sarıgöl tarafından postalanan herşey
-
Dini Konular Başlığı Altındaki Yazılar Sizi Nasıl Etkiliyor?
Bu sitede yapılan başka bir ankettede (siyasi parti) CHP birinci çıkmıştı. Aldanmamak lazım.
-
Örümcek ağı.
Yukarıdaki alıntıdan kimin neyi idrak edemediğini " İDRAK EDİYORUZ". Yeryüzünde hayatın, ilkel bir çorbada ortaya çıktığı tezi, [evrimci] bilimadamlarının vazgeçmekte zorlandığı bir inanç meselesidir. Şu anda bunu destekleyecek deneysel kanıtlar bulunmamaktadır. Aslında Pasteur’den itibaren, canlılığı cansız maddeden meydana getirme yönündeki tüm girişimler başarısız olmuştur." Kimin masalcı olduğuda meydanda. "De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır." (Rad Suresi, 16)
-
Kuranda kötü bir uygulama yok diyenler
katakuta (haksöz). Sizin kendinizi olduğunuzdan'da fazla bilgili göstermeniz tabii'ki doğaldır? ******** ********* ******** ******"Meteorları yıldız diye Tevrat'tan Tekvini "KUR'AN" dan Tekvir diye vs vs " uydurma (paket kopyalar) iletilerinizi çok çürüttük ha birde "Agnostik artı Panteist" takılmanızda cabası. Sayın katakuta yazılarınızı hep bekliyoruz çünkü biz ve bizim gibiler (inananlar) sizin iletilerinize hiç cevap yazmasalar yanlız sizin yazdıklarınızdaki çelişkileri not etseler yeter. Saygılar.
-
Islam ve Siddet
" CYRANO" HARİKA Verdiğin yanıtlar,yaptığın tesbitler **** oturuyor teşekkür ederim. Aklına sağlık ve devam.
-
Örümcek ağı.
“ALLAH” Teala (c.c.) onların (müşriklerin) putları dost edinmelerini Örümceğin yuva yapmasına benzetmiş fakat örmesine benzetmemiştir.Örümceğin yuvasını (evi) örüşünün bir faydası vardır çünkü bü örüp dokuma işi olmasaydı hiçbir şey yakalayamazdı (sinek vs vs) fakat en ufak bir rüzgar veya dokunuş örümceğin yuvasını (ev) tarumar eder bu durum müşriklerin puta tapmaları veya dost edinmelerine “ MUHTEŞEM” bir örnektir sebebide bütün KAİNAT “ALLAH” karsışında başkalarını dost tutanların (veli) aynen “ÖRÜMCEĞİN YAPTIĞI YUVA (EV) GİBİ EN UFAK BİR RÜZGAR VEYA DARBEDE YIKILACAĞIDIR” yoksa örümceğin ağının sağlamlığı veya örülmesi veya soğuktan korunması veya çiftleşmesi yahut yavruları nerede meydana getirmesine bir atıf yoktur birde örümcek ağının “AYET’te “ ev olarak geçmesi “ANKEBUT SURESİNİN YALNIZ 41. AYETİNİ ALIP” üzerine kendi yorumlarını eklemeleridir “SURE VE AYETLERDE (SİYAK,SİBAK) olayı vardır (öncesi,sonrası) burada aslında yalnız Ankebut suresinin 41. Ayeti’de mucizedir fakat yanlış yorum ve çarpıtma olayı saptırmak olur bu itibarla şimdi “ANKEBUT” suresinin birkaç ayetini verdikmi olay aydınlansın. 39. Karun'u, Firavun'u, Hâmân'ı da öyle yaptık. Yemin olsun, Mûsa onlara açık-seçik kanıtlarla geldiği halde, yeryüzünde büyüklük tasladılar. Ama öne geçemezlerdi. 40. Herbirini kendi günahı ile yakaladık. Bazılarının üstüne taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Bir kısmını, o korkunç titreşimli ses yakaladı. Onlardan, yere batırdıklarımız da oldu. Bazılarını da boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar kendi benliklerine zulmediyorlardı. 41. Allah'ın berisinden veliler edinenlerin durumu, bir ev edinen örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en güvensizi/en zayıfı elbette ki örümceğin evidir. Keşke bilselerdi! 42. Allah, onların, kendisinden başka ne gibi bir şeye yalvardıklarını/kulluk ettiklerini bilir. O'dur Azîz, O'dur, Hakîm. 43. Bunlar bizim, insanlara vermekte olduğumuz örneklerdir ki ilim sahiplerinden başkası onlara akıl erdiremez. 44. Allah gökleri de yeri de hak olarak yaratmıştır. Kuşkusuz, bunda, iman sahipleri için mutlak bir mucize vardır. 45. Kitap'tan sana vahyedileni oku! Namazı da kıl! Çünkü namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki Allah'ın zikri/Kur'an'ı daha büyüktür! Allah, neler yaptığınızı biliyor. Dikkatle okunduğu takdirde 43, Ayet nasıl durumu açıklıyor ve “KUR’AN’I KERİM’İN” mucize olduğunun ve “EBEDİLİĞİNİ” tescil ediyor ne imiş “İLİM SAHİPLERİ” olay bu ve sıkıntı yok inananlar nezdinde.
-
HADİSLER GERÇEKTEN DOĞRUMU ?
atlet. Bazı düşüncelerinde "BOŞ" olduğu zaten bilenlerce bilinirde "bilmediğini bilmeyenler" e mazur görülür. Saygılar.
-
HADİSLER GERÇEKTEN DOĞRUMU ?
atlet. Evvela bir tesbit yapalım (sizin ve sizin gibilerin) soruları birkaç sene içinde başlamadı velevki siz birkaç sene içinde sorgulamaya başladınız biraz geç kalmışsınız “Müslüman (terorist) boğaz keserken” gördüğünüzü yazıyorsunuz “doğru insan aldığı esire böyle muamele yapmaz” fakat atladığınız bir şey var “terorist” dediğiniz o insanların yurtları işgal edilmiş ve üstelik kendilerine yaptıkları vatan müdafasında layık görülen yafta “terorist” “İSLAM” alınan esirin boğazını kes diye emir vermez onu yapanlar her halukarda vahşi bir eylem yapmışlardır fakat yurtlarını işgal eden pek beğendiğiniz “BATI VE NEO KONLAR ARTI İNGİLTERE VE MÜTTEFİKLERİ” nin yalnız ebu gureyp’te yaptıkları ileri,çağdaş batıya yakışırmı??? Şu konudada haklısınız “MÜSLÜMAN” dünya cehalet içinde bırakılmış bunun sebebini Mehmet Akif Almanya seyahatinden döndüğünde şöyle açıklamış (mealen)” batılıların çalışması bizim Dinimiz gibi Dinleri bizim çalışmamız gibi” başka sebepleride var kuşkusuz ama bu demek değildirki bunun sebepleri (teknolojik gerilik ve bilimsel çalışma” “DİNİMİZ İSLAM’DA HAŞA” günümüzdeki “YÖK” ve İslam dünyasındaki idare şekilleri bazı ip uçları vermiyormu. Yahudi hakkında yalnız vakko’nun sahibinin sarhoşken söylediği ve basında çıkan sözleri yeter birde “ESTER SURESİ BAZI İP UÇLARI VERİR” ki bu kadardan anlamanız lazım Yahudi sever olduğunuza göre birde “MUSA a.s. IN MISIRDA YAHUDİYİ KURTARDIĞI KISSAYI OKUMANI TAVSİYE EDERİM KUR’AN’I KERİM’DEN” çok okuyup araştırma yaptığından dolayı bu tavsiyeleri yapıyorum yoksa paşa gönlün bilir yani Yahudi karekterini çok güzel açıklar bu iki olay.Yerli malı problem baş üstüne yalnız aramızdaki Danimarkalılara dikkat etmek gerekiyor bu itibarla yavaş,yavaş eteklerdeki taşlar dökülür hiçbir şey gizli kalmaz. saygılar.
-
HADİSLER GERÇEKTEN DOĞRUMU ?
Sayın atlet. Duyarlılık gösterip yanıt yazdığınız için teşekkür ederim. Çok alicenapsınız yanlız şu varki bağımsız (ozgurlu)insanları katagorik olarak bizim düşünemediğimizi yazarak kendinize müsade vererek "BAĞIMSIZ VE ÖZGÜR" olduğunuzu ifade ediyorsunuz yanlış düşünüyorsunuz siz ve sizin gibiler "megoloman" dırlar üstelik kabulde etmezler zannederlerki bu özgürlüktür üstelik okumazsınız yine zannedersinizki her şeyi biliriz neyse yazıyı uzatmaya gerek yok "hadis" in cevabını yazıp konuya açıklık getirelim. Hadislerde o günün tıbbının tesbit edemeyeceği açıklamaları da görmek mümkündür. Meselâ, bulaşıcı hastalık için karantina sistemi (Buhârî, Tıb 30, 168, 169; Müslim, Selâm 92, 93, 94, 98, 100). Meselâ, mikrop ve sineğin hastalık taşıyan mikroplara sahip olduğu. Bir hadiste şöyle buyurulur: ?Birinizin yemeğine yahut içeceğine sinek düşerse onu yemeğine yahut içeceğine daldırsın da sonra atsın. Çünkü sinek bir kanadında hastalık taşıyorsa diğerinde de şifâ taşıyor.? (Buhârî, Bed?u?l-Halk 17, Tıb, 58; Ebû Dâvud, Et?ıme 48; İbn Mâce, 31; Ahmed bin Hanbel, II/229, 246; Dârimî, Et?ıme 12) Hadis, sineğin mikrop ve kir taşıdığını inkâr etmiyor, ?kanatlarından birinde mikrop var? diyor. Sinekle mücâdeleden de menetmiyor. Ancak, şâyet yiyecek ve içeceklere konarsa sineğin tamamını daldırmamızı, ondan sonra atmamızı, zira bir kanadında mikrop varsa da, ötekinde de şifâ bulunduğunu söylüyor ki, işte tartışma konusu burasıdır. İlk bakışta, hastalık taşıyan bu böceğin şifâ taşıması akla aykırı gibi gelir, insan da bunda şüpheye düşer. Fakat hadis, senet ve mânâ bakımından sahihtir. Hadis iki anlam taşımaktadır: a) Sineğin mikrop taşıdığı ki, bugünkü bilim de bunu isbat etmiştir. Diğer kanadında bu mikrobun şifâsını taşıdığı. İşte münâkaşa noktası burasıdır. Bilim, uzun zamandan beri Hz. Peygamber?in çok önceden haber vermiş olduğu sineğin mikrop taşıdığı gerçeğine ulaşıldığını ve sinekler ile mücâdele edilmesi, onlardan sakınılması gerektiğini açıklamaktadır. Fakat hadis, her çabaya rağmen şâyet sinek yine yiyeceklere konarsa, o zaman yiyeceği dökmek yerine, sineğin tamamını daldırıp sonra atmamızı söyleyerek, onun taşıdığı mikrop ilâcına (panzehire) işaret etmiştir. Bu durum karşısında modern tıbbın görüşüne geçmeden önce birkaç önemli noktayı hatırlatalım: a) Eskiden beri bazı zararlı hayvanların zehirlerinde fayda ve devâ olduğu bilinmektedir. Bazen İlâhî kudret, tek bir hayvanda iki zıddı birleştirmiştir. Meselâ akrebin iğnesindeki zehirden panzehir de yapılır. Âlim Torbustî diyor ki: ?Sineğin bir kanadında mikrop, diğerinde şifâ ve devâ olması, Cenâb-ı Hakk?ın hârika yaratıklarının bir alâmetidir.? Arı da böyledir. Arı zehrini, romatizma, lumbago, ülser gibi hastalıkların tedâvisinde kullandıkları gibi trahom tedâvisinde de faydalı görülmüştür. Tıpta yılan ve zehirli haşerât zehrinden, yılan ve akrep sokmalarına karşı kullanılan bir serum yapılmıştır. Bu, yerince hastalığı (seretan) ağrılarında da faydalı olmuştur. c) Modern tıp, kirli maddelerden, tedâvi tekniğinde yeni bir çığır açan maddeler bulmuştur. Küften penisilin, kabir toprağından streptomicin elde edilmiştir. İş böyle olduğuna göre sinekte de taşıdığı mikropları imhâ edebilecek hayvancıkların bulunması, yani meydana getirdiği hastalığın devâsını taşımış olması mümkündür. d) Hastalığı yapan, mikropların kendisi değil; onların salgıladıkları zehirler (toksinler)dir. Beden bu toksinlere karşı antitoksin çıkararak kendini korur. Acaba sineğin vücudunda bu toksinlere karşı antitoksin meydana gelemez mi? Bu, aklen mümkün olduğu gibi, tıbben de birtakım deliller ile isbat edilmiştir Ama tıp, felsefe gibi teorik delil ve kıyas kabul etmez, tecrübeye, deneylere dayanır. Bu hususu tecrübe eden, inceleyen bilginler çıkmış mıdır ki, hadisin aklen ve ilmen sıhhati meydana çıksın? 1871?ye Alman profesörü Brifeild, Almanya halkı ev sineğinin, İmposa Mosouy adını verdiği mantar cinsinden bir parazite müptelâ olduğunu keşfetti. Bu asalak, devamlı olarak sineğin vücudunda yaşayıp geçinmektedir. Profesör yaptığı incelemede bu parazitin, İntomophteraly adında bağlı yahut birleşik yosun mantarları (Sygmomysis) denilen bir yosun mantarı türüne mensup olduğunu gördü. Bu parazit, su yosunu mantarı denen (Phycomclspristiti) nin ikinci çeşidindendir. Bu asalak, hayatını, sineğin vücudunda mevcut, içinde özel bir salgı olan yuvarlak hücreler şeklindeki yağ tabakasında geçirir. Sonra bu yuvarlak hücreler uzar, meydana gelen açıklıklardan yahut sineğin karın halkaları mafsallarından dışarıya çıkar ve sineğin vücudunun dışına çıkmış olur. Bu çıkış devri, bu mantarın üreme devresidir. Bu devrede mantarın tohumları hücrenin içinde toplanır. Hücrenin iç basıncı artar. Nihayet bu iç basınç o dereceye ulaşır ki hücre cidarları buna tahammül edemeyerek patlar ve içteki tohumlar itme kuvvetiyle hücrenin 2 cm. dışına fırlar. Cam içerisine bırakılmış ölü bir sineğe bakarsak iki şey görürüz: 1- Sineğin etrafında mantar tohumlarının dolanma alanı, 2- Sineğin son kısmı olan üçüncü kısımdan sineğin karnına ve sırtına doğru içinden tohumların fırladığı, uzun hücrelerin başları meydana çıkmış birtakım patlak hücreler. Modern bilginlerin keşifleri, Brifeild?in teorisini kuvvetlendirecek şekilde gelişmiştir: a) 1945?de mantar bilgisinde en büyük üstad olan Profesör Langiron devamlı olarak sineğin karnında yuvarlak hücreler şeklinde yaşayan bir mantarda Anzim denen ayrışma gücü yüksek bir salgı bulunduğunu açıkladı. b)1947-1950 yılları arasında iki Alman bilgini Arnstaine, Cook ve İsviçreli bilgin Rolius, javaein dedikleri bir madde buldular. Bu maddeyi, sinekte yaşayan mantar türünden elde ettiler. Bu maddenin hayatiyete zıt olduğunu (antibiotive) tifo ve dizanteri gibi birçok mikropları öldürdüğünü anladılar. c) 1948?de Berlin Courtes, Heming, Geferies ve Mackjohan, Clotinsine dedikleri hayatiyete zıt bir madde buldular. Bunu yine sinekte yaşayan aynı tür mantardan elde etmişlerdi. Tifo, dizanteri vs. mikroplara karşı etkiliydi. d) 1949?da iki Alman bilgini Omcy ve Farmer ve İsviçre?den German, Roth, Athlenger ve Blathner, iniatin adını verdikleri tek hücrelilerin yaşamasına zıt bir madde elde ettiler. Bunu da sinekte yaşayan mantar türüne mensup bir mantardan elde etmişlerdi. Bu maddenin dizanteri, tifo ve kolera gibi hastalık mikroplarına karşı etkili olduğunu gördüler. e) 1947?de Moftiş, sinek ve vücudunda yaşayan mantarlara mahsus bir kültürden tek hücreli canlılara zıt maddeler elde etti. Bunların dizanteri, tifo ve benzeri mikroplara karşı kuvvetle etkili olduğunu gördü. Yine bunlar, hummalı/ateşli hastalıklara sebep olan mikroplara karşı da tesirleri kuvvetli idi. Bu maddenin bir gramı, mezkûr mikroplarla pislenmiş yüz litre sütü koruyacak güçte idi. Yiyecek ve içeceklere düşen sineği bu maddelere daldırma hareketi, sineğin vücudunda bulunan mantar hücresine basınç yapar, içindeki tohumları ve sıvıyı sıkıştırır, bu sıkışma neticesinde hücre patlar ve hücrenin içinden mikropları öldüren anzimler çıkar. Bunlar sineğin taşıdığı mikroplara saldırıp onları öldürür. Bu sûretle yiyecek ve içecekler, hastalık yapan mikroplardan temizlenmiş olur. Modern ilim, zehirli mikropları şiddetle imhâ eden bir parazitin bulunduğunu, bu maddenin ancak sineğin düştüğü maddeye daldırılması sûretiyle meydana gelen basınç etkisiyle hücresinden çıkabileceğini isbat etmiştir. İşte hadiste ifâde edilen de budur. Netice olarak diyebiliriz ki; vahyin kontrolü ve irşâdı altında olan Hz. Peygamber (s.a.s.) yalnız şeriatı öğretmek için gönderilmiş olmayıp, dünyevî konularda, dolayısıyla tıp konusunda da en güzel örnektir. O, Arapların uyguladıkları tıbbı aynen almayıp, tashih ederek, ferdî ve genel sağlığa dikkat edilmesi hususunda kesin prensipler koyup yeni bir tıbbı başlatmış, birçok konuda bugünün tıbbının da dikkatini çekmiştir. Kendisi tedâvi olmuş, tedâvi şekillerini ve tecrübeyle faydası tesbit edilen bazı ilâçları tavsiye etmiştir. Ashâb da diğer dünyevî konularda olduğu gibi, tıbbî konularda da Onu örnek edinmiştir. alıntı.
-
HADİSLER GERÇEKTEN DOĞRUMU ?
atlet. Devamlı islam karşıtı ve devamlı soru sormak çok basit bende size bir soru sormak istiyorum sizin inandığınız değer nedir yani "İSLAM'a" karşısınız anladık fakat sizin durduğunuz yer neresi yoksa başkasının fikirleri ilemi dans ediyorsunuz. Teknolojik üstünlük "DİN" ilemi gelir veya "DİN" ilemi gider şu andaki Batı'nın üstünlüğü (teknolojik) acaba üstünlüğünü "KOLONYALİST,SÖMÜRÜ" düzeneninemi borçlu yoksa ortadoğudan aldığı "din" olan hırıstiyan,yahudi geleneğinemi borçlu bu oluşum "Hırıstiyan,Yahudi" kültürü acaba "İSLAM" dan hiçmi bir şey almamış. atlet durumunuzu biraz açarsanız (atemisin,hırıstiyanmı,yahudimi) ona göre cevap yazmak daha bir açıklayıcı olur yok "MÜSLÜMAN'ım" da Müslümanların sıkıntılarının (teknolojik,bilimsel) sebeplerine çare arıyorum yoksa duruma göre şekilden şekile girip kolaycılığamı kaçıyorsun. Ha şunuda belirtmekte fayda var zannetmeki "HADİS" ilmi ile ilgili yazılar yazılmadı cevaplar verilmedi çok verildi yazıldı çizildi yanlız durumunuz netliğe kavuşursa daha bir açıklayıcı cevap yazarız sizi tatmin etmek için değilmi sayın atlet.
-
ALLAH YOKTUR!
Tarafsız. Galiba yine tekrarlar! yine topu taca atmalar. Aklın muhakeme yeteneği nedir ve sonucu yanlız problemleri çözmekmidir "BEN,BİLİNÇ" kimdir "SOMUT" mudur yani sorulara yanıt veren " ET VE YAĞ" mıdır yanlız (Beyin,Noron,Sinaps) bana onu açıkla daha sonra "DNA,MOLEKÜL" den yazışarak bahsederiz ha topu taca atmadan. saygılar.
-
ALLAH YOKTUR!
seth. Bazı olayları (big bang gibi) bazıları anlasaydı zaten herkes bilgide eşit olurdu bu itibarla herkesin her şeyde eşit olması beklenmemeli.
-
ALLAH YOKTUR!
Bilindiği gibi hücreler bölünerek çoğalırlar. Bu bölünme sırasında, hücrenin çekirdeğinde bulunan DNA'nın da yeni hücre için bir kopyasının alınması gerekir. Bu kopyalanma sırasında, üzerinde düşünülmesi gereken son derece çarpıcı bir olay gerçekleşir. DNA, 3 milyar harften oluşan, canlı ile ilgili tüm bilgileri saklayan muazzam büyüklükte bir bilgi bankasıdır. DNA'daki bilgileri yazılı hale getirirsek, toplam 1 milyon sayfadan oluşan yaklaşık 1000 ciltlik bir ansiklopedi serisi elde ederiz. Öyle ise DNA'nın kopyalanması, 1 milyon sayfalık yazının veya diğer bir ifadeyle 1000 cilt ansiklopedinin kopyalanması ile aynı şeydir. Peki bu kopyalama işlemi ne kadar sürer biliyor musunuz? 20 ile 80 dakika arasında. Dikkat edin, bu, 1 milyon sayfa dolusu yazının 20 ila 80 dakika arasındaki bir sürede, hiçbir hata ve eksiklik olmadan kopyasının alınması demektir. Bugün bilinen hiçbir fotokopi makinası veya teknolojik ürün, bu kadar kısa sürede bu kadar hatasız ve eksiksiz bir kopyalama işlemi gerçekleştirememektedir. Ve dikkat edin DNA'daki bilgileri kopyalayan teknolojik aletler değil, gözle dahi göremediğimiz hücrelerimizdir. Şimdi düşünelim: Her hücre bölündüğünde DNA'nın bir kopyasının alınması gerektiğini düşünen, DNA'nın en hızlıve en kusursuz şekilde kopyalanması işlemini yürüten, hatalı işlemlerin derhal düzeltilmesi için müthiş bir organizasyon yapan güç, akıl, irade ve ilim kime aittir? Böylesine kompleks, kusursuz ve hatasız bir düzenin tesadüfen geliştiğini söylemek kesinlikle akıl ve mantık dışıdır. Evrendeki tüm atomları ve gerekli tüm koşulları bir araya getirseniz, DNA'nın kopyalanmasını gerçekleştiren sistemi tesadüfen oluşturamazsınız. Çok açıktır ki, bu kadar kusursuz bir sistemi yaratan ve milyonlarca senedir yaratmaya devam eden sonsuz ilim, akıl ve güç sahibi olan Allah'tır "DNA'da "AKIL VE MUHAKEME (YETİ'Sİ) VARMIDIR"
-
Islam "Aydinlik" dini ise , niye cehaletlik var bu kadar?
İran-Irak Savaşı: ABD, Vietnam Savaşı’ndan sonra kendi güvenliği açısından tehdit oluşturduğunu düşündüğü ülkelere doğrudan müdahale etmek yerine bölgesel jandarmalar vasıtasıyla küresel güvenliğini sağlamayı tercih etmekteydi. Bu durum Ortadoğu’da Şah rejimi altında İran’ın önemini arttırmıştı. Ancak İran’da Şah rejiminin İslam devrimi ile devrilmesi hem önemli bir petrol havzasının ABD denetiminden çıkmasına hem de ABD’nin bölgesel jandarmalarından birisini kaybetmesine neden oldu. 1979’dan sonra Irak bu konumu doldurmak için yeni bir aday olarak ön plana çıktı. Bu nedenle İran-Irak savaşı sırasında Saddam Hüseyin rejimi, ABD ve müttefikleri tarafından İran’ın oluşturduğu tehdite karşı ekonomik, askeri ve diplomatik yönlerden desteklenmiştir. 1. Ekonomik destek: Saddam Hüseyin bir yandan dışarıda İran’a diğer yandan da kendi halkına karşı bir savaş yürütmekte idi. Özellikle Kürtler’in yaşadığı bölgelerde tarımsal alanların ve bu alanlarda yaşayan insanların yok edilmesi Irak’ta tarımsal üretimin düşmesine neden olmuştur. Bu nedenle Irak halkının karşı karşıya kaldığı açlık tehlikesi ile ABD’nin sağladığı sübvanse edilmiş gıda desteği sayesinde başa çıkılmıştır. 2. Askeri destek: ABD ve müttefikleri Irak’a İran-Irak Savaşı boyunca ikili kullanıma uygun ekipman (kimyasal ve biyolojik silah yapımında kullanılabilir ekipmanlar) ve helikopterler gibi askeri amaçlı ekipmanlar temin etmiştir. 3. Diplomatik destek: ABD, 1988 yılında Saddam Hüseyin rejiminin Kürtler’e karşı giriştiği gaz saldırısının bir savaş suçu olarak gündeme gelmesini engellemiş, 1990’da Irak’a giden bir ABD ekibi Saddam’a verilen desteği tekrar dile getirmişlerdir. (Batı basınında Saddam rejiminin zulmünün bir simgesi olarak gösterilen 16 Mart 1988’deki Halepçe katliamı daha az bilinen ve 200,000 Kürd’ün öldürüldüğü Enfal Harekatı kapsamında gerçekleştirilmiştir.) 4. Savaşı bitiren hamle: Irak tüm bu desteklere rağmen 1979 devrimi sonrası askeri gücü çok zayıflayan İran gibi bir ülkeyi yenememiştir. ABD bir İran yolcu uçağını düşürerek İran’a bu savaşta Irak’ın arkasında olduğu mesajını vermiş, böylece İran, savaşta üstün olduğu bir dönemde hem Irak’a hem de ABD’ya karşı savaşamayacağını anlamış ve savaşı sona erdirecek adımı atmıştır. İran-Irak savaşının en önemli sonuçlarının birisi, her iki ülkenin de iflasın eşiğine gelmesi, petrol üretim altyapılarının tamamıyla tahrip olmasıdır. Bu nedenle her iki ülke de savaştan sonra petrol üretimini yabancı sermayeye açmak zorunda kalmıştır. (Irak petrolleri 1972’de İran petrolleri de 1979’da devletleştirilmişti.) Savaştan sonra, Japon petrol şirketleri her iki ülkede de anlaşmalar yapmışlardır. Bu arada İran ve Irak petrollerinin pazar dışı kalması petrol fiyatlarını yükseltmiş ve ABD’li petrol şirketlerinin kârlarını arttırmıştır. I. Körfez Savaşı: Irak, 2 Ağustos 1991’te Kuveyt üzerindeki tarihsel hak iddiasına dayanarak bu ülkeyi işgal etmiştir. Saddam Hüseyin, Kuveyt’i çok uzun süren Iran-Irak savaşının yol açtığı zararı karşılayacak olan bir savaş ganimeti ya da tazminatı olarak görmüştür. Saddam’ın Kuveyt’i işgal etmesinde arkasında güçlü bir ABD desteğini hissetmesinin önemli bir rolü olduğunu söyleyebiliriz. Yaptırımlar Dönemi ve Düşük Yoğunluklu Savaş (1991-2003) 6 Nisan 1991’de Irak, KİS üretimini sona erdirmesi ve BM silah denetim komisyonu UNSCOM’un faaliyetlerine izin vermesi yolundaki BM kararını kabul ettiğini açıklamıştır. Bundan sonra Yaptırımlar Rejimi, BM silah denetçilerinin Irak’taki faaliyetleri ve Irak’ın belli aralıklarla bombalanması ile karakterize edilen bir “düşük yoğunluklu savaş” dönemi başlamıştır. II. Körfez Savaşı’na kadar olan bu dönemde Irak halkına ciddi bir bedel ödettirilmiştir. ABD ve Britanya Irak’ın güneyinde ve kuzeyinde “uçuşa yasak bölgeler” tesis etmiş ve Irak’taki hedeflere Ocak 1993, Ocak 1996, Haziran 1996 ve Aralık 1998’de periyodik hava saldırıları düzenlemiştir. Bombardımanlar sırasında su arıtma tesisleri, kanalizasyon arıtma tesisleri, elektrik üretim tesisleri, iletişim merkezleri, ulaşım ağları ve köprüler gibi sivil hedefler vurularak Irak’ın sivil altyapısı tamamen çökertilmiştir. Altyapının çökmesi ve ambargo sonucu yetersiz beslenme ve salgın hastalıklar nedeniyle 500,000’e yakın çocuğun öldüğü tahmin edilmektedir. Bunların büyük bir bölümü tifo, difteri ve dizanteri gibi önlenebilir ve tedavi edilebilir hastalıklar sonucu gerçekleşmiştir. Bu nedenle bu saldırılar ABD basınında sıkça dile getirildiği gibi bir “yan hasar” değil planlanmış bir tür biyolojik savaş olarak nitelenebilir. I. Körfez Savaşı sırasında kullanılan seyreltilmiş uranyum başlıklı zırh delici mermilerin yol açtığı radyasyon kirliliği nedeniyle kanser vakalarında ciddi bir artış gözlenmiş, bundan en çok çocuklar etkilenmiş ve kemoterapi ilaçlarını bile kapsayan ambargo nedeniyle kanserden ölümler katlanmıştır. Bir çok yorumcu bunu “düşük yoğunluklu” bir nükleer savaş olarak nitelemektedir. Gıda dağıtımının karneye bağlanması halkı ayakta kalabilmek için bürokrasinin kurduğu dağıtım ağına muhtaç hale getirmiş ve Saddam’ı güçlendirmiştir. Telaviv’de yayınlanan Maarif gazetesi 2 Eylül 1994’te yayınladığı “Klinton sarayında hüküm süren yahudiler” adlı bir makalede hükümette yer alan yahudileri şöyle sıraladı: 1-Modlin Olbrayt: dışişleri bakanı Robert Rabin: Maliye bakanı 3-Viliyam Kohen: Savunma bakanı 4-Alen Grispen: Amerika banknot basma bankasının başkanı 5-Den Glikman: Tarım bakanı 6-George Tenet: CIA başkanı 7-Samuel Berg: Milli güvenlik konseyi başkanı 8-Olin Liberman: Amerikan sesi radyosu başkanı 9-Stuvart Ayzen Start: Avrupa işlerinden sorumlu devlet bakanı yardımcısı 10-Çarlen Barşovski: Amerikan ticaret temsilcisi 11-Suzan Tamases: Başkan eşi özel kalem müdürü 12-Ceni Sperling: Milli ekonomi konseyi başkanı 13-İra Megazin: Milli sağlık kurumu başkanı 14-Peter Tarnov, Dışişleri bakan yardımcısı 15-Alis Riolin, iktisat konseyi üyesi 16-Janet Yelen: İktisat konseyi üşebi 17-Ram Emanuel:Başkanın siyasi danışmanı18-Den Susnik: başkanın danışmanı 19-Cim Eştinberg: Milli güvenlik konseyi başkan yardımcısı 20-Robert Vayner: Uyuşturucu madde ile mücadele politikasının koordinatörü 21-Ci Futlik: Amerikalı yahudi topluluğu ile bağlantı sorumlusu 22- Tobert Naş: Devlet başkanı işleri sorumlusu 23-Jan Şern Bern: Devlet başkanı avukatı 24-Mark Pen: Milli güvenlik konseyinde CIA işleri uzmanı 25-Sandî Kristof: Amerika sağlık kurumu başkanı 26-Robert Börn Stiren: Kitle iletişim temsilcisi 27-Kit Baykin: Başkanın özel işler yardımcısı 28-Cef Ehr: Başkanın özel işler yardımcısı 29-Tom Ep Eştayn: Başkanın sağlık işleri danışmanı 30-Cidit Fedr: Milli güvenlik konseyi üyesi 31-Richard Finberg: Başkan yardımcısı 32-Herşel Gober: sağlık ve beslenme bakan yardımcısı 33- Stiv Kesler:Beyaz Saray danışmanı 34-Rom Klim, terbiye bakanı yardımcısı 35- Margaret Hamburg: Basın işleri başkanı 36-Karn Alder: Dış işleri bakanlığı, siyasi bölüm başkanı 37-Samuel teviz: Milli güvenlik konseyi üyesi 38-Standli Res: milli güvenlik konseyi üyesi39-Sifter:Barış grubu başkanı 40-Alen Segal:Beyaz saray başkanı yardımcısı 41-Ceymz B. Robin: Devlet bakanı yardımcısı 42-Deyvid Lipton: Maliye bakanlığında devlet bakanı yardımcısı 43-Lani B. Brayer: Başkanın özel danışmanı 44-Richard Halbruk: Natoda (özel görevle) bağlantı sorumlusu 45-Kont Epfel: Beyaz sarada danışman yardımcısı 46- Cul Celayn: Emekliler bakanlığı başkanı 47-Sidni Belmen Tal:Başkan eşi özel danışmanı 48-Deyvid Kesler: Beslenme bakanlığı başkanı 49-Set Vaksman: Beyaz Saray’da yargı işleri müdürü 50-Mark Pen; Beyaz Saray anket bölümü başkanı 51-Denis Ras: Başkanın dış işleri bakanlığında özel temsilcisi 52-Harvard Şahiro: FBI danışmanları başkanı 53- Lani Deyvis: Beyaz Saray özel danışmanı 54-Salî Ketsen: Beyaz Saray bütçe dairesi başkanı 55-Katlin Koh: FBI işleri başkanı 56-Can Potseta: Beyaz saray işleri başkan yardımcısı 57- Alen Blinder: Amerika federal banka başkan yardımcısı 58- Janet yelen: İktisat danışman konseyi başkanı 59-Ren Klin: Başkan yardımcısı ofisi başkanı 60-Jozef Liberman: Elgore’un önerdiği başkan yardımcısı ALINTI. Yukarıdaki alıntıdan maksat "ABD" politikasının hiç bir zaman değişmeyeceğidir şu başkanmış,bu başkanmış hepsi dezonfarmasyon içerikli haberlerdir dolayısı ile "İsrail" ortadoğu'da kurulduğundan beri yaşananları dikkatle incelendiğinde beş aşağı,beş yukarı her şey apaçık görülür. Saddam acaba kimdi? ABD,İngiltere destekli bir despot değilmi idi ne olduda birden gözden düştü baba bush neden ilk körfez savaşında saddamın işini bitirmedide oğul bush ikinci körfez savaşında saddamı devirdi aslında dikkatli bir insan (gazete,dergi,tv) iyi bir inceleme ile her şeyi görür.
-
ALLAH YOKTUR!
Tarafsız. Olay benim açımdan (sizinle yazışıp tartışma) tükenmiştir sebebinide uzun uzun yazıp tekraren kritik etmek abesle iştigaldir yalnız siz ve parelelikte bulunduğunuz kişilerin güya eleştiri yapıyorum ve biz bilimseliz ayaklarına takılıp yazdıklarınızdan’da örnek vermek istemiyorum kabak tadı verdi artık yalnız şu kadarını yazayım yeter “BANA AKLINI GÖSTER” ve ispat et ha “BİLİMSEL VERİLERLE” olsun bilimsel kaynaklardanda örnek göster “TEORİ” olmasın yani” MASAL”. Saygılar.
-
ALLAH YOKTUR!
Tarafsız. Ateist olup olmaman tabiki seni alakadar eder doğru benim ateistler hakkındaki yorumlarıma katılıp katılmamanda buda doğru ama ateistlerin "MANTIK" olayında kendi fikirleri doğrultusunda olmayan her görüşü "MANTIK" dışı masal veya hurafe diye şuçlaması buna mukabil "MADDENİN,İNSANIN" oluşumuna getirdiği açıklamalar ise tam bir "MANTIK" dışı saçma sapan masal bile olamayacak "İLKEL ÇORBA,TESADÜF" gibi absürt teorilerle açıklamaya çalıştığıda bir gerçektir. Ateist'te maneviyat eğer senin görüşün ise bir sözlüğe bakmanı öneririm ama his ve vicdan tabiki vardır ama oluşumunu bilmez buradada çelişki içindedir "DİN" hakkında yazdıkların ate olmadığın halde onların parelelinde ve eküri durumunda olmanda seninde çelişki içinde olduğunun bir belirtisidir ikide bir cayır,cayır muhabbeti yapıp birde düşüncelerinden dolayı diye "MAHZUNVE İLERİCİ" takılmakta artık teorilerde bile fikir üretemediğinizin bir belirtisidir. Saygılar.
-
İslam ve Şehitlik mertebesi
Bir şeye karşı olmak karşı olduğun her ne ise savunduğun savı çarpıtmadan dürüstçe objektif bir biçimde yapmaktır yukarıda alıntıladığım yazıdaki ifadelere tekrar olacak ama belki binler,onbinlerce cevap verildiği halde tekraren sanki cevap verilmemiş veya yetersiz kalınmış gibi tavır takınaraktan üstelik tahrik edici bir tavırla yazmak kişinin "MEGOLAMAN" birde kendi inandığı her ne ise onuda tek doğru olduğunu bilmiş bir tavırla yansıtmak galiba aç kapa mantığının bir ürünü olsa gerek buradan hareketle kendini yazar yerine koyup üstelik "Güneşe arkanı dönme gölgen önüne düşer" misali insanlara Ahlaki veya vicdani ders vermeye kalkma nede olsa topikdaşız yazılarındanda ne menem bir kişi olduğunu biliriz. Meyve tohuma,tohum meyveye belge,harman yeri,başağa... Haydi engeli aş! Meyvedeki vitamin İnsanı düşünürmü ? Susuza acırmı bulut ? Nice ağır yükleri kolayca kaldırsada, unutma'ki vinç değil kaldırmayı düşünen... İNSANI ALDATAN NE ? Keşif güzel şey, yetenekse değerli; fakat suyu akıtmıyor musluk! sadece,musluktan su akıyor. Geride kalmamalı, çok daha ileriye sıçramalı, düşünce. Mektubu postacı getirsede, İnsan göndereni düşünerek sevinir. Denizin derinliklerinde,yolunu görsün diye,başına projektör takılan balık. Yada konuşabilmesi için insanın boğazına takılan ses telleri, aynı düşünceyi,sevinci yaşatmazmı. Bilgi, kaynağından soyutlanarak alınıyor; bu nedenle gerçek gözlenemiyor. "Güneş niçin doğuyor?" Mevsimler niçin gelip geçiyor?. Boşlukta dönen milyon,milyarlarca yıldızın, ismine Dünya denen gezegen üzerinde yapılan yolculuğun anlamı ne?. Çiçekler niçin rengarenk açıyor? ağaçlar niçin meyve veriyor?. "GERÇEK" NASIL?" DA DEĞİL, NİÇİN? DE GİZLENMİŞTİR. HİÇ BİR ŞEYİN FARKINA VARMADAN YAŞIYORUZ. UNUTTURUYOR YILDIZLARI LAMBALAR!!!
-
Islam "Aydinlik" dini ise , niye cehaletlik var bu kadar?
atlet,celal. Klavuzu karga olanın başı dertten kurtulmazmış sebebide aynen her (İslam karşıtı) gibi devamlı kopya soru ne idüğü belirsiz saçma sapan iddialar üstelik salık verdiğin kıtabı yazanın "AYETULLAH" olduğu iddiasıki birde "Humeyninin yazdığının söylenmesi tamda abd'nin İran üzerine uyguladığı baskıya rast gelmesi galiba düşündüğüm yargıyı güçlendiriyor devam nasıl olsa hiç bir şey saklı kalmaz değilmi sayın bilgi dolu atlet.
-
İslam ve Şehitlik mertebesi
Ellerinize, yüreklerinize sağlık sarıgöl ve fft kardeşlerim, kardeşlerim diyorum ama yanlış anlamayın yaş açısında kullanmadım ... Teşekkür eder saygılarımı sunarım. NEBE SURESİ. 33. Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, AÇIKLAMA. keb teriminin -kâib isim-fiili buradan türetilmiştir- birçok anlamı vardır ve bu anlamlardan birisi, "çarpıcı olma", "gözalıcı olma", "üstünlük" yahut "ihtişam"dır (Lisânu'l-Arab). Böylece keabe fiili, insan için kullanıldığında, "o, [başka bir kişiyi] gözalıcı/çarpıcı veya muhteşem veya harika yaptı" anlamına gelir (aynı yer). Hem keabe fiilinin, hem de keb isminin bu mecazî anlamına bağlı olarak kâib isim-fiili, halk dilinde "göğüsleri gözalıcı hale gelen veya tomurcuklanan kız" anlamında kullanılmıştır. Bu nedenle birçok müfessir, bu ifadede, cennetin sakinlerine hoşnutluk verecek olan bir tür genç "dişi-eşler"e bir atıf görürler. Ancak, öncelikle belirtmeliyiz ki, Kur'an'ın cennetin güzellikleri ile ilgili bütün teşbîhleri aynı ölçüde hem erkek hem de kadın için geçerli bulunmaktadır. Diğer taraftan kevâib'in bu anlamı, yukarıdaki gündelik kullanışın türediği kökü -ki keb isminin taşıdığı mecazî "gözalıcılık" anlamına dayanmaktadır- . Cennetin nimetleri ile ilgili Kur'ânî tasvirlerin daima müteşabih olduklarını hatırlarsak, kevâib teriminin, yukarıdaki bağlamda, hiçbir cinsiyet ayrımı yapmaksızın, "muhteşem [veya "harika"] varlıklar" anlamına geldiğini ve etrâb terimi ile birlikte "müthiş uyumlu harika eşler"i gösterdiğini anlarız -böylece kutsanmış kimselerin birbirleriyle ilişkilerine işaret edilmiş ve onların tümünün karşılıklı tamamlayıcılıkları ve eşit ölçüdeki değerleri vurgulanmış olmaktadır. Yukarıda alıntıladığım Nebe-33. Ayet (meali) ve açıklaması umarım (yahudi ve hırıstiyan sever) kişi veya kişileri tatmin eder... Etmezse veya anlamazsa yahut anlamadığını anlamazsa sorun kendilerinde değilmi "MANTIK'EN".
-
NAAT
DAĞLARA DENİZ EKTİM Uykuları yatağıma bağladım Geceleri delip çıktım dağlara.. Ormanların kâkülünü taradım Bulutlardan gömlek diktim dağlara.. Ağaran şafakta gördüm yarını Tuttum nakış nakış ördüm yarını Yağmur damlasına sardım yarını Dalga dalga deniz ektim dağlara.. Kartal kanadıyla biçtim gökleri Duru pınarlardan içtim gökleri Ya Allah! . diyerek açtım gökleri Demet demet ışık döktüm dağlara.. Hayal var ki hakikatten evlâdır Çile var ki çok nimetten evlâdır Sabır, şükür her ziynetten evlâdır Üçüncü gözümle baktım dağlara.. ABDURRAHİM KARAKOÇ.
-
İslam ve Şehitlik mertebesi
Hiç bir şey göründüğü gibi değil. Utanç duvarı’nın kurulması,engeldi başlangıçta. Geçmeye çalışanlar o engelde can verdi. Fakat hiçbir şey göründüğü gibi değil. O haksız engeller var ya, daha kurulduğu anda,yıkılması için, saniyeleri saymaya hemen başlamıştı “ZAMAN”. “ Her şey her an değişir; görünmez bir deftere işlenir bütün hesap.” Her şeyin bağlı olduğu kanun; “ÇÜRÜMEYE BAŞLADIĞI O KÜÇÜK NOKTADAN YER EN AĞIR DARBELERİ!” Zamanın her anı bir şeyi alır götürür.Kaçınılmaz sonuca ağır ağır gidilir. Kuvvetli halatları saniyeler tüketir…Çürüyüş yavaş yavaş olunca kimse endişe duymaz. ASR SURESİ Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla 1- Asra andolsun; 2- Gerçekten insan, ziyandadır. 3- Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.
-
İslam ve Şehitlik mertebesi
SİYONİZM Yahudiliğin kaynağını teşkil eden muharref (tahrif edilmiş) Tevrat ifadelerine göre kendi Tanrıları "Yehova" tarafından oğullarına miras olarak verilen yeryüzünü mülk edinmek, devlet kurmak, hürriyet sahibi olmak yalnız yahudi olanların haklarıdır. Yahudi olmayanlar (goyimler) için bu haklar sözkonusu olamaz. Bu felsefeye göre Hz.Adem oğulları, Yehova oğulları olan Yahudilerin olması gereken çeşitli toprakları işgal etmişler ve gayrimeşru bir şekilde kullanmaktadırlar. Bu felsefeye göre yahudi olmayanların elinde bulunan mal,Yehova'nın mirasından çalınmış maldır. Kısaca Siyonizm adı altında özetlenebilecek bu inanışa göre, doğuştan günahkar olan diğer milletlerin, Yehova'nın oğulları tarafından "Sion" ( Kudüs yakınlarındaki bir dağın adı olan bu kelime, Tanrı Yehova'nın yeryüzünde kurulacak krallığını simgeler) da kurulacak " Dünya Krallığı" na yerlerini terk etmeleri, yeryüzünün yahudilerin eline geçmesi ve Yahudilerin bu gizli savaşın sonunda "Yeryüzü İlahı" ilan edilmeleri "din" anlayışlarının temelini oluşturur. 'Ve o kralların günlerinde göklerin Allahı (yehova) edediyen harap olmayacak bir krallık kuracak ve onun hakimiyeti başka bir kavme bırakılmayacak; ancak bu krallıkların hepsini o parçalayacak ve bitirecek' (Daniel, Bab:2 Ayet:44) 'O zaman Rab Yehova bütün bu milletleri önünüzden kovacak ve sizden büyük bir kuvvetli milletlerin mülkünü alacaksınız. Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak.' ( Tesniye, Bab:11 Ayet:23-4) 'Eğer kendi yüreğinde bu milletler benden çokturlar, nasıl onların mülkünü alabilirim dersen, onlardan korkmayacaksın' (Tesniye, Bab: 7 Ayet:17-18) Yahudiler için yeryüzünde iki tür canlı vardır. İnsanlar ve Hayvanlar.. Yahudiler insanlardır. Diğer insanlara karşı girişilen ve kuralları "Yehova" tarafından tespit edilen bu savaşta, hiç şüphesiz birinci plandaki hedef siyonist hareketin karşısına büyük engeller olarak çıkan, din-ahlâk- gibi mukaddes değerlerin insanların gözünde alçaltılması, parçalanması ve nihayet tamamıyla ortadan kaldırılmasıdır. 'Şimal taraflarında büyük kralın şehri yüksekliği güzel olan Sion Dağı bütün yerin meserretidir. (Mezmurlar, Bab:48, Ayet:2-3) 'İşte şimdi bildim ki; bütün dünyada Allah yoktur, ancak israilde Allah vardır.'(II.Krallar; Bab:5, Ayet:15) Yahudi sever kişilere ithaf olunur. efkarlıyım elli yıldır filistinim ağrıyor duvarlar dile geldi susan dünyaya inat cennet vadedenler yarattılar filistinde cehennemi borçluyuz hepimiz ömrümüzden bir çeyrek filistinli çocuklara Çaresizlikten (ileri batı ülkeleri başta" abd,ingiltere") birleşmiş milletler,vede "İsrail" zülmünde yaşananları görmezden gelip İSLAM'da "ŞEHİTLİK" mertebesini alaya almak (Filistinli çocukları istismar ederek) ancak Türkiye ve İslam ülkelerinde olur olsun buda geçer bu arada (ateist) geçinmek veya görünmekte fayda var nede olsa ortak mücadele alanı "İSLAM" karşıtı olmak bak aynı senaryo kuzey Irak'tada oynanıyor fazla yazmaya gerek varmı.
-
NAAT
NAAT. Naat Seccaden kumlardı.. ................................ ................................ Devirlerden, diyarlardan Gelip, göklerde buluşan Ezanların vardı! . Mescit mümin, minber mümin... Taşardı kubbelerden tekbir, Dolardı kubbelere “amin”.. Ve mübarek geceler dualarımız; Geri gelmeyen dualardı... Geceler ki pırıl pırıl Kandillerin yanardı.. Kapına gelenler ya Muhammed, - uzaktan, yakından – Mümin döndüler kapından... Besmele, ekmeğimizin bereketiydi; İki dünyada aziz ümmet, Muhammed ümmetiydi... Konsun – yine - pervazlara Güvercinler, “hu hu” lara karışsın Aminler, Mübarek akşamdır; Gelin ey fatihalar, yasinler... Arif Nihat Asya. (Naat'tan bir bölüm.)
-
Islam "Aydinlik" dini ise , niye cehaletlik var bu kadar?
Sayın Atlet. Mantık’ı kendi kişisel dürtünüze göre yorumlarsanız o “mantık” olmaz dayatma olur verdiğiniz istatistikler doğrudur fakat atladığınız bir şey var “TEKNOLOJİK ÜSTÜNLÜK VE NOBEL ARTI OKUMA YAZMA” devirlere göre değişir nasılki “İSLAM” Bilimde,fende üstünken batı “KARANLIK ORTA ÇAĞINI” yaşıyordu (engizisyon vs vs) Müslüman dünya nasılsa her şey garanti (Ahiret ve Dünya) diye Bilim ve fenni ıskalamışlar bundan sonra o devirlere ulaşamıyacakları diyede bir kaide yok ama benim asıl yazıpta işaret ettiğim konularıda es geçmişsiniz (Merak: Bu teknolojide üstün batı acaba uygarlığında sonu olabilirmi. (Batı tipi teknolojik uygarlık) Soru- Emperyalizm nedir. Ve Ahlak?i (etik) bir düşüncesi varmıdır batı tipi (teknolojik) uygarlığın. Sonuç ?NOBEL? de siyasi,dini, entrikalar varmıdır.. Oryantalizm, Misyonerlik hakkında ne düşünüyorsunuz) bu konuların “teknoloji” ile bir ilgisi varmı gibi) Olaylar zannettiğiniz gibi değildir belkide değimli o çok beğendiğiniz batı bir zamanlar (belkide şimdi bile) Kadının “RUHU” yoktur diyordu neyse fazla uzatmak gerekmez herkes kendi yoluna.
-
Islam "Aydinlik" dini ise , niye cehaletlik var bu kadar?
Nur Suresi. Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla 1.(Bu,) İndirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir. İçinde, umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz diye apaçık ayetler indirdik.. 2.Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer değnek (celde) vurun. Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onlara Allah'ın dini(ni uygulama) konusunda sizi bir acıma tutmasın; onlara uygulanan cezaya mü'minlerden bir grup da şahit bulunsun. Ayet (2) açıklaması. 2- Zâniye ve zânî; ZANİYE, zina eden kadın ZANÎ zina eden erkek demek olduğu belli, fakat zaniye ile mezniyeyi ayırmak gerekir. Her zaniye mezniyedir; ama her mezniye, zaniye değildir. Çünkü mezniye, zina edilen kadın demektir ki, şiddetle ve zorla da olabilir. Zorla zina edilen kadına ise mezniye denilirse de zaniye denilemez. O zira ancak kendi istek ve arzusu ile zina işlemiş kadına denilir. Karşılıklı rıza ile işlenilmesi sebebiyle, zina fiilinde bu fiili işleyenler ortak olur. Zorla zina edilen kadın ise hiçbir yönden fail değil menf'ul dür. İşte burada, zorlanana had cezası gerekmeyeceğini anlatmak için zaniye denilmiş, mezniye denilmemiştir. Şunu da unutmamalıdır ki maksat, zinalarının sabit olduğuna şer'î yönden hüküm verilmiş olan zanî ve zaniyedir. Zinanın tesbiti ise "Onlara içinizden dört şahit getirin." (Nisa, 5/15) âyetinin ifadesi ve delaletine göre dört şahide veya dört kere ikrar etmeye bağlıdır. Netice olarak zina ettiği bu şekilde sabit olan ve sabit olduğuna hüküm verilen kadın ve erkek, Şimdi bunlardan herbirine yüz celde vurunuz. CELDE: Deriye vurmaktır ki, her vuruşa celde denir. Keşşâf'ta der ki, "celd" sözünde şuna işaret vardır ki acı, ete geçirilmemelidir. Çünkü celd, cilde vurmaktır. Nitekim "zaherehû": sırtına vurdu, "batanehû": karnına vurdu, "reesehû": başına vurdu demek olduğu gibi derisine vurdu mânâsına da "celedehû" denilir... Demek ki, deri hissedecek kadar kaba elbisenin üzerinden vurmaya da celd denilmez. Aynı zamanda meselenin fıkhî yönü düşünüldüğü zaman maksadın, bir eğlence olmadığı gibi, bir işkence veya yok edip öldürme de değil, yalnız zorlama ve terbiye etme olduğu açıktır. Şu halde maksat, şiddetli bir celd değil, eti çürütmeyecek ve tehlikeye sebeb olmayacak şekilde hafife yakın orta bir şekilde vurmaktır ki, nasıl olacağı Fıkıh kitaplarında açıklanmıştır: BİRİNCİSİ: Değnek iri olmayacak, çöp gibi çok basit de olmayacak, parmak kadar düz ve budaksız olacak. İKİNCİSİ: Vuran kimse vururken en son omuzu hizasına kadar kaldıracak ve omuzundan arkasına aşırtmayacak, ÜÇÜNCÜSÜ: Çıplak vücuda vurulmayacak, fakat kürk gibi kalın elbise varsa çıkarılacak. DÖRDÜNCÜSÜ: Yüz, karın ve ot yeri gibi nazik ve tehlikeli organlara vurulmaz. BEŞİNCİSİ: Hepsi bir yere de vurulmayıp diğer organlara gereği şekilde yaygınlaştırılır... maraba. Fazla detaya girmedim alıntı yaptığım Ayet (meal) ve açıklaması galiba "AHLAK" la ilgili bu itibarla mazoişizm ve sadist duygular kendi çarpıtma yorumlarına kılıf arayanlara mahsustur sebebide "ZİNA" yı meşru birde yaptırımı olmayan toplumların "AHLAKİ" çöküntüsü malum ama isteyen istediği gibi yaşar sorun onun.
-
ALLAH YOKTUR!
Tarafsız. Serdettiğin görüş senin sui zannındır?. İlahi olarak fikir beyan etmek için evvela "AKLIN" ihtiyaçlarını nasıl ve nereden karşıladığını bilmek gerekir yoksa (teorik,masaldan) öteye gitmez nasılki ateistlerin yaradılışı tesadüf hurafesine (teorik,masal)bağladıkları gibi ve ispat edemedikleri gibi değilmi bu itibarla bazılarının (inanmayan) "ne görülür,nede bilinir" safsatası kendilerini bağlar sebebide onlar " MANEVİ,HİS,DUYGU" vs vs den habersiz "EGO" ya takılıp tesadüfen oluşan (teorik,masal) kendi hayal dünyalarında yaşarlar dolayısı ile kendi söylemleri kendilerini bağlar(masal) itibar edilmez.