Zıplanacak içerik

''biji tirkiye''

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

''biji tirkiye'' tarafından postalanan herşey

  1. Sayın Politika Diyorsunuzki ''Başka bir şehit babası 2 terörist öldürmek isterim'' afedersin ama bunu 25 yıldır söylüyor insanlar,peki bu sorun çözülüyormu? 25 yıldır kaç bin Pkk'li öldürüldü ne oldu? Pkk bittimi? Eğer bir sorun olmassaydı insanlar dağda olmazlardı,ortada bir sorun var ve bu insanlar dağda. Şehit olan askerlerimizin cenazelerinde boy gösterenlerin amacının provakasyon olduğu ve buradan beslendikleri çok açıktır,ayrıca son günlerdeki tutumları Dtp'ninde ne kadar çözüm yanlısı olduğunu ortaya koymuştur,şunu açık yüreklilikle söylemek gerekirki bu sorunun (Kürt sorununun) çözülmesi halinde kimlerin neler kaybedeceklerine bakmak bu provakasyonların kimlerin işine geldiğini anlamaya yetecektir. Bu ülke halkının,şehit babasının yada dağda ölenin babasının yüreğinin sancısını kendisine oy potansiyeli olarak gören zihniyetlerin ülkemizde cirit attıkları çok aşikardır. Mhp-Chp,Türk milliyetçilerinin oyuna talip olmuşlardır ve Chp bu uğurda sol çizgisini tamamen terk etmiştir. Dtp,Kürt milliyetçilerinin oyuna talip olmuştur ve çözüm yanlısı tutumunu bir kenera bırakıp Türk halkının damarına basacak söylemlerde bulunmuştur. Sokak eylenleri ve eylemcilere karşı güvenlik güçlerinin tutumları Türk ve Kürt milliyetçiliğini dahada körüklemiş ve bu 3 partiyede oy olarak dönmüştür.....
  2. Zaten bu saldırının bir provakasyon olduğu ve amacının Demokratik açılım sğrecini baltalamak olduğu çok nettir,bu saldırının geröekleştiği yer ve zaman çok manidardır. 1-Dtp'nin kapatma davasından sadece bir gün önce 2-Başbakan'ın Abd başkanı ile görüşmeye başlamasından saatler önce 3-Pkk'nin ateşkes sürecinde olduğu bir dönemde 4-Tokat gibi,Türk Milliyetçiliğinin oyların yoğun olduğu bir yerde 5-Erzak almak için yola çıkan bir askeri araca bu saldırının yapılmış olması 33 askerimizin şehit edildiği Bingöl saldırısını hatırlatıyor bana,ya size?
  3. Ölen er'in amcasından Baykal ve Bahçeli'ye tepki Tokat'ın Reşadiye İlçesi'nde çıkan çatışmada yaşamını yitiren er Cengiz Sarıbaş'ın amcası Salim Sarıbaş, 25 senedir süren savaşın hala bitmediğini belirterek, 'Demek ki silahla halledilmiyor, Mutlaka hallolması lazım, ama masa başında, ama şöyle, ama böyle, ama fedakarlık. Savaşı yapanlar da bu ülkenin çocukları, ölenler de bu ülkenin çocukları, kurşun sıkanlar da bu ülkenin çocukları. Bahçeli ve Deniz Baykal'a çok görev düşüyor. Tarih bunları yazacak, pişman olacaklar sonunda ' dedi. Tokat'ın Reşadiye İlçesi'nde çıkan çatışmada yaşamını yitiren er Cengiz Sarıbaş'ın cenazesi İstanbul'da defnedilecek. Ataköy'de bulunan evlerinde cenazeyi bekleyen aile üyelerinden amca Salim Sarıbaş, gazetecilere yaptığı açıklamada çatışmaların durdurulması için çağrıda bulundu. Savaşın çok anlamsız olduğunu dile getiren amca Sarıbaş, 'Bunun mutlaka bitirilmesi lazım. 25 senedir bu savaş nasıl bitmez? Demek ki silahla halledilmiyor, silahla bu iş çözülmüyor. Bunun yanında artık masa başında mı olur? Ülkemiz için, gençlerimiz için hep zarar. Türkiye büyük bir devlet. Yani bu anlamsız, çok çirkin bir savaş. Mutlaka hallolması lazım, ama masa başında, ama şöyle, ama böyle, ama fedakarlık. Ne olursa olsun bu savaşın bitmesi lazım. Daha nice Cengizler böyle gider. Giden geri gelmiyor, ateş düştüğü yeri yakıyor. Ölen geri gelmiyor. Sade başsağlığı dilemeyle, sadece 'şöyle olmuş, şehitlerimiz böyle olmuş' demekle olmuyor, yarın unutuluyor, unutulmasın' diye belirtti. Deniz Baykal ve Bahçeli'ye de tepki gösteren Sarıbaş, 'Savaşı yapanlar da bu ülkenin çocukları, ölenler de bu ülkenin çocukları, kurşun sıkanlar da bu ülkenin çocukları. Mutlak suretiyle Bahçeli ve Deniz Baykal'a çok görev düşüyor. Tarih bunları yazacak sonra, pişman olacaklar sonunda. Onun için herkesin elini taşın altına koyup elbirliği içinde bunu bitirmemiz lazım' diye konuştu. İSTANBUL-DİHA
  4. Serdar Ortaç gençliğin verdiği cehaletle bir an sahneye atladı ve insanları provake edecek işler yaptı,yıllar sonrada olsa hatasını anlaması güzel,ama o gece orada bulunan Kürt asıllı şarkıcılarında Serdar Ortaçı alkışlayıp,Ahmet Kayanın söylediği bu çok doğal sözleri desteklememeleri ve şimdide bölgenin sorunlarını ve yaşananları anlatan filimler yapmaları manedardır....
  5. Bu saldırı bana 33 Şehit verdiğimiz olayı hatırlattı,ozamanlarda Pkk ateşkes sürecindeydi ve sorunun çözümü için adımlar atma çabası içindeydi devletimiz umarım bu olayın failleri cezalarını bulur,şehitlerimize ALLAH'tan rahmet,yakınlarına başsağlığı diliyorum...
  6. Hani demişsiniz ya ''Oysa Türkiye tam da konuşmaya başlamıştı'' diye işte Türkiyenin bu konuları konuşup,sorunlarını halletmesinden korkanların tezgahındayız şu anda,ya bu tezgahta onların istediği şekli almayı bekleyeceğiz,yada bu tezgaha başlarına geçireceğiz....
  7. Sadece Dtp değil hiçbir parti kapatılmamalıdır,kapatma yerine para cezaları yada yasalara aykırı davrananların birdaha seçilmesini engelleyecek düzenlemeler olmalıdır bence,Dtp'nin kapatılması halinde Dtp'ye gönül veren insanların korkarımki illegal kişi yada yapılanmalarca devlet aleyhine yönlendirmelrine zemin hazırlanmış olacaktır....
  8. 80 yıl önce yazılan bir 'açık mektup', bugünkü tartışmalara cevap niteliğinde. İşte kanlar akmakta, canlar yok olmakta, hırs uyanmakta, intikam sevdası kalplerde kök salmaktadır. Ülkemin çöküşe doğru gittiği meydandadır. Dahası, cahil ve ****** Türk gazeteleri bu ayaklanmayı muhaliflerden yalnız birkaç kişinin üzerine yıkmaktadırlar. Kürtlerin zulme gelemeyecekleri şüphesiz iken, şiddet, despotluk ve türlü imha yöntemleri ve Kürt beylerinin -Seyyid Abdülkadir de onlardandır- idamlarıyla sonuçlanan Şeyh Said İsyanı'nın (1925) ikinci bir isyan doğurmayacağını mı zannediyordunuz? Kürtlerin intikamları da şiddetli olur. Tarihten delil getirmeye gerek yok, yalnız bu son isyan bile öldürme, zulüm, şiddet ve köklerini kazımanın (tenkil) sınırları olduğunu gösteriyor. Ülkemizin 15 milyona ulaşan nüfusunun yarısını teşkil eden Kürtler, tarihin en eski zamanlarından beri kendi mamur beldelerinde yaşamakta iken, uygulamakta olduğunuz siyaset memleketlerini bölüp parçaladı. Halbuki çeşitli vesilelerle ve özel olarak da tarafınıza, Kürtlerin geleneklerine ve dinen kutsal bildikleri şeylere hücum etmenin, ülkemizin çöküşüne neden olacağını açıklamıştım. Ne var ki, hükümetimizin başı (İsmet Paşa) ve yoldaşlarının Türk milliyetçiliğinde ve ülkenin harap ve bitap düşmesinde ısrar, hatta inat ettikleri görülüyor. Ey Gazi, şu an bu fırsattan yararlanmak için üzerinize büyük bir görev düşüyor. 1. Mert Kürt milletini harcamayın (zayi etmeyin) ve ona karşı düşmanlığın devamına meydan vermeyin. 2. Korkarım, tarih bizim geçmişteki beraberliğimizi tescil etmiş bulunuyor. Günahlarınız yüzünden ülkenin bölünmesinden kaygı duyuyorum. Unutmayın ki, en büyük ve uzun ömürlü şöhret, tarihin tescil ettiği şöhrettir. Ne mutlu ki ey Paşa, şimdiye kadar yaptıklarınız ve söyledikleriniz sizi tarihî nam ve şöhretten mahrum bırakıyor. Ancak bugün elinize bunu tersine çevirecek büyük bir fırsat geçmiştir. Bir an için kendinizi ölmüş farz edip namınızı yükseltmeye bakmalısınız. Kürtlerin dine tutkunlukları ve millî asaletleri, onları Türklerden ayrılmaktan men ediyor. Ancak bir şartla: Yönetimi cumhurdan, yani halktan ılımlı ve hür bir gruba emanet etmeniz gerekir. Böyle yaparsanız, himayeniz altındaki milletlerin (Türkler ve Kürtlerin) özgürlüğünü temin ve ülkemizin selametini muhafaza etmiş, böylece tarihte büyük bir ad ve şöhrete nail olmuş olursunuz." Mektup burada bitiyor. Bitiyor mu sahiden de? İsmet Paşa ve yandaşlarının bugün de aynı kafada olduklarını gördükten sonra bu mektup hiç bitmez dostlar! Mustafa ARMAĞAN / Haber 7/ Zaman.com.tr / 06 Aralık 2009,
  9. Asıl İlginç olan ne biliyormusunuz sayın Jan,Chp'nin değilde Dtp'nin bölücü bir parti olduğunun idda edilmesidir,Dtp izmir dahil Türkiyenin Dört bir yanına gidebilirken,Chp kıyılardan içeriye bile giremiyor.
  10. 34. erin sorusu 16 yıldır yanıtsız AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, 1993 baharında Bingöl'de şehit edilen 33 erle ilgili olayın karanlıkta kaldığını belirtip Ergenekon şüphesini dile getirince dönemin Jandarma Asayiş Bölge Komutanı emekli Orgeneral Necati Özgen'den tepki gelmişti. Fikret Bila'ya konuşan Necati Özgen, salı günkü Milliyet'in manşetinden “33 eri bana sorsunlar” sözleriyle Hüseyin Çelik'e çıkıştı. 33 erin şehit edildiği olayla ilgili yanıtlanmayan onlarca sorudan sanırım en anlamlısını, bu olayda vücuduna yedi kurşun isabet eden ve tekerlekli sandalyeye mahkûm olan Gazi Erdal Özdemir 16 yıl önce sormuştu. Hem de bizzat Necati Özgen'e, şu sözlerle: “Değerli komutanım, 33 askerimizin şehit edildiği dönemde siz de Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı'ydınız. Askerlerimizin niçin silahsız, korumasız olarak dağıtımları yapıldı?” Taraf, Gazi Erdal Özdemir'in bu sorusunu geçen yıl (30 Kasım 2008'de), “34. er soruyor” manşetiyle gündeme getirmişti. Erdal Özdemir ile Denizli'de kaldığı köyde görüşmüştüm. Tekerli sandalyede yaşıyordu ama hayat doluydu. Üç yaşındaki oğlu Vatan'ı yanından ayırmıyordu. Akülü arabasıyla gezdiği köyün neşe kaynağıydı. Sohbet o güne, 33 erin şehit edildiği güne gelip takıldığında “Biz neyin kurbanı olduk, çözemedim” diye iç geçiriyordu. Böyle bir soruyu yöneltmenin bir gazi için bile ne kadar cesaret gerektirdiğini o an fark etmiştim. Şüphelerini dile getirmeye kalktığında tehdit telefonları aldığını söylemişti. Necati Özgen'in “33 eri bana sorun” haberini okuyunca, bu sözlerin (ancak bizim komutanlara yaraşır bir üslupla) efelenmekten öte bir anlam taşımadığını biliyordum. Ortada cevap bekleyen o kadar çok soru vardı ki... Bu sorulardan tek bir tanesi bile sorulmayınca, Necati Özgen de ‘manşetten', ‘paşa paşa' konuşmuş, sonunu ise “ihmali olanlar yargılandı” diyerek bağlamıştı. 33 er olayında sekiz asker hakkında soruşturma başlatılmış, bir ila bir buçuk yıl arasında hapis cezalarına çarptırılan sanıklara verilen ceza, Askerî Yargıtay'ca bozulmuş, sanıklar hapis yatmaktan kurtulmuştu. Geriye soruşturma sürecinde ortaya çıkan ve hâlâ yanıtlanmayan çok vahim sorular kaldı. Soruların başında Gazi Erdal Özdemir'in hâlâ cevabını beklediği o soru geliyordu: “Bizi neden silahsız ve korumasız gönderdiniz komutanım?” Sorular bununla da bitmiyordu elbet. Elazığ 8. Kolordu Askerî Mahkemesi Savcısı Binbaşı İnayet Taş'ın hazırladığı iddianamede vahim iddialar bulunuyordu. Savcı Taş 33 erin şehit edildiği PKK eylemi için “Böyle bir olayın yaşanacağını herkes biliyor” tesbitini yapmıştı. Savcı Taş'ın iddianamede yer verdiği kritik tesbitler, 30 Kasım 2008'deki Taraf'ta şöyle gündeme gelmişti: “Böyle bir olayın yaşanacağını herkes biliyor. Olayın meydana geldiği karayolunun güvenliğinin sağlanmasından sorumlu bulunan Bingöl İl Merkez Jandarma Komutanı Jandarma Yüzbaşı Nevzat Yıldız'ın da tesbit edilen beyanlarında, Kuruca-Bingöl karayolunda kendileri tarafından alınan tedbirlerin yeterli olmadığını bildiği, hatta 150 kişilik bir terörist grubunun iki minibüsteki erlerin indirildiği Diztepe mevkiinin çok yakınında bulunan Gökçekanat ve Çevrimpınar köyüne geldiklerini bildiği, bu durumu 21 Mayıs 1993 tarih ve İSTH: 350-54-93/3396 sayılı yazı ve ekindeki haber bildirme formuyla şöyle bildirmiştir: ‘20 Mayıs 1993 günü saat 21 sıralarında 60 kişilik bir PKK grubunun Bingöl İl Merkez Jandarma Bölük Komutanlığı'na bağlı Kırkağıl köyüne geldiklerini, burada kısa bir propaganda yaptıktan sonra Gökçekanat köyü Manço deresi mevkii istikametine gittiklerini, duyumun kaynağının güvenilir ve haberin doğru olduğu anlaşılmıştır.” İddianamede, olaydan bir gün önceki istihbarat bilgisine dikkat çekilmişti: “130 kişilik PKK'lı bir grubun yolun kesildiği yere 1-7 kilometre mesafede oldukları ve yol kesmeyi planladıkları bilgisine rağmen Malatya İl Jandarma Komutanlığı'ndan 24 Mayıs 1993 günü, 16 araçla 582 jandarma erinin Bingöl'e konvoy meydana getirilmeden, eskort olmaksızın ve her aracın içerisine silahlı askerler bindirilmeksizin sevkiyatın yapıldığı görülmüştür.” *** “33 eri bana sorun” diyen Necati Özgen'in, bu konuda sorulan soruları havada bıraktığını 16 yıl önceki başka bir olaydan daha biliyoruz. Radikal gazetesinden Murat Yetkin, 1 şubat tarihli “33 er olayının Ergenekon'la ilgisi” başlıklı yazısında bir subayın sunduğu brifingde yaşananları şöyle aktarmıştı: “Asker taşıyan otobüs Bingöl'den Elazığ'a doğru yola çıkmıştı. Zırhlı muharebe araçları ona eşlik ediyordu. İl sınırına gelince, Elazığ'a bağlı zırhlı araçlar korumayı alacaktı. Birleşme noktasına bir süre kala bir ilden gelen zırhlı araç dönüyor, diğer ilden gelen aracın otobüsü teslim alması da belli bir süre alıyordu. Tam il sınırında otobüs kısa bir süre korumasız kalıyordu. İşte saldırı tam il sınırında, otobüsün korumasız kaldığı o kısa sürede yapılmıştı. Ortada akla sığmayan, ikna edici olmayan bir şeyler vardı. Arka sıralardaydım. ‘Orada boşluk olduğunu nasıl biliyorlardı' diye bir soru sordum. Sunumu yapan subay duymazlıktan geldi, ‘Arz ederim komutanım' diye brifingin sona erdiğini duyurdu. Soruma yanıt alamamıştım. Yanında durduğum radyatörün borusuna tutunup üzerine çıktım. ‘Affedersiniz, soruma yanıt alamadım' diye yüksek sesle kendimi gösterdim. Subay ‘Soru yok' dedi. Erdal İnönü rahatsız oldu, Orgeneral Güreş'e döndü, ‘Soru sorulmayacak mı' diye sordu. Güreş arkaya döndü ‘Kim soruyu soran?' dedi. El kaldırdım, ‘Orada boşluk olduğunu nasıl biliyorlardı? İstihbarat hatası mı, güvenlik hatası mı var' diye sorumu yineledim. Güreş, subaya döndü, ‘Cevap ver bakalım' dedi. İkna edici bir cevap yoktu. Güreş sinirlendi. Kalktı, Korgeneral Özgen'in kolunu tuttu, ikisi birlikte koridorun sonundaki bir odaya kapandılar.” KURTULUŞ TAYİZ- TARAF
  11. Ah Kardeşim Vah Kardeşim,madde madde cevaplayayım bari 1-)Türkiyenin Yıllarca red ettiği Kürt realitesini bugün gündemine alması Amerikanın Irakı işgali ve Irakın Kuzeyinde kurulan yerel yönetimin Türkiyedeki Kürt halkı üzerinde etki etmesi korkusudur. 2-)Hükümetin yaptıklarını haklı gören bişey yazıldığında yanlı olunuyor hemen ama Etö bağlantılıları savunurken taraf olunmuyor ne hikmetse... 3-)Akılı başında olan hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bu ülkenin çıkarlarını önemsemeden konuşacağına ihtimal vermiyorum,varsada Etö'cülerin kandırdıkları gariban halkımızdandır.... 4-)Ermenistanın Doğu Anadoluda,Yunanistanın Egedeki bütün adalarda,Suriyenin Hatayda,G.Kıbrısın Kuzey Kıbrısta Gözü olduğunu biliyoruz zaten sorguladığımız bunların var olup olmadığı değildir,düşününki bir durmadan siz küfrediyor,siz o size küfrediyor diye başınızı kuma gömerseniz o küfürleri duyan ve sizin halinizi gören herkesin aklına gelen sizin haksız olduğunuz için sustuğunuz olacaktır,işte bu hükümet bizim bu haklı davalarımızı herkese anlatmayı başarıyor,buda hepimizin hoşuna gidiyor. 5-)Suriye Öcalan'ı besledi,doğrudur,ama Öcalan'ın Suriyeden çıkışı öyle idda ettiğiniz gibi bir paşanın söylemesi ile değil,Amerikanın emri ile oldu,Irak'a girecek olan Amerika,Öcalan'ı Türkiyeye hediye etti,hem öyle anlatıldığı gibi Türk askeri gidip yakalamadı Yunan ve Amerikan gizli servis ekipleri yakalayıp Türk uçağına bindirdiler,ortaya şart koyarak ''Öcalan asılmayacak'' şartı...
  12. Türkiye Kürtleri ayrılıkçı harekete destek verselerdi bu hareket bugün bu hale gelmezdi sayın politika,Kürt halkı eşit haklarla Türk halkı ile birlikte yaşama isteğinde olduğunu PKK'nin 78-97 yılları arasındaki bütün ayrılıkçı söylemlerini benimsemediğini ortaya koyduğu için bugün PKK ortak yaşam talep etme noktasına gelmiştir,bu mutluluk verici bir durumdur,Kürt özgürlük hareketi halkın isteği doğrultusunda yeniden yapılanmaya başlamış,yeni vizyon eşit haklarla yaşanabilecek bir Türkiye ideası olmuştur,ancak Ergenekon yapılanması ve onun yardakçıları Kürt halkını ve Türk halkını düşman etmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar,aynı şekilde PKK'nin ve Dtp'ninde içinde ayrılıkçı düşüncede olanların mevcut olduğunu hiç kimse inkar edemez,şimdi burada yapılması gereken Kürtlerin en doğal hakları olan ''Dil,Kültür'' gibi insani taleplerin devlet eliyle gerçekleştirilerek bu ülkeyi bölmek isteyenlerin ellerindeki bu kozu ellerinden almaktır,basit bir örnekle,Kürtçe yayının yasak olduğu dönemler yaşanmamış olsaydı biz Kürtlerde bütün bölgeyi çanaklarla donatıp eski adıyla Med Tv,yeni adıyla Roj Tv'nin Pkk propagandası yapan yayınlarını izleyerek büyümezdik,ogünlerde Türkiyenin bölüneceğini idda edenler Trt 6'in Kürtleri bu popagandalardan kurtarmak için iyi bir yöntem olduğunu görmeye başlamışlardır,öyleki Van'da Cumhuriyet bayramı Kürtçe şarkılar eşliğinde ve TRT 6'in canlı yayınıyla kutlanmıştır,bu durum biz Kürtlerde ''bu ülke benim ülkemdir'' mantığını daha fazla pekiştirmeye,devlete olan,geçmişten gelen kinin kırılmasında fazlasıyla yardımcı olmuştur,ancak bu durumun kendilerine zarar vereceğini düşünen bölücülerin neyseki bir kısmı Silivri cezaevinde olduğundan bu kara propagandayla ilgili pek konuşamamışlardır,ancak dışarıdaki uzantıları kendilerini izmir'de ve Bayramiç'te göstermişlerdir,Polisimiz görüntülerde açıkça görülen ve günlerce TV'lerde olanlara yönelik hiçbir yaptırım uygulamazken,Diyarbakırda Chp'ye domates atanları yakalayıp mahkemeye sevketmiş ve 10'larca yıllık ceza istemiyle yargılanmışlardır,şimdi bunların hangisinin bölücülük olduğunu daha iyi anlamınızı diliyorum,artık burada yazacak bişey (kendi adıma) kalmadığını düşünüyorum,yeni kurulan sol partinin Chp'nin yaptığı Milliyetçi şoven sözde solculuğa karşı dahada güçlenmesini diliyorum....
  13. İyi o zaman Diyarbakıra Chp geldiğinde domates atanlarda Ergenekonu Terör Örgütünü taşlamışlardır,neden onlara hapis cezaları verilmiştir?
  14. Tıpkı Türk ırkçılığına karşı olduğunu,Türkiyede uygulananın Türk milliyetçiliği değil,Ulusçuluk olduğunu savunanların yaptığı gibi,Ceylanları,Uğrurları vuranlarla ilgili sesi çıkmayanlar,Yüzlerce çocuk polise taş attığı için 10'larca yıl hapis istemiyle yargılanırken sesi çıkmayanların Etö üyelerini,bu halkı kafeslere sokmaya çalışanları savundukları gibi....
  15. Evet Akp hep iktidarda kalacak değildir ama Ulusalcılık adı altında Türk ırkçılığı yapanlarda asla başa gelecek değildir sayın Politika,dediğiniz gibi Şeref önemli bir kavramdır,şerefli olanda halkının değerlerini sömürmeyen,o değerlerden rant elde etmeye çalışmayandır,Ergenekon Terör Örgütü üyeleri bu halkı kafeslere sığdırmaya çalışacak kadar gözü dönmüşlerdir ama bu halk artık kafaslere sığmayacak kadar kendine gelme noktasındadır,ETÖ'cülerin yürüttükleri politikalar ile yıllarca komşularımızla savaşın eşiğinde yaşadık,Ermeniler,suriye,Irak,Yunanistan,G.Kıbrıs,vsvs.. ama artık fas'a kadar uzanan coğrafyada benimsenen ve önemsenen bir Türkiye var,tek müttefikimiz Amerika ve İsrail değil,Tek Yönümüz AB değil,kimse kusura bakmasın ülkenin birlik ve bütünlüğü hem içerde hem dışarda herkesi düşman ilan ederek sağlanamaz....
  16. Diyarbakırda taş atan Terörist,İzmirde taş atan vatansever oluyor nedense,Diyarbakırda taş atana 10'larca yıl hapis verilirken,izmirdeki Teröristler kamera kaydı bulunmasına rağmen gözaltına bile alınmıyorlar eh artık söyleyecek bişey kalmıyor....
  17. İzmiri ve İzmirlileri tarif etmek gerekirse; Türkiyenin kıyı kesiminde bulunan bu şehirde yoğunluklu olarak başka ülkelerden kaçarak Türkiyeye sığınmış,devlet tarafından kendilerine arsa,ev ve para verilmilerek zengin bir zümre haline getirilmiş,Türkiye halkının gerçeklerinden tamamen uzak,sorsanız hatayın yerini bilemeyecek kadar yaşadığı ülkeden bihaber bir halk kesiminin yaşadığı,aslında hiçbir eğitimden geçmemiş ve kendini geliştirmek için hiçbir bireysel yada toplumsal gelişim süreci yaşamamış sadece devletin resmi ideolojisini benimseyip vatan millet sakarya deyip nereye gittiğini bilmeden yürüyenlerin şehridir....
  18. Sormak istiyorum almanyada okullarda Türk çocuklarının anadillerinde eğitim almaları yasakmıdır? Almanyada Türkler anadillerinde yayın yapan TV,radyo vs.vs... açamalrı yasakmıdır? Peki tıpkı Almanya gibi ''sizin iddanıza göre'' Ulus devlet olan Türkiyede bunları Kürtlerin yapması nedn yasaktır?
  19. Canım Diyarbakır Cezaevindede polise taş attığı iddasıyla yıllardır tutulan ve mahkemeye çıkartılmamış onlarca çocuk var,hepside 10'larca yıl hapis istemiyle yargılanıyorlar,onlar nedense hiç kimsenin aklına gelmiyor... Hem Ergenekon Terör Örgütü üyelerinin tıpkı bedrettin Dalan gibi ülkeden firar etme ihtimalleri var....
  20. Bu süreci sokağa taşıyanlar mecliste grubu olupta bu konu ile ilgili bir tek cümle bile kuramayacak kadar bölgeden uzak kalanlardır sayın Boşig,bu zümre partileri bölgeye gidemedikleri için oralarda neler yaşandığını bilmiyorlar,sorunun çözümü için bakın bizim önerimiz budur diyemiyorlar,ancak kürsülerden bağırıp çağırmayı,şehit cenazelerini suistimal etmeyi biliyorlar,molotofla yakılan otobüsteki kız hepimizin canıdır,her kim yapmış olursa olsun onları lanetliyoruz elbette,benim sayın ilker'in iletisinden hemen sonra yazdığım iletide dikkat çekmek istediğim konu bu sorunun çözümsüzlüğünden rant elde edenlerin bu sorunun çözülmemesi için ellerinden geleni yapabilecek kadar gözlerinin döndüğüdür,bu ellerinden geleni yapmak dediğimiz,belki licede ceylanı bir şekilde öldürüp askerin üzerine atarak Kürt halkını askere düşman ederekte olabilir,İstanbulda halk otobüslerine molotof atıp insanları yakarak Türk halkını Kürt halkına karşı yönlendirmekte olabilir....
  21. Gerçekleri söylemenin “ihanet” sanıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Öyle bir ülke kurmuşuz ki “gerçeği” söylediğiniz zaman “hastalıklı” olduğumuzu da söylemiş oluyorsunuz. Ve, hastalığı teşhis etmek en büyük hainlik. “Hiç dokunmayalım, bu hastalık böyle devam etsin” diyorlar. Bu, geçerli bir yöntem olabilirdi eğer “hastalık” her geçen gün biraz daha ilerleyip ölümcül hale gelmeseydi. Hastalık en yoğun olarak, bu ülkenin sistemini ayakta tutan “üç kurumda” görülüyor. Orduda, yargıda ve medyada. Bu kurumlardaki hastalığın sürmesine izin verdiğimiz sürece bu kurumlar “yıpranıyor”, eskiyor, içten içe dağılıyor ve sistemi taşıyamaz hale geliyor; böyle devam etmesi halinde sistem olduğu gibi tepemize çökecek ve yeni sistemi üzerine kurabileceğimiz “kolonların” en önemlileri elden gidecek. Orduyu, yargıyı ve medyayı kurtarmamız gerek. Kurtarabilmek için de hastalığı açıkça dile getirip, derhal tedavisini sağlamalıyız. Ordunun hastalığı artık açıkça görülüyor. Disiplinsiz, hukuk tanımıyor, içinde cuntalar fink atıyor ve bu cuntalar “askerî bir iktidarı” sürdürebilmek için gittikçe daha çok “çılgınlaşıp” çocukları öldürme planları yapıyor. Ne yazık ki generallerimizin önemli bir kısmı bu gerçeklerin söylenmesini de, hataların düzeltilmesini de istemiyorlar. Daha önce yapılanları bir kenara bırakıp sadece şu son “Kafes” planına bakalım. Korkunç bir plan ele geçmiş. Planda “çocukları öldürmek için” müzeye “bomba” konulması ve “Poyrazköy’de cephaneliğin gömülmesi” öngörülmüş. Planı yapan askerlerin isimleri de o planda yazıyor. Planda söz edilen “bomba” da, “cephanelik” de söylenen yerde bulunmuş. Elimizde korkunç bir plan, o planı hazırladığı söylenen subayların isimleri, o planda sözü edilen bomba ve cephanelik var... Bu şartlarda bir ordu ne yapar? Yapacağı çok basit. “Biz bu planı, planda adı geçenleri, silahları araştırıyoruz, gerekenleri yapacağız” der ve gerçekten de gerekeni yapar. O bombayı müzeye kimin koyduğunu, o cephaneliği kimin gömdüğünü bulur. Peki, bizim ordu ne yapıyor? Böyle bir plan yokmuş, bomba bulunmamış, cephanelik ortaya çıkmamış gibi davranmak istiyor ve bunları ortaya çıkaranları, bunları halka duyuranları suçluyor. Dün akşam yaptığı gibi bir açıklama yayınlayıp, “ortaya atılan iddiayı peşinen kabul edenler” olduğunu söylüyor. Hangi peşinen? Ortada orduya ait bombalar ve silahlar var. Bence her şeyi “peşinen kabul edenlerden” değil, tam tersine “her şeyi peşinen reddedenlerden” bahsetmemiz gerekiyor. Ordu yönetimi, ele geçirilen planları ve silahları “peşinen reddederse” sonunda bütün Silahlı Kuvvetler “suçun parçası” olacak, ordu bütünüyle cuntalaşacak. O açıklamayı yapan Genelkurmay bunu mu istiyor, ordu cuntalaşsın, oraya buraya silah gömüp, çocukları öldürme planları mı hazırlasın? Böyle bir ordunun yıpranmaması mümkün mü? Ordu, hastalığını saklamaya çalıştıkça daha çok hastalanıyor, daha çok yıpranıyor, daha çok halkın öfkesini çekiyor. Ordu, Şemdinli’de yakalandı, Lahika’da yakalandı, İrtica Eylem Planı’nda yakalandı, Kafes’te yakalandı. Şemdinli’yi soruşturan savcıyı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun meslekten ihraç etmesini bir genelkurmay başkanının sağladığını, o generalin ağzından duyduk. Sadece bu tek olay bile orduyla yargının durumunu ve ilişkisini ortaya koyuyor. Bu organizmalar hastalandı ama gene bu organizmaların içinde “iyileşmek” ve düzelmek isteyenler var, buna yardımcı olması gereken de bugüne kadar birçok gerçeği saklayan medya. Bu ülkeyi ve kurumlarını yaşatmak istiyorsak gerçekleri söyleyeceğiz, hastalığı göstereceğiz, tedavisini anlatacağız ve yeni bir sistemi hastalıktan arınmış kurumlarla kuracağız. Hastalığı söylemenin değil, saklamanın ciddi bir “suç” haline geldiği günlerden geçiyoruz. Bu hastalığı saklamak için direnenler, çok ciddi bir suçun ortağı olmaya başladıklarını da görmek zorundalar. Bunu söylemek, onlara yapılabilecek en dostça uyarıdır. Ahmet Altan-Taraf
  22. Evet ETÖ yoktur,zaten bulunanlarda soba borusuymuş,biz yanlış görmüşüz,özür dileriz
  23. Şarkıcı Serdar Ortaç mesela,Ahmet Kaya ''Kürt asıllı olduğum için,yeni albümümde bir Kürtçe şarkı var ona klip çekicem'' dediğinden sahneye çıkıp insanları kışkırtmış,sanki orada Ahmet Kaya kötü bişey söylemiş gibi davranmıştı,sonra ortaya çıktıki askerden kaçabilmek için hertürlü hilebazlığı yapmıştı,işte böyle vatanseverler bugün Türk halkının çevresini sarmış,onların vatanseverlik duygularını sömürmektedirler....
  24. Birileride çıkıp Diyarbakır halkını kutluyorum,bütün duyarlı vatandaşlarıda aynı tepkiyi vermeye davet ediyorum derse ne olacak? Kurduğunuz bu cimle bile bu ülke için neler hayal ettiğinizin bir göstergesidir....

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.