
Taylan Abi
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
1.727 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
2
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Taylan Abi tarafından postalanan herşey
-
Bradost, ne demeye çalıştığınızı anlayabilmiş değilim. Doğu kültürü ile bir alıp veremediğim yok, hatta doğu kültüründen kastınız artık her ne ise, o benim "konum" bile değil. Paris'ten yazdığım imasını da size aynen iade ediyorum. Artık "utanma belasına" bile olsa neden böyle dediğinizi de açıklarsınız bir zahmet. Benim bahsim, Misak-ı Milli sınırları içerisindeki üniter devlet yapısı ve Atatürk milliyetçiliği ilkesidir. Bana hiç oradan buradan dem vurmayınız. Doğusu ile batısı ile tüm kültürler bu toprağın mozayiğidir, kim ne demiş bu konuda? Acayip olmuş yazdıklarınız.
-
ATATÜRK simdi yaşasa solcu mu olurdu sağcı mı yada...?
Taylan Abi şurada cevap verdi: delibeto başlık Mustafa Kemal Atatürk'ün Hayatı
Acayip cevaplar yazılmış bence. Arkadaşlar şimdilerde de siyasi varlığını sürdüren bir parti var, bilirsiniz CHP. Hani şu sol çizgiden uzaklaştığı söylenen ancak şu anda Türk siyaseti içerisinde solu temsil eden bir kaç partiden biridir, bunu da bilirsiniz. İlk başkanı kimdi? Kesin bunu da bilirsiniz. E daha ne demeye bunu tartışırsınız? Tuhaf mısınız siz? -
BBC Türkçe Servisi'nin yapılan son Avrupa Birliği Zirvesi konusunda Türkiye ile ilgili olarak kullandığı başlığı gören var mı? Ben yazayım, "FRANSA'NIN TÜRKİYE ZAFERİ !" Ve şöyle devam ediyor; Cuma günü başlayacak Avrupa Birliği zirvesine hazırlık için toplanan AB dışişleri bakanları, Fransa'nın ısrarı üzerine sonuç bildirisi taslağında, Türkiye için kullanılan "birliğe katılım" ifadesine yer vermediler. Bildiri taslağında "katılım konferansı" yerine "hükümetler arası konferans" ifadesini tercih edilirken, "müzakerelerin amacının üyelik olduğuna" değinilmedi. (10.12.2007) Ve şimdi de başmüzakereci Ali Babacan'ın o muhteşem açıklamasını aktarıyorum ; Fransa'nın Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili tavrını eleştiren Babacan, "bu tavır ilişkileri olumsuz etkileyecek" dedi. Türk-Fransız ilişkilerinin üç ayağı olduğunu, bunun hem ikili ilişkiler, hem Türkiye-AB ilişkileri, hem de iki ülkenin üçüncü ülkelerde yaptığı işbirliği olarak ortaya çıktığını söyleyen Babacan, "Bu üç alandan birinde çıkacak sıkıntı diğerlerini de olumsuz etkileyecektir" diye konuştu. Vay vay vay vaaaaay... Korkumdan dizlerim titredi. Arkadaşlar bu ne menem bir açıklamadır? Bizim Fransa ile yaşadığımız kaçıncı olaydır bu? Vatandaşlar, Sözde Ermeni Katliamı konusunda Fransız mallarını protesto ederken de birşey söyleyemedi bunlar hatırlayın lütfen. Neymiş? Bu tavır ilişkileri olumsuz etkileyecekmiş. Ayıptır yahu. Bu millet bu memleket bu kadar ucuz savunulmamalıdır. Bakınız sıradan bir vatandaş, Galatasaray Üni. öğretim görevlilerinden ve Türkiye'deki sayılı AB uzmanlarından Sayın Cengiz Aktar'ın konuya yaklaşımından bir cümle alıntılayayım. "Bu kepazeliktir, diplomatik kepazeliktir!" dedi. Çok net değil mi anlatılmak istenen? Üstelik yürekli! Babacan nereeeeee, ülke temsil etmek nereeeee? Yolun karanlık, uyan artık Türkiyem!
-
Taylan Abi ve Figgaro
Taylan Abi şurada cevap verdi: Taylan Abi başlık Turkish-Media.Com Forum Ailesi
Figgaro'cum, başlığa bakınca daha fazla resim çekseymişiz keşke diye düşündüm. Bir dahaki sefer bu hususu atlamayalım. Hatta poster bastıralım mehehehe:) -
Arkadaşlar yazmışsınız, anlatmışsınız, ellerinize sağlık. İlave edecek değişik pek birşey yok. Ancak merak edilecek birşeyler tabii ki var. Öncelikle bugünkü gazelerden birinde yayımlanan bir köşe yazısı aktaracağım, arkasından sorularım ve isteklerim olacak. Köşe yazısı şöyle; KRALIN HEDİYELERİNE NE OLDU? SUUDİ Arabistan Kralı Abdullah’ın, Ankara ziyareti sırasında kendisine eşlik ve hizmet eden kamu görevlilerine bahşiş verip vermediğiyle ilgili sorularımız bir muhatap bulamadı. Şimdi bu geziyle ilgili bir sorumuz daha var, bakalım buna bir muhatap bulabilecek miyiz? Ekvador Devlet Başkanı Rafael Correa, geçen gün yaptığı haftalık radyo konuşmasında, Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın geçtiğimiz ay yapılan OPEC zirvesinde, eşi Anne Malherbe’ye yüz binlerce dolar değerinde elmas mücevherler hediye ettiğini açıkladı. Correa, şimdi bu mücevherleri satıp, parasını sosyal güvenlik sistemine aktarabilmek için Kral Abdullah’tan izin istiyor. Correa’nın konuşmasında şöyle bir bölüm var: "Eşim mücevherleri kendisinde tutamaz. Çünkü bu mücevherler ona devlet başkanının eşi olduğu için verildi. Bu mücevherler Ekvador halkına aittir." Soruyu bunun için sormak istiyorum. Acaba Kral, Türkiye ziyaretinde bizim devlet adamlarımızın eşlerine de böyle armağanlar verdi mi? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hatırlayacaksınız, Kral’ı eskiden beri tanıdığı için ayağına kadar gitmiş, orada da "tesadüfen" Başbakan ile karşılaşmıştı. Hem aralarında böyle sıkı bir ilişki olduğu için hem de Kral’ın bu tür alışkanlıkları bilindiği için Türkiye’ye "eli boş" geldiğini düşünebilmem mümkün değil. Sorum da şu: Kral Abdullah, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a ya da eşlerine böyle pahalı armağanlar verdi mi? Verdiyse bunlar nasıl değerlendirilecek? Bu armağanlar beyan edildi mi? Yeri gelmişken bir soru daha sorayım, ikisi bir arada çıksın: Cumhurbaşkanı, kızının düğününde takılan takıların yarısını satıp karşılığını şehit ailelerine bağışlayacağını açıklamıştı. Ne oldu? Takılar satıldı mı, ne kadar tuttu, yarısı şehit ailelerine bağışlandı mı? diye bitiyor bu yazı. Mehmet Y. YILMAZ'ın bugünkü Hürriyet'teki yazısıdır. Meraklısına. Ben devam edeyim bundan sonrası için... Şu "gazeteci ve sanatçıları kovalamakla meşgul olan iktidar sempatizanı forum üyeleri", neden buraya 2 kelam yazamamışlar acaba? "Gidenler üzerine" açılan başlığı biraz incelerseniz, faşizmin baştacı edildiği, "hem ultra şövenist hem ılımlı islamcı" diye tabir edilebilecek acayip kişilikler göreceksiniz. E sorarım arkadaşlar, orada konser veren orkestra burada neden sus-pus olmaktadır? Vatandaş kovalamakta bunların üstüne yok, RTE'ye sorsan "anımızı alıp gitmemiz" lazım ya da "cumhurbaşkanını eleştiren, istemeyen vatandaş olarak ülkeyi terketmemiz" lazım veya İ.Melih Gökçek'e sorsan "Ankaralılar bir süre tatile gitse, Ankara'da su sorunu kalmaz" veya Mir Dengir Mehmet Fırat'a sorsan "giden sanatçıların arkasından hiç üzülmeyecekler" . Bu örnekler çoğaltılabilir ama sorsanız nevi şahsına münhasır açıklamalardır. Bunlar seçim gecesi parti binasının balkonundan "halkı kucaklayacaklarını" söyleyen iktidar mensuplarıdır arkadaşlar. Vatandaşın kucaklandığı mı, "kucağa mı alındığı" konusu ise gün gibi ortadadır. Şu koyu siyah renkli ve tırnak içinde tanımlanmış sempatik üyelerden bu başlığa da iki cümle yazmalarını isterim. Sevgiler, saygılar.
-
Ayrıca hukuk tanımaz, kanun bilmez bir kişidir. Bu aymazlığını taraf olduğu iktidara borçludur. Onlardan güç alarak Anayasa Mahkemesi kararlarının görmezden gelinmesinin doğru olacağını belirtmiştir. Bu düpedüz anayasa ve hukuk düşmanlığıdır. Bakınız detaylandırayım ; "YÖK Başkanı Özcan, başörtüsü sorunuyla ilgili Anayasa Mahkemesi kararlarının hatırlatılması üzerine de sorunun çözümü için bunlara gerek olmadığını savundu. Özcan, "Onların savlarını biliyorum. Bunlar, üniversitenin dışında konmuş yasaklardır. Mahkemelerle ilgilidir. Bu bakış meselesidir. Öyle bir kural olabilir. Ama siz onu önemli görmeyebilirsiniz, bir sürü insanı rahat ettirirsiniz. Biz öyle bir sonucun çıkacağını ümit ediyoruz" diye konuştu." Daha detaylı bilgi için tıklayınız. Ve bu korkunç fikre karşı Türkiye Barolar Birliği'nden acilen yanıt verildi. Yüksek Öğretim Kurulunun (YÖK) yeni başkanında, ‘gerçek hukuk devleti’, ‘bağımsız yargı’ gibi kavramların tam oluşmadığı görülüyor” denildi. Kesinleşmiş mahkeme kararlarını uygulamamanın suç olduğunun anımsatıldığı açıklamada, gerçek hukuk devletinin yargı organının, yasama ve yürütme karşısında tam bağımsız olabilmesi, baskı altında kalmadan karar verebilmesi ve kesinleşen kararların gecikmeden uygulanabilmesi ile mümkün olduğu belirtildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi: “Ne yazık ki YÖK’ün yeni başkanında ‘gerçek hukuk devleti’, ‘bağımsız yargı’ gibi kavramların tam oluşmadığı görülüyor. ‘Eksiksiz demokrasi’, ‘gerçek hukuk devleti’, ‘bağımsız yargı’ kavramlarının her biri bütün yasakların kaldırılmasını hedefler ancak bütün bu kavramların içinde kendilerini korumaya yönelik sistemleri vardır. Bu denge kurulmaz ise eksiksiz demokrasiyi oluşturmak daima uzak bir hayal olarak kalacaktır. Sayın YÖK Başkanımıza bir sosyolog olarak bütün bu konuları biraz daha geniş düşünmesini ve ‘hukuk devleti’ ile ‘bağımsız yargı’ kavramlarını değerlendirirken, kesinleşmiş her düzeydeki mahkeme kararlarını, uyulması ve uygulanması gereken emirler olarak dikkate alması gerektiğini hatırlatırız.” denildi. Daha detaylı bilgi için tıklayınız. Bu hukuk tanımayan insanı göreve getiren kim? Cumhurbaşkanı. Kendisine ve geçmişine yakışanı yapmıştır ancak bu görevlendirme neticeleri itibariyle makamına hiç yakışmamıştır. Bu çelişkiyi de ısrarla görmezlikten gelmemiz istenmektedir. İktidar ve yandaşlarının sevinç çığlıkları attıklarını gördükçe icraatlarına da devam edecektir. Bizim artık bunları görüp, görmek istemeyenlerle hesaplaşmalarımızın zamanı gelmiştir. Uyan artık canım vatandaşım!
-
Taylan Abi ve Figgaro
Taylan Abi şurada cevap verdi: Taylan Abi başlık Turkish-Media.Com Forum Ailesi
Boşig'cim Antalya'da tanımasan da bir arkadaşın her zaman var bilesin, umarım ve dilerim ki karşılaşırız bir gün. Figgaro ile seni de çekiştirdik, referans sağlam 3'lü sofra fikri hiç fena değil. Bu konuya eğilelim. -
Ben de bir kaç örnekleme ile bu yolculuk esnasında uğradığımız durakları hatırlatayım. BALIKESİR Sanayi Odası'nın toplantısında, Hürriyet'in başörtülü milletvekili eşleri araştırmasını eleştirirken, Balıkesir protokolünün ve onlarca gazeteciyle kameranın önünde, “Sana ne lan. İşiniz mi yok'' diyerek herkesi şoke eden AKP Balıkesir Milletvetili Cemal Öztaylan'ın, TBMM'de bazı gazeteci ve milletvekillerine, “Ben o sözleri gazeteciye söyledim'' açıklaması şaşırttı. 21.08.2007 Detaylar için tıklayınız. Prof. Dr. Ergun Özbudun ve altı akademisyence hazırlanan anayasa taslağının ayrıntıları netleşiyor. Atatürk ilkeleri eğitimden çıkarılıyor. Detaylar için tıklayınız. Ilımlı İslam'dan şeriata... 'Ilımlı İslam'a model olarak gösterilen Malezya'da hükümet, hukuk reformu kapsamında şeriat hükümlerine yer verilmesini öngören bir plan üzerinde çalıştığını açıkladı. Anayasadaki laiklik ilkesi de kaldırılıyor. Detaylar için tıklayınız Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla yayınladığı mesajda "Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve demokratik yapısını bozmak amacıyla yürütülen sinsi planlar ne yazık ki her geçen gün farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır" dedi. Detaylar için tıklayınız. Almanya'dan Türkiye'ye seyahat eden bazı yolcuların uçakta namaz kılmak istedikleri, bunun için de hostesten pilotun uçağın yönünü kıbleye çevirmesini istedikleri iddia edildi. Detaylar için tıklayınız. Kırıkkale’ de bir yurtta, hem de Kuran kursu da verilen bir erkek yurdunda, yurdun evli ve çocuklu müdürü, çocuklara cinsel tacizden tutuklandı. Ziyaretimize gelen Suudi Arabistan Kralı, 10 Kasım’ da Anıtkabir’ i ziyaret etmeyi reddetti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Suudi Kral’ a “Devlet Şeref Madalyası” verdi. Keşan’ da bir öğrenci, kompozisyonunda Vahdettin’ e “hain” diye yazınca hakkında soruşturma açıldı. Atatürk’ e sövmek moda ve fikir özgürlüğü, Vahdettin’ e “hain” demek suç sayılır oldu. PKK’ nın kaçırdığı 8 askerimiz bulundu/iade edildi/sevinildi/sevinilemedi/ortaya iddia atıldı/iddia yalanlandı/soruşturuldu/sonra hepsi tutuklandı. 6-7-8-9-10. madde detayları için tıklayınız. Balıkesir'in Burhaniye İlçesi'nde, bir lise müdürünün kadın öğretmenler ve kız öğrencilerle yaptığı toplantı sırasında söylediği “Bacaklarınızı açmayın” sözleri, yerel gazete de haber olunca tartışma yarattı. İlçe Milli Eğitim Müdürü Yakup Sağban, konu hakkında inceleme başlatacaklarını kaydetti. Detaylar için tıklayınız. AKP’li vekilin torpil itirafı AKP’li Feyzi İşbaşaran: "Teşkilatlarımızdan bize talepler geliyor. Bir takım tayin ve atamalarda yardımcı oluyoruz." 03.12.2007 (buna link vermek bile gereksiz, milletvekilinin sözünü arama motoruna yazmanız yeterli, bulması hiç zor değil) Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi ; 2001 yılı: 302 trilyon 130 milyar 110 milyon TL. 2002 yılı: 553 trilyon 364 milyar 200 milyon TL. 2003 yılı: 771 trilyon 276 milyar 150 milyon TL. 2004 yılı: 1 katrilyon 126 trilyon 41 milyar TL. 2005 yılı: 1 katrilyon 122 trilyon 41 milyar TL. 2006 yılı: 1.209.692.000 YTL. 2007 yılı: 1.310.700.000 YTL. Bazı bakanlıkların Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi ile karşılaştırması da şöyledir: Diyanet İşleri Başkanlığı: 1.2 milyar YTL. İçişleri Bakanlığı: 783 milyon YTL. Dışişleri Bakanlığı: 563 milyon YTL. Bayındırlık Ve İskan Bakanlığı: 677.219.000 YTL. Ulaştırma Bakanlığı: 687.265.000 YTL. Sanayi Ve Ticaret Bakanlığı: 280.095.000 YTL. Enerji Ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı: 249.296.000 YTL. Kültür Ve Turizm Bakanlığı: 632.417.000 YTL. Çevre Ve Orman Bakanlığı: 404.396.000 YTL. Hala Ortaçağ'a yolculuk ettiğimizi düşünmüyorsunuz değil mi? Farkındayım, okumaya devam edin biraz daha. 14. Demokrasi bizim için hiçbir zaman amaç olamaz. RTE öyle birşey söylemedim demişti hatırlarsanız. Buna da montaj derler geçerler. Neyse.15.Türkiye'nin Avrupa Birliğine giremeyeceği kesindir. diye başlayan şimdiki Cumhurbaşkanı Gül'ün sözlerine bir bakın hele. Bunun da videosu mevcut. Montajdır tabi yine 16.Hem müslüman hem laik olunmaz. Ya müslüman olacaksın, ya laik. Bu söz de RTE'ye ait. Başbakanınızın veciz sözlerine duysanız da inanmayın siz. Gidin %46 oyunuzu verin yine. Lütfen ibretle dinleyiniz. Bu seriyi devam ettirebiliriz. Hala Ortaçağ yolcusu olduğumuza inanmayanlar varsa, devam ederim. Saygılarla.
-
İspanya'ya gidecek olanların öncelikle ne tür bir gezi istediklerine karar vermeleri gerekir bence. Deniz-kum-doğal güzellik istiyorlarsa ülkenin doğu ve güney kıyıları daha güzel. Ancak bir kültür turu ise istenen, Endülüs doğru seçim olacaktır. Fakat bir küçük tecrübe notu ileteyim, bu yaz bir hafta kadar Endülüs turu yaptım ve büyük bir hayal kırıklığıydı. O kadar anlatılan edilen eserleri görebilmek için yüzlerce km yapmak zorunda kaldık. Misal; Nerde o İstanbul'daki gibi 5 tane saray, 10 tane müze, bilmem kaç tane cami vs... Aynı şehrin içinde yüzlerce yıllık bir turu aynı gün içerisinde tamamlayabilirsiniz. Ama Endülüs'te her şehirde en fazla 1-2 tane tarihi değeri olan görülmesi gereken yapı var. Tek güzel tarafı hızlı trenlerin varlığı. Yoksa haliniz duman
-
Taylan Abi ve Figgaro
Taylan Abi şurada cevap verdi: Taylan Abi başlık Turkish-Media.Com Forum Ailesi
Dostum zaten mizah dediğin abartma sanatıdır. Esprisi olsun diye söyledim ben avlu meselesini. Çıtır Simit Evi'ni ve Albarakatürk Bankası'nı söylediğinde anlamamıştım, camiden tarif edince herşey daha kolay olmuştu. Zaten biz Türkler'de ya camiden ya marketten orjin alıp yol tarif edeceksin. Tarih boyu böyle öğrendik Bu arada leyleği havada gördün heralde, İzmir-Antalya-Mersin-Van... Yavaş yahu, ben yoruldum yazarken. -
Takvimler 12 Aralık 2007'yi gösterirken Figgaro ile Antalya'da buluştuk. Rakı içmeye gidecek iki insan olarak, ilk buluşma yerimizin bir cami avlusu olmasının tek sebebi ise sevgili Figgaro'ydu Adamı hemen arabaya atarak ortamdan uzaklaştırdım, çarpılmamız an meselesiydi. Efendim yediğimiz içtiğimiz bizde kalsın, çok güzel sohbetler ettik. Dedikodu, masanın dönüp dolaşıp uğradığı bir durak oldu hep Kimleri kimleri anmadık ki... Kulakları çınlayanlar olmuştur belki. Ayrılırken hem tanışmış olmaktan mutluyduk hem de tekrar görüşeceğimizden ikimiz de emindik. Eh tabi biraz da çakırkeyiftik, kucaklaştık ayrıldık Antalya hatırası Soldan sağa Taylan Abi - Figgaro
-
Frozen ve Politika'nın sordukları sorulara verilmiş bir cevap göremiyorum bu satırlarda. Acılı arabesk tadında, olabildiğince ağlak ve çaresiz bir serzeniş sadece... Yani "veremediğim cevaplar var ama ben biliyorum ki haklıyım, o bakımdan susuyorum" ; Gibi nicelikten ve akıldan uzak, ama şeklen hoşgörünümlü bişeyler olmuş yazdıklarınız. İnsanları anlayışsızlık ile itham etmeden önce aynaya bakın ve arkadaşlarımızın sordukları sorulara bir de şu soruyu ekleyin; "Acaba düşündüğümü ifade edemediğim için eksiklik bende mi?"
-
Bahsettiklerinize ek olarak, konuyu "insan hakları" ve "ırkçılık"ın dışında "emperyalizm"le ilintilemeye çalışan arkadaşlarımız da oldu. O arkadaşımın hümanist duygularına ortak olsam da, benim Atatürk ilkeleri içinde addettiğim milliyetçiliğim, buna hoşgörü gösteremiyor. Bu kardeşler, senden benden daha fazla, Misak-ı Milli sınırlarının ne olduğunu anlamadıkça, tartışmamız sürecektir.
-
Mersin Antalya kaç dk sürer hocam? Çadır ağırlık yapmasın, misafir ederiz evelallah.
- 20 cevap
-
- MOTOSİKLET TÜRLERİ
- honda
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Ben de böyle kurumsal firmaların bu şekilde animasyon reklamlarına bir anlam veremiyorum. Turkcell'de tavuklar, Alarko kombi'de Garfield benzeri kediler, PVC boru reklamlarına hele hiç girmeyeyim bence tamamen rezalet. Elin gavuru, dünya çapındaki firmasına öyle bir reklam yapıyor ki, yeri geldiğinde tek kelime etmeden biten reklam, size en'lerce cümlede söylenemeyecek olanı anlatıyor. Bizim gıdaklayan tavuklarımız, dans eden kedilerimiz de bizim sosyal kültürümüzün sığlığından kaynaklanıyor sanırım. Büyük kentlere göç etmiş milyonlarca vatandaşım köyden ovaya inince, onun dilinden konuşmak icap ediyor heralde. Reklamcı açısından doğru yaklaşım, ancak firmalar için çok düşündürücü.
-
Sayın SERENGETİ, 1- pişşşt "bld" nedir? 2- kaczynski nedir? 3- çile iyi, çıkmamak lazım nedir? Şifreli yazışıyorsanız aradan çekilelim. Aksi halde ne demeye çalışıyorsunuz?
-
Merak edenler için Diyanet İşleri Başkanlığı'nın son 6 yıllık bütçesi aşağıdaki gibidir; 2001 yılı: 302.130.110 YTL. 2002 yılı: 553.364.200 YTL. 2003 yılı: 771.276.150 YTL. 2004 yılı: 1.126.041.000 YTL. 2005 yılı: 1.122.041.000 YTL. 2006 yılı: 1.209.692.000 YTL. 2007 yılı: 1.310.700.000 YTL.'dir. 2008 yılı ise 1.998.412.595 YTL. olarak belirlenmiştir. Bu artış %8-10 enflasyon hedefindeki ülkede %35'lik bir artışa tekabül etmektedir. Kafa karıştırmak için biraz daha sayı vereyim: Bugün itibariyle ülkemizdeki; Okul sayısı 67.000 Cami sayısı 77.000 Cami yaptırma derneği sayısı 14.400 İnşaatı devam eden cami 1150 Toplam hastane sayısı 1120'dir. Bu verilerden daha önce bahsettiğimde aranızdan birisi çıkıp " ne yapalım okul sayısı az ise, camileri mi yıkalım? " demişti. İsteyene bu arkadaşın adını ve iletisini de gösterebilirim. Kıssadan hisse, bu kafaya sahip iktidar ve onunla aynı zihniyetteki yandaşları ile hak edeceğiniz işte bu rakamlardır. %47 oy verdiniz, az bile yaptınız. Bir şiirle izah edeyim, *****************
-
Memlekete hizmetin reklam olacak yönü yoktur, görev bilinci içerisinde olan her yurttaş bunun mecburiyet olduğunu bilir. İnşaat sektörünün içinden biri olarak, kamu ihalelelerinin özellikle otoyol-altyapı ve belediye hizmetlerinin son 5 yılda hangi firmalara taşere edildiğini adımdan daha iyi biliyor ve takip ediyorum. Her kim ki, vatana millete vazifesini yerine getirirken bununla övünürse altında başka birşey aramak lazımdır. Hamam suyu ile dost gönüllenmez diye bir laf vardır, hükümet cebinden mi verecek bu parayı? Senin benim, Ahmet'in Mehmet'in parasıyla yapacak. E o zaman ne demeye çalışıyorlar? Düşününüz.
-
tecil ile ilgili bir soru
Taylan Abi şurada cevap verdi: cyber_link başlık Askerlik - Savunma - Askerlik İşlemleri
Sonra da herkes sana güler. İstediğin şubede deneyebilirsin, gülmeyen birisi olursa konuyu tam anlamamış demektir, bir daha anlatman gerekir. Tecil'in "pardon"u olmaz sevgili cyber_link! Orası ana kucağı değil, asker ocağı. -
Eksik olmayın.
-
Tartışmayı bilmiyoruz ve alınganız ama deneriz yine de;)
-
Tekrarlayayım. Konunun "terör" veya "savaş" veya "ne" olduğunu algılayamazsanız, ne Baykal'a ne Bahçeli'ye ne de başlık sahibine karşı sözünüz olabilir. Savaş nedir, terör nedir, mazlum kimdir, PKK nedir? Yaşadığımız nedir? Kim neyi eleştirmektedir? Eleştiri doğru yönde midir, abartılı mıdır, tahrik edici midir, yapıcı mıdır sorularının cevabı tamamen neyi tartıştığınızla alakalıdır. Bunun adı savaş ise hem Baykal hem de Bahçeli anlamsız cümleler sarfetmektedir, ki bu bağlamda Kürt devleti kabul edilmiş görüntüsü hakimdir. Yok bunun adı terör ise, Baykal ya da Bahçeli kırmızı çizgiyi aşan açıklamalar mı yapmıştır? Bu ayrı konudur. Demem o ki, yazışmadan önce hangi temele basıyoruz ? Sizin A ve B dediğiniz olay budur. Rica ederim anlamak için okuyunuz, okumak için değil.
-
Tartışmayı da bilmiyoruz, alınganız da, çocuk gibiyiz de... Suyundan da koyalım Ve devam edelim; İlk iletinizin ilk paragrafında yanlışlarımız ve bilmezliklerimiz üzerine bir girizgah yapmışsınız. İkinci paragrafta ise konuya getirdiğiniz yeni veya farklı bir açılım göremedim. Hatta hiçbirşey göremedim. Tespitiniz ne ise biraz daha açınız, işbu halde pek anlaşılamamıştır. Terör ile savaşın, millet olabilmenin, etnik kimliklerin aynılığının veya farklılığının, çözümün siyasal veya silahlı olabilmesinin, kimin kiminle karşı karşıya olduğunun cevabını bilmeden anlamadan, ne Baykal'ı ne Bahçelî'yi ne de PKK'yı anlamlandırıp sonuçlandırabiliriz. Sizce anlamsız olan tartışma, bu konu başlığının iskeletidir, temelidir. Açıklamanızı dört gözle bekliyoruz.
-
Bilmiyoruz yani? Öyle buyurdunuz netekim. Biraz daha buyrun sizi biraz daha dinleyelim, bilginizden istifade edelim.
-
Ben de iletinizde konu başlığı ile ilgili bir bölüm bulamadım:) Bahsettiklerinize kurban vermişsiniz cümlelerinizi. Bile bile lades de en kötüsü olsa gerek. Neyse.