sarıgöl tarafından postalanan herşey
-
IRKÇI TERANELER
Artık o sizin düşünceniz ve sizi bağlar.
-
MUHAMMED GERÇEĞİ .............
Sayıne suheyla. Eleştiriken bile bir şeyi göz ardı ediyorsunuz, Mevlana; Hz Peygamber ve İslam var olduğu için var bu böyle biline. Ve Peygamberimize (a.s.v.) (güya) eleştirirken bile nasıl yaklaştığınız yukardaki satırlarınızda belli,üstelik yazdıklarınıza binler,on binler cevap yazıldığı halde, hep aynı teraneler, neyse... Divan-ı Kebir"in III. cildinin 1137 numaralı gazelinde: “Hz. Muhammed"in nuru milyonlarca parçaya ayrıldı da, uçtan uca iki dünyayı kapladı. Peygamber Efendimiz o nurun (parıltısındaki) şimşek gibi çakınca küfür perdeleri yırtılır da binlerce kişi, binlerce rahip zünnarlarını koparıverirler.” “Küfür karalar giyindi çünkü Hz. Muhammed"in nuru geldi. Ölümsüzlük davulunu çaldılar, ebedi saltanat devri geldi. Yeryüzü yemyeşil oldu. Gökyüzü hasedinden yenini yakasını yırttı. Ay ikiye bölündü ve dünyaya ruh geldi, canlandı. Gerisi teferruat bile değil.
-
IRKÇI TERANELER
Gerçek;Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat. sıfat Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakiki. sıfat Yapay olmayan. sıfat, felsefe Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olan. Kısaca. Giyotin bağlantısı abes kaçmış.
-
Suudi Arabistan´da Arap adaleti!
Sayıne Suheyla. Bana; beni,veya neye karşı olduğunuzu, anlatmaktan vaz geçmeniz gerek,bir şey nedir,nerede,ne için söylenmiştir, ve iltifat'ın nerede nasıl olacağını ve kime yapılacağını bilmeniz lazım "hür iradenizle" yoksa siz öyle yazmışsınız diye, öyle olacak diye bir kural yok. Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide Suresi Ayet 8 ) Gerisi teferruat.
-
'İslam insanlığın son kurtuluş şansı'
İlim; gülümsemeye (duyu,bilinç) ne der acaba... Saçma söz (haşa) size aittir... Dinazorları,böcekleri, havayı,suyu, onu,bunu kim yaratmıştır, "madde'mi" yoksa “Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik ve şüphesiz biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat - 47) ve bu bilgi 1400 sene evvel yaşayan kimde vardı ve bilimi kim yaratmıştır.
-
IRKÇI TERANELER
İnsanların hataları İslamı bağlamaz doğru söze ne denir, zaten İslama karşı fikir serdedenler yanlış ve kasıtlı yorum yaptıklarında "yanlış yorumlar" İslamı bağlamaz demeyelimmi. Kur'an'ı eleştirmek (haşa) uzman olmak gerektirmezmi ve biz böyle yazdık diye, fındık kabuğunu doldurmayacak (kopiş) tenkitler yapılmıyormu. Eleştiri üzüm yemek için olursa herkes faydalanır, ama niyet bağcıyı döğmekse,ayıkla pirincin taşını, İslam tahkiki imana önem verir,taklidi imanda kişinin bilgi düzeyine bağlıdır.eleştirmek demek hakaret etmek değildir, eğer gerçek anlamda insan tartşmak isterse karsısında kim olursa olsun,neye inanırsa, inansın düzeyli (edep) tartışmak gerekir. İslam; Günahkâra Değil , Günaha Karşıdır, yoksa yaratılmış ne varsa, istediği gibi düşünsün.istediği gibi inansın,istediği gibi yaşasın gerçek olandan kaçamaz, ve gerçek birdir,oda gerçekleşecek.
-
MUHAMMED GERÇEĞİ .............
Sayıne Suheyla, Mevlana'nın yazılarını yabancı dilden tercüme edeceğinize (topiğe) orjinaline bakılsa ve öyle yazılsa daha iyi olur. Bu canım var oldukça ben Kur'ana tutsağım Muhammed Mustafa'nın yolundaki toprağım Benden,başka bir sözü nakledenler olursa Hem onu söyleyenden hem o sözden uzağım Saygılar.
-
IRKÇI TERANELER
Sayın Cyrano; Size yazılan yazıya,yanıt verdiğim için özür dilerim ,siz daha iyisini yanıtlayabilirsiniz fakat bir kereye mahsus affınızı dilerim... İslam nedir ve "İSLAMA" uyana ne denir... Yukardaki yazı eğer tenkit ise muhatabı kim olmalı,yoksa ben yazdım ve yazdıklarım doğrudur deyip üstelik İslam ayrı,Müslüman ayrı deyip kimse eleştirilere yanıt vermesinmi. Amerikadaki KKK ve Alman nazi'sini aynı kefeye koyup (İslamla) Türkiyeden onlara eleştiri yaptıkmı kimse hakaret saymıyor demek elmalarla,armutları karıştırmaktır,zannedersem ve batıda Hırıstiyanlık ve Musevilik tartışması şahsi bir konu olmadan tartışabiliyorlar demek aynen Müslümanların;İslama tabii olmaları ve İslam'dan dolayı Müslüman olmalarıdır dolayısı ile onlarda aynı müslümanlar gibi musevidirler ama "YAHUDİ" olarakta bilinirler üstelik anti semitik hareket hırıstiyan toplumlarda nasıl tepki görür herkesin malumu ve Gidip vatikanda hırıstiyanlara nasıl Türkiyede yapıldığı gibi eleştirilsin bakalım ne oluyor.. Saygılar.
-
Suudi Arabistan´da Arap adaleti!
Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide Suresi Ayet 8 ) Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları) nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi Ayet 135) Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz. (Nahl Suresi Ayet 90) Olay bu, İnsanoğlu "İRADESİ" doğrultusunda (aklı) kendi zaviyesinden olayları kritik eder...
-
'İslam insanlığın son kurtuluş şansı'
Fark;farkedenlerce anlaşılır... Mesela; gerçek nedir...
-
MUHAMMED GERÇEĞİ .............
ENAM;122- ölü iken hayata kavuşturduğumuz ve insanlar arasında yolunu bulması için kendisine ışık tuttuğumuz kimse, hiç içinden çıkamayacağı derin karanlığın içine [gömülüp kalmış] biri gibi olur mu? [Ama] böyle: hakikati inkar edenlere yaptıkları güzel görünür. 123- Ve işte böylece her ülkenin önde gelenlerini, hile ve entrika peşinde koşan suçlular durumuna sokarız: ama çevirdikleri entrikalar yalnız kendi aleyhlerine olur; ve onu da anlamazlar. 124-Ne zaman onlara bir [ilahî] mesaj gelse, "Allah'ın peygamberlerine verdiklerinin benzeri bize verilmedikçe inanmayız!" derler. [Ama] mesajını kime tevdî edeceğini en iyi Allah bilir. Suç işleyenler, Allah katında aşağılanmaya ve entrikacı eğilimlerinden dolayı şiddetli bir azaba uğratılacaklardır. 125- Allah kimi doğru yola ulaştırmak isterse, kalbini [O'na] teslim olma arzusuyla genişletir; kimin de sapmasına izin verirse onun kalbini daraltır ve sıkıştırır, adeta göklere tırmanıyormuş gibi: böylece Allah, inanmayanları dehşete düşürür. 126- İşte bu şaşmaz [çizgi], Rabbinin yoludur. Gerçekten bu mesajlarımızı, onlardan ders al[mak istey]en insanlara açık şekilde anlatıyoruz! Amenna ve saddekna... AHZAB; 53- SİZ EY imana ermiş olanlar! İzin verilmedikçe Peygamber'in evlerine girmeyin; ve yemek için [davet edildiğiniz zaman erkenden] gidip hazırlanmasını beklemeye kalkışmayın: çağrıldığınızda [en uygun zamanda] girin; yemeği yiyince hemen ayrılın, lafa dalmayın: bu durum Peygamberi üzebilir, ama sizden [gitmenizi istemeye de] çekinebilir: fakat Allah doğru[yu size öğretmek]ten çekinmez. [Peygamber'in eşlerine gelince,] onlardan bir şey isteyeceğiniz vakit perde arkasından isteyin: bu hem sizin kalplerinizin, hem de onlarınkinin temizliğini pekiştirir. Ayrıca sizin Allah'ın Elçisi'ni üzmeniz ve o'nun vefatından sonra eşlerini nikahlamanız caiz değildir: doğrusu bu, Allah nazarında büyük bir günahtır. Açıklama; Kur'an'ın tarihî olaylara ve durumlara yaptığı atıflardaki genel üslubuna uygun olarak, burada öngörülen ahlakî prensip de, belli bir zaman ve çevre ile sınırlı değildir. Kur'an, Hz. Peygamber'in Ashâbı'nı o'nun kişiliğine saygı göstermeleri için uyarmak suretiyle bütün müminlere onun her zamanki yüce konumunu hatırlatmaktadır. bunun da ötesinde, toplumsal hayat ile ilgili belli davranış kurallarını onlara öğretmektedir: bu kurallar ilk bakışta ne kadar önemsiz görünseler de, gerçek bir kardeşlik duygusu, karşılıklı anlayış ve başkalarının kişiliğine ve mahremiyetine saygı temeline oturması gereken bir toplumda psikolojik bir değer/anlam taşırlar. “Araya araya bulsam izini, İzinin tozuna sürsem yüzümü, Hak nasip etse de görsem yüzünü, Yâ Muhammed! Canım arzular seni” Yunus medh eyledi seni dillerde Dillerde dillerde hem gönüllerde Ağlayı ağlayı gurbet illerde Ya Muhammed canım arzular seni Yunus Emre. Peygamber Efendimize gelince, “Habibullah” Allah"ın sevgilisi olan, kamil insanların da kamil insanı sayılan aziz Peygamberimizi Hz. Mevlâna"nın nasıl sevdiğini bu yönden de görmek gerek. Mevlâna"nın “Ben yaşadığım müddetçe, Kur"an"ın kuluyum, kölesiyim. Ben Hz. Muhammed"in ayağını bastığı yerin toprağıyım.” Bahar mevsiminde esen şu rüzgarın hoş kokusu, O"nun mübarek saçlarının bölümünden geliyor. Hayalin bu parıltısı, bu şa"şası da kuşluk vaktindeki güneşin parıltısını andıran O"nun güzelliğindendir.” Der, Mevlana... Şimdi; insanın var olduğu her devirde, "İNSANLAR" kendi kişisel tercihlerini "İRADELERİ" doğrultusunda bilgileri nisbetince yapacaklardır, bu onların doğal haklarıdır ve Mevlana,Yunus Emre'de kendi tercihlerini ALLAH c.c. Kur'an ve Hz Peygamber Muhammed,Mustafa a..s.v. sevgisi üzerine yapmışlardır ve kazandıkları her türlü övgüde bu sevginin tezahürüdür. Eğer her kimki, Mevlana ve Yunus üzerinden İslam ve onun aziz peygamberine a.s.v. bir şey söylemek isterse Mevlana ve Yunus'u okumaları gerekir, buradan hareketle "ALLAH c.c." ve "KUR'AN" sevgisinide anlar, onların şahsında (Mevlana ve Yunus) gerisi teferruat..
-
Bilimsel Ateizm Balonu
Pozitif bilim: on bin,yüz binlerce olayı (bilinmeyen) çözmüş tamam, bütün bu bilinmeyenler Evrende var olanı meydana çıkarmaktır (icat,buluş) yoksa doğada olmayanı (yoktan var etmek) değildir bu itibarla pozitif bilimi “İNANAN İNSAN’DA” yapar ve yapıyor ve “BİLİM” ateist olanın tekelinde değildir,üstelik bu inanmayan “pozitivist” düşünce artık nal topluyor 21. yüzyıl bilgi çağında ve takyonlar alemi bu aralar araştırılıyor… Çözülemeyenlerin olması, pozitivist bilimin onları çözeceği anlamınada gelmez,metafiziğin (teolojik) ileri sürdüklerini yadsımakta pozitivist (ateist) düşünceye hiçbir biçimde haklılık payı vermez,daha DNA da duvara tosladılar ve geleceğe katkıları bilimsel rahiplikten öteye gitmez… Neden olduk… Pozitivist (ateist) düşüncenin fikri,zikri nedir… Metafizik (DİN) bir cevap veriyor, fakat pozitivist (ateist) düşüncenin ileri sürdüklerimi daha mantıklı,yoksa metafizik’in (DİN) daha mantıklı, kendini bilimsel olarak pazarlayan pozitivist ateist düşünce tesadüf,raslantısala takılmış cevap arıyor, Metafizik (DİN) somut örneklerle Kainatın ve Canlılığın oluşumunu bildiriyor hangisi daha mantıklı… "O kâfir olanlar, görmediler mi ki, göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları ayırdık. Hayatı olan her şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmıyorlar mı?" Enbiya 30 . Tubitak bu ayete ne der acaba: "Biz göğü ''büyük bir kudretle'' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz." (Zariyat 47).”… Pozitivist ateist düşünce neyi haykırır! Çaresezliğinimi,yoksa inanan insanlara yapmadıkları,yapmayacakları (şirk) olayını,yaptı,yapıyorlar (aslında kendilerinin yaptıklarını maddeci olarak) der, ve dezonformasyonun bilimsel takiyyesini yapar... "Big Crunch"… Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, Bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, Biz yapıcılarız. (Enbiya Suresi, 104). Gerisi teferruat… Ha ahura Mazda ve avesta’dan bir bölüm ekleyelim: 41. Ey Maddi Dünyanın Yaratıcısı, Sen, Kutsal Biri! Şu iki cins kurttan hangisi ölümü daha fazla hak etmiştir; babası bir erkek köpek anası bir dişi kurt olanı mı, yoksa anası bir dişi köpek, babası bir erkek kurt olanı mı? Ahura Mazda (şöyle) cevapladı: ”Bunlar arasında babası erkek bir köpek, anası bir dişi kurt olanı ölümü daha fazla hak eder.'
-
Kuran'da Miras Paylaştırmada Matematiksel Hata.
Bir kere yazdım fakat,bir daha yazmakta fayda görüyorum . Olay; zamanımızda'da kullanılan Bileşik kesir, gibidir. BİLEŞİK KESİR: İşaretine bakılmaksızın payı paydasından küçük olmayan (büyük veya eşit olan) kesirlere bileşik kesir denir. Toplama - Çıkarma Toplama ve çıkarma işleminde payda eşitlenecek biçimde kesirler genişletilir ya da sadeleştirilir. Oluşan kesirlerin payları toplanır (ya da çıkarılır) ortak payda alınır. Fazla uzatmaya gerek yok,isteyen,istediği yere bakabilir veya "KESİR" biliyorsa, zaten bildiğinden uzatmaya gerek yok ve İKİ RASYONEL SAYI ARASINDAKİ SAYILAR:arasında sayılamayacak çoklukta rasyonel sayı vardır. Bunlardan bazılarını bulmak için b ile d nin OKEK i bulunur. Verilen kesirlerin paydaları bulunan OKEK inde eşitlenir. İstenen koşuldaki sayıyı bulmak için kesirler genişletilebilir,anlaşılmıştır umarım. Şimdi: "Payların mirastan fazla geldiği" ileri sürülerek,hata bulduğunu zannedenler,yanılmışlardır, doğrusu ise payların, mirastan değil, hesap gereği olarak paydalar eşitlenince paydadan fazla olabildiğidir. Böyle bir "mirasçılar tablosu" karşımıza çıktığında çözüm, paylar toplamının payda olarak alınmasından ibarettir, çok eski zamanlardan beri bilinen bu hesaplama usûlüne "avl" denmektedir. Olay bitmiştir, ve "KUR'AN" ın bir mucizesi daha belgelenmiştir. 1400 sene evvel "KESİR" mi vardı değilmi forumdaşlar,nedir 1400 sene evvel "AVL" ZAMANIMIZDA BİLEŞİK KESİR VE "OKEK"...
-
kuran kendini yalanlıyor(ilahi değilim ben insan yazmasıyım!)
Konu şu: İnsan yokken, Meleklerle,Adem’le,Havva,ile konuşan “ ALLAH (c.c.)” Mükemmel bir “ALLAH c.c.” dili konuşuyor olmalı (İMİŞ) ve KUR’AN da bu dille indirilmeli’imiş?. Şimdi; “ALLAH c.c.” Yarattıkları ile konuşurken (sanki oradaymış gibi hüküm verip) İnsanların birbirleriyle konuşmasına atıfla, bu dilin (ne ise ve nasılsa) öyle olması gerektiği yargısına varmak, yalnızca temenni ve kişisel kurgudur, sonra “ALLAH c.c.” , “İLHAM” diye bir meleke yaratmıştır bu İlham’ın illaki lisanımı olması gerekir dolayısı ile “ALLAH c.c.” yarattıkları ile istediği gibi irtibat kurar, "Allah arıya vahyetti" (Nahl, 16/68)” gibi… Müslümanın Arapça öğrenmesini ahirette “tercumana” ihtiyaç olmasın diye yazmak (kurgu.hayali) canlıların oluşumunu “ raslantısal” olarak bilenler için normaldir ve gel bakalım, George, Katherina, Elizabeth, neler yapmıştın demeye benzer ve Bugün, onların ağızlarını mühürleriz. Bizimle elleri konuşur ve yapmakta oldukları şeye ayakları şehadet eder.Yasin- 65. Ayeti gereğince Ayak ve Ellerin, George, Katherina, Elizabeth, olmasıda absürd bir yakıştırmadır, galiba... Arapçanın “DİN” dili olması doğrudur. Fakat Arapçayı “ALLAH c.c. dili” yapma çabası ve iddiası yazmak abesle iştigaldir. Mahlûkatı konuşturan Allah’ın, mahiyeti insanlarca tam olarak bilinemeyen bir konuşma sıfatına sahip olması yetkin varlık oluşunun gereğidir ve konuşamamak ise Allah hakkında muhaldir. Allah’ın emreden, nehyeden ve bunları yaratıklarına bildiren bir varlık olması da kelâmın ulûhiyyetin ayrılmaz vasıfları arasında yer aldığını gösterir. Peygamberlerin Allah ile yaratıkları arasında el-çilik görevi ifa eden insanlar oldukları dikkate alınırsa onların getirip sundukları kelâmın kendilerine değil Allah’a ait olduğu anlaşılır. Bu da Allah’ın kelâm sıfatı bulunduğunu kanıtlar (Mâtürîdî, s. 57-58; Seyfeddin el-Âmidî, s. 85-91; Teftâzânî, IV, 144). Buradan hareketle peygamberlerin hepsi aynı kavimden olmadıkları gibi lisanlarıda farklıdır bu itibarla bütün lisanlarıda yaratan “ALLAH c.c.” olması münasebetiyle gerisi teferruattır… Yazının kökeni muammalarla doluysa da, ilk alfabe bilmecesi hepsinden şaşırtıcıdır. Bunun eski Yunanlılar yoluyla modern dünyaya eriştiği iyi bilinmektedir -alfabe kelimesi Yunan dilinin ilk iki harfi olan alfa ve beta'dan türemiştir- ama alfabenin Yunanistan'da ilk kez nasıl ortaya çıktığı, Yunanlılar'ın sesli ve sessiz harflere harf eklemeyi nasıl akıl ettikleri ve daha da temelde, ilk alfabe fikrinin İÖ 2. binyılda Akdeniz'in doğu ucundaki Yunan-öncesi topluluklarının akıllarına nasıl geldiği konusunda hiçbir bilgimiz yoktur. Bilimadamları bu sorulara yaşamlarını adamışlarsa da, elde edilen kanıtlar kesin sonuca varmayacak kadar azdır. Alfabe Mezopotamya (çivi yazısı), Mısır (hiyeroglif) ve Girit yazılarından mı (Lineer A ve çıkmıştır? Yoksa bilinmeyen bir tek kişinin aklına "öylece" mi gelmiştir? Ve alfabe neden gerekli görülmüştür? Gerisi teferruat.
-
Kuran'da Miras Paylaştırmada Matematiksel Hata.
Kesrin payı, paydasından büyükse böyle kesirlere bileşik kesir denir. Bir bileşik kesrin payı, paydasına bölünerek elde edilen kesre tam sayılı kesir denir. Bileşik kesri tam sayılı kesre çevirmek için pay paydaya bölünür. Bölüm, tam kısmına; kalan, paya; bölen de paydaya yazılır. Mesela; 13/7= 1 tam 6/7’dir. Sayın demirefe. Dikkat ediyorum aynı nakarat devam ediyor ve salt olayı "KUR'AN" şunu veriyor ve niye "AVL" yaparak oran değiştiriyorsunuz, yazıyorsunuz ve istisnai “mirasçilar tablosu” karşımıza çıktığında ( Harfi değişmez dediğiniz kitabın nelerini değiştirdiniz!) diyede yazabiliyorsunuz. Şimdi ne değişmişki "KUR'AN" ortada ve "APAÇIK" üstelik verdiğim onca "KESİRLİ" çözümlerde Hz Ömer zamanında yapılan "AVL" uyuşuyor,üstelik hiç bir mirasçı mahrum kalmıyor buradaki sorun zannedersem "ZİHNİYET" meselesi ve bir daha şu avl'lın tarifini yapalım AVL: İslâm mîrâs hukûkunda belirli hisse (pay) sâhiplerinin, mîrâstan alacakları payların toplamının ortak paydadan fazla olma hâli. Şimdi'de 21. yüzyıl'dan bir tarif, " Bileşik kesir: Kesrin payı, paydasından büyükse böyle kesirlere bileşik kesir denir." Bileşik kesri tam sayılı kesre çevirmek için pay paydaya bölünür. Bölüm, tam kısmına; kalan, paya; bölen de paydaya yazılır. Daha ne yazayım...
-
Kuran'da Miras Paylaştırmada Matematiksel Hata.
Bir bayağı kesrin paydası 10’un herhangi bir kuvveti ile ifade edilebiliyorsa, ondalık kesir olarak da gösterilir. Ondalık kesirler, diğerlerinden farklı şekilde yazılır. Mesela; 38/100= 0,38, 163/100= 0,163 gibi. Ondalık kesirler devirli ve devirsiz olabilir. Mesela; 0,333... kesri sonsuza kadar devam eden devirli ondalık kesirdir. Bir devirsiz ondalık kesri bayağı kesre çevirmek gerektiğinde paya virgülden sonraki sayı yazılır. Paydaya da 1 yazılıp sağına virgülden sonraki rakam sayısı kadar sıfır yazılır. Örnek; 3,267= 3267/1000 gibi. Devirli ondalık kesiri bayağı kesir şeklinde yazmak için de, devreden sayı paya yazılıp, devreden sayının rakam sayısı kadar dokuz paydaya konur. Örnek; 0,242424...= 24/99 gibi. Daha genel halde aşağıdaki formül kullanılır: a,bcdedede...= a,bcde= abcde-abc/9900. Bayağı kesri ondalık kesir biçiminde yazmak gerektiğinde pay, paydaya bölünür. Örnek; 3/8= 0,375 gibi. Burada irrasyonel sayı veya atıf varmı.. Varsa nedir. Sorunu "Payların mirastan fazla geldiği" tezi ile açıklayıp, payların, mirastan değil, hesap gereği olarak paydalar eşitlenince paydadan fazla olabildiğidir. Böyle bir "mirasçılar tablosu" karşımıza çıktığında çözüm, paylar toplamının payda olarak alınmasından ibarettir, ( İki kesrin toplanması için önce paydaların ortak katlarının en küçüğü (O.K. E.K.) bulunarak paydaları eşitlenir. İşlem yapılırken kesrin genişletilmesi özelliğinden faydalanır. Sonra paylar toplanıp pay olarak yazılır. Ortak payda aynen konur.) Bileşik kesir: Kesrin payı, paydasından büyükse böyle kesirlere bileşik kesir denir. Böyle bir "mirasçılar tablosu" karşımıza çıktığında çözüm, paylar toplamının payda olarak alınmasından ibarettir, Paylar toplamı 27 olduğuna göre payda da 27'ye çıkarılacak, miras 24'e değil, 27'ye bölünecek ve her bir mirasçı, Kur'ân'da belirtilen payını, 27'de 16, 4, 4, 3 olarak (bu oranlarda) alacaktır. Bileşik kesir: Kesrin payı, paydasından büyükse böyle kesirlere bileşik kesir denir. Tamsayılı kesir: Bir bileşik kesrin payı, paydasına bölünerek elde edilen kesre tam sayılı kesir denir. Bileşik kesri tam sayılı kesre çevirmek için pay paydaya bölünür. Bölüm, tam kısmına; kalan, paya; bölen de paydaya yazılır. Mesela; 13/7= 1 tam 6/7’dir.
-
Kuran'da Miras Paylaştırmada Matematiksel Hata.
PAYDA; Bayağı kesirlerde birimin kaç eşit parçaya bölünmüş olduğunu gösteren sayı, mahreç: "1/2 kesrinin paydası 2 sayısıdır. PAY; Birden fazla kişi arasında bölüşülmüş bir bütünden, bu kişilerin her birine düşen bölüm, hisse. Kesir Matematikte bir birimin bölündüğü eşit parçalardan biri veya bir kaçı. Üçte bir yüzde bir gibi, c ve d herhangi iki tam sayı olmak üzere c/d oranına kesir denir. Bunun manası bir bütünün (d) kadar eşit parçaya bölünüp, © kadar parçasının alındığıdır. Bu çeşit kesre “bayağı kesir” denir. Kesirdeki d’ye payda, c’ye pay adı verilir. Kesir çeşitleri: a) Basit kesir: Payı paydasından küçük kesirdir. Mesela; 3/5 bir basit kesirdir. Bileşik kesir: Kesrin payı, paydasından büyükse böyle kesirlere bileşik kesir denir. Mesela; 13/7, 9/4 gibi. c) Tamsayılı kesir: Bir bileşik kesrin payı, paydasına bölünerek elde edilen kesre tam sayılı kesir denir. Bileşik kesri tam sayılı kesre çevirmek için pay paydaya bölünür. Bölüm, tam kısmına; kalan, paya; bölen de paydaya yazılır. Mesela; 13/7= 1 tam 6/7’dir. İki kesrin toplanması için önce paydaların ortak katlarının en küçüğü (O.K. E.K.) bulunarak paydaları eşitlenir. İşlem yapılırken kesrin genişletilmesi özelliğinden faydalanır. Sonra paylar toplanıp pay olarak yazılır. Ortak payda aynen konur. Bileşik kesri tam sayılı kesre çevirmek için pay paydaya bölünür. Bölüm, tam kısmına; kalan, paya; bölen de paydaya yazılır. Mesela; 13/7= 1 tam 6/7’dir. Şimdi; ateiste göre miras âyetlerinde belirtilen paylar hesapsız belirtilmiştir, bu yüzden uygulamada miras paylardan az olabiliyor ve bir kısım (sona kalan) mirasçılar pay alamıyor. "Payların mirastan fazla geldiği" ifade ve düşüncesi bilgisiz ateiste aittir, doğrusu ise payların, mirastan değil, hesap gereği olarak paydalar eşitlenince paydadan fazla olabildiğidir. Böyle bir "mirasçılar tablosu" karşımıza çıktığında çözüm, paylar toplamının payda olarak alınmasından ibarettir, Paylar toplamı 27 olduğuna göre payda da 27'ye çıkarılacak, miras 24'e değil, 27'ye bölünecek ve her bir mirasçı, Kur'ân'da belirtilen payını, 27'de 16, 4, 4, 3 olarak (bu oranlarda) alacaktır. Saygılarımı sunarım.. Not. 1400 sene evvel "kesir" varmı idi. "KUR'AN NE DERSE O" ...
-
Kuran'da Miras Paylaştırmada Matematiksel Hata.
Sayın instantkarma. Sizin; determinizm eleştirisi yapmanız veya kaosu anlatmanız,olayı çözmüyor, ( benim açımdan) ve bilimin yöntemi determinizmden, bahsettiğinizi (yöntem) yazıyorsunuz,şimdi hem,determinizmden bahsedip,hemde kaosu savunmak,zannedersem çelişki oluyor,malumunuz, kaos; determinizmi rafa kaldırır. Şimdi olay şu; Kuran, evrenin yaratıldığını en detaylı şekilde, en çok ayetle ortaya koyan kitaptır. Üstelik Kuran, evrenin nasıl yaratıldığının ötesinde Big Bang’e de işaret eder. Kuran, Big Bang bilimsel olarak ortaya konmadan önce, Big Bang’i böylesine tarif eden Dünya’daki tek kitaptır. Sonuçta; siz nasıl inanırsanız inanabilirsiniz ve ,olasılık,yaklaşıklık,dediğiniz teorileri ve kelebek etkisini benim anlattığımdan farklı bir anlayışla,anlayıp yorumlamışsınız,en basiti kelebek etkisinin (bilimsel veri) determinizm anlayışının getirdiği neden,sonuç ilişkisini yaraladığından Dünyamızda, mücizeler olur kanıtının bilimsel verisidir (kelebek etkisi) ve "MÜCİZE VARDIR" üstelik bilimde bunu ciddi,ciddi tartışmaktadır. Takyon veya takyonlar, aynı zamanda, 5.BOYUT olarak, evrenimizi anlamlandıranın BİLİNÇ/RUH ve din terminolojisinde MELEKler olarak adlandırılan varlıkların "BOYUTUDUR" ve artık BİLİMSEL olarak açıklanabilir hale gelmektedirler. Yazmışım "TAKYON VEYA TAKYONLAR MELEK DEĞİL". O (Allah) göklerin ve yerin yaratıcısıdır. O (Allah), bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “Ol” der, o da hemen oluverir. Kuran 2-Bakara suresi-117. O’nun (Allah’ın) dışında, hiçbir şeyi yaratmayan, üstelik kendileri yaratılmış olan, kendi benliklerine bile ne zarar ne yarar sağlamayan, öldürmeye, yaşatmaya ve yeniden diriltip-yaymaya güçleri yetmeyen bir takım ilahlar edindiler. Kuran 25-Furkan suresi-3. O Allah ki yaratandır, kusursuzca var edendir, şekil verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu yüceltmektedir. O Üstündür, Bilgedir. Kuran 59-Haşir suresi-24. Saygılarımla...
-
Şeriat Sınır Tanımaz
Sayın instantkarma. ZORAKİ; İstemeyerek yapılan, zarf İstemeye istemeye, istemeyerek, zorla. Çelişki; Söylenilen sözlerin birbirini tutmaması, tenakuz, paradoks. Bunu ifade etmiştim... (en azından eski pagan toplulukların bildiğini bilmemektir (mars,jüpiter,venüs) gibi,galiba onlarda toprak,arz,yer...) Pagan; Çok tanrılı dinden olan (kimse), payen. İlkel; İlk durumunda kalmış olan, gelişmesinin başında bulunan, iptidai, felsefe Zaman bakımından en eski olan, iptidai, mecaz, Eğitimsiz, kültürsüz, görgüsüz. Çoban Yıldızı ya da Arapçadan alarak Zühre dediğimiz, Babilde “İştar”, Yunanda “Afrodit” adı verilmiş gökyüzünün en parlak görünen gezegeni Batıda “Venüs” adını aldı. MARS (Etrüskçe formu “Maris”den çeşitli lehçelere Mavors, Mamar, Marspiter-Marsbaba, Maspiter gibi değişik biçimlerde geçmiştir) Çeşitli lehçelerde Iuppiter, Iovis, Diespiter biçimlerinde söylenen Jüpiter; “sub Iove” tanımı da “Açık Gök’ün altında” anlamındadır. O inkar olanlar görmediler mi ki Semavat ve Arz bitişik/birleşik idi de biz onları yarıp ayırdık... Her diri şeyi sudan oluşturduk... Hala iman etmiyorlar.mı?.( Enbiya-30.) Anlayan,anladı... Siz ne yazmışsınız,iletinizde; (Ondan bir evvelde şöyle denmekte “Özellikle uzak süpernova gözlemleri ve yüksek çözünürlüklü kozmik mikrodalga arkaplan ışıması analizleri olmak göre gözlemsel veriler, evrenin büyümesinin kütleçekim etkisi sonucu yavaşlamadığını, tam tersine giderek hızlandığını tutarlı olarak göstermektedir. Dolayısıyla büyük çöküş kuramı günümüzde sorunlu bir kuram olarak değerlendirilmektedir.” ( Wikipedi ). Ve vikipedide aradım sonuç; Vikipedi'de henüz böyle bir madde bulunmamaktadır. Lütfen maddeyi oluşturmadan önce başka bir isimle bulunup bulunmadığını kontrol edin. Bu sayfayı yaratmak için aşağıdaki metin kutusunu kullanınız. Bilgi için yardım sayfasına bakınız. Buraya yanlışlıkla geldiyseniz, programınızın Geri tuşuna tıklayınız. Deneme yapmak için lütfen deneme tahtasını kullanın. VİKİPEDİ. Tarık-11. Düşün dönüp duran gökleri. Zariyat-7. O düzgün yollara sahip göğe yemin ederim ki. Geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı yaratan O'dur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor. (Enbiya Suresi, 33). Güneş de, kendisi için (tespit edilmiş) olan bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir. (Yasin Suresi, 38). Sayın instantkarma. Yazdıklarımı iyi okuyun ve (İnanıyorsanız, inanırsınız. Buna kimse karışamaz. Bu bir inanç, iman meselesidir.) doğru bir tesbitte bulunmuşsunuz, Bu indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır. Şu halde O'na uyun ve korkup-sakının. Umulur ki esirgenirsiniz. (Enam Suresi, 155) Ayeti emrince İnanıyor ve İman ediyorum, KUR’AN NE DERSE, O DOĞRUDUR VESSELAM...
-
Şeriat Sınır Tanımaz
Sayın instantkarma. Yorum yapabilme hakkınız elbette var, fakat, (Evelem yeralleziyne keferu ennes Semavati vel Arda kâneta retkan fefetaknahüma* ve cealna minelMai külle şey'in hayy* efela yu'minun; O inkar olanlar görmediler mi ki Semavat ve Arz bitişik/birleşik idi de biz onları yarıp ayırdık... Her diri şeyi sudan oluşturduk... Hala iman etmiyorlar.mı?.( Enbiya-30,dan.) Ayeti’ni direk “ATMOSFERE” bağlamak ve,sizin yazınızdan bir örnekle (atmosferden bahsediliyorsa atmosfer genişliyor değildir.) ve benim size verdiğim cevabi yazıdada (Buradan Atmosfer olabilir diye çıkarım yapmak bayağı bir hüner ister) Gerçekten, yorum yapabilme hakkınız var doğal olarak ama,aşağıdaki yazınızda tam tersiniz yazmışsınız neyse bakarız... SEMA (GÖK) Tavan, gök; yukarı, üst; her bir şeyin üst tarafı; yörünge; yukarı taraf; evin revakı ve saçağı; geniş fezada (boşlukta) arzı kuşatan şeyler. Ve, Atmosferin kendi içindeki (ozon tabakasının azalmasıyla atmosferdeki ısınmanın, troposferin genişlemesi ve kutuplara doğru büyümesine yol açtığını biliyoruz.) genişlemesi SEMA’nın genişlemesi ile hiçmi,hiç alakası yoktur,zorlama yorumda, zorlanma olur... Not. Yukardaki atmosfer yazınız buradakinin tam tersi bayağı zorlama bir "HÜNER". Bir üst yazım olayı (polemik ve manipule etmeden) kısa ve öz açıklıyor, DİKKAT... Ve “ATMOSFER” Semayı değil, Dünyayı kuşatır,üstelik,SEMA’DA kırıntı dahi değildirki, sonra sizin yazınızdan ( Şimdi, eğer Enbiya-30daki Gökler ve yer derken, göklerden kasıt tüm boşluk yerden kasıt tüm madde ise doğrudur, Big Bang'e uyar. Ama, Evrenin yaşının 13 milyar yıl, dünyanın yaşının da 4.5 milyar olduğunu düşünürsek ve göklerden kasıt dünya dışındaki evrenin tümü yerden kasıt sadece dünya ise yanlıştır, Bigbang'e uymaz ki bu anlam daha yakın.) Göklerle yer denirken “İnkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? (Enbiya,30). Sayın instantkarma gökler ve yer bitişikken,ayrılanı,yanlız dünyaya indirgeyip (yer) demek Evreni yok etmektir ve fuzili şagil durumuna düşmektir en azından eski pagan toplulukların bildiğini bilmemektir (mars,jüpiter,venüs) gibi,galiba onlarda toprak,arz,yer... Gerisi teferruat. Sonra bir başka iletinizde big bang’ın olmadığı kanıtlanmıştır diye yazmıştınız ve kimse bilmiyor yazarmısınız... Vikipedi'de henüz böyle bir madde bulunmamaktadır. Lütfen maddeyi oluşturmadan önce başka bir isimle bulunup bulunmadığını kontrol edin. Bu sayfayı yaratmak için aşağıdaki metin kutusunu kullanınız. Bilgi için yardım sayfasına bakınız. Buraya yanlışlıkla geldiyseniz, programınızın Geri tuşuna tıklayınız. Deneme yapmak için lütfen deneme tahtasını kullanın. VİKİPEDİ. Lütfen kanıt. Genişleyen evrenin karşılaşacağı iki tane son senaryosu vardır: 1- Ya evren sürekli genişleyecek ve sonunda bir ısı ölümü yaşanacaktır. Buna Büyük Donma (Big Chill) denmektedir. 2- Ya da çekim gücü bir noktada genişlemeye baskın çıkacak ve evren büzülmeye başlayıp sonunda bir tekillikte kaybolacaktır. Buna ise Büyük Çöküş (Big Crunch) denmektedir. Saygılarımla...
-
Kuran'da Miras Paylaştırmada Matematiksel Hata.
Sayın instantkarma, bu düşünce sizin "şahsi" sui zannınızdır ve kimseyi bağlamaz, sizin haricinizde... Zamanı evvelinde bir adam varmış ve her şeyi bildiğini söylermiş. Her şeyi anlayıp bildiğini zanneden adama bir derviş,gelmiş,geçecek,ins,cin,İnsan bilgisinin "ALLAH c.c." (Külli İrade) bilgisi yanında hükmü nedir diye sormuş, çok bilen adam, hadsiz,sonsuz bir sayfada bir nokta gibidir demiş,Derviş; çok bilene, sen o noktanın neresindesin demiş... Kıssadan,hisse... Sayın instantkarma. İnsanların ne yapacağını,” NELER DÜŞÜNDÜĞÜNÜ” kestirmek (tahmin), hatta emin olabilirsiniz demek, tam bir (falcılıktır) ve determinist ilkeye uymaz. Verdiğiniz örnek, çok iyi tanıdıkların (karınız,kardeşiniz, yakın akrabanız, anne,baba) ne yapabileceğini kestirmek (tahmin,mantıki) birde İnsanların söylediklerine binaen,neler düşündüğünü, düşünmek determinit bir yaklaşım değildir,sebebi;yakın akrabaların ne yapabileceklerini kestirmek, bir arada yaşamanın getirdiği,alışkanlıkla nerede,nasıl tepki verileceğini tahmin etmektir, (determinist ilkede tahmin,ya tutarsa) ama! Yakın akraba arasında’da her zaman olduğu gibi anlaşamamazlık olur, bazen çok kötü sonuçlar verir (iradi ve ego,nefs). Sonra İnsanların söylemi zaten yapacağı bir eylemi haber vermektir,dolayısı ile İradesi (ego,nefs) bir şeyi yapmaya karar vermiş bir İnsanın ne yapacağını bilmek (tahmin) determinist ilkeye uymaz, yani İnsan (cüzi irade) ile nerde,ne zaman, ne yapacağı belli olmayan (ego’lu,nefs’li) bir varlıktır ve determinizm; geçersizdir “İRADE” yanında ama “Kant nedenselliği, düşünmemizin önsel biçimi olan kategorilerden biri olarak belirler; Kant'a göre nedensellik bilgi için zorunlu olan bir kavramdır, deneyden gelmez, ama yalnızca duyulur dünyada (görüngüler dünyasında) geçerlidir. Mill, Spencer vb. nedenselliğin yalnızca deneyden geldiğini ve tümevarım yoluyla kazanıldığını öne sürerler. Yeni fizikçiler nedensellik ilkesinin uygulanmasının sınırsızlığına karşıdırlar;, onlara göre nedensellik- ten bir varsayım olarak, bir araştırma ilkesi-. bulgusal ilke olarak, olasılık kuralı olarak yararlanılabilir. Özdekçiler nedenselliğin yalnızca doğada değil, yaşam olaylarında, ruhsal yaşamda ve tarihte de (toplumsal, ekonomik nedensellik) geçerli olduğunu savunurlar.” Düşünebilir İnsanlar... Not. “EGO” koşullanmaz... Determinist (bilim) “ bir sistemin başlangıç verilerindeki ufak değişikliklerin, büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen isimdir.” Diyen “KELEBEK ETKİSİ” ni anlatmaz, sebebi, determinizm’de; tıkır,tıkır işleyen bir düzen mevcuttur, yani her şeyin bir nedeni ve kesin sonucu vardır, burada (kelebek etkisi) mevcut işleyen düzenden, beklenmeyen bir oluşum olur ve mesela;” Kaos düzen, lineerlik (doğrusallık), basitlik ve tahmin edilebilirliğin bozulması demektir” Bu durumda analog ve sayısal bilgisayarla çözülmeye çalışılan,çok,çok azda olsa ölçüm hatasına olayı indirgeyip,sonrasında hava tahminlerinin 1 yıl sonra doğru olarak yapılabileceği bir ortam oluşacaktır deyip, (çıkan sonuç büyük bir yaklaşıklıkla gerçek duruma uymakta, sorun sadece geçen zaman içindeki sapmada çıkmaktadır.) yazmanız “ SAPMA OLAYINI, GEÇEN ZAMANA,BAĞLAMAK” zaten, determinist anlayışa uymaz, (başlangıç,sonuç) bu durumda kelebek etkisi (fizikteki girdiler ve çıktılar arasındaki uygunluk zorunluluğu tarihe karışmıştır) ama size “Entropi yasası” deyip olayı bir yere bağlayayım ve üzerinde tartışalım... “Mucize olur “ ve “ENTROPİ”... Tabiat olaylarının (teknoloji) ile kontrol altına alınması ve engellenmesi (Cüzi iradenin) bilimsel olarak, determinizmi geçersiz kılar (tabiatta;neden,sonuç ilişkisi) bu bir. Yazdığınız (Havanın 3 gün sonra sonraki sıcaklığının, mevcut matematiksel ilişkiler nedeniyle determinist olarak ,olması gereken değere gelmesini,geleceğini söyleme hakkına,sahip olduğunuz zaten “KÜLLİ İRADEYE” teslimle alakası yoktur.) bu yazı “KÜLLİ İRADEYE” hem determinist bir anlayışla , hemde, kelebek etkisi ile “KÜLLİ İRADEYE” teslimini gerektirir, bu iki durumunda matematik boyutu vardır, ve ÖLÇÜM HASSASİYETİ olarak bu iki durumunda ölçülmesi hiç bir şeyi değiştirmez sebebi; bu iki durumunda yaratıcısı ve bileni “KÜLLİ İRADEDİR”... Eğer Takyonlar ve 5. boyut doğru ise,üstelik şu anki Evren verileri ile doğrulanıyorsa (ki,doğrulandı) bilimsel literatür, 19. yüzyılda “TAKYON” dendiğinde ne yapıyorsa, şimdide 21. yüzyılda aynı şeyi yapar (bilimsel rahiplik) ama sorun değil nasılki “DURAĞAN EVREN” modelinden TAKYONLAR ALEMİNE gelindi ise buda aşılacaktır... “Takyonlar aynı zamanda, 5.BOYUT olarak, evrenimizi anlamlandıranın BİLİNÇ/RUH ve din terminolojisinde MELEKler olarak adlandırılan varlıkların boyutudur ve artık BİLİMSEL olarak açıklanabilir hale gelmektedirler.” DOĞRUDUR... OLASILIK; Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, ihtimal: felsefe O zamana kadar yapılan deneylerle bir olayın ortaya çıkmasının beklenilmesi ancak yine de tam bir kesinliğin bulunmaması durumu. Şimdi size yazdığım önceki iletimdeki yazı (Evrim konusu; olasılıklar,raslantılar bütünüdür,dolayısı ile determinist ilkeler ile bağdaşmaz,çünkü evrim canlılığın oluşumunu, milyarlarca yıllık “OLASILIK,OLUŞUMUNA BAĞLAMIŞ BİR TEORİDİR” fakat canlılığın oluşumu; “KÜLLİ İRADENİN YARATMA SONUCUDUR” dolayısı ile isteyen istediği gibi inanıp,inancı doğrultusunda “BİLİM,İLİM” yapabilir, kişi isterse inanmayabilir “İRADESİ” doğrultusunda.) geçerlidir, yazdığınız yazı bu yazıya cevap teşkil etmez... Saygılarımla...
-
Şeriat Sınır Tanımaz
“ Evelem yeralleziyne keferu ennes Semavati vel Arda kâneta retkan fefetaknahüma* ve cealna minelMai külle şey'in hayy* efela yu'minun; O inkar olanlar görmediler mi ki Semavat ve Arz bitişik/birleşik idi de biz onları yarıp ayırdık... Her diri şeyi sudan oluşturduk... Hala iman etmiyorlar mı?.(Enbiya-30). Buradan Atmosfer olabilir diye çıkarım yapmak bayağı bir hüner ister. “VesSemae beneynaha Bi eydin ve inna lemusiun;” Ve Sema’ya gelince, onu (kudret ve kuvvetimiz, kuvvelerimiz) ile bina ettik ve muhakkak ki biz genişleticileriz.(Zariyat 47) Atmosfer nerede ve atmosferin genişlediğini yazan kim. Sayın İnstantkarma. Olayı ya kavrayamadınız veya Birleşik olan Gökler (Semavat) ve arz’ın Ayrılmasından bahsediliyor ve neden big bang’a uymazmış. Evelem yeralleziyne keferu ennes Semavati vel Arda kâneta retkan fefetaknahüma* ve cealna minelMai külle şey'in hayy* efela yu'minun; İnkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? (Enbiya,30).Sonra, Dünya harici Semavat’ta (gökler) dünya haricinde demekle,Dünya,Evrenden Ayrı bir “ YERMİ” ki. Big bang’ı artık yazmaya gerek yok herkes biliyor... Lütfen kanıt. Genişleyen evrenin karşılaşacağı iki tane son senaryosu vardır: 1- Ya evren sürekli genişleyecek ve sonunda bir ısı ölümü yaşanacaktır. Buna Büyük Donma (Big Chill) denmektedir. 2- Ya da çekim gücü bir noktada genişlemeye baskın çıkacak ve evren büzülmeye başlayıp sonunda bir tekillikte kaybolacaktır. Buna ise Büyük Çöküş (Big Crunch) denmektedir. Planck sabitini içinde gördüğünüz bir denklem varsa mutlaka kuantum mekanikseldir. h sabiti, önemli evrensel sabitlerdendir ve değeri 6.626 0693(11)•10-34 J•s kadardır. Planck zamanı 10-43 saniyedir ve bu bir kronon olarak da adlandırılır. Vikipedi.
-
Kuran'da Miras Paylaştırmada Matematiksel Hata.
Sayın instantkarma. Yazdığınız bu yazı doğrudur, ve sizin kişisel tercihinizi yansıtır. Eintein’in Tanrı ve Din hakkında çok tutarsız bir çok demecide mevcuttur ve onun kişisel tercihidir. Aslında “Din” özellikke “İslam” (TAKLİDİ İMAN DEĞİL,TAHKİKİ İMAN’I) daha makbul sayar,dolayısı ile einstein ne düşünmüş veya ne düşünmemiş (din hakkında) önemli değil, fakat fizik’te bir deha’a imiş herkesin kabulü... Demirefe’ye saygılarımla... Sayın instantkarma. Einstein; (Tanrının belirlediği deterministik bir evreni kastetmiştir). Yazmışsınız. Ve... “KAİNATI;İNSAN İÇİN, İNSANI KENDİM İÇİN YARATTIM” (Hadis)... Ve 21. yüzyılda bilimin geldiği noktada “pozivist,materyalist felsefenin” durağan evren modeline benzediği malum, bu itibarla, isteyen inanır,istemeyen,inanmaz ve “İRADE’YE” saygı duyulur, ve iradenin, önemli bir boyutuda “NEFS” tir,buda determinist anlayışa terstir.Allah’a c.c. İnanmak “İMAN” meselesidir ve bu inanma, bilim yapmamak demek,değildir yani inanıyorsan yobazsın mantığı, 19. yüzyıl tekerlemesidir, Şimdi İnsanlık bilgi çağında ve hesaplanamazlıkların, hesaplanabilirliliğini en azından kelebek etkisi teorisi ile, (mucizeler,olabilir) ortaya koyabiliyor üstelik deterministler pek yavan bu durumda. Kısaca... Makinaların; (bir analog bilgisayar) hata yapabilir ve (belirsizlik) ilkesine uyar demeniz (tahminde yanlış sonuç) sonra böyle bir işe kalkışmadan, ( makina ile ölçüm) havanın 3 gün sonra sonraki sıcaklığının, mevcut matematiksel ilişkiler nedeniyle determinist olarak ,olması gereken değere gelmesini,geleceğini söyleme hakkına,sahip olduğunuz zaten “KÜLLİ İRADEYE” teslimdir ve olacak,olana kimse hem mani olamaz (tabiat olayları) hemde bu olacakların,olmasını sağlayan “KÜLLİ İRADENİN,CÜZİ İRADEYE VERDİĞİ NASIL DAVRANILACAĞININ” bilinmemesini determinist felsefe karşılayamaz... Takyonlar aynı zamanda, 5.BOYUT olarak, evrenimizi anlamlandıranın BİLİNÇ/RUH ve din terminolojisinde MELEKler olarak adlandırılan varlıkların boyutudur ve artık BİLİMSEL olarak açıklanabilir hale gelmektedirler. Sizinle aynı fikirdeyim bu konuda, deterministler düşünsün... Evrim konusu; olasılıklar,raslantılar bütünüdür,dolayısı ile determinist ilkeler ile bağdaşmaz,çünkü evrim canlılığın oluşumunu, milyarlarca yıllık “OLASILIK,OLUŞUMUNA BAĞLAMIŞ BİR TEORİDİR” fakat canlılığın oluşumu; “KÜLLİ İRADENİN YARATMA SONUCUDUR” dolayısı ile isteyen istediği gibi inanıp,inancı doğrultusunda “BİLİM,İLİM” yapabilir, kişi isterse inanmayabilir “İRADESİ” doğrultusunda. Aslında SU benzetmesini evrim dolayısı ile yapmıştım, “ EŞYANIN HAKİKATİ” nedir mesela! Su Evren var olduğundan beri var, peki niye evrilmemiş değilmi sonra görüş (düşünce) soyut peki,bu düşünce değişmezmi (yanlış yaptığını gördüğü zaman,iradesini “AKLINI” kullanarak) bunu belirtmiştim... Saygılarımla...
-
Kuran'da Miras Paylaştırmada Matematiksel Hata.
Sayın forumdaşlar merhaba. Sizi beklettim,kusura bakmayın biraz işim vardı,dolayısı ile geciktim ama biz daima buradayız. Kısa ve öz... 19. yüzyılın ikinci yarısının en büyük Fransız matematikçisi Poincarè’dir (1854-1912). Albert Einstein (14 Mart 1879 - 18 Nisan 1955). Sizin yazınız (Einstein ise determinist belirliliği savunuyor). Yanlız bu yeter... Bir kere, Heisenberg'e göre her şey rasgele ve belirsiz,yazdıktan sonra, Evren rasgele olmadığı ve düzenli olduğuna göre yazıp, sonra “ OLASILIKLARI” şeçici bir “İRADE” var yazılması ve belirsizliği belirli kılıyor denmesi (yazılması) tamda, her şey rasgele ve belirsiz çünkü “OLASILIK” determinist felsefede yoktur. Olasılık; Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, ihtimal. felsefe O zamana kadar yapılan deneylerle bir olayın ortaya çıkmasının beklenilmesi ancak yine de tam bir kesinliğin bulunmaması durumu. Durum bu... Sonra; Evren gözlemci olduğu için vardır,yoksa,yok olurdu,yazısı İnsanın ortaya çıkışına kadar “KÜLLİ İRADE” İnsan var olduktan sonra “CÜZİ İRADE “ gözlemlemiş’ki Evren yok olmamış ve determinist felsefede “İRADE’YE” hiç atıf yoktur, bu yazdıklarım işin felsefi boyutu,birde Evrenin nasıl oluştuğu hakkında determinist felsefe, tam bir sukuti hayaldir,sebebide “NEDENSELLİĞİNİN,NEDENİNİ BİLEMEZ”... Dererminist belirlilik; Evrenin doğasında oluşması “KÜLLİ İRADE” sonucudur ve “O” nun kodlanması ve proglamlaması sonucudur, yoksa Evren,kendi,kendini proglamlayamaz çünkü “İRADESİ” yoktur ve “İrade” determinist felsefede olmadığından, determinist belirlilik fostur... Evrimin iki ayağından biri doğal seçilim determinist anlayışa parelelmiş. "Doğal şeçilim ve mutasyon birbirlerini tamamlayan iki mekanizmadır. Evrimsel değişikliklerin kaynağı, canlıların genetik yapısında meydana gelen “RASGELE” mutasyonlardır. Mutasyonların sebep olduğu özellikler, doğal seleksiyon mekanizması aracılığıyla seçilir, böylece canlılar evrimleşirler." Dikkat “RASGELE” der ve determinist anlayış daha başlamadan fos çıkar üstelik Doğal şeçimimin evrim teorisine kazandırdığı hiçbir şey yoktur. Çünkü bu mekanizma, hiçbir zaman bir türün genetik bilgisini zenginleştirip geliştirmez. Hiçbir zaman bir türü bir başka türe çevirmez; yani denizyıldızını balığa, balıkları kurbağaya, kurbağaları timsaha, timsahları da kuşa dönüştüremez. Genetik sürüklenme; doğal seçilim, mutasyon ve göçle birlikte evrimin temel mekanizmalarından biridir. Her nesilde bazı bireyler, tümüyle “RASLANTISAL” olarak, geriye diğer bireylerden biraz daha fazla sayıda torun (ve elbette gen!) “BIRAKABİLİRLER”. Şimdi; determinist felsefede “RASLANTISAL,BIRAKABİLİR” bir rasgelelik varmıdır evrim teorisi ise tamamen raslantısaldır ve determinizmin “ BELİRLİLİK” ilkesi ile terstir dolayısı ile geçersizdir (her ikiside)... Bir tane ilaç için “Fosil” kanıtı. “Kısa ve öz”... Zaten yukardaki “doğal seleksiyon ve rasgele,genetik sürüklenme olayı hakkındaki yazım gerekli cevaptır. Buda işin “MAGAZİNSEL” boyutudur neymiş (Bugüne kadar ileri sürülen tüm belirsizliklere deterministler yanıt vermişlerdir) yazmış forumdaş! Fakat kendi yazdığını kendi fos çıkarmış nedir; (Ama Heisenberg çürütülemiyor da...) sonuç sır kuantum aleminde,atomun çok alt ölçeklerinde gizli imiş, yani “TAKYON” alemi,isteyen bu kelimeyi inceler ve determinizm’min hepten iflas ettiğini anlar...
-
Kuran'da Miras Paylaştırmada Matematiksel Hata.
Sayın İnstantkarma. Determinizm’i eleştirdim doğru, ve Einstein; Newton’un mutlak uzay ve mutlak zaman kavramında değişiklikler yaptı, çekim-gücünü daha sofistike bir tarzda açıkladı ve ışığın hızını, fiziğinde, mutlak değer olarak kullandı. Fakat bu fizik de Newton fiziği gibi deterministti ve realistti (matematik formüllerde ifade edilen evrenin, dış alemde, gözlemcilerden bağımsız ve gerçek olarak, bu matematik formüllere uygun olarak var olduğunu kabul ediyordu). Sonuçta, Einstein’in; özel ve genel görecelik kuramıyla birlikte, Newton’un deterministik evrenini temellerinden sarstı. Zaman ve uzay kavramlarına bakış, neden-sonuç ilişkisinin kavranışı, madde ve enerji anlayışlarının değerlendirilmesi çok farklı bir hal aldı. Ha bu arada, Newton yasalarının evreni tarif etmekteki başarısından etkilenen Laplace, sistemli bir şekilde bilimsel determinizmi ilk dile getiren kişilerden biridir. Ve Laplace ile gelişen determinizm, hesaplanabilirliği içerir. (Belirlenimcilik, Gerekircilik ) ve Einstein’in “Tanrı zar atmaz demeside ( İradeyi) devreye sokmuş, Laplace’e devreden çıkarmıştır. (İstemedende olsa). Atom-altı dünyayı tarif eden kuantum teorisi, Einstein’ın izafiyet teorisini geliştirdiği dönemde şekillendi; aslında Einstein da atom-altı dünyanın daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunanlardandı. Bugün bilinen şekliyle kuantum teorisi, 1925’te Werner Heisenberg’in “matriks mekaniği” ve 1926’da Erwin Schrödinger’in “dalga mekaniği” olarak başlamıştır, Kuantumcuların yaptığı da olasılıkları hesaplamaktır. Şimdi atom bombasını attık, azda olsa patlamama olasılığı vardır, doğru ve olasıdır, bunu diyen kuantumcular, determinist felsefecilerin Kuramını fos çıkartır, atomu yapan İnsan bilinç,irade sahibidir,yanılmalarıda olasıdır, peki atomun patlayıp,patlamayacağını kesin olarak hesaplayabilen, bir külli irade varsada,”YOKSADA” determinizm geçerlimidir. Burada asıl ilginç olan husus, ateist-materyalist Laplaceçı bir ontolojinin, geleceğe dair tüm olayların en baştan belli olduğuna dair materyalist bir kaderciliğin içinde olduğudur. Laplace’ın cini, bundan bir milyar yıl önce hesap yapsa hem bu sayfayı tutuş şeklinizi çizebilirdi, hem bu cümleyi okuyacağınız anı saniyesiyle size bildirilebilirdi. O zaman “KÜLLİ İRADEYE BAKIŞ” determinist anlayışta başkadır, yani Külli iradenin, Cüzi İradeye verdiği (Bilinç,irade) es geçilmiştir üstelik Külli iradenin evreni yaratışı,İdare edişi’de determinist anlayışa terstir. “Takyon ve takyonlar” dolayısı ile kolaycılığa kaçıp “KÜLLİ, İRADE,HER ŞEYİ BİLEN,HER ŞEYİ YARATANDIR ZATEN” varsada,yoksada demek absürd’dür. Determinizm’de “yoksa” varmı zaten, hani herşeyi hesap ederdi, değilmi... Sayın İnstantkarma. Evrim için “OLASILIKLARA” sığınmanız, zaten determinist felseyeyi yara vermiyormu ne dersiniz. Evrimin iki önemli mekanizması doğal seçilim ve genetik sürüklenmedir. Rasgele genetik sürüklenme, varsayımsal bir süreçtir. , evrim üzerindeki etkisi en fazla olanlardan biri, kuşkusuz doğal seçilimdir. Bunlardan biri ve en önemlisi, Mutasyon’dur. (her nesilde genler üzerinde oluşan rastgele değişiklikler), “RASGELE İMİŞ” bu durumda determinist felsefe yaralanmıştır. Sonra hesaplayabilen, bir irade olsada veya olmasada derken, mutlak anlamda determinizm olmaz zaten sebebi “KÜLLİ İRADE” hesaplar, ve sizin anladığınız anlamda determinizm değildir bu hesap, hesaplayamayan “İNSANDIR” onunda “bilinç ve iradesi” determinizmi bozar “CÜZİ İRADESİ” ile... Sayın İnstantkarma. Determinizme bir yara daha verdiniz “KAOTİK” yazmakla. Hava tahmini,Depremler, Sigara dumanının havada hareketi (rüzgarla) sıkıntı yaratıyor (sizin yazınız) ve “NEDENSELLİK; genel olarak nedensellik ilkesi olarak bilinen ve olay ve olguların birbirine belirli bir şekilde bağlı olması, her şeyin bir nedeni olması ya da her şeyin bir nedene bağlanarak açıklanabilir olması ya da belli nedenlerin belirli sonuçları yaratacağı, aynı nedenlerin aynı koşullarda aynı sonuçları vereceği iddiasını içeren felsefe terimi” DETERMİNİZMİ tehlikeye sokuyor ama yine kolaycılığa kaçarak “KÜLLİ İRADEYE” sığınıp olmasada,olsada mentalitesi ile determinizm geçerli olurmuş, sayın İnstantkarma determinizm olsada,olmasada felsefesimidir yani kör gözüne parmağım, olsada,olmasada imiş hani “determinizm dediğimiz şey hesaplanabilirliği içerir.( Belirlenimcilik, Gerekircilik )” sizin yazınız, neyse... Evrende her şey matematiktir ve sayılara dayanır ve matematiğin var dediği her şey, eninde sonunda bulunur (mesela Antimaddenin bulunuşu). Takyonlar ışıktan milyonlarca kez hızlıdırlar. Işık hızına indiklerinde takyon olmaktan çıkar ve kaybolurlar. Işıktan daha hızlı gitmeleri sonucu Takyonların zamanı tersine akar. Nedensellik tersine dönmüştür. Sonuç, Nedenden önce gelir. Takyonlar aynı zamanda, 5.BOYUT olarak, evrenimizi anlamlandıranın BİLİNÇ/RUH ve din terminolojisinde MELEKler olarak adlandırılan varlıkların boyutudur ve artık BİLİMSEL olarak açıklanabilir hale gelmektedirler. Takyonları hesaplayabilen bir “KÜLLİ İRADE” üstelik determinizmin ve nedenselliğin fos çıktığı “TAKYON” aleminde niye determinizm geçerli olur yani deterministler hesaplayamadı bekleyelim artık, bir milyar yılmı olur, ikimi olur deney aletleri ,bilgisayar gelişsin bakarızmı, Sayın İnstantkarma, siz bekleyin ama yazdığınız gibi determiniz “TAKYON” ilede yaralanmıştır. Saygılarımla. “NEDEN”...