sarıgöl tarafından postalanan herşey
-
Ya Varsa ?
katakuta yine varsayım ve yine çarpıtma.(yani kendi uydurduğuna kendin yine kılıf uyduruyorsun) Müslümanların imtihanı kaybetmeyeceğinin bir garantisini kim verebilir ya varsa dan kasıt kafirlerin kaybedeceği ve dolayısı ile Müslümanların inancının doğruluğu üzerinedir. Müslümanlar var sayım yapmaz o söylenen söz kafirlerin varsayımlarına karşı hiciv etmek için söylendiğini daha anlamadıysan sen zaten kafir olarak kal. Belkide diyerek? kafa karışıklığının bir göstergesi olarak uydurduğun tasavvurlara birde Cenneti eklemişsin yoksa zaten gizliden gizliye isteğinin o olduğunumu beyan ediyorsun birde uydurduklarını merak ediyorsun bekle bizde bekliyoruz "YA VARSA BİZİM İÇİN SORUN YOK ACABA KAFİRLER?."
-
Kurandaki çelişkiler
Evvela kafkask adlı kişinin yazdığı ve isnat ettiği sözlerden dolayı kendi adıma özür dilerim. Sonra da katakuta rumuzlu kişiyederimki "en güvenilir İslam tarihçisi dediğin Taberi nin" Sözlerini niye bir yabancı dan alıntılıyorsun.(Zainab Bint Jahsh and her marriage with Muhammad: Annals of al-Tabari, 2:563 ) birde alıntı yaptığın Taberi nin şimdi alıntılayacağım Taberilerden hangisi olduğunu biliyormusun. TABERİ: Ebu Cafer Muhammed bin Cerir, tefsir ve hadis ve Şafii fıkıh âlimidir. Hicri 224 [m. 839] de Taberistan’da doğup ve 310 [m. 923] da Bağdat’ta vefat etti. Tarih-ul-ümem ve yirmiüç cilt Camiul-beyan tefsiri çok kıymetlidir. Ali bin Muhammed Şimşati adında bir şii bu tarihi ihtisar etmiş, bu şii kitabı, Taberi tarihi adı ile türkceye tercüme edilmiştir. Okuyanlar aldanmaktadır. Muhammed bin Cerir bin Rüstem Taberinin şii olduğu, Alusinin Tuhfei isna-aşeriyye muhtasarı kitabının 68. sayfasında yazılıdır. Muhammed bin Ebil-Kasım Taberinin de şii olduğu Esma-ül-müellifinde yazılıdır. Bunları İbni Cerir hazretleri ile karıştırmamalıdır. 548 [m. 1153] de vefat eden imamiyye fırkasından Fadl bin Hasen Taberinin Mecmaul-beyan adındaki Tabersi şii tefsiri de, Taberi tefsiri ile karıştırılmaktadır. Muhibbuddin Ahmed Taberi şafii hicri 694 de vefat etti. Şimdi katakuta milyarlarca defa yanıtlanmış yine bir okadar İnsanın inandığı bir Peygambere a.s.v. karşı söylediğin sözlerden dolayı seni kınıyor ve pretesto ediyorum. Yazdığın ve isnat ettiğin sözler o kadar çirkin ve o kadar kötüki zannedersem kişiliğini sergiliyorsun İnsan olan biri "Ahlaklı olduğunu iddia eden" en en nefret ettiği birine dahi bu yakıştırmayı yapmaz kaldiki hz. Aişe nin belirttiği gibi şayet saklanacak bir şey olsa idi Peygamberimiz a.s.v. bu olayı saklardı ki buradan da KUR,AN ın dolayısı ile İslam ve Peygamberimizin ne kadar dürüst ve doğru olduğunu gösterir. Aslında yazışmalar ve kişilerin ne düşündükleri faydalı da oluyor kendine veya kendilerine bir şey vehmedenlerin ne kadar da boş olduklarını yanlız yanlı yazıları ve çarpıtmaları buraya taşımalarından belli oluyor kişi iddiarına inanırsa en azından objektif lik adına her iki tarafın da görüşlerine itibar ederek yazı yazar en azından araştırma yapar buradan hareketle zaten yazdıklarının hiç bir kıymeti yok çünki objektif ve dürüst değilsin şimdilik bu kadar.
-
Kuranda ahiret olmasa idi inanırmıydınız ?
Katakuta. Yine polemik zaten hak söz olarak ta aynı teraneleri söylüyordun (Tekvin,tekvir,meteor,yıldız,hucurat, sav) diye paket kopya ları asıp cevapları aldığın halde bir zaman sonra tekrar servise sokuyordun. Şimdi buradan sana bir soru nacizane benden sayfalar dolusu da değil bana "İNSAN" ın nasıl oluştuğunu (var olduğunu) anlat yazdığın onca (paket kopya) ları da tekrar gözden geçireceğim zahmetli de olsa "çürütüldüğü halde". Birde size yine tekraren şunu derim kişisel olmaması kaydı ilede bana istediğiniz soruyu sorabilirsiniz yanlız bir isteğim olacak öyle "paket kopya soru" değil bir veya iki bilemedin üç soru anlaşılabilir olmak kaydı ile sorun cevap vereyim takdir edersiniz ki sorular "paket kopya" olunca birde çarpıtma olursa cevap yazması uzun ve zor oluyor aslında fark etmez ama yazdığımız yazılar "cevaplar" uzun olduğundan sizler okumuyorsunuz zannedersem de topik te bulunanlar için zahmetli ve bir o kadar da anlamak için uzun uzadıya okumak gerektirdiğinden faydalı olmuyor. Şimdi sorumu tekrarlıyorum lütfen neye inanıyorsanız onun bilimsel verileri ile "İnsan" ın nasıl var olduğunu anlatın.
-
Kurandaki çelişkiler
Kuran allahın sözüdür. Delilin ne ? Kuranda öyle yazıyor. Yukarıdaki yazı katakuta dan alıntıdır. Şimdi katakuta nın yukarıda alıntı yaptığım yazısı "KUR,AN,ALLAH ın sözü dür. Delilin ne? KUR,AN da öyle yazıyor. Demekle sanki eleştiri vede alaycı bir üslup kullanarak bir tesbit yapıyor katakuta bizim KUR,AN ımız var ve KUR,AN ın ALLAH kelamı olduğuna AMENNA VE SADDAKNA inanıyoruz vede KUR,AN dada öyle yazıyor peki siz inanmıyorsunuz yani inançsızsınız ve yahut nasıl inanıyorsanız öylesiniz buradan hareketle sizin bize karşı ileri süreceğiniz deliliniz nedir kayıt altında veya teorik olarak "ALLAH" hakkında yoksa her zaman yaptığınız gibi çala kalem uydurma ve çarpıtma mı hadi böyle olsanız neyse birde ileri sürdüğünüz bütün itirazlarda "ZIRVA TEVİL GÖTÜRMEZ" türü yazılar sizi akli selime ve gerçek anlamda tartışmaya davet ediyorum yazdıklarınızdan en azından Foruma vede topike girenlerde faydalansın ha buradan şunuda belirteyim kopya serbest (paket) alıntı olduğunu da yazmamak kaydı ile herkes sizin yazdığınızı zannetsin.
-
Kuranda ahiret olmasa idi inanırmıydınız ?
Canım Kurban Olsun Canım kurban olsun senin yoluna Adı güzel kendi güzel Muhammed Gel şefaat eyle kemter kuluna Adı güzel kendi güzel Muhmamed Mümin olanların çoktur cefası Ahirette vardır zevk-ü sefası Onsekizbin alemin Mustafası Adı güzel kendi güzel Muhammed Yunus der neylerem cihanı sensiz Sen hak peygambersin şeksiz gümansız Sana inanmayan gider imansız Adı güzel kendi güzel Muhammed Yunus Emre. İslam dan (Müslüman), İlahi Aşk tan, Yaradılış Hikmetinden birde İslam Alimlerinden anlamayana fazla yüklenmemek lazım nede olsa İslam Akledilir,ve yaşanır Zahir olarak ta Batın olarakta.
-
Kurandaki çelişkiler
KEHF SURESİ. 105.İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenlerdir. Artık onların yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız. Bu Ayet te İnkarcıların için tartı olmayacağı açıkça anlatılıyor. KÂRİA SURESİ. Mekke döneminde inmiştir. 11 âyettir. "Kâri'a", vuran, çarpan, kapıyı çalan, yürekleri hoplatan şey demektir. Burada, kıyamet gününü ifade etmektedir Bismillahirrahmânirrahîm 1-Yürekleri hoplatan büyük felaket! 2-Nedir o yürekleri hoplatan büyük felaket? 3-Yürekleri hoplatan büyük felaketin ne olduğunu sen ne bileceksin? 4-O gün insanlar, her biri bir tarafa uçuşan küçük kelebekler gibi olacaktır. 5-Dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacaktır. 6-İşte o vakit, kimin tartıları ağır gelmişse, 7-Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içinde olacaktır. 8-Ama kimin de tartıları hafif gelirse, 9-İşte onun anası (varacağı yer) Hâviye'dir. 10-Sen Hâviye'nin ne olduğunu ne bileceksin? 11-O, kızgın bir ateştir. Bu Sure de “KÂRİA” Kıyamet günü İnsanların durumunu anlatıyor ve kimin tartısının kendisini kurtaracağını “Ameline göre” anlatıyor (İNKARCILARA TARTI TUTULMAYACAĞI ZATEN KEHF SURESİ 105 TE ANLATILIYOR) BAKARA- 79.Artık vay hallerine; Kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için "Bu Allah Katındandır" diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına. 80.Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir." De ki: "Allah Katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?" 81.Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır. Bakara Suresi nin bu Ayetleri de yine ALLAH a karşı inkarlarından dolayı Yahudi leri anlatıyor ve inkarlarından dolayı ebedi cehennem de kalacaklarını söylüyor.ŞİMDİ BURADAN HAREKETLE CEHENNEM DEN, CENNET E GİDİLMEYECEĞİNE DAİR (CEZASINI ÇEKTİKTEN SONRA) BİR SÖZ KAYIT VARMI KİMSE KENDİ KENDİNE SENARYO YAZIP KURGULAMASIN TEŞEKKÜR.
-
Kuranda ahiret olmasa idi inanırmıydınız ?
Saygı değer katakuta (hak söz). Başka bir topik te gezinirken aslında sizin "nick" değiştirdiğinizi öğrendim yani "hak söz, oldu katakuta" bunu da öğrendiğim iyi oldu geç olsada. Yine başka bir topik te başka bir forumdaşa söylediğim gibi soru sormak kolay hemde paket kopya ile zaten bilgi sahibi olan her kim ise sorduğu sorular paket kopya değil (birde çarpıtmadan) tane tane anlaşıla blir birde ajite etmeden vede polemik e kaçmadan olmalıdır birde aldığı cevabı inadına dediğim dedik cevabıma cevap yok kolaycılığına kaçmadan tartışma adabının ahlaki kuralına (etik) uymak zorundadır. Ha uymazsın oda kişinin tatminsizliğine bilgi yetersizliğine veya inadına yorulur zannedersem şimdi buradan hareketle yazacağım yazılar (size olursa) haddim olmayarak sizin zeka derecenize ve bilginize yönelik olacak neden derseniz bakalım iddia larınız kendi kişisel bilginizemi dayanıyor yoksa kopya yapıp (paket) başkalarının fikirlerindenmi yararlanıyorsunuz teşekkür.
-
Kuranda ahiret olmasa idi inanırmıydınız ?
Katakuta. Yazdıklarımı anlayamadığını anlamıştım onun için yazdıklarım direk size değil genel oluyor. Gözünüzden kaçan ne anlamadığınız ne eğer açıkça yazar iseniz bilgi veririm sebebi de izahat istediğiniz konuyu da karıştırmışsınız Tasavvuf un islam dışı olduğunu söylemişim? sonra da İslam içi olduğunu yazmışım gibi her şey her olay basma kalıp gibi tek düze değildir biraz tefekkür ile olay anlaşılır zannedersem. Yine İslamı anlamadığınız şuradan belli "İslam dini nin patent i" ALLAH a aittir C.C. Peygamber Araplardandır bu arada şunu da anlamadığını söylemeliyim ben vehabi liği kötülemedim sunni lik ile vehabi liğin özdeş olamayacağını söyledim ne üzerine söylediğimi de anlamamışsınki vehabi liği kötülediğimi zannetmişsin neyse aslında fazla söze gerek yok kişi anlayabildiği ölçüde fikir üretir kişilere veya kişiye anlayamıyacağı şeyleri söylemek te sakıncalıdır onun için kabahat biraz da bende kusura bakma bundan sonra daha yalın ve anlaşıla bilir yazmaya gayret ederim teşekkür.
-
Kuranda ahiret olmasa idi inanırmıydınız ?
Çıktım erik dalına, anda yedim üzümü Bostan ıssı kakıyıp der ne yersin kozumu Yunus. Erik, tek çekirdekli olduğu için vahdeti, üzüm de çok çekirdekli olduğuğu için kesreti temsil eder. Yunus un bu ifadesi "Vahdette Kesret,Kesret te Vahdet" Müşahedesi dir. Bu Anadolu daki tasavvufi bir görüştür.birde Ahmed Yesevi den Türkistan dan Hurma üzerine söylenen tek çekirdekli olduğundan "Vahdet" sözler. "Ağzımı açtım saldılar hurma ıssı kıldı mest İki alemden kiçip vallah oldum hak-perest" Bu insanlar İslam dışı olamazlar (haşa) ve bu yazdıklarımda "Google ve klavye" ilede zor bulunur.
-
Kuranda ahiret olmasa idi inanırmıydınız ?
Sayın BrainSlapper. Ne mutlu ki o insanlar İslam dışı (Mevlana,Yunus.Ahmed Yesevi.Veysel Karani,Muhyiddin Arabi vs vs) dediğin İnsanlar İslam dışı değil Bilakis İslam içi ve Alimidirler.İddia ettiğin laf "İslam dışı" çok büyük bir isnat vede bu insanların vaz ettiği sözleri tahlil gerektirir. Acaba İslamın dışında gösterdiğin bu insanları hangi katagoriye sokuyorsun İslam dışı demekle Vahdeti Vucud a mı yoksa vahdeti Vucud u Batı icadı Panteizm le mi karıştırıyorsun yada bu topik in bir yerinde yazdığın gibi "Budizm,Hinduizm"lemi karıştırıyorsun malum unuz Budizm ve Hinduizm de milyonlarca Tanrı var üstelik Tenasuh (Reenkarnasyon) var yine malumunuz İslamda "TEVHİD" inancı var. Şimdi İslami Tasavvuf inancı ile kafası karışık olan ve Tasavvuf tan anlamayıp bilmediğini de bilmeyenin uydurduğu olayı bir misal ile şöyle açıklamaya çalışalım hasbelkader mesela bir bardak deniz suyu ile, bir bardak ta menba suyunu masanın üzerine koysak, karşıdan her iki bardağa bakanlar, aralarında bir fark olabileceğine ihtimal vermezler. Bardaklara yaklaştıkça fark biraz olsun belirebilir. Fakat sular içildiğinde mesele iyice anlaşılmış olur. Şimdi buradan hareketle "Mevlana" nın söylediği şu sözleri nereye çekeriz " Ey Ruhumuzun Ruhu! biz kim oluyoruzki kendimize vucud verelim de, Seninle ortaya çıkalım? biz bir alay hiçleriz. Bizim varlığımızda hiçtir. Sen mutlak bir vucudsun ki zuhur aynasında fanileri gösteriyorsun. Biz arslanlarız. Fakat hakiki arslanlar değil, hareketleri zaman zaman esen rüzgarlardan sancak üzerine dikilmiş arslanlarız. Sancak üzerine işlenmiş bu arslanların hareketleri görünürde , onları hareketlendiren rüzgar görünmez. O görünmeyen eksik olmasın. Bizim hareketimiz, vucudumuz senin vergindir, senin icadındandır. Adem e varlık lezzetini tattırdın. Adem i ezelde kendine aşık etmiştin, Aşk galeyanı iledirki, bu alem de zuhura geldi". Demem o dirki BrainSlapper büyük lokma ye büyük konuşma Tasavvuf ve İslam Sahilsiz okyanustur derya dır kişi bilmediği konuda konuşmamalı yahut ihtiyatlı yazı yazmalı eğer öğrenmek istenirse en azından "Google ve klavye" var teşekkür.
-
Kuranda ahiret olmasa idi inanırmıydınız ?
ŞURA SURESİ. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla 1.Ha. Mim. 2.Ayn. Sin. Kaf. 3.Güçlü ve hakim Allah sana ve senden öncekilere işte böyle vahyetmektedir. 4.Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O yücedir, büyüktür. 5.Gökler neredeyse üstlerinden çatlayacaklar. Melekler Rablerini hamd ile tesbih ederler ve yerde olanlar için mağfiret dilerler. İyi bilin ki Allah, çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olandır. 6.O'ndan başka dostlar edinenlere gelince Allah onları kollamaktadır. Sen onların üzerine vekil değilsin. 7.İşte biz sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik ki şehirlerin anası (Mekke halkı)nı ve etrafında olanları uyarasın. Hakkında hiçbir şüphe olmayan toplanış günü konusunda uyarıda bulunasın. (O gün) bir grup cennette bir grup da alevli ateştedir. 8.Allah dileseydi onları bir tek ümmet yapardı. Ancak dilediğini rahmetine sokar. Zalimlere gelince onların ne bir dostları ne de bir yardımcıları vardır. 9.Yoksa onlar O'ndan başka dostlar mı edindiler? Oysa Allah, (gerçek) dost işte O'dur; ölüleri O diriltir. O her şeye güç yetirendir. 10.Hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah'a aittir. "İşte benim Rabbim olan Allah budur. Ben O'na güvendim ve O'na gönülden yönelirim." 11.O göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Size kendi nefislerinizden eşler; hayvanlardan da çiftler varetti. Sizi bu tarzda türeti(p çoğaltı)yor. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O duyandır, görendir. 12.Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Dilediğine rızkı genişletir ve daraltır. O her şeyi bilendir. 13.O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a buyurduğunu, sana vahyettiğimizi ve İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya buyurduğumuzu sizin için de bir şeriat kıldı. Müşrikleri kendisine çağırdığın şey onlara ağır geldi. Allah dilediğini kendine seçer ve gönülden yöneleni kendine iletir. 14.Onlar ancak kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki kinden dolayı ayrılığa düştüler. Eğer Rabbin tarafından, belirli bir süreye kadar geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı aralarında hüküm verilmiş olurdu. Onlardan sonra kitaba mirasçı kılınanlar da onun (peygamberin) hakkında gocundurucu bir tereddüt içindedirler. 15.İşte bundan dolayı (onları tevhid inancına) çağır ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların arzularına uyma ve de ki: "Ben Allah'ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaletli davranmakla emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize sizin yaptıklarınız sizedir. Bizimle sizin aranızda bir tartışma yoktur. Allah aralarımızı birleştirir. Dönüş de O'nadır."
-
Kuranda ahiret olmasa idi inanırmıydınız ?
Topik daşlara selam. Ahiret olmasa inananlar yinede aynı hassasiyetle inanırmı idi den "Vahdeti vucud" a gelmiş bulunuyoruz. Bu arada Sunni,vehhabi ile karşılaştırma yapıp humanizma yı da ekleyip islam a (Müslüman) gönderme yapmak ta işin cabası. İşin ilginç yanı Sunni lik inancının Vahabi lik ile özdeşleştirilmesi.Şimdi aşağıya bir alıntı ekleyeceğim gelecek olan cevaplara görede yanıt yazacağım teşekkür. VAHDET-İ VÜCUD NEDİR ? Vahdeti vücud bir tasavvuf terimidir ve onun felsefesi Allah'tan başka varlık olmadığına, mevcud olan tek varlığın Allah olduğuna, var gibi gözüken ne varsa Allah'ın parçaları olduğuna inanmaktır. Bu ina-nış tasavvufun amentüsünün ilk şartıdır. Bu felsefe-nin künhüne vakıf olan mutasavvıflar Lâ ilâhe illallah demeyi terk edip la mevcude illallah diyerek bu amentüyü ikrar ederler. Allah'tan başka mevcud, varlık olmadığına i-nanmayı gerektirecek ne bir ayet, ne bir hadis var-dır. Allah'ın isimlerinden bahsettiği, bütün varlıkları yok saymak, her nasılsa -inançlarına göre- varlık ol-mayan şeylerin yaşadığını ve öldüğünü söylemek, me-leklere iman ettim demek fakat onlar varlık değildir, Allah'ın parçalarıdır diyerek her parçayı ilah say-mak, cennete ve cehenneme iman ettim demek, sonra onların varlık olmadığını, Allah'ın parçaları olduğunu söylemek, önünde secde edilen putun bile Allah'ın bir parçası olduğu bu sebeple zahirde tapılan put olsa da aslında o secdenin Allah'a yapıldığı gibi saçma ve delilsiz zırvaları uyduranların asıl gayesi İslam dinini tahrif etmek ve müntesiplerini yoldan çıkarmaktır. İşte bu inanışa göre bir tasavvuf şeyhi Allah'ın bir parçası olduğu gibi yolda duran taş, ağaçtaki kuş, kovalanan kedi ve kovalayan kufuryok ve o köpeği vuran bir zabıta eri dahi (haşa) onlara göre Allah'ın parça-sıdır ve dolayısıyla onlara Allah demek doğru bir sözdür. İsmi tasavvufçular tarafından veliler listesi-ne alınan müşriklerin "Ben Allah'ım" demeleri ve benzeri sözleri sarfetmeleri bu sapık inanışlarından kaynaklanmaktadır. Bu sapkın söylem ve inanışlar üzerinde tevhid ehli olanlar için te'vil edecek yol aramaya ve hatta düşünmeye bile gerek yoktur. Çün-kü bir Müslüman kabul veya red etmek için Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in böyle bir şeyi öğretip öğretmediğine bakması yeterlidir. Hiç akletmezler ki durum onların dediği gibi olsa, inanan kimdir, inanılan kim ? Yaratan kimdir, yaratılan kim ? Hüküm koyan kimdir, mükellef kim, mükafat ve ceza veren kimdir, ödüllendirilen veya cezalandırılan kim ? Ateşe koyan kimdir, ateşte yanan kim ? İşte vahdeti vücut gibi bir zırvayı ortaya atan kafirler İslam ümmetini yüzyıllarca oyalayacak bir işi başarmışlar ve maalesef gözlerinden yaş gelesiye, karınları ağrıyasıya halimize gülmekteler. Birilerinin aslında küfür olduğunu bildikleri, fa-kat o bunu söylemişse bir hikmeti vardır kabilinden te'vil etmeye çalıştığı, bu cümleler nasıl söylenmişse kastedilen mana odur, çünkü inanç öyledir. Sizin tap-tığınız benim ayağımın altında diyen adam toprağı kastetmiştir, çünkü ona göre çiğnenen, işenen, o top-rak Allah'tır (haşa) . Böyle olunca birinin çıkıp ben Allah'ım demesi onlara göre gayet tabi bir durum-dur, sırf o değil onlara göre kafir biri dahi bu sözü söylese doğru söylemiş olur çünkü o da Allah'tan bir parçadır! Bu cümleleri vecde, aşka gelince, kendinden geçince söylemenin sebebi nedir derseniz, can pazarı bu kolay değil. Müslümanlar bu sözden pek hoşlan-mazlar ve insanın başına kötü şeyler gelebilir. Nite-kim tarih bu müşriklerin nasıl taşkınlık ettiğini ve nasıl öldürüldüklerini zaptetmiştir. alıntıdır..
-
Kuranda ahiret olmasa idi inanırmıydınız ?
Konu "İslam ve Müslüman,Ahiret" dolayısı ile Budizm,Hinduizm değil sorulan da Ahiret te vad edilen ödül olmaz ise "Müslüman" yine inanırmı idi. Şimdi buradan hareketle İlahi dinler de (Yahudi,Hıristiyan,Müslüman) Ahiret inancı var ve olmadığını da kimse ispat edemez ya inanırsın veya inanmazsın kimse de kimsenin inancına karışamaz fakat Ahiret olmaz ise inananlar acaba yine aynı ödüllendirilecek gibi inanırmı idi soru sormak abesle iştigal dir ve inanmayanların kafa karışıklığını gösterir sebebi de İlahi "Vahiy" Dinlerde Ahiret inancı vardır mükafat da vardır şimdi var olan bir şeyi yokmuş gibi gösterip birde bunun üzerine kendi kişisel düşüncesini ekleyip inananları sorgulamak veya inanç larının samimi olup olmadığını mantık tan yoksun bir soru üzerine oturtmak kişiye haklılık kazandırmaz bilakis kendi inançsızlığının bir kafa karışıklığını gösterir.Şimdi bir inanan şöyle de diye bilir ve kimse de niye böyle söyledin demez zannedersem "İnananlar Ahiret olmazsada" yine de ödüllendirilecek gibi İbadet eder ve samimiyetle davalarında sebat gösterirler değilmi ama verilen cevap "FARAZA" olduğundan bir kıymeti olmaz nedeni de "faraza bir soruya faraza bir cevap olur" Ahiret inancı İlahi dinlerde vardır özellikle "Müslüman lıkta" aksini de kimse ispat edemez.Sorulan soru ya cevaplar çoğaltılabilir ama buradan hasbelkader bir önerim var lütfen "Tutarlı sorular" sorun çünki var olan bir şey üzerine sanki yokmuş gibi kurgu olmaz teşekkür. Sayın LUCAS. Eleştirileriniz ve uyarılarınız için teşekkür eder saygılar sunarım.Çok bir bilimsel vede araştırıcı cevabınız beni memnun etti.Kuşlar Hava olmasa uçabilirmi sorusunu soraraktan aklı yetilerimin hezeyanını önlemek için bu sorudan vaz geçeceğimi size iletir önerilerinizi beklerim ama buradan hareketle sizin engin bilginizden yararlanmak için bir veya bir kaç soruya cevap vermenizi isterim. Benim sorduğum "Kuşlar Gök olmaz ise uçabilirmi" sorusu görünen bilinen bir şey üzerine "Kuş ve Gök ve uçmak" malumaliniz hepsi meydanda vede sorduğum soruda bilinen görünen bir şey üzerine böyle olduğu halde soru şaçma olarak algılanıyor vede (Aklı yetisi.muhakeme yeteneği) den yoksunmuş gibi ithama maruz kalınıyor. Şimdi desemki Haşa Ahiret olmasa da inanan insan aynen nasıl inanıyor ise öyle devam eder acaba ne dersiniz ben derimki nacizane yazdığınız yazıları bir daha kontrol edin siz maçı tatil ediyorsunuz bilginiz olmadığı bir konuda cevap bekliyor "kendi kafanıza göre kurgu yapıp" birde ispat ve deliliniz olmadığı halde (Ahiret hakkında) soru sorup cevap bekliyorsunuz benim verdiğim cevabı da "Kuş,Gök,Uçmak" hem görünen hem bilinen olduğu halde yeriyor üstelik zannedersem anlayamıyorsunuz Hava ve gök olmaz ise Kuş nasıl uçar sizin algılamanıza göre nasıl olmaz ise Ahiret te ödül de vardır sorulan soru olmaz ise olduğunda garip olur nasıl Hava,Kuş,Gök varsa Ahiret te vardır ödül de yok eğer miş mış değil ben inanmıyorum denirse o kişi ve kişlerin sorunudur birde öbür yazdıklarınıza cevap vermeği kendime zahmet olarak görüyorum biraz okuyup biraz da muhakeme yeteneğininizi geliştirmenizi hasbelkader öneriyorum teşekkür.
-
Kuranda ahiret olmasa idi inanırmıydınız ?
Sayın katakuta sorduğunuz soru aynen şuna benzediği için "Gök olmazsa kuşlar uçarmıydı" gibi olduğu için mantıktan yoksundur.Birde müslümanlar Ahiret olmadan "Cennet" ALLAH a kulluk yapamazlar iddianız da abesle iştigaldir nedeni de ALLAH Ahiret i yaratmış Cennet ve Cehennemi vadetmiş bu durumda Ahiret olmasaydı müslüman rahat bir şekilde inanırım diyebilirlerdi lafı da askı da kalır çünki Ahiret var asıl acayip olan olmayan bir şey üzerine kurgu yapmaktır teşekkür.
-
Kuranda ahiret olmasa idi inanırmıydınız ?
Bütün topikte yazanların affına sığınarak şunu derim soruyu soranlara (KUR,AN da Ahiret ve ödül) olmasa inanırmıydınız?.Zaten soru kendi ile çelişmiyormu? KUR,AN niye var Kainat niye yaratılmış öbür Kitaplar niye gönderilmiş" Tevrat,Zebur,İncil" Uyarıcılar niye gelmiş (Peygamber ler) birde soruyu sorana şunu da sormak elzem olmuyormu siz ve sizin gibiler inanmadıkları halde niye ahiret le o kadar alakadar oluyorsunuz sizin indinizde zaten Ahiret,Ödül ,ceza yok klasik olacak ama ya var ise inananların kaybı olmayacak peki o zaman sizin ve sizin gibilerin Ahiret in,Ödül ün,Ceza nın olmadığının bir kanıtı nedir yani sorduğunuz soruda mantık yok kendisi ile çelişiyor. Ha şunu diye bilirsiniz "Haşa Ahiret Mahiret ceza ve ödül yok" o sizin inancınız der geçilir ister inanırsın ister inanmazsın ama şu olmasa imiş bu olmasa imiş diye kafandan bir kurgu yapıp (ipe sapa gelmez) soru sorulmaz. Teşekkür ederim. Kur.an da Ahiret, Ödül, ve ceza vardır Faraza ile soru sorulmaz. Zaten sorulan soruda mantık yok Ahiret ve ödül olmasa inanırmı idiniz diye soru sorulmaz.Evvela İnsanın yaradılışındaki hikmeti bilmek sonrada onun üzerine soru sormak lazım birde soruyu sorana bir soru sormak lazım "Ahiretin ve ödülün" olmadığının bir kanıtı sizde varmiki bu soruyu soruyorsunuz zaten abesle iştigal soru ve cevap olmaz KUR,AN var Ahiret var isteyen inanır istemeyen inanmaz teşekkür.
-
kaza ve kader
ENAM-2.O'dur sizi balçıktan yaratan ve sonra [sizin için] bir ömür tayin eden, [yalnızca] O'nun bildiği bir ömür. Ama hâlâ şüphe edip durursunuz, AÇIKLAMA. Lafzen, "ve O'nun katında bulunan bir ömür" -yani, yalnız O'nun bildiği . Bazı otoriteler, buradaki "ömür"ün dünyanın bitimine ve sonraki yeniden dirilişe işaret ettiği görüşünde oldukları halde diğerleri onu bireysel insan hayatı ile ilişkilendirirler. Diğer bazısı da, skelimenin ilk kullanımında münferit insan hayatına bir atıf görürken ikincisinin Kıyamet Günü'ne atıfta bulunduğunu iddia ederler. Bu son yoruma göre cümlenin bitiş ifadesi, "ve (başka) bir ömür daha vardır..." şeklinde çevrilebilir. Ancak Kur'an'da ecelun musemmâ ibaresinin başka yerlerde de sıkça kullanılması karşısında, burada en doğru çeviri, "[O'nun tarafından] tesbit edilen" veya "[O'nun tarafından] bilinen bir ömür" şeklinde olabilir, yani, hem münferit insan hayatına, hem de bir bütün olarak dünyaya ilişkin bir ömür. ARAF-34.Ve her toplum için bir vade belirlenmiştir: Öyle ki, vadeleri dolduğunda onu bir tek an olsun, ne geciktirebilirler ne de öne alabilirler. AÇIKLAMA. Lafzen, "Her topluluk (ümmet) için bir vade vardır": yani, her toplumun Allah tarafından belirlenen bir yaşama süresi vardır; öyle ki, bu süre içinde toplumlar vahiy yoluyla kendilerine teklif edilen hidayet yolunu kabul ya da reddetmek konusunda serbesttirler. Ümmet sözcüğü, çoğu zaman, yaşayan varlıklar, bu ayetin anlam örgüsü içinde de toplum, halk, topluluk anlamına işaret etmektedir.Arapça kullanımında sâah (lafzen, "saat") terimi, sadece astronomik saati yani, ortalama güneş gününün yirmidörtte birini değil, aynı zamanda soyut "zaman" fikrini ve yine, büyük ya da küçük onun herhangi bir kesitini, hatta (yukarıda olduğu gibi) kritik bir ânını da ifadeye yarar. Yukarıda açıkça görülmektedir ki, "zamanın en küçük bir bölümü" ya da "kritik bir tek ânı" anlamında kullanılmıştır. ENAM-98.Bir canlıdan sizi[n hepinizi] var eden O'dur, ve O [sizin her biriniz için yeryüzünde] bir vade ve [ölümden sonra] bir dinlenme yeri [tayin etmiştir]: Biz bu mesajları hakikati kavrayabilecek insanlar için açık ve anlaşılır kılmaktayız! AÇIKLAMA. Müfessirler, mustekarr ve müstevde terimlerinin bu bağlamdaki anlamları konusunda büyük ölçüde farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Ancak, mustekarr'ın "bir gidişin/yolun sonu" -yani, bir şeyin amacına veya nihayete erdiği nokta- ve müstevdeın "havale/gönderme yeri" veya "ambar" şeklindeki birincil anlamlarını dikkate aldığımızda yukarıda benim verdiğim karşılığa ulaşmış oluruz. Bu karşılığı, ayrıca, 11:6 ve bu surenin 67. ayeti de güçlü bir şekilde teyid etmektedir: ilk ayette Allah, her canlının rızkını sağlayan ve "onun [yeryüzündeki] ömrünü ve [ölümden sonraki] istirahat yerini" (mustekarrahâ ve müstevdeahâ) bilen biri olarak anılmış; ikincisinde ise mustekarr, "[Allah'ın ihbarlarının] ifası için konulan süre" anlamında kullanılmıştır. HADİD-22.HİÇBİR musibet, daha önce buyruğumuzda [öngörülmüş] olmadıkça ne yeryüzünün ne de sizin başınıza gelmez: şüphesiz bu Allah için kolay (bir iş)tir. AÇIKLAMA. ani, "yeryüzüne veya bütün insanlığa yahut münferit olarak herhangi birinize": tabii yahut beşerî/insan-ürünü anî altüst oluş ve çöküşe; ve hastalıktan, ahlakî yahut maddî yoksunluktan doğan münferit sıkıntılara işaret. Yani, Allah'ın bir olayı dilemesi ve onu gerçekleştirmesi. SEBE- 1-2-3. HAMD, göklerde ve yerde ne varsa tümünün gerçek maliki olan Allah'a mahsustur; ahirette de hamd O'na mahsus olacaktır. Yalnız O'dur hikmet Sahibi, her şeyden haberdar olan:O, toprağa giren ve ondan çıkan her şeyi, gökten inen ve ona yükselen her şeyi bilir. O, tek başına, rahmet kaynağıdır, mağfiret sahibidir.Ama hakikati inkara şartlanmış olanlar, "Kıyamet Saati bizi asla bulmaz!" diye düşünürler. De ki: "Hayır, insan kavrayışının ötesindeki her şeyi bilen Rabbimin hakkı için o mutlaka sizi bulacaktır!" Göklerde ve yerde zerre kadar bir şey bile O'nun bilgisinden kaçamaz; ve bundan daha küçük veya daha büyük bir şey yoktur ki [O'nun] apaçık fermanında yer almasın; AÇIKLAMA. Bu tanım, hem maddî hem de manevî oluşumları kapsar: Toprak altında kaybolup sonra yeniden ortaya çıkan sular; tohumun bitkiye ve bitkinin de petrol ve kömüre dönüşmesi; toprak altında kalan eski yapıların ve uygarlıkların izleri ve bunların daha sonraki kuşakların bilinçlerinde ve bakışlarında yeniden canlanması; hayvan ve insan cesetlerinin yeni bir hayatın beslenme kaynakları haline gelmesi; topraktaki buharın göklere yükselmesi ve sonra yağmur, kar ve dolu olarak yeniden yere inmesi; insanların özlemleri, ümitleri ve ihtiraslarının zirvelere tırmanması ve ilahî vahyin insanların zihinlerine inmesi; böylece inancın ve düşüncenin yenilenmesi ve bununla birlikte yeni yapıların, yeteneklerin ve ümitlerin yeşermesi: kısacası, Allah'ın yaratma eylemini karakterize eden doğum, ölüm ve yeniden dirilmenin sonsuz biçimde tekrarlanması. Tanrıtanımazların bu iddiası ikili bir anlam taşır: "Evren, öncesiz ve sonrasızdır; yalnızca değişebilir, ama hiçbir zaman yok olmaz!" -ki bu, Allah'ın ebedî/sonsuz olduğu gerçeğini inkara kadar gider; ve "Kıyamet Saati'nin sembolize ettiği yeniden dirilme ve ilahî yargılanma/hesap verme yoktur;" bu da, ölümden sonraki hayatın ve böylece insan hayatına atfedilen bütün değerin ve anlamın inkarına varır. FATIR-11. Ve [hatırlayın:] Allah sizi[n her birinizi] topraktan yaratır, sonra da bir damla spermden; ve sonra sizi iki cinsten biri şekline sokar. Hiçbir dişi O'nun bilgisi olmadan ne hamile kalabilir, ne de doğum yapabilir; ve [Allah'ın] fermanında öngörülmedikçe hiç kimse ömrünü uzatamaz ve hiç kimse de onu kısaltamaz; ama bunlar, kuşkusuz, Allah için kolaydır. AÇIKLAMA. bu bağlamda bütün insan soyunu ifade etmektedir- gibi sadece "topraktan yaratılmış", yani, toprağın üzerinde ve altında asal şekillerinde bulunan organik ve inorganik maddelerden yaratılmış bir ölümlü olduğu gerçeğini vurgular. Karş. ayrıca Kur'an'ın bütün insanlardan "topraktan yaratılmış" olarak söz ettiği 18:37, 22:5, 30:20, 35:11 ve 40:67. ayetler. "Âdem"in burada insan soyunu temsil etmiş olması, bu cümlenin son kelimesinde geniş zaman kipinin kullanılması ile vurgulanmıştır. İnsanın "balçıktan", "topraktan" yahut yukarıdaki ayette geçtiği gibi, "balçığın özünden (sulâleh)" yaratıldığına dair çok sayıdaki Kur'ânî atıflar insan bedeninin toprakta yetişen ya da toprağın bileşiminde bulunan muhtelif organik ve inorganik unsurlardan teşekkül ettiğine, toprakta yetişen besinlerin özümlenmesi yoluyla bu unsurların sürekli olarak canlı ve üretken hücrelere dönüştüğüne işaret etmekte ve böylece insanın bedensel menşeinin ya da özünün basitliğini ve buna bağlı olarak da, ona akıl ve duygu donanımı bahşeden Allah'a karşı insanın ödemesi gereken şükran borcunu dile getirmektedirler. 12-14. ayetlerde kullanılan geçmiş zaman kipi (mazî), bu yaratılış evrelerinin hepsinin Allah tarafından öngörülüp gerçekleştirildiğini ve bu sürecin insanın O'nun tarafından yeryüzüne çıkarıldığı günden bu yana hep tekrarlanıp durduğunu vurgulamak içindir; bu anlam örgüsü içinde sözkonusu tekrar tekrar vukuun başka bir dile şimdiki zaman kipinde aktarılması yerinde olacaktır. ALINTI.
-
din denilen şey nasıl oluştu?...
Firavun Ve Haman FİRAVUN VE HAMAN Musa ve onun Firavunla mücadelesi Kuran’da en çok yer alan kıssadır. Bu kıssada Eski Mısır ve Firavun’un yaşantısı hakkında bir çok detaya yer verilir. Firavuna karşı toplumun tavrından ve toplum içindeki konumundan, Firavun’un yardımcısı Haman gibi değişik konular hakkında fikirler elde edilebilmektedir. Kuran’da geçen Haman ismi bazı Hıristiyanlar tarafında eleştiri sebebi olmuştur. Çünkü Haman ismi Tevrat’ta Ester’in hikayesinde geçer ve burada Haman, İsrail oğullarına kötülük yapan Pers kralının yardımcısı olarak belirtilmektedir. Bu nedenle Bazı Hıristiyan araştırmacılar Haman isminin Kuran’da yanlış geçtiğini iddia etmişler ve bunu Kuran’ın Tevrat’tan kopyalandığı iddiasına delil olarak göstermeye çalışmışlardır. Mısırın tarihi ve dili Roman imparatorluğunun işgali esnasında tümüyle değişti. Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul eden Roma, putperest olduğunu düşündükleri Eski Mısır dinine karşı yasaklayıcı bir tavır aldı. Mısır tapınaklarını yıkıp, kitabeleri söktüler. Hiyeroglif yazısının kullanılmasını yasakladılar. M.S 300’lerden sonra Hiyeroglif yazısı unutuldu ve yeryüzünde bu yazıyı okuyabilen kimse kalmadı. 18 yüzyıla kadar bu böyle sürdü. Bu dili bilen olmadığı için Mısır papirüslerinde ve yazıtlarında neler yazdığı hiç kimse tarafından bilinemiyordu. Bu durum 1799’da Mısır’ı işgal eden Fransız ordusundaki bir askerin, kendine siper kazarken bulduğu Rosetta Stoen isimli bir yazıtla değişti. Bu yazıtı diğer yazıtlardan ayıran özelliği aynı metnin hem Hiyeroglif, hem demotik hem de Yunaca olarak yazılmış olmasıydı. Yunanca bilinen bir dil olduğu için buna bakılarak Hiyeroglif yazısı Jean-Françoise Champollion adlı bir Fransız tarafından da çözülebildi. Bu şekilde Eski Mısır dolayısıyla Firavun hakkında bir çok şey öğrenilebildi. Bu çalışmaları takip eden Fransız bilim adamı Prof. Dr. Maurice Bucaille Kuran’da geçen konularla Eski Mısır yazıtlarındaki bilgileri karşılaştığında ise çok ilginç sonuçlara ulaştı. Maurice Bucaille “Haman” ismini bir Fransız Mısır Bilimcisine verir ve bunun 7. yüzyıldaki bir Arap el yazmasından alıntı olduğunu söyler. (Bu ismin Kuran’da geçtiğini söylemeden, 7. yüzyıldaki Arap el yazması diyerek Mısır bilimcisinin tepkisini ölçer.) O da, 7. yüzyıldaki bir Arap el yazmasında hiyerogliflere ait bir bilginin geçirilmiş olmasının mümkün olmadığını, fakat Firavun sarayının isim listelerine bakacağını söyler, Dr. Maurice Bucaille’a ise “Dictionary of Personal Names of the New Kingdom by Ranke” adlı Mısır isimleri sözlüğünü önerir. Bucaille ise Almanca hiyeroglif transliterasyon listesinden Haman’ın, Taş Ocakları İşçilerinin Şefi olduğunu bulur. ( Hermann Ranke, Die Ägyptischen Personennamen, Verzeichnis der Namen, Verlag Von J. J. Augustin in Glückstadt, Band I, 1935, Band II, 1952.) Dahası Haman ismi Viyana’da Hof Müze’sindeki bir anıtta da kazılıdır.( Walter Wreszinski, Aegyptische Inschriften aus dem K.K. Hof Museum in Wien, 1906, J. C. Hinrichs’ sche Buchhandlung.) RESİM-60 Kuran’da, Firavun’un kule yapma işini Haman’dan istemesini haber veren ayet, bu arkeolojik bulguyla tam bir uyum içindedir. Kuran’da da Firavun Haman’a seslenmekte ve ondan kendisine yüksek bir kule yapmasını istemektedir: Firavun dedi ki: “Ey önde gelenler, sizin için benden başka İlah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa’nın İlahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum.” (Kasas Suresi, 38) Eski Mısır’a ait bu yazıtların okunabilmesi, Kuran’da söylendiği gibi Haman’ın Eski Mısır’da yaşadığını ortaya koydu. Ayrıca Haman’ın tıpkı Kuran’da bildirildiği gibi Firavuna yapılar inşa eden bir kişi olduğu ortaya çıktı. ALINTI. Bu yanlız bir tanesi eğer okuduğun bölüm de "eski mısır ile ilgili (dini) bilgiler öğretiliyorsa hermes toth dan ahiret ile ilgili bir şeyler de kap" iyi okumalar ve saygılar.
-
YARATILIŞTAKİ HASSA AYARLAMA (fine tuning)
Bilgisayar ın nasıl çalıştığı belli de "itiraz edemediği,özgür olmadığı,zaten var olandan icat edildiği" da belli bunda şaşılacak ne var.
-
Madde düşünebilir mi? Muhakeme, karşılaştırma yapabilir mi?
BrainSlapper. Bir şeyi ya anlamamışsın yada anlamak istemiyorsun İnsan "RUH"değildir İnsan da "RUH" vardır. Şimdi konuyu dallanıp budaklamadan senin bu yazdığına topik te karşı cevap olarak kim ne yazmış ise onlara bakmadan sana ve diğer "dinsiz" lere küçük bir sorum olacak Beyin malum insan vucudunun komuta merkezi dir düşünür,karar verir,uygulanması için insana her konuda komut verir (sizin düşünceniz) şimdi buradan hareketle İnsan vucudunda beynin kontrol edemediği organ varmıdır"yani beyin den emir almadan kendi başına karar veren) varsa söylermisiniz?eğer yoksa bilemezseniz ben size hasbelkader açıklar ve sonrasında da beyin den ayrı hareket eden (insan vucudun da) başka şeyler de yazarım buda sürpriz olsun ve ondan sonra madde lerin üzerinde tartışırız.
-
Hristiyanlık
Görüş belirttiğin için teşekkür ederim bir kaç görüş sonra ben de bir şeyler yazarım.
-
din saptırılıyor
Sayın brainslapper yine aynı yazıları yazıp insanların kafasını karıştırmışsın?nasıl mı yukarıda verdiğin sayısal örnek ten ne kast ettiğini doğru dürüst anlatamamışsın ne yazdığını sen anladınmı en azından ben anlamadım lütfen bana açıklarmısın. Birde Türk ler de ciğer in dini motiflerde kullanılmadığını bilakis "kalp,yürek,gönül" olarak geçtiğini delilleriyle göstermiştim neden yine aynı şey konu sıkıntısımı çekiyorsun. Şimdi esas konuya geçelim Dine ,dindara,yaratana inanmazsın o senin bileceğin bir şey ama burada yazmaya bile elim varmıyor put ile özdeşleştirdiğin şeylere dikkat etmeni isterim nedeni de "İSLAM"Tevhid dini dir put ile uğraşır eğer karşı olduğun bir şey varsa iddia ettiğin gibi bilimsel ahlak(etik)ile yaz eleştiri yap yok eğer insanı ve insanları tahrik etmek istiyorsan zaten biz tartışmayı keseriz nedeni de kötü bir söze, tahrik e,insanları götürmek "Müslüman"a yasaktır selam verir gideriz saygı,edeb.
-
Hristiyanlık
Turkish-Media.Com da din olarak hep islamiyet i tartıştık tartışmaya da devam edeceğiz buradan hareket le benim aklıma bir fikir geldi madem din tartışıyoruz ve özellikle "ilahi dinler diye adlandırılan Yahudi,Hrıstıyan, İslam" fakat bu üçünden yanlız islamı tartışmak eksik bırakmazmı (DİNİ) içerikli tartışmaları. Şimdi eğer konuya ilgi duyan olur katkı yaparsa en azından daha geniş bir tartışma ve bilgilenme alanı olmazmı saygılar.
-
..TÜRBAN...
Ne haber katakuta demokrasiden? Baş örtüsü mü yoksa tüsiad mı kim anladı? Çevreden bahsediyorsan türkiye den senin çıkman lazım (kuzey kore ye bir bilet benden.) Cennet güzeldir ehlinin davranışlarıda güzel olur nasip olur inşaallah. Eskiler de mahmut paşa da hani İstanbulu bilenler bakırcılardan aşağı bir yol var eskiden orada eskiciler vardı şimdi varmı bilmem yeni bosnaya taşınmış diyorlar bir hatırlatayım dedim.
-
sorun sadece inanmak
Arkeologlar, kazılar sırasında yerin altından süs eşyaları, çanak ve çömlekler, hatta çok az şekillendirilmiş bir tahta dahi bulduklarında, hemen burada eski bir medeniyetin, akıl, beceri ve bilinç sahibi insanların yaşadıklarını anlarlar. Ancak nedense bazı paleontologlar, yerin altında çanak ve çömleklerle karşılaştırılamayacak kadar kompleks tasarım ve özelliklere sahip 100 mercekli gözleri olan trilobitleri, salyangozları, denizyıldızlarını bulduklarında, bunların burada tesadüfen ve kendiliğinden oluştuğunu öne sürebilmektedirler. Alıntı. İster inan ister inanma kimin umurunda.
-
CENNETTEKİLER VE CEHENNEMDEKİLER...?
Ruh ve Beden Şu cismin içindeki mâneviyatsız can, şüphesiz, kın içindeki tahta kılıca benzer. Gönül, seni gönül ehlinin semtine çeker; cisim ise su ve toprağa hapsetmek ister. Şarap bizden sarhoş oldu, biz ondan değil! Beden bizden var oldu, biz ondan değil! Dünya hissi bu cihanın, din hissi ise göklerin merdivenidir. Bu hissin sıhhati, bedenin âfiyetindedir; o hissin sıhhati ise vücûdu harap etmededir. Can yolu, cismi (önce) harap eder; sonra da o harâbeyi mâmur eder. (Can yolu) bir bedenden başı kesti mi yerine derhal yüz binlerce baş izhar eder. Aşağılık âlemde bulunan her şey yücelikten gelmiştir. Haydi, var gözünü yüceliklere dik! Sen, ten itibariyle hayvansın, can bakımından melek. Bu suretle hem yerde yürürsün, hem gökte. Can, hikmete, bilgilere; ten ise bağa, bahçeye, üzüme meyleder. Can, yücelmeye, yükselmeye can atar; ten, kazanca, ota, yiyeceğe, içeceğe! Cisme, o yücelikten bir nasib yoktur... Cisim, can denizinin karşısında bir damla gibidir. Ruh, doğan kuşudur. Tabiatlarsa kuzgundur. Doğan kuşu, kuzgunlarla baykuşlardan yaralanır. Can, yücelere kanatlar açmada; ten, tırnaklarıyla yere sarılmada! Can, beden kavgasından kurtulursa, beden ayağı olmaksızın gönül kanadıyle uçmaya başlar. Beden, insanı besleme hususunda anaya benzer ama, sana yüz düşmandan daha düşmandır. Bedenin hasta oldu mu sana ilâç aratır; kuvvetlendi mi seni şeytanlaştırır, bir put haline sokar. Şu sitemlerle dopdolu olan bedeni bir zırh bil; ne kışa yarar, ne yaza. Köşk (beden) bir şey değildir. Onu yık; define, yıkık yerdedir a benim beyim! “Evimi temizleyin” âyeti beden temizliğini bildirir. Bedenin tılsımı toprağa mensupsa da hakikatte nur definesidir. İnsanın asıl gıdası Allah nurudur; ona hayvan gıdası lâyık değildir. Fakat gönül hastalık yüzünden bu gıdaya düşmüştür; gece, gündüz bu suyu içmekte, bu toprağı yemektedir. Keseyle, dağarcığın değeri içindeki altından dolayıdır. İçinde altın olmayan kesenin ne kıymeti var? Nitekim tenin değeri de can iledir; fakat canın değeri de cananın (Allah’ın) nuruyladır. Ten midesi, insanı samanlığa çeker; gönül midesi ise reyhanlığa. Ot ve arpa yiyen kurban olur; Allah nuruyla gıdalanan ise Kur’ân. Bir gönlün nuru olmadı mı o gönül, gönül değildir. Bir bedende ruh yoksa o beden, sadece topraktan ibarettir. Derenin suyu varsa ona dere denir. Adam da eğer canı varsa adamdır. "MEVLANA"