
Taylan Abi
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
1.727 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
2
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Taylan Abi tarafından postalanan herşey
-
Kılıçdaroğlu saunaya gitti mi? Dişli ve Deniz Feneri dosyalarıyla Türkiye'yi sarsan Kılıçdaroğlu hakkındaki iddialara yanıt verdi Turgay Güler'in ÜLKE TV’de hazırlayıp sunduğu Sıra Dışı programında, araştırmacı yazar Talip Doğan Karlıbel, CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu ve Ali Kılıç'ın Almanya'da iki uyuşturucu kaçakçısı PKK'lı ile genelev olarak çalışan bir saunaya gittiğine ilişkin iddiada bulunmuş ve bu iddiasını destekleyen belgeler olduğunu söylemişti. Bu haber üzerine Türktime'a konuşan Kılıçdaroğlu iddiaları yalanladı. İşte Kılıçdaroğlu’nun o çarpıcı açıklamaları… Sayın Kılıçdaroğlu, hakkınızda çok ağır bir iddia var. İki PKK’lıyla genelev türü bir saunaya gittiğiniz iddia ediliyor. Bu olayın gerçeği nedir? KEMAL KILIÇDAROĞLU: Ben Almanya’ya tam dört kez gittim. Ve sadece bir mekanda resmi Alman makamlarıyla muhatap oldum. Gümrükten girerken gümrük polisine pasaportumu verdim. Almanya’dan çıkarken de gümrük kontrolü yapıldı. Hepsi o kadar. Onun dışında ne bir polis, ne bir Alman yetkilisi ile muhatap oldum ne de karşılaştım. Benim bulunduğum bütün ortamlarda mutlaka gazeteciler oldu. Hayatım boyunca bırakın Almanya’yı Türkiye’de dahi saunaya gitmiş adam değilim. Bu haber nereden çıktı o zaman? KEMAL KILIÇDAROĞLU: Bu haberler Kanal 7’nin ve Ülke TV’nin sahibi Mehmet Karaman’ı Türkiye’deki asıl fail olarak gösterdiğim, onun Sermaye Piyasası Kurulu’ndaki dosyasının hasıraltı edildiğini ortaya çıkardığım için yapılıyor. Ben bütün bunları anlatıyorum. Ve ben ne zaman bunları anlatsam onlar da yeniden aynı plağı koyuyorlar. Bu haberler sizin bunları anlatmanızı ne yönde etkileyecek? KEMAL KILIÇDAROĞLU: Ben anlatmakta kararlıyım. Ben doğruyum, haklıyım çünkü. Bir dosyanın mutlaka yargının önüne çıkması lazım. Ve çıkartacağım ben o dosyayı. Rüşvet, yolsuzluk kimsenin yanına kar kalmamalı. Bunlar sizin vazgeçmeniz için bir gözdağı mı o zaman? KEMAL KILIÇDAROĞLU: Elbette gözdağı. Bakın ben ilk duruşmaya gittim geldim baktım ki bir haber: Alman hakim beni mahkeme salonundan kovmuş. Bütün gazeteciler orada, nasıl oluyor da bunu sadece Türkiye’deki adam görüyor? Böyle bir anlayış olabilir mi? Sonra tam bir tesadüf eseri Mehmet Gürhan’ın avukatı sordu bu soruyu hakime “Sizi Türkiye’den gelen siyasiler ziyaret etti mi?” diye. Adam “böyle bir şey yok” dedi. Para verseniz böyle bir soruyu sorduramazsınız. O da Kanal 7 izlediği için “ben bu soruyu sorayım, alman hakim yalan söylemez, böylece durum ortaya çıkar.” diye düşünmüş. Kendi avukatı bizi aklama imkanı verdi. Ben bir parlamenterim. 27 yıl kamuda çalıştım. Nasıl davranılacağını, nereye gidileceğini gayet iyi bilirim. Bakın bize dosya vermek istediler. Adres verdiler. Hayır dedik. Biz bu adrese gidemeyiz. Bizim kaldığımız otele gelip verirseniz biz o dosyayı kabul edebiliriz. Biz bunları bilmez miyiz? Haberi duyunca tepkiniz ne oldu? KEMAL KILIÇDAROĞLU: Haberleri Kanal 7 veriyor, Ülke TV veriyor. Ben onları hiç dikkate almıyorum. Umurumda bile değil. Yani böyle bir belge yok mu diyorsunuz yoksa Kanal 7 ya da Ülke TV’de çıktığı için ciddiye alınacak bir şey değil mi diyorsunuz? KEMAL KILIÇDAROĞLU: Öyle bir belge falan yok. Varsa ortaya çıkartsınlar, bana göndersinler. Ben şimdi onları mahkemeye vereceğim. Hem tazminat davası açacağım, hem düzeltme metni göndereceğim. İlk haberlerle ilgili düzeltme metni mahkemeden çıktı. Onu göndereceğiz. Bununla ilgili de gidecek. Varsa bir belge ben de bir göreyim. Beni görmeyen bir polis benimle ilgili nasıl bir belge düzenlemiş. Olacak şey değil. Bu iddiayı ortaya atan kişi dolandırıcılıktan ve sahte belge düzenlemekten Paşakapı cezaevinde yatmış bir kişidir. Görüşsem görüştüm derim. Öyle bir şey olsa var derim. Kaldı ki Alman polisi öyle bir tutanak düzenlemez. Lamba yanmıyorsa cezasını yazar bitirir. Yok araçta kim vardı, kim nerede oturuyordu, böyle bir tutanak olmaz. Alman hukukunda yok böyle bir şey. Sizin söz konusu programa katılacağını ama daha sonra telefonlarınızı kapatıp katılmaktan da vazgeçtiğiniz söylendi ve “madem suçsuz neden programa çıkmıyor” dendi. Programa neden katılıp bunları söylemediniz? KEMAL KILIÇDAROĞLU: Ben kendilerine telefon açtım. Siz yanlış yapıyorsunuz, doğru değil dedim. Bana dediler ki biz bu programı yapacağız siz tekrar gelin katılın. Benim o programa katılmam Ülke TV’nin reytingini artırmak, ekmeğine yağ sürmek olurdu. Neden o işe gireyim? Mahkemeye veririm, gerçeği ortaya çıkartırım. Başka bir televizyon kanalı olsaydı katılır mıydınız? KEMAL KILIÇDAROĞLU: Tabii ki. Başka bir televizyon kanalında hiç itirazsız evet der çıkardım. Ben Ülke TV’nin, Kanal 7’nin yayınına neden çıkayım? Çıkacağım, beni bir sahtekarla yan yana getirecekler. Ben onunla neden konuşayım? Adamın her tarafı yalan üzerine kurulu. Oraya aklı başında birisi çıkar, oturur bunu tartışırız. Ülke TV’yi izlemiş İstanbul’dan birisi telefon etti bana. “Ben Paşakapı cezaevinde bu adamla, Doğan Karlıbel’le, beraber yattım. Dolandırıcılıktan, sahte belge düzenlemekten yatıyordu. Israrla Ülke TV’yi aradım, bunu söyleyecektim, hiçbir zaman telefon düşmedi” diyor. Siz bu iddialar gözdağı diyorsunuz. Ülke TV ile Karlıbel arasında bir bağlantısı ne? Ülke TV nereden bulup Karlıbel’e bunları söyletiyor o zaman? KEMAL KILIÇDAROĞLU: Bakıyorlar, kim yalan söyleyebilir. Gözünü kırpmadan iftira atabilir? Demek ki parayla yapıyor bu işleri. Parayı veriyorlar, gel sen bunu yap diyorlar. Bu ülkede her tür insan bulmak mümkün. ERSİN TOKGÖZ / TURKTIME
-
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı ile harekete geçen Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) Başkanlığı, “Deniz Feneri” soruşturmasında adları geçen RTÜK Başkanı Zahid Akman'ın da aralarında bulunduğu 6 kişinin mal varlıkları ile varsa ortağı oldukları şirketlerin mal varlıklarına ilişkin inceleme başlattı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı ile harekete geçen MASAK, bu kişilerin, kişisel mal varlıkları ile ortağı olduğu şirketlerin mal varlıklarını incelemeye aldı. İnceleme kapsamında, yasal olmayan yollardan para girişi olup olmadığı ile kara para aklanıp aklanmadığı araştırılacak. MASAK, elde ettiği bulguları, “Deniz Feneri” soruşturmasını yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına sunacak. *1* *2*
-
Anahtar kelime "sağlamlık"... Belge var belge var deniyor. Nerede bu belgeler? Neden ilgili yerlere verilmiyor? Veya veriliyorsa, o ilgili yerler neden gerekli çalışmayı yapmıyorlar? Veya yapılıyorsa neden kamu bilgilendirilmiyor? TV'de konuşmak kolaydır, onu alıp buraya yapıştırmak daha kolaydır. Ama açıklamak, ikna edici işler yapmak zordur. Şaban Dişli'yi, Mir Dengir'i tepetaklak görenler Kulıçdaroğlu ile rövanşa hevesliler. Kimsenin eli kolu bağlı değil, hele ki iktidar partisinin heryere eli kolu ulaşır. Sağlam belge adamı koltuktan eder. Buyursunlar göstersinler bize.
-
O soru öyle sorulmaz sevgili arkadaşım. Neye hizmet ettiği belli çünkü, kim dedi size başını örteni tutuklayalım diye? Başörtüsü-Türban-Çarşaf farkını bilmiyor musunuz? Biliyorsunuz diyelim, o zaman bu soruyu sorarken neden ayrımını yapmıyorsunuz? Oluşturduğunuz seçenekler sorunuzun cevapları değildir. İşte o yüzden o soru öyle sorulmaz diyorum. Sorunuza cevap alabilmek ve daha düzgün soru sorabilmek için önce benim sorduklarımı yanıtlayın isterseniz. Bu açılım türbanlıyı mı türbanı mı, çarşaflıyı mı çarşafı mı kamuya talip halde kabul etmiştir? Siz bu insanlara bu kılık kıyafet ile milletvekili olamazsın diyemezsiniz, diyemezsiniz çünkü onlara bu yolu açacak bir adım atmışsınız zaten. Başbakan olamazsın, Cumhurbaşkanı seçilemezsin diyemezsiniz. Emine Erdoğan, Hayrünnisa Gül olamazsın diyemezsiniz. Parti içerisindeki "seçme ve seçilme hakkını" teslim etmişsiniz, neyin önünü neyle keseceksiniz? Gün geldiğinde PARDON mu diyeceksiniz? 'Efendim biz bunları partiye kabul ettik ama, ancak kamuda türban-çarşaf olmayacak' diyor CHP. Bu anlattıklarımla nasıl ters düştüğünü anlayabiliyor muyuz acaba? İki laf var, ikisini de CHP söylüyor. İnsaf.
-
Her gün yazı yazmak, görüşlerini isminle ve fotoğrafınla aslanlar gibi savunmak zor iştir! Ağzınla kuş tutsan ne fayda hemen damgayı yersin... Sadece okurlar değil en çok da o konuda senin gibi düşünmeyen kalem emekçileri yapar bunu. Acımadan, gözünün yaşına bakmadan yaftalarlar. Çünkü yazı yazmanın kolay yoludur, bir “sıfat” bularak küçümsemek, hakaret etmek... Bulursun sıfatı, yaparsın edebiyatı... Düşünce, içerik, tutarlılık olmasa da olur! *** Ben de kimi zaman öfkeme yenik düşüp “etiketleme” akımına kapıldım... Ama etiketlendikçe, yaptığım haksızlıkları gördüm! PKK’ya kızdım, “faşist” dediler... Irkçılığı eleştirdim, “komünist” oldum... “Allah korusun” dediğimde “dinci...” Dinin ticarete ve siyasete alet edilmesine karşı çıkınca “Allahsız...” Ergenekon soruşturmasındaki saçmalıklara değinince “darbeci...” Genelkurmay Başkanı’nın şehit cenazelerinden sonra oynamasını eleştirince “ordu düşmanı” ilan edildim! Bu kadarla kalsa iyi: Avrupa Birliği’nin iyi taraflarını yazınca “liboş”, AB yöneticilerinin çifte standartlı yaklaşımlarını beğenmeyince “antidemokrat” damgası yedim... *** Bu etiketleri boynuma asmaya çalışanların, gizlemeye bile gerek görmedikleri kendi etiketlerini okuyabiliyordum. Bu yüzden hiçbiri yaralamadı beni, gülüp geçtim. Çünkü sadece işimi yapmaya çalışıyordum gördüğümü, hissettiğimi, düşündüğümü paylaşıyordum. Hiçbir partiye üye olmadım. Meslek örgütleri dışında, hiçbir derneğe de... Taraflı televizyon kanallarının, taraflı programcıların davetlerini reddettim kibarca. Biliyordum ki o günkü yazım işlerine geldiği için beni “buyur” edenler, ertesi günkü yazımı okuduklarında pişman olacaklardı. *** Dedim ya atılan çamurlara, iftiralara, edilen küfürlere aldırmadım. Sonunda “laik yobaz” da ilan etti arkadaşın biri beni ve benim gibi düşünenleri sırf şu kara çarşaf meselesinde CHP yönetiminin tavrını desteklemediğim için! Diğerleri nasıl durmadıysa, bu yafta da durmaz boynumda... Çünkü “yobazlık”, genlerime uymaz! Ya o damgayı basan arkadaş ne yapacak? Eski yazılarını nasıl okuyacak? “Laik yobaz” tanımlamasının gerçek mucidi “orijinal yobazlar” la kan kardeşi olmayı, nasıl içine sindirecek? *** Laik, demokratik, sosyal hukuk devletini gerçekten savunanların, bazı hazımlı siyasetçiler gibi ikiyüzlü davranmaya, “seçim dansözü” kıyafeti giymeye hakları olamaz... Yoksa o kıyafeti çıkarmak zorunda kaldıklarında, kara çarşaf bile gizleyemez günahlarını... Demiş sevgili Mustafa MUTLU. Benim için bu alıntının 2 önemli yanı var. İlki CHP'nin tavrı, açılımı, yönetimsel kararları ve bunlara karşı olan fikirler. İkincisi, Sayın Mutlu'nun forumumuzu hiç tanımadan bilmeden yapmış olduğu tespitler. Ne diyor yazısında? ETİKETLEMEYİN diyor. Ve ekliyor; Ama etiketlendikçe, yaptığım haksızlıkları gördüm! PKK’ya kızdım, “faşist” dediler... Irkçılığı eleştirdim, “komünist” oldum... “Allah korusun” dediğimde “dinci...” Dinin ticarete ve siyasete alet edilmesine karşı çıkınca “Allahsız...” Ergenekon soruşturmasındaki saçmalıklara değinince “darbeci...” Genelkurmay Başkanı’nın şehit cenazelerinden sonra oynamasını eleştirince “ordu düşmanı” ilan edildim! Bu kadarla kalsa iyi: Avrupa Birliği’nin iyi taraflarını yazınca “liboş”, AB yöneticilerinin çifte standartlı yaklaşımlarını beğenmeyince “antidemokrat” damgası yedim... İletilerimi takip edenler bilir, forumda özellikle 2 arkadaşınıza bu ETİKETLEME konusunda uyarılarda bulundum. Yapmayın, bahsi geçen konularda hukuki süreç tamamlanmadan söylemeyin, etmeyin dedim. Beni dinlemek işlerine gelmedi, dinleseler yazacak şey bulamayacaktılar, öylesine geçiştirdiler. Bunun dışında hatırlamak gerekirse; 'Ben Alevi'yim' dedim, 1 arkadaşınız bana "seninle aynı dinden olamayız" dedi. '80.000 cami yanında 60.000 okul var' dedim, 1 arkadaşınız bana "camileri mi yıkalım?" dedi. Teröre yüklendim, Kürt düşmanı-faşist-Ergenekoncu etiketini yapıştıran arkadaşlarınız oldu. RTE'yi eleştirdim, TSK'ya destek verdim, darbeci oldum. Sevgili M.Mutlu bizi tanımadan, okumadan, bilmeden hislerimize tercüman oldu. Ben parti için geçmiş çalışmalarımı, konumumu ve düşüncelerimi aktardım. Kimseye hiçbiryerde boyun eğip, tamah etmedim. Fakat bugün halimiz budur. Hakkımızda fikir üretenlerin tavrı da budur. Demokrasiyi ve kazanımlarını özümseyebilmiş insanlara serzenişimdir bu. Kimle ve neyle karşı karşıya olduğunuzu daha iyi anlayın. Karşınızdaki insanın çapı budur, dünyası budur. Size düşen O'dur. Varın anlayın artık. Dipnot: Bahsettiğim kişileri iletilerim arasında bulmakta zorlananlar olursa, ÖM ile yardımcı olabilirim, hem iletilerini hem de isimlerini verebilirim. Okuyanlar kendi yorumlarını daha iyi yapabilirler.
-
Takipteyiz. Unutmayacağız, unutturmayacağız. Almanya tarihinin “en büyük yolsuzluk davası” olarak değerlendirilen ve mahkemenin, “asıl suçlular Türkiye’de” dediği Deniz Feneri yolsuzluğu ile ilgili olarak, Hollanda’nın da dava hazırlığında olduğu öğrenildi. İktidar ortağı İşçi Partisi (PvdA) milletvekili Toon Heerts, Adalet Bakanı Erns Hirsch Ballin’in yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, Deniz Feneri Derneği’nin Hollanda’daki faaliyetlerini parlamento gündemine taşıdı. Detay için tıklayınız Dosya henüz bize gelmedi. Neden gelmediğini de biliyorsunuz. Ama bir gün gelecek. Ve biz o gün yine burada olacağız.
-
Bunu bize Marmaris'ten bildirdiniz. Karadeniz otoyolu açılırken neredeydiniz? -http://www.beatfiltering.com/index.php/1000000A/21a44ef08c6ddbae317e6de639461a358a95e1c5216eb4b38db9f3fbf3bead5ba54d91825980151e 20525-İzlediniz mi bilmem, tıklayın. Marmaris ve Karadeniz bizim memleketimiz. Değişmeyen nedir? AKP hükümetinin kadrosu ve icraatları.
-
Türbana mı türbanlıya mı, çarşafa mı çarşaflıya mı kucak açıldığını zamanla anlayacağız. Önceki sorularımın cevabı için gazeteleri ve tv haberlerini takip ediyorum, henüz bir açıklama yok bakalım göreceğiz.
-
Son haftanın gazetelerindeki ekonomi bölümlerini şöyle bir karıştırdım, neler çıktı dersiniz? Borsada devam eden satışlar endeksi 2004 yılına geri döndürdü. Gün içinde 22 bin 500'e kadar gerileyen endeks, bu seviyelerde de tutunmayı başaramadı. Özellikle son dakikalarda yoğunlaşan satış baskısı ile borsa günü yüzde 6.66 düşüşle 21 bin 929 puandan noktaladı. (19.11.2008) Yılın ilk on ayında kredi kartı ve banka kartlarıyla yapılan harcama tutarı 153 milyar YTL'ye ulaştı. Bankalararası Kart Merkezi (BKM) kredi kartlarıyla ilk dokuz ayda yapılan harcamaların ayrıntısı ile Ekim ayındaki toplam harcama tutarını açıkladı. Buna göre ilk dokuz aylık döneminde kredi kartıyla toplam 137 milyar YTL, Ekim ayında da 16 Milyar YTL harcama yapıldı. Böylece on aylık kredi kartı harcaması 153 milyar YTL’ye ulaştı. 2008 yılının ilk dokuz aylık döneminde, yerli kredi kartları ile yurt içi ve yurt dışında yapılan işlemlerin cirosu bir önceki yıla oranla yüzde 35 artış gösterdi. Banka kartlarının yurt içi kullanımı cirolarında ise yine bir önceki yıla oranla yüzde 20 oranında bir artış elde edilerek, 115 milyar 922 milyon YTL’ye ulaşıldı. (yani bu ne demek? "Elde avuçta kalmadı, parasız pulsuz yaşıyoruz" demek, "olanı bitirdik ve olmayan paraya muhtacız" demek değil mi sevgili okur?) Zonguldak’ta, Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) alınacak 3 bin maden işçisi için yapılan beden gücü sınavını kazanan 20 bin 814 kişinin, talih oyunlarındaki ikramiye dağıtımında kullanılan şans topları ile yapılan kura çekilişi başladı. 3 bin kişinin alınacağı sınava aslında kaç kişi başvurmuştu biliyor musunuz? 35.272 kişi, bunlardan da 1033'ü üniversite mezunu. Maaş mı? 1.175 YTL 4 kişilik aileyi yedirir,içirir,giydirir,gezdirir,barındırır,yatırım yaptırır, herşeylerini halleder. İnanmadınız mı? Ben de 35bin kişinin elenmesi için denenen yöntemlere inanamıyorum. Rezalet. Elektrik tüketimine göre sanayi durdu! Kasımın ilk yarısında elektrik tüketimi geçen yıla göre yüzde 6.5 geriledi. Elektrik tüketimindeki azalma, düşüş trendine giren sanayi üretiminin kasım ayında daha da yüksek oranda gerileyebileceği anlamına geliyor. Ne biçim bir haber bu sevgili okur, böyle haberleri AKEPE sever mi? Bu elektriği evinize bile sokmayın derse şimdi başbakan? Bu elektrikle basılmış gazeteyi, çalışan bilgisayarı de almayın derse? Ne yaparız? Di mi? İşten çıkarılan, işyeri kapanan sayısında rekor artış yaşanıyor Resmi işsizlerin sayısı 207 bin artıp 2 milyon 439 bine çıktı. İşsizlik oranı ise yeniden çift haneye yaklaştı. İşgücü dışında görünen 10 milyon 58 bin kişinin yüzde 6.2’si ise işten çıkarılmış ya da işyeri kapanmış görünüyor. İş aramayanlar ve eksik istihdam dahil edildiğinde ise Türkiye’de işsizlerin toplamı 4 milyon 956 bini, oranı % 18.6’yı buluyor. En az 3 çocuk diyoruz size, üüüüüüüüüüüüüüç! Hiç dinlemiyorsunuz ki siz bizi! Habire tutturmuşsunuz bir işten çıkma olayını, çıkıp çıkıp duruyorsunuz. Ne biçim vatandaşsınız siz be? 500 binin üzerinde kişinin işsiz kaldığı tekstil ve konfeksiyon sektörüyle bankalar arasındaki kriz büyüyor. Yaklaşan Noel nedeniyle işleri yoğunlaşan firmalar, bankalardan yeni kredi alamazken yurtdışından gelen paralarının da kredi borçlarına karşılık bloke edilmesi yüzünden sıkıntı yaşıyor İHKİB ve TGSD, önceki gün işsiz sayısının 1 milyona çıkabileceğine dikkat çekerek, “Bankaların mevcut kaynaklarını kullandırılmasını sınırlayan düzenlemelere esneklik getirilsin. Bankaların Merkez Bankası’nda tuttuğu zorunlu karşılıklar esnetilerek, reel sektörün kullanımına sunulsun. Kredi geri ödemelerinde de esnek modeller yaratılsın” gibi önerilerde bulundu. Hamdolsun. Dersimize çalışmışız biz. Gördünüz işte ümük olayını. Pekii ben de çok insafsızım herhalde. Hükümet bu arada hiç mi birşey yapmıyor ki? Yapıyordur değil mi? Mutlaka yapması gerekir. Bakalım hükümet neler yapıyormuş, kim neler diyormuş. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, kamuoyunda 2-B’ler olarak bilinen orman vasfını yitirmiş arazilere yönelik çalışmaların, aşağı yukarı bittiğini belirterek, “Meclis’e yakında geleceğini ümit ediyorum” dedi. Ne oldi sevgili okur? Gözlerin mi doldi? Ne bekliyordun ki? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dünyayı etkisi altına alan küresel krizle ilgili olarak, “Bu olay finans sektörünü alâkadar ettiği kadar, reel sektörü ve KOBİ’leri ilgilendiren bir konu. Kimse herşeyi hükümetten beklemesin. Hükümet kalkıp da herkesin boşalan kasasını dolduracak, böyle bişey söz konusu değil” dedi. Şimdi ne oldi peki? Aldın mı cevabıni sevgili okur? Onlar "Hamd eden" insanlar. Ya sen? Sen nesin? Ha bire isyan edensin. Yokmuş öyle devlet gelsin kasayı doldursunmuş falan. Anlamazsın sen bu işlerden. Git çocuğunu yap, kömürünü makarnanı ayarla, sana ne böyle şeylerden. Hayret birşey yaa.
-
Ricanıza saygı duyarım Karşı fikri olan arkadaşlarımız buyursunlar yazsınlar. Muhafazakar hiçbir arkadaşımızın iletisi okuyamadım bu başlıkta. Umarım/Dilerim ki, iki kelam ederler.
-
İki soru daha var bence, esas hakkında üzerinde düşünülmesi gerekir. 1- Kime? 2- Neye? Bugün, Cumhurbaşkanı'nın eşinin türbanıyla Köşk'te olmasından rahatsız bir partiyiz. Kamusal alan tartışmalarında adımızın/sözümüzün atlandığı hiçbir durum olmadı ve hep tepki gösterdik. Öyle dedik, böyle dedik itiraz ettik. Başbakan'ın eşini de yalnız bırakmadık aynı kazanda fokur fokur kaynattık. AKP'li bakan ve milletvekili eşleri de daniskası. Provokatif bir soru olabileceğinin de farkında olarak, bir soru daha soruyorum. Bugün partiye bu şekilde kabul edilen kişiler, yarın birgün olası makamlarda parti desteği ile Konut'a ve Köşk'e çıkmak isterlerse tavır ne olacak? CHP bugün kime kucak açmıştır? CHP bugün neye kucak açmıştır?
-
Örnekleri minimalize etmek mümkündür. Ancak ekonomik durumu ve dönemsel krizleri minimalize etmek, görmezden gelmek, faturayı mağdurlara çıkarmak mümkün değildir. Yakın geçmişteki 2001 krizi için düşünürsek yazdıklarınız arasından doğru tespitleri cımbızlamak mümkün. Ancak dünya devlerinin, yıkılmaz sanılan ekonomilerin sarsıntısını laminat parkeye indirgemek mümkün değil. Vatandaşın karnı hiç doymadı doğrudur, refaha çıkmamıştır doğrudur, vergi dairesinin çatısından atlamak isteyenlerse bitmeyecektir. Ancak olayları ve insanları birlikte değerlendirmek gerekir. Borsa çıkarken nalıncı keseri gibi kendine yontan, düşerken TSK'ya-Ergenekon'a havale eden hükümeti es geçip mağdur ve mağrur vatandaşı vitrine koymak; Dersimizi iyi çalıştık derken çalışılan dersin, 2001 krizindeki Kemal Derviş icraatlarından mütevellit olduğunu gizlemek, mümkün değildir. Çalışılan dersten kasıt, bankacılık alanında yapılan düzenlemelerdir. Ekonomik hiçbir önlem alınmamıştır. Tüm dünya ekonomilerinin üst üste okunan verilerle küçülerek resesyon açıklamaları yaptığı dönemde, 2009 bütçesindeki vergi gelirlerinde %15 artış öngörebilmek mümkün değildir. Ekonomik önlem filan hikayedir, zamlar gerçektir, IMF'ye burada hava basıp orada elini sıkmak, memleketi elaleme güldürmek gerçektir. Son tahlilde mümkün olan/olmayanlar arasındaki gezintimize şu cümle ile son verelim: Şahsınızın mesajındaki özü anlamak da mümkün değildir.
-
Belki birçoğunuzdan farklı olarak, partimin adını, oyumun rengini yeri geldiğince açıklayabilen, bundan gocunmayan, alınmayan, aleni itiraflarıma karşı eleştirileri önem vererek dinleyen biriyim. Ben bu partiye oy veren, bu partiye üye olan, geçmişte gençlik kollarında görev yapmış biriyim. İlk üniversite yıllarımda beni gençlik kollarındaki çalışmalarımda rahatsız eden, irrite olmama sebep de şimdiki parti yönetimidir esasen. O zamanki yarım aklımızla Karayalçın'cıydık ancak her ne olursa olsun birşeylerin farkında olmaya çalışan, kendince ülkesine, siyasetine emek veren gençlerdik. Olmadı, barındırmadılar, küsmedik ama vazgeçtik. Oy vermeye devam ederken de haklı olanın yanında, doğruyu söyleyenin safhında yine yer almaya çalıştık. Sayın Baykal'ın ve/veya parti yönetiminin kararları kendi yönetimlerinin insifiyatifindedir ancak soru sormayı kendimde hak görerek, içimdeki sese karşı duramıyorum; Türbana, çarşafa eyvallah ettiniz. Peçeye burkaya tamah eder hale gelirseniz, bu vebalin altından kalkabilecek misiniz? Soru öz ve kısa. Buradan ne millet düşmanlığı çıkar, ne de bir başka hoyrat faşizanlık. Punduna getirildiğinde kılık kıyafet yasasından-yönetmeliklerden alıntılar yapıp kürsü tepelerinde kendinden geçenler -bu sorunun samimiyetine olan inançla- cevaplarını da vermelidirler.
-
Tam iletiyi bitirmişken, gözüm alttaki habere takıldı. "Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, bankacılık sektörünün de kreditörlerinin kredileri geri çağırmasıyla karşı karşıya olduğunu, mevduat sahiplerinin de mevduatlarını geri çağırabileceğini belirterek, "Bankaların kredi geri çağırmaması ve faiz artırmaması esas itibariyle zor" dedi." (*) IMF'nin ümüğümüzü sıkacağı masabaşı esprilerine meze olurken, ülkemiz uzak diyarlarda gülünç duruma düşürülürken, içerdeki sesleri de duyuyorsunuz işte. Siz de işi Allah'a havale etmeyi yeterli görüyor musunuz? Bu mudur?
-
"İş dünyası birkaç ay öncesine kadar "2001 krizinden tecrübeliyiz. Bu sefer ilk tasarrufu eleman çıkararak yapmayacağız" derken küresel krizin artan şiddetine daha fazla dayanamadı. Özellikle bankacılık, perakende ve otomotivde binlerce kişi işsiz kaldı. Türkiye'de büyük firmaların beyin avcısı olarak tanınan şirketlerden Data Expert Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Altunkaya, Referans'a yaptığı açıklamada, bankacılık sektöründe yaklaşık 8 bin kişinin, perakendede ise 3 bin kişinin işine son verildiğini açıkladı. 2001 krizinde birçok beyaz yakalının işsiz kalacağını öngörerek "Anadolu İş Ortaklığı" projesini hayata geçiren Data Expert Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Altunkaya, yaklaşık bir aydır tüm sektörlerde işten çıkarmalar yaşandığını, çıkarmaların en yoğun olduğu sektörlerin başında ise perakende, bankacılık ve otomotiv yan sanayiinin geldiğini kaydetti. " (*) Hamdolsun! dediler. Biz ham eden insanlarız, ne olmuş ki? diye bir de desteklediler. Dersimizi iyi çalıştık, bize birşey olmaz dediler. Elektriğe, doğalgaza, akaryakıta, ekmeğe, pirince, ampule, pinpon topuna, incikten boncuğa herşeye enflasyon oranını 5'e, 10'a katlayıp zam yaptılar. Bize birşeyler oluyor, size birşey oluyor mu bilemiyorum.
-
1. En sevdiğiniz kelime? 1. Sevgilim 2. Nefret ettiğiniz kelime? 2. Eski sevgilim 3. Ne sizi heyecanlandırır? 3. Balık rakı 4. Heyecanınızı ne öldürür? 4. Kayınpeder 5. En sevdiğiniz ses nedir? 5. Banknot hışırtısı 6. Nefret ettiğiniz ses nedir? 6. Pos makinası sesi 7. Hangi mesleği yapmak istemezsiniz? 7. Başbakanlık 8. Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz? 8. Müzisyenlik 9. Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz? 9. Batman 10. Nerede yaşamak isterdiniz? 10. Eşimin yanında 11. En önemli kusurunuz nedir? 11. Asabiyet 12. Size en fazla keyif veren kötü huyunuz ne? 12. Alkol 13. Kahramanınız kim? 13. Beter Böcek 14. En çok kullandığınız küfür? 14. Vay a.k. 15. Şu anki ruh haliniz nasıl? 15. Fevkaladenin fevkinde 16. Hayat felsefenizi hangi slogan özetler? 16. Bir insanı sevmekle başlacak herşey 17. Mutluluk rüyanız nedir? 17. Akşam kapıyı açan birisi 18. Sizce mutluluğun tanımı? 18. Çocuk 19. Nasıl ölmek isterdiniz? 19. Standart, elektrikli sandalye misali vade yetince ŞAK diye 20. Öldüğünüzde cennete giderseniz Tanrı'nın kapıda size ne söylemesini istersiniz? 20. Olm nerdesin yaa, huriler birbirini yiyecekti az kalsın
-
Bu ülkede "TIK" var, olmaz mı hiç? Ama neye var? Başörtüsüne, Anayasa Mahkemesi kararlarına, Ergenekon Davasına var. İthalata tık yok, Enflasyona tık yok, Yolsuzluğa tık yok, Sülfatlı şehir şebeke sularına tık yok, Uyşturucuyla lekelenmiş, hayali ihracatla bezenmiş firmaların yöneticilerinin parti yönetiminden al-aşağı edilmelerine tık yok, Arsa rantlarına, orman talanlarına tık yok, Ülkemizi G-20 toplantılarında elaleme güldürenlere tık yok, Doğalgazlı evlere dağıtılan kömürlere tık yok, Kadrolaşmaya, apronda deve kesmelere tık yok, Ülkeden vatandaş kovalamalara, gazeteci sanatçı postalamalarına tık yok, Enflasyon tahminini %100 sapma ile öngören merkez bankasına tık yok, Deniz Feneri'ne ve adı soruşturmalarda geçen yandaşlara hiç tık yok, Yandaş medyaya, Ilıcak'a Barlas'a tık yok, Varsa yoksa türbana tık, Anayasa Mahkemesi'ne, Yargıtay'a, rektörlere, Ergenekon'a, TSK'ya tık var. *****
-
Atatürk'le ilgili Uydurmalar-Saldırılar
Taylan Abi şurada cevap verdi: Dogrucudavut başlık Güncel Konular
Çok sevdiğim bir tespit var, sahibini bilemiyorum. Farklı kaynaklar gösteriliyor, neticelendiremedim. (Yekta Güngör ÖZDEN muhtemelen) Ancak sizinle paylaşayım... Atatürk'ü sevmeyebilirsiniz, Fikirlerini benimsemeyebilirsiniz, Ama ona asla saldıramazsınız. ************ -
ÖĞRENCİLERİM ADINA KİTAP YARDIMI İSTİYORUM
Taylan Abi şurada cevap verdi: mfymfy başlık Yardım - Gönüllü Yardım - Okul - Dernek - Yardım Kuruluşları
Sayın admin, Fikret Bey'in bahsettiğiniz gibi kaba bir insan olduğunu düşünmüyorum. Teşekkür etmesi de gerekirdi tabii ki ancak öğrencileri için çabalayan, sıkıntısını ilk iletide aktarırken nazik olabilen bir insanı ikinci iletide böylesine yermek pek adilane gelmedi bana. Fikret Bey, siz ansiklopedileri gönderen forum üyelerine bir teşekkür edin, ben de size bu fedakar çalışmanız için teşekkür ediyorum. Sayın admin, dilerim ne demek istediğimi anlamışsınızdır. Saygılar. -
KURBAN BAYRAMLARINA SON VERELIM!
Taylan Abi şurada cevap verdi: Efendi Türkler başlık Güncel Konular
Farklı bir açıdan bakalım şimdi. "Van’ın Gürpınar İlçesi’ne bağlı Çavuştepe Köyü’nde 44’üncü Başkan Obama için, 44 kurban kesildi. Davul zurnayla halay çeken Çavuştepe Köyü adına açıklama yapan Abdülkerim Kulaz, Obama’yı Çavuştepe’ye davet ederek, "Her zaman arkasındayız" dedi. Abdülkerim Kulaz, Obama’nın çocuklarına da bi gözü mavi, bi gözü sarı Van kedisi hediye edeceklerini belirtti." Böyle bir haberin ülkesindeyiz biz. Artık 'kurbandan' anladığımız neyse... Orası biraz karışık. -
80'lerin unutulmazları
Taylan Abi şunu cevapladı bir başlık içinde Yabancı Müzik - Dans - Gösteri Videoları
Biraz uzun düşünsem onlarca şarkı yazabilirim sanırım İlk aklıma gelenler; Depeche Mode - Little 15 Black - Wonderful Life George Michael - Careless Whisper Heart - Alone Lionel Richie - Hello Madonna - La is la bonita Phil Collins - Another day in paradise Roxette - It must have been love Scorpions - Wind of change ve Modern Talking tabii ki. Lisedeyken 'çay'larda çalınırdı hep bunlar Böyle de bir hazine var, -
Hala TIK yok. *****
-
Krizin ilk 10 ayında kapanan şirket sayısı yüzde 50 arttı Küresel krizin Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkisinin giderek arttığı yılın ilk on ayında kapanan şirket ve işyeri sayısı 2007 yılının aynı dönemine göre yüzde 50 oranında artarak 41 bin 95’e ulaştı. Aynı dönemde kurulan şirket ve işyeri sayısı 83 bin 946 ile geçen yılın yüzde 4.6 altında kaldı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), kurulan kapanan şirket ve kooperatifler ile ticaret unvanlı işyerlerine ilişkin Ekim ayı istatistiklerini açıkladı. TÜİK’in yaptığı yazılı açıklamaya göre, Ekim ayında geçen yılın aynı ayına göre kurulan şirket ve işyeri sayısı yüzde 19 azaldı ve 6 bin 20’ye geriledi. Açıklamaya göre, aynı dönemde kapanan şirket ve işyeri sayısı yüzde 40.3 oranında artarak 2 bin 498’e yükseldi. Eveeeeet, halimiz budur. Hala başbakan çıkıp "teğet geçti", "dersimizi çalıştık" , "hamdolsun" vs hikayeleri anlatsın dursun. Görünen köy klavuz istemiyor. Bana ilginç gelen bu rakamları bilip, ısrarla başbakana yağcılık yapanlar var memlekette. Adamın gözü görmez, kulağı sağır duymuyor etmiyor ama yağ yakmaya gelince en önde. Kimden mi bahsediyorum? "Başbakan 'Hamdolsun' demiş. Niye hamdolsun demesin ki? Biz hamd eden insanlarız. Ne var yani...'' diyen kişiden. Unakıtan'dan. ****
-
Gazetecilere yasak Fener mahkumuna kıyak! 7 gazeteciye 'Basın meslek ilkelerine uymuyorlar' diye yasak getiren Başbakanlık, Almanya'daki Deniz Feneri davasında mahkum olan Mehmet Gürhan'ın sürekli basın kartını onayladı. Başbakanlık 7 muhabirin “basın meslek ilkelerine uymadıkları” gerekçesiyle akreditasyonunu yenilemezken, Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM), skandal bir uygulamaya imza attı. Basın Kartı Komisyonu, dün itibarıyla, Deniz Feneri davasında Almanya’da yargılanıp 5 yıl 10 ay hüküm giyen Mehmet Gürhan’a, “sürekli basın kartı” verdi. Haber aynen böyle sevgili okur; Yani başbakan diyor ki yemeden gelme diyor, hırsız olmayanın yanımda ne işi var diyor, doğru-dürüst-işini yapan-emeğinin ekmeğinin peşinde olanla ne işim olabilir diyor. Hırsızlar haydutlar mahkumlar hep en değerli yerlerde. Çankaya'dan aşağı bakın neler göreceksiniz.