Zıplanacak içerik

LostsouL

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

LostsouL tarafından postalanan herşey

  1. kac yarın bekleyeceksin sonralara kac damla gozyası...
  2. bir sır'rı varmı bunun camın arkasında gizli görmeye calıstıkca dalga gecer gibi sadece beni gösterdi bir yüzü varmı bunun yüz'den kasıt inanılası yalan gibi bu sevdanın izdüşümü hala cözülememiş matematik denklemi bir kahrı varmı bunun kara boyalı bir ev gibi kasveti üzerine çökmüş dudaklarını aralasa aglayacak sustukça sanıyorki zaman olsa sıra bir sonrakine sarkacak günahı varmı bunun tanrının canı cok sıkılacak telafisi varmı bir kurtarma yazılısı kalırsak eger tekrarı sanki hic dokunulmamıs ten gibi yalan yanlış inkarı dudaklarım kilitli yazdıgım en ucuz yalandır kelimesi kurguladıgım bu son deminde ömrümün tutarsızca tutunma çabası bu bir öfke nöbeti kahrolası şarkısı bitsede hala ayakta işte yıkılmıyor inatcı bir nazi subayı vurulsada nefes alıyor daragacından korkuyor gibi hangi genişlikte bir agaca asılsa insan kırılmaz sanır boynunun ince kemigi neresinden tekrar alsan bu replikleri dogru okur ve haklı cıkar bu sevdanın falcısı...
  3. birazdan gelmem usta bekleme beni bu kadeh bitsin kalkarım bu sarhosluk basa bela insan alısmaya görsün ayılmak istemiyor birazdan gelmem usta bekleme beni sen bırak sofrayı yarın gelir toplarım bu sevda başa bela alışmaya görsün insan her sarhoslugunda sevdigi kadına daha fazla tutuluyor birazdan gelmem usta bekleme beni söz biter burda abartısı yalan olur insan susması gerektigi yerde susmadıgı için en güzel sofralar içkiye meze olur birazdan gelmem usta bekleme beni bu sofradan doymuş bir fani gibi kalkmalı yenilere yer acmalı ben gorecegimi gördüm bundan sonrasını oldugu gibi bırakmalı birazdan gelmem usta benden gecti en kırmızısından sectigim kafiyeleri en koyusundan düşkırıkları kangrene dönmüş yaraları antibiyotik fayda etmez kes gitsin gayrısını birazdan gelmem gelemem usta affet beni vakit tamam demir almalı bu limandan gecici heveslerle aldattık kendimizi ten kokusuyla büyülendik bir kadın öptü diye iddialı laflar ettik gel görki öpüldügümüzden beri büyüyemedik sevda iklimindendir diye her kahra eyvallah dedik sevdamız gitti biz basit bir yenilgiyi bile kabullenemedik... ben artık gelmem usta bekleme beni istesemde gelemem ben bu kumarı değil ama bu hayat beni kaybetti...
  4. içine kanadınmı beni düşününce başka bir yabancının teri düşerken tenine nefesinde bir yabancı nefesi ısırırken dudaklarını gözlerin sımsıkı kapalıyken karışıyorken inlemelerin gecenin gölgelerine aklına geldim mi? benimi aldatıyordun o an kendini mi? sarılıp uyuyabildin mi sabaha kadar? bana sarıldığın gibi...
  5. seninle konusurken saate durmadan bakıyor olmamın bir anlamı olmalı gecmesin diye belkide uykun gelmesin diye belkide uyumıyayım diye belkide ne bileyim cocukca mazeretler uydurup kalalım diye seninle konustuklarımı altalta yazıp birlestirince şiir oluyor biliyorsun dimi sen gidince ben bunların hepsini alıp alt alta koyup yeniden okuyorum sınır devriyelerinden kacmayı basarmıs tüm kontrollere ragmen sanki gizli bir gecidi var yuksek dagları arasından aklımın su yatagını bulmuş akıp gidiyor sana dogru sanki farkında değilmişim gibi rol yapıyorum hani uluslararası casusluk yapanların yakalandıgında ulkesi tarafından tanınmaması gibi inkar edicem gördüm seni sobe desen ben değilim diyecegim ama bizden baska kim okusa görecek ve bilecek bariz bir şekilde ortada prosedurlere uydurup kanunlardaki bosluklardan faydalanıp kendimzi aklayabileceğiz bu mahkeme düşecek ve kimse suclanmayacak tutanaklara gececek sadece o kadar o tutanaklar metal gri yesil renkli bir dolapta küflenmeye bırakılacak ve yangın anından hicbir önceligi olmayacak kurtarılakcaklar arasında aklımın oyunları bunlar hastalıklı bir beynin sınırların ötesine gecmesi gibi mazeretim kusurlu açıklaması saçma yinede burda olman ve bilmek bunu okuyorsun öyle değil mi.. tutabiliyorum yani seni yanımda aklıma gelen herseyi yazarak
  6. sabahın bir yarısı öpülerek uyandıralacak bir kız cocugusun dustugu yerde dizleri yara olmus elinden tutulup kaldırılmıs ilk yangınında kırılıp en yakın penceresi kurtarılmıs yakısıklı bir itifaiyeci tarafından bir ambulansın arkasına tasınmıs yüzü gözü is icinde gulumserken yeni dogan güne kac yangından daha kurtarılacaksın böyle kac ates dusup icine canın yanarken bir el uzanacak belkide sen uzanacaksın baska bir atese yanmaktan korkmuyorsun korktugun yanmazsan eger yetmeyecek baska hicbir ates seni bu denli ısıtmaya korktugun icin kacmıyorsun kactıgın kalmak sadece alısmak sıradan bir geçmişe hayatıma giren her kadın kendi şarkısını yanında getirdi ve giderken ardında sadece sözleri kaldı notalarının... ne bir söz ne bir silüet her birinin mısraları vardı bir cogunu anlayamasamda sanki icimdeki o boslugu sanki o puzzle daki eksik kalan parcaları bir bir yerine koymak gibiydi hayat tamamında mavi yeşil bir tabloydu ben sadece kelimeleri ait oldukları yerlere yazdım hayatıma giren her kadın biraz daha tanıdıktı sanki ilk aşkımı hic unutmadım... aglayan bir palyaco gormustum bir aksam üstü son seferni yapan bir otobuste en arka koltukta cam kenarında renkli kostumleri uzerinde renkli maskesi yüzünde ama aglamaklı boyaları bulasmıs birbirine aglayan bir palyaco..nasılda cekiniyordu gormesin diye baska bir cocuk yüzünü dayamıs karanlığın içine gülümseyen cizgileri karısmıs birbirine o gün bugun ne zaman bir palyaco gorsem gozlerinin icinde soluk ısıltılarıyla aglamasın diye gülümserim akmasın diye boyaları karısmasın birbirine sana yazınca butun bosluklar kendiliginden dolduruluyor sanki bunu ben kurgulasam bu kadar iyi yapamam gibi bir patika düşün ormanın icine dogru yol alan sadece iki kişinin yan yanyana yuruyebilecegi toprak bir yol agacların arasından yuruyoruz ben bir yanındayım ama yerinde duramayan bir cocuk ayrılıp yanından diger tarafına geciyorum sonra ordan kacıp uzagından sana bakıp yeniden onune cıkıyorum ardında kalıyorum kosup sana yetisiyorum sonra yanındayım yine hani bazen olur ya heyecandan ellerini nereye koyucagını bilemessin cebine soksan sıgmaz arkanda birlestirsen avucların terler sonra iki yana salarsın yururken ellerine carpar tutmak gecer aklından daha o kadar buyumedim der kızarır yanakların yine cebine sokarsın ellerini ne soyleyecegini bilemez susarsın ama aklinda hep tutsam tutmaliyim ramak kalir vazgecersin.. cunku bazen dokunsan solar sanırsın dokunmassan daha kötü karnının uzerine gelip oturan bir ağrı yıllar sonra hatırladıgında keşke yeniden cocuk olsaydım der keske tutsaydım o ellerden böyle böyle ertelenir hayat sonra bakmıssın buyumussun biz buyuduk mu ki? çok dil ogrendik cok mısra yazdık ama cokmu buyuduk? içimizdeki o haylaz cocuk simdi bana bunları yazdıran senin icindeki okuyan
  7. masal bu ya... dile gelir meleğin dileğini yerine getirir.. ama yok öyle birsey... üç deil bin defa soylesen olmaz belkide bu yuzden insan hic soylemez masallara inanmaz cunku gercek olabilecegine kendine aşıksın sen... yansımanı görüp baska yüzlerde, ruhlarda tutulan aşık için ayna, sevdigi adam/kadındır... gordugun sensin gordugun yada okudugun isim/sıfat bir maddedir.. bunu aklında buyuten sensin aşk senindir yansıması yeryuzunde sana ait beklemeyi seçende sensin özleyende kaybedecek birsey yoksa bu ne buyuk nimet gormuyormusun yeniden baslamak icin kaybedecek birseyin yok zor olan ne cografya yalan insan tek gercek kalemide silahıda unut sadece yaşa polyannanın canı cehenneme pembe hayallere ihtiyacımız yok silebiliyormusun herseyi? kaybedecek ne kaldı? yasadıkların mı? kendine asık oluyorsan eger tek basına kaldıgında hep bir baslangıcın olur hic bir erkegin kadını olmadın sen... bunu hatırla adamlar oldu hayatından gelen gecen ama hic bir erkegin kadını olmadın sen...
  8. yanında olmak dibe yol almaksa ben çoktan gectim o yolları simdi bir hüznün kıyısında bekle beni birazdan geleceğim elimde söylenmemiş bir kac söz uyumakla heba edilmemiş bir kaç dakikam daha var... linde feneriyle aforoz edilmiş üç büyük dinden dagınık saclarıyla bir kadın olarak sen bekle beni zor zamanlar için saklayıp esirgediğim bir kac tebessümüm daha var.. yoksun sen üstüne oynuyorum ömrümün kalan yıllarının elimdeki kagıtlar en rezilinden kaybetmek kacınılmaz sevgili dediğin bu hayatın kahrına katlanmak için en gecerli mazeret değilmidir.. hayat dediğin ertesi yarınlarla biriken mutluluk yumağı yalnızlık tek basınayken kaçtığın huzur en uzagında baktıgın yerden baktıgın yer hala ateş icinde ve sen yanmamak için glögesine sıgınırken en kuru agacın uyumaya calısırken uykusuzluk en derinine işleyen bir kanser gibi her gece soğuk yatagında yatarken diğer yarısı boş hic br iz yok yanındaki yastıkta aklının tamamını mesgul ederken o kadının kokusu serserilik kanında var ama o serserilik bu sevdada hüküm sürmez bir gerceklik var kanımda yoklugunun etkileri uzun yıllar sonra derideki lekeler saclarındaki döküntüler gibi iş işten gectikten sonra ortaya cıkacak erken teshisi yok bunun bu beden baska hicbir kadın tarafından bu denli kullanılmayacak...
  9. seninle tamamlıyorum baska sevdaların yarımlıgını baska kadınlara soyleyemedigimi seninle soyluyorum aklımın ucundan gecipte cesaret edemediklerimi eski korkuları bir araya getirip resimler yapıyorum gerceklikle hayal arasındaki cizgi cogu zaman diğer tarafında buluyorum kendimi cogu zaman en hayalinde seninle bir sahil seridinde denizi goren bir evin balkonunda aksamın bir yarısı nasılda soguktu nasıl esiyordu ve nasılda sarılmıstım sana zamanı avucları arasında tutmak isteyipte aklına kazıyan bitecegini bile bile her anı doldurmaya calısan bir sair gibiydim o an soyleyemediklerini içinde saklayıp simdi bu satırların arasına bırakan senile tamamlıyorum simdi uzun bir öykünün çok uymasada imlası okuyan anlar bir ucak bileti kadar yakındık biz o ucak hic yakınımızdan kalkmasada bir yuruyen merdivende birbirine sarılan iki sevgiliydik bir asansörde kalan bir otobuste yanyana oturup kimseye belli etmeden sevişmeye calısan kokun üzerinde diye o yatakta yatmayıp seni özledikce uzaktan bakıp ağlayan...
  10. beklediğin neydi? yanıma gelirken aklından geçirdiğin bulamadın diye şimdi içini çekip arkanı dönüp gitmelerin.. fazla çıplaktı ruhum görünenler fazlamı gercekti karsında basit sıfatlarla betimleyebileceğin bir hayal kahramanı olamazdı belki de bu yüzden uğradığın düş kırıkların... beklediğin neydi ki simdi.. gördüğünde yüzünü buruşturup belli olmasın diye belkide anlamıyayım diye seçtigin en renkli maskelerin çokmu yukarıya koymuştun beni ulaşılamaz gördüklerin arasında hangisi karsılıksız cıktı vaat ettiklerimden ne görüyordunki baktıgın yerden yanıma kadar sokulup içine cekerken beni hangi sözüm yarım kaldı yankılandım ve sesim kısıldı birden kasılırken zaman yavaslarken neresinde kaybettik birbirimizi incecik bir ip üzerinde düşürmemek için birbirimizi düşmemek için belkide sarılırken sımsıkı kendi aklımızın içinden gecerken hangi dönüşü kacırdık haritanın neresindeyiz şimdi oysa sen bana gelirken beklediğin neydi? şimdi suskun susmak hançerliyorken yazılanları söylesene durma hadi itiraf et en acısına hazırla beni yalan de bitti de başlarken bir adam arıyordum de okurken yazılanları bir gercek, olmayacak kadar hemde bir suistimal, bir kullanımlık plastik parcası... ambalajı actıgın anda kullanmasanda eski haline dönmez artık yeni diye satamazsın bu bedeni beklediğin neydi ki? bir rüyaya uyanmak gibi... bir rüya... saçları siyah gülümseyen bir kürt kızı gibi küçük bir kız öpse gözlerimi bozulur büyü silinir parlaklığı düşlerinin yakışıklı prenslerin tekelindeki o masallardan biri değildi bu öpülünce kurbağanın yüzü siğil bulasmasın diye öğürürken midesi bulanıp belli olmasın diye kırılmasın diye kurbağanın kalbi sımsıkı kapayıp dudaklarını arkasını dönüp kaçtı prenses.. bir hoşcakal bile diyemeden gel zaman git zaman bir daha ne prenses indi o derenin kenarına nede kurbağa yazmadı prensesi bundan başka hicbir satırda...
  11. kırıkların arasından sızıyor gibi yazdığım her söz ürkekliğin bir ceylan yavrusu nefes alsam korkuyorsun korkuyorum söylemekten ordasın varlığın büyülü bir ırmak gibi dokunsam bozulacak neşesi gecenin dokunmassam bir o kadar karamsar beklesek zaman kaybı zaman her ikimiz içinde tahammülü olmayan bir hata gibi çok zamandır hatalar bir yaşam biçimi unuttugumuz içindir belkide kazanmak gerce olamayacak kadar güzel bir hayal gibi...
  12. bir sesi yok yazdıklarımın bir nefesi bir gölgesi bir çağrısı yok boşlukta yankılanan bir anafikri yada düşüncesi yarın yok bunların dünden beri ne söylesem dilimin ucunda neyi sussam ağır geliyor yüreğime yazdıklarımdan çok kurguladıklarım kendi hayatına yukarılardan bakan bir faniyim çok zamandır yaşadıklarıma şaşıran sanki bilmiyormuş gibi sevdikçe mutlu olan üzüntüler kafiyesine saklı yazmak hala siyah beyaz eski bir filme daha önce hiç izlememiş gibi hayretle bakakalmak... silmeye çalışmak olmayanları olmayan ne çok yorulmak sonra olduğu gibi bırakmak geride kalanlar yakışmıyor belkide anneler gününe annem ne kadar uzak... yaşamak diyorum ya hep yaşamak belkide yarın olmayacak hayal kurmak kime ne zarar hayal hala bu dünyada en çok can yakacak... sabrımı sınıyor diye tanrım bunada şükür deyip takva sahibi olmak sevilesi bir kulu olamadım diyemi şimdi tanrımın hoşnutsuzluğu bu beden toprak olunca kaç kişi mutlu olacak?
  13. cok beklemekten sıkılmak bu yuzden ayrılmak o duraktan yururken yolda kacırmak geç gelen otobusleri zamanlaması tutmayan birliktelikleri en uygunsuz yerinde bitirmek afili yalnızlkları göze almak ve ne zaman yalnız kalsam en rezilinden birliktelikleri aranmak gecenin bir yarısı diğer yarısı boş bir yatakta.. yaşamak diyorsunya adına yaşamak işte yarım yamalak motorundan ses gelen 99 model bir şahinle uzun yola çıkmayı göze almak gittiği yere kadar diyorsun ya gittiğin yer bir halta yaramayacak kaçmak diyorsun ya buna bir adı sürgün kendi bedeninden uzağa atmaya çalışmak aklına düşenleri unutmak hala kalemi güçlü şairlerin satırlarından okunacak doğa üstü güçlerim yok diyemi bu kadar çaresizim olduramadığım için içimden geçenleri adam olamadığım belkide olsam da ne kadarı bana ait olurdu yarısını bile sevemedin içimdeki çocukluğun yarısına bile katlanmazken sen bu işe yeni başlamış bir ressam gibi düz bir çizgiyi iki nokta arasında çizemezken ben ben... ne çok başladığın ama bir türlü tamamlayamadığın gelecek zamana ait cümlelerinde öznesine gizlenen ben... bir hayat sunmak bu kadar kolayken en zoruna saplanıp düzgün bir cümle bile kuramayan ben... ben şimdi yalnız olduğum için değil yalnız uyuyamadığın için sen yanında değilim diye her gece öfkesini bin parcaya ayırıp kendi içinde etkisiz hale getiren her gün yeniden anımsarsın diye bir gün oraya buraya tuhaf notlar düşen ben alkol biter narkozdan erken uyanan bir hasta gibi acısının ortasına gözlerini açan ölmek nasıl tatlıdır ama ölmek uzaktır senden yaşamak acısına rağmen yokluğunda eğer bir gün geri gelirsen umudu tasımak içinde sensiz gecen her geceden sonra acıyla uyanmak sabahın bir saati dudaklarımı ısırırken...
  14. olmadık yerinden kırılacak umutlarım tamiri imkansız tarifi zor görücü usulü evlilik gibi birşey bu gördükten sonra boşanmak için bir başka görücü gerekmeyecek yaşandıktan sonra geri dönülüp sana uymayanlar bir kalemin arkasındaki silgiyle silinemeyecek...
  15. sen ne zaman listmde online olsan bir yanım uzanıp dokunmak istiyor diger yanım sırası deil deyip tutup cekiyor yakamdan bazen seni gorupte uzak durmaya cabalıyorum cunku işte o cunku zamanlarında abartıp seni fazlasını isteyecegimi biliyorum cunku bir ara abartıp istemiştim seni hemde cok fazla sana rahatsızlık verecek kadar belki de belkide elimdeki son kozu oynuyorumdur hani bazen insan kaybetmekten korkar ya sonra dusunur neyi kaybedecegim diye? seni mi? zaten sen hic benim olmadın ki... çöl ruzgarı gibi sadece diledigin yere estin tozu dumana katıp dikkafalılıgın basını alıp gitmelerin sana sahip oldugunu dusunenlere bir tokat gibi carptıgın kimsenin kadını olmadın senin erkeklerin oldu ve bunun farkındaydın... herseyi anlamak ve bilmek zorundaydın sanki.. sen ay ışığı prensesi...karlar kralicesi... hizmetkarınız olmaktan gurur duyarım aklımın butun sivriliklerini duzeltip sakinlestriyor gibi.. uysal bir kedi hani boynunu oksayınca gozlerini kapayıp kendini bırakır ya parmaklarının arasına eskiden izledigim bir cizgi filmin muzigini anımsattı bana daha 13 yasındayken ve bir suru bahane uydururken okula gitmemek icin simdide yanından ayrılmamak icin bin tane bahane ararken yukledigim butun tanımlamaları unutup sana yeniden kesfetmeye calısmak gibi merhaba hanımefendi...geciyordum ben aslında.. konusamamak gibi hani cok heyecanlanıp kızarırken yuzun olmadık yerde susmak bulamamak dogru kelimeyi dogru kafiyeyi sanki hic siir yazmamıs gibi sanki sana hic yazılmamıs gibi... ve ne guzel yeniden bulmak seni sanki hic ayrılmamısız hicbirsey olmamıs gibi.. hoşcakal deyip bana gitme nolur hoşca kalamıyorum ben her gidisinden sonra.. kalanım evet gelirsin diye rusvetler verip aklıma gelmedigin her an uzatma dakikalar icin bahaneler uyduran gitmen gerekiyorsa git... yeniden gelişin icin zaman tanı bana ama biliyorsunki ve biliyorumki sonraki gelisinde yetmeyecek varlıgın daha fazlasını medet umup maddeye donusecek aklımdaki izdusumlerin ve seni gormek ve sana dokunmak ve sana ait olmak icin planlar yapacagım
  16. gokkusagı gibisin ve ben bir renk körü bilmek kötü aslında renklerinin zenginligini cunku bilmek ve gorememek hic bilmeseydim o mavi denizlerin tuzunun tadını bu kadar damagım kururmuydu dusunurken öpülesi dudaklarının sarhoslugunu sanki hcibirsey olmamıs gibi ertesi sabahlara sarkarmıydı yarısı kullanılmadan iade edilmiş hayatların hep icinde kalan keşkeleri uç uca eklenip sonsuzmus gibi hep bir yerinde hata gorursun ya duzeltmek istedikce zaman gecer ve en acısıdır geçmişteki yaraların kabuk tutması yolup kanatsan bir dert kanatmasan baska üstünde kafa yorsan dibe batarsın yukarı cıksan vurgun yer hep bir yanın eksik diger yanın seni suclar sen kimseyi mutlu edemez sesin kısılır içine gömersin bunada eyvallah derken yeni bir hayat filizlenir sen yeni eyvallahlara mazeret ararken... sen ay ışığı prensesi gece olmadan önce gitmesi gereken zamanımız bu kadarmı dardı bizim bir öpüş bir dokunuş için bile acele ederken yasanılası her anı aklımızda saklayıp yazmaya calısırken ne kadarını oldurabildik istediklerimzin? ne kadarını öldürebildik korkuların? altından kalkamadıgımız icin kacmak en kolayımıydı birbirimizden? hicbirsey olmamıs gibi seninle sabahın bir yarısı bulusmak icin
  17. palavra bunlar.. baska kadınların kokusu var satırlarımda başka hayatların gölgesinde geciyor yalnızlıgım palavra bunlar iş olsun diye yazılıyorum secilirsem eğer keyfime bakıp ertesi gün yeniden doğuyorum yabancı bir yatakta damağımda başka tenlerin tuzu titremelerimi sarıp beni içine alan yalancı bir şehvet aklımda palavra bunlar geceler boyu seni düşünen ben yalan hayatla ölüm arasında kararsızca durup yazı tura atan olasılıklarını hesaplayıp gelmemenin her gece geçmişe yol alan düzeltmek için değil bir daha tekrarlanmasın diye huysuz bir cocugu egitmeye calısan bir türlü büyüyüp adam olamadı diye tek ayak üstünde beklemeye bırakılan ben yalan... palavra bunlar sözlerimde kalan erkekliğim karsına gecince konusamayan sen gidince hırsımdan daglara cıkan yalan gelirsin diye gozlerini ufka yatıran gelmezssin diye umutsuzluga düşüp yorulan yalan birsey yokmus gibi gülümseyip duran içini cektikce kalbi agrıyan hadi simdi unut bunları senden sonra yarım kalan ben yalan umursamaadıgın belkide korktugun kactıgın buyuk bir yalandan sıgındıgın gercelerin ısıgından gözleri kamasan sen bu kadarmı üşüdün simdi sıcaklıgımdan korkup kacmak icin bahaneler arayan hazırladım işte simdi en büyük yalanlarımı en buyük hezimetlerimi sana sakladım senden sonra hic aglamadım yalan unuttum kokunu yastıgıma sinen dokunusların aklımı basımdan alan sesin bir melek sesi gibi beyaza boyayan bu karamsarlık icinde bogulan ben yalan palavra bunlar yazdıgım sen değilsin yazıldıgım kırmızı saclarıyla seyrimde süzülüp duran aklımın büyüttüğü sevdam bu ateşi tutusturup kücük bir kız cocuğu gibi annesinin etegi ardına saklanan inkar edip varlıgımı gözlerini gozlerimden kacıran yazdıgım her kelimeden utanan sevgilim... gerisi yalan palavra bunlar senden baska herkes icin inanılası senin icin inkarı en kolay olan....
  18. İsyan ! bir çığlıktır bu, sesin kısılıncaya dek... avazın çıktığı kadar, meydanlarda slogan atmak.. bir öfkedir bu, elinde tuttuğun kızıl renkli bir bayrak... kavgadır bu, yürümek yoksulluğunda yalın ayak... avuçların kanasada, zincirlerini koparmak, canının yanmasına inat... aşktır bu, yarısı hiç kullanılmadan geri iade edilen bir hayat... sevmektir bu, sözün bitsede, vaat edilene inanmak... öpmektir bu, güzel sevgilinin hayaliyle uyanmak... ayrılıktır, uzun zamanlar ardından kavuşmak... kazanmak, bir çok insan tarafından inanılmayacak kadar büyük bir yenilgidir, izleri bedeninden yıllar geçse çıkmayacak bir işkence sonrası damarlarında elektrik kıvılcımlarıyla susmak... ağlamaktır belki de gülmek, tek başınaysa eğer çılgın topluluklar tarafından kınanmak.. utanmak yetmiyor diye zenginliği ruhunun içindeki çocukluğu paylastıramamak... özgürlük populüst rejimlerin tutsaklığından kurtulup ucuz söylemlere kanmamak... kırılsada kolun, o elindeki pankartı bırakmamak... eşkiyalıktır bu, çıktığın dağdan inmemek için yüce devletline başkaldırmak... ölmektir belki de, kırmızı saçlı bir güzele kullanılmamş bir hayal sunmak... yaşamaktır en adice, birşey olmamış gibi her sabah uyanmak... kınından yeni çekilmiş bir bıçak sanki hiçbir tene değmeyecekmiş gibi korkakça havada savrulmak... akıldan çıkmış yeni bir söz, sanki sevgilin tarafından duyulsada anlaşılmayacak.... kasvettir ilkbaharın ortasında ayrılık ukalaca bir tavırla tarihteki yerini alacak... kavgadır bu, uğrunda harcanacak bir can ya ülkemin ya senin dizlerine kapanıp öfkesinden boşalıp dolu dizgin ilk defa tutulmuş gibi bir kız çocuguna salya sümük ağlayacak... aşktır bu, senden başka hicbir kadın için bu kadar dolu yazılamayacak...
  19. bir dügmesi olsa ve cevirince değişsse tüm bu olan biten ikinci bir secenek olsa ve onu denesek olmayınca geri alsak neresinden bakarsan bak soyledigin her söz aleyhinde kullanılacak inkar etsek neye yarar hala mutlu bir cocukluk baska insanların tekelinde kalacak hani olurya bazen simdiki aklım o zamanlarda olsaydımlara karısır hayaller en zorudur belki gecmişe dair hayaller kurmak sen elindekilerle yetinmek zorundayken insan nasılda bilir ve gormezden gelir inandırır belkide kandırır kendini daha iyisi olalbilirler karsısında mutluymus gibi yaparak hepsi bir ruyadan ibaret ve uyanır insan yeniden baslar yasamaya sanki onceki hayatlarında cok mutlu olmus gibi yeni hayatına sırıtarak ne kadarına alkol gerekir dusuncelerin iyimserlik havası takınarak güzel kelimeler yazmak icin neresinde tatmin olursun bu yeterli kafi artık diyerek vazgecmek mutluluktan kangrene dönsede içindeki o yaralar ameliyatı kabullenirmisin yoksa bi süre daha mutlu yasamak icin kalan hayatını feda edermisin belkide organ nakli gereklidir hangi organı kabul eder bedenin ya o organ istemesse seni bu uyusmazlık için baska kac organ daha gerekli? dolmussa vadesi yapacakların icin tanınan sürenin kac aşk daha gerekir insana bir kac satır daha yazdırabilmesi icin duser basın yorgunluktan kapanırken gozlerin br yudum daha olsaydı dersin yetmezken içtigin nasılda basarıyor insanlar bunu mutsuz olman icin bu kadar ortadayken yaratılmışlık sen benim ben seninleyken... eksik kalan neydi gereken neydi bir efsane olabilmek icin illaki ölmekmi gerekirdi !
  20. hayat en çalışmadıgım yerinden sordu aşk sorusunu bir yanlışın tüm dogrulara bedel oldugu kac dogru daha gerekir duzeltebilmek icin tasarımdaki bozuklugu soylenince yapılabiliyormus bunlar mesela unut deyince unutmak gibi hatırla deyince anımsamak gibi tenindeki bahar kokusunu nasılda zor gelir insana sabahında koynundan ayrıldıktan sonra gecesinde yalnız girmek o soguk yataga ne soyledigni bilemedigin zaman susmak gibi soyleyeceklerini bildiginde kelimeler cok bir halta yarıyormus gibi sanki ne bir pazartesi kadar yorgunum simdi nede bir Cuma aksamı kadar mutlu arasında sıkısmısım takvim yapraklarının günün favori ismi özlem tarihteki karsılıgı vurgun hani dalgıcların nefessiz kalıp su üstüne cıkmak icin acele etmesi gibi ve hazırlıksız yakalanması bedenin aklın istedigine isteyipte korkuluğa konamayan kargaların kendi bedeninde kanatlarını dövmesi gibi… nelerin hesabını yapıyoruz simdi bende senin, sende benim kalan izlerimin mi? Senmi baksa bir adam arıyordun kendine Daha cok mutlu olmak icin Benmi baska bir kadın İçimdeki bu bu hayvanı ehlileştirsin… Neresinde kesişti hayatımız Hangi cizgisinde buluştukki biz Sana yettiğine ben nefessiz kaldım Bana yettiğinde sen vazgectin…
  21. tutma beni diyorsun bırak uyuyabileyim.. ne zamandır anı paylaşımında kan uyuşmazlığını aşıp organ naklindeki başarısızlıklarımızı unutup gülümsüyoruz aynı anda mutluluk paylaşımında geldiğimiz son nokta bu mu? silmiştik öyle değil mi? hızlı aramalar listesinden adımızı sık gorusulenler listesindeki hesabımızı uyanılırsa gecenin bir yarısı hayalini kuracaklarımız arasındaki önceliğimizi değiştirmiştik öyle değil mi? gülümsüyormuş gibi yapacaktık sorulunca üstümüze gelinirse inkar edecektik ne zaman bizden bahsedilse konuyu değiştirip -Ha o'mu deyip, mutludur şimdi yeni sevgilisiyle...diyerek biterecektik çok önce kapanmış bir yaranın kurumuş kabuğunu kaldırınca inceden kan sızar ya kuruyunca yeni bir kabuk bağlar canın yanmaz tatlı bir kaşıntı sarar yine kanatırsın bu defa kanamaz yeniden hatırlamak istersin bu defa o kadar canın yanmaz böyle böyle mi gecer aşk acısı bir zaman sonra yeni sevdalar peydahlanır insan o bir zamanlar en çok sevdiğine artık bir dost gibi anlatır tutma beni diyorsun birak gideyim seni tutabilseydim eğer o güneşli soğuk kış gününde tutardım zaten kal'saydınlar hala bilinmeyenleri bulunamamış bir çözümleme gibi cok mutluyduk biz çok bilmiyorduk ama bilmekte gerekmiyordu mutlu olmak için kısa zaman aralıklarına sıkışmış belki de bu yüzden olmayacak birşey gibiydik olmadık şimdi tutma beni bırak gideyim diyorsun ya kolum kanadım kırık sarıp sarmalayamiyorsam seni git artık en çok gurur duydugum yaram sensin bu bedenimdeki...
  22. iki dost olarak kalmakmı daha zor bundan sonra yoksa iki yabancı gibi davranmakmı? hangisini inkar etmek daha kolay gelecek bize birlikte uyanılan sabahların varlıgımı? yoksa birbirimizden ayrı geçen gecelerin acısımı? ne kadarını hayatta tutabileceğiz bundan sonra kırılmış bir akvaryumdan yere düşmüş balıkların avucumuzda çırpınışları gibi aklımızdan uçup giden anıların hangisini hatırlayacağız? ne kadar daha birşey olmamış gibi hayatımıza devam edip olur olmaz herşeye gülümseyerek belli olmasın diye ağladığımız gözlerimizi kaçıracagız dost bakışlarından kaç satır daha yazarak hafifleteceğiz içimizde açtığımız yaraların acısını kac kadeh daha içki gerekecek, kaç paket sigara ? örneğin kac defa daha sinemeya yanlız gitmek gerekecek elimizi yanımızdaki boş koltuğa uzattığımızda sızlamaması için içimizin... kaç defa daha insan amaçsızca yürümeli birlikte yurünülen yollardan tek başına sanki hiçbirşey olamamış gibi ve kaç şarkı dinlemeli içinde ayrılık geçen derin bir off çektirmeyen... iki dost olarak kalmakmı daha zor artık iki yabancı gibi davranmak mı? yoksa hiçbirşey olmamış gibi yalandan bir güne mutluymuş gibi yaparak uyanmak mı?
  23. kendi enkazımda yeni bir kayba tahammülüm yok.. ya tamamen yak yada unut gitsin beni hani küçük bir kız çocuğuyken sana anlatılan ama büyüyüğünce unutulan masallar gibi...
  24. soyunup çırılçıplak bir yanlızlığa bürünmek bir sürüngen gibi soğuğa aldırmadan yeni sözlerle savunuyorum kendimi haklıyım uzun süredir haksızlık karşısındaki taraf tutmalarım aklım fikrim ucuz kelime oyunlarında konuşabildiğim kadar özgürüm sesim anahtarı gibi çaresizliğin zaman hatalarından yoruldum şimdi hazırım varlığına yokluğunla terbiyen edildikten sonra hani olur ya bazen zamanı geriye alsaydım derken alamazsın sadece hayalini kurarken şimdiki aklım olsaydılarla başlarken konuşmaya şimdiki aklın bir halta yaramaz geçmişi değiştirmek için sonra gelsenlere bağlanır cümleler sen gelmezsin yola çıkmayı istemekle yola çıkmak aynı değildir ertelersin olabilecekleri olasılıklara bağlarsın ucuz ülkelerin fakir insanları gibi her gece zengin olmak hayalleriyle küf kokulu rüyalara dalarsın kanmak ne güzeldir bir bahar günü yalancı güneşin sıcağına açılır yaprakların solmayacak gibi yeni bir yanlızlığa soyunduğun gibi girerken soğuk toprağın koynuna şimdiki aklım olsaydı'nlara geri dönerken ne çok keşkeler sıralanır aklında ne çok ağlamak üşüşür gözbebeklerine ne çok sen değilsindir artık aradaki farkı ödesen üstüne eklenmez yaşadıklarının ne çok değişmiştir artık gelsen olacaklar gelmezsen kaale alınmayacak bu günahkarlık hicbir tanrı katında mübah sayılmayacak bu aklınla o yaş bir daha yaşanmayacak o, koynunda uyanılan sabah bir daha hiçbir sabahki kadar mutlu uyanılmayacak...
  25. elbetteki herkesin harcı değildir bir aşkı ömrü boyunca taşımak ve canlı tutmak bütün olumsuzluklara yada imkansızlıklara rağmen... Benim anlatmak istediğim aşkı unutmak, aşkı silmek yada inkar etmek değil... Bazı aşklar vardır bir kaç ömür olsa elimizde yinede yetmez zaman, içimizde taşımak için... Bence bu sadece aşk'ın hallerinden biri... Sadece bu olmamalı aşk, aşk hayatın kendisiyse, bu hayatta özlemlerde olmalı, ayrılıklarda, renklerde, sevinçlerde, hatalarda... hiç düşündünmü? delicesine sevdiğin herseye rağmen icinde tuttuğun ve hayat verdiğin o aşkı, unutmadan yada inkar etmeden ama yeniden daha şiddetli başka bir bedende yada ruhta bulabilirmisin? bir yarıştırma haliyle değil, benim aşkım senin aşkın gibi değil.. ilk aşkın gibi değil ama artık aşk'ı bilerek ilk seferindeki gibi toy bir çocuk gibi değil.. aklın başında bilerek, bilinçli bir aşka başlayabilrmisin? benim bahsettiğim böyle birşey... hasret çekmenin ne kadar büyük bir acı vereceğini bilseydi insanlar bir başkasıyla yakınlaşmayı göze alabilirlermiydi? şimdi biliyorsun sen..bir başka yabancıya aynı şiddetle yakınlaşmayı göze alabilirmisin? buda aşk'ın başka bir hali.. diğer halleri gibi...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.