Zıplanacak içerik

LostsouL

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

LostsouL tarafından postalanan herşey

  1. yaşadık ve tükettik oysa daha dün baslamıs gibiydik bunca söz bunca yazı ve bunca ses kiminin hakkı verildi harcanırken kiminin üzerinde bile durmadık geçti diyorsun ya simdi onada eyvallah cok sevdik belki de cok canımız yandı sakladık agır kanamalı yaralarımızı anlatamadık bir sure sonra vazgectik yazmaya calısmaktan susuyorduk sürekli digerimiz konussun isterken bir sorumlu arıyorduk belkide gidecek bir baska düş önce sesimzi kaybettik susuyorduk durmadan cunku söylenen her kelime daha derine batıyordu nasıl ki sakındıkca üstüne geliyordu korktukca aklımızdakinden basımıza geliyordu yoruldum artık diyorsun ya onada eyvallah... son bir hevesle dokunuyorduk birbirimize zorlama bir sevdaya yüklüyorduk ertelediklerimizi bir süre sonra tatminden ötesi gelmiyordu elimizden tenimizdeki yangınları sondurme telasları ayrılırken sarılıp öpüşme anları cafe köselerindeki susma zamanları telefonun diger ucundan hesaplasmalar izliyordu sonra yetmiyordu cunku bin kilometrelik bir mesafeden birbirine tutunmaya calısan iki sevgiliydik biz artık sevmiyorum diyorsun ya onada eyvallah
  2. sen beni hic sevmedinki.. alkol kokan dudaklarımı öpmeyi sevdin kendimi kaybetmişken yazdıklarımı ayılır ayılmaz sana sarılıp öpmemi sevdin bazı sabahlar sırtım dönüp uyumamı hatta yolda yururken elinden tutmamı sevdin bir turlu ayak uyduramasamda yanında durmamı sen beni hic sevmedinki devrik cumlelerimi sevdin durup durup sacmalamalarımı bir magazada alısveris yaparken kararsıs kalmamı sevdin hersey sana yakısıyordu seni uzerinde iyi duruyordu işte sen bunu soylememi sevdin cogu zaman susmalarımı... sen beni hic sevmedinki geceni bir yarısında telefonunun calmasını sevdin canın sıkıldıgında mesajlar okumayı unutmak istediginde unutucak biri olmasını sevdin terketmek istediginde terkedecek birini aklına geldigimde arayıp sormayı sevdin beni sevmedinki geceleri masallar dinlemeyi sevdin uyuya kalmak uzereyken konusacak birini sana dokunacak birini sevdin sımsıkı sarılıp seni avutacak okumayı sevdin sen senin icin yazılanları özgürlügü sevdin sen bir sabah uyanınca terkedebilmeyi ve artık bitti demeyi sevdin sevgiline gunaydın demek yerine...
  3. yeni kelimeler bulmam gerek artık... yeni tamamlamalar yeni benzetmeler yada benzetememeler komik duruma dusmeler.. yada vapurun yan tarafından sarkmak yuzune carpması tuzlu suların yeni bir kabus lazım yeni bir vazgecmişlik ustune koymak yada alttan bir tas cekmek yıkılması tüm aklımdakilerin sonra durup bakıp bu enkaza sonra dönüp arkamı gitmek bırak dagınık kalsın der gibi elinin tersiyle itmek hadi simdi unut bunları üzüntü ve muz kabugu tadında bir hayatım oldu her sabah bir bardak soguk sütle giderdim susuzlugumu kanımdaki alkol oranları dustukce ve ruhumdaki acı azaldıkca yazma yetenegimi kaybettim simdi seviyorum desem bile nesir tadında kafiyeleri sevmezdim ama artık onları bile özluyorum yoruldum durup durup cami duvarına gitmekten aksam olsada eve gitsem diyorum elimde telefonum hoparlore yakın tutuyorum bir arama gelirse calmadan once duyayım diye sonra duruyorum bakıyor camdan asagı ucmak ve ucmamak arasında sıkısmısım geri donup yatagıma giriyorum alkol oranları dustukce piyasalardaki etkisini merak ediyorum bir forum sitesine giriyorum kısır tartısmaları okumaya calısırken bir kac saat sonra aslında okumadıgmı farkediyorum sonra aksam oluyorum damardan bir arabesk parca acıp iciyorum ve oranları orantılıyorum kanımdaki seviyeleri dogal haline getiriyorum bir cevirmeye yakalansamda üfletse biri su alete diyorum nasıl olsa yok ehliyet falan yan koltuktaki yolcuyum ben zaten eger sakıncası varsa arka koltugada gecerim nasıl olsa kullanmayıda bilmiyorum bu aleti o zaman neye ufleyeyim diye soruyorum kendime uzanıp koltugun altından bir sise daha efes acıyorum hani su kaza sonrası cekilen fotograflarda göze batan cinsten siselerden kan revan icinde bir carpısmaya bol köpüklü biralar karısmıs.. anında teshis konulmus ve infaz verilmiş alkollu surucu asırı hız yaparken kaybetmiş kontrolunu o surucu alkol almadan once kaybetmişti aslında bir cok kontrolu aslında o surucu yan koltukta oturuyordu kazaya sebebiyet veren kimdi peki? ben arka koltukta sızmısım uyandıgımda bira kokuyordu asfalt sonra aksam olmustu ben ayıldıgım yerden devam ediyorum yazmaya....
  4. bir bebek kadar safım simdi aşkınla sadeleştirirken ruhumun sivriliklerini hayat herseye ragmen devam ediyor gibiydi akıp gidiyor zaman örselenmiş umutlarımda olsa nasılda sakinim simdi bir fırtına sonrasında varlıgının iyileştirici etkileri bakıslarımdaki karamsarlıgı dagıtıp aydınlık bir sabahta demli bir bardak cay icmek gibi guzel bir kahvaltıyla birlikte sonra cıkıp sahilde yurumek artık sigara icilmeyen bir vapurla karşıya gecmek sonra aynı vapurla geri gelmek öpmek güzel dudaklarını en ummadıgın anda tutarken ellerinden nasılda iyi geliyordun bana yeniden baslıyor gibiyim bıraktıgım yerden de geriye dönüp bir bebek kadar safım şimdi sanki az once dogurmus annem beni
  5. baskalarını acılarıyla ugrasırken ben belkide kendi acımı gormezden gelmek icin vakit harcarken içimdeki yaralar buyumus nefes almak daha zor simdi vermek ondan da zor bir hayali ulkenin yoneticisi gibiyim aklım fikrim alıp basımı gitmekte zincirlerim bedenime sarılmıs ozgur kalmak icin ödeyecegim bedeller benden ötede ne gencim eskisi gibi cahil cesaretim var nede yüregim elimde umursamaz bir tavrım aklımın icinde dönüp duran dusuncelerden sıkıldım beni al içinde tut unutma sakın unuttugun yerde akşam olur hava kararınca gidecek bir yerim yok beni al yakınında sakla gunahlarım bini aştı hala isyankarlıgım yüzsüzlüğüm ogrenemeyen arsız bir cocugum ben cetveli kırsan ellerimde akıllanmam beni al ruyalarında sakla alkolik bir adamın sevdasıyla sevdim seni ayılsam unutucam diye yedi yirmi dort iciyorum azalıyor alacagım nefeslerin sayısı senden sonra aldıgım her nefes cigerlerimi yakıyor... içki şişelerinin carpma seslerinden fon müzigi yapıyorum hala iyi kafiyler buluyorum diye adam sanılıyorum sen gittikten sonra ben eski ezberleri yeni diye sahneye koyuyorum içimdeki keşkelerin bir bedeli yok hala borcluyum bu hayata kısada olsa icinde sen oldugun anların toplamı icin hala yazdıgım her satır benden cok senin...
  6. paylastıramadım icimdekini kimseye hep birazını eksik pay ettim yada fazlasını verdim yanlısı seçip aklımdan gecirdiklerim tutmadı belkide hep tutmayacakları hayal ettim sahte isimlerle yalan adreslerden mektuplar yazdım içimdeki en saf cocugun hisleriyle kendimi oynadım en iyi repliklerim reklam afişlerinden aşırma slogan cumleler buldum ve unuttum cogunu hangisine soyledigimi ne cok kadınım oldu ve ne dahada buyudu yalnızlıgım ne kadar cok paylastırdım kendimi en sonunda kendi boslugumda kayboldum
  7. 32. halkayı ekliyorken zayıf gövdeme ne kadar yorgun ne kadar bıkmış bezmiş olsamda daha sıcak gülümseyebilmeyi ogrendim usta bir ressamın elinden cıkmıs gibi yuzumdeki mimikler yıllara meydan okurken içimde birikenleri kagıttan gemilere yukleyip kaldırım taslarının yanından akan yagmur sularına bırakıyorum önce kadınları tahliye etmeliyim biliyorum ama gururlu olamıyacak kadar gucsuzum artık bencilliği de ögrendim bunca zaman sonra kendim için istemeyi ve inkar edebilmeyi gorduklerimi korkup kacmayıda ögrendim köseye sıkıstıgımda ağlar gibi yapıp yalvarmayıda kaybetmemek icin cok konusmanın susmaktan daha cok halta yaradıgnı gordum ne soyledigimi bilmesemde ve yazmayı ogrendim en söyleyemediklerimi ucabilmeyi ogrendim ve bunun icin kanatlara gerek olmadıgını ve konmak icin illaki elverişli pistlere ihtiyac olmadıgnı kaybetmenin şekillerini ogrendim kazandıkca alısmamayı gulmek icin mazeret aramamayı derken kaybettim aglamayı yaşamaktan vazgecerken hayata daha sıkı baglanmayı hicbirseyim yok artık derken bunu söyleyebilmeyi bile kaybedebilecegimi gördüm gucluyum simdi ayaktayım derken dizlerimin çözüldügünü bakarken görmeyi ogrendim gorduklerimi begenmedim içime kapanmayı ögrendim yetmedi kapılarım duvarlar ördüm bir cift söz icin o duvarları maviye boyamayı ogrendim ve sırf istedigim icin yarısında bir şiiri nasıl bıraktıysam hayatıda bırakabilecegimi ögrendim...
  8. mavi olmayan gökyüzü.. belki uzun zamandır tanısmıyoruz ama içtenligin ve yakınlıgın icin tesekkur ederim.. efendi türkler.. kutlaman icin tesekkur ederim.. seni tanımak ve yazılarını okumak benim icin buyuk bir zevkti dostum... ve nyx-fallen angel guzel pasta ve yanındaki kadeh için tesekkur ederim:) katlanılır bulup yazdıklarımı paylastıgnız icin tesekkur ederim dostlar..
  9. gunahkarım bekide bu yuzden haketmiyorum seni.. pusulası bozuk bir gemi gibi kayboldum yoklugunda hangi yöne gitsem kayıbım senden sonra her yaşadıgım yarım...
  10. aralıyorsun kapılarımı sımsıkı kapalıydı oysa uzerinde agır kilitler takılı parmaklarım uyusuyor bu sözler daha ocne kullanılmamısmıydı simdi bu sarjhoslukta neyin nesi sanki ilk defa bir kızcocugunun kolları arasında eriyip kalmısımda titriyorum bedenimdeki her uzuv bana isyankar inkarlarımın toplamı kadar gunahkarım tanrım bunun icin yakacaksan beni eger değer beni yaratırken goze almamısmıydın isyankarlıgımı simdi bir kız cocugunun kolları arasında nasılda ukala bir tavırla boynum dik alıcaksan eger canımı simdi tam sırası öperken guzel dudaklarını tırnaklarının izleri hala sırtımdayken gecmeden bu yaraların kanaması simdi almalısın yada sonsuza dek susmalısın sen gozyummadınmı bu gunaha girmeme aklım fikrim her zerrem bir kadının koynunda aralanan kapılarımın arasından özgur bıraktıgım ruhum uc ucabildigin kadar simdi özgür bir güvercin gibi öptügüm son kadının kolları arasına....
  11. aklım bir suredir cok uzagımda... agzımdan cıkanların bir karsılıgı yok turkcede belkide bu yuzden uzadıkca uzuyor cumlelerim anlatamadıkca ben sen karısıp susuyorsun... delilik kanımda var benim aklına girip damarlarında dolasan benim üzerinde imkansız ameliyatlar tahayyul ederken tedavinin ortasında ansızın ilaclarını değiştiren önce ellerinden tutup seni kaldırırken ansızın cekilip yanından sendelenmelerini izleyen düşmenden ölesiye korkarken ben sen sakinliğime karısıp susuyorsun... haklılıgımın adım edilmiş yanlarına merhametle bakarken yeldegirmenlerine saldıran ve vazgecemeyen bu didişmeden içimdeki kifayetsiz kelimerden zırh yaptım ruhuma karsısına dikilip meydan okudugum en guzel degirmendin sen beni içine alıp öğütüp kendine karıstırmayı hesaplarken zırhımı daha da parlatıp sözlerimle gözlerini kamastırıyordum sen duvar dibine sinmiş kara bir kedinin anatomisine gizlenirken benim şaşalı günlerim geciyordu son bir yenilgi icin boynumu eğerken onunde kendi şaşkınlığına karısıp susuyorsun...
  12. iyi olacagım gececek butun bunlar zamanın akıp gecmesi gibi derin izleri kalıcak ruhumda basarılı estetik operasyonlar gecirecegim belki. yuzume gulumseyen bir surat resmi amerikan filmlerinde en guzel aglayan kadınlar aslında gulumsuyordur kameralara..gozlerindeki yasları cıkarırsan... hicbiri gercekten aglamıyor.. ucuz bir yeşilcam filmi gibi hayatım elinde gozyası efekti kalmadıgı icin gercekten oturup zırıl zırıl aglayan bir aktörüm ve repliklerim hala tdkdan onaylı karanlıkta görmeye calısan bir körüm söylemesi gerekenleri unuttugu icin sürekli dogaclama yapma zorunda kalan..
  13. belkide sluk ısıgımdır seni bu golgeler icinde bana yaklastıran... o golgelerin nedenimiyim ben yoksa? aydınlık bir sabah yasıyor olsaydın her dakikanda beni ne kadar farkedebilirdin... bana tutunuyorsun diye minnettarsın ya... hic dusundunmu belkide odana cöken gölgelerin nedeni bizzat benim
  14. Günler gecti.. farkına varmadıgım sürece sorun yok. kendimi kaptırıp yaşamak tutkusuna aksamları sabaha gunleri geceye baglıyorum. avucumda sıkı sıkıya tutmuyorum artık telefonumu... ve ararsında duyamam diye sesini sonuna kadar actıgım zil sesini yine sessize alıp odanın bir kösesine bıraktım. okursun diye yazdıgım sitelerede girmiyorum ne zamandır. yada okursun bir gun diye yazmıyorum sıradan tekrarlarımı saymazsak.. bana aldıgın pantalonu gömleği kıslıkların arasına kaldırdım. üzerinde yeşil beyaz inek resimlerini oldugu fincanıda gecen gun yanlıslıkla elimden kaydırıp düşürdüm... gonderdigin deniz kabukları ve el yazın kullanılmayan bir cekmecenin müdavimi oldular... sana ilk maasımla ne alacagımı sormustun ya... bende ne istersin dedigimde kızmıstın... önemli olan benim begenip birseyler almamdı.. sana aldıgım elbiseyi bir arkadasıma verdim..sevgilisine hediye etsin diye.... aslında adresini hatırlayıp sana gondermeyi planlıyordum... ama demiştim ya bittigini anlayabilecek kadar buyudum ben..tek yapmam gereken artık buna inanmak... artık işlerim yolunda gidiyor ve sanırım iyi kazanıyorum. oysaki nasılda umursamazım ve akısınıa bırakmıstım hayatımı... günler gecti ve ben her sensiz gecen gunde seninle yasadıklarımın üzerinden gectim bir bir.. sonuna geldim simdi. ruhumu arındırıyorum icimdeki bu acıdan. ve daha dikkatli yazıyorum artık. daha az devrik cumle daha az kafiye daha az imla hatası... sana anlatmak icin ezberledigim masalları kız cocuklarına bırakıyorum... tuhaf bir boslukta gibiyim... tarif etmeme yetecek kadar sözüm yok belkide gücüm... gecti artık deyip avutmaya calıstım bir süre baktım gecmiyormus.. tamam deyip dayanmayı ögrendim...haklıydın.. herkes kendi acısını yasıyormus icinde. ötelenmiyor yada ertelenmiyor... görmezden gelsen bile ilk zayıflıgından faydalanıp daha cok canını yakıyor... sana yakın bir yerlerde hayatıma devam etmek gibi ütopik dusuncelerdende kurtuluyorum artık yavas yavas... yasamak istedigim hayatla yasadıgım hayat arasındaki ucurumdan düşüyor gibiyim. ikisinede tutunamıyorum. hala yasadıgım yaptıgım söyledigim her söz dilimin ucunda... geçiyor yavas yavas ne kadar üzgün olsamda..ne kadar canım yansada.. ne kadar isyan etsemde geciyor ve yasıyorum... kanarken içimde butun kabuk tutmus yaralar... benzetmelerden sıkıldım... benzemiyor cunku yoklugun anlattıklarıma... içimdeki bu sıkıntı..nefes alamıyor olmak, karsılıksız cıkması gibi yaptıgın önemli bir iş karsılıgında aldıgın çeklerin... günler gecti ve ben hala hicbirsey olmamıs gibi bekliyorum...sanki en son bir hafta once değilde bir dakika önce konusmusuz gibi... zamanı durdurdum avuclarımı kanatsada sıkı sıkı tutuyorum... ihtiyarlamıyorum artık ve unutmuyorum.. içime kazıyorum adımızın bas harflerini..ölümümden sonra yapılacak otopside bulunacak belkide ölüm nedenim... oysa ben hala yaşama nedenimi arıyorum...
  15. saat 23:13 bilinmeyene yenileri ekleniyor bu delilik bulasıcı olmalı nasılda izlerken engel olamamak hayatını sarsan bu gerceklige elini uzatsan dokunacaksın belki ama bunu dusnurken bile hersey icin gec oldugunu görmek ve tanık olmak en ön sıradan geceni tüm zebanileri beni arıyor sanki almak icin cehnnemlerine.. yarı düş yarı uyanık yankılar içimden geliyor en korktuklarım sıraya girmiş yavas yavas ırzına geciyor ruhumun ve ben kıpırdayamıyorum bile sadece tanıklık ediyorum hangi mahkemede gecerli olucaksa artık bu bu boguk havasız tımarhaneden kacmanın yollarını aramıyorum artık tadını cıkartıyorum sadece bu tecavüzün beynim kulaklarımdan akıyor yorgunum avuclarımın arasında tasımaktan bu sefillliği.. sıgındıgım alkol yıgınakları bile yetmiyor artık ölüm olabilirmi son liman onun bundan daha iyi oldugu nerden belli? benden baska kac bilinmeyeni vardı bu denklemin... ne olurdu sanki bilinmeyenlerin yerine koyacaklarını bana sorsaydın altını cizip kapatmadan once bu hesabın kanamalarını durdurmak icin benide kanatmanmı gerekliydi? madem canımı yaktın beni dizlerimin ustune düşer gordukten sonra gitmenmi gerekliydi? teninin özleminden yanarken üstelik nefes nefese delice sevişmenin eşiginden dönmüşken bilmem kac defa.. daha cok acı cekelim diye tanrının bize verdigğimiydi bu sonra dalga gecer gibi geri aldıgı hadi gel simdi görme bunları yazma ve söyleme hadi gel de simdi inkar et icindeki fırtınaları birsey olmamıs gibi al basını ve git beynim kulaklarımdan akıyor yoruldum ağır yaralı bırakılmaktan her savasta... yoruldum dizlerimin üstüne düşüp düşüp yeniden ayaga kalkmaktan hadi simdi gelde konus karsımda cevaplarını bana bırakma yoklugun bile canımı öyle yakıyor ki...
  16. gülsün isminde bir kız cocugu girdi hayatıma... dört nokta üç şiddetinde sarsıntı gibiydi.. hazırdım sanki buna ve enkaza dönmeden önce cıkarabildim iceriden degerli anılarımı... simdi aynı içeriye geri tasınmak icin daha guclu bir sarsıntı bekliyorum...
  17. bende ne goruyorsun? bende gorebilmek isterdim seni oldugun yerden bakınca bana ne goruyorsun nasıl bir adam var karsında ne zaman oynuyor ne zaman duruyor neresi uzerimde iyi durmamıs neresi işte tam buna gore diyorsun nerde yalan soyluyorum yoksa soyledigim her soz dgrumu buyumeye calısan bir cocukmuyum ordan bakınca yoksa coktan büyümüş ve bunu inkar eden bir yetişkinmi ne hissediyorsun öpünce dudaklarımdan dokunurken saclarıma ve sarılırken sımsıkı basını gogsume yaslarken cekip beyaz bayraklarını teslim olmayamı hazırlanıyorsun yoksa fethemi kendi halinde bir kaleyi gece tek basına girerken o yataga özluyormusun tenimi yoksa inkarmı ediyorsun ezbere aldıgım her kıvrımını gözlerim kapalı bulabilmemi... ordan bakınca ne gorulıyor ukala ve kendini begenmiş bir şairmi? yoksa acemisimi sevda sozlerinin kendi actıgı parantezlerde sıkısıp kalmıs bir turlu acıklayamamıs derdini dipnotlarla aklı fikri bir karamsarlık edasında sen ne zaman bakıp gülümsesen gozlerini icine bunu hayra yoramayan ne cok canı yanmıs kücük mutlulukları kabullenemeyen asi ve dikkafalı tüm kaybetmişligine ragmen ucuz eşya dukkanı sahibi gibi ne alırsan bi lira apla diyen promotör parcası gece olup alkole gömen icindekileri yumuşasın diye değil bir gun yeniden hatırlamak durumunda kalırsa bozulmasın diye biraz rutubetli ortamda saklanmıs ama dayanıklı gunes ısıgından uzakta tutulmus bembeyaz tenli... ne buluyorsunki bende billur bir avizenin kırılma sesi gibi tahrik edici ve susması hala anlam verilemeyen....
  18. sabahları birlikte gidilip kahvaltı edilen yada öglen saatlerinde önunden gecilirken bes dakika oturup kahve icilen bir cafeydi aylar sonra karsılastıgımız mekan... benim yanmda baska bir kadın senin yanında baska bir adam... kadında adamda memnundu hayatından..biz ise gozgoze geldigmiz anda buz gibi kesilmiştik bu bazılarının memnun oldugu durumdan... tam karsımızdaki masaya siz oturdunuz...biz kelimesini paydasında ise bir yabancı kadın vardı artık... ve sen sessizce bir 'siz'e tasınmıstın... biz çay söylemiştik cam bardakta, benimki her zamanki gibi demli yanımdaki kadınınki açık ve 3 şekerli.. siz beyaz fincanlarda muhtemelen kahve iciyordunuz...senin ki sütlü ve sekersiz.. adamınkini bilmiyorum... kadın ve adam sırt sırta duruyorlardı.. ben sen ise karsılıklı gelmiştik.. kimi zaman gözgöze gelip susuyorduk karsımızdakilere.. bazen gözgöze gelmemek icin sen adama ben kadına saklanıyordum... ama ikimizde merakla süzüyorduk olan biteni.. gozgoze geldigimiz ilk anda selamlasmamıstık bile.. iki yabancı gibiydik birbirimize... sen durmadan saatine bakıp duruyorduk kalkmak istedikce karsındaki adam tutuyor gibiydi seni.. rahatsız oldugunu hissetmiştim.. karsımdaki kadının gözlerini icine bakarak daha eglenceli bir yere gidelim dedim fısıldayarak... kadın cantasını aldı.. ben ayaga kalkıp kadının sandalyesini hafifce cekip kalkmasına yardım ettim.. ayaga kalkarken ve kalktıgım anda, kadının sandalyeseini cekerken ve kadının elinden tutarken beni izledigni biliyordum...dar koridora dogru ilerlerken elimde olmadan, hayır bizzat isteyerek duraksadım kadının elini braktım ve hafifce geriye dönüp sana baktım... adam masanın uzerindeki elini tutmus sana birseyler anltıyordu...sen benim az once oturdugum boş sandalyeye dogru bakıyordun...belki gozlerini ordan alıp bana bakarsın diye bir kac saniye bekledim.. yanımdaki kadın sesi birseymi unuttugumu sordu... -hayır hayatım...diyebildim yutkunurken... oysaki ben bile inanmamıstım bu cevaba... birseyleri unutulı aylar olmustu ve belkide ancak o gun o saatte o mekanda anımsıyor gibiydim.. kadın belime sarıldı basını gogsume yasalayıp.. hadi çıkalım burdan dedi... -çıkalım sevgilim...dedim... ve son bir kez gözgöze gelemeden ayrılmıstık ordan... benim yanımda yabancı bir kadın senin yanında yabancı bir adam... biz kelimsesini kapsama alanı icinde sen yoktun artık... ve siz yolda yururken yanından gecilen ve farkedilmeyen cografya gibiydiniz....
  19. kesmiyor bu yalnızlık beni daha afili cumleler kurmam lazım.. nasılda oynarken her kelimede alkış sesleri duyardım karanlıkların icinden gelen bir kız cocugunu kandırmak kadar eglenceliydi bu oyun ve bir o kadar azap verici artık melek değilim bütün arzularım insansı... korkularım sıradışı ve yalnızlıgım tanrının pratik yapması gibi melekten bozma bir insanda oynadıgı akıl oyunları...
  20. seni beklemek yatırıp gozlerimi ekranın griligine gecmişte yazılanlar goz gezdirmek alınganlıkları yanlıs anlasılmaları okurken tebessumler ha geldin ha geliceksin derken oyunlar oynamak kendime sana tanıdıgım süre dolmak uzere br sarkı secmek listeden rastgele rastgele secilmiş sarkıya eşlik etmek ha geldin ha geliceksin diye biraz daha uzatmak hatta basa almak parcayı belkide sadece orda durmus bana bakıyorsundur bakıp gulumsuyor bense icimdeki kıpırtıları dinliyorum calıların arasından gelen seslere dikkat kesilmiş bir ceylan gibi gelirsin dimi ben dikkatimi kaybetmeden? ben yazdım, ben oynuyorum mu bunu? yoksa repliklerim asırılmısmı ucuncu sınıf bir edebiyat piyesinden kafiyem ölcüm yok bu kuraldısılıktan sıkıldım ama daha sıkıcı değilmi zaten ölçülü yasamak bu hayatı hadi simdi gel... öpülünce kurbaganın yüzü bozulmadı büyüsü anlatan sasırdı dinleyenin kafasının icinde bir merak yoksa bir prenses deilmiydi öpen? yada öpülen prens deilmiydi bir zamanlar? yanlış olanı neydi? neresinden dönülmüştü bu sevdanın u dönüşü yasak denilen kavşak hangisiydi kamralar kaydetmişmiydi bu kural tanımazlıgı bir gun karsına cıkarmıydı hataların? tiksindi prenses bir kurbagayı öpmüş olmaktan kurbaga ise bu tiksintinin farkına varamyacak kadar kurbagaydı işte bıraktı kendini bataklıgın sularına...
  21. Abdullatif Şener'de sanırım ergenekoncu... Turhan Çömezde ergenekoncuymus bakın gordunuzmu hemde yıllarca akpye hizmet ederken nasıl oyun oynamıs... Baska kimler ergenekoncu diye dusunurdum ilk gözaltılar basladıgında.. Zamanla farkettimki akpnin yada tayyib beyin işine gelmeyen herkes ergenekoncu oluverdi... Çete çete değil sanki Atatürk'çü olan ulkesine hizmet etmek isteyen, iktidarın yanlıslarını eleştiren, yalakalık yapmayan, akpnin yoluna cıkanların kurdugu sivil toplum kurulusu gibi bir yerdi bu.. Hatta Atatürk'çü düşünce dernegi baskanıda ergenekoncu diye ttuklanınca bu dusuncem bir espri olmaktan öteye gitmeye basladı sanırım... İlhan selcuktan sonra cumhuriyet gazetesinin ankara temsilciside gozaltına alınınca, içimden gidip bir cumhuriyet gazetesi almak, Cumhuriyet yazısı acıkca gorunur sekilde kolumun altında tasımak gecmedi değil. Bir gazetenin yoneticileri neden kalkıp cete kursun yada ceteye uye olsun ustelik darbe yapmak icin.. Akp bu darbe lafından neden bu kadar korkuyor anlamıs değilim... Ancak bir hırsız, polisi gordugunde durup dururken kacmaya baslar... İnsan psikolojisi boyle sanırım... Yine bu mantıkla hareket edecek olursak gozaltına alınan bu ergenekoncular neden kacmıyorlar? Hepsi toplumda saygın bir yer edinmiş, hepsinin yeri yurdu belli... hepsinin butun mal varlıkları bu ulke uzerinde neden bu varlıkları yurtdısına kacırmıyorlar? Dertleri ne bunların? Mal varlıkları derken ergenekon cetesinin sözde kasası oldugu soylenen ve bir yıldır hapiste tutulanlardan biri kanser hastası oldugu ve tedavi edilmedigi icin serbest bırakıldıktan iki gun sonra hayatını kaybetti... Aksi ispat edilene kadar herkes sucsuzdur değilmi? Yoksa bu sadece filmlerdemi oluyor... Sahi bu adamın cenazesini istanbula getrmek icin belediye araba vermiş.. Nasıl bir kasaymıs ki bu cenazesini bile devlet tasımak zorunda kalıyor... Nerde peki bu kasadaki paralar? Kasa olmakla suclanan sahıs oldugune gore yıllardır hazırlanamayan bu iddianame sanırım değiştirilmesi gerekecek.. Sahi nasıl bir iddianamedir ki bu nerdeyse bir bucuk yıldır hazırlanamadı.. peki bu gozaltına alınanlar, ttuklananlar aylardır hapiste olanlar neden ordalar? Sayın basbakan iddianame bir kac gun icinde hazır olacak dedi.. Öyle dedi değilmi benmi yanlıs okudum duydum? Basbakan bunu nerden biliyor? tercuman gazetesi genel yayın yönetmeni gozatına alınırken, kelepce takan polislerden biri dalga gecerek herkesin icinde şöyle demiş: -Bundan sonrada iktidar aleyhinde yaazılar yazarsın sen..!!!!!! Zaman zaman Mustafa balbayın Art kanalındaki programlarını izlerim.. Bir kac ay once sıra bana ne zaman gelecek diye sormustu ekrandan... Ve ne yazıkki susmamıstı... Dogru bildigni gordugunu soylemeye devam etti.. Bundan sonra da söylemeye devam edermi? Birde ne zaan bir ergenekon gozaltısı olsa nerdeyse butun gazetelerde mansetlerden veriliyor sayfa sayfa yazılıyor.. Ama gozaltına alınanlar serbest bırakılınca ucuncu sayfadan kucuk puntolarla haber yapılıyor.. Bu kimsenin dikkatini cekmedimi? Bu ergenekon gozlatıları basladıgnda aklıma bir kac sene önce Van Rektörünün yasadıkları geldi.. Cogu insanımız icin van rektörü ve yardımcısı yolsuzluga bulasmıs biri olarak gorulur.. Cunku gunlerce boyle haberler yapıldı... Tuhaf suclamalarla aylarca hapiste tutuldular. Sonra mahkemeye cıktılar ve sucsuz oldukları anlasıldı. BU beraat kararını kim biliyor? Hapsteyken rektör yardımcısı intihar etti... Sucsuz yere bir insana iftira atıyorsunuz aylarca hapiste tutuyorsunuz ve intihar etmesine neden oluyorsunuz... Bunun hesabını kim verecek? Bu ergenekon sorusturması kapsamında kac insanın canı yandı... Bunların hesabını kim verecek? Merak ediyorum bizi, yani benim gibi iktidar aleyhinde yazan, dogru bildigni gordugunu insanlarla paylasıp iktidarın hsuna gitmeyen sorular soran bizi ne zaman toplamaya baslıyacaklar...? 70 yasındaki adam kcuk bir kız cocuguna tecavuz edince, mumkun oldugunca hosgoruyle yaklasan hatta kız cocugunu suclayan bu zihniyet, bu sapığa gosterdigi hosgorunun yuzde birni binde birini sucsuz yere hapse atılıp saglıgını hatta hayatını kaybedenler icin gosterecekmi? Güzel halkım hala damat medyasının verdigi haberlerle kendini uyusturup, bu düzenin farkına varmayacak mı? Durmak Yok Yola Devam...!!!!!
  22. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    Özellikle konya ve cevresinde, bunun yanı sıra sayın basbakanın özel bir önem gostermeye basladıgı gap projesi kapsamında aktif sulamayla verimli hale getirilecek toprakların simdden ön satış anlasmalarıyla satıldıgı söyleniyor... iktidara geldiginden beri özelilkle tarım konusunda tek bir atılım yapmayan, bunun yanı sıra ciftcinin sırtındaki vergi yuklerini surekli arttırıp zor durumda bırakıp sonra af cıkarmayı buyuk bir işmiş gibi gosteren hukumetin asıl amacı yavas yavas ortaya cıkıyor... devletin sahip oldugu endustri ve hizmet kurumları birer birer elden cıkartıldı. Bir ulkenin ayakta durmasının temel dayanaklarından biri yeraltı ve yer ustu zenginlkleridir. Zaten sahip oldugumuz madenlerin işletmeciligi yıllardır yabancı sirketlerin kontrolunde... son altı yıldır yurutulen daha dogrusu olmayan politikalarla ciftci elindeki toprakları satmaya baslamıstır. Dünya uzerindeki en verimli topraklara sahip olmamıza ragmen son altı yıldır ithal ettigmiz tahıl miktarı on katına cıkmıstır ve artmaktadır... ihracat yapan bir tarım ulkesiyken artık kendine bile yetemez duruma gelmiş ve halkı ac kalmasın diye dısardan ithal eden bir ulke konumuna getirildik.. Bugun sahip oldugumuz en verimli topraklarımız yabancılara satılmaya baslanıyor.kendi ulkelerinde tarım yapamayan, uretim yapcak topraga sahip olmayan ulkeler bizim topraklarımızda üretim yapacak ve yine bize satacaklar... Bu hukumetin hic bir adımı dusunmeden atmıyor... İşin kotusu bu ulkenin gelecegini kurtarmak soyle dursun, ulkeyi refaha kavusturacak hicbir iş yapmıyor... Satacak ne kaldı diye dusunuyordum... orman vasfını yitirmiş( bir orman nasıl orman vasfın yitiririr bir tane mantıklı acıklama yapabilirmisiniz?) arazilerin yanı sıra tarım arazilerini de satacakmısız artık... Sonra neyi satacagız? Hic dusundunuzmu elimizde avucumuzda ne varsa sattık... Akaryakıttan alınan vergi dunyadaki tum ulkelerden daha fazla... Dunyanın en pahalı iletişim hizmetini alıyoruz, en pahalı elektrigi dogal gazı bizde... bu kadar para toplanıyor bu halktan, devletin elindeki en buyuk en karlı işletmelerin hepsi satıldı... Peki bu para nereye gitti? Bir allahın kulu cıkıp neden sormuyor bunu? Son altı yılda bu devletin özellestirmelerden ve toplanan vergilerden elde ettigi gelir, bu ulkenin ic dıs borcunun iki katını ödemeye yeterdi... peki ne oldu bu para? Durmak Yok Yola Devam...!!!!!
  23. yavasca ceiliyor fiişi makinanın.. ekrandaki hareket düz bir cizgiye donuyor kapanıyor gozleri yorgun bir gencligin ve yeni bir çağ acılmıyor bu kapanısla üstü kalıyor tanrıya yasanılanların yasanmayanlar bir cekmecede kilitli saklanacak öptügüm her kadın aklımda öpüldügüm dudaklar baska dudaklara hazırlanıyor temizleniyor palyanconun yuzundeki makyajı cantasına doldurup malzemelerini otobus duragına cıkıyor saat icin gec son otobus icin erken ne bir baskası var yanında nede midye dolam satan satıcılar aklında yinelenip duran replikleri yarınki gosteriden önce ezberlemesi gereken ve yarın uyanmasını gerektiren bu alıskanlıkların tümü cok zeki olmakla ilgisi yok bunun bir aptal bile yaşabilir bu hayatı... aşkla bir ilgisi yok bunun sevgilisinin adı özlem olan her adam hasret cekebilir... avuclarım terliyor saatin ogleden sonra dort ve bir sarhos gibiyim simdi aklım fikrim yerinde durmuyor yine son rakkamdan kacıyor bu ikramiye baska bir cekiliş gunune sarkıyor umutlarım durup durup yazıldıgım senmisin varlıgına minnettarlık sözcukleri dilimin ucunda inkar edersem namerdim ne cok sevdim seni unutursam gozlerim acık giderim bir hayat cıkardım küllerimden.. tenimde gezinen ruzgar susmam gerek biliyorum bittigini anlayabilecek kadar buyudum ben şimdi buna inanmalıyım... sesim karısıyor sıradan bir aksam ustune daha bir icten sarılıyorum turkume sesim catallanmış alkolden bana acımana öyle ihtiyacım varki... alıp basımı koynuna bedenimden ayırmana....
  24. aksamın bu saatinde kokunu bana tasıyan nedir? özlemek böyle birseymi hayaller gormeye baslamak.. yalnızlıgıma aşina duvarlar arasında oturup duruyorken odamın içine dolan ten kokusu.. vaatedilen cennet mukafatları gibi... fani dunyada içime cekiyorum kokunu... kaybetmemek icin baska nefes almıyorum
  25. sana yazmamı bekliyorsun biliyorum.. gidip gelip sayfamı okurken satırlarımın arasındaki şifreleri cözme gayretini takdirle karsılıyorum.. benim tarafımdan özlendigini bilmek düşünüldüğünü ve sana tutuldugumu okumak ihtirasımı, şehvetimi icimde tutamayıp kontrolumu kaybedip sana tutulmamı.. nasıl da ürkeksin çalıların arasındaki seslerden ürkmüş dikkat kesilmiş karanlıga kim seni hor kullandı bu kadar öpsem diyorum guzel dudaklarından gözlerini kapıyorsun nasılda kacmak isterken tenin ruhunun başkaldırısı bu kacma istegine kollarımın arasındasın ve titriyorsun nasılda yanıyorken benim icin dudaklarını ısırıp susuyorsun.. hangi inkar ört bas edebilir bu gercekliği.. ben sevdanı kagıda dökerken sen bana uyuyorsun...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.