim, adalet ve maliye (parasal) konularda değişiklik ve düzenlemeye gerek gördükçe, bunun uygulanmasını hükümete önerir. BMM Başkanı Mustafa Kemal. (TBMM.Gizli Celse Zabıtları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1985, Cilt: 3, Sayfa: 550) BELGE: 8 KÜRDİSTANDA BULUNMAKTAN KIVANÇ DUYDUM! Mustafa Kemalin, Adanadan, 24 Mart 1919 günü, kendisi ve arkadaşlarıyla ilgili olarak ortaya atılan bir iddiaya karşılık, İstanbula Savaş İşleri Bakanlığına gönderdiği mektuptan: Arkadaşlarımın bu alçakça suçlamaya karşı ne diyeceklerini bilemem. Yalnız kendi adıma açıklıyorum ki; Benim Anafartalarda, Kürdistanda, Suriyede, başlarında bulunmaktan kıvançz duyduğum kahraman ordular, haydutların değil, Osmanlı ulusunun namuslu çocuklarından kurulmuştur.. TTK başka neyi sansürledi? Atatürk'ün 1923'te İzmit'te basın mensuplarıyla yaptığı çok uzun bir görüşme var. Atatürk orada Kürt meselesine değiniyor. 1960'larda Atatürk'ün söylev ve demeçleri toplanırken, o tarihte gazetelerde yayımlanmış olan konuşmasının bu bölümü çıkarılıyor. O konuşmasında Atatürk, Milli Mücadele'nin başında da, Teşkilat-ı Esasiye'de de olduğu gibi 'Kürtlere yerel özerklik, otonomi ya da ona benzer bir şey verilecek' diyor. Zaten 'Türk milleti' ve 'Bu memlekette Türkler yaşar' tanımlaması da 1925'teki Şeyh Sait isyanından sonra ortaya çıkıyor. Niye? Şeyh Sait isyanı dönüm noktasıdır. Bu isyanın ikili bir yüzü var. Kürtler hem Cumhuriyet'in reformlarına karşı ayaklanıyorlar, hem de bir Kürt milliyetçiliği ayaklanmasını gerçekleştiriyorlar. 1925'e dek Atatürk Meclis'teki konuşmalarında, 'Türk, Kürt, Çerkez hepimiz İslam'ın unsurlarını oluşturuyoruz' diyor. 1925'ten sonra ise 'Türkiye'de yaşayan herkes Türk milletidir, herkes Türktür. Cumhuriyet'i Türkler kurdu' deniyor. Yani, 'Herkes kendine Türk diyecek ve Türkçe konuşacak' deniyor. Oysa Atatürk'ün 1925'e kadar bir Türk tanımı yoktu. Kanunlarda da Türk tanımı yoktu, çoğu zaman 'Türkiye halkı' diye geçiyordu ve Atatürk de çok defa böyle diyordu.
  18. BUNE PERHİZ BUNE LAHANA TURŞUSU??? (Ey insanlar, sizi, bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizle tanışmanız için milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah indinde en üstününüz, takvada en ileri olanınızdır.) [Hucurat 13] [Takva, Allahü teâlâya inanıp, Onun emir ve yasaklarına riayet etmektir. Kısaca haramlardan sakınmak demektir.] Bir önceki âyet-i kerimede, Ey iman edenler buyurulurken, bu âyet-i kerimede Ey insanlar şeklinde hitap edilmektedir. Hitap yalnız inananlara değil, bütün insanlaradır. Bütün insanlar, aynı ana-babadan, yani Hazret-i Âdem ile Hazret-i Havva?dan meydana geldiler. Bu bakımdan bir ırkın diğerine üstünlük taslamaya hakkı yoktur.Müminler kardeştir Arapların veya başka bir ırkın değil, yalnız müminlerin kardeş olduğu açıkça bildirilmektedir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Rabbiniz bir olduğu gibi, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arabın Aceme, [Arap olmayana] Acemin Araba üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızının karaya, karanın kırmızıya üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.) [İbni Neccar]
  19. Arkadaşlar mustafa kemal istediği cumhuriyeti kuramadı maalesef birileri onu çankayaya hapsedip kendi istediklerini yaptılar,mustafa kemal halkın gözünde bir kahraman olduğu için onu yokedemezlerdi bu yüzdende onu çankayaya hapsederek onu pasif bir konuma getirdiler...
  20. Emekli Orgeneral Aytaç Yalman'ın Açıklamaları... 1938-1970 arası isyan yoktu PKK sorununu 3 ayrı başlık altında değerlendiren Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Yalman’a göre Türkiye yapması gerekenleri zamanında yapmadı. Cumhuriyet dönemindeki isyanlardan sonra 1938'den 1970'e kadar terörün olmadığını hatırlatan Ogeneral Ylman, bu sosyal dönemin doğru algılanmadığını belirtti. "Kürt yoktur diye eğitildik" Türkiye'nin sorunu henuz sosyal boyuttayken görmesi gerektiğini belirten Orgeneral Yalman yapılan yanlışları şöyle ifade etti: “O aşamada sorunun 'kendini ifade' olarak tarif edildiğini görüyoruz. Dilini konuşmak, şarkısını, türküsünü dinlemek istiyor, kültürünü yaşamak istiyor. Oysa bizler o dönemde Kürt yoktur diye eğitilmişiz. Kürtleri, Türklerin kolu olarak görüyoruz. O dönemde sosyal istekleri bile biz 'yıkıcı faaliyetler kapsamında görüyoruz." 1978’de PKK’nın kurulmasıyla birlikte askeri dönemin başladığını belirten Orgenaral Yalman, Türkiye’nin o tarihte de meseleyi göremediğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "1978'den sonra Abdullah Öcalan Suriye'ye geçti. Bekaa'da kamp kurrdu. 1982-84 arasında ciddi hazırlıklar yaptılar. O zaman Evren Paşa dönemi, askeri yönetim var. Ancak Apo-PKK olayı nedir, bunlar ne yapıyorlar, ciddi bir çalışma yok. Yönetim pek ciddiye almıyor."
  21. Arkadaşlar yukarıda efendi türklere cevap yazarken ATATÜRK'le ilgili yazdıkllarım biraz eksik oldu ATATÜRK verdiği sözün arkasındaydı ve kürtlere muhtariyet yada özerklik vermeyi düşünüyordu ancak yakın çevresi özellikle ismet inönü buna engel oldu ve ATATÜRK'ün bunun gibi düşünceleri nedeniyle cumhurbaşkanı olmasını istedi çünkü onu orada etkisizleştirebilirdiler ancak (ATATÜRK gerçekten hayran olduğum ve çok sevdiğim bir önderdir asla onun yaptıklarını istemeyerekte olsa saptırmak istemem)ayrıca bugünkü türkçülük ve kürtçülük akımının kurucusuda yahudilerdir ATATÜRK'ün yaratmak istediği türklük kavramı ırki değildir...
  22. öncelikle hiç partiye ne üyeyim nede sempatizanıyım,Dtp'yede aynı tepkiyi veriyorum sayın frozen,ancak ortada duran soruna vurgu yaptıklarında hiçkimseye karşı uygulanmayan tutumlar onlara uygulanıyor ve ayrıca hiçbir siyasi parti tabanının zıttı bir tutum sergileyemez,dtp'nin tabanı kürt halkının dil ve kültürünün yok oluşunu görüyor ve bu yokoluşu durdurmak için çözüm yolları öne sürüyor doğrudur yada yanlışlıtr bu çözüm yolları onu tartışmıyorum ancak başka çözüm sunan varmı?
  23. Evet bu ülkeyi anlaşmalı kurduk atatürk kurtuluş savaşı öncesi kürt önderleriyle görüşüp ''ülke ateş altında ve eğer türk kürt birlikte hreket edersek kurtulabiliriz daha sonra ortak bir anadolu cumhuriyetinde kardeşçe paylaşmaya hazırız'' demiştir daha sonra savaş yaşandı ve ülke kuruldu bir akşam herkes uyudu ve sabah uyandıklarında kürt diye birşey yoktur,kürtler dağ türküdür,karda yürürken kart kurt sesi gelmiş ve kürtlük ordan türemiştir gibi saçma sapan söylemler ortaya atılmıştır...
  24. Siz akp ve dtp'ye vatan haini diyorsanız türkiyenin %54üne hain diyorsunuz demektir sayın politika buda ağır bir vebaldir halkın sadece geriye kalan %46'sımı hain değildir yani ayrıca ahmet türk türkiyeyi şikayet edebilir buda çok normaldir çünkü türkiyede hiçbir milletvekili milletvekiliyken hakkında soruşturmalar ve davalar devam etmemiştir ama söz konusu dtp olunca herşey değişiyor dimi?Nede olsa dtp farklı düşünüyor herşeyden önce bu ülkeyi kuraN 2 halktan birinin en doğal haklarının anayasal güvence altına alınmasını istiyor işte bu yüzden durmadan dtp'ye yükleniyorsunuz. Sze siz yol yakınken düşünün diyecem ama bu sabitleşmiş,yaklaşık 90 yıldır uygulanan ama bu halka acıdan başka birşey vermeyen fikirlerleniz varken boşa kürek çekmiş olurum siz düşünmeyin boş verin salın çayıra
  25. ÜNİVERSİTELERDE TÜRBAN YASAĞI SORU : Şimdi size okuyacağım iki cümleden hangisine katıldığınızı lütfen söyler misiniz ? 1. Üniversitelerde türban yasağı kaldırılmalıdır 2. Üniversitelerde türban yasağı olmalıdır % Üniversitelerde türban yasağı kaldırılmalıdır 73,7 Üniversitelerde türban yasağı olmalıdır 26,3 TOPLAM 100,0 e hani egemenlik kayıtsız şartsız miletindi?????
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.