Zıplanacak içerik

LostsouL

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

LostsouL tarafından postalanan herşey

  1. Sayın babacan abisi sayın erdogan hazretleri gibi ab'li buyuklerini gorunce hemen aglayıp yalvarmaya baslamıs...: -Biz Türkiye'de dinimizi özgurce yasayamıyoruz diye... Sayın babacan bir gun camiye gitmek istedide birileri ona engelmi oldu merak ediyorum.. yada sayın babacanın eşi basını örttü kara carsafa girdide birileri bu ortuyemi saldırdı? Bu ulkede müslümanlar inanclarını geregini yapamıyormus.. Bizi avrupalı abilerine sikayet ediyor.. Neden sayın babacan bu kadr rahatsızsa bu rahatsızlıgını ulkemizde dile getirmiyor? Buraya gelince sesini cıkarmıyor ama.. Sayın basbakan erdogan hazretleride ispanyada velevki diyerek turban takılmadıgı icin kızlarının madur oldugundan dert yanmıstı.. oda salya ******* gibi sikayetci olmustu Türkiye'den... Sahi bugun Türkiye'yi kim yönetiyor? Simdi birileri cıkıp ergenekoncular yonetiyor diyecektir.. Sahi ergenekonda son durum ne? Bizim sitemize gelip burda akp karsıtı yazılar yazan arkadaslarıda takip ediyorlarmıdır acaba? Mesela ben acaip ergenekoncu tipindeyim.. fikir babası olamasamda fikir cocugu olabilrim benide alırlar yakında... bu arada müminlerin kutsal gazetesi El vakit bazı telefon gorusmelerini mansetten vermeye basladı.. merak ediyorum benim sevgilimle yaptıgım ortalama iki saat suren gorusmeleride mansetten verirlermi diye? Nede olsa ergenekon fikir cocuguyuz ya... bu ulkede istedigi herkesin telefonunu dinleyen müminlerin kutsal gazetesi El vakit boyle her istedgini dinleyeip manset atabiliyorsa gecenlerde bir kız cocuguna tecavuz etmekle suclanan kendi yazarının telefon gorusmelerini de yayınlasın... Ama cok sevgili akepe medyası ve akepe yandası arkadasları genelde boyle konuları pek gundeme getirmeyi sevmezler.. hoca fıkrası vardır ya... hoca bindigi dalı keser ve düşer... bu arkadaslar yada bu medya o dalı kesermi hic? remzi gür chpli vekile rüşvet teklif etmek sucunda 10 ay hapis cezası aldı..!!!! bunun haber degeri yok sanırım tek bir medya kurumu bunu haber yapmadı... remzi gür kimdir? sayın basbakan erdogan hazretlerinin en yakın işadamı arkadaslarından biri.. peki ne teklif etmiş chpli vekile? sayın erdogan hazretlerini kardesi cumhurbaskanı olarak atanması secimlerinde chpli vekiln oy vermesi icin maddi ve manevi herseyi yerine getirecegini soylemiş.... bundan sayın erdogan hazretlerinin haberi olmamıs veye yokmus olabilirmi? yoktur tabi sayın erdogan hazretleri boyle birsey olsa hemen karsı cıkardı dimi.. remzi gürde sayın erdogana baglılıgını kanıtlamak icin bu yola basvurmus olmalı.... onlar arasında boyle işler normal oldugu icin müminlerin gazetesi El vakitte bunu haber yapma geregi hissetmemiş olmalı... sayın erdogan hazretleri son bir aydır surekli gap'tan bahsediyor... 2003 yılından beri gap'la ilgili tek bir adım atmayan görmezden gelen yokmus gibi davranan sayın erdogan hazretleri neden son bir aydır bu gapa sarıldı kimse merak etmiyormu? neden edesiniz ki... gap sayesinde 3,8 milyon işsize iş olanagı saglanıcak dedi sayın erdogan hazretleri.. Gecenlerde Türkiye İstatistik kurumu bu ulkede 2,5 milyon işsiz var derken ve sayın erdogan hazretleri bu rakkamla gurur duyarken nasıl oluyorda 3,8 milyon işsize iş alanı acacak bir projeden bahsediyor? neyse siz bunuda pek takmayın kafanıza nasıl olsa her kadın 3 cocuk yapıcak gap bitene kadar işsiz sayısı artacak 3,8 milyona ulasınca işleri hazır hemen calıstırırız.. etinden sutunden ve vergisinden faydalanırız... bence gap bitince muhtemelen onuda kürt işadamlarına satıcaklar ya orasıda ayrı bir konu hele bi devletin kaynaklarıyla bitirsinler sonra telekom gibi yok pahasına satarız kurtuluruz.... Sahi satacak ne kaldı? orman arazileriyle ilgili yasada gecmek uzere... ormanlarıda satıyoruz hayırlı olsun.. sonra kopruleri ve otoyolları satıcaz... peki su anda en karlı işletmeler olan otoyol ve kopruleri satmak yerine bu kazanılan parayla borcları ödeme yoluna gitsek nasıl olurud? hadi canım ne gerek var.. iki yıllık karı karsılıgında bunları satalım.. yabancı sermaye gelsin... sonra neyi satacagız merak ediyorum... 2007 yılında akpnin cıkardıgı yasaya gore butun sabit telefon hatları, gsm hatları telekom tarafından 3 aylık periyodlarla dinlenip arsivleniyormus... istisnasız herkesin telefonu bu kapsamda... Sadece vekillerin dinlenmiyormus.. peki bu vekilleri dısardan biri arandaıgı zaman dısardan arayan kişinin telefonu dinlenmiyor mu? peki boylesine stratejik bir konuda önemli olan bir işletmeyi biz neden yabancılara sattık? akp kapatma davasındaki bassavcı esas hakkındaki görüşünü rapor haline geitrdi ve cok bariz bir noktaya değindi bu raporda...: -akp cogunluk destegine baglı diktatorluk yolunda ilerlemektedir. geldigmiz bu noktada cihat icin hazırlıklar yapıp yakın gelecekte bu konuda adımlar atacaktır...!!!! belgeleriyle bu iddiasını sayfalarca anlattı. Bu rapordan sonra butun akpliler sustu... acaba neden? sanırım bu knuda ab'li ve abd'li buyuklerimiz devreye girecektir hemen.. sayın akpli kardeslerimizden rica ediyorum. abdullah gul cumhurbaskanımız hazretlerinin refah partsindeyken mecliste yaptıgı ab karsıtı konusmayı buraya yazsınlar.. Onlar cok iyi bilirler o zaman ne deidklerini bugun ne soylediklerini.. ab ye girmeyi sozde hedef gibi gosterip her fırsatta kalkan gibi kullanan, her fırsatta ulkesini ezik caresiz ve asagılık bir yermiş gibi bu onların değimiyle gavurlar kulubune sikayet eden bugunku buyuk devlet adamlarımızı cıksınlar ve savunsular simdi burda... igrenmekten öteye utanmaktan öteye yazacak söz bulamıyorum burda... keske bunlar kadar rahat ve genis bir insan olabilseydimde aklımdan gecenleri buraya rahatca yazabilseydim... ama bunlar ondan da anlamaz.... siz akp tramvayında sayın erdogan hazretlerinin ninnisiyle uyumaya devam edin.. sayın babacan haklı.. bu ulkede din özgurlugu yok.. onun bahsettigi din özgurlu tarikatların cemaatlerin her istedigni yapması, insanların dini duyglarını suistimal ederk onları kullanması ve sömurmesidir.. bu ulke buna izin vermez bundan dolayı sayın babacan cok rahatsız olmustur tıpkı diger buyuk abileri gibi... bu ulkeyi şeyler dervişler ulkesi yapamadıkları icin oldukca üzgün.. ustelik idaresini elde tuttukları halde yapamıyorlar işte bu cok dokunuyor onlara.. bu yuzden gidip onların deyimiyle gavurlara el acıp aman diliyorlar.... almanyada yasayan arkadaslarımız ordaki tarikat ve cemaatlerin nası calıstıngı neler yaptıgını acıkca yazsın ve bugun akpnin bu ulkedeki planlarını, almanydaki ortama benzemesi icin neler yapmak istedikilerini soylesin.. almanyada camiler bile bölünmüştür tarikatlar arasında... filanca tarikatın camiine giden diger tarikatın camiine gidemez... işte akpnin en buyuk hayali budur.. insanların dini duygularını kullanıp onları sömurmek ve yıllardır baskalarının etnik yollarla fikir catısmalaıryla bölemedikleri bu ulkeyi dini kullanarak bölmektir... siz hala kafanızı gömdugunuz o cukurda uyumaya devam edin... bugun dinimizi yasayamıyoruz diye aglıyorsunuz yarın filancanın camiine sokulmadıgnız zaman kime aglayacaksınız? Durmak Yok Yola devam...!!!!!!!
  2. uzun cumleler kurmak ve durmadan yazmak istiyorum.. ama ne kadar yazarsam yazayım sıgmıyor aklım satırlarıma... sonra her bir satırın uzerini cizip inkar etmek istiyorum yasadıklarımı... yasamadıklarımı hayal edip onları yazıyorum... ve artık her gecen gun kısalıyor cümlelerim... geciyor icimdeki bu ateşin sıcaklıgı sonra yerimden dogrulup elimdeki şişenin dibinde kalan birayı kızgın közlerin üzerine dökuyorum beyaz dumanıyla birlikte havaya karısıyor umutlarım sonra oturup klavyemin basına kısa cumleler kuruyorum bir üşümek gelip sarılıyor sırtımdan ensemden asagıya inen bir ürperti sürenin bitttigni hatırlatan kalın bir erkek sesi son cümlelerinizi yazın diyor sonra durup düşünüyorum ne cok yazacaklarım vardı derken üç nokta bırakıyorum son paragrafıma bu sınavda böyle gecti...
  3. LostsouL şurada cevap verdi: Dayı başlık Güncel Konular
    art de yayınlanan Ankara Rüzgarı isimli programda Emin Çölaşan bir akp gercegini daha ortaya cıkardı.: Basta basbakan olmak uzere butun akpliler dinle ilgili sömürü yaparken türbanı ortaya atarken, bu ulkede dinimizi yasayamıyoruz derken bu acıklamaları sürekli yabancı ulkelerde yapıyorlar.... Neden?
  4. Bundan sonra akp hakkında ileri geri konusurken, basbakan hazretlerine karsı laf soylerken dikkat edin.. ertesi gün vakit gazetesine manset olursunuz..!!!!! Durmak Yok Yola Devam....!!!!!
  5. LostsouL şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    şikayet ettikleri ülkenin yönetimi kimin elinde? Kimi şikayet ettiler? Bizim atalarımızın bir sözü vardır. kol kırılır yen içinde kalır... Bizim atalarımızın sözü bu.. bu adamların atası varmı varsa kimlerdir bunlara hicmi nasihat bırakmamıslardır.... nasıl ki bir insanın namusu serefi haysiyeti oluyorsa ukelerinde aynı sekilde namusui şerefi haysiyeti vardır. Birileri bu adamlara karsı ulkemizin namusunu serefini haysiyetini korumayacak mı? Bu kadarmı aç acıkta sersefil kaldınız ki şimdi sizin şerefinizle oynuyorlar, bütün dunyaya ***** ediyorlar, adeta dalga geciyorlar kimse sesini cıkarmıyor tek bir tepki vermiyor... ama dogru sakın ses cıkarmayın açlıktan ölürsünüz bir gecede batarsınız butun varlıklarınızı kaybedersiniz.. sakın tepki vermeyin verenleride hemen susturun... Zaten tepki verenleri ergenekoncu diye hemen iceri alıyorlar almadıklarınında bütün özel hayatlarını didik didik edip ***** etmek icin her yolu buluyorlar... Durmak Yok Yola Devam....!!!!!
  6. rezilligin daniskası... kapa ceneni ve sus artık konustukca batıyorsun... başınıda al git istenmiyorsun artık cıkarken ısıkları ve kapıyo dısarıdan kapat beklenmiyorsun geriye yalan bunlar hepsi birer düşten ibaret perisinin işi yok ona buna umut dagıtıyor.. sanki hicbiri uyanmayacakmıs gibi... simdi ona mesaj atmamak onu aramamak icin öylesine kıvranıyorumki az daha tutmasam kendimi su telefonu parcalarım duvarda... duvaramı yazık telefonamı? onsuz kaldım diye bana yazık olmaz dimi hicbir zaman.... premature dogan bir gerceklikti yasadıgmız... bir makinaya baglanmıs küvözde yasatılmaya calısılmıs bakmıslar olmamıs cansız bedenimiz belediyeye bagıslanmıs kimbilir hangi semtin çöplügünde metan gazlarına karısmıs br kibrit caksan tutusurum üstüme işesen bile sönmem anla öyle yangınım...
  7. bir dudak mesafesindeyim.. özledigin zaman derin bir nefes al vermeden kollarının arasındayım...
  8. insan neden hala önüne eski sıfatını koydugu sevgilisini delice kıskanır? şimdi ne yapıyor ne dusunuyor? uyuyorsa eger... kimin yatagında.. mutlu mu? uykuya dalarken bir kolunu yanındakinin üzerine atıyormu? uykusunun arasında birseyler mırıldanıp yanındakini önce itip sonra kendine cekiyor mu sımsıkı sarılıp...
  9. sevdim seni bir kere baskasını sevemem deli diyorlar bana desinler değişemem desinler deişemem... sevdim seni bir kere baskasını sevemem deli diyorlar bana desinler deişemem daha yolun basındasın deişirsin diyorlar oysa sana cıkıyor bildigim butun yollar sevgi anlasmak deildir nedensisde sevilir bazen kucuk bir an icin ömür bile verilir sevdim seni bir kere baskasın sevemem deli diyorlar bana desinler deişemem daha yolun basındasın deşirsin diyrlar oysa sana cıkıyor bildigim butun yollarrrrr... sevgi anlasmak deildir nedensizde sevilir bazen kucuk bir an icin ömur bile verilirrrrrrr
  10. sen cok mesguldun düzeltmen gereken rafların vardı tutturulması gerekn hesapların bitirlmesi gereken boya badana tadilatların yetiştirilmesi gereken acılısların kapanısların sen olmazsan aksardı işlerin bense sen olmadanda yasayabilrdim... sen cok mesguldun musterilerin vardı hergun gelen sorular soran ve cevaplar hazırladıgın cevaplaman gereken telefonlar vardı araman gereken dostların kardesin vardı canı sıkıldıgında destek olman gereken cok yorulurdun yoruldugunda dinlenmek icin uyuman gereken bir hayatın vardı sonra erkenden kalkıp işe gitmen gitmeden önce giymek icin secmen gereken elbiselerin cok mesguldun sen ve iyi gorunmen gerekiyordu gulumsemen yasadıgın tum fırtınalara ragmen yol gostermen gerekiyordu işe yeni baslayanlara hırsların vardı ve isteklerin yükselmek icin mevki sahibi olmak icin fedakarlık gerektiren yoruldugun zaman susman ve kullanman gereken aldıgın egitimlerini hakkını verip oynaman... cok mesguldun sen bulundugun yeri kaybetmemek icin kendinden tavizler vermen akıntısına kapılman bu hayatın dolu dolu yasaman karsılıgında uzerindeki safralardan kurtulman gereken... cok mesguldun sen gercek bir hayat karsılıgında hayallerinden vazgecen sonu belirsiz bir gelecekten planlanmıs sonucları onceden hesaplanmıs ayakları yere basan aklı basında bir birliktelikti artık bekldigin ve ben bir numara kücük geliyordum artık beklentilerine cok mesguldun sen ben telefon basında tırnaklarımı yerken nasılda huzur dolu hırs dolu arzu dolu bir hayatın kollarında zevkten inlerken sen ben bir kaybın hasarlarını soruyordum içimdeki komplo teorisyenlerinden uzak kaldıkca senden aramızdaki mesafeler katlanırken her gun biraz daha zor nefes alıyorken öyle mesguldun ki sen zaman zamanda olsa sesimi duyma geregini bile hisetmiyorken üstünü kapamaya calısıyordum sen yoksun diye durmadan icimde actıgım yaraların telefonun basında aramanı beklerken aklımı sıradan televizyon dizileri arasında pay ederken elde kalanları alkole basıp 'gittin işte artık yoksun'a alısamayıp sudan bahanelerle uzatıyordum bu karsılasmamayı... sabah uyanıp işe giderken aksam olsun diye söylenen küfürbaz bir ihtiyar gibi her aksamın karanlıgında gömülürken umutsuzluga nasırlanan parmaklarım anlatmaya calısırken öyle mesguldun ki sen....
  11. kaybedilmek üzereyken son anda farkedilen.. tum hissi mudahalelere ragmen ancak makina yardımıyla hayata tutturulan bir birliktelikti bizimkisi.. simdi ikimizinde onay vermesi gerekiyor bu acının bitmesi icin... kısa bir metin altına atılacak iki imza oysa buyuk bir defterin birliktelik sözlesmesi icin ayrılan kısmına yazılabilirdi adlarımız.. boşa harcanmıs yılların telafisi yoktu. bunu bilmek bile öyle agır geliyorduki düşünmemek icin bedenlerimizi bedenlerimizle uyusturup yorgunluktan sızana dek sevişirdik... ağladıgnı gördüm.. gülümsemeni... taninin kokusunu icime cektim.. sarıldım sımsıkı yatagını paylasırken..küçük bir cocuk gibi koynunda uyurken nasılda huzurla... seni sevdim... hazırdın bana tutulmaya ve ben bunu sonuna kadar kullandım... şimdi sana ölesiye tutkunum... öylesine yazılmıs olsun diye değil... korkularını biliyorum arzularını... isteklerinin ötesinde ne oldugunu biliyorum... esmer teninin kıvrımlarını... dudaklarının tadını.. kapatıp gözlerini uykuya dalarken nasılda hızlı hızlı nefes alıp verirdin... sen uyurken ürkek ve masum nasılda bütün ömrümün akısını değiştirip yeniden planlardım... şimdi soluk bir monitör ısıgında karalanırken bos sayfalar, baglılıgımız makinalar yardımıyla.. bir telefon bu kadarmı soguk gelirdi insan eline? ve sözler bu kadarmı havada kalırdı artık seni seviyorum... sensiz yasayabilecegime inanmıyorum... benim icin sadece sen varsın birtek sen... ben hala ellerini tutuyorum sen uykuya dalarken... ayaklarına kapanıp yalvarmak isterdim simdi... ayaklarına kapanıp kölen olmak... gitmek istediginin farkındayım.. yoruldugunun.. sonuna geldigmizin bu 'biz' olma kavramının... simdi ikimizinde onayı gerekiyor baglı oldugumuz makinanın fişinin cekilmesi icin.. sen coktan altını imzalamıssın kararnamenin... ben bana ait kısmını bos bırakıcam... alıp basını gitmekte özgursun... ben bu köleliliğn düşkünü oldum... sana tutuldum... hoşçakal aşkım...
  12. yanlıs yerde yanlıs zamanda söylenen sözlerin toplamını cıkarınca sustuklarından sokulurken bedenin bedenime alev alev yanan bu ten sönmek icin yalvaran avuclarımın arasındaki bu ıslaklık ısırırken dudaklarımı seviyorumlara yeni caresizlikler eklerken kafiyesi tutsun diye belkide iç çekerken ansızın içine cekerken nefesimi titremelerine anlam ararken nasılda tutulurdum sen nefes alıp verirken kapamısken gözlerini gecenin kör karasında bulanırken günaha seytan bile arkasını döner bu inkara aklımı basımdan alıp gidiyorsun ya tek basına hangi cografyanın ikliminde buz tutar bu beden sokulurken üzerine sen ölümsüzlükmüdür vaat edilen bu yuzdenmi tanrılar bir yuzyıl fazla yasar en cok sevilenden bu yuzdenmi adam yarım kalır sen düsüncesinin icine dusurmeden bu kayıp ruhlı şair inlemelerini tutarken dudaklarının arasında cıkaramadıgı sesleri benzetmeye calısır sen uyurken soluk bir ekran ısıgında yazmaya calısırken basarısızlıklarını sudan bahanelere yuklerken ne cok geniş zamana sarkar bu tad gecmesin diye damagından öpmesin diye baska beden kıvrımlarını susar sustukca icindeki bu yangında kavrulup eridikce anka kuşu gibi seni aklına alıp yeniden dogar....
  13. buraya ayrı ayrı yazdıklarımı alt alta yazınca kafiyeli oluyorsa aslında yazdıgım şiirmidir.. teninde gezinirken bir kadının dokundugum her yeri örtbas edilemeyen bir sehvetin tanıklıgımıdır tanık koruma programlarından yararlanıp adı işi yasadıgı yeri değiştirilen insanın kendisimidir kopup geldigin bu yerde taktıgın maskelerin asıl sahibi hak iddia ederse bu davaya bakan mahkeme hangisidir? geceni bir yarısından sonra bahsi gecen sözlerin gücü telafisinda zorlanılan gece tarifesimidir susmak gönül işi konusmak hangi gönülsüzün üstlendigi suclamanın en adisi aramızdaki bin kilometrenin bir bölü bin ölcegimidir haritanın yırtıldıgı yerinde kaybeden yolunu bu askın sahibimidir? her gün yeniden baslayıp geceye tasınan bu ruhsuzluk hali gece olunca bastırsın diye icindeki acıyı belkide öldursun diye mikrobunu üzerine dökülen alkolun serinligimidir parmak uclarından süzülen kimin kanıdır dizlerinin üzerine dustugu zaman bir askın öldürülmesi vacipmidir....?
  14. LostsouL şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    elimizde herseyin farkında olan dagınık bir yuzde 52 oldugu icin sevinmelimiyiz? yoksa bir koyun surusu gibi cobanın pesinden gulumseyen yuzlerle ucuruma suruklenen yuzde 48 var diye uzulmelimiyiz? sanırım uzulmeliyiz cunku o yuzde 48 geride duran yuzde 52 yide pesinden surukluyor... bu geride duran yuzde 52 ne zaman bir butun olup sesini cıkartacak merak ediyorum... merak ediyorum cunku her gecen gun telafisi zor zararlara yol acıyor... anlayamıyorum hala kafam basmıyor benim... oyle basit ve ortada bir gercek var son gunlerde yasadıgmız... telekom gibi bir firma var yarısı özel sektörün yarısı devletin elinde. halka acılıyor, hisseleri satılıyor devlet bu hisseleri özel sektorun yarı fiyatına satıyor.... özel sektor yuzde 100 kar ederken devlet yuzde elli kar ediyor cıkıp utanmadan bununla gurur duyduklarını söyluyorlar... ve bu yuzde 48 bundan mutlu oluyor.... el insaf yahu... sokaktaki bes yasındaki cocuga soyleseniz bu hesabı guler size.... bu insanların bildigi benim bilmedigim birseymi var..? ben niye ulkemin kaynakları zenginlikleri satılırken uzuluyorum bu insanlar nerdeyse bayram yapıyor? bendemi bi tuhaflık var anlayamıyorum artık... cumhurbaskanını oglu 15 yasında ankara ticaret odasına kayıt oluyor, ticari hayata atılıp milyon dolarlık işlerin pesinde kosuyor diye birleri zil takıp oynuyor, vatandas ahmet efendenin mahalle arasında bir konfeksiyonda calısan oglu sigortalı oluyor diye ssk bu cocuk ve isyeri hakkında sorusturma acıyor.... neden acıyor cıkacak olan sosyal guvenlik yasa tasarısı yuzunden daha gec emekli olmasın diye neden erken yasta sigortalı oldu diye acılıyor bu sorusturma.... cumhurbaskanının oglu insan evladıysa bu ulkenin nimetlerinden sonuna kadar yararlarnıyosa vatandas ahmet efendinin oglu ne evladı merak ediyorum? bu kadar bariz bu kadar alenen yapılan adam kayırmalar, peskes cekilmeler karsısında bu yuzde 48 nasıl bu kadar mutlu ve huzurlu oluyor benim kafam basmıyor... geride duran yuzde elliiki neden hala sesini cıkarmıyor buna ise aklım sırrım ermiyor.... Durmak Yok Yola Devam..!!!!! diye diye hic durmadan yedi yılda bu ulkenin kanını emdiler birileri agızlarını suyu aka aka seyirci oluyor... hala cıkıp bunları savunuyorlar.... benim varabildigim tek mantıklı acıklama demekik bu halkın yuzde kırksekizi özgur ve tam bagımsız Türkiye Cumhuriyeti vatandası olmaktan sıkılmıslar... yoksa sokaktaki kucucuk cocukların bile gulecegi tuhaf hesaplar karsısında bu kadar mutlu ve huzurlu yasayamazlar.....
  15. bence bu arastırmayı yapan proffesor ergenekon cetesini fikir lideridir... en kısa surede avrupa parlementosuna gidip bu admaı kınamaları icin yalvarmak gerek.. belki aralarında imza toplayıp bu adamın geri adım atmasını saglarlar.... bu ulkenin savcılarını goreve cagırmak lazım... bu ve bunu gibi Atatürk'ün buyuklugunden bahseden herkez bu ulkenin refahını istemeyen, akpyle bulunan istirarı cekemeyenlerdir...!!!! sayın basbakan rahatsıs oldugu icin esiyle birlikte amerikaya gidecek sanırım.. acil sifalar dilerim kendisine... aklıma birsey geldi.. sayın basbakanın cocukları ve damatları ve gelinleri nerde? onlar yakın zamanda amerikaya gitmeyi planlıyorlarmı acaba? Durmak Yok Yola Devam...!!!!
  16. LostsouL şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    tuzladaki tersaneler kimin merak ediyorum? özel sektörünmu yoksa devletin mi? bu ölümlerin üzerine gidilmemesinin arastırılmamasının ve önlem alınmamasının bence tek bir nedeni var o da ticari kaygılar... tuzlada ne gibi bir rant var henuz bilmiyorum ama yakında nasıl olsa bununda kokusu cıkar...
  17. Bu araştırma yeni bir arastırma olmayabilir.. Yeni bir haberde olmayabilir.. Ama Atatürk'ü anma gençlik ve spor bayramında bu ve buna benzer haberleri hatırlayıp ülke ve dunya gundemine getirmemiz gerekmiyor mu? Küçük bir arastırma yaptım. Bu konudan bahseden medya kuruluslarını ve bahsetmeyen kurulusları tahmin edebilirmisiniz? Mesela atv-sabah grubu.. mesela zaman gazetesi yada ona baglı radyo ve televizyonlar... mesela star gazetesi... ve benzerleri.... Ve hala bugun Atatürk'ün buyuklugunden şüphe edenler tuhaf abuk subuk nedenler üretip ona camur atmaya calısanlar var... Ellerindeki gücü sonuna kadar kullanmaktan cekinmeyenler var amaclarına ulasmak icin... Açıktan açığa yapmaktan korktukları icin iğneyle kuyu kazar gibi, Atatürk fikirlerinin ve sevgisinin altını oymaya calısanlar ve hergun sabırla ellerinden geleni yapanlar var.... Bugun geldigimiz yerde Milli Bayramlarını kutlamaktan utananlar var bu ulkede..!!!!! Bayragının renginden, vatan sevgisinden, akıttıgı kandan utananlar var hala...!!!! Bugun yargısının alacagı karardan korkup hic utanıp sıkılmadan kendi ulkesini yabancı ulkere sikayet edip yardım dilenenler var..!!!! Sahip oldukları unvanlarla, yıllar önce kazandıgımız saygıyı, onuru hice sayıp bu ülkeyi butun dunyaya rezil edip, bu millete dilenci muamelesi yapanlar var...!!!! Ve artık bu haberleri acık ve dürüstce yapamayacak, gorduklerini duyduklarını bildiklerini cesurca yazamayacak, sadece ona söylenen ve izin verilen haberleri halka duyuracak bir damat medyamız var..!!!! Durmak Yok Yola Devam...!!!!
  18. Dağın Kralı : Siyasi Önderliğin Doğası ARNOLD LUDWIG BRIAN LAMB: Bir psikiyatri profesörü olarak dünya liderleri hakkında yazma amacınız nedir? A. LUDWID: Aslında bu kitap birkaç yıl önce yaptığım 20. yüzyılın en yetenekli kişileri ile ilgili bir ön çalışmaya dayanıyor. “Price of Greatness” (Büyüklüğün Değeri) adı ile basılmıştı. 18 farklı alana değinmiştim, bilim, sanat, müzikal kompozisyonlar, dans vs. Politika da bunlardan biriydi. O çalışmamda çok fazla kişiyi incelememe rağmen, beni en çok şaşırtan alan politika olmuştu, çünkü çok fazla sayıda lider vardı. Projeyi tamamladıktan sonra, siyasi mükemmelliği (büyüklüğü) daha da merak eder hale geldim. Diğer bütün alanlarda ortaya konan somut bir iş var. Bilim adamı araştırma yapar, sonra araştırmalarını kitaplaştırır. Ressam resim yapar, atlet performans sergiler. İş adamı üretir, para kazanır vs. Peki politikacı ne yapar? Ne üretirler. Örneğin bazı insanlar “bu lider mükemmel der” ya da “dehşet”. Siyasi başarıyı nasıl ölçersiniz? Siyasi üstünlük nedir? Böylece çalışmama başladım. Ve yaptığım 20. yüzyılda dünyadaki her bir ülkedeki bütün dünya liderlerini incelemekti. LAMB: 1.941 lider... LUDWIG: Doğru ve 119 ülke... LAMB: 20.yüzyılın 1.941 lideri... ... LAMB: Kitabın kapağından bahseder misiniz? Neyi anlatıyor? LUDWIG: Siyasi liderler ile maymun türleri arasında bir ilişki olduğunu anlatıyor. Bu oldukça mizahi bir portre, Donald Groller Wilson tarafından yapılmış. Kitapta ulaştığım sonuçların büyük bir çoğunluğunu anlattığına inanıyorum. LAMB: Bir örnek verebilir misiniz? LUDWIG: Örnek vermeden önce bu sonuçlara nasıl ulaştığımı açıklamak isterim.Bu çalışmaya ilk başladığımda siyasi liderler ile maymun türleri –şempanze, babun, maymun vs.- arasında bir mukayese yapmak gibi bir fikrim yoktu. Çalışmam derinleştikçe cevaplayamadığım pek çok soru belirmeye başladı. Örneğin 20. yüzyılda neden bu kadar az kadın lider vardı? LAMB: Kaç lider bulunuyor? LUDWIG: 27 lider. 1941 liderin 27’si kadın. %1.4 ve bunların neredeyse yarıya yakını ya kocalarının karizmasından yararlanan politikacı eşleri ya da kızları. Diğerleri yani kendi çabalarıyla var olanlar % 75’lik bir kısım. 20. yy kadınlarının lider olma şansları 100 kişide 1’den daha az.Bu beni çok düşündürdü.Nedeni ise çok zeki ve rekabetçi kadınlar bulunmakta ve sosyal ve kültürel sıkıntılara rağmen çok daha fazlası güçlü mevkilere gelebilmeliydi. Beni düşündüren bir diğer olay da şudur: Pek çok lideri inceledim.Bir liderin ülkesinin en güçlü mevkisinde bulunmasına rağmen zeki olmadığını görmek çok şaşırtıcı bir bulguydu. Çoğu okuma yazma bilmiyordu. Çoğu gerçekten çılgındı. Hatta zihinsel özürlüsü bile vardı. Siyasi liderlik dünyada en güçlü en mevki, bir başka deyişle bir devletin zirvesi. İnsan bu mevkiye nasıl ulaşıyorlar ve neden? Ulaştığım diğer bir bulgu da siyasi liderlerin kaçının bu mevkilere gelirken fiziksel başarı, kahramanlık göstermiş olduğuydu. Savaş, darbe, isyanların içinde yer almışlardı.Gösteri ve protestolardan hüküm giymişlerdi. Çoğu ülke bu gibi durumlarla baş etmek zorundaydı ancak tüm bunlar lider olabilme yolunda önemli adımlardı. Neden? Neden sanat,iş dünyası ya da belirli alanlardaki başarılar ve zeka yerine bunlar gerekliydi? Neden askeri başarı kazanmak önemliydi? ... LAMB: Bu araştırma ne kadar zamanınızı aldı? LUDWIG: Yaklaşık 18 yılımı aldı. Bulabildiğim her kaynağı inceledim. Biyografilerin her satırını okudum. 1.200’ün üstünde biyografi okudum. LAMB: Amacınız neydi? İnsanlar bu çalışmayı ne yapacak? LUDWIG: Bunun şimdiye kadar liderler üzerine yapılmış en kapsamlı çalışma olduğuna inanıyorum.Siyasi liderler hakkında diğer kitaplardan daha fazla bilgi içeriyor. Liderlerin davranış özelliklerini açıklamak için geliştirdiğim tezimin yanı sıra kaitabın son bölümü benim için önem taşıyor. Son bölümün adı “Warmonger & Peacemakers” (Savaş Kışkırtıcıları ve Barış Yanlıları). İnsanlar bunu okuyacak ve saldırıları, savaşı durdurmak için alternatif yolları inceleyecek. Bu gönülden umuyorum. Çalışma boyunca dikkatimi çeken bir nokta da 20. yüzyılda şiddet ve saldırıların çokluğuydu. Ölü sayıları hakkında insanlardan tahminlerde bulunmalarını istedim, gerçek rakama yaklaşamadılar bile. 20.yüzyılda lider ya da bu liderlerin sosyal politikaları yüzünden başlatılan savaşların sonucunda verilen kayıp 200 milyonun üzerindeydi. Bu şok edici,ürkütücü bir durum, çünkü geliştikçe yıkım gücü daha fazla silahlar geliştiriyoruz. ... LAMB: Siyasi üstünlük derecelendirmenize göre 20.yüzyılda karşılaştığınız liderler arasında zirvede Atatürk bulunuyor. O’nu Mao ve FDR. izliyor. Puanlamanıza göre Atatürk 31, Mao 30, FDR 30, Stalin 29, Lenin 28, Ho Chi Minh 27, De Gaulle 27, Deng Xioping 27, Tito 25, Suharto 25 puan almış. Böyle devam ediyor. LUDWIG: Doğru. LAMB: Peki neden Atatürk? LUDWIG: Önce siyasi üstünlük derecelendirilmesi konusunu açıklamama izin verin. Çalışmaya ilk başladığımda siyasi üstünlüğü değerlendirmek için ölçüler arıyordum. Siyaset bilimcilerini inceledim.Eserleri inceledim.Ancak kültürler arası siyasi üstünlüğü ölçebilmem için bir derecelendirme sistemi bulamadım. Sonra şu soru beni düşünmeye sevk etti: Siyasi üstünlük nedir? Neden herkesin büyük siyasi lider olarak gördüğü insanlara bakmıyorum? “Büyük siyasi bir lideri tanımla” denince akla hangi isimler geliyor? Aklıma gelenler Julius Caesar, Augustus Caesar, Alexander The Great (İskender), Bismarck… LAMB: Onlar ölümsüzler. LUDWIG: Ölümsüzler-siyasi ölümsüzler. Abraham Lincoln, George Washington ve bu çizgideki liderler.Sonuç tam 26 kişi. Çoğu insanın onların siyasi ölümsüzler olduğunu söyleyeceğini düşünüyorum. Ben de şunu sordum; Peki bu ölümsüzlerin ortak noktası neydi? Birkaç ortak özellik belirledim. Her biri bu özelliklere sahipti. Bu özelliklerin 11 tanesini siyasi üstünlük derecelendirmesini geliştirmek için kullandım ve geçerlilik ve güvenilirliklerini ölçtüm. Böylece 11 maddelik siyasi üstünlük derecelendirme sistemim oluştu. LAMB: Nedir bu maddeler? LUDWIG: Askeri zaferler, daha fazla toprak kazanma, sosyal yapılanma, toplumun doğasını değiştirme, ekonomik başarı,ahlak (ahlaki örnek olma örneğin George Washington, Abraham Lincoln gibi.) LAMB: Öyleyse bu çalışmanın kişilere olan hayranlığınız ya da yakınlığınızla bir ilgisi yok. LUDWIG: Hayır, bu çalışma siyasi başarılarla ilgili. LAMB: Bir bakalım.Amerikan başkanlarını okuyacağım. Böylece sizin derecelendirmeyi nasıl uyguladığınızı görelim. 31 en yüksek puan ve Atatürk’e ait. FDR de (30 puanla) Amerikan başkanları arasında liderliğini koruyor. Onu 23 puanla Truman ve Thedore Roosevelt, 22 ile Ronald Reagan, 20 ile William McKinley, 18 ile Dwight Einshower ve LBJ, 15 ile George Bush I, John F. Kennedy ve Bill Clinton, 14 ile Jimmy Carter ve Calvin Coolidge, 12 ile William Howard Taft, 11 ile Gerald Ford, 10 ile Herbert Hoover ve 9 ile Warren Harding izliyor. Bunlar 20. yüzyılın liderleri. ... LAMB: Bunu yanında sıralamanın en alt sırasında Steyn isimli biri yer alıyor. 1899 yılında kurulan The Orange Free State ile. 2 puan almış. Panama’dan Arias 3 puan, Avustralya’dan Joseph Cook (1941) 5, Liberya’dan Samuel Doe (1980) 5,Quisling 5, Somozalar (baba ve oğul), Juan Bosch, Kanada’dan Kim Campbell (1993) 6 puan almışlar. Bu onların başarı sahibi olamadıklarını mı gösteriyor? LUDWIG: Sadece başarı sahibi olamamaları değil, aynı zamanda bir çürüme anlamına da geliyor.Genellikle onların dönemleri utançla kapandı. LAMB: Atatürk’e dönelim. Neden Atatürk listenin zirvesinde yer alıyor? LUDWIG: Atatürk’ün neler yaptığına bakalım. Şunu belirtmek isterim ki bence O’nu diğer üstün liderler -daha önce bahsettiğim ölümsüz liderler- kapsamına alalım. Atatürk Türkiye’yi kurdu, yarattı. O dönemde varolan Osmanlı İmparatorluğu’na son verdi. O sadece ülkenin kurucusu,yaratıcısı değil, aynı zamanda Türkiye’de çok büyük sosyal değişime neden olmuş bir liderdir. Türkiye’yi demokrasi ile tanıştırdı - bir anlamda askeri bir demokrasi, ancak sonuçta demokrasi- Tarihte bir ilk; din ve devlet işlerini ayırdı. Müslüman bir ülke olmasına rağmen bir takım özgürlüklerin, hakların serbest olduğu birkaç ülkeden biri. Aslında ordu demokrasiyi tehdit edecek bir unsur olursa engellemekle yükümlü. Yani her bir evresinde Atatürk’ün inanılmaz bir etkisi var. Başarıları olağanüstü... Araştırmayı Yapan Profesörle yapılan bir röportajdan alınmıstır....
  19. 20. Asrın en büyük lideri ATATÜRK Brown Üniversitesi öğretim üyesi ünlü tarihçi ve psikiyatrist Prof. Ludwig, 11 kriter üzerinden yaptığı değerlendirme ile Atatürk'ü, 20. yüzyılın en büyük lideri olarak belirledi. Amerikalı tarihçi ve psikiyatrist Prof. Arnold Ludwig, dünyanın çeşitli siyasi önderlerinin başarı ve önem derecelerini sınıflandıran 11 ölçeğe göre, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü, 20'nci yüzyılın en büyük lideri olarak nitelendirdi. Amerika Atatürk Toplumu adlı kuruluşun Washington'da düzenlediği yıllık Atatürk'ü anma konuşmasını, halen ABD'nin en eski yüksek öğretim kurumları arasında yer alan Brown Üniversitesi'nde görev yapan ve 2002'de yazdığı ve dünya liderlerini ele aldığı ''Dağın Arslanı: Siyasi Liderliğin Doğası'' adlı kitabıyla tanınan Prof. Ludwig yaptı. Aslen psikiyatrist olan ve daha sonra tarih ve siyasi liderlik konularını incelemeye yönelen Ludwig, siyasi önderlerin neden ve ne kadar önemli ve büyük olduklarını tarafsız şekilde değerlendirebilecek bir ölçeği geliştirmek için uzun süre çalıştığını ve sonunda Jul Sezar, Napoleon ve George Washington gibi tarihi isimlerin, liderliği tanımlamak için ortak kullandığı 11 kriterden oluşan bir sistem belirlediğini anlattı. Ludwig'in verdiği bilgiye göre bu ölçeğin kriterleri, ''sıfırdan ülke yaratmak, toprakları genişletmek, iktidarda kalınan süre, askeri başarı, sosyal tasarım gücü, ekonomik başarı, devlet adamlığı, ideoloji ortaya koyma, ahlaken örnek olma, siyasi miras ve ülkenin nüfusu'' ölçütlerinden oluşuyor. Daha sonra incelenen liderlere, bu kriterlerin her biri için 0 ile 3 veya 0 ile 5 arasında puan veriliyor. Prof. Ludwig, kitabında, 20'nci yüzyıla damgasını vuran yüzlerce lideri bu sisteme göre kıyasladığını ve Atatürk'ün en üst sırada geldiğini anlattı. Buna göre Atatürk, Ludwig'in kitabında bu 11 kriterden toplam 31 puan aldı. Sıralamada ikinciliği, 30'ar puanla komünist Çin'in kurucusu Mao Zedung ve 2. Dünya Savaşı sırasındaki ABD başkanı Franklin Delano Roosevelt elde etti. Aynı ölçeğe göre, dağılan SSCB'nin son lideri Mihail Gorbaçov 24, İngiltere'nin efsanevi başbakanlarından Winston Churchill 22, Güney Afrikalı lider Nelson Mandela 20, eski ABD başkanı Bill Clinton da 15 puan topladı. Ludwig, toplantıyı izleyenlerle birlikte şimdiki ABD Başkanı George Bush'u da değerlendirdi. Bush'un puanı 15 çıktı. Kaynak:(AA)
  20. ARNOLD LUDWİG’E GÖRE LİDERLER Amerika'lı tarihçi Prof. Arnold Ludwig, dünyanın çeşitli siyasi önderlerinin başarı ve önem derecelerini sınıflandıran 11 kritere göre 20. yy'ın en büyük liderlerini belirledi. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk toplam 31 puan alarak yüzyılın en büyük lideri oldu. Ludwig'in verdiği bilgiye göre bu ölçeğin kriterleri, * sıfırdan ülke yaratmak, * toprakları genişletmek, * iktidarda kalınan süre, * askeri başarı, * sosyal tasarım gücü, * ekonomik başarı, * devlet adamlığı, * ideoloji ortaya koyma, * ahlaken örnek olma, * siyasi miras * ülkenin nüfusu ölçütlerinden oluşuyor. Liderlere, bu kriterlerin her biri için 0 ile 3 veya 0 ile 5 arasında puan veriliyor. Prof. Ludwig, kitabında, 20'nci yüzyıla damgasını vuran yüzlerce lideri bu sisteme göre kıyasladığını ve Atatürk'ün en üst sırada geldiğini anlattı. Buna göre Atatürk, Ludwig'in kitabında bu 11 kriterden toplam 31 puan aldı. Kaynak: Vatan Gazetesi
  21. 20'nci yüzyılın en büyük lideri Atatürk ABD'de yapılan bir değerlendirmede, tarih boyunca liderlik sanatının 11 özelliği dikkate alınarak, 20'nci yüzyılın en büyük lideri seçildi. Lenin, Mao, Roosevelt, Churchill Gorbaçov, Mandela gibi isimleri geride bırakan Atatürk 20'nci yüzyılın en büyük lideri olarak belirlendi. Bu sonuç, entelektüel çevrede Türkiye'ye büyük puan getirdi. 19 Mayıs'ta Mustafa Kemal Atatürk'ten Türkiye tanıtımına bir armağan daha.. Atatürk, Amerikalı tarihçi ve psikiyatrist Prof. Arnold Ludwig'in oluşturduğu ölçeğe göre; 20'nci yüzyılda dünyanın en büyük lideri olarak belirlendi. Ulu önder, geçtiğimiz hafta İngiliz kraliyet ailesinin Türkiye'yi ziyaretinde de Türkiye'nin tanıtımında rol oynamış, dünyanın en saygın gazetelerinden olan The Times, Prens Philip'in Anıtkabir'i ziyaretine dikkat çekerek, geziyi "Prens, babasını yenen adamın huzuruna çıktı, önünde eğildi" başlığıyla vermişti. Amerika Atatürk Toplumu adlı kuruluşun Washington'da düzenlediği yıllık Atatürk'ü anma konuşmasını, halen ABD'nin en eski yüksek öğretim kurumları arasında yer alan Brown Üniversitesi'nde görev yapan ve 2002'de yazdığı ve dünya liderlerini ele aldığı "Dağın Arslanı: Siyasi Liderliğin Doğası" adlı kitabıyla tanınan Prof. Arnold Ludwig yaptı. Aslen psikiyatrist olan ve daha sonra tarih ve siyasi liderlik konularını incelemeye yönelen Ludwig, siyasi önderlerin neden ve ne kadar önemli ve büyük olduklarını tarafsız şekilde değerlendirebilecek bir ölçeği geliştirmek için uzun süre çalıştığını ve sonunda Jul Sezar, Napoleon ve George Washington gibi tarihi isimlerin, liderliği tanımlamak için ortak kullandığı 11 kriterden oluşan bir sistem belirlediğini anlattı. Ludwig'in verdiği bilgiye göre bu ölçeğin kriterleri, "sıfırdan ülke yaratmak, toprakları genişletmek, iktidarda kalınan süre, askeri başarı, sosyal tasarım gücü, ekonomik başarı, devlet adamlığı, ideoloji ortaya koyma, ahlaken örnek olma, siyasi miras ve ülkenin nüfusu" ölçütlerinden oluşuyor. Daha sonra incelenen liderlere, bu kriterlerin her biri için 0 ile 3 veya 0 ile 5 arasında puan veriliyor. Prof. Ludwig, kitabında, 20'nci yüzyıla damgasını vuran yüzlerce lideri bu sisteme göre kıyasladığını ve Atatürk'ün en üst sırada geldiğini anlattı. Buna göre Atatürk, Ludwig'in kitabında bu 11 kriterden toplam 31 puan aldı. Sıralamada ikinciliği, 30'ar puanla komünist Çin'in kurucusu Mao Zedung ve 2. Dünya Savaşı sırasındaki ABD başkanı Franklin Delano Roosevelt elde etti. Aynı ölçeğe göre, dağılan SSCB'nin son lideri Mihail Gorbaçov 24, İngiltere'nin efsanevi başbakanlarından Winston Churchill 22, Güney Afrikalı lider Nelson Mandela 20, eski ABD başkanı Bill Clinton da 15 puan topladı. Ludwig, toplantıyı izleyenlerle birlikte şimdiki ABD Başkanı George Bush'u da değerlendirdi. Bush'un puanı 15 çıktı. Kaynak: Bir turizm haber sitesi
  22. sesini duymadan geceleri uyuyamayan kadın artık aramalarını mesgule dusuruyorsa ya sesinin bir etkisi kalmamıstır uzerinde yada varlıgının varlıgında bakma sen bana gider gelir akıllı oldum bu aralar.. gecenin bir yerinden sonra yörüngesinde tutunamayan uydular gibi bosluga kapılıp gitmemek icin dunyaya tuhaf mesajlar atan....
  23. aklını kacırmaktan korktugu icin dusunmekten vazgecen ihtiyar adam gibi hissediyorum kendimi.. bomboş bir dunyada mesai saati bitsin kartına bassın ve evine gitsin diye beklerken görduklerini inkar edip konusma hakkından feragat eden... ne kadar az kelime bırakırsan bu dunyaya sen gittikten sonra o kadar cabuk unuturlar... saygı duyulası bir adam olamadıgım icin belkide sevgilim bile beni terkedip giderken acık bıraktı ısıkları uyuyor olmama aldırmadan... tutup yeni sevgilisinin elinden ardına bile bakmadan.... hayat iki sevgili arasına sıkıstırılmıs yalnızlıkların toplamımıdır yoksa cıkartılmasından arta kalan posasımı? ayrılınca sevgiliden sevişirken üzerine sinen ten kokusuda ayrılırmı teninden?
  24. bekledim seni.. gelmeyince ben gideyim dedim başım alıp ben gidemeyince umudu sana bagladım boşa çıkan ama herhangi bir baska yola cıkmayan bir evin bahcesine acılan cıkmaz bir sokaktayım seni bekledim gelmeyince alıp başımı gideyim dedim gidemeyince kendime kapadım yollarımı sarı plastikten bir bantla kazı calısması var diye levha astırdım köşe baslarına o gun bugun bir yere cıkamayan sokagımda alıp basımı gidemeyen ben yüzüme kapadım sayfalarımı elimde kazınmıs ama ikramiye kazanamamıs bir bilet içimden koparılmıs ama derin dondurucuda saklanılamadıgı icin baskasına nakledilememiş bir kalp alıp başım gittim diyelim.. cıkmayan sokagın ucuna kadar.. seni bekledim gelmedin ne anlamı varki o sokagın ucunda kösesinde yada ortasına kazılan iski cukurunda ölü-yor olmamın ölü bulunmamın yol almamın yor-gunum.. günüm..dünden agır bugun hala kulaklarımda cınlar ruhum mitolojik anlam yüklü bir sagır ne seni duyar ne benden medet umar aklımın kacıklıgı dogustan deil kacırılmaya bu kadar musait olması aklımın benim sucum deil ... nerdeyim bir ucu cıkar digeri bahceye acılır bir sokagın park edilemes levhası altındayım.. ve hala caddemin afet anında birinci derecede ulasım yolu ilan edilmesine anlam veremeyen bir garip bedensizim... aklımın uzerindeki ellerini cek artık son veda zamanlarından yoruldum.. altı sekizlik bir sarkının gecişlerin de olmamış bu denilen kafiye gibiyim nerdeyim... ? 14.06.2006 01:12

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.