Zıplanacak içerik

''biji tirkiye''

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

''biji tirkiye'' tarafından postalanan herşey

  1. Ceylan Cinayeti bir namus testidir bu ülke için...
  2. Kendi Kimliğimizle siyaset yapma özgürlüğü verildide bizmi yapmadık? Ya meclis açılırken bile Türklük üzerine zorla yemin ettiriliyor vekillere,bu vekillerin görüşü farklı bile olsa ''Egemenlik Kayıtsız Milletindir'' lafı varya,bırakın millet istediği gibi yaşasın,çünkü onları meclise bu millet yolluyor,demekki bu millet onları öyle benimsiyor...
  3. 1-Siz neden biz öyle derken savunuyorsunuzda şimdi suçluyorsunuz? 2-Sizinle artık Kürtlerin varlığı üzerine ortaya attığınız inkarcı laflarla ilgili tartışmayacağım.Ayrıca dilimizde bir takım Türkçe kelimeler var diye biz Türksek sizde bi araştırın Türkçede ne kadar arapça ve farsça kelime var Türkler hangisidir? 3- Siz 2'den 5'e atlamışsınız heyecandan herhalde neyse devam edeyim ben,Devlete vatana bayrağa diye başlayan her cümleniz bizi susturabilmek amacıyla kopardığınız vatan millet sakarya feryadları artık işe yaramaz,biz eski Kürtler değiliz bu ülkeye demokrasiyi getirmek için bedel neyse geçmiştede biz ödedik bundan sonrada biz öderiz. 4-Aşiret ağalarına karşıyım ve önceki yazılarıma bakarsını bunu görürsünüz. 5-Diyap ağa bir Türklük taraftarı olabilir o onun sorunudur,nasılki Pkk taraftarı aşiretler var diye bütün Kürtler Pkk'li sayılamazsa,Türklük taraftarı ağalar var diye bu bütün Kürtler Türklüğü kabulleniyorlar demek değildir. 6-aynen aktarıyorum. Mustafa Kemal’in, 3. Ordu Müfettişi olarak Amasya’dan, Erzurum’daki Kazım Karabekir Paşa’ya gönderdiği, 24 Haziran 1919 tarihli mesajın ilk maddesi: “1- Mr.Novil adındaki bir İngiliz Yüzbaşısı, Urfa’dan Siverek yoluyla Viranşehir’e giderek, Milli aşiretlerinin ileri gelenleriyle görüşmüş ve Urfa’ya dönmüş. Osmanlı hükümeti için çok kötü propağandalar yapmış. Ancak aşiret reislerinden aldığı kesin cevaplara sevinmemiştir. Kürtler, Türk kardeşlerinden kesinlikle ayrılmayacaklarını, bu uğurda son kişilerine varıncaya kadar ölüme hazır olduklarını söylemişler. Ayrıca İngilizler’in kendilerine vermek istediği önemli miktardaki parayı almayarak namus ve yurtseverliklerini göstermişlerdir...” Ayrıca... El-Cezire Cephesi Komutanı Tuğgeneral Nihat Paşa Hazretlerine, 1-Aşamalı olarak, bütün ülkede ve geniş ölçekte doğrudan doğruya halk gruplarının ilgili ve etkili olduğu bir biçimde yerel yönetimlerin oluşturulması iç politikamızın gereğidir. Kürtlerle dolu bölgede ise, hem iç politikamız ve hem de dış politikamız açısından ölçülü yerel bir yönetim kurulmasını savunmaktayız. 2-Ulusların kendilerini yönetmeleri yetkisi bütün dünyada benimsenmiş bir ilkedir. Biz de bu ilkeyi benimsiyoruz. Kürtler’in bu döneme kadar yerel yönetime ilişkin örgütlerinikurmuş ve başkanları ile yetkilerini bu amaç için bizce kazanılmış olması ve oyladıklarında kendi kaderlerine gerçekten sahip oldukları BMM (Büyük Millet Meclisi) buyruğunda yaşam istekleri yayınlanmalıdır. Kürdistan’daki bütün çalışmaların bu amaca dayalı politikaya yöneltilmesi El-Cezire Cehpesi Komutanlığı’nın görevidir. 3-Kürdistan’da Kürtler’in Fransızlar ve özellikle Irak sınırında İngilizler’e karşı düşmanlığını silahlı çarpışmayla durdurulamaz bir düzeye vardırmak ve yabancılarla Kürtler’in birleşmesini engellemek aşamalı olarak yerel yönetimler kurulmasının zeminini hazırlamak ve bu yolla yürekten bize bağlılıklarını sağlamak Kürt yöneticilerinin sivil ve askerlik görevleriyle görevlendirilerek bize bağlılıklarını pekiştirmek gibi genel yollar benimsenmiştir. 4-Kürdistan’ın iç politikası El-Cezire Cephesi Komutanlığı’nca belirlenecek ve yönetilecektir. Cephe Komutanlığı bu konuda Büyük Millet Meclisi Başkanlığıyla yazışmalar yapar. İller tarafından izlenecek yolu düzenleyip uyumu sağlayacağı için sivil yöneticilerin de bu konuda bağlı oldukları yer, Cephe Komutanlığı’dır. 5-El-Cezire Cephe Komutanlığı yönetim, adalet ve maliye (parasal) konularda değişiklik ve düzenlemeye gerek gördükçe, bunun uygulanmasını hükümete önerir. BMM Başkanı Mustafa Kemal.” (TBMM.Gizli Celse Zabıtları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1985, Cilt: 3, Sayfa: 550) sanırım dahada bişey dememe gerek yok...
  4. dediğin mantıklı aslında bizim ülkemizde maddi olanak yoksunluğundan dolayı okuyamıyor fakir çocuğu,durumu elverişli olan okuyup astek yada kısa dönem olarak (kısa dönem askerliğe karşıyım,askerdeykende uyuz olurdum :)ama neyse ) yapıyor ve ülkemizde zengin denilebileck insan sayısı fakir insan sayısına kıyaslanamaz bile,sonuç olarak bu istatistik mantıklı yani :D
  5. Yok olma tehdidi altında olan sizin etnik kökenininiz değil tabiki,bakın takrar takrar aynı şeyleri yazıyorum,bende bu ülke için askerlik yaptım ben komutanlarımı onlarda beni sevelerdi,abi kardeş gibiydik hatta birkaçtanesi ile ve halen ben onları onlarda beni ararlar onların ve hiçbir askerimizin ayağının taşa deymesini istemem ancak bu sorunun çözülmesi o kadar önemlidirki sizin bahsettiğiniz ulus devlet anlayışını çok iyi anlıyorum ayrı bir dilin ilerde ayrılıkçı akımlara gebe olduğu düşüncesindesiniz,ancak yapılan araştırmalar olsun Pkk'nin bugün geldiği nokta olsun,göstermiştirki Kürtlerin büyük bölümü ayrılıktan yana değildir.Ancak dil ve kültürünü serbestçe kullanmak ve yaşatmak arzusu içerisindedir bakın Dtp eşbaşkanı Emine Ayna'nın sözlerini yayınlamış sayın Fuzuli,ben şahsım adına Dtp'de bu tür çıkışları doğru bulmuyorum,sebebide bu tür çıkışların yanlış yönlendirme olmasıdır,Kürtlerin siyasi irade olarak meclise gönderdiği Dtp Pkk'yi ve Öcalan'ı siyasi çözüm konusunda muhattap gösterme lüksüne sahip değildir.Siyasi çözümün muhattabı bizzat Dtp olmalıdır,ancak silahlı Pkk'liler konusunda ''elimden geleni yaparım ama muhattap ben değilim'' deme hakkına sahiptir ozaman bu söylemi anlaşılabir...
  6. Sayın efendi Türkler bende bu yazıyı okuduktan sonra internet üzerinden biraz araştırdımda şehit olan askerler hep fakir,gariban çocukları bu bir rastlantımı acaba diye sormak geliyor insanın içinden...
  7. 1-Madem savcıların hakimlerin iktidar partisinin mülakatında olduğundu düşünüyorsunuz neden Ceylan Önkol hakkında bizim serzenişimize katşı çıkıyordunuz diye sorarlar adama değilmi? 2-Kürt halkı varsayalımki milletleşemedi,bu başka bir halkın ismini alıp kendi ismini unutmayı yada kullanmamayı onlara dayatmayı mazurmu kılar? 3-Devlet koruculuk sistemini çıkardıktan sonra,korucu olmayan aşiret köyleri yakılıp yıkıldı bugün devletin kuvvetini arkasına alan korucu aşiretleri bölgede istediklerine PKK'li damgası vurabilme hakkına sahipler enson Mardinde bilge köyünde gördük örneğini. 4-Eğer kürtçenin eğitimi verilmezse Kürtçe Türkiyede asimile ile yok olacaktır,aşiret sistemine bende karşıyım ama o içine kapanmanın tek faydası Kültürel özellikleri kaybetmeyi daha geç kıldığıda bir gerçektir. 5-Töre cinayeti nasıl bişeydir? Ben söyleyeyim örneğin kan davasıdır değilmi? Peki madem buna karşısınız neden PKK'ye karşı kan davası güdüyorsunuz ve barış ihtimaline bile karşı geliyorsunuz ve PKK 40 bin insanı öldürdü onla görüşülemez diyorsunuz? 6-Kürt halkına en büyük kötülüğü dediğiniz gibi aşiret yapısı ve savaş öncesi verdiği sözü savaş sonrasında belini doğrultunca unutanlar vermişlerdir. 7-Değişmekten kastınızı anladımda forumda biçokkez yazdım yazdığım için tepki çektim şimdi tekrar söylüyorum devletimizin din eğitimini eline alması gerekmektedir,sadece doğu ve g.doğuda değil bütün Türkiyede yoksa birileri çıkıp yalan yanlış bilgilendirmeler ile halkı doldurup devlet düşmanı haline getiriyor. 8-PKK ve ÖCALAN aşiret sistemine karşıdırlar zaten PKK'nin ismindende bunu anlamak mümkündür Partiyê Karkerin Kurdistan ''Kürdistan İşçi Partisi'' Öcalanında sosyalist bir siyasi kişiliğe sahip olduğu bilinmektedir ancak Öcalanın hakimiyet kuramadığı ve askerle çatışma halinde olduğu bir dönemde aşiretleri karşısına alması mantıklı değildir,tıpkı devletin PKK ile mücadelesinde yaptığı gibi. 9-Bütünlükten bahsetmek için illahi benim kültürel kimliğimi inkar etmemi dayatırsanız bana elbette bende buna tepki olarak kültürel kimliği her fırsatta vurgularım.Ortak paydada buluşmak demek size göre benim Kürt olduğumu unutup Türküm dememse hayır ben Türk değilim Kürdüm Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım ve vatandaşlığı düzenleyen maddenin değişmesi gerektiğine inanıyorum. 10-Madem Türkiyedeki Türklüğün bir ırkçılık olmadığı iddasındasınız bana söylermisiniz neden şu cümleyi kurdunuz (Bakın, Türkmen Aşiretleri, yüzlerce yıl önce yok edildi ve Türklük bir Ulus Kimliği olarak ortaya çıktı.) Yüzlerce yıl önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı yoktu neden ona atıfta bulundunuz? 11-Aşağılık komleksi varsa eğer bizde sizdeki kendi milletini ilah sayma ve saydırma çabası nedir onu anlmak çok güçtür.
  8. CHP'nin tavrı bölge insanını rahatsız ediyor. CHP'de siyaset yapanlar da Baykal'ı eleştiriyor. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın Kürt sorununun çözümüne yönelik hükümetin çabalarına engel olması CHP'nin Doğu ve Güneydoğu tabanını rahatsız ediyor. CHP'de siyaset yapanlar Baykal'ın tutumunu yanlış buluyor. CHP Van eski Milletvekili Mehmet Kartal, Baykal'ı Kürt sorununun çözümü konusunda samimi bulmadığını söyledi. Hükümetin sorunun çözümü için çaba gösterdiğini hatırlatan Kartal, ancak CHP'nin ve Baykal'ın peşin hükümlerle buna karşı çıktığını söyledi. Türkiye'de yıllardır kan aktığını ifade eden Kartal, “Artık bu sorunun çözülmesi lazım. Akan kan artık durmalı. Bu ülkede yıllardır çocuklar ölüyor, anneler gözyaşı döküyor, kangren olmuş bir sorun var. Bu sorun inkarcılıkla çözülmez. İnkarcılık ancak bölgedeki milliyetçiliği artırır. Baykal'ın söylemleri bölgedeki Kürt milliyetçiliğini ancak artırır” dedi. Baykal'ın 'Türkiye'de Kürt sorunu yoktur sadece ayrılıkçı Kürt sorunu var' ifadelerini de değerlendiren Kartal, “Baykal'ın bu konuda yeterince bilgilendirilmediği ve bilgi sahibi olmadığını gösteriyor. Yoktur demekle yok olmuyor. Yıllarca yok denildi on binlerce insan hayatını kaybetti. Türkiye'de Kürtler vardır ve yurttaş olmak istiyorlar. Kürtler bu ülkede olmaktan memnunlar ancak yapılan bazı yanlışlıkların düzeltilmesini istiyorlar. CHP gerçek sosyal demokrat bir parti olmaya geri dönmelidir. 1989 raporuyla bu sorun çözülebilir. Ancak CHP bugün 1989'un çok gerisindedir” dedi. AK PARTİ İYİ NİYETLİDİR 2002 Genel Seçimleri'nde CHP'den Batman Milletvekili seçilen Mehmet Nezir Nasıroğlu ise AK Parti'nin çalışmalarına CHP'nin destek vermesi gerektiğini söyledi. Hükümetin çalışmalarına CHP'nin destek vermesi durumunda sorunun önünde engel kalmayacağını belirten Nasıroğlu, “Ben bu bölgede yaşıyorum. Baykal'ın yanlışlarından dolayı bu partiden ayrıldım. CHP'nin bu soruna karşı yaklaşımını esefle karşılıyorum ve sosyal demokrat bir partinin nasıl böyle bir politika geliştirdiğine inanamıyorum” dedi. Nasıroğlu, “Bugün bölgede CHP sıfır oy alıyor. CHP yok. Sadece AK Parti ve DTP var. CHP'nin bunu çok iyi düşünmesi lazım. CHP hazırladığı 1989 raporuna sahip çıkarsa bu sorunun çözümü çok daha kolay olacaktır. CHP bu sorunun sadece AK Parti'nin sorunu olduğunu sanıyor. Hayır bu sorun herkesin sorunudur. Türkiye'de yaşayan herkesin sorunudur” diye konuştu. İsrail'de Hamas'a oy istemek gibi 2007 seçimlerinde CHP'nin Siirt Milletvekili adayı Nevaf Bilek, Türkiye'nin bir demokratikleşme sorunu olduğunu hatırlatarak, bu sorunun bu çerçevede çözülmesinin daha doğru olacağını ifade etti. Bilek, “CHP'nin tutumunu doğru bulmuyoruz. Bölgede CHP'liyim diyebilen kimse kalmadı. CHP'liyiz diyemiyoruz. Bölgede CHP'ye oy istemek, İsrail'de Hamas'a oy istemek gibi neredeyse. Halk bize o kadar tepkili. CHP 1989 raporunu hatırlamalı ve ona göre hareket etmelidir” dedi.
  9. Bülent Arınç, askerlikte Anadolu çocuğuna haksızlık yapıldığını, birilerinin çözüm istemediğini dile getirdi. Ziyaretlerde bulunmak üzere Antalya'nın Alanya ilçesine gelen Arınç, tuzu kuru olanların çocuklarının evlerine yakın yerlerde askerlik yaptığını, Anadolu ailelerinin ise bir sene boyunca 'Sağ gelecek mi ?' diye korku içinde beklediğini söyledi. AK Parti Alanya ilçe teşkilatında konuşan Arınç, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a, Süleyman Demirel'den geçmiş hükümetlere göndermelerde bulundu. Baykal ve geçmiş hükmet başbakanlarını tembel ev kadınlarına benzeten Arınç, ayrıca asker atamalarında zengin fakir ayrımının yapıldığını iddia etti. 'Akan kan durmasın, aksın. Benim oğlum gitti herkesinki gitsin.' Yok öyle bir şey. Zaten gidenler hep Anadolu çocukları." diyen Arınç, "Filan köyden filan kasabadan tuzu kuru olanların öyle bir sıkıntısı yok. Türkiye'de onlar bir yolunu bulup evlerine yakın bir yerde çocuklarının askerlik yapmasını garantiliyorlar. Ama Anadolu çocuğu neredeyse siz el üstünde dualarla gönderiyorsunuz. Ama bir sene boyunca sağ gelecek mi acaba diye korku içinde bekliyorsunuz." dedi.
  10. Biz yeterince samimiyiz efendim Bu ülke bizim ülkemizdir bayrağıda başımız üzeredir ve hiçkimsenin bizi birbirimizden ayıramayacağındanda eminiz ancak devletimizin ve kardeşlerimizinde bizi biraz anlamaya çalışmalarını bekliyoruz...
  11. Öncelikle bi soluklanın,bi su için sorularıda tek tek sorun sakin sakin baya gerilmiş gördüm sizi 1-DTP eğer PKK'nin sözcüsü falansa devletimizin yargı organları vardır anayasası vardır bunlara güvenmeyi öğrenin. 2-Söylemlerim tamamen kendi görüşlerimdir,doğup büyüdüğüm ortamda gördüklerimin hayatıma etkisi sonucu bende oluşan intibadır. 3- Hiçbir millet başka bir millet isminin ve dilinin kendi kurduğu ülkede kendisine zorla kullandırılmasını kabullenmez elbette. 4-3. cevap bunada geçerlidir zaten. 5-Hepimiz aşiret ve toprak ağalarına karşıyız onlara silah verip onları korucu yaparak rantlaştıran kafayada karşıyız sizde karşımısımnız? 6-Değişmek dediğiniz kendi dilini ve ismini unutup başka bir halkın üyesi olmak üzerine yemin edebilmekse evet değişime karşıyız....
  12. 1-Silahlı Pkk güçlerinin silahları bırakması konusunda elbette muhattap Pkk ve onun kurucusudur. 2-PKK'nin silahlı eylem yapmasına kesinlikle karşı olan biriyim ve öldürülen herkes için üzülen biriyim. 3-Pkk'nin temelinde devletin kendi içindeki Kürt halkını yok sayması ve asimile etmeye çalışması sonucu Kürt halkında oluşan tepki ve bunu kullanarak ülkemize zarar vermek isteyenlerin eline verilen koz vardır. 4-Pkk'yi canlı tutan dediğiniz gibi ilkel kafa yapısıdır,bu dediğiniz kafa yapısıda herkes Türküm diyecek,ya sev ya terk et mantığıdır. 5-PKK VE ONUN GİBİ İLLEGAL HER ÖRGÜTE KARŞIYIM...
  13. Genelkurmay, Ceylan’ın parçalanmasından 13 gün sonra yaptığı ibretlik açıklamada, “Bu kız niye öldü” diye soranları “asimetrik düşman” ilan etti Genelkurmay Başkanlığı, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde havadan gelen patlayıcı bir cismin isabet etmesi sonucu ölen 14 yaşındaki Ceylan Önkol cinayetinin aydınlatılmasını isteyenleri, “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı asimetrik, kapsamlı ve organize bir psikolojik harekât yürütmekle” suçladı. Aydın, yazar ve gazetecileri hedef gösteren Genelkurmay, aradan 13 gün geçmesine rağmen Ceylan’ın nasıl öldüğüne dair sorulara ise açıklık getirmedi. Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı’ndaki haftalık basın bilgilendirme toplantısında, 28 Eylül 2009’da Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Şenlik köyü bölgesinde çok üzücü bir olay meydana geldiğini ve olayda 14 yaşındaki Ceylan Önkol isimli vatandaşın, meydana gelen bir patlama sonucu hayatını kaybettiğini söyledi. PKK’nın oyununa gelmişiz Ardından sözü “bölücü terör örgütü”ne getiren Gürak, olayın üzerine giden basın organlarını PKK’nın oyununa gelmekle suçladı. Tuğgeneral Gürak şöyle devam etti: “Son yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yıpratılmasına yönelik asimetrik kapsamlı ve organize bir psikolojik harekât sürdürülmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı yürütülmekte olan bu savaşın maksadı, kamuoyunu etki altına alarak Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine bir tutum ve yanlış bir ‘algı’ oluşturmaktır. Uygulanmakta olan savaşın boyutlarının tahmin edilenden çok daha karmaşık ve büyük olduğunu düşünüyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı yürütülmekte olan asimetrik psikolojik harekâttan en fazla istifade edenlerin başında bölücü terör örgütünün geleceği unutulmamalıdır.” Bir çukur var ama... Konunun halen devam etmekte olan adlî yönü dışında, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ilgilendiren bölümleriyle ilgili olarak bazı bilgileri paylaşacağını ifade eden Tuğgeneral Gürak, gerekli idari soruşturmanın ilgili komutanlıkça derhal başlatıldığını belirterek şunları kaydetti: “Yapılan incelemede, bölgede yer alan ve olay mahaline 9 kilometre mesafedeki Abalı Jandarma Karakolu ile 8 kilometre mesafedeki Tapantepe Üs Bölgesi’nden, silahların kontrolü ve kayıtlarına bakıldığında, olay günü herhangi bir havan atışı yapılmadığı tespit edilmiştir. Esasen, askerî birliklerin konuşlandıkları yerler dikkate alındığında mevcut havanların menzillerinin yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, patlamanın olduğu yerde meydana gelen mermi çukurunda yapılan teknik analiz raporuna göre olayın herhangi bir atış sonrası meydana gelen patlamaların oluşturduğu çukurdan farklı olduğu tespit edilmiştir. Diğer yandan, Ceylan Önkol’un hayatını kaybetmesine neden olan bir patlama vardır. Ancak bu patlamanın neyin sonucu olduğu Cumhuriyet Savcılığı’nca yaptırılan kriminal çalışmalar sonucunda belli olacaktır. Bu nedenle bu çalışmaların sonuçlanması beklenmelidir.” Delil karartmadık, çünkü... PKK’nın daha önce bölgeye çeşitli patlayıcılar yerleştirildiğini ve söz konusu bölgede dokuz erin şehit olduğunu hatırlatan Gürak, bu bilgiler ışığında ve benzer olayların tekrar edebileceği değerlendirilerek, daha müessif bir olaya sebebiyet verilmemesi için Lice Cumhuriyet Savcılığı tarafından olay yerinin resimlerinin çektirilerek, cesedin otopsisinin yapılması maksadıyla Abalı Jandarma Karakolu’na getirilmesi için talimat verildiğini kaydetti. Köy muhtarı ve ölen çocuğun yakınları tarafından cesedin saat 17.45’te Abalı Jandarma Karakolu’na götürüldüğü ve burada Cumhuriyet Savcısı tarafından gerekli adlî işlemlerin yapıldığını anlatan Genelkurmay Sözcüsü Tuğgeneral Metin Gürak, “Olay bölgesindeki tehdit durumu gözönüne alınarak, gerekli emniyet tedbirlerinin alınmasını müteakip bölgeye intikâl edilmiş ve yerinde inceleme yapılmıştır. Olay mahaline güvenlik kuvvetlerinin gitmemiş olması esasen delillerin karartıldığı iddialarını da geçersiz kılmaktadır” dedi. Anne mezarın başından ayrılmıyor Diyarbakır’ın Lice ilçesinde öldürülen 14 yaşındaki Ceylan Önkol, Bingöl’ün Genç ilçesine bağlı Döleg mezrasında toprağa verilmişti. Anne Saliha ile baba Raif Önkol, o günden beri küçük kızlarının mezarı başından ayrılmıyor. Ağıtlar yakan anne, katillerin yargı önüne çıkarılmasını istiyor. Ceylan Önkol’un yaşamını yitirdiği Şenlik köyü Hambaz mezrasına hâkim tepelerde, Tabantepe Taburu’na ait mevziler dikkatlerden kaçmıyor. Tabantepe Taburu, Ceylan’ın öldüğü alandan daha yüksek, kuşbakışı yaklaşık iki kilometre mesafede. Yerde herhangi bir çukurun oluşmadığı bölgede, Ceylan’ın elbise parçaları ve yere dökülen kanı hâlâ duruyor. Türkçe bilmeyen anne Saliha Önkol, saatlerce kızının mezarı başında ağıt yakarak, olayın aydınlanmasını istiyor. “Ceylan’ım toprak soğuk üşürsün, kalk eve gidelim” sözleriyle feryat eden annenin ağıtları yürekleri dağlıyor: “Kimler aldı canını kızım, kalk anlat bize. Sen toprak altına girmek için küçüktün, neden bırakmadılar, neden yaşamana izin vermediler? Kim yaptı bunu sana, kimse de gelip söylemiyor. Allah’ım daha 12 yaşında olan, kimseye zararı olmayan kızımın katillerinin yanına bırakma. Devletin ortaya çıkaramadığı katillerin ortaya çıkmasını sağla.” Savcı orağı niye almadı Baba Raif Önkol ise savcının olayla ilgili yeterli delil toplamadığını söyledi. Olay sırasında Ceylan’ın elinde bulunan orağı gösteren baba Önköl şöyle devam etti: “Ceylan elinde bu orakla can verdi. Kızıma isabet eden her neyse, önce bu metal orağın sapına denk gelmiş ve metal sapta delik oluşmuş. Bu delili karakolda vermek istedik alınmadı. Savcıya vermek istedik almadı. Bu metal parçada delik oluşmasına sebep olan silah veya cismin anlaşılmasından mı korkuluyor?” Atalay: Olayın dibine ineceğiz Diyarbakır’da sivil toplum örgütleriyle biraraya gelen İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Ceylan’ın cinayetiyle ilgili sorular karşısında “Ceylan olayının dibine ineceğiz. Bunun üzerindeyiz. İki kriminal raporu bekliyoruz. Biz eski dönemin faili meçhullerini de araştırıyoruz” dedi. Atalay Mardin’de ise “Lice’deki olayla ilgilenilmiyor zannediyorsanız, yanılıyorsunuz. En az 10 defa Diyarbakır Valisi ile bu olayı görüştüm” dedi.
  14. Genelkurmay Sözcüsü Tuğgeneral Metin Gürak, dünkü basın toplantısında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik asimetrik psikolojik bir harekât yürütüldüğünü söyleyince geriye dönüp köşe yazarlarını taradık. 14 yaşındaki Ceylan’ın ölümüyle ilgili karanlıkta kalan noktaların aydınlatılmasını isteyen yazıların Türk Silahlı Kuvvetleri’ni nasıl yıprattığı ise merak konusu. İşte o yazılardan bazıları: Benimki insani bir çığlık Ahmet Hakan (Hürriyet): ... Ama Sayın General, sakın bu masalı anlattım diye... Beni Ceylan’ın bin parçaya bölünmüş cesedini, “Gerilla savaşına mütevazı bir katkı...” sayıp kullanmaya kalkan DTP’lilerle bir tutmayın... Benimki hesapsız kitapsız bir refleks... Benimki insani bir çığlık... Ve istiyorum ki... Bu refleks size de sirayet etsin... Bu çığlık sizi de kuşatsın... Lütfen, talihsiz Ceylan’ın başına gelen bu olaya sebep olanların üzerine gidin... Ama öyle gidiyormuş gibi yaparak gitmeyin... Sahiden gidin... Gidin ki bir daha havan topları patlamasın Ceylan’ların üzerinde... Gidin ki... Dirisi için bir şey yapılamayan Ceylan’ın, hiç olmazsa bin parçaya bölünmüş ölüsü için bir şey yapılmış olsun... Hayır, susmayacağız Mehmet Ali Brand (Posta): Şimdi çok titiz bir soruşturmayla o havan mermisini kimin attığı bulunmalı. Önemli olan, “teröre destek veren bölge” olarak nitelendirilen Lice’deki bu olayın beklenen ve gereken ilgiyi bulamamasıydı. Eğer DTP milletvekili Aysel Tuğluk gitmese, konuyu kamuoyuna taşımasa, Taraf gazetesi ve başyazarı Ahmet Altan “Susacak mıyız?” diye haykırmasa, bu cinayet belki de görmezden gelinecekti. Ben, kendi açımdan susmayacağım. Medya da susmayacak. Böyle gelmiş böyle mi gidecek Haşmet Babaoğlu (Sabah) ...Bir çocuğun ölürken kopardığı çığlık karşısında bütün sözcükler anlamını yitiriyor. Diyarbakır, Lice’nin bir köyünde evlerinden iki adım mesafede oynarken havan mermisiyle paramparça olan Ceylan’ın fotoğrafına bakıyorum iki gündür. Minicik kızının dağılan parçalarını eteklerinde evlerine taşımak zorunda kalan annenin feryatları aklıma geliyor. Ne günahları vardı? Devlet uzak, medya suskun! Taraf yazmasa, “bu taraflardan” kimsenin bu olaydan haberi olmayacaktı! Siyasi, tarihi, resmi olan ne varsa hepsi bir kenara... Ankara’nın önünde çok açık ve alabildiğine yalın bir soru var aslında.. Güneydoğu’da böyle gelmiş, böyle gidecek mi? Doğrular anlatılmalı Ergun Babahan (Star): ...Önce bir teğmenin ağır cezası sonucu askerlerin şehit olması, ardından genç bir çocuğun havan atışı olmadığı açıklanan bir patlama sonucu ölmesi. Her iki olayla ilgili gerçekleri Taraf gazetesinde okuduk. “Her Türk asker doğar” sloganına uygun olarak “Her gazeteci Mehmetçiktir” söylemiyle hareket eden medya bu olayı görmezden geldi. Ancak gazetenin ısrarlı haberleri sonucu Genelkurmay açıklama yapmak zorunda kaldı. Çağımız bilgi çağı. Artık “Kol kırılıp yen içinde kalmıyor.” Bu yüzden Genelkurmay yanlışlarını hızlı biçimde açıklayıp toplumla paylaşırsa güvenilirlik oranının yüksek kalmasını sağlar. Bugün için yapması gereken ise Ceylan’ın ölümüne neden olanları bir an önce tespit edip yargı önüne çıkarmak, genç kızın ailesini mahkeme kapılarında süründürmeden gereken tazminatı ödemek olmalıdır. Bu sorular yanıt bekliyor Mehmet Altan (Star): ...Şu soruların cevabı hâlâ ortada: - Maktul Ceylan Önkol’un vücuduna isabet eden silahın cinsi nedir? Patlayan mayın mı yoksa yerden havaya atılmak suretiyle kullanılan bir silah mı? - Olaydan sonra Cumhuriyet Savcısı ve güvenlik güçlerinin olay yerine gitmeyerek, köy imamını olay yerine gönderip kamera ile çekim yapmasını istemesi hukuka ne derece uygun? - Olayın meydana gelmesinden üç gün sonra olay yerine giden Cumhuriyet Savcısı’nın aldığı numuneler olayı teferruatlı bir şekilde aydınlatmaya yetecek mi? - Olay yerinde yapılması gereken otopsi güvenlik gerekçesiyle yapılmadı. Böylesi bir olayda güvenlik gerekçesi nedir ve bu ne kadar hukuka uygun? - Olay yerinde yapılmayan otopsinin herhangi bir sağlık kuruluşunda yapılması imk‚nı varken neden karakol nizamiyesinde yapılma ihtiyacı duyuldu? Ben utanıyorum Balçiçek Pamir (Haber Türk): YILDIRIM Türker sordu. “Ceylan’ı o dağlarda vurdular. Vuranlar hiç utanır gibi durmuyor. Peki siz utanmıyor musunuz?” diye. Şöyle yazdı “çoban kızı Ceylan Önkol için kimileri 12, kimileri 14 yaşındaydı diyor. Ne fark eder? Onun vurulduğu dağların zamanı bizimkiyle ölçülemez nasılsa...” Tokat yemiş gibi oldum yazıyı okurken. Sahi utanmıyor muyuz? Üzgünüm demediğimiz için... O yaşta küçük bir kıza sahip çıkamadığımız... Hatta öldürdüğümüz için... Hiç mi yüzümüz kızarmıyor? Ben utanıyorum. Daha önce kalem oynatmadığım için. Utanıyorum, çünkü o çocuğun niye öldüğünü kimselere anlatamam, yapamam. ‘Sen bir hiçsin’ tekrarı Gözde Bedeloğlu (Birgün): Ceylan üç karakolla çevrili bir alanda nereden geldiği ve cinsi belli olmayan bir patlayıcıyla parça parça... Cesedi saatlerce toprak üzerinde, anasının avuçları içinde... Savcı günler sonra, belki de bize gerçekleri sunma işlevini çoktan yitirmiş kanıtların arasında... Otopsi karakol önünde, özensiz... Her yapılan ‘sen bir hiçsin’ tekrarı... “Niye bizi sahiplenen olmadı? Niye acımızı kimse paylaşmadı. Biz ikinci sınıf vatandaş mıyız?” diye vuruyor göğsüne, minik kızından arta kalanları eteklerine doldurmuş bir ana. Lice yine beliriyor haritada kanlı... Bir yandan Kürt-Türk kucaklaşması için açık tutulan kollar, diğer yanda o kolları sancıyan karınlara götüren acılar... Haritanın ucundaki yangın kül ediyor hepimizi... Aydınlatılmasını istemeyenler mi var Deniz Kavukçuoğlu (Cumhuriyet): Ceylan Önkol 13 yaşında bir Kürt kızıydı. Bu toprakların bir çocuğuydu, bizim çocuğumuzdu. Öldürüldü. Neyle ve nasıl öldürüldüğü 28 eylülden buyana geçen 16 günde açığa kavuşmadı. Bir görev ihmaliyle mi karşı karşıyayız? Yoksa bu cinayetin açıklığa kavuşmasını istemeyenler mi var? Varsa kimler? Merak ediyorum.
  15. Şunu görüyoruzki eğer PKK olmasıydı bugün ne Kürtlerin varlığı nede dili devlet tarafında var sayılmayacaktı bu bir gerçekliktir. DTP'ye gelince Dtp diyorki silahların susması konusunda biz muhattap değiliz çünkü silahı tutan biz değiliz,pekte haksız sayılmaz...
  16. Pkk ve Dtp hangi dili konuşuyor açıklarmısınız bana? Pkk pasif savunma yapıyorum diyor operasyonlar devam ediyor,Dtp halk tarafından seçilip meclise gönderiliyor,hiçbir milletvekiline yapılmayan uygulamalar onlara yapılıyor ee Kürtler nasıl kendilerini ifade etsin siz söyleyin...
  17. Ekim İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluşu nedeniyle Eminönü’ndeki Yeni Cami’ye “Milli birlik esastır”, Sultanahmet’e “Ordumuza şükran borçluyuz”, Süleymaniye’ye “Ne mutlu Türküm diyene”, Üsküdar Yeni Cami’ye “Kurtuluşun kutlu olsun”, Eyüp Sultan’a “Önce vatan” mahyaları asılmış. Ey Müslümanlar! Yarın cuma. Camiye gideceksiniz. Restore edilmesine rağmen Süleymaniye’nin bahçesini dolduracaksınız. Düşünün ki namaz kıldığınız o caminin tepesinde şöyle bir mahya asılmış “Günde bir kadeh şarap kalbe iyi gelir.” Öfkelenirdiniz değil mi? Kur’an’da açıkça haram edilmiş bir şeyin cami tepesinde ne işi olabilirdi. O yazı caminin tepesinde asılı durdukça o camide namaz kılınabilir miydi? Peki, içkiyi haram eden Kur’an bakın milliyetçilik için ne diyor: “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah katında en değerli ve en üstün olanınız, takva bakımından en üstün olanınızdır.” (Hucurat 49/13) Kur’an “Türk olmuşsun, Arap olmuşsun, Kürt olmuşsun fark etmez. Bununla övünmeyi, bununla üstünlük taslamayı tıpkı içki içmeyi yasakladığım gibi sana yasaklıyorum” diyor. Peki, şimdi söyleyin Kur’an açıkça “Ne mutlu takva sahibiyim diyebilene” derken 41 milleti adaletle yönetmesiyle meşhur Kanuni’nin yaptırdığı Süleymaniye Camii’nin minarelerine asılmış “Ne mutlu Türküm diyene” sözünün Kur’an açısından “Günde bir bardak şarap kalbe iyi gelir”den ne farkı var? Kapısında kimseye ırkı, kimlik kartı pasaportu sorulmayan o mabede sizce o mahya yakışıyor mu? Suudiler Kâbe’nin minarelerine “Ne mutlu Arabım diyebilene” yazısı assaydı hoşunuza gider miydi? Peki, bu hoşnutsuzluğunuzu yarın o camide size nasihatler verecek imama da bildirmeyecek misiniz? Ey Cuma Namazı’nı Sultanahmet Camii’nde kılacak Müslümanlar! Siz caminizin tepesine “Ordumuza şükran borçluyuz” mahyası astıranlara sormayacak mısınız? Cuma’ya gidiyor diye subayları atan orduya mı şükran borçlusunuz? Kutlu Doğum Haftası fazla şatafatlı kutlandı diye geceyarısı e-muhtıra veren orduya mı şükran borçlusunuz? Cuma’ya giden memurları fişleyen, oruç tutan Genelkurmay Başkanı’nı evinden sefertası taşımak zorunda bırakan orduya mı şükran borçlusunuz? Hakkâri Çukurca’da altı askeri şehit eden asker mayınları ile ilgili hâlâ açıklama yapmayan orduya mı şükran borçlusunuz? Yoksa üç karakolun arasında küçük Ceylan’ı havan topuyla vurup, sonra da “kim yaptı bilmiyoruz” diye açıklama yapmakla yetinen orduya mı şükran borçlusunuz? Belki de şükranlarınızı bildirmek için başörtülü eşinizle karargâha gittiğinizde sizi içeri bile almayacak orduya şükran borçlusunuzdur? O caminin imamına “Biz gerçek Müslüman olsaydık bugün bu caminin minaresine “Orduya şükran borçluyuz” değil, “Küçük Ceylan’ı kimler vurdu” yazan bir mahya asılmalıydı diye çıkışmayacak mısınız? Ya sevabı çok olsun diye İstanbul’un manevi direklerinden Eyüp Sultan’ın Camii’ne gidecek Müslümanlar! Peygamberi evinde misafir etmiş, şimdi de İstanbullulara misafirliğe gelmiş Ebu Eyüb El Ensari’nin türbesinin başına “Önce vatan” mahyasını asmışlar. 80 yaşında “Önce vatan, önce Arabistan” demeyip, evinden kilometrelerce uzağa İstanbul’a gelmişti Eyüp El Ensari. Ve vasiyetinde de “Önce vatan” demeyip şehit düştüğü İstanbul’a gömülmek istemişti. Ve şimdi biz 1300 yıldır bize “Önce vatan değil” diyen Eyüp Sultan’ın mezarının başına, inandığı şey için Eyüp’ten Fatih’e bile gitmeyecek üç beş tane uyuşuk memura uyup “Önce vatan” yazısını astık. Bir nevi büyük sahabeye “Senin vatanın yok mu, ne işin var burada ey Arab” demiş olduk. Açılıma kızan milliyetçi memurların İstanbul’un en kutsal mekânlarından birine siyaset sokmasına izin verdik. Yarın Eyüp’te namazını kılacak Müslümanlar Eyüp El Ensari’nin ruhunu inciten o mahyaya bir şey demeyecek misiniz? Peki, siz namaz için Eminönü’ndeki Yeni Cami’yi seçen Müslümanlar! Cami imamınıza siz de sorun: Kur’an’ın ve İslâm’ın neresinde var “Milli birlik esastır” ilkesi? Hangi milli birlik? Ne alakası var camiyle bunun? Hadi ona İslâm’da derme çatma bir yer bulursa şunları da sorun: Peki muhterem hocam. O halde camiye “Daha çok demokrasi”, “Sivil anayasa istiyoruz”, “Darbeciler yargılansın” mahyaları asmaya ne dersiniz? Bunlar siyasi de “Milli birlik esastır” değil mi? Hani laik devlettik? Devletin, resmî ideolojinin ne işi var camilerde? Erbakan, camileri arka bahçesi olarak kullanıyor diye kızıyordunuz, peki aynı şeyi niçin şimdi devlet yapıyor? Bu laikliğe aykırı değil mi? Yarın binlerce kişinin namaz kılacağı bu camilerde ayağa kalkıp “Bu mahyanın caminin tepesinden ne işi var” diye hesap soracak cesur bir Müslüman aranıyor.
  18. Diyarbakırspora yapılanlar Faşizmdir doğru söylüyorsunuz...
  19. Anayasal güvence altına almak demek resmi dil olsun demek değildir. Sadece bir daha geçmişteki saçma yasaklara uğramasını engellemek maksadıyla anayasal güvenceye kavuşturmak demektir. Ama amaç üzüm yemek olmadığı için bu söylemler bölücülükmüş gibi lanse edilerek bizlere ve Kürt diline saldırıyorsunuz, küçük düşürmeye çalışıyorsunuz,bir çocuk bile bilebilirki,4 parça olan ve egemen dillerin etkisinde kalan,kendi dilinde eğitim,gazete çıkarma,tv-radyo ve eğitimini verme olanakları engellenmiş bir dilin,birde buna bölge halkının göçebe ve yayla kültürü eklendiğinde farklılık göstermesi çok doğaldır....
  20. ''biji tirkiye'' şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    Türkiyede Türk Milliyetçiliğine tepki olarak doğan Kürt Milliyetçiliği var....
  21. ŞIRNAK’ın Beytüşşebap İlçesi’nde, başları taşla ezilip göğüslerine birer kurşun sıkılarak öldürülen 35 yaşındaki Necman Ölmez ile aynı yaştaki Ferhat Ediş'ın cesetleri dere kenarında bulundu. Öldürülen iki kişinin partilerine üye olduğunu söyleyen DTP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır, cinayetleri provokasyon olarak niteledi. DTP Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak ise olayı ‘Hançer Timi’ adıyla oluşturulan karma bir korucu timinin yapmış olabileceğini iddia etti. Şırnak’ın Uludere İlçesi’nin Andaç Köyü’nde yaşayan ve canlı hayvan ticareti yapan Necman Ölmez ile Ferhat Ediş, Beytüşşebap’ın Beşağaç Köyü yakınlarında göğüslerine birer kurşun sıkılmış, başları taşla ezilerek öldürülmüş halde bulundu. İddiaya göre, Ölmez ile Ediş, Andaç Köyü’nde dün sabah saatlerinde bir kişi ile cep telefonuyla hayvan alımı için görüşme yaptı. Görüşmenin ardından Ölmez ile Ediş, hayvan almak için 40 kilometre uzaklıktaki Beşağaç Köyü’ne gideceklerini söyleyerek Andaç Köyü’nden ayrıldı. Ölmez ile Ediş’ten bir daha haber alınamazken, Beşağaç Köyü’ne dün akşam saatlerinde otomobiliyle giden bir kişi, dereye devrilen bir aracı görünce kaza olduğunu sanıp yanına gitti. Aracın çalışır vaziyette olduğunu gören köylü, bir kaza olduğunu zannederek, çevresinde insan olup olmadığını aradı. Kimseyi bulamayan köylü, durumu diğer köylülere de haber verdi. Köylülerin çevrede yaptığı aramada, devrilen araca 500 metre uzaklıktaki piknik alanında, üzerleri çalılarla kapatılmış 2 kişinin cesediyle karşılaştı. Köylülerin haber vermesiyle olay yerine gelen jandarma, öldürülen kişilerin kimliğini araştırdı. Bu arada köylülerden bazıları, daha önce hayvan alışverişi için geldikleri için Ölmez ve Ediş’in cesetlerini teşhis etti ve Andaç Köyü’ndeki yakınlarına haber verildi. Beytüşşebap İlçe Jandarma Komutanlığı’ndan gelin ekipler, cesetlerin çevresinde güvenlik önlemi alarak kimseyi yaklaştırmadı. Olay yerine gelen savcının ilk incelemesinden Necman Ölmez ile Ferhat Ediş’in göğüslerine birer kurşun sıkıldığı ve başları taşla ezilerek öldürüldüğü saptandı. Ölmez ile Ediş’in cesetleri otopsi yapılmak üzere Şırnak Devlet Hastanesi’ne gönderildi. SEVAHİR BAYINDIR: PROKOVASYON Beytüşşebap’ta Koyun Kırpma Festivali için bulunan DTP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır, olay yerine gelerek ilgililerden bilgi aldı. Öldürülen Ölmez ile Ediş’in DTP üyesi olduğunu söyleyen Bayındır, cinayetlerin provokasyon olduğunu söyledi. İmralı'da ömür boyu hapis cezasını çeken Abdullah Öcalan’ın 15 Ağustos'ta yol haritası açıklayacağını, Diyarbakır’da dün Barış Çalıştayı'nın başladığını kaydeden Sevahir Bayındır, “Ilımlı süreç provoke edilmeye çalışılıyor” diye konuştu. Partililerin profesyonel bir planla öldürüldüğünü ileri süren Bayındır, şunları söyledi: “Gençlerimiz festivalin ilk gününde dağın eteklerine ‘PKK’ yazmışlar. Festivalin yapıldığı yaylada sabah uyandığımızda sağ ve solumuzda yükselen dağda, askerler düzen içinde pozisyon alarak havaya ateş etti ve gençlerimizi de provoke etmeye çalıştı. Ancak buna meydan vermedik. 1990’ların zihniyeti ve anlayışını sürdürülerek halk panik ve endişeye sürüklenmek isteniyor.” DTP'Lİ BAŞKAN: PROFESYONELCE PLAN Beytüşşebap'ta festival için bulunan Şırnak’ın Cizre Belediye Başkanı DTP'li Aydın Budak da öldürülen iki kişinin partilerine üye olduğunu ve profesyonel bir planla öldürüldüklerini iddia etti. Budak, “Olay öncesi kimliği belirsiz biri arkadaşlarımızı arayarak, ellerinde 200 ucuz hayvan bulunduğunu ve satmak istediklerini söylüyorlar. Arkadaşlarımız da telefondaki şahısların verdiği adrese gidiyor. Göğüslerine birer kurşun sıkılıyor, kafaları taşla eziliyor. Onların aracıyla gelip köyün içinden geçiyorlar. Köylüler bunlardan birini görüyor ve siyah bıyıklı olduğunu belirtiyor. Yani cinayeti işlemişler ve çekinmeden alıp taşımışlar. Nasıl bu kadar rahat cinayet işlenebilir anlamıyorum” dedi.
  22. Diyarbakır FB maçında yaşananlar provakasyondu ve hiçkimsede o provakatörlere sahip çıkmadı. Diyarbakırlı yönetici bursada ne dediyse o anın heyecan ve kızgınlığıyla demiştir,çünkü Diyarebakırspor yönetimi her fırsatta siyasetle işlerinin olmadığını amaçlarının spor olduğunu söylemesine rağmen,batıdaki hemen her maçında ''PKK dışarı,Kahrolsun Pkk'' vb. sloganlar atılıyor,samimiyet yapılan haksızlığa Diyarbakırsporun bir hatasını arayarak kılıf uydurmaya çalışmamaktır....
  23. Türkiye'nin heryerinde songünlerden şiddet içeren haberler geliyor,biri abisini kesiyor,biri karısını boğazlığor,biri komşunu vuruyor ne oluyor bize demeye kalmıyor polisimiz ve askerimizle ilgili bu tür haberler geliyor,peki ne oluyor bize?Nedir bu birbirimizi çekemeyişimiz diyoruz oda sizin sorunuzla çıkıyor ortaya,birileri devlet ve onun kurumları ile ilgili iddaları yazmayı bile bölücülük olarak göstermeye çalışıyor ne diyebilirizki ALLAH sonumuzu hayretsin
  24. evet hakılsınız baksanıza size katıldığımı yazdığım yazımda bile -2 rap

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.