Zıplanacak içerik

sarıgöl

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sarıgöl tarafından postalanan herşey

  1. BAKARA-256. Ayet. Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tâğûtu tanımayıp Allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
  2. FARABi: "Hiç bir şey kendi kendisinin nedeni olamaz. Çünkü, nedenin kendisi, oluşandan öncedir." "Hiç bir şey kendiliğinden yok olmaz, böyle olsaydı, var olmazdı." "Erdemlerin en büyüğü bilimdir." "Kainat'ta tesadüfe,tesadüf edilmez". Sokrat.
  3. Yukarıdaki alıntının "TAMAMEN KOPYA" olduğu yazılardan belli işin en güzel tarafıda "TÜRKLERİN" kopuk beylikler şeklindeki yaşamasını fırsat bilip "MÜSLÜMANLAŞTIRILMASI İMİŞ" İnsan sorarlar alıntı yaptığın yazı doğruyu yazıyormu bu kopuk beylikleri Müslümanlaştıran'lar kimler ve nerede yaşıyorlardı ve yahut şimdi yaşadığımız güzel "TÜRKİYE" miz acaba kimler tarafından feth edildi birde "Arap,Acem" diye İnsanları katagorize etmek nasyonalizm olmazmı ama konu "DİN VE MÜSLÜMAN" oldumu salla gitsin değilmi biraz sağduyu biraz insaf fazla yazmaya gerek yok "DİNİ" argümanlarla cevap yazmayada gerek yok sebebide bu konular defaatle cevaplandığı halde tekrar,tekrar servis edileceğinden sonrada yazılabilir.
  4. katakuta. ******************************** Güneşe arkanı dönme gölgen önüne düşer. Tagor.
  5. Sayıne muki. doğru yazmışsınız " okuyupta anlayamayanlardan" olma durumu bana yazdığınız cevapta saklı. Saygılarımı sunarım.
  6. Acaba bu "AKIL" görünürmü,görünmezmi. Ve yahut kalıba dönmez demekle "MECAZ"mı yapılmak isteniyor yani "Aklın" kalıbımı olur eğer öyle ise (dağa,taşa,hayvana hülasa maddeye tapan) bilinen tarihin en eski devirlerinden beri var olan ateistler "şimdi 21. yüzyılda yaşayan"lar demekki "AKIL" ları önceki kalıplarından hiç çıkmamış şimdide darvinist "İLKEL ÇORBA" teorileri ile kendilerini avutuyorlar hayırlı yeni kalıplara.
  7. Madein Turkey : bu sözün Türkçede karşılığı nedir "TÜRK MALI" demektir fakat İngilizce karşılığı ne demektir "HİNDİNİN MALI" şimdi buradan hareketle "TÜRKLER (HİNDİ'MİDİR)" ve yahut Hindi Türkler malımıdır diye bir sürü teori üretebilinir bu itibarla zorlama ve delili olmayan uydurma alıntılarla kimse mal bulmuş mağribi gibi (çarpıtma yapmasın,üstelik paket kopya) Güneş balçıkla sıvanmaz. Ezoterik takılmalar ve teoriler ateistlerin ve onları destekleyen kim varsa dikkati çekmek istediğim kim varsa hepsi teori ve iddia "DELİL YOK" yanlız iddia ediyorlar ve iddia ettikleri ne ise onun üzerinede kendilerinden uydurma yorum ekleyip hakikat diye sunuyorlar "KANIT,DELİL " denildimi tık yok yersen fındık reklamında denildiği gibi değilmi.
  8. Mearic- 4. Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.” Buradaki söyleneni çarpıtmak o kadar kolay değil ne deniyor (Miktarı “Dünya senesi” ile 50 bin yıl “OLAN GÜNDE” yükselip çıkar 50 bin senede çıkar demiyor brain alıntı yaptığı mearic 4 ayetine (SÜREN) kelimesini eklemiş aklınca? buradan aslında olayın doğruluğu anlaşılıyor bu itibarla “Miktarı 50 bin yıl olan günde” (CEBRAİL) hızı bizce meçhul nasıl gidip geldiği Bu arada kaç kere gidip geldiğini “ALLAH” bilir doğrusuda bu. “Cebrail a.s.” Gidiş gelişlerini eklediğin (SÜREN) kelimesi ile 50 bin sene gidiş 50 bin sene geliş yaptın yukarıda şimdide bu yolculuğu dünya’ya uyguluyorsun neymiş “İzafiyete” göre 100 bin sene oluyor burada olan “Cebrail a.s.” kaç senede gidip geldiği dünyada kaç sene geçtiği değil “MİKTARI 50 BİN SENE OLAN GÜNDE” yükseldiğidir yoksa zaman’da “ALLAH c.c.” tandır “ALLAH” zaman içinde, zaman yaratır “GÖRECE” de olduğu gibi. Öbür yazılanlar bu yazdıklarım sebebiyle bir kıymeti harbiyesi olmaz Ayet’lerede hariçten kelime eklenmez.
  9. İzafiyet teorilerinin olmazsa,olmaz zaman,hız,mekan'dır. (Aksini bu güne kadar kim söyledi?.) Cebrail'in hızı "MUHTEŞEM" ve Mekan içinde uçuyor doğru ve derki o hızla mekanda gidiyorsa "ALLAH" ta mekan sahibi (haşa) ve ekliyor "ALLAH" mekandan Münezzehtir derseniz içinde hız ve mekan olan bir teoriyi kendinize delil sayamazsınız? neden sayamayız? zaten kainatı "ALLAH" madde aleminden ve yaratmasından bahsetmiştir (Secde- 4.Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı, sonra arşa istiva etti. Sizin O'nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçiniz yoktur. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?) Böylece "MÜLKÜNÜN AZAMETİNDEN" bahsetmiştir. Bu ayette ise ( Mearic-4. Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.)"RUH" ve "EMİR" aleminden bahsetmiştir. "RUH" ta emir alemindendir. Böylece "ALLAH" ın Kasdı "BEKA'nın" (beka-sözlük. Devamlılık. Evvelki hal üzerine kalma,daim ve sabit olma. Varlığının asla sonu olmayan.) devam ettirilmesi olduğu halde, O emrinin devam edişine, "ZAMAN'ı" hatırlatan bir lafızla işaret etmiştir.Böylece "ALLAH" orada "MEKAN" sözüyle (secde 4) Mülkünün Azametine; burada'da (mearic 4) Zaman sözüyle, Mülkünün devamına işaret etmiş olup, Mekan O'nun yarattığı şey olup Mülkündendir;Zaman ise O'nun hükmü ve emri iledir. Bu itibarla "ALLAH" yarattığı Zaman ve mekan'dan MÜNEZZEHTİR.
  10. 0 "ben"lik, "biz"lik yüzünden bizden uzaklaşmıştır. Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa-îlün (c. II, 577) ⢠Şimşek gibi bir şey çakıyor; acaba, o gönüller alan sevgili midir? 0 köşeden parlayan ne; acaba, o la'l madeni mi? ⢠0 gevherin etrafında görülen nedir? Ay mı, yıldız mı? Nürdan bir kandil gibi gökyüzünden sarkmış, boşlukta asılı kalmış? ⢠Ey gönül! Başını çıkar da bir bak; senin gözlerin pek parlaktır, pek keskindir! Gözlerini ov da dikkatle bak; dünyada ne görürsen herşeyi 0 yaratmıştır! Yarattıklarında O'nun yaratma gücünü, sanatını, kudretini müşahede et, gör! ⢠Biz ortaya çıkınca, 0, bizden çekilir, uzaklaşır. Fakat biz çekilip gidince, 0 ortaya çıkar. Çünkü 0, "ben"lik, "biz"lik yüzünden bizden uzaklaşmıştır. ⢠Suyu dalgalandırdığın zaman, Güneş'in suya vurmuş ışığı da dalgalanır. 0 öyle görünür ama, aslında güneş gökyüzündedir. *******************************
  11. Rahatsız oluyorum doğru. "REF REF" in vazifesinin olduğu yerde "CEBRAİL'in" vazifesi bitiyor bunu uzatıp polemik konusu yapmak abestir olay bitmiştir "CEBRAİL" SİDRE'DEN öteye gidemiyor. Mekan'ı kaç kere yazdığımı ben unuttum tekrar tekrar sormakla ( servis) bıkkınlıkmı getirmek isteniyor yoksa adet bumu (posta servis) girilebilen yer "MEVA" nın yanı yani yaratılan mekan ŞANI YÜCE "ALLAH" TARAFINDAN ve yarattığı "MEKAN" ınana dilediği girer dilemediği girmez. Ben gönül gözü açamam (haşa) hele!!! işiniz soru sormak benim sorum kaynamasın. Birde benim bir merakım var acaba " İLKEL ÇORBA" mı daha değerli yoksa "MAYMUN'DAN İNSAN'A OLAN DÖNGÜ'MÜ" ne demeli acaba.
  12. Eşcinsellik (Livata) Erkeğin erkekle veya kadınla arkadan temasına "livata" veya "lutîtik" denir. Lût (a.s)'ın kavmi bu çeşit sapık ilişkiler yüzünden helak edildiği için bu adla anılmıştır. Livata İslam'da ve önceki semavî dinlerde yasaklanmıştır. Zamanımızda eşcinsellik “İnsan hakkıdır”. İslâm'a göre, kadın ve erkek eşit ve birbirini tamamlayan varlıklardır. Gerek ontolojik olarak, gerekse dinî sorumluluk, hukukî ehliyet, temel hak ve hürriyetler bakımından ilkesel bazda kadın erkek ayrımı söz konusu değildir. Ancak kadının konumunun belirlenmesinde, bu ilkesel esasların yanı sıra, İslâm'ın doğup geliştiği toplumlardaki sosyal ve kültürel çevre, özellikle ataerkil aile yapısı etkili olmuştur. Bu durum, İslâm toplumlarında farklı kadın anlayışlarının ortaya çıkmasının da sebebidir. Kadına hiçbir değerin verilmediği, kız çocuğuna sahip olmanın utanç verici bir durum kabul edildiği, bu nedenle bazen kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir dönemde İslâm, davetin başladığı ilk yıllarında kadını muhatap olarak kabul etmiş, bu konuda kadın erkek arasında herhangi bir ayrım yapmamıştır (bk. Leyl 92/3-10). Âl-i İmrân suresinin 195. âyetinde geçen, “sizler birbirinizdensiniz”; Tevbe suresinin 71. âyetinde geçen "mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin dostlarıdırlar"; Bakara suresinin 187. ayetinde geçen "onlar size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz" ifadeleri, kadınla erkeğin birbirine denk ve birbirini tamamlayan iki unsur olduğunu vurgulamaktadır. Köle ve cariye hür bir insanın malı olan, kendilerine ait hakları yok denecek kadar kısıtlı bulunan kadın (cariye) ve erkek (abd) insanlardır.. Kölelik ve cariyelik İslam'dan çok önceki devirlerden beri vardır. İnsanların köle ve cariyelere bakışı, onlara tanıdıkları haklar ve muamele biçimleri de değişik olmuştur. İslam geldiğinde dünyada ve Arabistan'da kölelik çok yaygın bulunuyordu. Köleliğin birden kaldırılması sosyal ve ekonomik birçok probleme yol açacaktı; köle sahiplerinin ekonomik ve sosyal hayatları kölelerin varlığı üzerine kurulmuştu. Köleliğin birden kaldırılması sosyal ve ekonomik birçok probleme yol açacaktı; köle sahiplerinin ekonomik ve sosyal hayatları kölelerin varlığı üzerine kurulmuştu. Hayatlarında hürriyeti tanımamış ve tatmamış olan köleler de birden serbest bırakıldıklarında ne yapacaklarını şaşıracak, belki eski efendilerine başvurarak köle olmaların isteyeceklerdi. Bu yüzden İslam, köleliği birden kaldırmak yerine önce kölelerin durumunu ıslah etmeyi, onlara -kendi iradeleriyle çalışıp bedellerini ödeyerek hür olmak dahil- bir takım haklar tanımayı tercih etti. Zaman içinde köleliğin tamamen ortadan kalkması için de tedbirler aldı, kurallar koydu. Zaman içinde köleliğin tamamen ortadan kalkmasına yönelik tedbirler içinden şu kadarını hatırlatalım: a) Bir köle bedelini ödeyerek hür olmak isterse -kölenin durumu müsait olduğu takdirde- sahibi bu teklifi kabul edecek ve ona bazı günler bu maksatla çalışması için izin verecektir. Kölelerin bedelleri ödenerek azat edilmeleri için zekat bütçesine ödenek konmuştur. c) Sahibi, kadın köle ile karı koca hayat yaşar da cariye çocuk doğurursa bu çocuk hür olduğu gibi anasının da statüsü değişmekte, "ümmü'l-veled" adını alan cariye artık alınıp satılır olmaktan çıkmaktadır. d) Devamlı köleleştirmenin kaynakları ortadan kaldırılmış, geçici olarak ve daha ziyade misilleme zorunluluğu yüzünden savaş esirlerinin köle olarak gazilere dağıtılması uygun görülmüştür. Bunun dışında hür bir insanı köleleştirmek şiddetle yasaklanmış, Hz. Peygamber (s.a.) "Bunu yapanlar kıyamette karşılarında dâvacı olarak beni bulacaklar" buyurmuştur. Harp esirlerine yapılacak muamele hakkında karar vermek devletin yöneticilerine bırakıldığı için yöneticilerin "karşılıksız salma, bedel ile serbest bırakma, müslüman esirler ile değişme" gibi bir karar vermeleri halinde köleliğin hiçbir meşru kaynağı kalmamış olacaktır. e) Yemin edip vazgeçme, Ramazan orucu tutarken cinsel temas yaparak oruç bozma, kaza yoluyla adam öldürme gibi birçok durumda kölesi olana köle azat etme mecburiyeti getirilmiştir. Böyle bir mecburiyet olmadığı halde köle azat edenlere büyük mükâfatlar vadedilmiştir.... Bütün bunlara rağmen İslam tarihinde köleliğin devam etmesi ve bu insanlık ayıbını başka milletlerin, oldukça geç de olsa müslümanlardan önce kaldırmaya teşebbüs etmeleri müslümanların kusurudur; dinlerini iyi anlamamaları, Allah ve Resulü'nün maksadını gerçekleştirme konusunda titiz davranmamaları, dünya menfaatini ahiretinkine tercih etmeleri yüzünden bu böyle olmuştur Burada organize ve yasal demekle (İslam'dan önce yağma varmı idi) hem herşeylerini beğenmedikleri "Araplar'ı" aklama ve bu suretle "İSLAM'a" yüklenme durumu tam bir (şaşırma) dır bir kere Şavaş'ta alınan ganimettir ve İslam önceside vardır. ENFAL. Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla 1- Sana savaş-ganimetlerini sorarlar. De ki: "Ganimetler Allah'ın ve Resulündür. Buna göre, eğer mü'minlerseniz Allah'tan korkup-sakının, aranızı düzeltin ve Allah'a ve Resulü'ne itaat ediniz." Bedir savaşından sonra müslümanlar arasında, savaş ganimetlerinin paylaştırılması ile ilgili bir tartışma çıktı. Allah bu fırsatı müslümanların lehine kullanarak barış ve savaşla ilgili sorunların çözümü için gerekli ilkeleri ortaya koydu. Bedir, İslam sancağı altında yapılan ilk savaş olduğu için müslümanlar, savaş ve onun gündeme getirdiği problemler hakkında İslamın ortaya koyduğu ilkelerden habersizdirler. Bakara ve Muhammed surelerinde bazı ön talimatlar verilmişse de "savaşın insanileştirilmesi" için daha fazla emir ve talimata ihtiyaç vardı. Çünkü İslam'ı kabul etmiş olsalar bile, müslümanların savaş konusundaki tasavvurları, İslam öncesi dönemin hemen hemen aynısıydı. İşte bu nedenle, eski uygulamaya dayanarak her müslüman, zafer sonrası eline geçen savaş ganimetlerinin gerçek sahibinin kendisi olduğunu iddia etti. Fakat ganimet toplamak yerine düşmanı izlemeye gitmiş olanlar da vardı. Onlar da ganimetten pay almak istiyorlar ve şöyle diyorlardı: "Eğer biz düşmanı uzaklara dek izlemeseydik, onlar geri gelip zaferi bir hezimete dönüştürebilirlerdi. Yani İslam öncesi "GANİMET" adeti var idi vs vs. "MUHAMMED a.s.v." dağdan gelip bağdakini kovmuş? yani bilmesek başka (çarpıtma) getir. 300 puta inananlar düzenlerini hampalıklarını öyle kurmuş öyle gidecek zannediyorlardı ama yeni düzen "İSLAM" göz kamaştırıcı bir şekilde "TEVHİD" inancı ile 50 sene sürmeden zamanının iki süperi "Fars ve Bizans'ı" dize getirmiş İspanyadan, Türkistana, uzanmıştır ve "DÜNYA" durdukça var olacaktır. Bazı yazılar alıntıdır.
  13. Eğer samanda, kehrübar ile müşterek bulunan bir parça olmazsa, hiçbir zaman kehrübar tarafına gitmez. Onlar arasında bulunan bu aynı cinsten oluş, gizli bir şeydir, göze görünmez. Bir insanı, her şeyin hayali, o şeye doğru götürüyor. Mesela bahçe hayali bahçeye; dükkan hayali dükkana. Yalnız bu hayallerde gerçeği değiştiren bir şey saklıdır. Mesela bir yerin hayali seni çekti, hayale uyup oraya gidiyorsun. [ O gerçeği değiştire şey] yani yalan-dolan orasını sana güzel göstermiştir. Sonra pişman olup kendi kendine: "Bunda bir hayır vardı sandım, meğer yokmuş." Diyorsun. Bu yüzden bu hayaller, tıpkı içinde birisi gizlenmiş olan çadırlara benzer. Hayaller ne zaman ortadan kalkar ve hakikatler yüz gösterirse, orada, çadır gibi olan hayal bulunmaksızın, kıyamet kopmuş olur ve artık pişmanlık bahis konusu olamaz; seni çeken gerçek, seni cezbeden gerçekten başka bir şey değildir. O gün gizli şeyler apaşikar olur. [Kur'an, Sure: 86, Ayet: 9] MEVLANA.
  14. Alak-İkra. 1. Rabbinin adıyla oku!. Yani onun yüce adıyla, "Allah" yüce ismi ile başlayarak oku. Okumaya başla. Yukarıda geçtiği üzere bu emir inerken, başlangıçta Hira mağarasında Hz. Muhammed'in zatına melek gelip canına tak diyen şiddetli bir sıkıştırma ile yalnız "oku" demiş. O zamana kadar Hz. Muhammed okumak bilmediği için "ben okumuş değilim" yani okumak bilmem ki ne okuyayım? demişti. Bunun üzerine yine şiddetli bir sıkıştırma ile "oku" demiş. O da yine "ben okumuş değilim" demişti. Demek ki o ilk iki "oku" emri henüz Kur'ân değil, okuma denilen işe başlamak için heceletme cinsinden hazırlayıcı bir emir teklif idi. Kur'ân, üçüncü defaki sıkıştırmadan sonra olan iş bu "Rabb'inin adıyla oku!" emri ile başlamıştı. Şu halde bu emir, ilk inmesinde hem yaratıcı bir mahiyette Hazreti Peygamber'i okumazken okur yapmış, hem öğretici bir şekilde nazmı ile okunanı belirtmeye başlamış, hem mânâsı ile ilk vazifenin böyle yaratan, terbiye eden Allah'ı tanıtmak ve onun ismiyle okumaya başlamak olduğunu yükümlü tutmak şeklinde anlatmıştır. Bu başlangıçta şöyle demek olur: Gerçi sen bu zamana kadar okumadın. "Sen Kur'ân'dan önce bir kitap okumuyordun." (Ankebut 29/48) kitabın niteliğini, imanın esasının neden oluştuğunu bilmezdin... "Sen önceleri kitap nedir iman nedir bilmezdin." (Şurâ, 42/52) Fakat işte yaratmak denilen işin sahibi olup kâinatı yaratan ve seni yaratıp yetiştiren, sana ve her işine sahip olan Rabb'in seni kudretiyle şu anda bir okur yaptı, okunacak bir Kur'ân, bir kitap indirmeğe başladı. Böyle öğretildiği gibi o Rabbi'nin ismiyle başlayarak oku! Alıntı. Rahman Rahim olan ALLAH adıyla. 1.Yaratan Rabbin adıyla oku. 2.O, insanı bir alak'tan yarattı. 3.Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir; 4.Ki O, kalemle (yazmayı) öğretendir. 5.İnsana bilmediğini öğretti. Tarafsız. Cebrail sürekli " Vahy" getirir. Şimdi süresi ne kadar zaman içinde olur muhabbeti tekraren izahatmı vereceğiz "Mearic" açıklamasına bak (izafiyet,görece). Farklı Zaman kavramı kime göre? size göremi sayın tarafsız. (Bunlar süresi ne kadar olan bir zamanda oluyor,birbirleriyle bu kadar muhabbeti nasıl gerçekleştiriyorlar ? bu kadar farklı zaman kavramı içinde.) YORUMSUZ.
  15. mearic. 4.Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan "GÜNDE" çıkabilmektedir. Katakuta. "GÜNDE" sözü sende " GÜNLERİMİ" çağırıştırır? mesela "ŞU GÜN, ŞU GÜNDE, BU GÜN, BU GÜNDE" ne demektir açıklarsan memnun olurum. Rakam yazmadan "BİR" ifade eden kelime yokmu bunada bir açıklama getirirsin herhalde.
  16. "Yumote" yi burada polemik konusu yapmak doğru değil fakat (imzasındaki) ne ise ona benzerliğini sormaktaki maksadın NE?. "CEBRAİL'in" giremediği yere giren "REF REF" e yaratık demekle neyi kastediyorsun sende bir yaratık değilmisin?. "MİRAÇ" masal değildir "HAKİKATTIR" işine gelirse inanırsın ve senin inanıp inanmaman hiç bir şeyi değiştirmez. Cebrail'den kutsal olup olmaması'da kimseyi alakadar etmez "REF REF" in "O" mertebedeki melekler için inanmayanların merakıda kendilerinde kalsın biraz merak etsinler inananlar zaten neyin ne olduğunu bilir. Birde benim bir merakım var acaba " İLKEL ÇORBA" mı daha değerli yoksa "MAYMUN'DAN İNSAN'A OLAN DÖNGÜ'MÜ" ne demeli acaba.
  17. brainslapper. İnanmayabilirsiniz aklınıza takılan her şeyi sorgulayabilirsiniz bu sizin inançsız olarak hakkınız fakat "REF REF" denen ne olduğu bizce pek bilinmeyen çeşitli şekillerle anlatılmaya çalışılan (Hadis'lerde) şeyi "yumote" rumuzlu kişiye benzetmeniz üstelik sanki birebir benzer gibi "ayrıntıları" düşünmemiş demeklede sanki siz "REF REF'i" biliyormuş,görmüş gibi tavır alıp yorum yapmanız tam bir (çarpıtma,yorum'dur). Şimdi kısa bir anlatım "MİRAÇ" ile ilgili. Mekke'den Kudüs'e kadar Burak'la, seyahatin vasıtaları değişiyor; Kudüs'ten fezâya Mi'racla, asansör gibi, merdiven gibi, nurdan bir araçla çıktı. Uzaydan Sidretül-Müntehâ'ya kadar, cenneti, cehennemi, Levh-i Mahfûz'u, kalem-i ezeli, ordaki Beyt-i Ma'mur'u... vs. ziyaret etti. Cebrâil AS hepsini gösterdi, izahat verdi; bütün onları gördü... Yâni Rasûllullah Efendimiz, anlattığı, bildirdiği şeylerin hepsini gözüyle gördü. Sidretül-Müntehâ'ya geldiler, Cebrâil AS durdu. Cebrâil, "Ben gidemem daha öteye yâ Rasûllallah!" derken, Refref geldi, Peygamber Efendimiz'in önüne... "Böyle bir yeşil satıh" diyorlar, "bir melek" diyorlar; nasıl bir mübarek varlıksa, Refref geldi, selâm verdi. NECM SURESİ. 14.Sidretü'l-Münteha'nın yanında. 15. Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır. 16. Sidreyi örten örtmekte iken, 17.Göz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) aşmadı. 18. Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanı gördü. Şimdi buraya kadar olan yazdıklarım tamamen afaki,ve absürt benzetmeleredir.saygılar.
  18. Ahiret'teki "YEVM" Mahşer günü zamanı tamam oradaki gün kavramını "Mearic'teki" "GÜN" kavramı ile bağdaştırmak olmaz sebebide; Müzemmil-17, O' GÜNDEN, BAKARA-48, Öyle bir GÜNDEN, BAKARA-123, Ve bir GÜNDEN kasıt Mahşerdeki Hesap günü "KASTEDİLİYOR" miktarını yine "ALLAH" bilir "Mearic" te ise 4. Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.) ve bu yükseliş O günün ne kadarında olur onuda illa tam günde olur diye bir kaide yok elmalarla, armutları karıştırmamak lazım. Ve 50 bin yıl bize göre "CEBRAİL'e" göre değil.
  19. Bir kere olayın nasıl çarpıtıldığına bakmak lazım (Mearic-4. Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.) "CEBRAİL" miktarı 50 bin yıl (dünya yılı) olan "BİR GÜNDE" çıkar buradan 50 bin yıl git, 50 bin yıl gel çıkarmak için biraz değil bayağı bir zorlanmak lazım "BİR GÜN" çuvala'mı girdi?. Zamanın göreceli olduğu "BİLİME" göre biliniyor isteyen araştırabilir. Kur'an'da ALLAH'ın c.c. Zaman ve mekandan münezzeh olduğunu şimdi bir ayetle verelim BAKARA-255. AyetelKürsi.( Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür.) KUR'AN rakamlar veriyor "Mearic 4, Secde 5, Hac 47." Kur'an'ın bu verdiği rakamlar 21. yüz yılda "MÜCİZEVİ" bir şekilde teyit ediliyor " Zaman ve Görece" olarak İzafiyet teorisi olarak. Kur'an ı nasıl anlamak hususunda "AKIL" verileceğine anlamak için dikkatli okumak gerek. Aslında "BİLGİ ÇAĞINDA; KUR'AN" İLİM ilerledikçe daha bir çok "MÜCİZESİ" meydana çıkacak bekleyelim görelim. GERÇEK, GERÇEK'TİR NASILKİ DÜNYA DÖNÜYOR,GÜNEŞ ELİNİ GÖZÜNE GETİRİP KAPATSANDA ORADA VAR OLAY BİTMİŞTİR.
  20. Müftü; söyleyeceklerini yazmış anlatmış cevap yaz? sonra "MÜFTÜ'ye" gerek varmı biz "****" yeter fazla bile.
  21. “AKLI” sorulan matematik sorusu ile 2x2 4 eder vs ile test edip kanıtlanmış olduğunu söylemek doğrudur neden “AKIL GÖRÜNMEZ” ama “VARDIR” ve hayat boyunca İnsan’ın yaşamında “AKLI’nı” deneyleyebileceği bir çok şey karşısına çıkar misal “İNSANIN MAYMUNDAN GELMEDİĞİ GİBİ” böyle şeylerde görünmeyen “ İNSAN AKLI” ile deneylerle belirlenebilir. Bizi kimin yarattığı konusu gayet açıkça bilinir “ALLAH” yarattı ve “TOPRAKTAN” aksini bilimsel olarakta kanıtlayan varsa yazsın veya söylesin yoksa sırf ben öyle söylüyorum veya inanıyorum demek abestir. Gerçek “İnsan ve toprak’ta olan benzerlik (element)” somut delillerden. Tabi’ dirki Başkaları “İLKEL ÇORBA” masallarına inanabilir o kişilerin sorunudur. Çok doğru inanmak serbesttir “KANIT’lara” inanmak ise zorunludur? Der birileri bende derimki her bilimsel yeni “KANIT” eskisini rafa kaldırır bu itibarla “BİLİM” ve “AKIL” birde “BİLGİ ÇAĞINDA” yapılacak her yeni buluş atılım inananların lehine olacaktır.
  22. Sayın tarafsız. Ben zaman,Mekan, Görece, İzafiyet hakkında yazdım siz ne yazdınız? soru sormaktan başka üstelik sorularda hep (absürt) mesela siz ne diyorsunuz sayın tarafsızi Bu dedikleriniz nedir "Zaman yoksa hiç bir şey yoktur" dan başka ne soru soruyorsun öbür yazdıkların zaten olanı ilam şimdi yazacaklarım belki bir şey çağrıştırır. ( O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? (Enbiya Suresi, 30)) Ve birde "BİG BANG" Bilimsel olarak daha ne yazayım sayın tarafsız saygılar.
  23. brainslapper. Aramızdaki fark zannedersem "FORUM" da farkediliyor ben site yönetimine söz verdim olayları kişiselleştirip polemik boyutuna çekmeyeceğim onun için benim yazılarımı beğenmez? isen yanıt yazmazsın dolayısı ile sen foruma katkı???? için yaz bende fikir belirtmek için yazayım ha ne dersin.
  24. ZAMAN VE MEKAN. O Allah ki O'ndan başka ilah yoktur. Gaybı da, müşahede edebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur. O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddus'tür; Selam'dır; Mümin'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. Allah (müşriklerin) şirk koştuklarından çok yücedir. O Allah ki, yaratandır, (en güzel biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 22-24) “ALLAH TEALA c.c.” madde aleminden ve yaratmasından bahsetmiş, birde “RUH” ve “EMİR” aleminden bahsetmiştir. “RUH” da EMİR alemindendir, nitekim Cenab-ı Hak, sana “RUH’u” soruyorlar, deki “RUH” Rabbimin “EMRİ” indendir (İsra 86) buyurmuştur. Böylece Cenab-ı Hakkın KASDI, bekanın ( BEKA. Devamlılık, evvelki hal üzerine kalma, daim ve sabit olma. İlmi Kelam’da; varlığının asla sonu olmayan Cenab-ı Hakkın bir sıfatıdır. Baki olmak. Ebedilik.) devam ettirilmesi olduğu halde, O “EMR” rinin devam edişine, Zamanı hatırlatan bir lafızla işaret etmiştir. Gerçekten, senin Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir. (Hac Suresi, 47) Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir. (Mearic Suresi, 4) Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O'na yükselir. (Secde Suresi, 5) Nitekim böylece Cenab-ı Hak “Mekan” sözüyle,Mülkünün azametine; Zaman sözüyle, Mülkünün devamına işaret etmiş olup Mekan O’ nun yarattığı şey olup, Mülkündendir; Zaman ise, O’nun hükmü ve “EMRİ” iledir. CENAB-I HAKK’IN bir mekanda olduğu kasdedilmemiş, (HAŞA) aksine bütün her şeyin O’nun iradesine varıp dayandığı kasdedilmiştir. Bu bütün işler O’na döndürülür (varıp ona dayanır HUD 123) Ayetiyle anlatıldığı gibidir. Nerede?” sorusu, mekân tutan varlıklar için sorulabilir. Bunlar da maddî varlıklardır. Mekân madde olduğu gibi onda yer tutanlar da maddedirler. Mekânı ve maddeyi yaratan ve bir ismi Nur olan Allah hakkında böyle bir şey düşünülemez.. Kaldı ki, mahluklar içinde bile, mekânla kayıtlı olmayanlar vardır. Bunun en yakın misali kendi ruhumuzdur. Organlarımızın yerleri, mekânları vardır. Bunun içindir ki, “Ciğer nerededir?” yahut, “Böbrek nerededir?” gibi sorular sorulabilir. Fakat, ruh ve onun latifeleri, duyguları hakkında bu tip sorular sorulamaz. Mesela, “Ruh nerededir, akıl nerede oturur, sevginin, korkunun, hafızanın mekânları nerelerdir?”şeklinde sorular soramıyoruz. İnsan, maddî olan ve mekânla bağlı bulunan bedenini ölçü almak yerine, mekândan bir derece bağımsız olan, ruhlar alemini, melekleri ve tabiatta icra edilen kanunları düşünse böyle bir soruya yer kalmayacaktır.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.