''biji tirkiye'' tarafından postalanan herşey
-
Şehitlerimizin anısına bir karanfilde siz bırakın
Kardeşlerimize ALLAH'tan rahmet diliyorum ve bundan sonra kardeşlerimizin toprağa düşmemesi için sağüduyu ve diyalog içinde bu sorunun çözümlenmesini temenni ediyorum... TÜRK KÜRT KARDEŞTİR VATANIMIZ TÜRKİYEDİR....
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
Bayramın ülkemize birlik,beraberlik,mutluluk getirmesi ve daha aydınlık çocuklar yetişmesi dileğiyle 23 NİSAN KUTLU OLSUN...
-
1 MAYIS TÜCCAR AKP'YE KARŞI ÇIKMA GÜNÜ
-1 MAYIS'IN TATİL OLDUĞU ÜLKELER- -Avrupa (Toplam 43 ülke): Almanya, Andora, Arnavutluk, Avusturya, Belçika, Bolerus, Bosna Hersek, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hırvatistan, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Karadağ, Letonya, Liechtenstein, Litvanya, Luksemburg, Macaristan, Makedonya, Malta, Moldova, Monaco, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Rusya, San Marino, Sırbistan, Slovakya, Slovenya, Ukrayna, Yunanistan,-Asya (Toplam 30 ülke): Ermenistan, Bahreyn, Bangladeş, Kamboçya, Çin, Doğu Timor, Hong Kong, Hindistan, Endenozya, Irak, Filistin, Kazakistan, Kırgızistan, Laos, Lübnan, Malezya, Myanmar (Burma), Nepal, Kuzey Kore, Pakistan, Filistin, Filipinler, Singapur, Güney Kore, Sri Lanka, Suriye, Tayvan, Vietnam, Yemen, Japonya, Amerika (Toplam 21 ülke): Arjantin, Bolivya, Şili, Kolombiya, Ekvator, Guyana, Paraguay, Peru, Surinam, Uruguay, Venezüella, Küba, Belize, Costa Rika, El Salvador, Meksika, Honduras, Nikaragua, Panama, ABD, Kanada. -Afrika (Toplam 38 ülke): Cezayir, Angola, Benin, Botswana, Burkina Faso, Burundi, Çad, Kongo, Mısır, Eritre, Etiyopya, Gabon, Gambia, Gana, Kenya, Lesato, Madagaskar, Malawi, Mali, Marutanya, Fas, Mozambik, Namibya, Nijer, Nijerya, Raunda, Senegal, Somali, Güney Afrika, Swaziland, Tanzanya, Togo, Tunus, Uganda, Batı Sahra, Zambia, Zimbabwe -Okyanusya (Toplam 3 ülke): Avustralya, Yeni Zelanda, Vanatu.
-
MÜJDELER OLSUUN;301.degisti
“Değişikliğe bakıyorsunuz, tam bir komedi. Değişiklikle, bu ülkenin aydınları, yazarları, düşünürleri 301 soruşturmalarından kurtulmuş mu olacak? Yargılamalar bitecek mi? Hayır... 301’i allayıp pullayıp geri satacaksınız. Bu utanç abidesi yerinde kalmaya devam edecek. İşte AKP’nin demokrasiden anladığı budur, demokratlığı bu kadardır”
-
1 MAYIS TÜCCAR AKP'YE KARŞI ÇIKMA GÜNÜ
Güzel ülkemizi parsel parsel yabancılara satan akp işçiyi emekçiyide sömürmekten çekinmiyor... AKP öncülüğünde akıl almaz boyutlara ulaşan sermaye saldırısı, işçi sınıfının en temel varlık koşullarına kast ediyor. AKP'nin pazarlık kozu yapmaya çalıştığı, ancak ondan bile ikiyüzlüce vazgeçtiği 1 Mayıs, işçi sınıfının henüz kaybetmediğini göstereceği ve kazanacaklarını dile getirdiği gün olacak. AKP'nin emek ve dayanışma sözcüklerini telaffuz ederken kaybetmeyi tercih ettiği "mücadele"nin hakkını vererek. Emperyalizm ve sermaye sınıfının desteğini arkasına alan AKP hükümeti, işçi sınıfına yönelik en kapsamlı saldırı olan sosyal güvenlik düzenlemelerinin ardından, 1 Mayıs’la birlikte tahakkümünü perçinlemek istiyor. İşçi sınıfını köleleştirmek yolunda gerçekleştirdiği düzenlemeleri nefes almaksızın sürdüren AKP, 13-14 Mart’ta yükselen emekçi sesinden korktuğu için olsa gerek, pazarlık kozu niyetine öne sürdüğü “1 Mayıs tatili”ni geri çekti. Zaten kendisine ait olan 1 Mayıs’ı bir hediye olarak beklemeyen işçi sınıfı, AKP’nin bugüne kadar açılan “bombalı” paketlerini iyi tanıyor. AKP paketlerinden güvencesizlik, gasp ve mezarda emeklilik çıkıyor. AKP’nin paketleri, 1 Mayıs’ta sahibine iade edilmeyi bekliyor. AKP, sosyal güvenlikte yıkım istiyor AKP’nin sonunda tamamlayarak Meclis’ten geçirdiği Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası (SSGSS), işçi sınıfına emekliliği mezarda yaşamayı vaat ediyor. Ortalama yaşam süresinin düştüğü Türkiye’de, emekli olabilecek küçük bir kesimi ise boyutları arttırılmış bir sefalet bekliyor. Bebeklerin süt parasına göz diken, “paran kadar sağlık” ilkesini yasalaştıran, yıpranma hakkını ortadan kaldıran SSGSS, oldu bittiye getirilmeye çalışılıyor. AKP’nin 1 Mayıs korkusunun temelinde ise, SSGSS’ye karşı emekçi sesinin yükseldiği 13-14 Mart günleri yatıyor. Kısık sesle “SSGSS’ye karşı 1 Mayıs tatil” diyen AKP, emekçi korkusunu üstünden atamadığı için bundan çark etti. Yasa geçtiği halde korkusu geçmeyen AKP, bu kez 1 Mayıs’ı bastırarak SSGSS’yi yola koyacağını sanıyor. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, 1 Mayıs’a katılanları “kötü niyetlilere” karşı uyararak kötü niyetini gizlemey çalışıyor. SSGSS’ye karşı mücadelenin henüz bitmediğini göstermek için, AKP’ye karşı en güçlü sesin tam da 1 Mayıs’ta yükseltilmesi gerekiyor. İstihdam paketi işsizlik kokuyor AKP “Ekonomi büyüdü” safsatasıyla oy isterken giderek yükselen işsizlik oranları, AKP’nin ekonomiyi patronlar lehine büyüttüğünü gösteriyor. Her dört insandan birinin işsiz dolaştığı Türkiye’de gündeme gelen istihdam paketi, patronlara sigorta vergi indirimi sunmaktan başka bir içerik taşımıyor. Daralan kârlarını 5 puanlık sigorta prim indirimiyle telafi etmeye çalışan patronların en son düşünecekleri şeyin istihdam olacağı biliniyor. 1 Mayıs, işçi sınıfının bir parçası olan işsizlerin de AKP’ye karşı mücadele günü olarak öne çıkıyor. “Fon”lar sömürünün yeni biçimi “İşsizlikle mücadele için” İşsizlik Sigorta Fonu’nu sermayeye devretmenin yollarını arayan AKP, bu kez de Kıdem Tazminatı’nı fona bağlamayı amaçlıyor. Kıdem Tazminatı Fonu, patronun işçi ücretlerinin yüzde 3 oranındaki payını her ay fon hesabına aktarması ile oluşacak bir havuz olacak. Fonun yönetimi, bireysel emeklilik şirketlerine verilecek. Hangi bireysel emeklilik şirketinin seçileceği ise patronun isteğine bağlı olacak. İşçiler eğer seçebilirse, kendilerine ait olarak biriken paranın bireysel olarak hangi hesaptan işlem göreceğini belirleyecek. Bireysel emeklilik fonlarında işçini parası ne kadar birikmişse sistemden çıkarken o kadar parayı alabilecek. Özel sisteme devredilen fon, başka patronları zengin ederken, akıbeti de belirsizliğe terk edilecek. Ayrıca kıdem tazminatının büyüklüğü de son ücret üzerinden değil, ortalama ücret üzerinden hesaplanacak ve işçi büyük hak kaybına uğrayacak. AKP’nin “istihdam paketi”yle birlikte gündeme getirmekten çekindiği Kıdem Tazminatı Fonu’nun, “sıradaki” olduğu biliniyor. Paralılaşmaya ve özelleştirmelere karşı 1 Mayıs’a İktidarı boyunca kamu mülkünü satmayı düstur edinen AKP, satacak bir şey kalmayınca köprü, otoyol ve ormanları gözüne kestirdi. Ormanları satışı ile eğitim ve sağlığın paralı hale gelmesi arasında ise, çok yakın bir ilişki bulunuyor. Kamusal olan her şeye savaş açan AKP, hayatın da satılık olmasını istiyor. 1 Mayıs, kamu düşmanı-tüccar AKP’ye karşı ülkeye ve insan onuruna sahip çıkmanın tek adresi oluyor. www.sol.org'tan alıntıdır...
-
Aysel Tuğluk'a Yanıt...
Teşekkür ederim kgürleyen ancak sorun sadece bukadar değil kürtler türk adı altında değil kürt adı altında ancak tek türkiyede yaşamak istiyorlar,dillerini konuşmak,öğrenmek,öğretmek,geliştirmek,araştırmak vs.bu talepler doğru şekilde takip edildiği sürece bize bölünme değil daha fazla birleşme sağlayacaktır.Örneğin bir kürt kürtçe müzik dinleek istediğinde ne yapıcak türkiyede kürtçe yayın yapan tv yok radyo kısmen var mecburen pkk yanlısı yayın yapan mmc yada roj tvyi izliyor ordaki her iki şarkıdan enazından biri pkk propagandası dolu oluyor,zaten yıllarca hizmet götürülmemiş eğitim verilmemiş olan insanlarda bunlardan etkilenip devletin gerçekten kürt halıkının düşmanı olduğunu zannediyorlar,örneğin hatırlarsınız geçenlerde polislere taş atan çocuklara bir muhabir neden taş attığını sormuş çocuklarda polisler bizim düşmanımız demişlerdi,onların elindeki oyuncaklar alınmadıkça onlar bu ülkeyi maalesef karıştırmaya devam edeceklerdir...
-
Aysel Tuğluk'a Yanıt...
Sevgili kardeşlerim TSK pkkyı her halikarda yenmiştir bundan hiçbirimizin şüphesi yoktur,ancak bunda kürt asıllı vatandaşlarımızın pkkya destek vermemeleride bir etkendir bunuda unutmamak gerekir,bugün pkkya destek verenlerde neden destek vermiştir bunun analizini iyi yapıp bu nedenleri ülkemizin birlik ve beraberliğine zarar vermeyecek şekilde ortadan kaldırmamız gerekmektedir.AYSEL TUĞLUK şöyle dedi veya böyle dedi bugün 15-20 milyon kürt asıllı vatandaşımız yaşıyor TÜRKİYE'de bunlar eğer bölünmeyi isteseydi bu gerçekleşirdi,eğer halen birlikteysek bizim bunu değil türk kardeşlerimizle birlikte yaşamayı tercih ettiğimiz ortadadır,bugün biri bana çıkıp deseki(ben kürdüm) ayrı bir kürt devleti kurucaz buna ilk ben karşı çıkarım bizim türklerle türklerinde bizimle bir sorunu yok ve bu üğlkenin her şehri bizim şehrimiz bayrağı bizim bayrağımız. Sistemde yanlışlıklar var olabilir ancak bu oturup konuşularak siyasi ve demokratik yollar çerçevesinde konuşulması gereken bir konudur,yoksa her itirazı olan her haksızlığa uğradım diyen eline silahı alıp dağamı çıksın?
-
YOL YAKINKEN BİRKEZ DAHA DÜŞÜNÜN...
DTP'li Sırrı Sakık, mitingde Kürtçe olarak "Ji min re avê bînin" (Bana su getirin) dediği için hakkında soruşturma açıldı. İşte paylaşım ve kardeşlik anlayışı bu heralde,bu adam pkkyımı övmüş hayır apoyumu hayır kendi anadilinde su7 istemiş ve bu onun hakkında soruşturma vesilesi olmuş beyler lütfen biraz mantıklı olun lütfen...
-
iki yil icersinde Türkiye bölünür!
Sayın efendi türkler siz çıkıp ne mutlu türküm diyene derseniz banada ne mutlu kürdüm diyene deme hakkı doğar oysa ne mutlu türkiyeliyim deseniz bende gururla ne mutluki türkiyeliyim derdim.(HOŞ BEN ZATEN HER TÜRLÜ MİLLİYETÇİLİĞE IRKÇILIĞA KARŞIYIMDA AMA TÜRKİYELİ DEDİNİZMİ IRK DEĞİL HEPİMİZİ KAPSAR)
-
YOL YAKINKEN BİRKEZ DAHA DÜŞÜNÜN...
Sayın politika federasyon yada muhtariyet yada özerklik bölünme değildir merkez TÜRKİYE CUMHURİYETİDİR bu nerkeze bağlı kendi içişlerinde serbest bir bölgesel yapı demektir,zaten kürtlerin böyle bir talebi olsa onlarda ATATÜRK'le birlikte saf tutmazlardı öyle değilmi? Ama diğer biryandanda kendilerine bağımsızlık teklif edilirken (ingilizler tarafından) neden ATATÜRK'le türk adı altında birleşip savaşsınlar ve daha sonra isyan çıkarsınlşar bunun mantığı varmıdır?
-
YOL YAKINKEN BİRKEZ DAHA DÜŞÜNÜN...
sayın politika bu kanıtlar bir gazete alıntısı falan değildir,bunlar atatürk'ün el cezire komutANLIğına yazdığı yazıdır,ama ben size imkan olsa ATATÜRK'ü canlandırsam getirsem ve oda bunları doğrulasa nafile,çünkü sizin fikirleriniz okadar sabitleşmişki tıpkı bir duvar gibi ama eğer o duvarı aşıp ardına bakarsanız gerçekleri görebilirsiniz...
-
iki yil icersinde Türkiye bölünür!
hem türk milliyetçileri hem kürt milliyetçileri için aynı fikirdeyim
-
YOL YAKINKEN BİRKEZ DAHA DÜŞÜNÜN...
BELGE :1 İKİ HALKI ÇARPIŞTIRAN HAİNDİR! Mustafa Kemalin, 17 Eylül 1919 günü, İstanbuldaki Senato Üyesi Fuat Paşaya gönderdiği mektuptan:...Bu Başbakanın (Damat Ferit) cinayetlerine ortak olan İçişleri ve Savaş İşleri Bakanları da ulusun sesini boğmak, yasal bir toplantısını (Sivas Kongresi) tanımamak, Kürtü Türkü birbirine düşürerek, Müslümanlar arasında çarpışmalara neden olmak gibi haince girişimlerde bulunuyor... (Atatürkün Özel Arşivinden Seçmeler, Kültür Bakanlığı Yayını, Sayfa: 71) BELGE:2 KÜRT,TÜRK KARDEŞİNDEN AYRILMAYACAK Mustafa Kemalin, 3. Ordu Müfettişi olarak Amasyadan, Erzurumdaki Kazım Karabekir Paşaya gönderdiği, 24 Haziran 1919 tarihli mesajın ilk maddesi: 1- Mr.Novil adındaki bir İngiliz Yüzbaşısı, Urfadan Siverek yoluyla Viranşehire giderek, Milli aşiretlerinin ileri gelenleriyle görüşmüş ve Urfaya dönmüş. Osmanlı hükümeti için çok kötü propağandalar yapmış. Ancak aşiret reislerinden aldığı kesin cevaplara sevinmemiştir. Kürtler, Türk kardeşlerinden kesinlikle ayrılmayacaklarını, bu uğurda son kişilerine varıncaya kadar ölüme hazır olduklarını söylemişler. Ayrıca İngilizlerin kendilerine vermek istediği önemli miktardaki parayı almayarak namus ve yurtseverliklerini göstermişlerdir... (Atatürkün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, Nimet Arsan, Sayfa: 43) BELGE:3 KÜRTLER OYUNUN FARKINA VARDI Mustafa Kemalin, Sivastan 24 Eylül 1919 günü, Amerika Birleşik Devletleri İnceleme Kurulu Başkanı General Harborda gönderdiği ayrıntılı rapordan: İmparatorluğu bölmek ve Türkler ile Kürtler arasında bir kardeş savaşı çıkarmak ve bağımsız bir Kürdistan kurma planlarına ortak etmek üzere Kürtleri kışkırttılar. İleri sürdükleri tez, İmparatorluğun nasıl olsa dağılacağıdır. Bu düşüncelerini gerçekleştirmek için büyük paralar harcadılar. Her türlü casusluğa başvurdular. Noil adında bir İngiliz subayı, uzun süre Diyarbakırda bu yolda çaba gösterdi ve her türlü yalan ve aldatmaya başvurdu. Ama bizim Kürt yurttaşlarımız düzenlenen oyunun farkına vararak, Onu ve yüreklerini para ile satan bir grup haini bölgeden kovdular... (Atatürkün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, Nimet Arsan, Sayfa: 74-84) BELGE: 4 TÜRK,KÜRT,ÇERKES KARDEŞİZ Mustafa Kemalin, Ankaradan, Çerkes Ethemin ağabeyi Reşit Bey?e gönderdiği 7 Ocak 1920 tarihli telgrafından: , konu dışı olarak, şunu da belirteyim ki, Anzavurun alçaklığı, kendisine ve kışkırtıcı olan İngilizler ile ayakçılarına yöneliktir.Bu din ve devletin sağlam bir uyruğu olan Çerkez kardeşlerimiz, hepimizin övdüğümüz baştacımızdır. Asıl, bugün düşmanlarla çevrili Türk, Kürt, Çerkez ve diğer din kardeşlerimizin elele vermesi, sarsılmaz bir bütün oluşturmaları, namus ve yaşamımızı kurtarmak için bir zorunluluktur... (Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 34, Belge no: 849 ) BELGE: 5 KÜRTLER, TÜRKLERLE BİRLEŞTİ Mustafa Kemalin, NUTUK adlı eserinin, Samsuna Çıktığım Gün Genel Durum ve Görünüş başlıklı bölümünden: Anadolu halkı, baştan aşağı bölünmez bir bütün haline getirildi. Bütün kararları, bütün komutanlar ve arkadaşlarımızla birlikte alınıyor. Vali ve mutasarrıfların hemen hepsi bizden yanadır. Anadoludaki ulusal örgütler ilçe ve bucaklara kadar yayıldı. İngiliz koruması altında bir bağımsız Kürdistan kurulmasıyla ilgili propağanda ortadan kaldırıldı ve bu amacı güdenler yola getirildi. Kürtler Türkler ile birleşti... (Nutuk, Türk Dil Kurumu, Ankara, 1976, Sayfa: 15) BELGE: 6 KÜRDİSTANI AYAKLANDIRIYORLAR! Mustafa Kemalin, Nutuk adlı eserinde yer alan ve 6. Kolordu Komutanının, Padişaha gönderdiği mektuptan söz ettiği bölümden: ...komutanlar, mektupta hükümetin savaş yoluna gidep kongreyi basarak Müslümanlar arasında kan dökmeye kalkıştığı ve Kürdistanı ayaklandırarak, yurdu parçalatma planını da para karşılığında yüklenmiş olduğu belgelerle anlaşıldığından, hükümetin bu işte kullandığı adamların bozguna uğrayarak kaçmak zorunda bırakıldıklarından söz ediyorlar... (Nutuk, İnkılap Yayınevi, Ankara,1966, Sayfa: 100) BELGE: 7 KÜRDİSTANA OTONOM YÖNETİM! Altında Büyük Millet Meclisi ve Mustafa Kemal imzası bulunan ve El-Cezire KomutanıTuğgeneral Nehat Paşaya gönderilen masaj: Kişiye Özel. El-Cezire Cephesi Komutanı Tuğgeneral Nihat Paşa Hazretlerine, 1-Aşamalı olarak, bütün ülkede ve geniş ölçekte doğrudan doğruya halk gruplarının ilgili ve etkili olduğu bir biçimde yerel yönetimlerin oluşturulması iç politikamızın gereğidir. Kürtlerle dolu bölgede ise, hem iç politikamız ve hem de dış politikamız açısından ölçülü yerel bir yönetim kurulmasını savunmaktayız. 2-Ulusların kendilerini yönetmeleri yetkisi bütün dünyada benimsenmiş bir ilkedir. Biz de bu ilkeyi benimsiyoruz. Kürtlerin bu döneme kadar yerel yönetime ilişkin örgütlerinikurmuş ve başkanları ile yetkilerini bu amaç için bizce kazanılmış olması ve oyladıklarında kendi kaderlerine gerçekten sahip oldukları BMM (Büyük Millet Meclisi) buyruğunda yaşam istekleri yayınlanmalıdır. Kürdistandaki bütün çalışmaların bu amaca dayalı politikaya yöneltilmesi El-Cezire Cehpesi Komutanlığının görevidir. 3-Kürdistanda Kürtlerin Fransızlar ve özellikle Irak sınırında İngilizler?e karşı düşmanlığını silahlı çarpışmayla durdurulamaz bir düzeye vardırmak ve yabancılarla Kürtlerin birleşmesini engellemek aşamalı olarak yerel yönetimler kurulmasının zeminini hazırlamak ve bu yolla yürekten bize bağlılıklarını sağlamak Kürt yöneticilerinin sivil ve askerlik görevleriyle görevlendirilerek bize bağlılıklarını pekiştirmek gibi genel yollar benimsenmiştir. 4-Kürdistanın iç politikası El-Cezire Cephesi Komutanlığınca belirlenecek ve yönetilecektir. Cephe Komutanlığı bu konuda Büyük Millet Meclisi Başkanlığıyla yazışmalar yapar. İller tarafından izlenecek yolu düzenleyip uyumu sağlayacağı için sivil yöneticilerin de bu konuda bağlı oldukları yer, Cephe Komutanlığı?dır. 5-El-Cezire Cephe Komutanlığı yönetim, adalet ve maliye (parasal) konularda değişiklik ve düzenlemeye gerek gördükçe, bunun uygulanmasını hükümete önerir. BMM Başkanı Mustafa Kemal. (TBMM.Gizli Celse Zabıtları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1985, Cilt: 3, Sayfa: 550) BELGE: 8 KÜRDİSTANDA BULUNMAKTAN KIVANÇ DUYDUM! Mustafa Kemalin, Adanadan, 24 Mart 1919 günü, kendisi ve arkadaşlarıyla ilgili olarak ortaya atılan bir iddiaya karşılık, İstanbula Savaş İşleri Bakanlığına gönderdiği mektuptan: Arkadaşlarımın bu alçakça suçlamaya karşı ne diyeceklerini bilemem. Yalnız kendi adıma açıklıyorum ki; Benim Anafartalarda, Kürdistanda, Suriyede, başlarında bulunmaktan kıvançz duyduğum kahraman ordular, haydutların değil, Osmanlı ulusunun namuslu çocuklarından kurulmuştur.. TTK başka neyi sansürledi? Atatürk'ün 1923'te İzmit'te basın mensuplarıyla yaptığı çok uzun bir görüşme var. Atatürk orada Kürt meselesine değiniyor. 1960'larda Atatürk'ün söylev ve demeçleri toplanırken, o tarihte gazetelerde yayımlanmış olan konuşmasının bu bölümü çıkarılıyor. O konuşmasında Atatürk, Milli Mücadele'nin başında da, Teşkilat-ı Esasiye'de de olduğu gibi 'Kürtlere yerel özerklik, otonomi ya da ona benzer bir şey verilecek' diyor. Zaten 'Türk milleti' ve 'Bu memlekette Türkler yaşar' tanımlaması da 1925'teki Şeyh Sait isyanından sonra ortaya çıkıyor. Niye? Şeyh Sait isyanı dönüm noktasıdır. Bu isyanın ikili bir yüzü var. Kürtler hem Cumhuriyet'in reformlarına karşı ayaklanıyorlar, hem de bir Kürt milliyetçiliği ayaklanmasını gerçekleştiriyorlar. 1925'e dek Atatürk Meclis'teki konuşmalarında, 'Türk, Kürt, Çerkez hepimiz İslam'ın unsurlarını oluşturuyoruz' diyor. 1925'ten sonra ise 'Türkiye'de yaşayan herkes Türk milletidir, herkes Türktür. Cumhuriyet'i Türkler kurdu' deniyor. Yani, 'Herkes kendine Türk diyecek ve Türkçe konuşacak' deniyor. Oysa Atatürk'ün 1925'e kadar bir Türk tanımı yoktu. Kanunlarda da Türk tanımı yoktu, çoğu zaman 'Türkiye halkı' diye geçiyordu ve Atatürk de çok defa böyle diyordu.
-
TEKBİİİİİİİİİİİRRRCİ MHP... Tekbir çekme"yi ben daha çok Müslüman Kardeşler’de, Hizbullah’ta, Hamas’ta, El Kaide’de gördüm ve işittim...
BUNE PERHİZ BUNE LAHANA TURŞUSU??? (Ey insanlar, sizi, bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizle tanışmanız için milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah indinde en üstününüz, takvada en ileri olanınızdır.) [Hucurat 13] [Takva, Allahü teâlâya inanıp, Onun emir ve yasaklarına riayet etmektir. Kısaca haramlardan sakınmak demektir.] Bir önceki âyet-i kerimede, Ey iman edenler buyurulurken, bu âyet-i kerimede Ey insanlar şeklinde hitap edilmektedir. Hitap yalnız inananlara değil, bütün insanlaradır. Bütün insanlar, aynı ana-babadan, yani Hazret-i Âdem ile Hazret-i Havva?dan meydana geldiler. Bu bakımdan bir ırkın diğerine üstünlük taslamaya hakkı yoktur.Müminler kardeştir Arapların veya başka bir ırkın değil, yalnız müminlerin kardeş olduğu açıkça bildirilmektedir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Rabbiniz bir olduğu gibi, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arabın Aceme, [Arap olmayana] Acemin Araba üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızının karaya, karanın kırmızıya üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.) [İbni Neccar]
-
Atatürk’ün Sansürlenen Fotoğrafları
Arkadaşlar mustafa kemal istediği cumhuriyeti kuramadı maalesef birileri onu çankayaya hapsedip kendi istediklerini yaptılar,mustafa kemal halkın gözünde bir kahraman olduğu için onu yokedemezlerdi bu yüzdende onu çankayaya hapsederek onu pasif bir konuma getirdiler...
-
YOL YAKINKEN BİRKEZ DAHA DÜŞÜNÜN...
Emekli Orgeneral Aytaç Yalman'ın Açıklamaları... 1938-1970 arası isyan yoktu PKK sorununu 3 ayrı başlık altında değerlendiren Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Yalman’a göre Türkiye yapması gerekenleri zamanında yapmadı. Cumhuriyet dönemindeki isyanlardan sonra 1938'den 1970'e kadar terörün olmadığını hatırlatan Ogeneral Ylman, bu sosyal dönemin doğru algılanmadığını belirtti. "Kürt yoktur diye eğitildik" Türkiye'nin sorunu henuz sosyal boyuttayken görmesi gerektiğini belirten Orgeneral Yalman yapılan yanlışları şöyle ifade etti: “O aşamada sorunun 'kendini ifade' olarak tarif edildiğini görüyoruz. Dilini konuşmak, şarkısını, türküsünü dinlemek istiyor, kültürünü yaşamak istiyor. Oysa bizler o dönemde Kürt yoktur diye eğitilmişiz. Kürtleri, Türklerin kolu olarak görüyoruz. O dönemde sosyal istekleri bile biz 'yıkıcı faaliyetler kapsamında görüyoruz." 1978’de PKK’nın kurulmasıyla birlikte askeri dönemin başladığını belirten Orgenaral Yalman, Türkiye’nin o tarihte de meseleyi göremediğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "1978'den sonra Abdullah Öcalan Suriye'ye geçti. Bekaa'da kamp kurrdu. 1982-84 arasında ciddi hazırlıklar yaptılar. O zaman Evren Paşa dönemi, askeri yönetim var. Ancak Apo-PKK olayı nedir, bunlar ne yapıyorlar, ciddi bir çalışma yok. Yönetim pek ciddiye almıyor."
-
YOL YAKINKEN BİRKEZ DAHA DÜŞÜNÜN...
Arkadaşlar yukarıda efendi türklere cevap yazarken ATATÜRK'le ilgili yazdıkllarım biraz eksik oldu ATATÜRK verdiği sözün arkasındaydı ve kürtlere muhtariyet yada özerklik vermeyi düşünüyordu ancak yakın çevresi özellikle ismet inönü buna engel oldu ve ATATÜRK'ün bunun gibi düşünceleri nedeniyle cumhurbaşkanı olmasını istedi çünkü onu orada etkisizleştirebilirdiler ancak (ATATÜRK gerçekten hayran olduğum ve çok sevdiğim bir önderdir asla onun yaptıklarını istemeyerekte olsa saptırmak istemem)ayrıca bugünkü türkçülük ve kürtçülük akımının kurucusuda yahudilerdir ATATÜRK'ün yaratmak istediği türklük kavramı ırki değildir...
-
YOL YAKINKEN BİRKEZ DAHA DÜŞÜNÜN...
öncelikle hiç partiye ne üyeyim nede sempatizanıyım,Dtp'yede aynı tepkiyi veriyorum sayın frozen,ancak ortada duran soruna vurgu yaptıklarında hiçkimseye karşı uygulanmayan tutumlar onlara uygulanıyor ve ayrıca hiçbir siyasi parti tabanının zıttı bir tutum sergileyemez,dtp'nin tabanı kürt halkının dil ve kültürünün yok oluşunu görüyor ve bu yokoluşu durdurmak için çözüm yolları öne sürüyor doğrudur yada yanlışlıtr bu çözüm yolları onu tartışmıyorum ancak başka çözüm sunan varmı?
-
YOL YAKINKEN BİRKEZ DAHA DÜŞÜNÜN...
Evet bu ülkeyi anlaşmalı kurduk atatürk kurtuluş savaşı öncesi kürt önderleriyle görüşüp ''ülke ateş altında ve eğer türk kürt birlikte hreket edersek kurtulabiliriz daha sonra ortak bir anadolu cumhuriyetinde kardeşçe paylaşmaya hazırız'' demiştir daha sonra savaş yaşandı ve ülke kuruldu bir akşam herkes uyudu ve sabah uyandıklarında kürt diye birşey yoktur,kürtler dağ türküdür,karda yürürken kart kurt sesi gelmiş ve kürtlük ordan türemiştir gibi saçma sapan söylemler ortaya atılmıştır...
-
YOL YAKINKEN BİRKEZ DAHA DÜŞÜNÜN...
Siz akp ve dtp'ye vatan haini diyorsanız türkiyenin %54üne hain diyorsunuz demektir sayın politika buda ağır bir vebaldir halkın sadece geriye kalan %46'sımı hain değildir yani ayrıca ahmet türk türkiyeyi şikayet edebilir buda çok normaldir çünkü türkiyede hiçbir milletvekili milletvekiliyken hakkında soruşturmalar ve davalar devam etmemiştir ama söz konusu dtp olunca herşey değişiyor dimi?Nede olsa dtp farklı düşünüyor herşeyden önce bu ülkeyi kuraN 2 halktan birinin en doğal haklarının anayasal güvence altına alınmasını istiyor işte bu yüzden durmadan dtp'ye yükleniyorsunuz. Sze siz yol yakınken düşünün diyecem ama bu sabitleşmiş,yaklaşık 90 yıldır uygulanan ama bu halka acıdan başka birşey vermeyen fikirlerleniz varken boşa kürek çekmiş olurum siz düşünmeyin boş verin salın çayıra
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
ÜNİVERSİTELERDE TÜRBAN YASAĞI SORU : Şimdi size okuyacağım iki cümleden hangisine katıldığınızı lütfen söyler misiniz ? 1. Üniversitelerde türban yasağı kaldırılmalıdır 2. Üniversitelerde türban yasağı olmalıdır % Üniversitelerde türban yasağı kaldırılmalıdır 73,7 Üniversitelerde türban yasağı olmalıdır 26,3 TOPLAM 100,0 e hani egemenlik kayıtsız şartsız miletindi?????
-
AKP DİNİ VE FAKİRLİĞİ KULLANIYOR
AKP kendini başarılı göstermek için rakamlarla konuşuyor ama sokaklar ve rakamlar arasında çooook büyük bir aykırılık söz konusu.Bazen düşünüyorum insanımız acaba zenginleştide cimriliğindenmi hala fakir olarak yaşıyor
-
YOL YAKINKEN BİRKEZ DAHA DÜŞÜNÜN...
seslenmek istiyorum. Bu ülkenin evlatları defalarca birbirine düşürüldü. Cepheler oluşturuldu evlerin içinde, kamplar kuruldu kardeşler arasında. Bir zaman sonra anlaşıldı ki; bütün olayların arkasında sembolleri maske gibi kullanan derin bir yapı var. Sular durulduğunda hep görüldü ki; olan, bir avuç iyi niyetli insanımıza oluyor. Çünkü onların arkasında boşu boşuna tüketilmiş seneler kalıyor. Güç odakları her defasında aynı senaryoyu, farklı aktörlerle sahneye sürmenin kıvancını yaşıyor ve maalesef insanımız aynı tuzağa defalarca düşmek zorunda bırakılıyor... "Korkuyorum, endişe ediyorum" diyorsun. Emin ol ki, bu duygun, korktuğunu söylediğin kitleleri de üzüyor. Onların da yüreğini burkuyor. Kimin, kimi korkutmaya hakkı var? Belli ki bir iletişim kazası yaşanıyor yeniden. Belli ki birileri, endişelerimizi körüklüyor provokasyonlarla... Korku ve endişeyi yenmenin tek bir yolu var: Yüzleşmek! Bir araya gelip, gözlerimizi gözlerimize odaklayarak, yüreklerimizi yüreklerimize bağlayarak çıkış yolları aramak. Ne kadar isterdim ki, mesela, KÜRT'lerle bir araya gelin, "Nedir sizin derdiniz?" deyin ve bu sorunun insiyatifini dış güçlerin elinden alın; ortak bir çözüm paketi hazırlayın. Meydanları dolduran, hiçbir servise hizmet etmeyen ve gerçekten endişe taşıyan arkadaşlar, dostlar, vatandaşlar! İnanın ilk yanlış "Siz bu ülkenin düşmanısınız" yargısıyla başlıyor. Ötekine düşman gözüyle baktığınızda kendi cephenizde yapılan her yanlışa doğru, karşı tarafta yapılan her doğruya yanlış demek zorunda kalıyorsunuz. Tabii ki bu ülkede de, her ülkede olduğu gibi, hainler çıkabilir; ancak inanın bu ülkenin sevdalısı kadar hiçbir ülkede kara sevdalı adam sayısı toplumda ezici bir çoğunluk oluşturmaz! İnsanlara topyekûn düşman, hain, satılmış gibi sıfatlar takarak yol almak mümkün değil, sempati kazanmak muhal, taraftar edinmek imkânsız. Üstelik oyuna gelme ihtimali çok yüksek... Kusura bakmayın; ama oluşturduğunuz dinamizm, şefkat ve merhametten uzak bir görüntü veriyor. Kullanılan hırçın üslûp "Ben endişe ediyorum" demekten daha çok, "Benden endişe duymalısın" mesajını veriyor. İnsanları incitiyorsunuz. Bayrak herkesin bayrağı; onunla "Öteki" dövülmez. Cumhuriyet herkesin cumhuriyeti; onunla "Öteki" dışlanmaz. Ne kadar birleştirici unsur varsa hepsini parçalanma vesilesi yapmak; en azından bu öğelerle ayrışma zemini oluşturmak, bu ülkeye hiçbir fayda getirmez. N'olur insanlara şefkatle yaklaşabilseniz, onların da size saygı duymasını temin etseniz... Söylemek zorundayım ki; meydanlarda kullanılan dil yanlış, üslûp kötü, anlama gayretinden mahrum, anlaşılma talebinden uzak. Üstten, tâ tepeden bir bakış. Söz kümeleriniz küçümseyici bir yaklaşımın başarısızlık sonucu hırçınlaşmış üslûbu gibi duruyor. Köylü muamelesi yaptığınız halk kitlelerinin sizi anlamasını beklemek, safça bir düşünceye, çocukça bir gayrete benziyor. Anlaşılmak için anlamak gerekir; sevilmek için sevmek gerektiği gibi. Sen de görüyorsun artık kimi "vatanseverler"in çete bağlantılarını. Kendine ulusalcı diyenlerin memleketi kaosun içine atmak için gösterdiği gayretler ortada. Demek ki senin samimi duyguların üzerinden egemenlik savaşı verenler var. En iyisi mi toplum katmanlarının arasına örülen korku duvarlarını yıkalım, bir araya gelelim, en aykırı fikirleri dinlemeye tahammül edelim, karşı tarafı anlama gayreti içine girelim. Sivil toplum böyle oluşur, sivil inisiyatif böyle ele alınır. Sorunların üstesinden ancak toplumsal dinamiklerle gelinir. Gelin, önyargıların bize reva gördüğü deli gömleklerini çıkaralım üzerimizden ve bütün sorunlara empatiyle yaklaşalım. Bu millete, bu milletin cumhuriyetçi ve demokratik tecrübesine yakışan da budur!
-
AKP DİNİ VE FAKİRLİĞİ KULLANIYOR
Ağrı'nın Doğubayazıt İlçesi'nde 22 Temmuz 2007 seçimlerinden önce dağıtılan 4 bin Yeşil Kart 'sahte' olduğu gerekçesiyle iptal edildi. AK Parti Hükümeti'ni suçlayan vatandaşlar, mahkemeye başvuracak. Doğubayazıt'ta 22 Temmuz seçimleri öncesi İlçe Kaymakamlığı tarafından kolaylık tanınarak, binlerce kişiye Yeşil Kart dağıtıldı. Seçimlerin ardından Ağrı'dan 5 milletvekili çıkaran AK Parti'nin kent halkına verdiği seçim vaatleri yerine getirilmezken, vatandaşların Yeşil Kartları iptal edilmeye başlandı. Yeşil Kartları iptal edilen birçok vatandaş mahkemeye başvurmaya hazırlanıyor. 'Halkımızın yoksulluğunu kullandılar' Yeşil Kartı iptal edilen İsmail Hakkı Karaduman, AK Parti'nin seçimlerde Yeşil Kart vererek oy avcılığı yaptığını, şimdi de iptal edildiğini iddia etti. Kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu ailesinin Yeşil Kartı'nın iptal edilmesine tepki gösteren Karaduman, "AKP halkımızı hep kandırdı. Ben AKP'ye oy vermedim ama oy verenler çok pişman. Halkımızın yoksulluğunu istismar ettiler ve kullandılar" dedi. 'Mahkemeye başvuracağız' Yeşil Kartı iptal edilen Senar Yıldız, AK Parti'nin seçimlerden önce kolay bir şekilde verdiği Yeşil Kartların şimdi de "sahte" olduğu gerekçesiyle iptal ettiğini söyledi. Kendi kartının iptal edilmesine anlam veremediğini dile getiren Yıldız, "Bu yanlıştan derhal vazgeçmeleri gerekiyor. Yeşil Kart vatandaşın sosyal güvencesidir. AKP bunu bir lütuf saymasın. Eğer Yeşil Kartlarımız yeniden verilmezse mahkemeye gideceğiz" diye konuştu. akp'nin 2007 seçimleri öncesi insanlara yiyecek,yalkacak yardımında bulunduğu zaten biliniyordu.
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
Mahir Kaynak asıl hedefi açıkladı Eski istihbatçı Mahir Kaynak'tan yaşadığımız olayları ters yüz edecek açıklamalar... Eski istihbatçı Mahir Kaynak'tan yaşadığımız olayları ters yüz edecek açıklamalar... Ya biz de kullanılıyorsak… İnsan duygu, düşünce ve eylemlerinden sorumludur. Aklının çapı ve idrakinin boyutları oranında elbette yapıp ettiği şeylerin sonuçlarından da sorumludur. Her durumda sorumlu bir varlıktır insan. Bu gün Türkiye'de bazıları daha büyük bir sorumluluk altındadır. Bulundukları konum, birikim, makam ve mevkileri onlara göstermeleri gereken bir “üstün sorumluluk” yüklüyor. Mahir Kaynak; Türkiye'nin akıllıca planlanmış bir operasyonla karşı karşıya olduğunu, içeriden bazılarımızın da bu operasyona alet olduğunu, farkında olmadan kullanıldığını söylüyor; operasyonun hedefine işaret ediyor, laiklik hassasiyeti kullanılıyor, yakın hedef Erdoğan'ın tasfiyesi, asıl ve büyük hedef Türkiye'nin geleceği diyor. Ne dersiniz, Türkiye'yi koruduğuna inandığımız hassasiyetlerimiz, ideolojimiz, duygu, düşünce ve eylemlerimiz Türkiye'nin geleceğini karartacak bir operasyonun çarkını çeviriyor olmasın... Biraz sonuçlara bakalım... AK Parti'ye kapatma davasının kabul edilmesinin ardından “Operasyon” diye bir yazı yazdınız… Bunun iyi hazırlanmış bir operasyon olduğu ortada. Bu gerçeği anlamak için partinin kapatılmasının hangi sonuçları doğuracağını irdelemek gerekir. Nasıl bir operasyon? Operasyonun iki amacı var; birincisi Türkiye'nin dünya üzerindeki konumunu değiştirmek. İkincisi, AK Parti'nin Güneydoğu'da güçlü oyu var, bu da demek oluyor ki, Erdoğan Kürt sorununu çözebilir. Bunun engellenmesi için AK Parti'nin kapatılması gerekiyor. ERDOĞAN 'KÜRT NE DİYOR' DİYE SORDU AK Parti'nin bölgede 22 Temmuz'da aldığı oy parçalanma senaryoların karşı cevap olarak değerlendirilmişti. Bugüne kadar Kürtlere karşı yürütülen politika; onları yabancı ve sürekli ayrılmayı düşünen bir tehlike gören bir zihniyet vardı. Problemler görmezlikten gelindi ve sürekli itham edildi. Hiç kimse Kürt ne diyor diye sormadı. Erdoğan Kürt ne diyor, diye soruyor. Yani “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” bahane? Evet, ama davayı açanların bu operasyonun içinde olduğu iddiasında değiliz. Kim bu operasyonun sahipleri? Operasyonu telkin edenler var. Bir kademeye kadar davayı telkin eden ve açanlar esas itibariyle Türkiye'nin gidişatından ve laikliğin zaafa uğramasından şikayetçi olabilir ama daha üst kademede bu uluslararası bir olaydır. Kürt meselesinin çözülmesi büyük güçler tarafından hoş karşılanmaz. Erdoğan AB'nin ikircikli tavrıyla sık karşılaşıyor… Tayyip Bey'in pozisyonu zor. Türkiye AB hedefinden vazgeçtiğinde farklı bir hedefi oluşacak. Beliren durum Türkiye'nin kendi başına odak olmasıdır. 'ODAK ÜLKE' İHTİMALİ VAR Bu mümkün mü? Bence en mümkün olan durum bu. Türkiye'nin çevresine karşı hasmane tavır sergilememesi, onları yabancı telakki etmemesi ve bütün projelerini bölgesel olarak yapmasıyla mümkündür. Buna şartlar çok müsait. Bu bölgede ABD geldi ve iki trilyon dolar harcadı ama başarılı olamadı. Çünkü bölgeye yabancıydı. Türkiye ABD'nin yapmak istediği fonksiyonun daha iyisini yapar, hem de bu ağırlıkta bir bedel ödemezdi. Dış dünya Türkiye'yi kendi haline bırakır mı? Bir müttefik arayacaksınız. ABD bölgede Türkiye'yi müttefik olarak görmeye razı. Onlar dünyada, biz bölgemizde büyüğüz. Kapatma AK Parti iktidarına son vermez diyorsunuz... Aynı kadroların kuracağı yeni parti, muhtemelen yeni katılmalarla, eskisinden daha güçlü biçimde iktidarını sürdürür. Erdoğan'sız bir AK Parti… Erdoğan'ın yasaklanması partinin yönünde ve Türkiye'nin dünyadaki yerinde önemli farklılıklar yaratır. Ne gibi? Tayyip Bey'in siyaseti Türkiye'de devlet-millet zıtlaşmasının önüne geçiyor. Türkiye'nin 70 senelik yönetimi devlet-millet zıtlaşmasına dayanır, buna tahterevalli siyaseti diyorum, biri devleti kurtarır kazanır, diğeri millet iradesi der kazanır. Bu tür bir yönetim de belli istikametlere yönlendirilir. Tayyip Bey bunu gördü ve bu ayrılık yanlıştır dedi, karşılıklı yakınlaşmaktan söz etti. Devletin ordusuna saygım büyük, laiklik ilkesine tavır almayacağım, siz de halkın taleplerine sırtınızı dönmeyin, halka rağmen bir yönetimin kurulamayacağını görün dedi. Dolmabahçe mutabakatı sanki bunun bir simgesiydi. İki taraf da eleştirdi bunu... Laikler “Genelkurmay Başkanı siyasete teslim oldu” dediler, öbür taraf ise “askere teslim oldun” dediler. LAİKLİK HASSASİYETİ KULLANILIYOR Operasyonu dışarıdan kurgulayanlarla içeriden katılanların hedefleri farklı ama bir noktada ittifak ediyorlar… Türkiye'de çatışmalar bugüne kadar hep ideolojik temelde yürütülmüştür ama sonuçları siyasi olmuştur. 1980 darbesi solcularla sağcıların çatışması şeklinde görüldü, halbuki proje Türkiye'nin ekonomik olarak batı ile bütünleşmesiydi ve Batı bu hedefine ulaştı. Bizde insanlar bu projenin aleti olduğun farkına bile varmadılar. Bu gün AK Parti'yi kapatmak isteyenleri itham etmiyorum, ülke için daha iyi olur diye inandıkları davanın savunuculuğunu yapıyorlar. Ama operasyonun sonuçları onların beklediği şeyleri getirmeyecektir. 9 Mart 1971'deki solcu cuntanın bu süreçte de izlerini görüyor musunuz? O fikrin uzantısını görüyorum. Esas itibarıyla sol görünmekle beraber o dönemde sol bir hareket söz konusu değildi, yukarıdan aşağıya başlatılmış bir hareket vardı. Asıl amacı siyasiydi. Bugün de öyle. İnsanlar solcu, İslamcı oluyor bir de bakıyorsunuz aynı şeye hizmet ediyorlar. Analizleri ideolojik değil siyasi yapmak gerekir. ABD bir operasyonla Türkiye'nin kendinden kopmasına seyirci kalır mı? Kalmaz… 12 Mart'ta da böyle oldu, ABD karşı güçle uzlaştı. Herkes kendi payını aldı ve uzlaştılar. Şimdi de ABD geri çekilir ve belli bir pozisyonda pazarlıkla uzlaşabilirler. 9 Mart'ta sol cuntacılar egemendi. 12 Mart'tan sonra egemen olan iktidarlar sol cuntanın yarı yarıya ortak olduğu iktidarlardır. Sol cunta taraftarları hiçbir zaman tasfiye edilmedi. İNÖNÜCÜLER ATATÜRK'E KARŞI DARBE YAPTI Bizde darbe ve muhtıralar birbirinin devamı niteliğinde mi? Öyle görünüyor. İki güç var, bu 1960'ta da böyleydi. Herkes sanıyordu ki Atatürkçüler muhafazakârlara karşı darbe yaptı. Bu doğru değil, İngiltere ABD'nin Türkiye üzerindeki etkisini kırmak için 1950 darbesini tezgâhladı. Darbe Celal Bayar'ın liderlik ettiği partiye karşı yapıldı. Celal Bayar, Atatürk'ün son Başbakanı'ydı. Ya Atatürk davasına ihanet edecek adamı Başbakan yapacak kadar öngörüsüzdü ya da İnönücüler Atatürk'e karşı darbe yaptı. Bence ikincisi doğru. Bu süreçte CHP ve MHP'yi nereye koyuyorsunuz? Geçmişten bakalım, Gül Başbakan oldu hükümeti kurdu, CHP Erdoğan'ın yasaklarını kaldırmaya onay verdi, Siirt seçimleri iptal edildi. Tayyip Bey adeta zorla Meclis'e sokuldu. Bunda CHP'nin büyük payı var. İdeolojik olarak saçma geliyor ama siyasi açıdan bakıyorum, CHP Gül'ün temsil ettiği siyaseti istemiyordu. MHP milliyetçi ama Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesinde başrol oynadı. Sonra parti kapatmayı zorlaştıralım ama odak olmayı sağlayan kişilere siyaseti yasaklayalım dedi. Bu yaklaşımın hedefinde sadece Erdoğan var. Operasyon ne zaman başladı? MHP'nin türban konusunu gündeme getirdiği tarihte. Devlet içinde nasıl bir çatlak var; bizim adamlarımız, onların adamları gibi mi gözüküyor… Her oyuncu kendi ideolojisini ön plana çıkarmak üzere kendi yandaşlarını topluyor. Bur operasyonda ilgi çekici olan ideolojik olarak birbirinin tam zıddı olan unsurlar siyasi olarak aynı istikamette olabiliyorlar. Operasyona AK Parti içinden katılan var mı? İçeriden de destek bulur ama bunlar operasyonu desteklemek için değil, çıkarları örtüşenler, yeni ümitler besleyen o tarafta yer alabilirler. AK Parti kapatılırsa kamuoyu duruma nasıl bakar? Siyasete müdahale olarak algılar. Son tahlilde halk mağdurların yanında yer alır. HEDEF LİDERLİĞİ ELE GEÇİRMEK Operasyonun mantığı nedir? Örgütün ideolojisiyle uğraşma, yönetimini ele geçir ve aynı ideolojiyi hedeflerine uygun yorumlayarak kendi siyasi hedeflerine ulaş. Herkes bir adım geri atsın, uzlaşalım çağrıları buna mı işaret ediyor… Çağrıyı yapanların bir kısmı operasyonun farkında bir kısmı değil. Medya nereye yakın? Önemli bir bölümü küresel sermayeye yakın. Başlangıçtan itibaren kendilerine yakın olmadığı halde AK Parti'yi desteklediler. Son altı ayda ne oldu da uzaklaştılar? Türkiye AB'den uzaklaştı ortaklık sona erdi. Fakat medya AB'yi hükümetin daha çok gündemde tutması yönünde çaba harcamadan hızla bir çatışmaya girdi… Ya düzeltmeye çalışırsın ya da bunu en iyi yapacak kadroları başa getirelim dersin… Kapatma davasına kadar kimsenin aklından geçmezdi bu süreçte AK Parti'nin alternatifinin olabileceği... Turgut Özal'ı götürürsün, Mesut Yılmaz'ı getirirsin tam ters istikamete gider parti. Türkiye'nin hastalığı, siyaseti ideoloji zannetmesi, hangi taraftansın dediğinde size ideolojisini söylüyor. Farklı ideolojiler aynı siyasi hedefe yönelebilirler. Sağ-sol zaten göreceli… Siyasal birliktelik önemli, siyasi hedefi görmek lazım. Hayatım ülkeme yönelik tüm operasyonların gerçekleştiğini görmekle geçti. Darbeler Türkiye'nin dünya üzerindeki konumuyla ilgiliydi. Bütün darbeleri bu çerçevede düşünmek lazım. Analizleri ideolojik değil siyasi yapın herşey netleşir Siz ne zaman operas-yonları böyle okumaya başladınız? 1971'de muhtıra verildiğinde istihbarat görevi yaparken bunun Avrupa'nın operasyonu olduğunu gördüm. Solcuların sözleri bana komik geliyordu, tam bağımsızlık istiyorlar ama Türkiye o tarihte tam bağımsızdı, çünkü dış ticareti sınırlıydı. Sovyetler'den yardım alan bir ülke ve solun bağımsızlık için mücadele ettiğini Türkiye yedi. Hiç kimse olayı siyasi açıdan analiz etmiyor, hep ideolojik bakıyor. Operasyon başarılı olursa Türkiye'de marjinal bir kesim hariç kimse doğacak siyasi sonuçtan memnun olmayacak. Şimdiki durum ne? Kafalar karışık. Türkiye'nin yönü konusunda da belirsizlik var. Birileri sabahtan akşama milli egemenlik diyor, halk seçerse en iyisini seçer diyor. Halk seçer de halka kim seçtirir bunu soran yok? Halka kim seçtiriyor? Medya. Ayrıca operasyonlar yapılır. 2001'de kriz yarattılar iktidar gitti. Şimdi de yaparlar iktidarın tozu bile kalmaz. Darbe dönemlerinde 'nöbet cetveli' hazırlayan komutanları biliyoruz. Bugün durum nasıl? Türkiye'ye yönelik operasyonları kapatma davası etrafında yürütüyorlar. Darbeci eğilimler kontrol altına alındı, bir şekilde siz kenarda durun dendi. Laiklik tehlike altında iddiasına rağmen asker bu sessizliği kabullendi mi? Öyle… O da sonuca mı bakıyor? Hayır, darbe yapmanın maliyeti yüksek bunu dışarının desteği olmadan yürütmek mümkün değil. Destek almazlarsa darbe yapma ihtimali sıfır. Operasyonu Avrupa yapıyor dediniz. Kastınız? Avrupa'nın içinde en çok operasyon yapan ülken İngiltere'dir. Çünkü küresel sermayenin yönetim merkezi Londra'ya taşındı. Bu operasyonlar Londra üzerinden yapılıyor. Operasyonlar başarısız olacak Bu operasyon siyasi olarak okunabilirse engellenebilir mi? Evet, Türkiye'ye operasyonun mahiyetini anlatmak lazım. Laikliği koruduklarını zannedebilirler ama sonuç onları da memnun etmeyecek. Yani kullanıldıklarını görmeliler… 50 yıllık tarih bunu gösteriyor. Bir sürü adam “bizi kullandılar” diyor. Yaratacağınız sonuçları görün, Türkiye'nin geleceği neredeyse hep beraber orada uzlaşın diyorum. Kanaatiniz nedir? Erdoğan ve Gül operasyonun farkına varıyorlar, nasıl bir Türkiye'nin hedeflendiğini yargı ve egemen güçler de fark edecekler, parti kapanmayacak ve operasyon başarısızlığa uğrayacak. Kim egemen güçler? Türk Silahlı Kuvvetleri… Medya ve patronlar farkeder mi? Fark ettirilir. Kendi başlarına hareket etmezler. TSK'nın farkında olması o cepheyi güçlendirir, operasyon yapanlar da TSK'yı karşısına almak istemezler. Büyük medyayla asker arasında hiçbir sürtüşme olmamıştır. Erdoğan kalır, Kürt sorunu çözülür, devlet-millet çatışması sona ererse. Bu ülke üzerinde operasyon yapmak güç hale gelir, Türkiye'nin dünya üzerinde ne kadar büyük potansiyeli olduğunun farkına varırız. Tayyip Bey ne yapmalı? Sert reaksiyon göstermesin, kendisini kurtarıyor izlenimi veren düzenlemelere girmesin, Türkiye'ye durumu anlatsın, bunun irtica-laiklik kavgası olmadığını, Türkiye'nin kaderinin değişeceğini söylesin ve yapacağınız hata geleceğinizi tehlikeye düşürür desin. Eğer problem anlaşılırsa mesele Tayip bey meselesi olmaktan çıkar, Türkiye meselesi olarak görülür. Anayasa Mahkemesi'ndeki 11 üye de bu gerçeği görür. Mehmet Gündem / Yeni Şafak