-
İçerik Sayısı
1.105 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
95
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
''biji tirkiye'' tarafından postalanan herşey
-
Iki DTP'linin oldurulmesinde korucular tutuklandi
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: Taner Bayram başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
ŞIRNAK’ın Beytüşşebap İlçesi’nde, başları taşla ezilip göğüslerine birer kurşun sıkılarak öldürülen 35 yaşındaki Necman Ölmez ile aynı yaştaki Ferhat Ediş'ın cesetleri dere kenarında bulundu. Öldürülen iki kişinin partilerine üye olduğunu söyleyen DTP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır, cinayetleri provokasyon olarak niteledi. DTP Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak ise olayı ‘Hançer Timi’ adıyla oluşturulan karma bir korucu timinin yapmış olabileceğini iddia etti. Şırnak’ın Uludere İlçesi’nin Andaç Köyü’nde yaşayan ve canlı hayvan ticareti yapan Necman Ölmez ile Ferhat Ediş, Beytüşşebap’ın Beşağaç Köyü yakınlarında göğüslerine birer kurşun sıkılmış, başları taşla ezilerek öldürülmüş halde bulundu. İddiaya göre, Ölmez ile Ediş, Andaç Köyü’nde dün sabah saatlerinde bir kişi ile cep telefonuyla hayvan alımı için görüşme yaptı. Görüşmenin ardından Ölmez ile Ediş, hayvan almak için 40 kilometre uzaklıktaki Beşağaç Köyü’ne gideceklerini söyleyerek Andaç Köyü’nden ayrıldı. Ölmez ile Ediş’ten bir daha haber alınamazken, Beşağaç Köyü’ne dün akşam saatlerinde otomobiliyle giden bir kişi, dereye devrilen bir aracı görünce kaza olduğunu sanıp yanına gitti. Aracın çalışır vaziyette olduğunu gören köylü, bir kaza olduğunu zannederek, çevresinde insan olup olmadığını aradı. Kimseyi bulamayan köylü, durumu diğer köylülere de haber verdi. Köylülerin çevrede yaptığı aramada, devrilen araca 500 metre uzaklıktaki piknik alanında, üzerleri çalılarla kapatılmış 2 kişinin cesediyle karşılaştı. Köylülerin haber vermesiyle olay yerine gelen jandarma, öldürülen kişilerin kimliğini araştırdı. Bu arada köylülerden bazıları, daha önce hayvan alışverişi için geldikleri için Ölmez ve Ediş’in cesetlerini teşhis etti ve Andaç Köyü’ndeki yakınlarına haber verildi. Beytüşşebap İlçe Jandarma Komutanlığı’ndan gelin ekipler, cesetlerin çevresinde güvenlik önlemi alarak kimseyi yaklaştırmadı. Olay yerine gelen savcının ilk incelemesinden Necman Ölmez ile Ferhat Ediş’in göğüslerine birer kurşun sıkıldığı ve başları taşla ezilerek öldürüldüğü saptandı. Ölmez ile Ediş’in cesetleri otopsi yapılmak üzere Şırnak Devlet Hastanesi’ne gönderildi. SEVAHİR BAYINDIR: PROKOVASYON Beytüşşebap’ta Koyun Kırpma Festivali için bulunan DTP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır, olay yerine gelerek ilgililerden bilgi aldı. Öldürülen Ölmez ile Ediş’in DTP üyesi olduğunu söyleyen Bayındır, cinayetlerin provokasyon olduğunu söyledi. İmralı'da ömür boyu hapis cezasını çeken Abdullah Öcalan’ın 15 Ağustos'ta yol haritası açıklayacağını, Diyarbakır’da dün Barış Çalıştayı'nın başladığını kaydeden Sevahir Bayındır, “Ilımlı süreç provoke edilmeye çalışılıyor” diye konuştu. Partililerin profesyonel bir planla öldürüldüğünü ileri süren Bayındır, şunları söyledi: “Gençlerimiz festivalin ilk gününde dağın eteklerine ‘PKK’ yazmışlar. Festivalin yapıldığı yaylada sabah uyandığımızda sağ ve solumuzda yükselen dağda, askerler düzen içinde pozisyon alarak havaya ateş etti ve gençlerimizi de provoke etmeye çalıştı. Ancak buna meydan vermedik. 1990’ların zihniyeti ve anlayışını sürdürülerek halk panik ve endişeye sürüklenmek isteniyor.” DTP'Lİ BAŞKAN: PROFESYONELCE PLAN Beytüşşebap'ta festival için bulunan Şırnak’ın Cizre Belediye Başkanı DTP'li Aydın Budak da öldürülen iki kişinin partilerine üye olduğunu ve profesyonel bir planla öldürüldüklerini iddia etti. Budak, “Olay öncesi kimliği belirsiz biri arkadaşlarımızı arayarak, ellerinde 200 ucuz hayvan bulunduğunu ve satmak istediklerini söylüyorlar. Arkadaşlarımız da telefondaki şahısların verdiği adrese gidiyor. Göğüslerine birer kurşun sıkılıyor, kafaları taşla eziliyor. Onların aracıyla gelip köyün içinden geçiyorlar. Köylüler bunlardan birini görüyor ve siyah bıyıklı olduğunu belirtiyor. Yani cinayeti işlemişler ve çekinmeden alıp taşımışlar. Nasıl bu kadar rahat cinayet işlenebilir anlamıyorum” dedi. -
'Diyarbakırspor devletin değil Kürt milletinin takımı'
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: Taner Bayram başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Diyarbakır FB maçında yaşananlar provakasyondu ve hiçkimsede o provakatörlere sahip çıkmadı. Diyarbakırlı yönetici bursada ne dediyse o anın heyecan ve kızgınlığıyla demiştir,çünkü Diyarebakırspor yönetimi her fırsatta siyasetle işlerinin olmadığını amaçlarının spor olduğunu söylemesine rağmen,batıdaki hemen her maçında ''PKK dışarı,Kahrolsun Pkk'' vb. sloganlar atılıyor,samimiyet yapılan haksızlığa Diyarbakırsporun bir hatasını arayarak kılıf uydurmaya çalışmamaktır....- 34 cevap
-
- Diyarbakırspor
- Devletin değil
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Pis tuzak! Ceylan’ı PKK mayını parçalamış...
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: Efendi Türkler başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Türkiye'nin heryerinde songünlerden şiddet içeren haberler geliyor,biri abisini kesiyor,biri karısını boğazlığor,biri komşunu vuruyor ne oluyor bize demeye kalmıyor polisimiz ve askerimizle ilgili bu tür haberler geliyor,peki ne oluyor bize?Nedir bu birbirimizi çekemeyişimiz diyoruz oda sizin sorunuzla çıkıyor ortaya,birileri devlet ve onun kurumları ile ilgili iddaları yazmayı bile bölücülük olarak göstermeye çalışıyor ne diyebilirizki ALLAH sonumuzu hayretsin -
Bir gurup Esnaftan IMF karşıtlarina karşı FAŞİZAN saldırı?
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: Efendi Türkler başlık Güncel Konular
evet hakılsınız baksanıza size katıldığımı yazdığım yazımda bile -2 rap- 25 cevap
-
- 1
-
-
JİTEM gerçeği...
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: ''biji tirkiye'' başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
JİTEM eylemlerinin hepsi ölümle mi sonuçlandı? Hepsi ölümle sonuçlandı. Hatta size ilginç bir olay anlatayım. PKK’lı olduğu söylenen İhsan Haran isimli bir genç vardı. Ailesi boşaltılan Lice köylerinden Diyarbakır’a göçmüştü. Şehitlik semtinde oturuyordu. O genç JİTEM’e alınıp sorgulandı. Sonra da Silvan tarafına götürüldü, bir arazide kafasına kurşun sıkılıp bırakıldı. Fakat sonra komutan Abdülkerim Kırca’dan duydum. Meğer o genç kafasına sıkılan kurşunla ölmemiş. Sadece şok geçirmiş. Batman’a kadar yürüyüp hastaneye gitmiş. Yaşadığı olayı anlatmış. İşte bu olay Batman timine haber veriliyor, o da Diyarbakır JİTEM’e bildiriyor. Evet... Kırca’yı telefonla arıyorlar ve “komutanım böyle bir durum var” diyorlar. O da “Tamam onu hemen sizin time alın, bekletin. Biz geliyoruz” diyor. Bana bunu Kırca kendisi anlattı. Niye bir komutan size bunu anlatıyor? İlk infazı yapanları beceriksizlikle suçladı. “Bizim beceriksizler öldürememişler. Adam kalkmış şehre, hastaneye gitmiş. Tekrar gittik, aldık ve işini tamamladık” dedi. Abdülkerim Kırca yanına personelini alarak hemen Batman’a gidiyor ve o genç tekrar araziye götürülüp infaz ediliyor. JİTEM’in eline düşen sağ bırakılmıyor. Bu gencin öldürülmesine siz tanık oldunuz mu? İlk infaza tanık oldum. Kemal Ümlük, uzman çavuş Yüksel Uğur vardı. Bir toprak yığınının arkasına götürüp vurdular. Geceydi. Hangisinin vurduğunu görmedim. Gencin sorgusu JİTEM’de yapıldı sonra arabaya konulup araziye götürüldü O genç niye öldürüldü? PKK’lı diye... Bu Diyarbakır bölgesinde PKK’yla ilgili bilgileri genellikle itirafçı Serpil Toprak veriyordu. O da JİTEM’de sivil memur olarak çalışıyordu. Mesela Mehmet Salim Dönen isimli Silvanlı genci ve amcasını JİTEM’e aldıran da o kızdı. Onları askerî hastanede görüyor. Çocuk askere gitmek için askerlik muayenesini yaptırıyor. Amcasıyla birlikte gelmiş. Serpil bunu gelip bana söyledi. “Komutanı arayıp haber verelim” dedi. Kırca o sırada Dicle Üniversitesi’nde dişini yaptırıyordu. Aradık. “Gereğini yapın, alın. Ben geliyorum” dedi. Toros arabayla askerî hastaneye gittik ve gençle amcasını aldık, JİTEM’e getirdik. Komutan Kırca dişçiden geldi ve işin sorgulama safhası başladı. Nasıl öldürüldüler? Amcasının hiç alakası yoktu ama yarın bir gün ifade verir diye onu da aldık, getirdik. Amca, yeğen JİTEM’de boğularak öldürüldüler. Silvan yoluna atıldılar. Onları komutan Abdülkerim Kırca mı boğdu? Hayır, o talimat verdi. Boğdurdu. Zaten komutan işkenceli sorgu yapıldıktan sonra bazen işkence odasında kalıyordu. Bazen de kendi odasına gidip içkisini içiyordu. Bu cinayetler hep gece mesaisinde işleniyordu. İşkenceler mesai saatinden sonra akşamları yapılıyordu. Sıradan askerler koğuşlarına gittikten sonra... Çünkü JİTEM’de gündüzleri çaycılık, postacılık yapan askerler vardı. Kırca emir erini bile gönderiyordu. Ayrıca çevrede askerî birlik ve diğer kurumlar vardı. İşkence seslerinin duyulması istenmiyordu. İşkence akşam diğer personel gidince, mesaiden sonra başlıyordu. İşkence ve infazlar için JİTEM’de kaç kişi gece mesaiye kalıyordu? İşin durumuna göre dört, beş kişi kalıyordu. Kaç kişi tarafından, neyle boğuluyordu bu insanlar? Boğma teliyle... Elektrik kablosuyla... Bazen sağlam bir televizyon kablosuyla. Duruma göre iki, üç kişi boğuyordu. İşkence bir, iki gece sürüyordu. Hemen öldürülmüyordu. Hatta ifadesi alınmadan ölmesin diye sadece bir dilim ekmek veriliyordu. Peki, amcasıyla öldürülen, askere gitmeye hazırlanan genç PKK’dan ayrılmamış mı? Askere gideceğine göre ayrılmış. Çünkü bir PKK’lı askere gitmez. Hele grup sorumluluğu yapmış birisiyse... Ama PKK’dan ayrılsa da JİTEM tarafından öldürülüyor. Mesela o Servet Aslan diye bir üniversiteli genç vardı. Fatma isimli bir de Mersinli kız arkadaşı vardı. Kızın hakkında hiçbir suçlama yoktu. Hiç ilgisi yoktu. Bizim gibi sivil memur olan itirafçı Serpil’in ifadesi üzerine bu iki üniversiteli genç Diyarbakır’ın merkezinde el ele gezerken alındılar. Üstelik çocuk dağa falan gitmemiş. Kaldı ki yanında kız arkadaşı da var. Bu ne anlama geliyor? Birbirlerine âşık olmuşlar. Normal bir hayat yaşıyorlar. PKK’lı militan Diyarbakır’ın merkezinde kız arkadaşıyla el ele gezemez. Çocuk PKK’lı olmadığını ağlaya ağlaya söylediyse de... Onlar da mı öldürüldü? Evet, onlar da öldürüldü... Mehmet Çapur isimli bir başçavuş vardı. Kırca emir verdi. Gençleri Sivas yönüne götürüp, orada öldürüp yol kenarına atmışlar. Bu iki genç iki gün sorgulandılar, işkence gördüler. Abdülkerim Kırca o kıza kendisi işkence yaptı. İtirafçı Serpil Toprak nerede şimdi? Erzurum’a tayin edilmişti. Orada hem memuriyet yapmış hem de yarıda bıraktığı yüksek hemşirelik okuluna devam etmiş. JİTEM onun tekrar okula kaydını yaptırmış. Orada bir öğretim görevlisiyle evlendiğini duyduk. Bu insanları şehir dışına öldürmeye götürürken arabanın bagajına mı koyuyorsunuz? Bazılarını arkada oturan iki personel arasına alıyor ve normal bir yolcuymuş gibi götürüyorlardı. Bazılarının üstüne ise hastaymış gibi bir mont örtülüyordu. Kaç kilometre uzağa götürülüp öldürülüyorlardı? Mesela İdris Yıldırım Silopi’den alındı 150 kilometre uzaktaki Elazığ’a götürüldü. Çünkü onu yakalayan JİTEM elemanı Silopi’de oturuyordu. Kendisinden şüphelenileceğini düşünüyordu. JİTEM muhbirini korumak için onu uzak bir bölgede öldürdü. Kimliği tanınmasın diye cesedi de yaktı. Siz JİTEM’de kimlerle çalıştınız? 1990’da iki yıl kadar Cem Ersever ve yardımcısı Aytekin Özen’le çalıştım. Bunlar gitti yerlerine Cahit Aydın ve yardımcısı Nurettin Ata geldi. Daha sonra da Abdülkerim Kırca geldi. En uzun onunla çalıştım. Normalde her komutan iki yıllığına gelir ama o üç, dört yıl kaldı. Bir ara Ali Yıldız, Cemal Temizöz’le de çalıştım. Siz sadece Abdülkerim Kırca’nın yaptıklarına mı tanık oldunuz? Diğerleri neler yaptılar? En çok cinayet komutan Kırca döneminde oldu. Cem Ersever zamanında da oldu ama o kadar değil. Mesela onlardan sonraki komutan Ali Yıldız politik davranıyordu. İtirafçıların yanında “şu kişiyi alın” demiyordu. Normal istihbarat faaliyeti yapıyormuş gibi davranıyordu. Ama kendi emrindeki Zahit Engin’in başında olduğu Diyarbakır JİTEM timi durmadan JİTEM’e adam alıp, sorgulayıp öldürüyordu. Biz bunlara gözümüzle kulağımızla da şahit oluyorduk. Adamlar hücrelerde haykırıyordu. O insanlar da sonradan yok oluyordu. Binanın arkasında bir çöp bidonu vardı. Şehmuz Çavuş’u ya da timden başka birini orada insanların özel eşyalarını, elbise, ayakkabılarını yakarken görüyorduk. PKK itirafçısı ve eski JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan, Cizre'de JİTEM komutanlığı yapan ve pek çok yasadışı cinayette sorumluluğu olduğu iddia edilen Cemal Temizöz'ün özel olarak görevlendirildiği iddialarını destekledi. O dönem yüzbaşı olan Albay Temizöz, halen faili meçhul cinayetler nedeniyle yargılanıyor 1990'ların ilk yarısında Cizre belediye başkanlığı yapan Haşim Haşimi "Bölgede onlarca Temizöz vardı. Özel görevi olduğunu hissettiren asabi biriydi" dedi. bianet'e Haşimi, bilinenden çok daha fazla faili meçhul cinayet olduğunu öne sürdü. Haşimi, dönemin başbakanı Tansu Çiller ve Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in sorgulanması gerektiğini söyledi. İsveç'te yaşayan ve bianet'in sorularına e-posta üzerinden cevap veren Aygan da Haşimi'yi destekledi. "Temizöz özel görevlidir veya kendisine o rolü yüklenmiştir. İnsani ilişki geliştirmezdi. MOSSAD'in çalışma yöntemlerini içeren kitabı okurdu daima." 1993-96 arasında Cizre'de yasadışı JİTEM komutanı olan Temizöz Cizre'de 20 kişinin öldürülmesiyle ilgili 9 kez ömür boyu hapis istemiyle yargılanacak. "Güven'i kayırdı, ona özür dilememi emretti" Bu iddiasını doğrulamak isteyen Aygan, bir diğer JİTEM üyesi Abdulhakim Güven'le 1998'de Mersin Mezitli'de bir silahlı kavga yaşadıklarını belirtti ve Temizöz-Güven ilişkisinin olaya şöyle yansıdığını savundu: "Ben sadece müdafaa yaptım. Olayda ilk silahı çeken ve göğsüme dayayıp tetiği çeken Abdulhakim'dir. Bana, kızımın ve başka bir kadının yanında ağza alınmayacak küfürler savuran yine kendisidir. Buna rağmen; Cemal Temizöz, Abdulhakim'in tarafını tuttu. Beni uzun sure silahsızlandırdı. Polislere ifade vermemem için beni günlerce JITEM binasında tuttu. Halbuki ben kendisinin memuruydum. Beni kollaması gerekirken asıl suçlu olan ve hiçbir resmi sıfatı olmayan Güven'i kayırdı. Güven'den özür dilememi emretti. Niçin? Çünkü Cizre ve o yörede Abdulhakim ile birlikte birçok kirli iş çevirmiş ve cinayetler işlemişlerdi. Bu yüzden Güven'in tarafını tutup beni mağdur etti." "Mehmet Çakır infazlara katıldı" JİTEM yapılanmasıyla ilgili daha önce nasname sitesine çeşitli açıklamalarda bulunan Aygan, teşkilatta yer aldığını bianet'e ifade ettiği Astsubay başçavuş Mehmet Çakır (Mahmut başçavuş), işçi olarak gözüken Hasan Adak ve Uzman çavuş Seçkin Pamukçu ile ilgili ek bilgiler verdi. Ankaralı olarak tanıdığı Çakır'ın Batman'ın Karayün Köyü muhtarı Fellemez'in evinden bir gencin tuzağa düşürülerek yakalanıp infaz edilmesinden bildiğini ifade eden Aygan, gencin cesedinin de Batman-Silvan arasındaki bir tarlaya atıldığı, olayda JITEM komutanı Cem Ersever, Selahattin Görgülü, İbrahim Babat ve Batman JITEM timinden bazı görevlilerin de yer aldığını iddia etti. Diyarbakır merkezden bir genç ve kadın arkadaşının gözaltına alınıp JITEM'de sorgulandı ve daha sonra Çakır'a teslim edildiğini savunan Aygan, "Mehmet Çakır ve başka görevliler onları Sivas taraflarına götürüp infaz ettiler ve yol kenarına attılar. Bayan'in ismi Fatma idi ve öğrendiğime göre Mersin'liymiş" dedi. Aygan, Çakır'ın, Antalya'da infaz edilen Talat Ayyıldız davasında sanık olan Görgülü'yü duruşmalara götürüp getiren ve oradaki görevliler ile JITEM komutanı arasındaki irtibatı sağlayan kişi olduğunu da ileri sürdü. "Adak'ın rahatlığı Aydın cinayetini bildiğinden olabilir" Hasan Adak'ın işçi kadrosunda olmasına rağmen JİTEM'in gerçekleştirdiği infazlara katıldığını kaydeden Aygan, "İşkenceli sorgulamalara katıldı. Bu şahıs, mesai saatlerini takip etmemesine rağmen, komutanlar bir şey demiyorlardı" dedi; gerekçesiyle ilgili de, "Sanırım Vedat Aydın olayını bildiğinden dolayıdır" açıklamasını yaptı. "Pamukçu JİTEM eylemlerinden haberdardı" Pamukçu'nun herhangi bir eylemine tanık olmadığını söyleyen Aygan, "Fakat, JITEM'in bir çok eyleminden haberdardır. Daha çok şoförlük yapardı" diye savundu. Gazeteci ve Kürt aydını Musa Anter'in öldürülmesiyle ilgili bulunduğu İsveç'ten geçmişte önemli açıklamalar yapan Aygan, daha önce yaptığı açıklamalarda Güven'in Temizöz ve diğer JİTEM elemanlar arasındaki ilişkiler şöyle geçiyordu: "Şırnak ve Cizre'de ayrı bir ekip vardı. Abdulhakim Güven, Hıdır Altuk, Adem Yarkın, Hüseyin Bülbül isimli itirafçılardan kurulu bu ekip, oradaki İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Cemal Temizöz'ün emrindeydi. Yanlarına da bir-iki tane sivil uzman çavuş verilmişti. Bunlar orada terör estirdiler. Kimi insanları milis diye veya kardeşi dağda diye kuyulara atmışlardı, kimilerinin evlerinin altına anti-tank mayını koymuşlardı, kimisini sığınağa koyup, yani sığınağa baktırma bahanesiyle bomba atarak imha etmişlerdi." Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Cizre ve çevresinde 20 kişinin öldürülmesinden sorumlu tuttuğu Temizöz ve koruculardan oluşan altı kişi yargılamaya 11 Eylül'de başlayacak. Temizöz için, dokuz kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Ancak dava daha şimdiden tanıkların tanıklıklarından vazgeçmesiyle gündeme geldi. (EÖ) Ancak hakkında böyle ciddi suçlamalar bulunan biri halen Kayseri Alay K.lığı görevinden alınmış değil...- 12 cevap
-
- 3
-
-
- JİTEM
- Kürt meselesi
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Türkiye, Kürt meselesini demokrasiyle çözmemek için direnirken korkunç olaylar yaşandı. Devlet, en azından devletin bir bölümü, hukukun dışına savruldu. Yasa tanımazlık, zamanla ‘rutin’ bir davranış biçimine dönüştü. Rahatça adam öldürmeye, haraç almaya, işkence yapmaya başladılar. Hesabını kimse sormadı. Devlet görevlileri uyuşturucuya alışır gibi alıştı yasasızlığa. Hatta neredeyse, yasasızlık devlet olmanın bir ölçüsü gibi gözüktü onlara. Şimdi devlet, yeniden kendini düzeltmeye çalışıyor ve zorlanıyor. Üstü örtülen olayların üstü açılıyor. Altından korkunç şeyler çıkıyor. Bir zamanlar cinayetlere, işkencelere, haraçlara tanık olmuş olan itirafçı Abdülkadir Aygan da o dönemi iyi bilenlerden. Aygan, bildiklerini anlatıyor şimdi. Onun cinayet işlemesine ses çıkarmayan medya, Aygan cinayetleri anlatmaya başlayınca ona “alçak” diyor. Bu konuşmada, Türkiye’nin, özellikle Güneydoğu’nun neler yaşadığını, devletin ne hale geldiğini, güç hesaplarını ve hesaplaşmalarını, kaç insanın JİTEM hücrelerinde boğdurulduğunu, yollarda kurşuna dizildiğini, tarlalarda yakıldığını, okuyacaksınız. * * *
- 12 cevap
-
- 3
-
-
- JİTEM
- Kürt meselesi
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Ülkemizde Hukukun üstünlüğünden söz edilebilir mi?
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: ''biji tirkiye'' başlık Politika Bilimi
Ceylanla ilgili desteksiz atma lafını kullanmanızı komik buluyorum,madem bizim amacımızın Tsk'yı karalamak olduğunu düşündürme çabasındasınız,bana savcının neden olay yerine gelmediğini,bir imamın eline tutuşturulan kamera ile olay yerinin video ve resminin çektirilmesini ve doktorun neden karakol bahçesinde üstün körü bir otopsi yaptığını ayrıca bu tür konularda aman halk duymasın güdüsüyle neden herseferinde gizlilik kararı verildiğini açıklayın bana ama yine çamura yatmadan lütfen. Kimse Pkk'li adam polise askere ateş ederse polis-asker çiçek atsın demiyor olayı saptırmayın ancak Bölgede bir adeletsizlik hüküm sürüyor bunu güdeme herdaim taşımakta biz Bölge halkının asli görevidir sadece Türkiyede değil dünyanın heryerinde Ceylanların,Uğurların durumu anlatılıyor anlatılacak bu vahşetler devam ettikçe bizde yazacaz...- 45 cevap
-
- 5
-
-
Pis tuzak! Ceylan’ı PKK mayını parçalamış...
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: Efendi Türkler başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Polis dayağıyla komaya giren üniversite öğrencisi Güney Tuna’ya doktorun muayene bile etmeden sağlam raporu verdiği ortaya çıktı. İstanbul Avcılar’da geçen hafta bir polisin tutuklandığı dayak olayının altından yeni skandallar çıkıyor. İki gün yoğun bakımda kalan ve dayak nedeniyle beyninde ödem oluşan üniversite öğrencisi Güney Tuna’ya olaydan hemen sonra doktor tarafından “sağlam” raporu verildiği ortaya çıktı. Savcılıkta şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan doktorun görevli polisleri suçladığı öğrenildi. Polis Merkezi’ne çağrılan doktor, korkusundan “Bir şeyim yok” diyen Tuna’nın bu ifadesi üzerine bir saat içinde “sağlam” raporunu yazarak teslim etmiş İstanbul Avcılar’da üniversite öğrencisi olan Güney Tuna’nın bir parkta polislerce dövülmesi ile ilgili açılan soruşturmada, savcılık, Tuna’nın “darp edilmediğine” dair rapor veren hekimin, şüpheli sıfatıyla ifadesini aldı. Bacaklarında kırıklar ve beyninde kanama ve ödem oluşan Tuna’ya sağlam raporu veren doktorun, savcılık ifadesinde Polis’i suçladığı belirtiliyor. Doktora göre sağlam raporunun verilmesini isteyen polis memurları. Ancak, olayın mağduru Güney Tuna’nın, doktorun raporunu, kendisini muayene etmeden önce hazırladığını söylemesi olayı biraz daha karmaşık hale getiriyor. “Doktor, görmeden ‘sağlam’ dedi” Bu arada, mağdurun muayenesi esnasında, birkaç polis memurunun da odada bulunduğu ortaya çıktı. Olayla ilgili olarak suçlanan polislerden sadece biri tutuklanmışi ifadesi alınan diğer yedi polis ise serbest bırakılmıştı. Beş gün önce meydana gelen olayda, Tuna, arkadaşlarıyla saat 23.30 sularında Avcılar’daki bir parkta şarap içip sohbet ederken polisler gelerek “Burada içki içmeyin, 10 dakika içerisinde parkı terk edin” demiş ve tekrar geldiklerinde, şahısların ayrılmadığını görerek Güney Tuna’yı darp etmişlerdi. Darp sonrasında Polis Merkezi’ne götürülen Tuna’nın, sağlık kontrolünde korkusundan “bir şeyim yok” demesi üzerine ise, bir saat içerisinde rapor yazılarak ‘şahıs şüpheliler arasında yer almıyor’ denip serbest bırakılmıştı. Babası tarafından teslim alınan Tuna, bir süre sonra kendini çok fena hissettiğini söylemiş ve götürüldüğü hastanede beyin kanaması teşhisi ile tedavi altına alınmıştı. Tuna’nın, ek olarak iki bacağında birer kırık bulunmaktaydı. Sol bacağındaki kırık alçıya alındı, ancak operasyon gerektiren sağ bacağındaki kırık, beynindeki hasar nedeniyle hâlâ tedavi edilemedi. İki gün yoğun bakımda kaldıktan sonra hayati tehlikeyi atlatan genç üniversite öğrencisi, halen hastanede tedavi altına tutuluyor. -
Ülkemizde Hukukun üstünlüğünden söz edilebilir mi?
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: ''biji tirkiye'' başlık Politika Bilimi
Ben askerliğimi Jandarma asayiş olarak yaptım toplumsal olaylara nasıl müdahale edileceği konusunda eğitimde aldım,polisin taş atana silahla ateş etmesini doğru bir davranışmış gibi lanse etmeye çalışmayın lütfen devlet bana kalkan vermiş kendimi koruyayım diye gaz bombası vermiş kullanayım diye ne silahın dipçiği,gaz bombası,cop bunlarda birer silah diye geçer kolluk kuvetleri mevzuatında vatandaşa karşı bunlar kullanılmalıdır ateşli silah değil....- 45 cevap
-
- 9
-
-
Bir gurup Esnaftan IMF karşıtlarina karşı FAŞİZAN saldırı?
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: Efendi Türkler başlık Güncel Konular
Sanırım ilk defa size katılıyorum :clover:- 25 cevap
-
- 1
-
-
Pis tuzak! Ceylan’ı PKK mayını parçalamış...
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: Efendi Türkler başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
-
Ülkemizde Hukukun üstünlüğünden söz edilebilir mi?
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: ''biji tirkiye'' başlık Politika Bilimi
İlk Yazımda yazmıştım dikkat ederseniz AİHM'de en fazla mahkum edilenin Türkiye olduğunu demekki bizde yanlış olan birşeyler var yoksa niye biz olalım AİHM'in en fazla mahkum ettiği ülke biraz eğri oturup doğru konuşmak lazım,İstanbuldaki gösterileri izledik hepimiz Tv'lerden ve göstericilerin yaptığı saldırıları gördük,elbette bunlar yanlış şeylerdi bu gösterilerde polislere demir bilyeler atıldı sapanlarla ama polis halkın üzerine ateş etmedi,oysa Siirt'te bir gösterici askeri araca taş atmıştı ve uzman çavuş tarafından taranmıştı mahkemenin kararı ne oldu dersiniz Bölgesel özelliklerden dolayı salıverildi o uzmançavuş,Uğur Kaymaz 12 yaşında bedenine 13 kurşun isabet etti İHD şöyle diyor; "yaşamlarını yitirenlerin evlerine ait bahçe duvarında bulunan giriş kapısına 3-4 metre mesafede saldırıya maruz kaldığı ve orada yaşamlarını yitirdikleri, kuzey ve güney istikametlerden yakın mesafeden küçük çaplı silahlar ve çapraz ateşe maruz kaldıkları, bahçe duvarı ve evin ön cephesinde her hangi bir mermi çekirdeği izine rastlanmadığı, güvenlik görevlilerinin siper olarak kullandıkları kamyonlarda kurşun izinin gözlemlenmediği"ni "türkiye, hazım sorunu çıkarabilecek hiçbir şeyi gündemine kabul etmeyen*, yarın, yarın değilse öbür gün yaşadığı evden taşınacak bir insanın halet-i ruhiyesi içinde çevresindeki dağınıklığı, çirkinliği, yıkımı büyük bir vurdumduymazlıkla tolere edebilen bir ülke. oysa bu ülkenin ne taşınmak gibi bir planı/şansı var ne de ortalığı çekip çevirecek bir mesih beklentisi. türkiye çok zamandır*sığ sularda boğulan, bu korkuyla uzaklara doğru bakmayı bile tehdit gibi algılayan paranoyak bir kalabalığın ülkesi. ayağında terlikleriyle kapı önünde babasını izleyen bir çocuğu 13 kurşunla cezalandıran kişi -geçiyoruz devlet adına orda bulunmasını, rütbesini, rozetini falan- sadece bir kişi olarak bu kalabalığın bir parçasıdır. ve bu kalabalık, kendiyle sürekli kavga eden, her gün birbirini düdüklemeye çalışan, sonra da bizi bizden başka seven yok diye sloganlar üreten bu şizofren topluluk, kendi cinayetlerini yok sayabilir. "polisin biri, yavrumun kafasını yere doğru eğmiş ateş ediyordu" cümlesini hazmedemeyeceği diğer suçları gibi bir kenara fırlatabilir. çok üstüne gidilir, temizle şuraları denirse de "teröristti o" der. tartışma kapanmış, vatanın bölünmez bütünlüğüne zeval gelmemiştir. türkiye'nin ölümlerini konuşmayı sevdiği terör, trafik terörüdür, tribün terörüdür. kolay tüketilen yiyecekler gibi bunları konuşur, konuşur, doyar, tekrar acıkınca tekrar bunları konuşur. birini yok saymakla, birini abur cubur yiyecekler gibi boyuna tüketmekle her ikisine de saygısızlık ettiğini bilmez ya da bilmek istemez. ya da ben bilmiyorum.. " bir devlet, vatandaşlarının anayasal haklarını "korumak" durumundadır. özgürce yaşama hakkı, güvenlik hakkı, barınma hakkı... bu sürer gider. eğer bir devlet 11-12 yaşlarındaki bir çocuğu terörist diyerek 13 kurşunla emniyet güçlerine öldürtüyorsa o devlet hakkında söylenecek bir şey kalmamıştır. bu, felluce'de ya da filistin'de yaşananlardan farklı değildir, eğer farklıysa bile bu farklılık kötü yöndedir. çünkü türkiye cumhuriyeti devletinin emniyet güçleri kendi vatandaşını, bırakın vatandaşlığı, kendi çocuğunu öldürmüştür. eğer bu cinayeti işleyen insanlar hesap vermeyecekse, işte o zaman türkiye cumhuriyeti'nin insan hakları ihlallerinde korkunç bir noktaya geldiği anlaşılacaktır, düşünülecektir. sayın rte kendi "emniyet güçleri"ni bir hizaya sokmadan avrupa birliği mavrupa birliği diye sayıklamasın, emniyet canımızı almasın, emniyetimizi sağlasın... Ya Xezal ''ceylan'' diyarbakır’da havan mermisinin minik bedenini parçaladığı ceylan için köye bir savcı bile gitmedi. olay yerini ise imam kameraya çekti. lice’de koyun otlatırken havan mermisiyle vurulan 14 yaşındaki ceylan önkol’un ölüsüne de devlet sahip çıkmadı. abalı karakolundan, bir imam ve köylüye fotoğraf makinesi ile kamera verilip olay yeri kayda aldırıldı. karakolun kapısında şipşak otopsi yapıldı. devletin ceylan suskunluğu vatandaşı da isyan ettirdi. saliha önkol, “kızım paramparça oldu. ben kime hesap soracağım” diye feryat etti. ağabeyi rıfat önkol ise savcı ve doktorun “can güvenliğimiz yok” gerekçesiyle köye gelmediğini belirterek yetkililere seslendi: bizim değerimiz yok mu? “ceylan’ım paramparça oldu. neden çocuğum durduk yere öldürülüyor? ben kime hesap soracağım?” bu feryatlar diyarbakır’ın lice ilçesinde önceki gün 14 yaşındaki kızını kaybeden anne saliha önkol’a ait. küçük ceylan, lice’ye bağlı şenlik köyü hambaz mezrasında hayvanları otlatırken, karnına isabet eden patlayıcı nedeniyle hayatını kaybetti. ceylan’ın ailesi, çevreden bir yerden mezraya doğru ağır silahla atış yapıldığını, kızlarını bu ateş sırasında meydana gelen patlamada kaybettiğini düşünüyor. kime ne zararı vardı ceylan’ın cesedi, olay yerinde saatlerce bekledikten sonra yetkililerin gelmemesi üzerine yakınları tarafından karakola götürüldü. karakol kapısında bekleyen ve güçlükle ayakta duran anne saliha önkol’un ağıtları yürek yaktı: “ceylan’ımın kime zararı vardı? neden öldürüldü? ben şimdi kızımın ölümüne neden olanı nasıl bulacağım? kime hesap soracağım. sadece hayvanları otlatıyordu. başka bir suçu yoktu. daha 14 yaşında ve onu paramparça olmuş bir şekilde gördüm. ben buna nasıl dayanacağım? kızımızın hesabını kim kimden soracak? neden çocuğum durduk yere öldürüldü?" parçaları ağacın tepesindeydi ağabey rıfat önkol ise atılanın fosfor mermisi olduğunu ve bunun bilinçli bir şekilde yapıldığını ileri sürerek şunları söyledi: “karın bölgesine isabet etmiş. kız kardeşimin parçalarını ağaçların tepesinden topladık. vücudundaki bazı parçaları kendi elimizle çıkardık. ceset başında bekleyerek ağıt yaktık. altı saat boyunca savcı ve doktorun gelmesini bekledik. bazı milletvekillerini aradık. sonunda savcı, can güvenlikleri olmadığı gerekçesiyle cesedin abalı karakolu’na getirilmesini istedi. biz de başka köyden tabut bularak, ceset parçalarını battaniyeye sararak kendi imkânlarımızla bingöl’e bağlı abalı karakolu’na götürdük. insan hayatı bu kadar ucuz mu? neden sahiplenen olmuyor?”- 45 cevap
-
- 9
-
-
'Diyarbakırspor devletin değil Kürt milletinin takımı'
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: Taner Bayram başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Gerçekten çok yanlış bir yaklaşım sergilemiş Diyarbakırspor başkanı,Bursaspor maçında yaşananları hepimiz kınıyoruz elbette ama Diyarbakırspor bu ülkenin takımı olmalıdır sadece bir etnisitenin değil.Ancak sayın İlker01'in eklediğine göre daha sonra bir düzeltme gelmiş başkandan biz G.doğunun takımıyız diye gerçektende Diyarbakırspor bölgede çok seviliyor,örneğin Trabzonspor galibiyetinin ardından çok büyük sevinçler yaşandı bütün bölgede millet sokaklara döküldü,İnşallah ülkemizde birbirimize üstünlük sağladığımız için mutluluk duyacağımız tek şey spor olur....- 34 cevap
-
- 2
-
-
- Diyarbakırspor
- Devletin değil
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Pis tuzak! Ceylan’ı PKK mayını parçalamış...
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: Efendi Türkler başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Sonra derlerki neden bölge halkı Dtp'ye oy verir başka sahip çıkanmı var? DTP, Diyarbakır'ın Lice ilçesinde Ceylan Önkol isimli kız çocuğunun hayatını kaybettiği patlamayla ilgili Lice Cumhuriyet Savcısı hakkında suç duyurusunda bulundu. DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği dilekçede, Lice Cumhuriyet Savcısı Mustafa Kamil Koçak'ın patlama sonrası olay yerine gitmediğini, yasal olmamasına rağmen köyün imamını olay yeri incelemesi için görüntü almak üzere görevlendirdiğini vurguladı. Savcının, olayın medyada yeralmasından üç gün sonra Şenlik köyüne gittiğini savunan Demirtaş, savcının görevi kötüye kullanma ve delilleri karartma suçlarından dolayı cezalandırılmasını talep etti. Öte yandan, Meclis İnsan Hakları Komisyonu da Ceylan Önkol'un ölümüyle ilgili araştırma başlattı. Komisyon, konuyla ilgili bilgi topluyor. -
Ülkemizde Hukukun üstünlüğünden söz edilebilir mi?
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: ''biji tirkiye'' başlık Politika Bilimi
Neden polis var ve neden eğitim alıyor diye soru soralım ozaman,neden profesyonel bir polisgici kuruluyor ozaman? Taşmı daha öldürücüdür silahmı bunu soralım veya hadi hepsi bir kenera ateşli silahla vurulan bir için nasıl olurda bir mahkeme bölge gözeterek farklı karar verebilir?- 45 cevap
-
- 7
-
-
Ülkemizde Hukukun üstünlüğünden söz edilebilir mi?
''biji tirkiye'' şurada bir başlık gönderdi: Politika Bilimi
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, taş atan kalabalığa ateş açan güvenlik görevlisinin ateşi sonucunda bir kişinin yaşamını yitirmesini hukuka uygun bularak, güvenlik görevlisi hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verdi. Bu karar ilk olmayıp anlaşılan son da olmayacaktır. Hatırlarsak; bu yıl içerisinde Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin Uğur Kaymaz'ı öldüren özel timlerle ilgili verilen beraat kararını onaması, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin Şemdinli Davasını Askeri Mahkemeye göndermesi, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun taş atan çocukların örgüt üyeliğinden yargılanacağı kararları Türkiye yargısının hukukun üstünlüğü ilkesinden ne kadar uzak olduğunu gösteren hukuka aykırı örneklerden birkaçı. Bu arada AİHM'de en fazla mahkum olan ülke ünvanını Türkiye ele geçirdi. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun son kararı yargısız infazlara adeta davetiye çıkarmaktadır. Yaşam hakkı her koşulda mutlaka korunması geren en temel insan hakkıdır. AB ilerleme sürecindeki reform paketleriyle değiştirilen Anayasa'nın 15. ve 17. maddeleri yaşam hakkını güvence altına almıştır. Yine Anayasa'nın 90. maddesi ise temel hak ve özgürlüklerle ilgili onaylanmış uluslararası sözleşmelerin öncelikle uygulanması gerektiğini emretmektedir. Ne var ki Yargıtay Ceza Genel Kurulu ideolojik tutum takınarak, Anayasa'yı ihlal etmeye devam etmektedir. Hükümet ve parlamento bu durumu seyretmektedir. Hiçbir yargıç kendisini temel hak ve özgürlüklerin üzerinde göremez. Ancak, Yargı takındığı ideolojik tutumla hukukun üstünlüğü ilkesinin Türkiye'de yerleşmesine engel olmaktadır. Vatandaşın hak ve özgürlükleri yerine devletin “kutsal!” çıkarlarını savunmaya çalışmaktadır. Bu vahim gidişat bırakın hukuku hiçbir vicdana sığmaz. Demokratik ülkelerde yüksek yargı temel hak ve özgürlüklerin en önemli ve etkili koruyucusudur. Yargıtay'ın son kararları demokratikleşme hedefinden ne kadar uzaklaşıldığını da gösteren önemli örneklerle doludur. Hükümetin bir an önce gerekli tedbirleri alarak yargı reformunu gerçekleştirmesi ve hukukun üstünlüğü ilkesine uygun bir yargı yapılanmasını hayata geçirmesi gerekmektedir.- 45 cevap
-
- 6
-
-
DHA: Şevval Sam 'Kürtçe' söyledi, protokol geceyi terketti
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: Taner Bayram başlık Politika Bilimi
- 28 cevap
-
- 1
-
-
Pis tuzak! Ceylan’ı PKK mayını parçalamış...
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: Efendi Türkler başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Küçük bir kızın katledilmesi,annesinin ''kızımın parçalarını eteğimde taşıdım'' ifadesi size bişeyler anlatmıyorsa,12 yaşındaki Uğur Kaymaz'ın 13 kurşunla öldürülmesi bişey ifade etmiyorsa en yakınınızdaki bir çocuğun gözlerinin içine bakarak aynı şeylerin onun başına geldiğini düşünün,sadece ceylan ve uğur'un başına gelenleri demiyorum o gözlerine baktığınız kişinin bir asker olduğunu ve patlayan bir mayın yada atılan bir mermi ile şehit olduğunu düşünün ozaman demek istedişğimizi belki anlarsınız...... -
İşte CHP'nin yeni Kürt Raporu...
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: ''biji tirkiye'' başlık Politika Bilimi
Bu anlattığınız kaçakçılık faaliyetleri,kapısında jeep olanlar maalesef devletin verdiği silahlarla bölgede güç haline gelen korucular tarafından yapılmaktadır,arkadaşınıza sorun gidip bakmışmı yakından kime ait diye... İHD, Türkiye'nin temel sorunun insan hakları ve demokrasi sorunu olduğunun tespit etmiş ve en önemli sorun halkasının da Kürt Sorunu olduğunu belirtmiştir. İHD, kuruluşundan bugüne kadar Kürt Sorunu nedeniyle çok kereler ağır ve haksız ithamlara maruz kalmış, genel başkanı dernek binasında silahlı saldırıya uğramış, üye ve yöneticilerinden 22 kişi yaşamını yitirmiş, çok sayıda üye ve yöneticisi hapse atılmıştır. Halen süren onlarca ifade özgürlüğü davaları ile de uğraşmaktadır. Ancak İHD ilkeli ve tutarlı duruşunu muhafaza etmiş, bu sorunun Türkiye'nin en önemli sorunu olduğunu söylemeye devam etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Mayıs ayında yaptığı açıklamalarda Kürt Sorununu Türkiye'nin en önemli sorunu olduğunu ifade ederek nihayet bu sorunun çözümünde ortaya kararlı bir duruş koyabilmiştir. Ancak insan hakları savunucuları olarak bizler Kürt Sorununun çözümünde Hükümetin ve Parlamentonun atması gereken adımların hala atılmamasını temkinli bir şekilde dikkatle takip etmekteyiz. Kürt Sorunu siyasal olduğu kadar bir insan hakları sorunudur. Kültürel haklar bağlamında Kürtlerin topluluk olarak kimliklerinin tanınması ve kültürlerinin yaşatılması için ulusalüstü insan hakları belgelerine uygun anayasal düzenlemeler yapılması, insan hakları temel belgelerinin çekincesiz bir biçimde kabul edilmesi sorunun çözümünde çok önemli bir işlev görecektir. İHD, yıllardır Türkiye'de demokrasi ve insan hakları sorunu olduğunu söyleye gelmiştir. Bu çerçevede Kürt Sorunu kadar askeri vesayet sorunu, ifade özgürlüğü sorunu, din ve vicdan özgürlüğü sorunu, azınlık hakları, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı sorunlarını ana sorunlar olarak ifade etmiştir. Demokrasinin yerleşebilmesi için çoğulculuğa, katılımcılığa ve açıklığa ihtiyaç bulunmaktadır. Çoğulculukla farklı etnik kimlik ve kültürler tanınır ve bunların yaşatılması için gerekli tedbirler alınır. Açıklık ilkesi ile hukukun üstünlüğüne uygun bir devlet ve yargı yapılanmasına geçilir. Katılımcılık ilkesi ile yerinden yönetim güçlendirilerek, seçim barajının kaldırıp, halkın kendi iradesinin yönetime yansıması gibi kimlik ve kültürüne uygun olarak kendisini yönetmesinin önündeki engeller kaldırılır. Dolayısıyla Kürt Sorununun çözümünde demokrasi ve insan hakları perspektifi çerçevesinde tüm bu sorunların bütüncül bir şekilde ele alınması ve yapılacak demokratik bir anayasa ile kalıcı çözümlere ulaşılabilir. Peki, bu çözüm bulununcaya kadar neler yapılabilir: Öncelikle Kürt Sorunu gibi kronik bir sorunun demokratik ve barışçıl yollardan çözülebilmesi için ifade özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Sorun toplumun tüm sosyal ve siyasal kesimleri tarafından özgür bir ortamda tartışılmalı, sivil ve toplumsal muhalefet yargı baskısından kurtarılmalıdır. DTP'ye, KESK'e, barış ve insan hakları savunucularına, öğrencilere, aydın ve yazarlara yönelik yargı yoluyla baskı uygulamaları devam ettiği sürece Kürt Sorununda olduğu gibi diğer sorunların çözümünde de kalıcı iyileştirmelere gidilemez. Bu sorunun çözümünde yapılması gereken bir başka şey ise; diyalog ortamının biran önce kurulmasıdır. Devletin, “ben yaparım, ben yaptım oldu, ben bilirim” yaklaşımı bugüne kadar hiçbir sorunu çözememiştir. Sorunun çözümünde sorunu yaratanlarla sorunun çözümünü isteyenler bellidir. Öncelikle Parlamento çatısı altında sağlıklı bir diyalog mekanizması kurulmalı, Hükümet sivil ve toplumsal muhalefet örgütleriyle diyaloga geçmelidir. Bu sorunun çözümünde yapılacak diğer önemli bir şey ise silahlı çatışmaların kalıcı olarak durmasını sağlamaktır. Bunun için Hükümetin yapması gerekenlerle ilgili olarak uluslararası deneyimler dikkate alınmalıdır. Bütün bu yapılması gereken çalışmalardan sonra demokratik bir anayasa yapılması, Türkiye halen altında imzası olan uluslararası sözleşmelerdeki tüm çekince ve beyanlarını kaldırması, bunun dışında ulusal, etnik, dinsel ve dilsel azınlık veya yerli halklarla ilgili uluslararası sözleşmeleri onaylaması, ayrımcılığın tüm unsurlarının önlenmesiyle ilgili sözleşme ve BM bildirilerini kabul etmesi, kadın ve çocuk haklarıyla ilgili tüm BM sözleşme ve bildirilerini kabul etmesi, yaşam hakkı ve işkence yasağı ve hukukun üstünlüğü, adaletin yürütülmesiyle ilgili tüm sözleşme ve bildirilerini kabul etmesi gereklidir. Tabi Kürt Sorununun bir de sosyal ve adalet boyutu bulunmaktadır. Sosyal açıdan koruculuk sisteminin lağvedilerek, köye dönüşlerin önü açılmalıdır. Sosyal açıdan rehabilitasyon programları uygulanmalıdır. Şiddet kültürü ile mücadele edecek programlar yapılmalıdır. İşin adalet boyutu en çok savsaklanan ve vicdanları yaralayan konu olmuştur. Silahlı çatışma dönemi boyunca zorla kaybedilenlerin akıbetinin araştırılması ve faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için Hükümet siyasi irade ortaya koymalı, bunun için yeni soruşturma ve kovuşturmalar etkili bir şekilde yapılmalıdır. JİTEM, Kontrgerilla gibi yasadışı suç örgütleri lağvedilmeli, suç işleyenler yargı önüne çıkarılmalıdır. İHD olarak Türkiye'nin demokratik bir ülke olmasını, insan hakları ve özgürlüklerin tüm toplum kesimleri için yaşam bulmasını istiyoruz. Biz İHD olarak barış ve demokrasi istiyoruz. Savaşa karşı çıkıyoruz. Bütün bu nedenlerle Kürt Sorununun barışçıl ve demokratik tarzda çözümü için demokratik kamuoyunu, siyasi partileri ve devlet organlarını göreve davet ediyoruz.- 12 cevap
-
- 1
-
-
Pis tuzak! Ceylan’ı PKK mayını parçalamış...
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: Efendi Türkler başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
14 yaşındaki Ceylan’ın ölümünü araştırmak için köye gidemeyen savcılık, soruşturma dosyasına mahkemeden gizlilik kararı aldırdı. Diyarbakır Lice’de askerî birlikten atıldığı öne sürülen patlayıcı sonucu ölen 14 yaşındaki Ceylan Önkol’la ilgili soruşturmaya, olaydan 10 gün sonra gizlilik yasağı geldi. “Can güvenliğim yok” diyerek olay yerine gitmeyen savcılığın “gizlilik” kararı tepki çekti. Kızlarının öldüğü olayla ilgili bilgiler veren Önkol ailesi ise Lice Cumhuriyet Savcısı Mustafa Kamil Çolak tarafından adeta fırçalandı. Aileye “TSK’da eğitim mi gördünüz? Bunun mayın olmadığını nereden biliyorsunuz” diyen Çolak hakkında DTP de “delilleri kararttığı” gerekçesiyle suç duyurusu yaptı Diyarbakır’ın Lice ilçesinde öldürülen 14 yaşındaki Ceylan Önkol cinayetiyle ilgili soruşturmayı yürüten Lice Cumhuriyet Savcı Mustafa Kamil Çolak, dosyadaki bilgi ve belgelerin “kamu güvenliği açısından sakıncalı” olduğu gerekçesiyle “gizlilik” kararı aldı. Soruşturmayla ilgili gizlilik kararı alan savcı, olayda sorumluluğu bulunanlar yerine Önkol ailesini sorguya çekti. Patlamadan ancak üç gün sonra olay yerine giden Lice Savcısı Mustafa Kamil Çolak, kardeşinin ölümünün mayından kaynaklanmadığını söyleyen Ceylan’ın ağabeyi Rıfat Önkol’un yeniden ifadesini aldı. Ağabeye mayın sorusu Rıfat Önkol, savcının kendisine “Türk Silahlı Kuvvetleri’nde eğitim mi gördün? Bunun mayın olmadığını nereden biliyorsun” biçiminde soru sorduğunu belirterek şunları anlattı: “Olay günü, yüzlerce insan oradaydı. Bu insanların can güvenliği vardı da, yekililerin mi can güvenliği yoktu? Mayının nasıl bir tahribat yarattığını biliyoruz. Olayın olduğu alanda 10 yıldan beri hayvan otlatıyoruz. Ve o alanı kullanıyoruz. Bu nedenle mayın olmadığını ifade ettim. Ben gördüklerimi, yaşadıklarımı söylüyorum. Kız kardeşimin elinde dara denen ağaç dallarının kesimi için kullanılan metal vardı. Bu alet de isabet alması sonucu eğilmiş. Orak halen evimizde duruyor. Delil olarak kullanılabilir. Tüm bunların tutanaklara geçmemesi ve sadece bizim kamuoyuna aktardıklarımızı sorgulaması düşündürücüdür. Çevrede üç-dört karakol var. Sürekli izleniyor. Kimse askerlerden habersiz adım atamaz. Biz gerçek faillerin ortaya çıkmasını istiyoruz.” Muhtarın cevabı Yayla köyü muhtarı Abdulsamet Gencioğlu da savcı tarafından sorgulandığını söyledi. Gencioğlu, savcının “Mayın olmadığını nereden biliyorsunuz” sorusuna, “Mayın olsaydı ayağı kopardı, bomba olsaydı eli parçalanırdı. Ama Adlî Tıp’a gönderilseydi gerçek ortaya çıkardı” diye karşılık verdiğini kaydetti. DTP’den savcıya suç duyurusu DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş ise soruşturmada suç delillerini kararttığı gerekçesiyle Lice Cumhuriyet Savcısı Mustafa Kamil Çolak hakkında suç duyurusunda bulundu. Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na başvuran Demirtaş, Savcı Çolak hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını istedi. Soruşturmaya yönelik kuşkular arttı Serdar Çelebi (Avukat): Gizlilik kararı Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu’nun 153. maddesinde düzenleniyor. Her dosya için ayrı bir gerekçe belirtilmez, sadece soruşturmanın amacının tehlikeye düşüyor olması halinde karar alınır. Başından itibaren soruşturmanın yürütülüşüne ilişkin kuşkularımız vardı. Şimdi bu karar kuşkularımızı arttırdı. Bu kararın ardından da genellikle soruşturma takipsizlikle sonuçlandırılıyor. Basın, dosyalar hakkındaki bilgileri genellikle avukatlardan alırlar. Biz dosyaya ulaşamayınca kamuoyu da konudan haberdar olamıyor. Mehmet Emin Aktar (Diyarbakır Barosu Başkanı): Kamu güvenliği tehlikesi gösterilmiş. İşin doğrusu kamuoyunun kararını merakla beklediği bir soruşturmada gizlilik kararının alınmış olmasında kamu yararı değil, kamu zararı vardır. Savcılığın gizlilik kararı alması, bu olayı kamuoyunun gözünden kaçırma çabasıdır. Engin Cirmen (Avukat): Bu karar yasaya uygundur ama hukuka aykırıdır. Bu karar hukukun genel ilkelerine aykırıdır. Bu karar alınınca bu dosyadan kimsenin haberi olmayacaktır ve büyük bir kuşku ortaya çıkacaktır. -
Bir Astsubayın Korkunç İtirafları...
''biji tirkiye'' şurada bir başlık gönderdi: Gazete Haberleri Paylaşımı
“Yakalanan PKK’lıyı helikopterden attılar... ” Eski Astsubay Çakan isim, tarih ve yer vererek bunları kitabında yazdı ama, dava ona açıldı Eski Astsubay Kasım Çakan, Doğu ve Güneydoğu’da görev yaptığı sırada şahit olduğu faili meçhul cinayetleri bir kitapta topladı. Çakan’ın kitabının ihbar kabul edilmesini isteyen yayıncısı Mehdi Tanrıkulu, cinayetlerde adı geçen asker ve polislerin yargılanması için suç duyurusunda bulundu. Ancak Çakan ve yayıncısı Tanrıkulu hakkında dava açıldı. ASTSUBAYKEN ER OLMAK • Doğu ve Güneydoğu’da astsubay olarak görev yapan Kasım Çakan, ordudan ihraç edildikten kısa bir süre sonra başına gelen olayları ‘Astsubayken Er Olmak’ adlı kitabında topladı. Çakan kitabında anlattığı olayların ihbar kabul edilerek soruşturmasını isterken İstanbul Başsavcılığı, Çakan ve yayıncısı hakkında ‘terör progpagandası yapmak’ suçundan soruşturma başlattı. Çakan ve Tevn Yayınları’nın sahibi Mehdi Tanrıkulu’nun bu suçtan yargılanmasına devam ediliyor. SUÇ DUYURUSU • Yayıncı Mehdi Tanrıkulu, kitapta yazılanlar hakkında suç duyurusunda bulundu. Tanrıkulu, soruşturma başlatılması halinde çok sayıda faili meçhul cinayetin de aydınlatılabileceği gerekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Tanrıkulu’nun başvurusunda, Çakan’ın kitabında yer şu iddialara yer verdi: HELİKOPTERDEN ATTILAR • 1992’nin temmuz ayında, Kars-Kağızman’daki 7. Mekanize Tugayı 1. Mekanize Taburu 1. Mekanize Bölüğü’nde yeni görevime başladım. 04.04.1993 günü öğle saatlerinde iki Ağrı Dağı arasında, PKK militanları ile tabura ait askerler arasında çıkan çatışmada yaralı olarak ele geçen aslen Malatyalı, İnönü Üniversitesi 2. sınıftan terk, Doğan isimli militan, Erzurum’a götürülmek üzere çatışmanın ertesi günü bir helikopterle askeri yetkililer tarafından alındı. Fakat hem sivil hem askeri kaynaklardan öğrendim; Doğan çözülmediği için Tendürek Dağı’nda helikopterden atılmış, ölmüştü. CESEDE TECAVÜZ • ER HÜSEYİN’İN ÖLÜMÜ • Demirköy 3. Hudut Taburu’nda 18.09.1989 tarihinde göreve başladım. Bu birimde Bölük Komutanı Tuncay Baydur’du. Bölükteki askerlerle futbol oynarken Ağrı Doğubeyazıtlı Hüseyin isimli asker maç esnasında Baydur tarafından dövüldü. Aynı gece Hüseyin firar etti, üç gün sonra da cesedi bulundu. “Şırnak’taki görev yerime ise 1993 yılının Nisan ayı başında ulaştım. 7 temmuz 1993 tarihinde sabah saat 10.00 civarı Kayseri Komando Birliği görevden üs alanına döndü. Yanlarında elleri kelepçeli dört köylü vardı. Üs bölgesindeki yer altı sığınaklarında sabaha kadar tutulmuşlardı. 8 temmuz 1993 tarihinde Kayseri Komando Birliği dört köylüyü yanlarına alıp göreve gittiler. 9 temmuzda döndüklerinde genç köylülerden biri yoktu. Diğer üç köylü, bir komando çavuş, iki er, bir asteğmen, hem dövüyor hem getiriyorlardı. Gençlerden birine, diğerinin nerede olduğunu sordum. ‘O teröristlerin yerini söyle’ diye ona yüklendiler. O da ‘bilmiyorum’ dedi. Komando Yüzbaşı Mustafa, ‘açın elini kaçsın’ dedi. ‘O kaçmayınca yirmi mermi sıktılar. Babasının yanında oğlunu kurşuna dizdiler’ dedi. Ertesi sabah geriye kalan diğer üç köylüyü alıp götürdüler ve bir daha geri getirmediler. Mehdi Tanrıkulu, suç duyurusunda, kitapta isimleri verilen asker ve polislerin ‘birden fazla nitelikli adam öldürme, görevi ihmal, işkence, ölünün maneviyatına hakaret, ordu içerisinde yasadışı silahlı çete kurmak’ suçlarından yargılanma-sını istedi. Tanrıkulu, yapılacak soruşturma ile birçok olayın da aydınlatılabileceğine işaret etti.- 59 cevap
-
- 2
-
-
- Astsubay
- Bir Astsubayın itirafları
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
KÜRTÇE'YE RESMİ DİL YOLU AÇILDI
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Politika Bilimi
ALLAH ALLAH ben anlatamıyorum heralde kardeşim.... Kimsenin devlet bizim dilimizi korusun,kollasın,geliştirsin diye bir talebi yoktur,devletten istenen bizi asimile etmeye çalışan politikalardan vazgeçsin ve kültürel kimliğimizi özgürce yaşayabileceğimiz bir ortam sağlasın başka ihsan istemez.... -
KÜRTÇE'YE RESMİ DİL YOLU AÇILDI
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Politika Bilimi
Kimi Türk araştırmacılar Peygamberin kimisi kızılderililerin kimiside asyada yada afrikadaki bilmem ne kabilesinin Türk olabileceğini söylüyorlAR ee bizim Türk ilan edilmemiz çok normaldir artık... -
DHA: Şevval Sam 'Kürtçe' söyledi, protokol geceyi terketti
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: Taner Bayram başlık Politika Bilimi
Almanlar için demiyorsunuz,Türkiye için ve Türkiye üzerine yemin ettirelim ozaman Türklük üzerine değil.... -
Pis tuzak! Ceylan’ı PKK mayını parçalamış...
''biji tirkiye'' şurada cevap verdi: Efendi Türkler başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Ölen mehmette bizim kardeşimiz ceylanda,bunun için demokratik hak ve özgürlük diyoruz,silahın bu ülkeye musallat edilmesi hoşumuza gitmiyor.Her fırsatta kandırılmış gençler diyorsunuz,peki bu gençler neyle kandırılıyor ve bunu önlemek için neler yapılabilir bunu hiç soruyormusunuz? Pkk bugün büyük bir pazar halini almış durumda sanıyormusunuzki yöneticiler bu gençlerin ölümünü durdurmak için birşeyler yapıyorlar yada düşünüyorlar? Ben hiç sanmıyorum, peki kandırılmış dediğiniz gençler neyle kandırılıyor,bak diyorlar 3 tane karakolun tam ortasında bir kız havan atışı ile vuruluyor,bütün karakollarda dürbünde var gece görüşlerde,savcı olay yerine gelmiyor,doktor karakol bahçesinde otopsi yapıyor,savcı bu konu ile ilgili ceylan'ın babasını çağırıyor ifadesini almak için ama ona o olayı değil dağdaki uzaktan akrabasını soruyor,daha sonrada bu konu ile ilgili soruşturmanın gizli yapımasını istiyor,sormak istiyorum Demokratik açılım ile ilgili oturumun gizli yapılmasına karşı çıkan ve açıklarız diyenlere neden buna karşı çıkmıyorsunuz? Dilini konuştuğu için dayak yiyenler var,bir sanatçı Kürtçe şarkı okumaya başlayınca protokol terk ediyor halk konserini,ama ingilizce okusa alkış tutacaklar değilmi? İşte burada başlıyor Kürt açılımı halkına hakkını vermessen birileri geliyor senin bu hakkını alman için dağa çıkman gerekiyor diyor,bizde bu yüzden açılıma destek veriyoruz bu ülke edirneden,ardahana bizim ülkemiz bayrakta başımızın tacı elbette ve elbette ayrılık yanlıları çıkabilir,ancak devletimiz haklarını kullanmasını sağlarsa halkının kim kandırabilir gençlerimizi söylermisiniz....