sarıgöl tarafından postalanan herşey
-
TÜRBAN VE BAŞÖRTÜSÜ / SIKMABAŞ ARASINDAKİ FARK... (Sevgi Suheda arkadaşımızın sorusuna atfen tartışmaya açılmıştır...)
Beyinle ilgili yanıt bekleyen 10 soru. 1-Bilgi sinir hücrelerine nasıl kodlanır? 2-Anılar nasıl kaydediliyor ve anımsanıyor? 3- Beynin istirahat halindeki faaliyeti neyi gösteriyor? 4-Beyin geleceği nasıl kurguluyor? 5-Duygu nedir? 6-Zekâ nedir? 7-Zaman beyinde nasıl bir yol izliyor? 8- Beyin niçin uyur ve rüya görür? 9- Beynin bir konuda uzmanlaşmış sistemleri, bir diğeri ile nasıl bütünleşiyor? 10- Bilinç nedir? Çeviri: Reyhan Oksay (Cumhuriyet Bilim Teknik) Kaynak: Discover, Temmuz 2007 Acaba "AHLAK" hakkında yorum yapan her kimse yukarıda alıntısını verdiğim "BEYİN" i nasıl kullanır demek istediğim kendi şahsi düşüncesini hakikatmış gibi sunan üstelik sayısını bilmediğim kadar cevaplanan soruları tekrar,tekrar sorarak bilgi kirlenmesi yapmaya çalışmak hangi "AHLAKİ" kritere uyar bu itibarla "BEYNİNİ" daha bir yapıcı düşünmeye yönlendirmek ve İnsanın "BEYİN"dede erdemin,ahlakın oluşmasını sağlamak "AHLAKİ" değilmidir.
-
Allah mı Şair, Muhammed mi?
“RAHMAN” 37. Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman... Rahman suresi 37. Ayet’i Kıyametin başlangıcının tasviridir 1400 yıl evvel “KUR’AN” Kıyametin başlangıcında “GÖKTE” olacak olayları söylüyor ve bu söylem bir mucizedir ve “MÜTEŞABİHATTIR” sebebide kıyamet koptuğu zaman oluşacak olanları İnsanlar ya teorilerle veya benzetmeyle açıklayabilir kıyametin açıklamasını ancak “ALLAH” yapar ve İnsanlarda ulaştıkları bilimsel bulgulara göre yorumlar şimdi 1400 sene evvel “KUR’AN” da geçen 21. yüzyılda ancak bir benzerine (nasa) vasıtası ile ulaşılabilen bilgileri “ALLAH” KUR’AN da başka ayet,lerdede İnsanlara bir başka şekillerde açıklar misal “DUHÂN” (DUHÂN, Arapça bir kelimedir ve ‘duman’ mânâsına gelir. Kur’an-ı Kerim’de bu kelime sadece iki ayette geçer. Çok ilginçtir ki, birisi kâinatın, yerin ve göğün yaratılması anlatılırken, diğeri ise kıyamet tasvir edilirken kullanılmıştır.) Fussilet 11.Ayet (Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler.) Duhan 10-11.Ayet. (“Öyleyse gözle. Göğün açıkça bir duman çıkaracağı gün, bu duman bütün insanları bürüyecektir. Şüphesiz ki bu, elem verici bir azaptır.”) Şimdi Kâinatın yaratılışı ile ölümü demek olan kıyamet esnasında meydana gelecek olaylar hemen hemen aynı olacaktır Kur’an’ın bu ifadeleri acaba ne ölçüde günümüz biliminin sunduğu bilgilerle uyum halindedir? Acaba, taban tabana zıt bilgiler mi aktarılmakta, yoksa insanoğlu binlerce yıllık birikimine rağmen Kur’an’ın asırlar önce verdiği haberleri mi doğrulamaktadır?. DUHÂN'DAN NEBULAYA GEREK kâinatın ilk yaratılışı esnasındaki oluşumları göstermek için, gerekse kıyametin gelişini haber veren bir alâmet veya kıyâmetten sonraki aşamada meydana gelecek bir olay şeklinde sunulan ‘Duhân’, bizlere günümüz biliminin tespit ettiği bir kavramı çağrıştırmaktadır: Nebula. Şimdi nebula hakkında biraz bilgi verelim: Nebula, en kısa tanımıyla, uzayın derinliklerinde bulunan gaz ve atomik toz bulutlarıdır. Bu toz bulutları bir yandan çok büyük boyutlardaki yıldızların ömürlerini tamamladıktan sonra patlamalarıyla oluşurlar, diğer yandan zaman içerisinde yeni doğacak yıldızlar için adeta beşiklik yaparlar. Dev boyutlarda bir yıldız büyük bir patlamayla yaşamının sonuna gelir ve Nebulalar ortaya çıkar; ancak ölen yıldız başka milyonlarca yıldızın doğumu için gereken maddeyi uzay boşluğuna yayar. Zamanla atomik reaksiyon içinde sıkışır, ısınır ve nükleer patlamalar ile yıldız topluluklarını oluştururlar. Galaksiler içindeki dev yıldızlar ve küçük yıldızlar yakıtları tükenerek içlerine çöker ve parçalanırlar ve süper novaları oluştururlar. Daha sonra süper novalar da fizyon olayı ile patlar ve süper nova olayı meydana gelir. Süper nova patlaması uzayda bir bayram şenliği gibidir. Çok muhteşem bir ışık seli halinde uzayı aydınlatır. DÜNYA üzerindeki sayısız kıyamet örnekleri, bizim için büyük kıyamete misâl teşkil eder. Aslında aynı durum, boyutlarını ifade etmekte güçlük çektiğimiz galaksimizde ve belki milyarlarca galakside ve yine milyarlarca yıl zarfında meydana gelen hadiseler, inşâ ve tahripler için de geçerlidir. Çünkü. Biz bilsek de bilmesek de, tespit edebilsek de edemesek de, kâinatın her köşesindeki büyük çaplı doğum ve ölümler sürekli olarak tekrarlanır durur. Belki her an bir galakside bir kıyamet kopar. Şimdi tekraren “RAHMAN 37.Ayet’e gelirsek” ("Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;") Ezcümle, bu hadiseye iki cihetle bakılabilir : Ya 1400 yıl evvel Hz.Muhammed (a.s.m)'ın büyük bir teleskopu vardı. Onunla baktı gördü ve bu parçalanmayı kırmızı güle benzeterek söyledi. Ki görmese sarı gül, yeşil elma veya başka şeylere benzeterek söyleyebilirdi. Velev bu yarılma ve çatlama geçmişte değil de asrımızda olmuş olsa bile, kendinden 1400 yıl sonra olacak bir hadiseyi bu kadar teferruatı ile tarif etmek yine O zat (a.s.m)'ın bir mucizesidir. Ya da söz konusu yarılma ve çatlamayı irade edip yaratan kudreti sonsuz bir Kadir-i Zülcelal bu hakikatı pek mu'ciz ve beliğ bir tarzda ifade edebilir. Bunu da vahiy suretinde Hz.Muhammed (a.s.m)'ın dilinden insanlara kendi varlığının bir delili olarak inzal eder. Ve insan... ister istemez "Kâinat kimin ise Kur'an onundur, başka olamaz" demeye mecbur olur. Çünkü Kur'an şu kitab-ı kebir-i kâinat'ın bir tercüme-i ezeliyesi ve kâinat ise mücessem ayetlerle yazılmış kevni bir Kur'an dır. “Nasa NGC 6543” link’ine bak” Nebula şekillerini gör.
-
Allah mı Şair, Muhammed mi?
Göğün yarıldığını nasıl ben çıkarıyorum değil haşa (Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;" (Rahman 37) Ayeti açıklıyor ve bu Ayetlere "MÜTEŞABİHAT" denir nasılki zamanımızdada görüldüğü gibi (linkte). Sonra yağ gibi eridiği olayı kainatın sonunun tasviri şimdiki zamandan (nasa,link) le açıklama getirmek olmaz sebepte gelecekte olanın kainatın sonucunda oluşumunu ancak "ALLAH" bilir ve bildirir İnsanlarda bilgileri dahilinde yorum yaparlar.Bir sürü benzetilebilecek şekiller 1400 küsür sene evvelden nasıl bilinmiş yanıt varmı yok.
-
İnsanlar neden ısrarla din ister?
Çok doğal bir şey herkes doğru olanı şeçer. Aslında (Dine inanan) kendi düşüncesine inanır ?Ya varsa tekerlemesi? inanmayan içindir sebebide inanmayanlar neye inanacağına kolay karar veremezler bu söz bile inanmayanın ( ikilem,kararsız) olduğunun bir göstergesidir; Sebebide inanan zaten var olduğunu bilerek ? inanırsa kaybetmeyeceğini bilir? dolayısı ile tercih doğru olur ?İKİLEM VE KARARSIZ? inançsızda olur. ateist veya dinsizin toplumda rağbet görmeyeceğinin sebebi acaba yalnız ?İNANÇSIZLIĞI? mıdır başka sebepleride yokmudur Bu gibi yakıştırmalar veya öngörüler yanlıştır sebebide ?İNSAN? için bu ayırım yapılırsa yalnız ?DİNDARLARI? bu katagoride gösterip ?İNANMAYANLARIN? sütten çıkmış ak kaşık olduğunu göstermek bilimsel takılan inanmayanlara yakışırmı???. Şimdi bir Müslüman yurt dışına çıktı ve ilk rastladığı kişi ?ZENCİ BİR MÜSLÜMAN ÜSTELİK SENİN ?TÜRK? OLDUĞUNDAN DOLAYI MÜSLÜMAN OLDUĞUNU ANLAYIP YARDIM EDİYOR? acaba ateist ?TÜRK? yokmu veya ateist olup ?ZENCİ MÜSLÜMANIN? yardım etmediği,etmiyeceği birimi var bu kanıya nasıl varılmış Tamamen ?DEMOGOJİ?. Demekki ?TÜRKİYENİN YÜZDE KIRK YEDİSİ? ortalığı soyup soğana çevirmek için bu partilere oy verdi bir CHP,MHP vs vs partilerde hiç ?MÜSLÜMAN? yokmu hepsi inançsızmı Bu bir yakıştırmadır hiçbir ?KANITI? yoktur bir kişi veya birkaç kişinin görüşleri kendilerini bağlar tamamen subjektif yorumdur. Şimdide ?İNANIP,İNANMAMAYI KENDİ TEKELİNE ALIP? akıl verip üstelik ?SÜRÜ? mantığını kullanıp hem sanki basitmiş imajını veriyor birde ne basit sürü?ki statü yükseltmek,çıkar sağlamak peşinde koşuyor ne akıllı İnsanmış bunlar hem sürü hemde ?AKILLI?. Şimdide ?ÖZELLİKLE İSLAM? inancını yaşayanlar Dinlerinde olan mantıksızlıkları??? görüyorlar ama çıkarlarını kaybetmemek için klupçülük yapamayacağı için ses çıkarmıyorlar bu çıkara ?ZENCİ MÜSLÜMAN? dahilmi öbür Müslüman ülkelerde yaşayan İnsanlarda dahilmi yoksa sadece ? TÜRKİYEYE?Mİ? özel. Evet dünyada yaşayan bir buçuk milyar ?MÜSLÜMAN? ve geçmişte yaşamış olan ?MÜSLÜMANLAR? acaba kendilerini aldattıklarını nasıl anlayamamışta bir ateist anlamış ?İŞTE ASIL SORUN BURADA? ve ?SAYGI? gibi bir sihirli kelimeye bile takla atlattıracak mantıkla kendilerinin bile inanmadığı ?ABSÜRT? lükleri sergilerler. **********************************************
-
Allah mı Şair, Muhammed mi?
Konuda bu zaten "Müteşabihat denir" neden müeşabihat hani apaçık ortada idi diye itiraz edilir üstelik şu an "nebula" ayaklarına takılıp (nasa) izah edilmeye çalışılır ve 21. yüzyılda'ki teknolojik gelişme ile "AYETİN GELDİĞİ ASRA DİKKAT ETMEK LAZIM ÜSTELİK AYET (Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;" (Rahman 37) şu anki durumu nasılda açıklıyor. [/b][/color]
-
Allah niye bu kadar unutkan?
"MAİDE-3.AYET. ÖLÜ ETİ, kan ve domuz eti ve üstünde Allah'tan başkasının adının anıldığı hayvanlar ve boğulan, dövülerek öldürülen veya düşerek ölen veya derisi yüzülerek öldürülen veya vahşî bir hayvan tarafından parçalanan hayvanlar, canlı iken [bizzat] kestikleriniz hariç, size yasaklanmıştır ve putperest sunaklarında kesilenler [de yasaktır]. Kehanet yoluyla gelecekte sizi neyin beklediğini öğrenmeye çalışmanız da [yasaklanmıştır]: Bu günahkarca bir davranıştır. Bugün hakikati inkara şartlanmış olanlar, sizin dininiz[i terk edeceğiniz]den artık ümitlerini tamamen kestiler: Öyleyse, onlardan korkmayın, yalnız Benden korkun! Bugün dininizi sizin için kemale erdirdim, nimetlerimin tamamını size bahşettim ve Bana teslimiyeti sizin dininiz olarak belirledim. Günaha eğiliminden değil de hayatî bir zaruret sonucu [yasak şeylere] sürüklenenlere gelince, bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır. AÇIKLAMA. Hz. Peygamber'in çağdaşlarının şahitliğine dayanan eldeki bütün rivayetlere göre, yukarıdaki ayet -ki, bilindiği gibi Kur'an vahyini noktalayan ayettir- Hz. Peygamber'in vefatından seksenbir veya sekseniki gün önce, H. 10. yılda Zilhicce'nin 9'unda bir Cuma günü öğleden sonra Arafat'ta nazil olmuştu. Bu ayetten sonra başka hiçbir buyruk indirilmiş değildi: bu durum, Allah'ın dini kemale erdirmesine ve nimetlerinin tamamını müminlere bahşetmesine yapılan atfın sebebini de açıklamaktadır. İnsanın Allah'a kendini teslim etmesi (islâm), sahih dînin temeli veya temel ilkesi olarak kabul edilmiştir. Bu teslimiyet, yalnızca Allah'a inanmakta değil, ama aynı zamanda O'nun emirlerine itaat etmekte tam ifadesini bulur: ve bu, Kur'an mesajının tamamlandığı duyurusunun, neden, Peygamber Muhammed (s)'e vahyedilmiş olan son yasal buyrukları ihtiva eden bir ayet metnine konulduğunu açıklamaktadır. Maide 3. Ayetten sonra gelen başka bir "AYET" yoktur ve hiç bir delile dayanmadan İddia etmek abesle iştigaldir "KUR'AN SURE VE AYETLERİNİN SIRALAMASI NÜZÜL SIRASINA GÖRE VE ALFABETİK SIRAYA GÖRE BAŞKA BİR KONUDUR"
-
ALLAH YOKTUR!
Ayet meallerini verip "efekt" ekliyormu yoksa?. Mutlak var fakat tartışması olur yoksa senin efekt deyip geçtiğin hakaretler cezasızmı kalacak. biri yazacak cehennem dolacak. Gerçeğin yalandan aldatıcı olduğu fikri,fikir bile değil.Son inandığın "GERÇEK" nedir.Yalan İnsana öyle şey yaparki "YALANCI" olur.Eğer teknolojik ilerleme olarak (bilimsel) gerçek dersen o başka her bilimsel buluş evvelkini çürütür ama "ESAS GERÇEK OLAN NE". Hadi bakalım bir zamanlar yazdığım gibi yazayım bütün gelmiş,geçmiş,geçecek İnsan,ins,cin kim varsa bir tek gül yaprağı yapsınlar "ASLI GİBİ" bak yoktan var etsinler demiyorum yapsınlar icat etsinler suni değil "KENDİ GİBİ GÜL YAPRAĞI" şimdi GERÇEK olan ne.
-
Allah mı Şair, Muhammed mi?
Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;" (Rahman 37) Bu Ayeti açıklarmısınız. Sayın ateist111.
-
ALLAH YOKTUR!
“MERYEM. 73 - Âyetlerimiz kendilerine apaçık okunduğu zaman, o inkâr edenler, iman edenlere dediler ki :"Bu iki zümreden (Mümin ve kâfirlerden) hangisi mevki bakımından daha iyi, meclis ve topluluk itibariyle daha güzeldir?" 81 - Onlar, kendilerine kuvvet ve şeref kazandırsın diye, Allah'dan başka ilâh edindiler. 84 - Öyleyse onların hemen azaba uğratılmalarını isteme. Biz onların (ecel) günlerini sayıyoruz. 85 - O gün, takva sahiplerini, heyet olarak Rahmân'ın huzuruna toplayacağız. 86 - Suçluları da susuz olarak cehenneme süreceğiz. “SAFFAT” 30- "Bizim de size karşı bir gücümüz yoktu. Fakat siz azmış bir kavimdiniz 31- "Onun için üzerimize Rabbimizin azab sözü hak oldu. Şüphesiz azabımızı tadacağız." 32- "Evet biz, sizi kışkırttık. Çünkü biz azgındık." 33- O halde hepsi o gün azabda ortaktırlar. 34- İşte biz günahkarlara böyle yaparız. 35- Çünkü onlar, kendilerine: "Allah'tan başka ilâh yoktur" denildiği zaman kafa tutuyorlardı. 38- Elbette siz o acı azabı tadacaksınız. 39- Bununla beraber başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalandırılacaksınız. 40- Sadece Allah'ın ihlaslı kulları müstesnadır. 41- İşte onlar için belli bir rızık vardır. 42-43- Meyveler (vardır), Naîm cennetlerinde onlara hep ikram edilir. 51- İçlerinden bir sözcü der ki: "Gerçekten benim bir arkadaşım vardı." 52- Derdi ki: "Sen gerçekten inananlardan mısın?" 62- Nasıl, bu mu daha hayırlı konukluk için, yoksa zakkum ağacı mı? “SAD” 49- İşte bu bir öğüttür. Şüphesiz korunan müttakiler için herhalde güzel bir istikbal (güzel bir dönüş yeri) vardır 55- Bu, böyledir. Şüphesiz azgınlar için de fena bir gelecek vardır. 56- Cehennem! Ona yaslanacaklar, fakat o ne çirkin döşektir. 57- İşte artık tatsınlar onu ki, o kaynar su ve irindir. 60- (Arkadan gelenler öncekilere:) Derler ki: "Hayır, asıl size merhaba yok. Çünkü cehennemi bize siz takdim ettiniz. Bakın o ne kötü yatak!" 61- "Ey Rabbimiz! Bize bunu takdim edenin ateşteki azabını kat kat artır" derler. 62- Bir de derler ki: "Kötülerden saydığımız birtakım adamları (fakir müminleri) niye göremiyoruz?" 63- "Onları eğlence yerine tutmuştuk ha! Yoksa bu gözler onlardan kaydı mı?" 64- Şüphesiz ki bu haktır. Ateş ehlinin birbiriyle tartışması muhakkak olacaktır. “DUHAN” 34- Gerçekten şu kâfirler diyorlar ki: 35- "Bizim ilk ölümümüzden başka bir şey yoktur. Biz tekrar diriltilecek değiliz. 38- Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. 40- Şüphesiz ki hakkı batıldan ayırd etme günü onların hepsinin bir araya toplanacağı gündür. 42- Ancak Allah'ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, çok merhamet edicidir. 43- Gerçekten zakkum ağacı, 44- Günahkârların yemeğidir. 45- O pota gibi karınlarda kaynar. 49- Ona şöyle denir! "Tat bakalım azabı! hani sen kendine göre çok güçlü ve çok üstündün. 50- İşte sizin inkâr edip durduğunuz şey budur." “VAKIA” 1- Vakıa (kesin bir gerçek olan kıyamet) vuku bulduğu zaman, 41- "Ashab-ı Şimal", ne (mutsuzdur o) "Ashab-ı Şimal." 42. İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar şu içinde, 43. Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar. 44. Ki ne serindir, ne de faydalı. 45. Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefâhete dalmışlardı. 46. Büyük günahı işlemekte ısrar ediyorlardı. 47. Ve diyorlardı ki: "Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?" “YUNUS” 3- Rabbiniz o Allah'dır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerine istiva etti (onu hükmü altına aldı), işi tedbir eyliyor. O'nun izni olmaksızın hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'na ibadet ediniz! Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız 4- Dönüşünüz hep O'nadır. Allah'ın vaadi haktır. Herşeyi ilk baştan yaratan O'dur. Sonra iman edip salih amel işleyenleri hak ettikleri ölçüde mükâfatlandırmak için geri döndürecek olan yine O'dur. Kâfirlere de inkâr ettikleri için kaynar sudan bir içki ve acıklı bir azap vardır. 5- O Allah'dır ki, senelerin sayısını ve hesabını bilesiniz diye güneşi bir ışık, ayı da bir nur yaptı. Ve aya menziller tayin etti. Allah bunu hak olarak yarattı. O, bilecek olan bir kavim için âyetlerini ayrıntılı olarak açıklar. 6- Elbette gece ile gündüzün birbiri ardınca değişip durmasında ve Allah'ın göklerde ve yerde yarattıklarında sakınan bir kavim için bir çok delil vardır. “İNSAN” 1-Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre gelip-geçti. 2-Şüphesiz biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık. 3-Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör. 4-Doğrusu biz kafirlere zincirler, demir halkalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık. “TEVBE” 34- Ey iman edenler, şurası bir gerçektir ki, yahudi hahamları ile hıristiyan rahiplerinin bir çoğu insanların mallarını haksız yere yerler ve Allah yolundan saptırırlar. Bir de altın ve gümüşü hazineye doldurup, onları Allah yolunda sarfetmeyenleri bu yüzden acıklı bir azap ile müjdele! 35- O gün o altın ve gümüşlerin üstü cehennem ateşinde kızdırılacak da bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak (onlara): "İşte bu kendi canınız için saklayıp biriktirdiğiniz şeydir. Haydi şimdi tadın bakalım şu biriktirdiğiniz şeyin tadını!" denilecek. “NİSA” 51- "Şu kendilerine kitaptan (okuma yazmadan) bir nasib verilmiş olanları görmüyor musun! Onlar puta ve şeytana inanıyorlar. Ve Allah'ı tanımayanlara, "Bunlar, müminlerden daha doğru yoldadır." diyorlar. 56- Şüphesiz ki âyetlerimizi inkâr eden kâfirleri biz yarın bir ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı duysunlar diye, kendilerine başka deriler vereceğiz. Çünkü, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. 57- İman edip salih ameller işliyenleri ise, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada ebedî olarak kalacaklar. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler altında bulunduracağız. 58- Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla görendir. 58- Allah size şunları muhakkak emrediyor: Biri, emanetleri ehline vermeniz biri de, insanlar arasında hüküm ve komuta ettiğiniz zaman adaletle hükmetmeniz. "ALLAH" VAAD ETTİĞİNİ YAPAR "BİR DAMLA MENİDEN YARATILAN İNSAN" EĞER KENDİNİ YARATANA İSYAN EDER,ŞİRK KOŞARSA ÜSTELİK PEYGAMBERLER,KİTAPLAR VASITASI İLEDE İKAZ EDER VE "AKIL,İRADE VERDİĞİ İNSANA" VAAD ETTİĞİNİ YAPMAZSA "ADALET" OLMAZ VE "ALLAH" İNSANA AYNI ZAMANDA MÜKAFATTA VERİR"ALLAH" ESİRGEYEN VE BAĞIŞLAYANDIR. BU İTİBARLA YOK KUR'AN'DA ŞU İŞKENCE VARMIŞ BU İMİŞ ŞU İMİŞ BAŞTAN "İKAZ" VAR SONRA AHİRETTE BENİ TEKRAR DÜNYAYA GÖNDER KARINCAYI BİLE İNCİTMEYECEĞİM SÖZÜ SÖYLEMEKTE FAYDA VERMEZ,VERMİYECEK. BİRDE KUR'AN DA (SURE VE AYET OKUMASINDA SİYAK,SİBAK EVVELİ,SONRASI VARDIR) YANİ BÜTÜNLÜK KİŞİ CIMBIZLA ŞEÇİP ÜZERİNEDE KENDİ UYDURMA YORUMUNU EKLEDİMİ OLMAZ ONUN İÇİN BAŞKA DÜŞÜNCEDE OLAN KİŞİLERİN YAZILARINA İTİBAR ETMEMEK LAZIM .
-
Madde düşünebilir mi? Muhakeme, karşılaştırma yapabilir mi?
'Tengeriin boşig' Size hayatta başarılar dilerim. Mutlu olun,Mutlu yaşayın. Saygılar sunarım.
-
Allah mı Şair, Muhammed mi?
Sayın 'Aurelius'. KUR'AN da "MUHKEM,MÜTEŞABİHAT" Sure ve Ayetler vardır ve İslam'da tefsir ve Kur'an Meal ilmi çalışması vardır üstelik "MÜSLÜMANLIK" kendinden evvelki semitik dinleri kabul ettiğinden ve yayıldığı coğrafyalardaki kültürlerle karşılaştığında o kültürden gelip "İSLAMI" kabul edenlerinde tefsir ve meal çalışması yaptığı ayrıcada herkesin her şeyi ayni anlayacağı diye bir kaide olmadığından (AKLİ OLARAK VEYA KASITLI) fikir ayrılıkları normaldir dolayısı ile şimdi buraya şuna inanın daha makbuldür demek istemiyorum fakat İslam camiasında genel kabul görmüş "EHLİ SÜNNET VEL CEMAAT" ilim adamlarının yazdıkları daha muteberdir'ki onlarında tefsir,meal çalışmalarında farklılıklar gözükür bu itibarla esas olan "ÖZ,ASILI" kaybetmeden herkesin bilgisi dahilinde karınca kaderince katkıda bulunmasıdır bu yazdıklarım şahsi kanaatimdir yanılmış olabilirim sonuçta "ALIM" değilim ve "ALLAH" kusurlarımı affeder İNŞAALLAH.
-
Madde düşünebilir mi? Muhakeme, karşılaştırma yapabilir mi?
Bu sorulan soruya tatmin edici cevaplar verildi fakat bende hasbelkader "MADDE" üzerine bir şeyler yazayım. Madde aşık olabilirmi. Madde acıkabilirmi. Madde düşünüyorsa eğer? küsebilirmi. Madde düşünüyorsa eğer "BİLİNÇ'i" varmı. Madde düşünüyorsa eğer?düşündüğü bir merkez olmalı değilmi (yani İnsanda beyin) Maddenin düşünen merkezi neresi. Gibi vs vs.
-
Allah mı Şair, Muhammed mi?
Aslında "Öküzün boynuzundada" olabilir. Aslında her hangi bir dilin "BİREBİR" çevirisi "VARMI" üstelik "KUR'AN ÇEVİRİSİNE MEAL DENİR" ve "MEAL" ne demektir şimdi kısa bir alıntı. "MEAL" Türkçe'de Kur'an-ı Kerim'in tercüme edilmiş haline "çeviri" yerine meal sözcüğü kullanılır. Bunun nedeni meal kelimesinin yakın çeviri anlamına sahip olmasıdır. Kur'an-ı Kerim tercümesi ya da çevirisi demek daha iddialıdır. Bu nedenle meal yazarları çeviri konusunda yetersizliklerini vurgulamakta ve Kitabımızın çevirisini yapmanın mümkün olmadığını itiraf etmektedirler. Bunun yanında vahyin ne demek istediğini, -aslına azami uygunluğu sağlayacak şekilde- ancak meal ile verilebileceğini ifade ederler. Kur'an-ı Kerim mealleri birçok dilde mevcuttur. Muhammed Hamidullah'ın verdiği bilgiye göre, Avrupa'da ilk Meal çalışmaları 1141'de başlamış ve Kuran bu tarihlerde Latince'ye çevrilmiştir. İtalyanca'ya 1513, Almanca'ya 1616, Fransızca'ya 1647 ve İngilizce'ye de 1648'de tercüme edilmiştir. Bugün için, yaklaşık olarak Almanca'da 47, İngilizce'de 51, Fransızca'da 31, Latince'de 36, Urduca'da 100'e yakın ve Farsça'da 100'ün üstünde meal bulunmaktadır. Türkçe'de 65 civarında Meal olduğu söylenebilir. Yazılı bir eseri başka bir dile tam olarak aktarmak mümkün değildir. Söz konusu olan ilahi vahiy olduğunda bu imkânsızlık daha da bir gerçeklik kazanmaktadır. İlk aşamada bizi ilgilendiren bu bağlamda Kur'an-ı Kerim'in konumudur. Kuran-ı Kerim, sıradan bir Kitap olmadığı için onu üslup ve muhteva olarak başka bir dile tam olarak aktarmak hemen hemen imkânsızdır. Doğru yazıya ne denir. -ŞEYTAN- Şeytan, Arapça "şetane" kökünden rahmetten uzaklaştı, hak'dan uzak oldu; "Şâta" kökünden ise, öfkeden tutuştu, helak olacak hale geldi gibi manalara gelip insanlardan, cinlerden ve hayvanlardan isyan eden ve zarar veren her şeyin adı olmuştur. Bu manada bir canavar veya yılana da şeytan denilir. Aynı şekilde haset, öfke gibi insana mahsus olan her kötü huy ve davranış da şeytan diye isimlendirilmiştir. Şeriat örfünde ise, Yüce Allah'ın Âdem'e secde emrine karşı gelip isyan ettiği için ilâhi rahmetten kovulan ve insanların amansız düşmanı olan, cin taifesinin inkarcı kesiminden (el-Kehf, 18/50) gizli bir varlıktır. Diğer isimleri ise Garûr, Vesvs, Hannâs, Kâfir, Sağîr, Mârid, Tâif, Fâtin, Mel'ûn, Mez'ûm, Medhûr, Mekzû, Kefr, Hazûl, Adüvv, Mudill, Merid'dir Cinler insanlardan önce yaratılmışlardır, Kur'an-ı Kerîm'de çok zehirli bir ateşten yaratıldıkları haber verilir: "Cânnı da, daha önce çok zehirli ateşten yarattık. " (el-Hicr, 15/27) Şeytan da cinlerdendir. Allahu Teâlâ kendisini Hz. Adem (a.s.)'e secde etmekle mükellef tutmuş; şeytan ise, kendisinin ateşten, Adem'in topraktan yaratıldığını ileri sürerek secde etmemiştir. Bunun üzerine Allahu Teâlâ onu rahmetinden kovmuş o da kâfir olmuştur (el-Bakara, 2/24) Şeytanların amiri durumundaki şeytana İblis denir. Şeytan, insanları azdırmak için çeşitli yollara başvurur. Ondan sakınmak gerekir: "Ey Ademoğulları, Şeytana tapmayın. Çünkü o sizi Rabbınız'dan ayıran bir düşmandır, diye size emretmedim mi?" (Yasin, 36/60) "Şeytan sizin için yaman bir düşmandır. Bu sebeple siz de onu düşman edinin. " (el-Fatır, 35/6). Şamil islam ansiklopedisi.
-
Allah mı Şair, Muhammed mi?
“BAKARA-102. Ayet. ve [onun yerine] Süleyman'ın hükümdarlığı sırasında şeytanca niyetler taşıyan kimselerin telkin edegeldiklerine uyarlar. Hakikati inkar eden Süleyman değildi, ama o şeytanca niyetler taşıyan kişiler halka sihir öğreterek hakikati inkar ettiler; -ve onlar, Babil'deki iki melek Hârût ve Mârût vasıtasıyla ihdas edilene [uyarlar]- gerçi bu ikili, öncelikle, "Biz sadece ayartıcılarız: sakın [Allah'ın vahyettiği] hakikati inkara yeltenmeyin!" şeklinde uyarıda bulunmadan hiç kimseye onu öğretmediler. Ve onlar, bu ikiliden, karı koca arasında nasıl huzursuzluk çıkarılacağını öğreniyorlardı; ancak Allah'ın izni olmadan onunla hiç kimseye zarar veremedikleri gibi sadece kendilerine zarar veren ve hiçbir faydası olmayan bir bilgi ediniyorlardı; oysa onlar, bu [bilgiyi] edinenin ahiret hayatının güzelliğinden nasipsiz kalacağını iyi biliyorlardı. Doğrusu, karşılığında ruhlarını elden çıkardıkları o [sanat] ne kötüdür, keşke bunu bilselerdi! AÇIKLAMA. Burada "şeytanca niyetler taşıyan kimseler" olarak çevrilen eş-şeyâtîn ibaresi, Taberî, Râzî vb. tarafından belirtildiği gibi, insanlara işaret etmektedir; ama aynı zamanda insanın kalbindeki şeytanî ve gayriahlakî dürtülere de işaret ediyor olabilir. Yukarıda tire içindeki ifade, Kitâb-ı Mukaddes'deki Hz. Süleyman'ın puta tapma suçu işlediği ifadesinin (bkz. I Krallar xi, 1-10) ve o'nun halk arasında kendi adıyla özdeşleşen sihirbazlık sanatının mucidi olduğu efsanesinin Kur'an tarafından reddedildiğini göstermektedir. H er zaman yazılır ve söylenirki inamayanların yaptıkları şey cımbızla ayet şeçip üstelik kendi absürt yorumlarını ekleyip çarpıtmanın "DANİSKASINI" yapmaları birde bilmedikleri konu hakkında objektif olamamalarıdır bu itibarla itibar etmemek lazım. Saygılar sunarım.
-
Allah mı Şair, Muhammed mi?
" YORUMSUZ (FİKRİ)DÜŞÜNCE"
-
İslamiyetin çöküşü
Bucephale adında ünlü bir at vardı. Üzerine kimsenin binmesine izin vermeyen bu hırçın at, büyük İskender'e hediye edilmişti. İskender atın huysuzluğunun sebebini aradı ve çok geçmeden buldu. Bucephal'in kendi gölgesinden ödü patlıyordu; hayvan sıçrıyor,gölge sıçrıyor,korkununda bir türlü sonu gelmiyordu. Bunun üzerine İskender, hayvanın yüzünü Güneşe doğru çevirdi; gölgesi ardında kalan hayvanda huysuzluğu bıraktı. Dikkatlle bakıp,sezgiyle düşünülse,gözleri kapalı,bir dolap etrafında,yol aldığını sanıp ömür tüketen beygir, neler anlatmaz bize. "NİÇİN ALDANMALI İNSAN!" Hayır,İnsan ne robot ne bir kukla...Doğruya erişmek için,sezgi ve tedbir bekçi olmak şartıyla,hayatta her etkiye açık olmalı İnsan. " KAFANIN YENİ BİLGİLERE, YENİ KAVRAYIŞLARA KAPANMASI,ZİHNEN ÖLMEK DEMEKTİR." Farkına varmasa,görmek istemese!de İnsan; bazı şeyler kesin,apaçık bir sinyaldir. Bakmayı öğrenmeliyiz önce, bakışlarımız bir rontgen ışını gibi derinlere sızmalı.Perdeyi aralayıp gerçeği aramalı. İnsana hayatta yaraşan en güzel şey, peşin yargıdan uzak gerçeği aramaktır. Anlamak, çıkış yolunu bulmada başlangıçtır. Anlamak, bizi aldanmaktan,tarafgirlikten korur. Anlamakla,İnsan gerçek neşeyi bulur. Anlarsa İnsan gerçeğin yolunu bulur. Anlamakla sevgi ve gerçek kültür doğar. Anlamak bizi daha hoşgörülü yapar. Anlayan İnsan düşünür,düşündükçe'de anlar. Küçük şey yoktur.
-
Allah mı Şair, Muhammed mi?
Yukarıdaki alıntıyı forumu gezen İnsanların firasetine bırakıyorum ve " ALLAH" tan af diliyorum böyle bir tartışmada bulunmaktanda hicap duyuyorum.Bu tartışma fikir tartışması olmaktan çıkmıştır eğer bu yazılanlar fikir tartışması ise İnsanların inandığı en kutsala"ALLAH'a" olan bu yaklaşımın fikri değeri nedir polemik bile olmayan bu yazıyı protesto ediyor ve kınıyorum.
-
İslamiyetin çöküşü
katakuta. Yazdığım yazıda "İSİM YOK" tarif ettiğim " İNSAN" her hangi biri olabilir yani demek istediğim (ARİF OLAN ANLAR)kabilinden bir yazı eğer üstünüze alındıysanız üzülürüm sebebide (yazdıklarımı kişiselleştirmek istemiyorum) siz bayağı bir bilge kişisiniz bu itibarla benim kendimi tarif ettiğimi hemen farkettiğinizden ve sizden bravo almamdan dolayı ayrıca teşekkür ederim ve saygılar sunarım sayın katakuta.
-
İslamiyetin çöküşü
Aklı olan (düşünebilen) İnsan eğer yaşadığı toplumun değer yargılarından habersizse veya o değer yargılarını olaki beğenmiyor ise ve (kendi inandığı her ne ise) karşı olduğu fikir,değer yargılarına karşı inandırıcı olması için müdafa ettiği her ne ise onları savunurken hem objektif,hem dürüst,hemde bilimsel kanıt ortaya koyması gerekir eğer bunları ortaya koyamaz her verilen cevaba karşı avara kasnak gibi veya kırık plak gibi hep aynı yanıtı verirse o İnsan demekki ya bir şey bilmiyor veya kasıtlı olarak bildiğini çarpıtıp doğru olanı yanlış algılanmasını sağlamaya çalışıyor böyle durumlarda o İnsan her kimse hem kendi,kendini aldatıyor hemde muhataplarını bilerek aldatmaya çalışıyor dolayısı ile böyle İnsanlar topluma faydadan çok zarar verir (BİLGİ KİRLENMESİ) sebebide kendine saygısı olmayan İnsanın başkasına saygısı olmaz. SAYGILAR.
-
Allah mı Şair, Muhammed mi?
Kur’an-ı Kerim’in üslubu, hayret verici ve diğer kitaplarda görülemez beyan tarzıdır. Telif güzelliği, kelimelerin uyumu, ayetlerin suret ve batını’nın uyumluluğu, güzel cümleler, kıssaların sağlam istidlalı ve akıcılığı, tatlı ve veciz cümleler, misallerin yeniligi, beyanların güzelliği ve binlerce imtiyazlara rağmen, Kur’an-ın fesahat ve belagât’ının yüksek olması üstün ve eşsiz özellikleridir. Kur’an-ı Kerim özel bir musiki’yle donatılmıştır. Bu musiki’nin Kur’an-ın derunî musikisi olduğu söylenebilir. Kur’an-ı Kerim’in derunî musikisi, bu kitabın gizli sırlarının derinliğinde saklıdır. Kur’an-ın ayetlerinde yeni bir yapı ve düzen egemendir. Bu düzen uygun kelime ve kavramların yan yana dizilişiyle birlikte, Kur’an-ın musiki yapısı ile ortaya çıkıyor. Elbette Kur’an-ı Kerim’in musiki sırrını ve onun ruhî ve psikolojik etkisini kavrayanların inancına göre Kur’an, musiki ve melodi kitabı da değildir. Buna rağmen Kur’an-ı Kerim tilavet edildiğinde onun derunî ahengi ve mucizevi kelamı iyice hissediliyor. Kur’an-ın ruh ve gönülleri okşayan melodisi ve nidası, ruhun en iyi gıdasıdır. İnsanda çeşitli duygusal ve akıl dışı heyecanlara yol açan bazı muzik ve melodilerin aksine Kur’an-ı Kerimin ahengi ve öz musikisi yüce ve ince duyguları uyandırıp, zirveye ulaştırıyor, akıl gücünü sağlamlaştırıyor, aydınlatıyor, insanın ruhunu yüce manevî değer ve atmosferlere sevkediyor. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim insan nefsini doğrudan etkiliyor. Peygamber efendimiz hz. Muhammed-i Mustafa –sav- buyuruyor ki; her şeyin bir süsü vardır. Kur’an-ın süsü ve ziynetiyse onun güzel nidası ve sesidir. Kur’an-ı Kerim kavramlarının Ahenk ve düzeni, gönül ferahlatıcı ve okşayıcı bir nağme oluşturup, insanı duygulandırır, gönülleri kendine cezp eder. İngiliz düşünür Curbuld ilk defa olarak Kur’an-ı Kerim’in kıraat sesini duyunca onun nasıl cazibesine kapıldığını şu şekilde anlatıyor: Gözlerim henüz açıkken, sabahleyin gönül ve ruh okşayıcı bir ses duydum. Bu ses islamın Nidası ve Kur’an-ın hakikat dolu tatlı ayetleriydi. Bu sesi duyduktan sonra hakikat aleminde gark oldum. Gözlerimi yumdum. Beni nereye götürecekse götürsün diye. Kendimi ruhu okşayan ilahî Nida’nın ellerine bırakıverdim. Allah İsrâ sûresinin 107 ve 108. ayetlerinde buyuruyor ki; İlim ve bilgi sahibi kimselere Kur’an-ı Kerim tilavet edildiğinde, onlar huşû ve secdeye kapılır ve rablerine ihlas ve pâklıkla ibadet ederler. Kur’an, diğer kutsal kitaplardan farklı özellikler taşımaktadır. Kur’an-ı Kerim yüce ve en değerli bir senet olduğu gibi, edebî özellik taşıyan bir metindir. Kur’an-ın dili ve beyanı hayret vericidir. Kur’an, sadece Kur’an’dır. Kur’an, parlak ve üstün geçmişi bulunan Arap Şiir’inden farklıdır. Allah Kur’an-ı Kerim’de, Kur’an-ı Şiir olarak ve Peygamberini Şair olarak nitelendirenleri yerip, Yasin Sûresindeki 69. ayette buyuruyorki: “Biz ona (Peygambere) Şiir öğretmedik, bu ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen kitap), yalnız bir öğüt ve apaçık olan bir Kur’an’dır”.
-
İslamiyetin çöküşü
katakuta. ***** ben senin secde üzerine sorduğun soruya "HİCV" li bir cevap yazayım "SECDE" denildimi İnsanın aklına ne gelir (normal İnsanın) islam dünyasında ve TÜRKİYE'de "SECDE" denildiği vakit "AMUDA KALKMIŞ BİRİMİ GELİR İNSANIN AKLINA YOKSA TEK AYAK ÜZERİNE DURAN BİRİMİ" KUR'AN'da yüzlerinde secde izi bulunur denildiği vakit "AKLA" insanın ayağımı gelir yoksa sırtımı üstelik KUR'AN da kıyam,ruku.secde deniliyor ve tatbikatınıda yaşayan "KUR'AN,MAHMUD,MUHAMMED,MUSTAFA a.s.v." gösteriyor ve onun gösterdiklerinede "MÜSLÜMANLAR NE DER HADİS,SÜNNET ve bunlarıda anlama biliminede FIKIH denir" bundan dolayı senin sorduklarına her yazdığım iletide cevap var ama sorunda bu işte ya anlamak istemiyor olayı polemik boyutuna çekip insanların kafasını karıştırmak istiyorsun yada gerçekten anlamıyorsun sorun değil katakuta sen yazmaya devam et.
-
Kuranda kötü bir uygulama yok diyenler
BAKARA SURESİ. 225) Allah, düşünmeden yapmış olduğunuz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmayacak, ama kalplerinizin [ihtirasla] arzuladıklarından sorumlu tutacaktır: Allah, çok affedicidir, çok tahammül (hilm) sahibidir. 226) Eşlerine yaklaşmayacaklarına dair yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır; şayet [yeminlerinden] dönerlerse, unutmayın ki Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır. 227) Ama eğer ayrılmaya kararlı iseler, unutmayın ki Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir. 228) Boşanmış kadınlar, evlenmeksizin üç ay hali boyunca bekleyeceklerdir: Çünkü eğer Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyorlarsa, Allah'ın rahimlerinde yarattıklarını gizlemeleri meşru değildir. Ve bu süre zarfında barışmak isterlerse, kocalarının onları kabul etmeye öncelikle hakları vardır; ama adalet ölçülerine göre, kadınların [kocaları üzerindeki] hakları, [kocaların] onlar üzerindeki haklarına eşittir, ancak erkekler [bu konuda] onlar üzerinde öncelik sahibidirler. Ve Allah kudret ve hikmet sahibidir. 229) Bir boşama iki defa [geri alınabilir], ki bu durumda evlilik ya iyilikle devam eder veya güzel bir şekilde sona erdirilir. Ve kadınlarınıza verdiklerinizden herhangi bir şeyi geri almanız, her iki [taraf]ın da Allah'ın koyduğu sınırları koruyamamaktan korkmaları hali dışında, sizin için helal değildir: O halde, ikisinin de Allah'ın koyduğu sınırları koruyamayacaklarından korkuyorsanız, kadının serbestliğe kavuşması için [kocasına] bazı şeyler bırakmasında her iki taraf için de bir günah yoktur. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır; onları ihlal etmeyiniz: Zira kim Allah'ın koyduğu sınırları ihlal ederse, işte onlar zalimlerdir! 230) Ve erkek, [sonunda] kadını boşarsa, bu kadın, başka bir erkekle evlenmedikçe bir daha kendisine helal olmaz; eğer sonraki erkek de onu boşarsa -her ikisinin de Allah'ın koyduğu sınırları koruyabileceklerini düşünmeleri şartıyla- birbirlerine dönmelerinde ikisi için de bir günah yoktur: Bunlar, anlama ve kavrama yeteneğine sahip olanlara Allah'ın açıkladığı sınırlardır. 231) Böylece, kadınlarınızı boşadığınızda ve onlar bekleme sürelerinin sonuna yaklaşmak üzere iken onları ya güzellikle alıkoyun ya da güzel bir şekilde bırakın. Ama, arzuları hilafına, eziyet etmek için alıkoymayın: Çünkü, böyle bir davranışta bulunan, (yalnızca) kendisine haksızlık etmiş olur. Ve Allah'ın [bu] mesajlarını önemsemezlik yapmayın; Allah'ın size lütfettiği nimetleri ve size öğüt için indirdiği vahyi ve hikmeti hatırlayın; Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, ve bilin ki Allah her şeyin aslını bilir. 232) Kadınları boşadıktan sonra, bekleme sürelerinin sonuna gelmişlerse, aralarında uygun bir şekilde anlaştıkları takdirde başka erkeklerle evlenmelerine engel olmayın. Bu, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanan her biriniz için bir uyarıdır; bu, sizin için en erdemli ve en temiz [yol]dur. Allah her şeyi aslıyla bilir, ama siz bilemezsiniz. Görüldüğü üzere cımbızla “AYET” şeçip üzerinede kişisel yorum eklemek sıhhat derecesi yanlış olan bir kritik etmeye götürür insanı üstelik sorgulamayı yapanların “DİNİ” bilgisi zayıf birde önyargılı oldumu kendilerinde olduğunu iddia ettikleri (bilimsel eleştiri) sınırlarını bayağı zorladıkları görülüyor bu durumda “AYET” açıklamaları dahi yapmadan sağduyulu insanların yukarıda verilen “AYET” meallerine bakmalarını ve ona göre kanaat oluşturmaları dileği ile. Teşekkür ederim. Aslında yukarıdaki iletiyi bu "TOPİK'TE" yazdım ama bazıları (paket kopyalarını) konu sıkıntısı çektiklerinden dolayı tekrar,tekrar servis yapıyorlar olsun İnsanlar "ÖĞRENMİŞ" olur böylelikle değilmi.
-
İslamiyetin çöküşü
muki. Cevabım geçerli bir "İLMİHAL" al. "İLMİHAL NE DEMEK" Âlimlerimiz ilmi ikiye ayırırlar: Farz-ı ayın ilimler, Farz-ı Kifâye ilimler... Farz-ı Ayın ilimler, yani, kadın-erkek her Müslümanın bilmesi farz ve mecburî olan ilimler, İLMİHAL bilgileridir. İLMİHAL bilgilerinin, hem kadın, hem de erkek her Müslümanın üzerine farz olduğu, Resûl-i Ekrem Efendimizin: "İlim öğrenmek kadın-erkek her Müslümanın üzerine farzdır" hadîsiyle de sâbit olmuştur. Bunun ilerisinde daha birçok ilimler vardır ki, onlar ihtisas yapmak isteyen kişilerin öğrenmesi lâzım gelen İTİKAD (İnanç) İBADET (Amel) AHLAK (Davranış) MUAMELAT (Hukuk) İlimleridirki bayağı uzundur kısaca ve özet olarak piyasada olan normal bir ilmihal zannedersem sizin öğrenmek istediklerinize yanıt verir.
-
İslamiyetin çöküşü
katakuta. ***** ben senin secde üzerine sorduğun soruya "HİCV" li bir cevap yazayım "SECDE" denildimi İnsanın aklına ne gelir (normal İnsanın) islam dünyasında ve TÜRKİYE'de "SECDE" denildiği vakit "AMUDA KALKMIŞ BİRİMİ GELİR İNSANIN AKLINA YOKSA TEK AYAK ÜZERİNE DURAN BİRİMİ" KUR'AN'da yüzlerinde secde izi bulunur denildiği vakit "AKLA" insanın ayağımı gelir yoksa sırtımı üstelik KUR'AN da kıyam,ruku.secde deniliyor ve tatbikatınıda yaşayan "KUR'AN,MAHMUD,MUHAMMED,MUSTAFA a.s.v." gösteriyor ve onun gösterdiklerinede "MÜSLÜMANLAR NE DER HADİS,SÜNNET ve bunlarıda anlama biliminede FIKIH denir" bundan dolayı senin sorduklarına her yazdığım iletide cevap var ama sorunda bu işte ya anlamak istemiyor olayı polemik boyutuna çekip insanların kafasını karıştırmak istiyorsun yada gerçekten anlamıyorsun sorun değil katakuta sen yazmaya devam et.
-
İslamiyetin çöküşü
SECDE Baş eğme, itaat etme, üstün bir varlığın önünde yere kapanma; namazda veya Allah'a ibadet niyeti taşıyarak alın ve burun yere değecek şekilde yere kapanma ve dua etme anlamında bir fıkıh terimi. Kur'an-ı Kerim'in birçok âyetinde müslümanlar, rükû ve secde edenler şeklinde tanımlanmış; Allah'a yaptıkları secde nedeniyle yüzlerinin nurlandığı ve alınlarındaki secde izlerinden tanınacakları bildirilmiştir (el-Fetih, 48/29). Namazın farzlarından olan secde şöyle yapılır: Rasûlüllah'ın, "Alın, iki el, iki diz ve iki ayak uçları olmak üzere yedi kemik üzerine secde etmekle emrolundum" (Tecrid-i Sarih Tercümesi, II, 847 Acaba doyurucu oldumu bu kısa açıklama sayın muki.