Zıplanacak içerik

LostsouL

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

LostsouL tarafından postalanan herşey

  1. bence artık bu konuyu tartısmanın anlamı yok.. bu adam tecavüzden suclu bile bulunsaki artık bu ulkede adaletin öyle işleyecegine inanmıyorum hadi diyelimki suclu bulundu.. kız yada ailesi sonuna kadar suclasalarda bu adam omur boyu mueebt alsa kendisi cıkıp evet tecavüz ettim bununlada gurur duyuyorum dese bile ki bir onu demedigi kaldı bu ulkenin cumhurbaskanı onuda affedecektir... işte bundan şüphe duymuyorum artık... bu ülkede artık bunlar gibi adamların suclu bulunup ceza alacaklarına inanmıyorum artık... bunlar cıkıp sokak ortasında adamda kesseler, bunlar artık kucuk cocuklara tecavuz edip dağada kaldırsalar, bu adamlar cıkıp göz göre göre bu yolsuzluk yapıp hırsızlık yapıp sucları sabitlense bile bu adamların yaına kar kalacaktır.. adli tıp kurumu duzgun rapor hazırlasa bile, baskı altındaki hakimler savcılar gorevlerini yerine getirseler bile nasıl olsa buyuk cumhurbaskanımız devreye girecektir.. artık düzen böyle..!!!!! eminim bircoklarının hosuna gidiyordur bu yeni adil düzen.....!!!! Durmak Yok Yola Devam..!!!!!!!
  2. tenqeriin yazdıgın her satıra sonuna kadar katılıyorum filmle ilgili... bu filmin en guzel yeri beni ekrana baglayan filmde anlatılan adamın yalnızlıgıydı.. belkide film bilim kurgu gerilim korku değilde bir dram filmi olsaydı ve sadece filmdeki o yalnızlıktan bahsedilseydi daha iyi olurdu diye dusunuyorum. will smithe hic yakısmayacagın dusundugum bir roldu. genelde komedi ve macera filmleri cektikten sonra (umudunu kaybetme filmini dısarıda tutuyorum) bu filmin ilk bir saatinde muthiş oynamıs. aslında bütün herseyini kaybetmiş bir insana göre yinede gulumseyebilen ve espri yapabilen bir adam. ama öyle bir oyunculuk ki tebessum ederken icten ice canınız yanıyor. evinin önunde onlarca araba var onlarca araba anahtarı istedigni alıyor, istedigi gibi araba sürüyor istedigi kadar hız yapıyor, şehrin icinde uzun namlulu tufekle dolasıp avlanıyor, limana gidip golf oynuyor,markete girip alısveriş yapıyor, tahta mankenlerle konusup sakalasıyor, aksam evine dönüp köpegine yemek veriyor ve uykuya dalıyor..ertesi gün aynı hayatına devam ediyor.. br doktor bir bilim adamı realist ve umudunu kaybetmemiş hırslı bir insan, korkuyor özlüyor bekliyor ve umut ediyor... ama yalnız bir adam... will smithin az once bahsettigim umudunu kaybetme isimli filmini de kesinlikle tavsiye ederim.. iyi bir sanatcı hem komedi hemde dram filmini aynı ustalıkla oynayabilir..sanırım will smith oyle bir oyuncu...
  3. jesse james hayatıyla ilgili bir cok film izledim ve bu sonuncu film sanırım gercege en yakın filmlerden biri.. ve arkadasıma katılıyorum robert ford karakterinden nefret ediyorsunuz.. film bir westernden cok insan ilişkileri ve ihanetler uzerine kurgulanmıs.. filmi izlemeye baslarken şunu biliyorsunuz jesse james öldürelecek..kimin öldüreceginide biliyorsunuz. genelde filmlerin sonu bilinmezse daha cekici olur ve daha cok izlenir ama bu filmde tam tersi. sonunu bliyorsnuz ve nasıl oluyorda birbirine bu kadar yakın insandan biri digerini öldürebiliyor diye dusunuyorsunuz... tamamen psikolojik gerilim uzerine kurulu bir film. belki bazı yerlerinde cok agırlasıyor ama öyle olmak zorunda yoksa son 20 dakikasından hicbirsey anlamıyorsunuz....
  4. şunu itiraf etmeliyim benim gibi bir x-files fanatigiyseniz bu film tam bir hayal kırıklıgı.. ama daha once cok fazla x-files izlemediyseniz iyi bir gerilim filmi diyebilrim... x-filesin onlarca bölümünü sayabilrim bu filmden cok daha iyi ve surukleyici.. sanki biraz ticari kaygıyla cekilmiş bir film gibi geldi bana.. Duchovny iyi bir oyuncu yani en azından bu tür filmler icin iyi bir oyuncu. ama bu filmde cok daha esaslı bir konu bulabilrlerdi.. mesela x-filesın sezon sonu bölümlerinde anlatılan konular bundan cok daha iyi ve surukleyiciydi...
  5. kuzuların sessizliği filmi yuzunden tutuldugum ve vazgecemedigim bir sanatcı hopkins.. bu filmini cok gec farkettim. oncelikle sunu söylemem gerek bir korku filmi değil.. gerilim filmi de diyemem.. polisiye gerilim belki.. ama şu soru gercekten ilginc.. bir adam karısını öldürmeye tesebbus ediyor ve bu kanıtlamıyor. bir ev var adam ve karısı evin icinde silah sesleri geliyor baska kimse yok... tanıklar var adamla kadının yalnız olduguna dair. adam kacmıyor ama sucu ispat edilemiyor. akıllara zarar bir film.. adalet mekanizmasının nasıl işledigini iyi bilen ve bunu kullanan bir katil var elinizde. butun kariyerini ve hatta hayatını bu davaya baglayan genc bir savcı... nasıl olurda, nasıl olur diye onlarca defa soruyorsunuz filmi izlerken... mükemmel suç varmıdır?
  6. LostsouL şurada cevap verdi: Admin başlık Yabancı Sinema
    filmin son sahnesi için izlemeye deger.. film boyunca bazı kücük ayrıntıları yakalayabilirseniz film son bir kac dakikasında ciddi anlamda sizi sarsabilir... konunun asırı ayrıntılı işlenmiş olması sıradan bir drama oyunu gibi oynanmıs olması ve insanı ileriye sarayım bakalım ne olacak diye dusundurmesi gercekten kötü. ama son sahnedeki kadının konusması belki harcanan iki saate deger diye dusunuyorum..
  7. genelde korku şiddet ve gerilim filmleri izlememe ragmen bu filmde anlatılanlardan ciddi anlamda etkilendim.. kimbilir belkide gercek olduklarını bilmek buna neden olmustur.. filmi bir defa izledim ve bir daha izleyebilecegimden emin değilim.. insan psikolojisi üzerinde bir calısma gibiydi. bir insanın sahip oldugu degerler ve onlardan vazgecitigi zaman olabileceklerin bir sorgulaması gibi.. topluma yayılan bir histeri, sanki bulasıcı hastalık gibi şiddetin tarihini anlatıyor filmde.. sıradan, her gun karsılastıgmız kendi halinde insanların nasıl birer caniye donusebildikleri ve nasıl bir cani olduktan sonra kendi hayatlarına devam ettiklerini anlatıyor.. mahkemede ifade veren ve yargılanan cocukların soyledikleri... ne yaptıklarını bile bilmiyorlardı ama yaptılar. suc ortağı oldular. bir toplum olarak bir arada yasamamızı saglayan ahlaki ve manevi degerleri olmadıgnı düşünün işte o zaman bu filmde anlatılanları anlayabilrsiniz... acıkcası tavsiye edebilecegim bir film değil ama bu bir gercek ve gercekler cogu zaman oldugu gibi acıtıyor....
  8. tarantino baska bişi..normal değil...genelde 'bişi' kelimesini kullanmaktan nefret ederim ama o öyle bişi işte... filmdeki repliklerle arka plandaki goruntuler cok farklı diye düşünürüm tarantino filmlerinde.. sanki arka planda kavga gurultu kıyamet koparken oyuncular bundan habersizmiş gibi konusması... hollywoodun kalıplasmıs beyaz perde oyunlarınaacıkca meydan okuyor ve kendi bildigni yapıyor.. hiperaktif yaramaz söz dinlemeyen cocuklar gibi... tarantinonun bu rahatlıgı hosuma gidiyor.. sanki hicbisi umrunda değilmiş gibi icinden geleni yapıyor... sanırım onu digerlerinden ayıranda bu özelligi..
  9. bu filmi defalarca izlememe ragmen bir noktayı tam olarak anlayamadım.. belkide bu yüzden bu film bende takıntı haline gelmişti... oscar schindlerin asıl amacı neydi böyle bir işe girerken.. gercek bir hayat hikayesinden alıntılanmış film.. olaganustu işlenmiş oyuncuların yetenekleri tartısılmaz.. ama filmde anlatılan oscar schindler... savaşın yarattıgı kaos ortamından faydalanıp zengin olmaya calısan ama normalde kendi halinde bir iş adamı mı? yoksa insanlıga hizmet etmek icin gözünü budaktan esirgemeyen bir dahimi... filmin sonunda herkes icin bir kahraman haline geliyor bu bir gercek belkide gercekten bir kahramandır.. ama bazen insanlar mecbur kaldıkları icin bu sıfatı tasırlar... yaptıkları hicte kolay işler değildi...belki de ilk bastaki para hırsının yarattıgı vicdan azabından kurtulmak icin böyle bir yola gitti..kimbilir... zor bir soru..filmi izlerken ben onun yerinde olsaydım diye soruyorum bazen..ben ne yapardım...belkide izleyen cogu insan bu soruyu soruyordur.. siz oscar'ın yerinde olsaydınız ne yapardınız?
  10. çıplak şiddet.. aralara serpiştirilmiş hayata dair kücük dipnotlar.. mesaj verme kaygısı olmadan sadece bir kesit sunulmuş gibi önünüze..yorum bile yapamıyorsunuz sadece izliyorsunuz ve belkide seyirci olmanın nasıl birsey oldugunu ogreniyorsunuz bu filmden.. tommy Lee jones büyük bir üstad ve bu filmde zirvesinde oldugunu gösteriyor... ve merak ediyorum neden bu sanatcı olması gerektiği yerde değil diye...?
  11. sürekli yoruyorsun beni söyleceklerimi unutuyorum yanında nefesim daralıyor içmek istiyorum geberene kadar icmek başıma agrılar giriyor tövbe ediyorum.. pazarlıklara oturdugumu kim sanıyorum? kimle oynuyorum ben coktan vezir ve kalelerimi verdim.. elimde 3 piyon bir şah ve bir at... ne kacabiliyorum nede ayakta durup savunuyorum kendimi bitsin artık şahımı devirip kalkmak istiyorum yanımda ilerleyen saatin dugmesine basıp zamanı durdumark ve dısarı cıkmak biraz temiz hava almak atıma atlayıp uzaklasmak...
  12. LostsouL şurada bir blog başlığı gönderdi: LostsouL's Blog
    imkansız bir sürükleme yapmaya calısıyorsunuz...böyle bir uyarı aldıgımı hatırlıyorum belkide hayal görmüşümdür.. bilgisayarların uyarılarını hep sevmişimdir..kesin ve net karsılık verirler size.. anladıklarını hic eveleyip gevelemeden direk söylerler.Peki insan hayatını yaşarken hangi imkansızlıkları kendi beraberinde sürüklemek icin ısrar ediyor? bir bilgisayardan aldıgım ilk uyarı mesajı aynen söyleydi..: -bad command or file name kötü komut yada dosya adı.. sanki bir hayat felsefesi gibi bir karşılıktı bu cok sonraları anladım.. yasarken ne cok hata yapıyorduk ve ne cok alıyorduk bu karsılıgı.. bazen baska bir insandan bazen bir maddeden bazen sevgilimizden hatta kendimizden... -şu anda kullanımda olan dosyayı silemezsiniz... belkide insan anılarından bu yüzden kolay kolay kurtulamıyordur.. ne zaman aklımıza gelecegini anımsayacagımızı bilmiyoruz ama sanki biilncaltımzda surekli kullanılıyor anılarımızın kayıtlı oldugu dosyalar.. peki nasıl silebilrdik bunları? -lütfen dosyayı kullanan programlardan cıkıp yeniden deneyiniz.... bu mümkünmüdür? insanlar surekli hatırladıkları anıları unutabilrlermi? sanırım o dosyaları kullanırken silmeye calısmak daha mantıklı bir cözüm olacak gibi görunuyor... -kopyalamak istediginiz klasorde zaten aynı siimde bir dosya var..yeni dosya eskisinin üzerine yazılsın mı? insan aşık olurken böyle bir uyarıyı dikkate alıyormudur diye bazen merak ediyorum? şu anda tutulmaya basladıgınız kişinin ve hissedeceklerinizin benzerleri hedef klasörde yani kalbinizde mevcut...üzerine yazmak istediginize eminmisiniz? bu soruya evet dediğiniz zaman eskisi gider yerine yenisi gelir... ama bilgisayarlarda oldugu gibi bazen farklı yöntemler ve özel programlar kullanarak eski dosyalarınıza yeniden ulasabilrsiniz.. eğer cok gec olmamıssa.. bu geri kurtarma cogu zaman eksik yada basarısıs olabilir..yada premature dogmus bir cocuk gibi yaşama garantisi olmaz... yada işlermi iptal eder kalbinizde yeni bir yer acar yeni dosyaları oraya alırsınız... peki oraya alınacak dosya bundan hosnut olacakmıdır? sanırım bu sorunun cevabıda yetkilendrimeden geciyordur.. - erişmek istedgiiniz bilgiler icin yetkiniz olup olmadıgnızı kontrol edin yada sistemcinize danısınız... hayatımıza giren insanlara ne kadar yetki veriyoruz icimizdeki dosyalara mudahale etmek belkide sadece okumaları icin.. -bu dosya korumalı bir dosyadır lütfen şifrenizi giriniz... bu şifreleri hayatımızda kimlere veririz ve bu kişiler her zaman dogru kişilermidir? bir dosyayı kontrol edip yada uzerinde calısıp cıkmak istedignizde size söyle bir soru sorar: -değişiklikleri kaydetmek istiyormusunuz? oysa birsey değiştirmemiştim ben sadece bakmıstım..sadece hatırlamıstım.. insanı anımsadıkları değiştirebilrmi? eğer oyleyse bile insan bu değişikligi saklamak ister mi? belkide bu durumun en güzel önlemi dosyanın ilk halini bir kopyasını almaktır.. boylece değişiklikler hosunuza gitmese bile ilk halin acıp onu kullanırsınız... peki bir insan gördügünü, duydugunu , hissettgini, mesela öptüğünü nasıl unutupta ilk haline geri dönebilir..? belkide bu yüzden makina olmak daha büyük mutluluktur... -Kopyalamak istedginiz disk dolu yada yazmaya karsı korumalı... eskiden kücük siyah floppy disk dediğimiz diskler vardı.. ve üzerine bir dosya kaydetmek istedignizde korumasını kapatmanız gerekiyordu yoksa yazamazdınız.. bu daha cok viruslere karsı koruma bir yöntemi gibiydi.. haberiniz olmadan virus bulasmasın diske diye korumayı acardınız.. insanların böyle bir koruması varmı bazen merak ediyorum.. mesela yeniriyle tanıstıgmız zaman, mesela dostluklar baslarken yada yeni bir aşka baslarken nasıl bir korumamız var ve ne zaman acılır bu koruma ne zaman kapanır? insan ne zaman zarar görebilecegini yada kimden oalcagını biebilir mi? -düşük sanal bellek uyarısı..lütfen kullanmadıgnız programları kapatın... insan bazen tasıyabileceginden fazla sorumluluk üstleniyor yada farkında olmadan üstlenmiş oluyor... sonra farkına varıyorki cok yorulmuş, nefes alamıyor... geri dönemiyor ileriye gitmekte zorlanıyor.. durmak istese düşecek.. kapatabilecegi programları dusunuyor kendi icinde.. dibe batmamak icin atabilecegi fazlalıkları.. insan nelerden vazgecebilir ilk önce? neyi gözden cıkarabilir? genelde boyle durumlarda en cok pişman olacakların ilk önce feda ediyor... ve bir gün geriye dönüp bakınca belkide düşsseydim daha iyi olsaydı diyor kendine...o bıraktıklarından vazgecmektense... -program kapatılırken bir sorun olustu...görevi sonlandır... ya sorun olan hayatımızın kendisiyse? yeniden baslamak sorunları halledebilirmi? yoksa tamamen kapatıp fişi cekip cıkmak mı gerekir?
  13. günahkarlıgım üstüne ekleniyor yalnızlıgımın ne cok hatalar yapıyorum hesabı nerde tutuluyor? simdi yazıp yazıp sana boşalacağım senin haberin bile olmadan sana yeni bir cocuk doguracagım aklım fikrim yorgunlugumda damarlarım catlıyor susuzluktan sokaklarında kayboldugum şehrim gel desen gelirdim sen baska sevdaları koynundaydın sesin cıkmadı çagıramadın beni sus desen yazmazdım kapanırdı bu parmaklar dudaklarıma yazık sevgilim dokunma desen yatmazdım yanında silinirdi şehvet dolu satırlarım yazılmadan yutkunamadıklarım bogazımdan geri geliyor ömür dediğim yarısında noktalanmış bir türlü kafiye tutmayanlarım susamadım diye yorma beni ben hala sen yoksa her sabah uyanmakta zorlananlardanım tutuldugum histeri krizlerim onlarıda cıkartırsan kanımda hiçligim bir baska sabah baska bir kız cocugunun ellerindeyken ellerim ertelenmiş bir mutluluğu calıyor saatlerim zamansız uyandırılmıs oysaki nolurdu bir on dakika daha uyuyabilseydim...
  14. LostsouL şurada bir blog başlığı gönderdi: LostsouL's Blog
    sıradan gunluk hayatımızda basımıza gelebilecek talihsizlikler... neler olabilir? mesela otobüsü kacırdınız..taksiye binmeyi dusunuyorsunuz..ama otobus beklerken onlarca taksi geciti halde siz bu kararı aldıgnız halde taksi gelmiyor.. taksi bekliyorsunuz bir taksi geliyor bindiginiz anda siz binerken bekledigniz otobus gecip gidiyor yanınızdan.. düzenli olarak piyango alıyor yada loto oynuyorsunuz.. belkide haftada bir defa ama sürekli.. hicbirsey cıkmıyor.. amorti bile tutturamıyorsunuz.. ama bir gun aldıgnız piyango biletine hatrı sayılır bir ikramiye geliyor.. inanamıyor kontrol ediyorsunuz..sonra bileti aldıgnız yere gidiyorsunuz tutar buyuk oldugu icin size ödeme yapamayacagını genel mudurluge gitmeniz gerektigni söyluyor tamam diyorsunuz.. yine bir taksiye atlayıp gidiyorsunuz belki yolda luks bir lokanta görüp inip yemek yiyorsunuz... hatta nasıl olsa artık param var deyip yıllardır almak istedigniz kıyafetleri alıyorsunuz.. sonra mudurluge gelip biletinizi gosteriyorsunuz.. görevli sizden bileti alıp bir dakika izin istiyor.. tamam diyorsunuz zaten yıllardır beklemişsiniz bu anı bir dakika daha neden beklemeyesinizki.. derken gorevli yanında iki kişiyle birlikte cıkıp geliyor.. bileti nerden aldıgınızı soruyor.. ne zaman aldıgnızı? soyluyorsunuz filanca gun filanca yerdeki bayiden.. sonra iclerinden biri durumu acıklıyor size.. biletin sahte oldugunu bir dolandırıcılık oldugunu ve ifadenizin alınması gerektigni söyluyor.. anlamıyorsunuz.. ne yani nasıl neden şaka mı bu? kameralar nerde? guvenlik kameralrı zaten kapıdan girdigniz andan beri sizi cekiyor diyor bir gorevli.. guvenlik yanınıza geliyor ve sizi emniyet mudurlugune goturmek istiyor..sonrası 24 saatlik gözaltı ve sorusturma ardından serbest bırakılıyorsunuz.. daha kötüsü olabilirdi öyle değil mi? uzun zamandır iş arıyorsunuz ve nihayet bir firma sizinle calısmak istiyor.. cok uluslu buyuk bir firma.. cok kazandırmasada en azından saglam oldugunu biliyorsunuz.. işin iyi yanlarından biri döviz olarak maasınızı alacaksınız.. yani döviz yukselirse maasınız artacak.. gel gör ki döviz ulke tarihinde son seksen yılın en düşük seviyesine kadar geriliyor ve aldıgınz maas asgari ucretin bile altına iniyor nerdeyse...eyvallah diyorsunuz önemli değil, ilk gunler hersey yolunda hatta sizden cok memnunlar.. ama gel gör ki ay sonunda maaşınızı alamıyorsunuz.. hesaplarda bir karısıklık oldugu söyleniyor.. aradan on gün geciyor on bes gün geciyor hala maaşınız yok.. yurtdısı merkezli sorun var deniyor. işin ilginc yanı 10 yıldır faaliyette olan firmada ilk defa maaslar bu kadar sarkıyor.. butun calısanlar hayretler icinde..ikinci ayın sonuna yaklasırken siz maasınzı en düşük kurdan alıyorsunuz tam bu sıralarda baska bir iş teklifi alıyorsunuz.. içinde oldugunuz durumu dusnup diger işi kabul ediyorsunuz cunku bu yeni işin garantisi var.. firmanın anlasmaları var ve en az bir yıl süreyle bu anlasmaları dogrultusunda calısacaklarını biliyorsunuz. tamam diyorsunuz.. cıkıyorsunuz calıstıgınız yerden diger tarafa geciyorsunuz.. siz işten cıktıktan sonra yerinize bir arkadasınız işe giriyor bir ay icinde terfi alıyor, maaşı ikiye katlanıyor ve dedikleri gibi mmaşlarda aksama olmuyor bu arada doviz son bes yılın en yuksek seviyesine cıkıyor... yeni basladıgnız işyerinde ise bazı anlasmazlıklar oluyor.. calısılan firmalar iflas gosteriyor işten cıkarmalar oluyor ve siz yine maasınız zamanında alamıyorsunuz huzursuzluk artıyor... yapacak cok fazla birsey yok.. talih oyunları oynuyorsunuz yine.. mesela atyarısına merak salıyorsunuz.. ama bir kumarda kazanan tek bir kişi vardır oda kumarı oynatan.. bunu bile bile bir umuttur diyorsunuz.. oynadıgnız ilk oyunda sectigniz atın binicisi yarıs esnasında attan dusuyor.. ve siz kaybediyorsunuz... olabilir diyorsunuz sorun değil.. bahis sitelerine girip spor bahisleri yapıyorsunuz ve enteresan olaylar oluyor.. yıllardır hic kaybetmemiş spor kulupleri sporcular en olmadık yerlerde kaybediyorlar... ve nedense hep siz oynadıgnız zaman kaybediyorlar ve dolayısıyla hicbirsey kazanamıyorsunuz... artık mucize beklemeye baslıyorsunuz kuck bir mucize olsun.. derken etrafınızdaki nerdeyse herkesin aynı talihsizlikleri yasagını ogreniyrosunuz.. peki kazananlar kimler? bu kadar cok kaybden varsa kim kazanıyor bu hayat oyununda? sadece oyunu oynatan mı? peki ne kazanıyor?
  15. LostsouL şurada cevap verdi: suheda_ başlık Güncel Konular
    ve diger ulkelerdede böyle olayların oluyor olması bizim ulkemizde bizim icimizde olmasını ne kadar haklı cıkartabilir ki?
  16. LostsouL şurada cevap verdi: suheda_ başlık Güncel Konular
    Müslüman kelimesini büyük harfle yazılması bence dogru. cunku bu adam hapisten cıkar cıkmaz ilk söyledigi söz takdiri İlahi olmustur... adam hala islamiyetin ardına saklanıyor.. yaptıgı cok buyuk marifetmiş gibi... ve bu adam serbest kalıyor... kendi konu baslıgımdada sormustum burdanda sormak istiyorum sayın zümez taraftarlarına: 14 yasında bir kız cocuyla cinsel ilşkiye girmek icin ne kadar yeni turk lirası yardım yapmak gerekiyor? 14 yasında bir kız cocuguyla ilişkiye girmek icin ne kadar ibadette bulunmak gerekiyor? dunya uzerinde hangi ulke hangi toplum hangi inanıs bunu dogal karsılıyor? sorularımın abartılı yada kasıtlı oldugunu soyleyebilrsiniz ama bu soruları ben kendim uydurmadım. kızın babasının ve failin soylediklerinden alıntı yaptım... ve inanın midem bulanıyor bu satırları yazarken bile..
  17. LostsouL şurada cevap verdi: muki başlık Güncel Konular
    23 nisan ulusal egemenlik ve cocuk bayramını kutlu dogum haftası diye birseyle cakıstırdılar.. simdi Cumhuriyet Bayramının kutlanmasını engelliyorlar..sırada ne var? zaten Çanakkale zaferi onlar icin büyük hüsrandan baska birsey değil... 19 mayıs genclik bayramında mevlut okutuyorlar bol bol.. 30 agustos ise zaten taildeler hepsi... bari yapacakları anayasa değişikliginde anaysadaki ilk 3 maddeyide kaldırıp rahatlasalar bari... bu kadar bariz bu kadar açık ve hayasızca yapılıyor hersey ve hala icimizden bazıları kalkıp alkışlıyor.... bu körlükmüdür? yoksa bu bir işbirligimidir? lütfen birisi bana vatan hainliginin tanımını yapsın..? Durmak yok Yola Devam..!!!!!!
  18. LostsouL şurada cevap verdi: muki başlık Güncel Konular
    29 Ekim kutlamasına AKP freni AK Parti, partili belediye başkanlıklarına bir yazı göndererek, "içinden geçilen hassas dönemde toplumsal sorumluluk ve duyarlılık bilincinin gereği olarak" 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda resmi kutlamalar dışında bütün eğlence ve şölen programlarının iptal edilmesini istedi. Yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi imzasıyla partili belediye başkanlarına bir yazı gönderilen yazıda şöyle denildi: "İçinden geçilen hassas dönemde toplumsal sorumluluk ve duyarlılık bilincinin gereği olarak, 29 Ekim 2008 Cumhuriyet Bayramı'nda, illerde 'Valilik Koordinasyon Kurulu', ilçelerde 'Kaymakamlık Koordinasyon Kurullarının' veya bu komitelere denk gelen mülki amirliklerce oluşturulmuş birimlerin sevk ve idaresi dışındaki bütün eğlence ve şölen programlarının iptalinin gereğini bildirir, çalışmalarınızda başarılar dilerim." Türkiye Cumhuriyetin'de Türkiye Cumhuriyetinin kurulus yıldönümünde bayram kutlamasını yasaklıyorlar.... Ötesi var mı bunun? Vatana ihanetin tanımını birisi bana yapabilrmi ? uyanmalıydık... hala uyanabilriz... ama ne gerek varki buna.... Durmak Yok Yola Devam..!!!!!
  19. tarih.... neden tarihi tarafsız bir sekilde okuyup dusunemiyoruz? mesela cumhuriyetin ilanında onceki bize sunulan alternatifleri kac kişi biliyor? hangi alternatif o zaman neden bizim icin iyi değildi? neden digerlerini değilde cumhuriyeti sectik? neden bunları okumak anlamaya calısmak kimsenin işine gelmiyor? biz simdi 85 yıl sonra aynı soruların cevaplarını tartısıp duruyoruz? bazıları 85 yıl önce ugradıkları hezimetin intikamını almayamı calısıyor? insanlar 85 yıl once neler oldugunu anlatın... onumuzde hangi secenekler vardı ve biz neyi neden sectik bunu anlatın... 85 yıl sonra bugun neyi tartısıyoruz bunu anlatın... biliyorum 85 yıl once oalnar burdaki bazı arkadaslarımızın hic hosuna gitmedi.. onların sahip oldugu zihniyetteki diger arkadaslarında hosuna gitmiyor.. onlara tek bir önerim var... bir zahmet rica ediyorum istedikleri kadar onyargılı olabilirler bir zahmet bir kac dakika ayırıp 1930-1940 arasında almanyanın icinden gectigi süreci arastırsınlar... sadece biraz okusunlar.. bence aradaki tek fark bıyık boylarıdır.... okuyun lutfen sonra aradaki farkları tartısabiliriz...
  20. işte bu soruların arından suraya geliyoruz.. mademki demokrasiyle yonetiliyoruz mademki demokratik bir toplumuz halkın dedigi olmalı... işte o zaman halk karar vermeli.. belkide bu halk artık demokrasiyle değil meşrutiyetle yonetilmek istiyordur.. hadi bunu refaranduma sunalım...!!! ama önce anasyaa mahkemesini elindeki yetkileri alalım.. cunku onumuzde tek engel o kaldı.. sonra milli guvenlik kurlu yetkilerini kısıtlayalım hatta kaldıralım cunku ab de hicbir ulkede boyle bir kurum yok.. hadi bunları yaptıktan sonra refaranduma gidip demokrasiyi oylayalım.. bakalım halkın ne kadarı simdiki gibi yonetilmek istiyor ne kadar tek adam tarafından yönetilmek istiyor.... yıllardan beri bizim anlatmaya calıstıgmız isaret ettigmiz tehlike budur.... sürüklenmemiz istenilen yer burasıdır ve biz simdi onun eşiğinde duruyoruz... bu ülkenin bagımsızlıgını birlik ve butunlugunu tartısıyoruz.. ve bir cogumuz neye karsı oldugunu bilmeden bunu yapıyor... yazık.. umarım bir gun akılları baslarına geldiginde hersey icin cok gec olmaz.....
  21. hic dikkatinizi cektimi icinde oldugumuz senenin basından beri kimse anayasa değişikliginden bahsetmiyordu.. hatta yeni hazırlanan anayasa bile sanki hic hazırlanmamıs gibi hasır altı edildi medyanın gündeminden dusuruldu... ama simdi yani bugun anayasa mahkemesi türban konusunda kararını acıkladıktan sonra yeni anayasa tartısmaları yavas yavas baslatıldı.. hatta internet ortamında sözde bazı tarafsız gencler!!! bunlar özellikle akpli değiliz biz kimseden yana değiliz diyen gencler öncülük ediyorlar bu duruma, hic dikkat ettinizmi akp iktidara geldiginden beri onu en cok destekleyenlerin ilk sözü neydi? -Biz akpli değiliz ama.... bu genclerde simdi bu sözle baslayıp darbeci anaysadan kurtulmak icin bir harekete önculuk ediyorlar.. neden simdi? neden bir ay önce değil? neden altı ay önce yada bes sene önce değil de neden simdi? ne tuhaf bende akpli değilim ilk günden beri akpnin her icraatının bu ülkenin birebir zararına oldugunu dusunenlerdenim ve nasıl oluyorsa ben 2001 den beri tek bir akp hareketini dogru goremedim.. bu kadarmı at gözlügü takmıs kafasını kuma gömmüş biriyim ben? neden akpnin sözde bazı icraatlarının samimiyetine güvenemiyorum benim sorunum ne? mesela basit bir soru takılıyor kafama ve bu soruya cevap vermesi gerekenler cevaptan baska her sözu kullanıyorlar karsımda... neden simdi yeni anayasa diye tutturdular? mesela basit bir soru daha kafamda..mahkemelerin aldıgı her karara saygılıyız diyen sayın basbakan neden hosuna gitmeyen her karardan sonra cıkıp hosnutsuzlugunu dile getirip mahkemelere yuklenir? her anlamda hükümete baglı bir hakim bir yargıc nasıl olurda hükümetin hosnut olmadıgı konularda bagımsız karar verebilir? yasalar bizzat birilerni karsısına dikilmiştir ve bir karar vermitir.. neden buna saygı duymak yerine bu yasaları değiştirelim yoluna gideriz? tamam hadi diyelimki bu dogru yol..her basa gelen hukumet işine gelmeyen yasaları değiştirsin.. bunun adı ne kadar demokrasi olur? anayasa mahkemesinin yetkilerini elinden alalım, cumhurbaskanın yetkilerini elinden alalım, tüm yetkiyi meclise verelim.. meclis dediğimiz milletvekillerini oldugu yani halkın temsil edildigi merci.. simdi bir kişi bana cıkıp lutfen soylesin hukumet yada muhalefet hangi partinin milletvekili cıkıp temsil ettigi halkın cıkarlarını gözönüne alıp parti liderini sözünden dısarı cıkabilir? yani bir kişi gosterin bana sayın erdoganın izni olmadan cıkısın tek bir kousma yapsın yada sayın erdoganın istemi dısında oy versin bir yasa icin.. yada baykalın sözü dısına cıksın? işte bu durumdayken meclisimiz siz kalkıp anayasa mahkemesinin elindeki yetkileri almaktan bahsediyorsunuz... o zaman bana su sorunun cevabını verin.. -bir parti liderinin padisah olmasının önüne kim nasıl gecebilir? Durmak yok Yola Devam...!!!
  22. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    nasıl bir halk olduk biz... Allah rızası icin sadaka istediler verdik... Allah rızası icin yardım topluyoruz dediler verdik... Allah rızası icin oy istiyoruz dediler verdik... Allah rızası için küçük kızlarla cinsel ilişkiye girdiler onada eyvallah dedik.... merak ediyorum Allah rızası için baska neler verip nelere eyvallah diyecegiz? Allah rızası için durmak yok yola devam..!!!!!
  23. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    bu konuda yazmak istemiyorum. ama yazmazsam içimdeki sesi susturamamaktan korkuyorum.. Bir uzman saglıkcı yada cocuk psikolojisinden anlayan bir doktor değilim.. bir hukukcuda değilim. Sıradan bir insanım ve sıradan bir insan olarak bana bu durum biraz tuhaf geliyor.. aslında en hafif tabirle tuhaf geliyor cunku yanlıs bir kelme secmekten korkuyorum.. midem bulanıyor... 78 yasındaki bir adamla 14 yasındaki bir kız cocugu cinsel ilişkiye girmiştir. bunu herkez kabul ediyor. Şimdi Allah aşkına birisi bana yanıtlasın. Dunyanın hangi ulkesin hangi toplumunda hangi inanısında bu gayet normal bir durumdur? nedeni ne olursa olsun, ister iftira olsun, ister komplo olsun ortada bir gercek var bu adam bu kızla cinsel ilişkiye girmiştir. simdi nolur birisi bana acıklasın bu durumu nasıl bir mazeret haklı kılar? maddi durumu oldukca iyi bir insan yanında calıstırdıgı bakımını ustlendigi bir ailenin cocuklarına tecavüz etme hakkına sahipmidir? cocukların sahibi olan ailenin rızası bile olsa, cocukların rızası bile olsa bu ilişki sevapmıdır? merak ediyorum o aileye kac yeni turk lirası tutarında yardım yapıldı? yani bunun fiyatı nedir? böyle bir fiyat ne zamandır var? yıllarca camiye gitmiş, bir kac defa hacca gitmiş, bir cok defa kurban kesmiş ve düzenli olarak zekatını vermiş, her iki sözünden biri Allah olan bir insanın cocuklarla cinsel ilişkiye girme gibi bir hakkı varmıdır? bu hakka kavusmak icin ne kadarlık ibadet etmek gerekiyor? neden insanlara 18 yaş sınır konuyor? neden insanlar 18 yaşını doldurmamıslarsa oy verme hakları yok, kanunen kendilerini temsil etme yetkileri yok? 18 yaşını doldurmamıslarsa ailelerini izni olmadan evlenme yetkileri bile yok neden? neden bu yaş sınırı konmus? 14 yaşındaki bir kız cocugu kendi rızasıyla bile kendinden 64 yaş buyuk bir erkekle ilişkiye hadi bosverin 64 yaşı on yas buyuk bir erkekle ilişkiye girerse bu onu hic etkilemez mi? buna kim nasıl karar veriyor? bu bedensel ve ruhsal anlamda etkilenme kıstasları nelerdir? mesela merak ediyorum bu kız cocugu yaşadıklarını düşündüğü zaman bundan on yıl sonra yada yirmi yıl sonra ne hişssedecek? hicmi bişi dusunmeyecek yada bu ona cok dogalmı gelecek? bunu kim nasıl biliyor? televizyon kanallarında 18 yaş ltındaki cocuklar kötü etkilenmesin diye sigara görüntülerini bile kapatıyoruz.. neden kapatıyoruz bu göruntuleri? ekrandaki sigara görüntüsü cocukların gelişimine kötü yönde etki eder buna tamam.. ama 14 yasındaki bir kız cocugu cinsel ilişkiye girerse bu onu olumsuz yönde hic etkilemez.... midem bulanıyor yazdıkca kendime hakim olamıyorum.. bu insanlar ne zaman ortaya cıktı.. bunlar bizden birilerimi? biz ne zaman bu kadar yoldan cıktık? yoksa sadece bu durum benimmi midemi bulandırıyor benden baska herkles icin normal mi? herkesin hosunamı gidiyor bu? acaba sokakta gordugum surekli allah diyen din diyen sacı sakalına karısmıs insanların hepsinin icinde boyle isteklermi var? peki adalet sistemimiz nasıl böyle bir karar alabilir? nasıl bir yasal boşluktur bu? yoksa artık adalet sistemimiz bunu suc olarak görmuyormu? bu raporu hazırlayan insanların cocukları yokmu? artık nasıl bir ülkede yaşıyoruz? neyin suc olup olmadıgına kimler karar veriryor? yoksa üzmezin dedigi gibi artık bzi sadece Allah mı yargılayacak? yargılama günü gelene kadar herkes istedigini yapmakta serbest mi? nasıl bir takdiri ilahidir bu hangi İlah bunu takdir eder merak ediyorum...? Durmak Yok Yola Devam..!!!!!!
  24. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    Vakit Yazarı Hüseyin Üzmez?e tahliye Vakit Gazetesi Yazarı Hüseyin Üzmez hakkında, yargılandığı cinsel davasında tahliye kararı verildi. Üzmez tarafından ?cinsel istismara? uğradığı iddia edilen 14 yaşındaki kızın ?beden ve ruh sağlığının bozulmadığı? yönünde rapor verilmişti Bursa Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü?nün yurduna yerleştirilen 14 yaşındaki B.Ç için İstanbul Adli Tıp Kurumundan beklenen rapor, Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesine ulaştı. Raporda kızın ?beden ve ruh sağlığının bozulmadığı? belirtiliyor. Yazar Hüseyin Üzmez, bugün ikinci kez Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıktı. Mahkeme Heyeti Üzmez?in tahliyesine karar verdi. Davanın ilk duruşmasında, hem 14 yaşındaki B.Ç hem de babası şikayetlerinden vazgeçmişti. Nisan ayında tutuklanan Vakit gazetesi yazarı 78 yaşındaki Hüseyin Üzmez, ?Küçük yaştaki kıza cinsel istismarda bulunup ruh sağlığını bozmak?la suçlanıyor. B.Ç.?nin annesi de fuhuşa aracılık etmekten yargılanıyor. Hüseyin Üzmez, tutuklu bulunduğu Bursa E Tipi Cezaevinden çıktıktan sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. Üzmez, çalıştığı gazeteden özür dileyecek bir konumda olmadığını belirterek, ?Gazetem bir tanedir. Sizin hepinizle başa çıkıyor, daha ne istiyorsunuz! Kırgın olduğum kimse yok. Ben Allah?a inanan bir insanım. İnsanı sevmeyen, Allah?ı sevemez. Benim düşmanım yok, benim düşmanım Amerikancılar, bunu bana yapmış olan dinsizler, din düşmanları ve kapitalistlerdir.? 14 yaşındaki mağdure B.Ç?nin annesi olan Livaze Ç?nin babası Arif?in, 20 yıl yanında çalıştığını ve namazında niyazında, dünyanın en dürüst adamı olduğunu belirten Üzmez, o zamandan beri bu aileyle tanışıklığı bulunduğunu ve kendilerine yardım edip, zekat verdiğini savundu. Üzmez, hakkındaki iddiaların doğru olması durumunda tahliye edilmeyeceğini ifade ederek, ?Cezaevi, benim için tam bir medrese oldu. Ben, sadece Rabbime hesap veririm kimseye hesap vermem? görüşünü dile getirdi. Hüseyin Üzmez, şöyle konuştu: ?Demek ki takdiri ilahi buymuş. Aileden şikayetçi olmayacağım, onlara karşı herhangi bir kırgınlığım yok. Aileyle aynı şekil ve samimiyette görüşmeye devam edeceğim. Benim düşmanım şeytan, benim düşmanım nefsim. En çok kendi nefsime ve şeytana kırgınım. Kime kırgın olayım?? Kaynak: Ntv 28/10/2008
  25. LostsouL şurada bir blog başlığı gönderdi: LostsouL's Blog
    tekirdag sanki istanbulun abartılarını alınmıs halidir. istanbulda dogdum buyudum.. bir istanbullu değilseniz bunun nasıl birsey oldugunu anlamak zordur. mesela istanbulda binlerce dernek vardır.. türkiyedeki hatta dunyanın cesitli yerlerine mensup yada oarala ait olan insanlar dayanısma dernegi kurarlar ama dünyanın hicbiryerinde istanbullular dayanısma derneği diye birsey yoktur yanılıyormuyum? ben gezdigim anadoludaki sehirlerin hicbirinde görmedim avrupada yasayan arkdaslar boyle bir dernek biliyorlarsa lutfen soylesinler.. istanbulda doğmak ve burda buyumek insanı biraz farklı yapıyor. bunun iyi yada kötü ayrıntısına giremem cunku her insan icin bu değişiyor. ama eğer bir istanbulluyum diyorsanız baska hicbir sehirde kendiniz gibi yasayamazsınız.. cunku artık sizin bir parcanızdır istanbul..sizde onun... eger baska bir sehirde yasıyorsanız ve istanbulda dogmus buyumus biriyle tanımıssanız mutlaka istanbulun izlerini gorursunuz hissedersiniz bir sekilde.. o an icin ordadır ama oraya gelmek icin mutlaka cok gecerli bir sebei vardır.. bazen insan kendinden uzaklasmak icin istanbuldan uzaklasmayı secer ki kısmen bu dogru bir tercih olabilir. benim icin tekirdag öyle bir yerdi. tüm aşırılıkları törpülenmiş bir sekliydi istanbulun.. sanki ruhumun asırı yanlarını kesip atmak gibi brseydi orda yasamak. ama bir alkoligin bir gun mutlaka alkole dönmesi gibi yada tiryakini tek bir nefesle yıllarca tuttugu sigara orucunu bozması gibi mutlaka istanbula dönerdi insan.. fiziken olmasa bile ruhen dönerdi.. istanbul bir karasevda gibidir. kacabilrdiniz bir süre ama bir süre... istanbulun sokaklarıyla tanısmam cok erken oldu.. egri bügrü, yıkık dökük, muntazam sekilli..duzgun temiz..camur icinde bazen mis gibi kokan cicekleri bazen lağamdan farksız haliciyle.. zamansıs yagan yagmuru her kar yagdıgında catlayan asflatlarıyla, ve insanın cigerini söken rutubetiyle... küçük bir cocukken oyun alanları parkları bahceleri yoktu, mevcut parklarda cocukların top oynamasına izin verilmezdi.. artık veriliyor ama oynayacak cocuk pek kalmadıgı icindir belkide... arka sokaklarıyla, bela kokan umutsuz insanlarıyla, sanki cok farklı dunyalarda yasayan ve siyahını görmeyen diger insanlarıyla öylesine bütün ve bir arada bir sehirki.. sahilde balık ekmek yerken amrtılarla konusabilecegniz ama gece evinize dönerken yolunuzu kesen bir tinerciye yalvarabileceginiz bir sehirdir.. belkide arada bir yaptıgınız eglence kacamagından sonra sizinle para karsılıgı birlikte olmak isteyen bir travestiyle birlikte olmak değilde sadece konusmak istegi duyabileceginiz bir sehir.. çok dilencili ama cok umutlu olmayan.. cok iş imkanlı ama bu illerin sizi hayatta bir yere getirmeyecegine inanabileceginiz, bolca hayaller kurabileceginiz ve bolca hayalkırıklıgına sahip olabileceginiz bir sehir istanbul... bir gün ilk fırsatta kacıp gidebileceginiz ama gittikten sonra yasadıgnız her gün aklınızın bir kösesinde geri dönmeyi tutabileceginiz türden bir sehir....

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.