Zıplanacak içerik

''biji tirkiye''

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

''biji tirkiye'' tarafından postalanan herşey

  1. Temizlikçi otopsi yaptı Olayın gerçekleştiği köyde incelemelerde bulunan İHD, otopsinin hastanede çalışan bir temizlik işçisi tarafından yapıldığını söyledi. İHD Doğu ve Güneydoğu Bölge Temsilcisi Ali Akıncı, ‘Olayın üzerinden 6-7 saat geçmesine rağmen hiçbir devlet yetkilisi olay yerine intikal etmemiştir. Karakol komutanı, ‘Biz güvenlik nedeni ile köye gelemiyoruz, cenazeyi siz karakola getirin’ emri üzerine, köylüler cenazeyi Abalı Karakolu’na götürmüşlerdir. Abalı Karakolu nizamiyesinde devlet hastanesinde çalışan bir temizlik görevlisi ve yine Lice Adliyesi’nde çalışan bir hizmetlinin katılımı ile otopsi gerçekleştirilmiştir’ diye konuştu. Akıncı, ‘Karakol nizamiyesinde yapılan otopsinin de gerçekleri ne kadar açığa çıkaracağını kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Akıncı ayrıca olayın meydana geldiği köy ile karakol arasındaki mesafenin 6-7 kilometre olduğunu, buna rağmen rağmen güvenlik güçlerinin köye gitmemesinin düşündürücü olduğunu söyledi. Helikopterler köyü taramış Ceylan Önkol’un karakoldan açılan ateş sonucu öldüğü, köyün ilk kez askerlerin hedefi olmadığı da ortaya çıktı. Konuya ilişkin basın toplantısı düzenleyen İHD aynı köyün daha önce de askerler tarafından helikopterlerle tarandığını hattırlatı. Olay bölgesinde yaptıkları incelemelere ilişkin gözlemlerini aktaran İHD Doğu ve Güneydoğu Bölge Temsilcisi Ali Akıncı, 1993 yılında askerler tarafından boşaltılan bu köyün geçen yıl da helikopterlerce tarandığına dikkat çekti. ‘Niye bizi öldürüyorlar?’ Önkol’un abisi Rıfat Önkol, evin yanında bulunurken büyük bir patlama sesi duyduklarını belirterek, köyün üstünden bir duman izinin geçtiğini fark ettiklerini kaydetti. Olay yerine gittiklerinde kardeşinin cesedi ile karşılaştığını kaydeden Önkol, ‘Bu atış taburdan yapıldı ve de kasıtlı olarak yapıldı. Atılan her ne ise kardeşimin direkt vücuduna isabet etmiş. Mayın işi değil. Yerde bir çukur oluşmamış. Yapılan atışı kendi gözümüzle gördük. Niye bizi öldürüyorlar’ dedi.
  2. Kim olduklarını bilmediğimiz bilirkişiler, “çocuk tahrayla yerdeki mermiye vurdu, mermi yerinden fırlayıp kızın karnına saplandı” türünden saçma sapan raporlar verecek. Ve, herkes bunlara inanacak. Eskiden yapıyorlardı bunları. Kimse inanmıyordu ama “biz bunlara inanmıyoruz” diyen bir gazete çıkmıyordu. Şu zavallı Ceylan’la ilgili bilirkişinin verdiği rapora bir bakın. “Daha önce araziye atılmış ancak patlamadan kalmış 40 mm’lik bombaatar mühimmatına elindeki tahra ile vurarak patlaması neticesinde hayatını kaybettiği kanaatine varıldığını...” “Tahra” dedikleri herhalde Ceylan’ın koyunlarına daldan ot kesmek için kullandığı orağa benzeyen alet. O aletle mermiye vurmuş da, mermi patlamış da... Ceylan’ın ilk yapılan otopsisinde saptanan bazı gerçekler var. Küçük kızın elleri ayakları sağlam. Mermi karnına isabet edip o minik gövdesini parçalamış. Bilirkişiler bize bir açıklasınlar bakayım, “bombaatar mühimmatı” nasıl oluyor da üstüne sopayla vurulunca yerinden fırlayıp, o tahtayı vuran kızın karnına saplanarak patlıyor. Bu bilirkişinin mermisi öyle bir mermi ki üstüne vurulduğunda olduğu yerde patlamıyor, dimdik havaya doğru da gitmiyor, havalanıyor, bir metre yükseldikten sonra doksan derece kıvrılıyor, “hedefi” vuruyor ve vurduğu hedefin içinde infilak ediyor. On iki gün “araştırma” yaptıktan sonra buldukları “gerçek” bu. Bütün saçmalıkları bir kenara bıraktığımızda elimizde inanılır bir tek gerçek var. Ceylan, “bir bombaatar mermisiyle” vurulmuş. O merminin “yerden havalanıp” kızı karnından vurduğuna inanmamızı bekliyorlarsa daha çok bekleyecekler. Çünkü buna inanmayacağız. İnanan birinin çıkacağını da sanmıyorum. Haa, inanmış gibi yapanlar çıkacaktır ama onlar söz konusu “ordu açıklaması” olduğunda zaten her şeye inanmaya hazırlar, varlık nedenleri bu “inançları” zaten. Biz şu soruyu sormaktan vazgeçmeyiz. Ceylan’ı kim vurdu? O “bombaatarın tetiğini” kim çekti?
  3. Bu ülke 85 yıldır varolan sorunlarını yok sayarak bu hale geldi,sevsekte sevmesekte Akparti hükümeti bu yönde gerçekten büyük işler başardı,bakarsanız ermenistan ortaya bir soykırım lafı atıyordu biz burdan bağırıp çağıryoduk buda bizi uluslararası platformlarda zora sokuyordu,Kürt coğrafyası ve kürtler ile sürekli kavgalı bir devlet yapısı vardı şimdi bunun üzerine gidilerek bu sorun çözülmeye çalışılıyor,suriye ile daha 10 yıl önce savaşın eşiğine gelmişken Ak parti şimdi sınırları kaldırıyor,ırak ve kuzeyindeki Kürt yönetimi ile iyi ilişkiler kurularak G.Doğu halkının ve Türkiyedeki işadamlarımızın yeni yapılanmadan faydalanmalarının önü açılıyor,Türkiye artık bölgenin belirleyici gücü haline gelme yolunda ilerliyor ancak bunun içinde kendi içindeki sorunlarınıda çözmek zorunda,inkar etmek hiçbir sorunu çözmez...
  4. Yani illahi Türküm dersen kardeşimsin,demezsen karşıtımsın diyorsunuz. Sayın Gelincik Basit bir cinayet değil arkadaşım,devletin verdiği silahı orada birileri yasalara aykırı kullanıyorsa bizde bunu eleştirecez elbette,siz içinde kürt kelimesi olan herşeye önyargılı yaklaşmazsanız bu8nu görürsünüz zaten,Diyarbakır Fb maçında Diyarbakır taraftarı oldukları söylenen kişilerin amacının provakasyon olduğu gerçektir,orada Fb takımı maçı bir şampiyonluk yada ölüm kalım maçı değildir Diyarbakır için,buda Provakasyon olduğunu apaçık ortaya koyuyor...
  5. Aşiret yapısına kesinlikle karşı olan biri olarak yazdıklarınızı okuyorumda sizin amacınız aşiret sisteminin yanlışlarını ortaya koymaktan çok Kürt halkının hayatının sözüm ona sapkın bir hayat olduğunu ispat etme çabasındasınız,bundan dolayı yorum yazmayacaktım buraya ama atılan başlık bile insanı tahrik etmeye yetiyor,amacınız yapıcı bir eleştiri olmalıdır,biz Tsk,Türklük,Mhp,Chp veya diğer konularda yorumlar yaparken yada başlıklar atarken o halka mensup insanları kırmadan ve onlara doğruyu anlatma çabası ile yazmaya gayret ediyoruz (enazından kendi adıma bunu yapıyorum) herkestende aynı dikkati bekliyorum lütfen biraz daha dikkatli yorumlar ve eleştiriler yapalım...
  6. Benim görmenizi istediğim söz konusu Kürtlerle ilgili bir dava olduğunda ve kürtleri cezalandıran kararlarda adaleti savunup,aksi bir kararda adaleti eksik göstermenizdi...
  7. O iletide Osmanlının son dönemlerinden bahsediliyor,Kürt sorunu osmanlının merkeziyetçi ve Türkçülüğe doğru gitmesi ile 1800'lü yıllarda baladı zaten 1806 yılından önce neden Kürtlerle herşey yolunda gidiyordu? Ben söylim çünkü ırki özellikler değil bizi birleştiren özellikler ön plana çıkarılıyordu....
  8. sorunun başlangıcı şudur ki; Osmanlıda Kürt halkı Özerliğe yakın bir yönetim tarzı ile yönetilmekteydi,Atatürkün söylemlerinde bile ismi geçen Krdistan ismini taşıyordu yaşadıkları bölge,şehirleri kendi isimleri ile anılıyordu,Cumhuriyet kurulduktan sonra bölgenin ismi değiştirildi,şehirlerin ismi değiştirildi,vatandaşların çocuklarına Kürtçe isim takmaları yasaklandı ben türküm diyeceksin denildi vs.. vs... Bu tür bir yaklaşımı kim kabul eder...
  9. Türkiye yıllardır çevresindeki ülkelerle hep bir küskünlük içerisinde bulunuyordu ve sorunların çözümünü ve hatta sorunların ne olduğunu konuşmayı bile uygun görmüyordu ancak değişen dünyada güç olmak istiyorsak sorunlarımızı çözmek zorundayız,ne ırakla,ne iranla,ne suriyeyle,nede diğerleriyle küslük bize yaramaz...
  10. Zaten mecliste vekiller hakkında 500 dava var bunun 389'u Dtp'li vekiller hakkında ve ilginç olan bu dosyaların yüzde 90'ı yaptıkları konuşmalar nedeniyle açılmış dava dosyalarıyken mahkeme onları yargılamayı uygun görüyor,sormak geliyor insanın içinden ey bağımsız yargı organları; Meclisimizde adam öldürenler,hırsızlık yapanlar olduğu dönemlerde bile bu yola başvurmamışken şimdi bu ne perhiz,bu ne lahana turşusu?
  11. Bu söylediğim olaylardan hangisi sıcak temas ALLAH aşkına,bu yazdıklarım hepsi sivil vatandaş ve ellerinde silah yokken öldürüldüler... Eline bomba verilen asker olayında olayın kaza olduğu söylenmişti ilk başta hatırlarsanız,daha sonra tarafın bunu manşete taşımasından sonra Genelkurmay bu konuda açıklama yapıp doğruluğunu kabul etmiş ve teğmenin hemen tutuklandığını kamuoyuna söylemişti,acaba taraf yayınlamasaydı bu açıklama gelecekmiydi? Hiç sanmıyorum....
  12. Zaten Kimsenin öyle bir iddası olmadı sayın taypa,mesele şu Osmanlı döneminde burada özerkliğe yakın bir sistem vardı bölgenin adı Kürdistandı ve Atatürkte bunu kabulleniyordu,savaş olup bittikten sonra Kürtlere ait ne varsa ismi değiştirildi ve hatta Kürtler bile resmi litaratürde yok sayıldı,Kürtlere Türküm deme zorunluluğu getirldi İşte kürt sorunun çıkış noktası budur...
  13. Gıcık kapardım derken elbette kötü manada değil,devlet okuyanlara böyle bir imkan sağlamış onlarda bu imkanları kullanıyorlar ben elimde hertürlü imkan olmasına rağmen önlisans yapıp kaldım ilerletmedim,buda benim eksikliğim ama herşeye rağmen asker arkadaşlıkları hiçbirşeye değişilmez. Ama bu tür haberler gelincede insan üzülüyor,biz vatanımız için gittik çok şükür aslanlar gibi yaptık askerliğimizi ama birileri evlerine yakın yerlerde falan yapıyor,kimisi sakat raporu alıyor insan üzülüyor...
  14. Siyasi konularda yorum yapmak gibi bir lüksü olmamalı askerin,asker güvenlik konusunda bir önerisi yada teklifi varsa bunu bağlı bulunduğu bakanlığa paylaşsın yeterli...
  15. Milliyetçilik,diğer milliyetleri yok sayma ve inkar etme yönünde ilerliyorsa o milliyetçilik değil ırkçılık olur... Ayrıca Chp Milliyetçiliği ırkçı bir milliyetçilik değildir Deniz Baykal Milliyetçi kesimi küstürmekten korktuğundan öyle davranıyor...
  16. Adalet özellikle Doğuda maalesef doğru işletilmemektedir,devletin kurumları birbirini koruma psikolojisi ile hareket etmektedirler...
  17. Türkiye "Türklerin memleketi"!!!! Hani " ben Türküm" demek sadece vatandaslik bagindaydi? Bu ırkçılık değil ama ben Kürdüm demek Irkçılık oluyor bu bölücülük olmuyor ama Kürdüm demek Kürtlüğünü belirtmek Bölücülük oluyor haa!! Söylenecek fazla bişey yok biz böyle durumlarda kısaca (Takke düştü,kel göründü) veya (Görünen köy klavuz istemez'' deyimlerini kullanmayı yeyliyoruz...
  18. Uğur Kaymaz olayı : Mardin Kızıltepe`nin Turgut Özal Mahallesinde, 21 Kasım 2004 Pazar akşamı silah sesleri yankılandı. Saat 16.30`u gösteriyordu ve hava henüz kararmıştı. Dicle İlköğretim Okulu 5`inci sınıf öğrencisi Uğur ve babası Ahmet Kaymaz kanlar içinde yere yığıldı. Silah sesleri üzerine kimse dışarı çıkamadı. Polisin terörist diye vurduğu baba-oğulun cansız bedenlerini gelen ambulans, yakınları görmeden Devlet Hastanesi`ne taşıdı. Mardin`in Kızıltepe ilçesinde 21 Kasım 2004 tarihinde öldürülen Ahmet Kaymaz ve 12 yaşındaki oğlu Uğur Kaymaz`ın ölümünün üzerinden 4 yıl geçti. Bu sürede Baba Ahmet Kaymaz ve Uğur Kaymaz`ı öldürdükleri gerekçesiyle yargılanan 4 polis memuru beraat etti. Siirt olayı : Siirt’te 2005 yılında iki jandarma eri ve G.Y isimli uzman çavuşu taşıyan Jandarma aracının, basın açıklaması yapan grupla polis arasındaki çatışmanın ortasında kalması üzerine G.Y.’nin camdan bir kez ateş açması sonucu, Abdullah Aydan hayatını kaybetmişti. G.Y hakkında açılan davada Siirt Ağır Ceza Mahkemesi, beraat kararı verdi. Şemdinli olayı : Şemdinli'de ölümle sonuçlanan bombalama eyleminin iki askerle bir PKK itirafçısıdan oluşan "çetenin işi" olduğuna karar veren Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz'i öncelikle çete kurma suçundan bir yıl 11 ay 10'ar gün hapse mahkûm etti. Mahkeme, ardından sanıkları Mehmet Zahir Korkmaz'ı öldürmekten 25'er yıl, Seferi Yılmaz'ı öldürmeye teşebbüsten 12'şer yıl, Metin Korkmaz'ı yaralama suçundan altı'şar ay hapis cezasına çarptırdı. Sanıklar toplam 39 yıl beş ay 10'ar gün hapisle cezalandırılmış oldu.[8] Karar duruşmasında avukatının bulunmaması nedeniyle dosyası ayrılan PKK itirafçısı Veysel Ateş de adam öldürmeye tam teşebbüsten 12 yıl altı ay, olası kastla adam öldürmeden 25 yıl, olası kastla adam yaralamadan altı ay, suç işlemek için kurulmuş örgütün üyesi olmaktan bir yıl 10 ay 27 gün olmak üzere toplam 39 yıl 10 ay 27 gün hapis cezasına çarptırıldı.[9] Sanıkların temyiz başvrusu üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi görevsizlik kararı verdi ve dosyayı terör, örgüt ve devletin birliğini bozmaya yönelik eylem davalarına bakan 9. Daire'ye gönderdi.[10] Yargıtay 9. Ceza Dairesi kararı eksik soruşturma gerekçesiyle bozdu.[10] Sanıkların eylemini "terörle mücadele görevleri kapsamında" gören mahkeme, yargılamanın askeri mahkemede yapılmasını istedi.[10] Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, davayı askeri mahkemeye göndermeyince hâkim hakkında inceleme başlatıldı.[10] 14 Aralık 2007 tarihinde, Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde görülen ilk duruşmalarında, tutuklu astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş tahliye edildi.[10] Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesi, bombalamanın ardından toplanan halkın üzerine ateş ederek bir kişiyi öldürmek ve beş kişiyi de yaralamaktan 68 gün tutuklu kalan uzman çavuş Tanju Çavuş'u, "tutuklu kaldığı süre, suçun vasıf mahiyeti, ceza miktarı ve sabit ikametgâhının bulunduğu" gerekçesiyle tahliye etti.[11] Şemdinli iddianamesini hazırlayan Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 20 Nisan 2006 tarihli kararıyla, "mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte görüldüğü" gerekçesiyle ihraç edildi.[12] Şimdilerde (Nisan 2009) Ergenekon Davası sanığı olarak tutuklu bulunan Büyük Hukukçular Birliği Başkanı Kemal Kerinçsiz ise Sarıkaya hakkında "görevi kötüye kullanmak", "gizliliğin ihlali", "orduyu aşağılama" ve "devletin birliğini bozmak" suçlarından soruşturma yapılması istemiyle Adalet Bakanlığı'na başvurdu fakat ret yanıtı aldı Bunlar sadece son yılların öne çıkanları bunlar gibi yüzlercesi var,unutmayın adalet ya herkes içindir,yada yoktur... Bunlar sadece son yılların öne çıkan olayları bunlar gibi yüzlercesi var...
  19. Bugüne dek bölgede yaşanan bu tür bütün olaylarla ilgili gizlilik kararı alınmakta ve bu soruşturmalar hep takipsizlik ile sonuçlanmaktadır maalesef...
  20. Burda asıl dikkatimi çeken Kürdistan ve Kürt kelimesi defalarca kullanılmıştır ancak Kürtlerin rızası olmamasına rağmen 1921 anayasası değiştirilerek yerine lozanda dış güçlerle varılan mutabakat sonucunda hazırlanan anayasa ''tek dil,tek millet'' söylemi içermiştir,Şex said isyanı üzerine yaptığım araştırmalarda şex said isyanının büyük oranda dini motifli olduğu ancak kurmak istenilen bir Kürdistan olduğu ortaya çıkmıştır.Daha sonrasında Şex said ve ona yakın olanların idamı ve ailelerinin bölgeden göç ettirilmesi,bölgenin ismin değiştirilmesi,şehir isimlerinin değiştirilmesi,dağ,ova,dere vb.isimlerinin değiştirilmesi,Soyadı kanununun çıkarılması ve doğuda bu amaçla görevli memurların türkçe bilmeyen halka ya Türklüğü övücü yada o insanları aşağlayıcı soyisimleri verdikleride bir gerçektir,daha sonrasında yaşanan isyanlar ve sonuçları zaten ortadadır...
  21. Osmanli Imparatorlugu'nda bu adin yer aldigi belgelere 16. Yüzyilda rastliyoruz. Örnegin, Kürt beylerinin, Yavuz Sultan'a gönderdikleri "Aruz-u hal-i ümera-i Ekrad" yeni "Kürt Beylerinin Durumu" baslikli mektubun ikinci cümlesinde "Memalik-i Kürdistan ki, bir aylik yola karib memleketlerdir." Yani günümüz Türkçesiyle "Kürdistan memleketi, bir aylik yola yakin (bir uçtan diger uca uzakligi bir aylik zaman alan) memleketlerdir" deniliyor. (7) Yine 1846 yilinda Padisah Abdülmecit zamaninda Kürt ayaklanmasini bastiran pasa ve valilere "Kürdistan" adli bir madalya verildigini görüyoruz. Meydan Larousse Ansiklopedisi'nin ilgili maddesinde bu madalyaya iliskin olarak, "29 milimetre çapindaki madalyanin bir yüzünde padisahin tugrasi, öbür yüzünde kabartmali bir dag dizisi ve bunun yukarisinda 'Kürdistan' sözcügü altinda ise 'sene 1236' yaziliydi." bilgileri veriliyor. Mustafa Kemal, Nutuk'ta Mondros Ateskes Antlasmasi'ndan sonra Türkiye ile yapilan 4 baris önerisini karsilastirirken, bu cografya ile ilgili gelismeleri "Kürdistan" basligi altinda anlatiyor. (8) Osmanlilar'in en büyük arastirmaci-yazarlarindan Semseddin Sami de 1896 yilinda yayinlanan Kamus-ül Ala adli büyük ansiklopedik sözlügünde, "Kürdistan" baslikli maddede, bu cografi alanla ilgili genis bilgilere yer veriyor. Eserin bu bölümü geçtigimiz yillarda Mehmet Emin Bozarslan tarafindan Osmanlica'dan Türkçe'ye çevrilmisti... Asil sorunu görmezlikten gelip bir renge bir cografi ada veya sözcüklere takilip, bunlari kullananlari bölücülükle suçlayanlara sormak gerekir: "Bu adlari yasaklarken, neden yillardir, 'ezeli düsman' olarak tanitip anlattiginiz Yunanlilar'in atalarindan kalan ve tanri veya tanriçalarinin adi olan "Ege", "Marmara" veya "Izmir" (Bu adlarin kaynagi için Meydan Larousse sözlügüne bakilabilir) ile daha yüzlerce yerlesim biriminin adini kullanmakta bir sakinca ve rahatsizlik görmüyorsunuz!.." "KÜRDISTAN'A OTONOM YÖNETIM" Bu ülkede, "Federasyon da tartisilabilir" dedigi için dönemin Cumhurbaskani Turgut Özal'i neredeyse vatan haini olarak ilan edenler, her nedense Mustafa Kemal'in El-Cezire Cephesi Komutani Tuggeneral Nihat Pasa'ya gönderndigi 'gizli' kayitli resmi yaziyi görmemezlikten geliyorlar. Yasar Kemal'in, geçtigimiz günlerde ATV Televizyonu'nda yayinlanan Siyaset Meydani programinda gündeme getirdigi, altinda "Büyük Millet Meclisi (Meclis, bu adla kuruluyor. Ilk belgelerin önemli bir bölümünde 'Türkiye' adi görülmüyor..) ile Mustafa Kemal imzasi bulunan ve Ankara 22 Temmuz 1922 tarihini tasiyan bu önemli belge aynen söyledir: "Kisiye Özel. El-Cezire Cephesi Komutani Tuggeneral Nihat Pasa Hazretlerine, 1-Asamali olarak, bütün ülkede ve genis ölçekte dogrudan dogruya halk gruplarinin ilgili ve etkili oldugu bir biçimde yerel yönetimlerin olusturulmasi iç politikamizin geregidir. Kürtlerle dolu bölgede ise, hem iç politikamiz ve hem de dis politikamiz açisindan ölçülü yerel bir yönetim kurulmasini savunmaktayiz. 2-Uluslarin kendilerini yönetmeleri yetkisi bütün dünyada benimsenmis bir ilkedir. Biz de bu ilkeyi benimsiyoruz. Kürtler'in bu döneme kadar yerel yönetime iliskin örgütlerini kurmus ve baskanlari ile yetkilerini bu amaç için bizce kazanilmis olmasi ve oyladiklarinda kendi kaderlerine gerçekten sahip olduklari BMM (Büyük Millet Meclisi) buyrugunda yasam istekleri yayinlanmalidir. Kürdistan'daki bütün çalismalarin bu amaca dayali politikaya yöneltilmesi El-Cezire Cehpesi Komutanligi'nin görevidir. 3-Kürdistan'da Kürtler'in Fransizlar ve özellikle Irak sinirinda Ingilizler'e karsi düsmanligini silahli çarpismayla durdurulamaz bir düzeye vardirmak ve yabancilarla Kürtler'in birlesmesini engellemek asamali olarak yerel yönetimler kurulmasinin zeminini hazirlamak ve bu yolla yürekten bize bagliliklarini saglamak Kürt yöneticilerinin sivil ve askerlik görevleriyle görevlendirilerek bize bagliliklarini pekistirmek gibi genel yollar benimsenmistir. 4-Kürdistan'in iç politikasi El-Cezire Cephesi Komutanligi'nca belirlenecek ve yönetilecektir. Cephe Komutanligi bu konuda Büyük Millet Meclisi Baskanligiyla yazismalar yapar. Iller tarafindan izlenecek yolu düzenleyip uyumu saglayacagi için sivil yöneticilerin de bu konuda bagli olduklari yer, Cephe Komutanligi'dir. 5-El-Cezire Cephe Komutanligi yönetim, adalet ve maliye (parasal) konularda degisiklik ve düzenlemeyegerek gördükçe, bunun uygulanmasini hükümete önerir. BMM Baskani Mustafa Kemal." (9)
  22. 20-22 Ekim 1919 günleri Amasya'da imzalanan protokolde yeni vatan, "Türk ve Kürtler'in oturdugu topraklar" ifadesiyle açiklaniyordu.. Sivas Kongresi'nde de bu görüsler aynen benimseniyordu.. Mustafa Kemal, 1919'da 1. Kolordu Komutani Cafer Tayyar Bey'e çektigi mesajlarda, "Kürtler de Türklerle birlesti" diyerek, sevincini belirtiyordu. Dogu Bölgesi'ndeki tüm görüsme ve yazismalarda, "Türk ve Kürt'ün birbirinden ayrilmaz iki öz kerdis oldugunu" israrla tekrarliyordu. Büyük Millet Meclisi'nen açildigi günlerde yaptigi bir konusmada, yeni ülkeyi olusturan sinirlardan, "kardes milletlerin siniri" diye söz ediyor, "Bu sinirlar içinde Türk oldugu gibi Kürtler de vardir. Bu halklar birbirinin haklarina daima saygilidirlar..." diyordu. 1923 yilinin Ocak ayinda Izmit'te yaptigi önemli bir açiklamada ise bu söylemlerini daha da ileri götürüp somutlastirarak, "Kürtler'e bölgesel özerklik verilecek. Yeni Anayasa bunu saglayacak sekilde yapilacak..." diyecekti. Bu derleme çalismasiyla; Mustafa Kemal'in, 1919-1923 yillari arasinda, baskalarina gönderdigi özel ve resmi bazi mektup, telgraf ve mesajlarda, "kürtler'i nasil gördügünü" ve özellikle "Kürt sorununun çözümü için (o günlerde) neler düsündügünü" kendi kaleminden tarihi belgelere dayanarak sergilemek istedim. Aslinda, gerek genel olarak devletin ve gerekse Mustafa Kemal'in, bu konudaki belgelerinin tümüne tam olarak ulasildigi söylenemez. Bu durum, Osmanli Imparatorlugu'nun son dönemine ait belgeler için de geçerlidir. Kamuoyundan çesitli nedenlerle kaçirilan, imha edilen, sakli tutulup açiklanmayan birçok belgenin oldugu savunuluyor. 1919 yilinda Samsun'a çikisindan sonra, Cumhuriyet'in ilanina kadar süren 5 yillik sürede, atesli bir sekilde "Kürt ve Türk halklarinin kardesligini ve birlikte yasamayi kabul ettiklerini" anlatan, dönemin Basbakani ile diger yöneticileri kastederek, "Kürtle Türk'ü birbirine düsürüp vatan haini olduklarini"söyleyen bir Mustafa Kemal.. Iste, bu Mustafa Kemal'in bu düsünce ve tanimlamalarini, ne 1924 yilindan sonraki dönemdeki konusma ve yazismalarinda; ne de 1924 Anayasasi'nda göremez oluyoruz. Artik O, birakin "Kürdistan'i", "Kürt" adini dahi, ölünceye kadar agzina almayacak bir Mustafa Kemal'dir. Artik O, 1932'lerde, "Diyarbekirli, Vanli, Erzurumlu, Trabzonlu, Istanbullu, Trakyali, Makedonyali hep bir irkin evlatlari, hep ayni cevherin damarlaridir.." diyen bir Mustafa Kemal'dir, hem de Diyarbakir'da... Görüsler farkli: Kimi, Mustafa Kemal'in, Kürtler'le iliskide, özellikle Cumhuriyet'in ilaninindan sonra büyük bir "u" dönüsü yaptigini düsünüyor. Kimi, "Hayir, Mustafa Kemal Kürtler'i seviyordu. Ancak sonralari çevresindeki asiri Türkçü kesimlerin etkisiyle bu konudaki düsüncelerini degistirdigini..." düsünüyor. Kimileri ise, daha da ileri gidip, "Mustafa Kemal'in bu ilisiklerinde içten olmadigini, 'köprüden geçinceye kadar' politikasini güttügünü, Kürtler'i kullanip bir kenara attigini..." öne sürüyorlar. Bu tartismalara girmeden isterseniz tarihi belgeleri konusturalim: "IKI HALKI ÇARPISTIRAN HAINDIR" Evet, bu cümle Mustafa Kemal'e ait, sözünü ettigi halklar ise Kürt ve Türk halklaridir!.. Mustafa Kemal, Sivas'tan 17 Eylül 1919 günü, Istanbul'a, Senato (Ayan) Üyesi Fuat Pasa'ya gönderdigi ve "Saygilar sunar, ellerinizden öperim" ifadesiyle biten mektubunda, dönemin Basbakani Damat Ferit Pasa'dan sikayetçi oluyor. Mektubunun bir bölümünde su cümle dikkati çekiyor: "...Bu Basbakan'in cinayetlerine ortak olan Içisleri ve Savas Isleri Bakanlari da ulusun sesini bogmak, yasal bir toplantisini (Sivas Kongresi) tanimamak, Kürt'ü Türk'ü birbirine düsürerek, Müslümanlar arasinda çarpismalara neden olmak gibi haince girisimlerde bulunuyor..." (1) Mustafa Kemal, mektubun sonunda, "çevresindekilerin, Padisah'a ülkedeki gelismelere iliskin saglikli bilgi ulastirmadigini" belirterek, Fuat Pasa'dan, "mektubunda anlattigi gerçekleri Padisah'a iletmesini istiyor. "KÜRT, TÜRK KARDESINDEN AYRILMAYACAK" Mustafa Kemal, 3. Ordu Müfettisi olarak Amasya'dan, Erzurum'daki Kazim Karabekir Pasa'ya gönderdigi, 24 Haziran 1919 tarihli sifreli mesajin ilk maddesinde, Güneydogu'da meydana gelen bazi olaylara iliskin olarak su bilgileri veriyor: "1-Mr.Novil adindaki bir Ingiliz Yüzbasisi, Urfa'dan Siverek yoluyla Viransehir'e giderek, Milli asiretlerinin ileri gelenleriyle görüsmüs ve Urfa'ya dönmüs. Osmanli hükümeti için çok kötü propagandalar yapmis. Ancak asiret reislerinden aldigi kesin cevaplara sevinmistir. Kürtler, Türk kardeslerinden kesinlikle ayrilmayacaklarini, bu ugurda son kisilerine varincaya kadar ölüme hazir olduklarini söylemisler. Ayrica Ingilizler'in kendilerine vermek istedigi önemli miktardaki parayi almayarak namus ve yurtseverliklerini göstermislerdir..." (2) INGILIZLER'I ABD'YE SIKAYET Amerika Birlesik Devletleri Inceleme Kurulu Baskani General Harbord'a ülkenin içinde bulundugu genel durumla ilgili çok uzun ve ayrintili bir rapor gönderen Mustafa Kemal, olup-bitenlerden Ingilizler'i sorumlu tutuyordu. Bu ülkeyi agir bir dille suçlayip, ABD'ye sikayet ediyordu. Sivas, 24 Eylül 1919 tarihli raporun, Kürtler'in durumunun anlatildigi 5. Maddesinin ( bölümünün baslangiç maddesi söyle: "Imparatorlugu bölmek ve Türkler ile Kürtler arasinda bir kardes savasi çikarmak ve bagimsiz bir Kürdistan kurma planlarina ortak etmek üzere Kürtler'i kiskirttilar. Ileri sürdükleri tez, Imparatorlugun nasil olsa dagilacagidir. Bu düsüncelerini gerçeklestirmek için büyük paralar harcadilar. Her türlü casusluga basvurdular. Noil adinda bir Ingiliz subayi, uzun süre Diyarbakir'da bu yolda çaba gösterdi ve her türlü yalan ve aldatmaya basvurdu. Ama bizim Kürt yurttaslarimiz düzenlenen oyunun farkina vararak, O'nu ve yüreklerini para ile satan bir grup haini bölgeden kovdular..." Mustafa Kemal, ayni raporun 4. Maddesinin ikinci paragrafinda, Kürt ve Türkler'in disinda, Müslüman olmayan halklara iliskin görüslerini de söyle dile getiriyor: "Kendileriyle çok uzun yillardir birlikte yasadigimiz Müslüman olmayan yurttaslarimiz (Ermeniler, Rumlar, Hristiyan ve Yahudiler) için en iyi niyetlerle içten sevgiler belirtmekten ve onlari da bizimle ayni esitlikte düsünmekten baska bir görüs ve duygumuz yoktur. Kesinlikle inaniyoruz ki, eger ülke, içinde simdiye kadar sürdürülen kötülüklerden kurtulursa, Imparatorlugun degisik uyruklari, birbirleriyle kesin baris içinde yasayacaklar, ortak, mutlu ve güvenli bir yasam sürdüreceklerdir..." (3) "TÜRK, KÜRT, ÇERKEZ KARDESIZ" Mustafa Kemal, Çerkez Ethem'in agabeyi Resit Bey'e gönderdigi bir telgrafta, Salihli'de Tümen Komutani olarak görev yapan Yarbay Ömer Lütfü Yasan ile arasindaki özel sürtüsme ve darginliga son vermesini istiyordu. Ankara, 7 Ocak 1920 tarihini tasiyan sifreli telgrafin bir bölümünde de, "konu disi olarak, sunu da belirteyim ki, Anzavur'un alçakligi, kendisine ve kiskirtici olan Ingilizler ile ayakçilarina yöneliktir.Bu din ve devletin saglam bir uyrugu olan Çerkez kardeslerimiz, hepimizin övdügümüz bastacimizdir. Asil, bugün düsmanlarla çevrili Türk, Kürt, Çerkez ve diger din kardeslerimizin elele vermesi, sarsilmaz bir bütün olusturmalari, namus ve yasamimizi kurtarmak için bir zorunluluktur..." (4) diyordu. "KÜRTLER, TÜRKLER'LE BIRLESTI" Nutuk'un girisinde "Samsun'a çiktigim gün genel durum ve görünüs" baslikli bölümde, ülkenin içinde bulundugu durumu degerlendiren Mustafa Kemal, Kürtler'in, Türkler'le birlestigini belirterek söyle diyor: "Anadolu halki, bastan asagi bölünmez bir bütün haline getirildi. Bütün kararlari, bütün komutanlar ve arkadaslarimizla birlikte aliniyor. Vali ve mutasarriflarin hemen hepsi bizden yanadir. Anadolu'daki ulusal örgütler ilçe ve bucaklara kadar yayildi. Ingiliz korumasi altinda bir bagimsiz Kürdistan kurulmasiyla ilgili propaganda ortadan kaldirildi ve bu amaci güdenler yola getirildi. Kürtler Türkler ile birlesti..." (5) Mustafa Kemal, yine Nutuk'ta da yer alan bir konusmasinda, 6. Kolordu Komutani'nin, Padisah'a gönderdigi bir mektuptan söz ediyor: "...komutanlar, mektupta hükümetin savas yoluna gidep kongreyi basarak Müslümanlar arasinda kan dökmeye kalkistigi ve Kürdistan'i ayaklandirarak, yurdu parçalatma planini da para karsiliginda yüklenmis oldugu belgelerle anlasildigindan, hükümetin bu iste kullandigi adamlarin bozguna ugrayarak kaçmak zorunda birakildiklarindan söz ediyorlar..." (6) Paragrafa geçen ve sonraki belgelerde Mustafa Kemal'in sik sik kullandigi "Kürdistan" adi, bu kez 6. Kolordu Komutanligi'nin ve diger bazi komutanlarin da imzaladigi, yani üst düzey askerlerin mektubunda karsimiza çikiyor. Aslinda, Mustafa Kemal'in sikça kullandigi, ancak buna karsilik duyduklarinda bazilarinin cin çarpmisa dönüp, köse bucak kaçtigi "Kürdistan" adi yüzyillardan beri kullaniliyor. Bir bölümü Irak ve Iran ile Suriye, diger bölümü Türkiye'nin Güneydogusunu içine alan cografi alanin adi olarak... Belki biraz konu disina çikmis olacagim. Fakat yeri gelmisken, bu adla ilgili olarak bazi noktalara deginmekte yarar görüyorum: Iran, kendi topraklarinin Güneybatisina düsen topraklari "resmen" Kürdistan eyaleti adiyla taniyor. Harikatalarinda gösteriyor. Basin-yayin araçlarinda rahatlikla kullaniyor. Yine Iran, Istanbul'a düsen yolcu tasiyan Iran Havayollari'na ait uçaginin adini "Kürdistan" koyabiliyor. Irak da ayni sekilde, bizim "Kuzey Irak" diye adlandirdigimiz alani, çok uzun bir süreden beri ve resmi olarak Irak Kürdistani olarak adlandiriyor. Basin-yayin araçlariyla resmi yazismalarda da bu ad kullaniliyor.
  23. BELGE: 13 "KÜRDISTAN'L A ILGILENMEK GEREKIYOR" 9. Ordu Birlikleri Müfettisi Mustafa Kemal, Havza'dan, 29 Mayis 1919 günü Genelkurmay Baskanligi'na çektigi telgraf: "Bagimsiz Kürdistan görüsünü savunan, Diyarbakir'daki Kürt Kulübü ile hükümet yandasi olan öteki kulüpler arasindaki çeliskinin arttigini arastirmalarimdan ögrendim. Kürtler'e ve Kürdistan üzerinde etkili, savas sirasinda yakinlik ve sevgilerini çok iyi kazandigim Kürt ileri gelenlerinden bazilarina dogrudan, bazilarina Kolordu araciligiyla telgraflar çekerek, devletin gerçek durumunu ve kendilerince alinmasi gereken önlemler için geregi kadar bilgi vererek, etkili ögütlerde bulundum. Son günlerde edindigim bazi bilgilere göre, Kürdistan bölgesiyle de ilgilenmek gerekiyor, Bunun için bagimsiz Kürdistan olmak üzere, Ingilizlerce de desteklenen hangi bölgelerdir ve ileride çok...(bu cümlenin sonu okunamiyor.) Yine Ingilizlerce kiskirtilan bölgeler hangileridir? Bu konuda yüksek Baskanliginizdaki bilgilerin bildirilmesi için emirlerinizi dilerim..." (Har Tarihi Vesikalari Dergisi, Sayi: 4) BELGE: 14 "KÜRTLER'LE UZLASIN!" Mustafa Kemal'in, 15 Haziran 1919'da Diyarbakir Valiligi'ne gönderdigi telgraftan: "Bütün milletin, hayat ve bagimsizligini kurtarmak için birlestigi su önemli günlerde, bir yabanci devletin korumasina siginarak düsük ve esir yasamayi tercih eden her türlü ilkenin, ülkeyi parçalayarak her türlü dernegin kapatilmasi çok hayati ve gerekli bir görev oldugundan, Kürt Kulübü konusundaki uygulamaniz tarafimizdan da uygun görülmüstür.. ....... Bu nedenle, Diyarbakir ve bagli yörelerde Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ilhak Derneklerinin olusmasina ve kurulmasina yardim edilmesini önemli salik veririm. Ve özellikle Kürt Kulübünün üyeleriyle, bugünkü telgrafim kapsaminda görüserek uzlasmak uygundur..." (Söylev, Hifzi Veldet Velidedeoglu, Sayfa: 10) BELGE: 15 "KÜRTLER'I TEMSIL ETMIYORLAR" Mustafa Kemal'in Diyarbakir Valisi'ne gönderdigi yukaridaki telgrafa karsilik, Erzurum'daki Kazim Karabekir Pasa'ya gönderdigi telgraftan: "Diyarbakir'da Kürt Kulübünün Ingilizler'in kiskirtmasiyla, Ingilizler'in koruyuculugunda bir Kürdistan kurmak amacini izledigi anlasildigindan kapattirilmistir. Üyeleri hakkinda sorusturma yapiliyor. Kürdistan'in taninmis beylerinden aldigim telgraflarda, dagitilan bu Kürt Kulübü'nün hiçbir Kürt'ü temsil etmedigi, birkaç kendini bilmezin girisimlerinin sonucu oldugu, ülke ve ulusun bütünüyle bagimsiz ve özgür yasamasi ugrunda her türlü özveriye ve bu konuda emirlerinize hazir olduklari bildirilmektedir... ...Hükümetin (Istanbul) bayagi tutsak bir durumda olmasi, baskentin baskili bir askeri isgal altinda bulunmasi dolayisiyla ulusun kurtulusunun, yine ulus ordusuyla gerçeklesecegi sizcede bilinmektedir. Bu nedenle, ben Kürtler'i daha ötesi bir öz kardes olarak, bütün ulusu bir nokta çerçevesinde birlestirmek ve bunu dünyaya Müdafaa-i Hukuk dernekleri araciligiyla göstermek karar ve çabasindayim..." (Söylev, Hifzi Veldet Velidedeoglu, Sayfa: 49) BELGE: 16 "EZICI COGUNLUK TÜRK VE KÜRT" Mustafa Kemal'in, Edirne'deki 12. Kolordu Komutani Mehmet Selahattin Bey'e gönderdigi bir mesajdan: "Ezici çogunlugu Türk ve Kürt olan bu illerden bir karis bile verilemez..." (Söylev, Hifzi Veldet Velidedeoglu, Cilt:1 Sayfa: 72) BELGE: 17 "BEDIRHANLAR VE MALATYA OLAYI" Mustafa Kemal'in Nutuk adli eserinden: "Bay Novel adinda bir Ingiliz Binbasi, Bedirhanlar'dan Kamuran, Celadet ve Cemil Beylerle ve yaninda 15 kadar Kürt atlisiyla Malatya'ya gelmis ve kendilerini Mutasarrif Bedirhanli Halil Bey karsilamistir. Harput (Elazig) Valisi de, bir posta hirsizini izliyor görünerek otomobille Malatya'ya gelmistir. Bu amaçla bunlara Adiyaman'daki birlik de verilmistir. Amaçlarini, Kürdistan kurmaya söz vererek Kürtler'i, islerimizi bozmaya ve bizi öldürtmeye yollamak oldugu anlasilmis ve karsi önlemlere basvurulmustur. Bu arada Vali ve ötekileri yakalatmak istiyoruz. Malatya Mutasarrifi da Kürt asiretlerini Malatya'ya çagirmistir. Bunun üzerine 13. Kolordu ise giristi. Gereken önlemler alinmistir. Yarin aksam Harput'tan gönderilen bir birlik, ortaligi karistiranlari tepeleyecektir..." (Nutuk) BELGE: 18 "DIN VE ULUSUNU SATMIS KÜRTLER!" Mustafa Kemal'in, Erzincan'in Kemah ilçesinde yasayan ve Kürt asiretlere yakinligiyla bilinen eski Milletvekili Halet Bey'e, Sivas'tan, 9 Eylül 1919 günü gönderdigi mesajdan: "...Ingiliz korumasinda bagimsiz bir Kürdistan kurulmasi amaciyla propaganda yapmakta olan Ingiliz Binbasilarindan Mr. Novel'in, din ve ulusunu satmis Kürt Beylerinden Ekrem, Kamran, Ali, Celadet'le birlikte Malatya'ya geldigi ve Istanbul hükümetini tutan, açikçasi ulus ve yurt haini olan Elazig Valisinin de bunlara katildigi ve Bedirhanilerden Malatya Mutasarrifi Halil Beyle birlikte sözde postayi soyan hirsizlari izlemek gibi uydurma bir gerekçeyle silahli Kürtleri toplamaya giristikleri ögrenildi. Söyle ki, Kürtler'in kutsal halifelik makamina ve ülkeye olan baglilik ve ayrilmazliklarini göstermek üzere bazi agalarin birtakim Kürt kuvvetiyle birlikte Malatya'ya dogru yola çikip, padisah ve ulusa karsi Ingilizler'le isbirligi yapmak hainligine kalkisan ve yörenin temiz yürekli Kürtler'ini toplayarak onlarin askerlerce bos yere öldürülmelerine ve padisaha, ulusa baskaldirmis duruma sokulmalarina neden olan vatan hainlerinin alçakliklarini sözünü ettigim Kürtler'e en çabuk yoldan bildirip, çagriya uymalarinin saglanmasina çaba göstermelerini önemle bekler. Olanak varsa bu ise hemen girisilerek sonucun hemen bildirilmesini dileriz..." (Rauf Orbay'in Hatiralari, YakinTarihimiz Dergisi, Cilt: 3, Sayi: 30, Belge no: 1113) ATATÜRK'E AIT BELGELERIN YORUMU (1) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Eruzurum Subesi'nce, 30 Mayis 1919 günü yayinlanan bir bildiride, Dogu illeri için, "Bu illerimiz kan, din ve tarih kardesi olan Kürt ve Türk'ün namus ve vatanseverligine emanettir..." deniliyordu. Bu Cemiyet'in, 17 Haziran tarihli bir raporunda ise, "Kürt ile Türk'ten meydana gelmis birlesmis bir milletin haklari"ndan söz ediliyordu. Erzurum Kongresi'nde, iki halkin kardesligi ifadesi açilarak resmi belgelere dökülüyordu: "Dogu bölgesinde yasayan unsurlar, birbirlerine karsi saygi ve fedakarlik duygulariyla dolu, irksal durumlarina ve toplumsal ile cografi haklarina saygili öz kardestirler..."
  24. BELGE: 7 "KÜRDISTAN'A OTONOM YÖNETIM!" Altinda "Büyük Millet Meclisi ve Mustafa Kemal" imzasi bulunan ve El-Cezire KomutaniTuggeneral Nehat Pasa'ya gönderilen masaj: "Kisiye Özel. El-Cezire Cephesi Komutani Tuggeneral Nihat Pasa Hazretlerine, 1-Asamali olarak, bütün ülkede ve genis ölçekte dogrudan dogruya halk gruplarinin ilgili ve etkili oldugu bir biçimde yerel yönetimlerin olusturulmasi iç politikamizin geregidir. Kürtlerle dolu bölgede ise, hem iç politikamiz ve hem de dis politikamiz açisindan ölçülü yerel bir yönetim kurulmasini savunmaktayiz. 2-Uluslarin kendilerini yönetmeleri yetkisi bütün dünyada benimsenmis bir ilkedir. Biz de bu ilkeyi benimsiyoruz. Kürtler'in bu döneme kadar yerel yönetime iliskin örgütlerinikurmus ve baskanlari ile yetkilerini bu amaç için bizce kazanilmis olmasi ve oyladiklarinda kendi kaderlerine gerçekten sahip olduklari BMM (Büyük Millet Meclisi) buyrugunda yasam istekleri yayinlanmalidir. Kürdistan'daki bütün çalismalarin bu amaca dayali politikaya yöneltilmesi El-Cezire Cehpesi Komutanligi'nin görevidir. 3-Kürdistan'da Kürtler'in Fransizlar ve özellikle Irak sinirinda Ingilizler'e karsi düsmanligini silahli çarpismayla durdurulamaz bir düzeye vardirmak ve yabancilarla Kürtler'in birlesmesini engellemek asamali olarak yerel yönetimler kurulmasinin zeminini hazirlamak ve bu yolla yürekten bize bagliliklarini saglamak Kürt yöneticilerinin sivil ve askerlik görevleriyle görevlendirilerek bize bagliliklarini pekistirmek gibi genel yollar benimsenmistir. 4-Kürdistan'in iç politikasi El-Cezire Cephesi Komutanligi'nca belirlenecek ve yönetilecektir. Cephe Komutanligi bu konuda Büyük Millet Meclisi Baskanligiyla yazismalar yapar. Iller tarafindan izlenecek yolu düzenleyip uyumu saglayacagi için sivil yöneticilerin de bu konuda bagli olduklari yer, Cephe Komutanligi'dir. 5-El-Cezire Cephe Komutanligi yönetim, adalet ve maliye (parasal) konularda degisiklik ve düzenlemeye gerek gördükçe, bunun uygulanmasini hükümete önerir. BMM Baskani Mustafa Kemal." (TBMM.Gizli Celse Zabitlari, Türkiye Is Bankasi Kültür Yayinlari, Ankara, 1985, Cilt: 3, Sayfa: 550) BELGE: 8 "KÜRDISTAN'DA BULUNMAKTAN KIVANÇ DUYDUM!" Mustafa Kemal'in, Adana'dan, 24 Mart 1919 günü, kendisi ve arkadaslariyla ilgili olarak ortaya atilan bir iddiaya karsilik, Istanbul'a Savas Isleri Bakanligi'na gönderdigi mektuptan: "Arkadaslarimin bu alçakça suçlamaya karsi ne diyeceklerini bilemem. Yalniz kendi adima açikliyorum ki; Benim Anafartalar'da, Kürdistan'da, Suriye'de, baslarinda bulunmaktan kivançz duydugum kahraman ordular, haydutlarin degil, Osmanli ulusunun namuslu çocuklarindan kurulmustur.." (Öyküleriyle Atatürk'ün Özel Mektuplari, Sadi Borak, Çagdas Yayinlari, Istanbul, 1980, Sayfa: 139) BELGE: 9 "AYRILIKÇI KÜRTLER KAZANILDI!" Mustafa Kemal'in, Amasya'dan, 22 Haziran 1919 günü, Sivas Valisi Resit Pasa'ya çektigi telgrafin ikinci paragrafi: "Devletin bütünlesmesinin önem kazandigi bir sirada Ingiliz propagandasinin etkisinde ortaya çikan ve Kürdistan'in bagimsizligini isteyenler, görüsmeler yoluyla kazanilarak Halifelik ve Saltanat çevresindeki ortak amacimiza getirildi. Çok sükür hata anlasilarak aramiza dönmüsler ve kongreye (Sivas) çagrilmislardir. Bu ulusal ve yasamsal sorun için sizin gibi yurtsever, sözünü bilir düsünürlere düsen özveri, özellikle çok büyüktür.." (Tarih Vesikalari Dergisi, Ankara, 1949, Sayi: 15, Sayfa: 162) BELGE: 10 "BAGIMSIZ KÜRDISTAN ISTEYENLERLE GÖRÜSÜLDÜ" Mustafa Kemal'in, 3. Ordu Müfettisi ünvaniyla, Istanbul'a, basta Halide Edip Adivar, Senato Baskani Ahmet Riza Bey ve eski Basbakan Ahmet Izzet Pasa'nin da bulundugu çok sayida aydin ve polotikaciya gönderdigi mesajdan: "...Bu düsünceme siz de katiliyorsunuzdur, herhalde. Anlattigim durum, bugün genel bir kongrenin acele olarak taplanmasini gerektirmektedir. Bu çagri her yere ulastirilmistir. Devletin parçalanmasinin sözkonusu oldugu bir sirada, Ingilizler'in propagandasiyla ortaya çikan ve Kürdistan'in bagimsizligini isteyenler gibi akimlar da, karsilikli görüsmelerle, bu düsüncenin savunuculari, halifelik ve saltanat çevresindeki ortak amacimiza çekilerek durdurulmus ve kongreye çagrilmislardir.." (Milli Mücadele, Sebahattin Selek, Cilt: 1, Sayfa: 324) BELGE: 11 "OSMANLI ÜLKESININ PARÇALARI" 11 Eylül 1919 günü yayinlanan Sivas Kongresi Bildirgesi'nin 1. Maddesi: "1- Yüce Osmanli devletiyle anlasik devletler arasinda yapilan antlasmanin imzalandigi 30 Ekim 1918 günündeki sinirlarimiz içinde kalan ve her yerde ezici çogunlugu Müslüman olan Osmanli ülkesinin parçalari (ki, bu parçalar bir sonraki belgede, yani Amasya Protokolü'nün ilk maddesinde -Osmanli topragi, Türkler ve Kürtler'in yasadigi topraklardir.- diye açiklaniyor.) birbirlerinden ve Osmanli bütünlügünden hiçbir nedenle koparilamaz bir bütün olusturur. Bu parçalarda yasayan bütün Müslümanlar; birbirlerine karsi, karsilikli saygi ve özveri duygulariyla dolu, etnik ve sosyal haklariyla, bulunduklari yöne kosullarina bütünüyle bagli öz kardestirler..." Sivas Kongresi, Vehbi Cem Askin, Ankara, 1963, Sayfa: 158 BELGE: 12 "TÜRK VE KÜRTLERIN OTURDUKLARI YERLER" Amasya Protokolü Tutanagi'nin 1. Maddesi aynen su cümlelerle basliyor: "Bildirgenin 1. Maddesinde Osmanli devletinin düsünülen ve kabul edilen sinirlari, Türk ve Kürtler'in oturduklari yerleri kapsadigi ve Kürtler'in Osmanli toplulugundan ayrilmasinin olanaksizligi belirtildikten sonra, bu sinirin en az bir istek olmak üzere elde edilmesinin saglanmasi geregi ortaklasa kabul edildi.Bununla birlikte yabancilar tarafindan, görünüste Kürtler'in bagimsizligi amaci altinda uydurulan yalanlarin önüne geçmek için de, bu durumun Kürtlerce simdiden bilinmesi uygun görüldü..." (1-Yurt Ansiklopedisi, Cilt: 1, Amasya maddesi. 2-Atatürk'ün Kurtulus Savasi Yazismalari, Mustafa Onar, Kültür Bakanligi Yayinlari, 1995, Cilt: 1, Sayfa: 268, Belge no: 348)
  25. ATATÜRK'ÜN AGZINDAN RESMI BELGELERLE KÜRTLER VE KÜRDISTAN BELGE:1 "IKI HALKI ÇARPISTIRAN HAINDIR!" Mustafa Kemal'in, 17 Eylül 1919 günü, Istanbul'daki Senato Üyesi Fuat Pasa'ya gönderdigi mektuptan:"...Bu Basbakan'in (Damat Ferit) cinayetlerine ortak olan Içisleri ve Savas Isleri Bakanlari da ulusun sesini bogmak, yasal bir toplantisini (Sivas Kongresi) tanimamak, Kürt'ü Türk'ü birbirine düsürerek, Müslümanlar arasinda çarpismalara neden olmak gibi haince girisimlerde bulunuyor..." (Atatürk'ün Özel Arsivi'nden Seçmeler, Kültür Bakanligi Yayini, Sayfa: 71) BELGE:2 "KÜRT,TÜRK KARDESINDEN AYRILMAYACAK" Mustafa Kemal'in, 3. Ordu Müfettisi olarak Amasya'dan, Erzurum'daki Kazim Karabekir Pasa'ya gönderdigi, 24 Haziran 1919 tarihli mesajin ilk maddesi: "1- Mr.Novil adindaki bir Ingiliz Yüzbasisi, Urfa'dan Siverek yoluyla Viransehir'e giderek, Milli asiretlerinin ileri gelenleriyle görüsmüs ve Urfa'ya dönmüs. Osmanli hükümeti için çok kötü propagandalar yapmis. Ancak asiret reislerinden aldigi kesin cevaplara sevinmistir. Kürtler, Türk kardeslerinden kesinlikle ayrilmayacaklarini, bu ugurda son kisilerine varincaya kadar ölüme hazir olduklarini söylemisller. Ayrica Ingilizler'in kendilerine vermek istedigi önemli miktardaki parayi almayarak namus ve yurtseverliklerini göstermislerdir..." (Atatürk'ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, Nimet Arsan, Sayfa: 43) BELGE:3 "KÜRTLER OYUNUN FARKINA VARDI" Mustafa Kemal'in, Sivas'tan 24 Eylül 1919 günü, Amerika Birlesik Devletleri Inceleme Kurulu Baskani General Harbord'a gönderdigi ayrintili rapordan: "Imparatorlugu bölmek ve Türkler ile Kürtler arasinda bir kardes savasi çikarmak ve bagimsiz bir Kürdistan kurma planlarina ortak etmek üzere Kürtler'i kiskirttilar. Ileri sürdükleri tez, Imparatorlugun nasil olsa dagilacagidir. Bu düsüncelerini gerçeklestirmek için büyük paralar harcadilar. Her türlü casusluga basvurdular. Noil adinda bir Ingiliz subayi, uzun süre Diyarbakir'da bu yolda çaba gösterdi ve her türlü yalan ve aldatmaya basvurdu. Ama bizim Kürt yurttaslarimiz düzenlenen oyunun farkina vararak, O'nu ve yüreklerini para ile satan bir grup haini bölgeden kovdular..."(Atatürk'ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, Nimet Arsan, Sayfa: 74-84) BELGE: 4 "TÜRK,KÜRT,ÇERKES KARDESIZ" Mustafa Kemal'in, Ankara'dan, Çerkes Ethem'in agabeyi Resit Bey'e gönderdigi 7 Ocak 1920 tarihli telgrafindan: , "konu disi olarak, sunu da belirteyim ki, Anzavur'un alçakligi, kendisine ve kiskirtici olan Ingilizler ile ayakçilarina yöneliktir.Bu din ve devletin saglam bir uyrugu olan Çerkez kardeslerimiz, hepimizin övdügümüz bastacimizdir. Asil, bugün düsmanlarla çevrili Türk, Kürt, Çerkez ve diger din kardeslerimizin elele vermesi, sarsilmaz bir bütün olusturmalari, namus ve yasamimizi kurtarmak için bir zorunluluktur..." (Harp Tarihi Vesikalari Dergisi, Sayi: 34, Belge no: 849 BELGE: 5 "KÜRTLER, TÜRKLERLE BIRLESTI" Mustafa Kemal'in, "NUTUK" adli eserinin, "Samsun'a Çiktigim Gün Genel Durum ve Görünüs" baslikli bölümünden: "Anadolu halki, bastan asagi bölünmez bir bütün haline getirildi. Bütün kararlari, bütün komutanlar ve arkadaslarimizla birlikte aliniyor. Vali ve mutasarriflarin hemen hepsi bizden yanadir. Anadolu'daki ulusal örgütler ilçe ve bucaklara kadar yayildi. Ingiliz korumasi altinda bir bagimsiz Kürdistan kurulmasiyla ilgili propaganda ortadan kaldirildi ve bu amaci güdenler yola getirildi. Kürtler Türkler ile birlesti..." (Nutuk, Türk Dil Kurumu, Ankara, 1976, Sayfa: 15) BELGE: 6 "KÜRDISTAN'I AYAKLANDIRIYORLAR!" Mustafa Kemal'in, Nutuk adli eserinde yer alan ve 6. Kolordu Komutani'nin, Padisah'a gönderdigi mektuptan söz ettigi bölümden: "...komutanlar, mektupta hükümetin savas yoluna gidep kongreyi basarak Müslümanlar arasinda kan dökmeye kalkistigi ve Kürdistan'i ayaklandirarak, yurdu parçalatma planini da para karsiliginda yüklenmis oldugu belgelerle anlasildigindan, hükümetin bu iste kullandigi adamlarin bozguna ugrayarak kaçmak zorunda birakildiklarindan söz ediyorlar..." (Nutuk, Inkilap Yayinevi, Ankara,1966, Sayfa: 100)

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.