Zıplanacak içerik

sarıgöl

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sarıgöl tarafından postalanan herşey

  1. Bu canım var oldukça ben Kur'ana tutsağım Muhammed Mustafa'nın yolundaki toprağım Benden,başka bir sözü nakledenler olursa Hem onu söyleyenden hem o sözden uzağım HZ.MEVLANA CELALEDDİN RUMİ Hadis. "Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Rabb'ından naklen anlatıyor: "Allah şöyle buyurdu; 'Ey Ademoğlu, seni kendim için yarattım. Eşyayı da senin için yarattım. O halde kendim için yarattığımı senin için yarattığımın ayarına düşürme." "Ameller; niyetlere göredir"... Tüm sistemler, "İZM" ler, gerçeğin ancak bir parçasını elinde tutar. Gücünü bir öncekinin yanlış ve noksanından alır. Bir kaç parlak sloganla doğru'yu oynamaya çalışır. Genelde her yeni fikir yanlışda olsa bir süre için gerçek gibi görünür. Bu yüzden başlangıçta maya tuttu sanılır. Fakat yapayın ömrü azdır. Bir gözlem doğrular görünürken onu, bir süre sonra bir diğeri yalanlar, bir düşünce desteklerken,bir başkası çürütür. Gerçeğin yanında kısadır "YALANIN" ömrü.. Bir süre sonra bu yollar fosilleşir. Bir kaç sloganla beliren düşüncenin gerçekte ne olduğu, zaman labaratuarında deneyle doğrulanır... Küçük şey yoktur...
  2. Big Bang ve delilleri, yanlız bilim adamlarını yazarak belirteceğim; " Einstein,Hawking,Edwin Hubble,Lemaitre,Robert Dicke, Penzias ve Wilson,John Mather... Gerçekten de mühendislik harikası uydular, elektronik mucizesi bilgisayarlar, matematiğin yüksek uygulamaları birleşmiş ve hepsi beraber Big Bang’e destek vermiştir. Evrendeki tablo artık daha evvel hiç olmadığı kadar anlaşılırdır. Galaksilerin oluşumu için olması gereken küçük sıcaklık dalgalanmalarının bulunmasını, belki de bu dalgalanmaların olması gerektiğini ortaya koyanlar bile ummuyorlardı. Kozmik fon radyasyonunun olması gerektiğini teorik olarak ilk ortaya atan “alfa-beta-gama” tezi tarihteki seçkin yerini almıştır. Penzias ve Wilson 1965’teki buluşları nedeniyle 1987’de Nobel ödülünü aldılar. Kozmik fon radyasyonunu ölçmek için milyonlarca dolar harcanarak uzaya gönderilen COBE uydusu “fosil radyasyonu” çok duyarlı bir şekilde, sıcaklığıyla, çok küçük dalgalanmalarıyla ölçtü. Bazı fizikçiler bu ölçümü tüm zamanların en büyük buluşu olarak değerlendirdiler. Kozmik fon radyasyonunun bulunması ve bu radyasyonun incelenmesi Big Bang açısından çok önemlidir. Fakat kozmik fon radyasyonunun bize sunacağı daha başka deliller de olacaktır. Kısaca... Ayrıca entropi yasası, Big Bang’e alternatif olarak sunulan teorilerin yanlışlığını da göstermekte yararlı olmuştur. Evrendeki entropinin miktarını göstermekte kullanılan ölçüt fotonların (ışığın en küçük birimleri) sayısını, baryonların (atomun proton, nötron parçacıkları) sayısına bölmektir. Kozmik fon radyasyonuna bu işlemi uygularsak baryon başına 10 -10 luk bir entropi elde ederiz. Bu kadar yüksek bir entropi miktarı Durağan Durum (Steady-State) teorisi ile açıklanamaz, buna karşı evrenin yüksek sıcaklıkta bir başlangıcını öngören Big Bang teorisi ile bu yüksek entropi miktarı uyumludur. “Evrenin bir sonu olduğu fikrine, sadece sonsuz hayata beslenen ümidin yerini, zamanda sürekli ilerleme fikriyle, acınası bir ikame girişiminde bulunan modern felsefe tahammül edemez… Modern felsefe, termodinamiğin ikinci kanunu altında enkaza dönmüştür; duruma tahammülsüzlük yaklaşımına ve bu tuzağın altında, acınası bir şekilde kıvranmasına, şaşmamak lazım.William Inge. Öbür yazdıklarınız "Sizin şahsi (kişisel)"yorumlarınız ve sizi bağlar... Saygılar...
  3. Aslında Ayetlerin yeterince analiz edilmesi ve big bang ile ilintilenmesi (veya ilintilenmemesi) olayı (sizin yorumunuz) kişisel bir şey ve kişiyi bağlar. Buradan hareketle sizin yazdığınız ( Madde konusuna ise enerjinin biçimleri ve algılanışı temelinde bakıyorum.Evrendeki düzene mükemmel bir tasarım gözüyle bakmamaktayım.) ve big bang, bağlantısını (ayetler bazında) kabul etmemektesiniz,buradan, Görüldüğü gibi teizm kendi dışındaki tüm fikir sistemleriyle en önemli çatışkısı olan evrenin yaratıldığı,başlangıcı olduğu fikri, 19. yüzyıldan önce felsefi argümanlarla tartışılmıştır. Fakat ilk olarak entropi yasasının keşfi ile doğa bilimlerinin yasalarının da bu tartışmanın içine girmesi mümkün olmuştur. Üstelik bu öyle bir yasadır ki, teist-ateist hemen hemen bütün bilim adamlarının üzerinde uzlaştığı ve evrenin en temel yasası olarak görülen bir yasadır. Bu yasa evrenin bir başlangıcı olmasını gerektirir ve başlangıcı olan evren artık her şeyin açıklaması olarak görülemez; o artık, kendi dışında bir açıklamaya gereksinim duyar. İslam, kelam ve felsefe tarihinde “hudus” delili olarak da bilinen bu delili şu şekilde gösterebiliriz:" 1- Her başlangıcı olanın bir sebebe ihtiyacı vardır,2- Evrenin bir başlangıcı vardır,3- O halde evrenin kendi dışında bir sebebi vardır.Burada da kritik madde “hudus” delilindeki gibi “evrenin bir başlangıcı vardır” diyen maddedir. Bu delillerin ilk ifade edilişi bin yıl kadar öncesine gitse de, entropi yasası kritik 2. maddeyi doğrulayarak, bu delillere, felsefi akıl yürütmeler yanında bilimsel destek kazandırmıştır. Entropi yasasının keşfinden sonraki bulgular ise bu felsefi argümantasyonlara ilave bilimsel dayanaklar olmuştur. 1920’li yıllarda ortaya konan Big Bang (Büyük Patlama) teorisi ile evrenin bir başlangıcı olduğu fikri yeni bilimsel destek elde etti.1922 yılında Alexander Freidmann, Einstein’ın formüllerinden yola çıkarak, evrenin genişlemesi gerektiğini ortaya koydu,Yani ( O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? ) -Enbiya,30.)- VE (Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47), Uyarınca,teorilerin ve Ayetlerin ne dediği ortaya çıkıyor,dolayısı ile Evren Mükemmel bir tasarım,üstelik Ayet ve teori birlikteliği gösteriyor 21. yüzyıl bilgi çağında ve "mantıkı" olarak. Sizin yazdığınız( Yorum zaten kişisel birşey.Apaçıklık ise apayrı.) Haklısınız... Eğer ( Herakleitos) kendisini peygamber ilan etse idi takipçisi ne kadar olurdu şüpheli, ve Herakleitos'unda yazdığı kitaplar var,heykeli var vs vs gerçek kabul ediyoruz. Hz "İSA a.s." vaz ettiği "İNCİL" var, Arkadaşlar var (anlattıkları,var) üstelik hırıstiyanlar tarafından yapılan heykelleri var,ve en önemlisi, Herakleitos,yunan, Hz İsa yunanlılar tarafından (bizans) kabul ediliyor. Din; İnsanlara, sonsuz "CENNET" te vaad, eder ve İnsanın "AKLINI VE İRADESİNİ" kullanmasını ister. Saygılar...
  4. O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? ) -Enbiya,30. Günümüz bilimi, bütün kâinatin büyük bir patlamayla meydana geldigini kabul etmektedir. Big Bang Teorisi olarak anilan bu görüse göre, bundan 12-15 milyar yil önce gerçeklesen Büyük Patlamanin ardindan çok yogun miktarda toz bulutlari açiga çikmistir. Milyarlarca seneyle ifade edilebilecek zaman dilimleri içinde bu gaz ve toz bulutlari belli yerlerde yogunlasmaya, büzüs-meye ve yogunlasmanin çok güçlü oldugu yerlerde kendi etraflarinda dönmeye baslamislardir. Bu yogunlasmalar ve dönüsler sonucu uzayin derinliklerinde milyarlarca galaksi ve yildiz sistem-leri meydana gelmistir. ALLAH’ı, bir saati yapıp, onu kendi haline bırakan bir ustaya benzetmek yanlış olur. Saat bir kez yapıldıktan sonra hep aynı hareketi tekrarlar. Oysa Big Bang göstermiştir ki evrenin birbirine denk tek bir anı yoktur, evren sürekli genişleyerek değişmektedir ve evrenin her aşaması birbirinden farklıdır. Birbirlerinden farklı tüm aşamalar ise bilinçli bir şekilde düzenlenmiştir. Bu, ALLAH’ın evreni yaratıp bırakmadığını, evrenin her aşamasına hakim olduğunu ve her aşamasından haberdar olduğunu gösterir. İzafiyet teorisi bu sorunun çözümünü daha iyi anlamamızı sağlamıştır. İzafiyet teorisine göre zaman izafidir, mutlak bir kavram değildir. Buna göre evrenin başlangıcı ile evrenin herhangi bir aşamasındaki milyarlarca sene arasındaki fark önemsizdir. Örneğin Dünya’mızın yaratılışını sağlayacak şekilde ALLAH ın Big Bang’i baştan ayarladığını söylemekle, Big Bang’den on milyar yıl sonra ALLAH’ın müdahale ederek Dünya’yı yarattığını söylemek arasında ciddi bir fark kalmamıştır. İzafiyet teorisi bambaşka bir boyutta on milyar yılın önemsiz olabileceğini göstermiştir, aradaki milyarlarca yıl önemsizleştiğinde ise ortada sorun kalmamaktadır. "Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz." (Zariyat Suresi, 47).Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre, evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak hesapladılar.Bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı. Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını keşfetti. Herşeyin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığı bir evren ise, sürekli "genişleyen" bir evren anlamına gelmekteydi. Genişleyen Evrende Süpernova,Nebula,Galaksiler,oluşması ve Big Bang teorisi, evrenin çok yoğun ve çok sıcak bir tekillikten meydana geldiğini, evrenin sürekli genişlediğini ve bu genişlemedeki farklı aşamalarda atom-altı dünyadan birinci, ikinci ve üçüncü dönem yıldızlara kadar tüm oluşumların gerçekleştiğini göstermiştir. Evrenin birbirinden farklı tüm aşamalarında çok kritik değerler seçilmiştir. Evrenin varlığı da, galaksilerin varlığı da, canlıların varlığı da, insanların varlığı da bu kritik değerlere bağlıdır.Şimdi bundan sonra Big bang'la, yer'in Düzenlenmesi sırasında,"gök"ün duman halinde oluşunu,bağdaştırmamak kişinin sorunu. Takyonlar, soyut kütleye ne anlam verilebileceğinin araştırılması sırasında, soyut kütlenin matematik analizine girildi.Araştırmacıların ekip başı olan Oreste Myron BİLANİUK ilk defa soyut kütleye Tachyon ismini verdi. Bilaniuk 1940'lı yıllarda önce soyut kütlenin matematiksel analizini ve Sommerfeldt'in formüllerini ilerletti.Bilaniuk'un kurmuş olduğu soyut kütle teorisini Feinberg hemen geniş kullanım alanlarına uyguluyordu.Bilaniuk sommerfedt'en devraldığı ve takyon teoremi ismini verdiği ''Soyut kütle'' matematiksel olarakta tamamlanmıştı. Geinberg takyonların kütle doğasını, Feinberg ise sonsuz enerji doğalarını açıkladı.Feinberg enerjinin ölçülebilir bir nicelik olması bakımından, bir enerji durumundan öteki enerji durumuna aradaki hilbert uzayını (Işık hızı duvarını) aşarak geçebileceğini (Sıra izlemeden, sıçrayarak) gösterdi.Cerenkov, Einsteinin ''Bir ışık kaynağı, ışığın kendisinden bile hızlı olsa yinede ışığın hızı aynıdır.'' aksiyomunu Feinberg formülleri ile birleştirerek iki sonoç buldu. İlki takyonları bir ışımaya neden olduğunu buldu.(Cerenkov ışıması)Aynı zamanda özel bir ışık türü olduğunu gösterdi.İkincisi ise şudur.Öz kütlesi sıfır, enerjisi sonsuz olan takyonlar. Öz kütlesi sonsuz ve fakat enerjileri sıfır olan bir takyon ailesi.Öte yandan Feinberg ise, takyon enerjisi bulgularını ele alarak takyonların sonsuz enerji özelliklerini,Levitasyon denen ters çekim özelliğini ve negatif hilbert uzayında, zamanın reel olup ters aktığını ve zamanın nedenselliğini bozduğunu, cerenkov ışınlarının yüksek alanlarda canlılardaki Kirlian ışıması adıyla ışıdığını, öte yanda ise ışımayan takyon türünün zaman ışıması olarak kendini gösterdiğini buldu.Uzun lafın kısası "TAKYON VAR" ve labaratuar deneyleride olmuş... Kısaca... Herakleitos'un; İnsanlar, mücizevi bir şahsiyet olmadığını zaten bilir dolayısı ile kısır bir düşünce. "DİN" İnsanları illa,inanacaksın diye zorlamaz "akıl ve irade'si"ile şeçim yapmasını ister buradan hareketle, İNSANIN; Madde, ve Enerji ile arasındaki fark ortaya çıkar. Madde ve Enerji,bilinçsiz,iradesiz,yaratıldığı şekilde,kendilerine yüklenilen görevleri yerine getirir.Yaratılan, her an yaratılan, herşey herşeye bağlı olarak yaratılan kâinattaki her bir varlık, bu göz ile bakıldığında, bambaşka bir mânâ kazanır. Atomdan galaksilere, enzimlerden insan vücuduna kadar herşey, ama herşey, karmaşık ama düzenli, intizamlı, çok çeşitli ama birlik içinde; parça parça ama yekvücut görüntüsü ile, Yaratanın vasıflarını bildirir. Hepsi, bir ağızdan Yaratanı bildirir ve aynı zamanda tesadüfü, şirki, tabiatı, hayatı kör tesadüfler ile açıklayan evrimci anlayışı tard eder.Saygılar...
  5. Farkında değilim, Ayetler'den hangisinin Big Bagn'a ters düştüğünü sizin yazmanız gerekir, veya ispattan uzak, olduğunu... KUR'AN'ın bilimsel verilerle uyuşması, müthiş ve apaçık delillere (bilgi) sahip olması niye rahatsızlık sebebi oluyor, mesela; şimdi yazacağım Ayet'teki bilgiye bilim ne zaman ulaşmış; ;(Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47). Sonra sizin yazdığınız ( Ayrıca kimse de kalkıp ''Kuran'da geçen her cümle bilime terstir.'' gibi bir çabanın içine girmiyor..İspata yönelik beyhude çabalara tepki veriliyor işin özünde.) "NEDEN"... İnanç, bilimin (teknolojik) bulduğu,daha sonra,daha gelişmişine ulaşacağı (değişebilir) icatların üzerine bodoslama atlamaz,İnanç değişmez gerçek olan, (KUR'AN'ın) (O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?-Enbiya 30.) Big Bang'lada teyid edilen fizik kanunlarını öne çıkarır, buda ispata yönelik beyhude bir çaba değil gerçeğin ta kendisidir... Sizde burada "MADDE" yi her şeye yetkin bir duruma sokmuş olmakla, cansız bir oluşumun,bu kadar muhteşem bir olayı "KAİNAT VE İNSAN" nasıl tasarlayıp,düzenlediğini " "Hiç bir şey kendi kendisinin nedeni olamaz. Çünkü, nedenin kendisi, oluşandan öncedir."prensibince bilinci, olmayan,ve cansız olan madde'nin bir yaratıcısı olması gerekir oda "ALLAH c.c." tır, mantıken,üstelik kainat,ve içindeki "İLİM'LE" beraber yaratan o çünkü... Cansız,Bilinçsiz madde'yemi atıf yapılsa, idi... O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? ) -Enbiya,30. Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47), Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır... (En'am Suresi, 101). Ünlü bir teorik fizik profesörü olan Paul Davies, Big Bang sonrasındaki genişleme hızının ne kadar "hassas ayarlanmış" olduğunu hesaplamış ve inanılmaz bir sonuca ulaşmıştır. Davies'e göre, Big Bang'in ardından gerçekleşen genişleme hızı eğer milyar kere milyarda bir oranda bile farklı olsaydı, hayata imkan sağlayacak bir yıldız tipi oluşamaz ve evrende canlılık ortaya çıkamazdı. Stephen Hawking ise, Zamanın Kısa Tarihi isimli kitabında genişleme hızındaki dengeyi şöyle açıklar: Evrenin genişleme hızı o kadar kritik bir noktadadır ki, Big Bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran eğer yüz bin milyon kere milyonda bir daha küçük olsaydı evren şimdiki durumuna gelmeden içine çökerdi. Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik. Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak'ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir. (Müminun Suresi, 12-14) Alıntıladığım Ayet mealleri gerekli açıklamayı yapıyor, (enerji ve İnsan yaratılışını,bilim adamı destekli) materyalist düşüncenin açıklaması ne?... Adem ve Havva'ya İnanan, İnsanlar İman ediyor (KUR'AN'I BİLGİ) tamam.Materyalist düşüncenin,ileri sürdüğü (karşı düşünce ne) ve İnanırlığı şimdi ulaştığımız 21. yüzyıl bilgi çağında (tesadüfen'mi acaba) ne dersiniz... Matematikte eksi sayıların bulunması, geometride soyut uzayların olduğunu ve fizikte de antimadde denen eksi bir maddenin var olduğunu bildiriyordu. Örneğin, Kuantum teorisyenlerinden Schrödinger'in denklemlerinin artılı çözümünden başka eksili çözüm verdiğini gören Dirac eksi yüklü elektronun bir de artı yüklüsünün (pozitron) olduğunu göstermiştir. Evrende her şey matematiktir ve sayılara dayanır ve matematiğin var dediği her şey, eninde sonunda bulunur (mesela Antimaddenin bulunuşu). Takyonlar bu soyut âlemin yapıtaşı anlamındadır. Yani, evrenimizi kuantlar/sicimler; soyut evreni de takyonlar kurmaktadır. Takyonlar ışıktan milyonlarca kez hızlıdırlar. Işık hızına indiklerinde takyon olmaktan çıkar ve kaybolurlar. Takyonlar aynı zamanda, 5.BOYUT olarak, evrenimizi anlamlandıranın BİLİNÇ/RUH ve din terminolojisinde MELEKler olarak adlandırılan varlıkların boyutudur ve artık BİLİMSEL olarak açıklanabilir hale gelmektedirler. Kısaca... Yaklaşık 1400 yıldan beri Evren’in genişlediğini ve tüm Evren’in bitişikken birbirinden ayrıldığını Kuran’dan başka hiç kimse ve hiçbir kaynak ortaya koymamıştır. İşte Eski Yunan, işte Ortaçağ, işte Kant, işte Kopernik… ve işte Kur’an. 1. Evren yoktan yaratılmıştır, madde ezeli değildir ve bir başlangıcı vardır. 2. Evren’in yaratılışı belli aşamaların gerçekleşmesiyle, aşamalı gelişmeci bir süreç takip edilerek gerçekleşmiştir. 3. Evren amaçsal olarak yaratılmış ve tasarımlanmıştır. 4. Evren’in bir başlangıcı olduğu gibi sonu da vardır. Günü gelince Evren, kıyamet sürecini yaşayacaktır. Big Bang’den önce madde ve maddenin hareketi yoktu. Oysa zaman maddeye ve maddenin hareketlerine göre vardır. Dolayısıyla zamanda, madde de Big Bang ile birlikte yaratılmıştır. Yapılan çalışmalarda zamanın Evren’in başlangıcı ile var olduğu matematiksel olarak ispatlanmıştır. (Oxford Üniversitesi, Roger Penrose ve Stephen Hawking) Big Bang’den sonra Evren sürekli genişlediğinden alçak düzey fon radyasyonu her yerde olmalıydı. Evren’in genel dinamik genişlemesiyle bu radyasyon her yana yayılmak zorundaydı. 1965’de tam beklenen özelliklere sahip ve Evren’in her tarafından gelmekte olan radyasyon iki araştırmacı olan Arno Penzias ve Robert Wilson tarafından bulundu. Penzias ve Wilson bu keşifleri ile Nobel ödülünü aldılar. 1. Evrendeki ısı akışı, tek yönlüdür ve bu akış geri çevrilemez (Termodinamiğin ikinci kanunu). 2. Buna göre evrende bir gün termodinamik denge oluşacak ve “ısı ölümü” yaşanacaktır. Kısacası evren ebedî değildir, evrenin bir sonu vardır. 3. Şayet evren sonsuzdan (ezel) beri var olsaydı, aradan geçen zamanda evren çoktan termodinamik dengeye gelip “ısı ölümü”nü yaşıyor olacaktı. Şu halde ölümlü bir evren, sonsuzdan beri var olamaz. 4. Evren sonsuzdan beri var olamıyorsa, evrenin bir başlangıcı var demektir. Bu başlangıç durumundaki evren, düşük entropili bir halden yüksek entropili duruma doğru gitmektedir. Entropinin sürekli olarak artıp hiç azalmaması, evrenin başlangıcının çok düşük entropili olduğunu gösterir.[Caner Taslaman Big Bang ve Tanrı, s. 67-68] Şimdi; Sayın 'Artropod' Baştan beri seviyeli tartıştığınızdan dolayı size teşekkür eder,saygılar sunarım ve ,durumun bu olduğunu belirtir,yaşamınızda başarılar dilerim...
  6. Hiçlik; fikri bilimde yok peki, ne patladı derselermiş? verilebilecek tek cevap "MADDE" (OLACAKMIŞ) onada peki, yanlız anlayamadığım olay "BİG BANG" tan sonra ( Enbiya-30. PEKİ, hakkı inkara şartlanmış olan bu insanlar, göklerin ve yerin [başlangıçta] bir tek bütün olduğunu ve Bizim sonradan onu ikiye ayırdığımızı ve yaşayan her şeyi sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Hâlâ inanmayacaklar mı?).Evrenin;(Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47). Genişlemesi esnasında - ( Fussilet; 11. Ve O, [sadece] duman halinde olan göklere şekil verdi; onlara ve arza, “İkiniz de isteyerek yahut istemeden [varlık alanına] gelin!” diye buyurdu. İkisi birden: “Peki, boyun eğerek geliriz!” dediler. 12. Ve onları iki evrede yedi gök olarak yarattı, her göğe kendi işlevini yükledi. Biz, yere en yakın olan gökleri ışıklarla süsledik. Ve onları emniyetli kıldık: İşte bu, Kudret Sahibi ve Her şeyi Bilen'in takdiridir. ) Demek, " BİG BANG PATLADIKTAN SONRA, GENİŞLEYEN GÖKTE, DUMAN HALİNDE OLAN GÖKLERE (YARATMA,NEBULA,GALAKSİ,OLUŞUMU) NERESİ BİLİME TERS"... Burada başka bir iletimde sorduklarımı hatırlatmakta fayda görüyorum... Madde; nasıl oluşmuştur,kendi oluşumunun sebebi yine kendisimidir, (yani ilk başlangıcı)... Madde; canlımıdır (düşünce,bilinç,irade'si) varmıdır.. Madde; eğer cansız, ise kendi içinde var olan (İnsan,hayvan) gibi Mahlukat nasıl oluşmuştur.. Madde; eğer canlı ise (İrade, bilinç) sahibi olması ile bir " Külli irade" sahibi olması gerekir'ki Madde;( boşlukta yer kaplayan (hacim), kütlesi, eylemsizliği olan tanecikli yapılara denir.) dolayısı ile "CANSIZDIR"... Şimdi; bilimin, hiç bir şeyin yoktan varolabileceğini kabul etmediği, dolayısı ile,Bilimin kabul ettiği ilkelere göre,varolan birşey yok olmaz. O zaman şu soruyu sormak hakkımız, "KAİNAT (MADDE) NASIL OLUŞMUŞTUR YANİ;NASIL VARDIR"... EVRENDEKİ; ENERJİNİN KAYNAĞI NEDİR (KENDİ,KENDİSİNİN,NEDENİMİDİR) YOKTAN VAR OLMADI İSE,NASIL VAR OLDU... Sadece bir TÜR ENERJİ???? BAŞKA TÜR ENERJİYE DÖNÜŞÜR, BİLİMSEL OLARAK BU DÖNÜŞEN ENERJİNİN İLK KAYNAĞI NEDİR... Eğer bilim "BİG BANG" diyorsa, ve "KUR'AN" ı tasdik ediyorsa "BİLİMSEL RAHİPLİK,KİŞİYİ İSTEMEZÜK SINIFINA SOKAR" Ve samimi olmaz... Sonra; Termodinamiğin birinci yasası, evrendeki (tecrit edilmiş bir sistemdeki) toplam enerjinin her zaman aynı olduğunu söyler. 19. yüzyılda bu yasa “enerjinin korunumu yasası” ve “maddenin korunumu yasası” olarak, enerjinin ve maddenin ayrı ayrı ele alınmalarıyla ifade ediliyordu. ( DİKKAT 19. YÜZYIL)... Termodinamiğin ikinci yasası (entropi) dir, burada "ENTROPİ" hakkında uzun yazmayacağım ama anlayan,anlar...
  7. Avrupa birliğine,girmeyelim, hemde zorla olmamalı, mesela avrasya var,Şanghay beşlisi var,ve yahut Fransanın ortaya attığı Akdeniz birliği olabilir, ama zorla olmamalı illa bizi alın, demeyelim,onlar bizi davet etmeli... Zaten Avrupa birliği;bünyesine katacağı Ülkelerin "ŞERİAT" ile yönetilmesini ve Dini oligarşi olmasını ister, üstelik bizim anlı şanlı bir,"Korporatif,oligarşik" bir yapımız var zaten ve onlara (AB) fazla lüks geliyor... Sonra eğer bizi kabul edeceklerse "KENDİ ŞARTLARIMIZLA KABUL ETMELERİ GEREK" dayatacaksak, (zorla girme) bunu dayatmamız lazım... Ha, birde "NAFTA" var ( Kanada, ABD ve Meksika devletlerinin 1989'da kurdukları ticari ve ekonomik birlik) burayada baş vurabiliriz ( A.B.D. ılımlı İslamı,istiyor)... Zorla olmamalı...
  8. Enbiya-30. PEKİ, hakkı inkara şartlanmış olan bu insanlar, göklerin ve yerin [başlangıçta] bir tek bütün olduğunu ve Bizim sonradan onu ikiye ayırdığımızı ve yaşayan her şeyi sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Hâlâ inanmayacaklar mı?. Açıklama;Allah kâinatı yalnızca bir kere ibda ile, yani yoktan yaratmış da ondan sonra yalnızca inşa suretinde yaratıyor değildir. İbda ( Yaratma, yoktan var etme.) suretinde yaratma da, inşa gibi, şu an devam etmektedir. Yani, kâinat, sürekli yeniden yeniye yaratılmakta; her daim yoktan var kılınmaktadır. Diğer bir deyişle, her an bir kâinat varlık sahnesinden alınıp yerine yeni bir kâinat konmakta; ve bu işlem, kâinatın ilk yaratılış anından beri, sürekli tekrarlanmaktadır. Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47). ( Hâlâ yeni keşiflerin yapıldığı güneş sistemini içinde bulunduran Samanyolu galaksisi, bünyesinde güneş benzeri yaklaşık 100.000.000.000 yıldız barındırmaktadır. Gözlenebilir evrende ise yaklaşık 10.000.000.000 galaksi olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakamlar, bu büyüklükler sadece evrenin gözlenebilir kısmı için söz konusu olup belki de kâinatın gerçek boyutu karşısında okyanustaki bir damla gibidir. ) Fussilet; 11. Ve O, [sadece] duman halinde olan göklere şekil verdi; onlara ve arza, “İkiniz de isteyerek yahut istemeden [varlık alanına] gelin!” diye buyurdu. İkisi birden: “Peki, boyun eğerek geliriz!” dediler. 12. Ve onları iki evrede yedi gök olarak yarattı, her göğe kendi işlevini yükledi. Biz, yere en yakın olan gökleri ışıklarla süsledik. Ve onları emniyetli kıldık: İşte bu, Kudret Sahibi ve Her şeyi Bilen'in takdiridir. Açıklama;Semâ terimi, başka bir şey üzerine çadır gibi serilmiş herhangi bir şey için kullanılır. Bu nedenle, yer üzerinde kubbe gibi yükselen ve onun adeta çatısını oluşturan görülebilir göklere "semâ" adı verilir. Ve terimin Kur'an'daki asıl anlamı da budur. Daha geniş anlamda ise "kozmik sistem" çağrışımına sahiptir. "Yedi gök" ibaresine gelince, Arapça kullanımında -diğer Semitik dillerde de olduğu gibi- "yedi"nin çoğu kez "birkaç/birçok" kelimesiyle eşanlamlı olduğu unutulmamalıdır (bkz. Lisân'ul-Arab). Tıpkı, "yetmiş" veya "yediyüz"ün de, genellikle, "çok" yahut "pek çok" anlamına geldiği gibi (Tâcu'l-Arûs). "Her semâ, kendi altında bulunana nisbetle bir semâ'dır" (Râğı şeklindeki dilbilimsel tanım ile birlikte ele alındığında, "yedi gök" ifadesinin, kozmik sistemlerin çokluğunun bir işareti olduğu daha iyi anlaşılır. Biraz daha derinlemesine baktığında ise, insan, bu ‘adım adım’ yaratmanın ardında, ‘yoktan yaratma’ gerçeğiyle tanışır. Madde ezelî değildir çünkü. Yaşadığımız çağa kadar, düşünen pek çok dimağ, mantık ve düşünce planında ortaya konulan delillerle maddenin ezelî olmadığına şahitlik edegelmiştir.(kara delikler) Yaşadığımız yüzyılda ise, Big Bang’den entropiye uzanan bir dizi bilimsel keşif, maddenin ezelî olmadığını, kâinatın bir başlangıcı olduğunu, bir ex nihilo (hiçten, yoktan varoluş) faslının muhakkak olduğunu haykırmaktadır. Öte yandan, adı üstünde ‘bölünemez’ sanılan atomun da sabit ve yekpare olmadığı anlaşıldıktan sonra, yani atomaltı âlemlerin keşfinden,(kuark,takyon.) özellikle de kuantum fiziğinde yaşanan gelişmelerden sonra, ‘yoktan yaratılış’a dair bir başka gerçek de net biçimde ortaya çıkmış durumdadır: daimî yaratılış. Buna göre, kâinat bir kere, yalnızca en başta ‘yoktan’ yaratılmış değildir; kâinat sürekli yoktan yaratılmaktadır!. Saffat-6.Bakınız Biz o dünya göğünü (yakın göğü) bir zinetle, yıldızlarla donattık. “Sizin üstünüze sapasağlam yedi-gök bina ettik. Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık." (Naziat Suresi, 12-13) "Gökte burçlar kılan, onların içinde bir aydınlık ve nurlu bir ay vareden (Allah) ne yücedir." (Furkan Suresi, 61) Demekki "ATMOSFERDE" değil...
  9. Yeni farkettim... Naziyat ve Fussilet suresinde geçen ifadelerden yola çıkarak iki farklı yerde yerin ve göğün yaratılışıyla ilgili farklı bir sıralamanın olduğu iddia edilmektedir. Bu farklılığın bir çelişki olduğu söylense de, gerçek iddia edildiği gibi değildir. Aslında yerler ve göklerin yaratılmasında bir sıralama yoktur. İkisi de aynı anda yaratılmıştır. Enbiya suresindeki bir ayette şöyle bildirilmektedir:O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık …… (21 Enbiya, 30). Görüldüğü hem gök hem de yer birlikte varlardır. Yaratılışlarında bir sıralama olmadığı gibi birlikteyken ayrılma söz konusu olmuştur. Diğer ayetler de dikkatli okunduğunda. Böyle bir sıralama yapılmadığı görülecektir. İlk önce Fussilet suresindeki ayetlere bakarsak bunu daha iyi görebiliriz. Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere ordaki rızıkları dört günde takdir etti. Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler. (41 Fussilet Suresi, 10/11) 10. ayete bakarsak yerin yaratılmasından söz edilir. 11. ayette ise “sonra duman halinde göğe yöneldi” ifadesi vardır. Yani burada göğün daha sonradan yaratılması söz konusu değildir. Gök zaten vardır. Olan duman halindeki göğe yönelmedir. Eğer 11. ayete bakarsanız konu şöyle devam eder:Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle süsleyip-donattık ve bir koruma (altına aldık). İşte bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)'ın takdiridir. (41Fussilet Suresi, 12). Burada duman halinde var olan gök yerin yaratılmasından sonra 7 kat gök olarak tabaklandırılmasıdır. Yeni bir yaratılış söz konusu değildir.Sadece düzenleme söz konusudur. Şimdi atmosferin oluşumuyla ilgili bilimsel teorilere bakarsak bu ifadenin onunla örtüştüğünü de görürüz. Sadece şunu söyleyeyim, atmosferin ilk başta duman halinde olması daha sonradan tüm atmosferin 7 değişik katman şeklinde şekillendiğini bilimsel teorilerde zaten ifade edilmektedir. Şu anda atmosferimizde ayette bildirildiği gibi 7 ayrı katmandan oluşmaktadır. Bu ayetlerdeki anlatımlar bilimsel gerçekler açık bir şekilde ifade edilmektedir. Naziyat suresindeki ayetlere bakarsak da benzer bir durum olduğunu görürüz. Burada göğün yaratılmasından bahsedilir. Bunlar anlatıldıktan sonra ise yer ile ilgili şöyle bildirilir:'Bundan sonra da yeryüzünü düzenledi.'(79 Naziat-30). Burada da yerin yaratılmasından söz edilmez. Zaten yer vardır. Burada söz edilen yerin düzenlenmesidir. Yani bir yaratılış yoktur. Naziyat ve fussilet surelerindeki ayetlerde anlatılan yer ile gökler birlikte yaratılmıştır. Daha sonra da yer ve gök düzenlenmişlerdir. Bakara-29. Ayet. ''O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı . Sonra göğe yöneldi, onları yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi bilir. Farkında iseniz, "gök var, (göğe yöneldi)" Yeryüzünde İnsana faydası olacak her ne varsa "YERYÜZÜNDE NE VARSA,SİZİN İÇİN YARATTI" yer'de var, dolayısı çelişki yok... Aslında,( Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47) Ayetide yukardaki yazılanları destekler mahiyettedir "EVREN (GÖK) düzenlenmiş olarak kendisine emredileni yerine getiriyor...
  10. ENBİYA - 30 E ve lem yerellezîne keferû ennes semâvâti vel arda kânetâ retkan fe fetaknâhuma, ve cealnâ minel mâi kulle şey’in hayy(hayyin), e fe lâ yu’minûn(yu’minûne). İnkâr edenler , semaların ve arzın bitişik olduğunu görmediler mi? Sonra Biz, o ikisini ayırdık. Ve her canlı şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmazlar mı? Bu parantez,olmayan... O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? (Enbiya Suresi, 30) Hadi big bang'a zorlama yapmadan,başka bir yerden kanıt getirelim... Veya Getirin... Einstein; Haricinde...
  11. CHP İstanbul Milletvekili Yaşar Nuri Öztürk dün, CHP `den istifa ettiğini açıkladı. Öztürk , Genel Başkan Deniz Baykal ve parti yönetimi ile uyuşmadıkları gerekçesiyle bu kararı aldığını söyledi. Öztürk , TBMM `de düzenlediği basın toplantısında, istifasının ayrıntılı gerekçelerini kısa bir süre sonra yayınlayacağı `Atatürk `ten Sonraki CHP ` kitabıyla ortaya koyacağını belirterek, `Sükutu hayal yaşadım. Yönetim ve Genel Başkanla hizmet anlayışımız uyuşmuyor` dedi. Öztürk , istifasındaki etken noktaları; laiklik ve dine bakış açısındaki farklılık, halkla bütünleşme konusundaki ısrarı, ideolojik eksenli siyasete karşı oluşu, partideki ağır demokrasi noksanı olarak sıraladı. 3 Kasım 2002 seçimlerinden önce CHP `ye katılan ve seçim sonrasında partiden istifa eden ilahiyatçı Prof . Dr. Yaşar Nuri Öztürk , HABER7 TV `de katıldığı programda CHP genel başkanlığının kendisine teklif edilmesi gerektiğini söyledi. CHP `nin başarısızlığının Deniz Baykal `a bağlanmasının yanlış olduğunu savunan Yaşar Nuri Öztürk , `Bu seçimlerde CHP `nin başında `Cebrail ` olsa seçimi kazanması mümkün değildi` dedi. CHP içindeki muhalefetin harekete geçmesinin amacının CHP `yi kurtarmak olmadığını savunan Öztürk , `O ortaya çıkartılan isim CHP için çözüm değildir` derken Deniz Baykal ile ilgili sözleri de kafaları karıştırdı. Baykal `ın istifa etmemesi gerektiğini söyleyen Yaşar Nuri Öztürk , diğer yandan Baykal `ın; `Küçük ayak oyunları yapan, tembel ve menfaatleri için çevresindekileri feda eden, vefasız` birisi olarak tanımladı. CHP `nin iktidara gelmesinin tek yolunun bin yıllık manevi değerlerle, Atatürkçülüğün bağdaştırılmasından geçtiğini savunan Yaşar Nuri Öztürk , `Bunu yapabilecek bir tek kişi yok CHP `nin içinde. Bunu bir tek kişi yapabilir. O da benim` diyerek CHP genel başkanlığı için açıkça çağrıda bulundu. Öztürk , ancak bu konuda kendisinin bir talepte bulunmayacağını, kendisine talep gelirse bu görevi kabul edebileceğini de sözlerine ekledi. Yaşar Nuri Öztürk `ün açıklamalarına CHP `den tepki geldi. Parti Meclisi Üyesi ve İzmir Milletvekili Canan Arıtman , Öztürk `ün dışlanmadığını, yönetime giremediği için partiden ayrıldığını söyledi.Arıtman, `Parti Meclisi `ne alınmayınca küstü. Eğer seçilseydi yeni parti kurma gereği duymayacaktı. İnsanların, ilkeleri için siyaset yapmaları gerekir. (Oraya seçilmedim) diye ayrılmak olmaz. Öztürk `ün sosyal demokrat bir parti kurabilmesi için öncelikle kendisinin sosyal demokrat olması gerekir. Bu konuda samimi olsaydı CHP `de kalıp hizmet ederdi.` dedi. CHP ile YTP `nin `aynı ilke ve hayalleri paylaştıkları için` birleşme kararı aldığını anlatan Canan Arıtman , Öztürk `ü de aynı çatı altına davet etti. Yeni kurduğu partisinin teşkilatlanması için hummalı bir çalışma yürüten Yaşar Nuri Öztürk , Esenyurt eski Belediye Başkanı Gürbüz Çapan `ı partisine davet etti. Çapan öyle bir cevap verdi ki, Öztürk teklifi yaptığına yapacağına pişman oldu. Hikayenin gerisini Hadi Özışık `tan dinleyelim: Yaşar Nuri Öztürk partisini kurduğu günlerde, Gürbüz Çapan `a teklifte bulunmuş: -Gel partime katıl . -Gürüşü ne hocam ? -Tabii ki sosyal demokrat! Çapan `ın cevabı kısa ve net olmuş: -Hocam be, ben MHP liderliğine adayım . Hoca, `Yahu sen solcu değil misin?` diyerek çıkışmış. Gürbüz Bey `in cevabı geçikmemiş: -Hocam be, sen solcu olunca ben MHP `li oluverdim! HALKIN Yükselişi Partisi (HYP ) Genel Başkanı Yaşar Nuri Öztürk , Sapanca `daki çiftliğinde kaçak işçi çalıştırmaktan 22 bin YTL para cezasına çarptırıldı. Bu cezanın geçmişe dönük hesaplamalarla 100 bin YTL `yi bulabileceği belirtildi. Sapanca `nın Kırkpınar Beldesi Rüstempaşa Mahallesi `nde Öztürk `e ait, içinde lüks bir villanın da bulunduğu 8 dönümlük çiftlikte çalışan evli ve 2 çocuk babası Zeki Hikmet , 6 yıldır sigortasının yaptırılmadığını belirterek 4 ay önce SSK Şube Müdürlüğü `ne başvurdu ve şikayetçi oldu. Şikayet üzerine SSK Sigorta Teftiş Kurulu İstanbul 1 Nolu Grup Başkanlığı `ndan gelen müfettişler Musa Gürol ve Y. Yaşar Şeftali 7 Aralık 2005 tarihinde düzenledikleri tutanakla Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk `e ait çiftlikte Zeki Hikmet `in sigortasız çalıştığını rapor etti. Rapor, gereğinin yapılması için Sakarya SSK Şube Müdürlüğü `ne gönderildi. tümgazeteler.com. Hayırlı olsun,Güzel Ülkemizin,Güzel İnsanlarına...
  12. [b Aslında yutmadığınız belli... Müminun, Suresi. 12-Andolsun, biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. 13-Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik. 14-Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak'ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir. 15-Sonra bunun ardından siz gerçekten ölecek olanlarsınız. "DİN" ve "İNSANLARIN" sahibi Yüce "ALLAH c.c." Kainatı ve İnsanları yarattı. İnsan'a "İRADE" verdi ve o "İNSAN" istediği gibi itiraz edebiliyor, İster,inanıyor,isterse inanmıyor ama benim merak ettiğim olay bu her şeye itiraz eden "İNSAN" her şeyide çok bilen, bir tek şey yapsın bütün İDDİA'LARIMDAN VAZ GEÇECEĞİM... O şey nemi; "KIL" yanlış okumadınız "KIL", bir tek aslı gibi, İnsan vücüdünda bulunan bir tek "KIL" I yapsın yeter... Sorgulamaya devam... ][/b]
  13. Ya hu... Tasavvufi terminolojide,ne anlama geldiğini öğrenmeni salık veririm... Demeyelim, ve demeyeceğiz... Sürü psikolojisi,bitti... "DİN" ve onu yaşayan "MÜTEDEYYİN" İnsanlara bu yakıştırma,Ülkemiz,için nasıl bir girdapta olduğumuzun resmidir. İnsanlar başaklara benzerler. İçleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler. Montaigne. Avrupa birliğine,karşımısın veya taraftarmısın... Sizin yeteneğiniz, ancak böyle (megolaman) tipoloji sergileyip, "KORPORATİF,OLİGARŞİK BİR YAPI" ya meyleder. Zaten başka türlü davranışda beklenemez arkadaşım... Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı! Elie Wisel
  14. Araf-179. Gerçek şu ki, Biz, cehennem için, kalpleri olup da gerçeği kavrayamayan, gözleri olup da göremeyen, kulakları olup da işitemeyen görünmez varlıklardan ve insanlardan çok canlar ayırmışızdır. Hayvan sürüsü gibidir bunlar; hayır hayır, doğru yolu kavramakta onlardan da aşağı: Körcesine dalıp gitmiş olanlar işte böyleleridir. Açıklama. Lafzen, "daha da sapıklar" -çünkü hayvanlar sadece içgüdülerine ve tabii ihtiyaçlarının sevkine bağlı olup ahlakî bir tercihde bulunmalarını hem mümkün, hem de zorunlu kılacak bir"BİLİNÇTEN" de yoksundurlar.
  15. İki tane alıntı olayın ne olduğunu gözler önüne serdi... Olay bu... Şeçkinci,burokratik,oligarşi'mi (korporatif)... Yoksa "DEMOKRASİ" mi... Ama? halk uyandı, en azından "İNTERNET" var... Tek kanal tv,yandaş (kartel) medya,jurnalci (vatandaş), çamura at izi kalsın mantığı, vs vs...
  16. ********** Olabilir değil, " ÖYLE"... yani "MUĞLAK" değil kesin... Yeryüzüne "İNEN" meteorlarda demir olması ve bulunması, Demiri işleyen eski toplumların bunları bildiği,(Gökten;meteor'la geldiği) anlamına gelmez "DEMİRİ KEŞFETMİŞ OLABİLİRLER AMA,UZAYDAN GELDİKLERİNİ BİLMİŞ OLAMAZLAR" Medeniyetin ilk geliştiği Orta Doğu’da insanlar ancak 1500 yıl önce demir cevherinden (oksitlenmiş demirden) demir elde etmeyi öğrendiler. Buda böyle... [/b "YANLIŞ? HANGİ KADİM MİLLET; DEMİRİN, YERYÜZÜNE (İNDİRİLDİĞİNİ) BİLİYORDU? BÖYLE BİR BİLGİ (SOYUT,KOTARMALARLA) ANLATILMAZ, EN AZINDAN KUR'AN IN YAZDIĞI GİBİ BİR BELGE,VE YAHUT RİVAYET OLMASI GEREKİRKİ, ODA YOK" yani kişisel,kurgu (soyut) ile olmaz bu işler... "HAYIR" OLAY DEMİRİN,NEREDEN,NASIL,ELDE EDİLECEĞİ DEĞİL. İnsanlar ilk kez maden kullandıklarında bulabildikleri madenler bakır ve bronzdu. Ancak zaman zaman toprakta buldukları bazı maden parçalarından çok daha sert ve çok daha sivri ve dayanıklı mızrak uçları ve saban demirleri yapabiliyorlardı. Ama ne varki bunları kullananlar dünyaya uzaydan düşmüş olan nikel-demir göktaşları kullandıklarını bilmiyorlardı. SORUN BU... İFADEYE BAKARMISINIZ;(Demir dünyanın çekirdeğini oluşturduğu için, demektir ki dünyanın oluşumu sırasında dünyanın bünyesine KATILMIŞTIR. VE SONRADAN,İNMEMİŞTİR,İNDİRİLMEMİŞTİR) YAHU KİM DİYOR SONRADAN İNDİRİLDİ DİYE "METEORLAR,HARİÇ" SONRA GEZEGENLERİN OLUŞUMU NASIL OLUR,EVVELA,GAZ BULUTU ŞEKLİNDE,SONRA KATILAŞMA,BİRDE BİZİM GÜNEŞ SİSTEMİNİN (DÜNYA VE GÜNEŞ) DEMİR ELEMENTİNİ ÜRETEBİLME ÖZELLİĞİ YOK DOLAYISI İLE MERKEZLERİNDE OLUŞMASI NASIL İZAH EDİLİR "DEMİRİN"... Gezegenlerin oluşumunu; su buharı kütlesine benzetmek,tam bir (hayali,kotarma) aslında, nedeni?zaten gezegen oluşumu su buharı kütlesi,uçakların hava alanına inmesi,yer çekimini oluşturur.Sonra "KARIŞTIRMAK" diyelim "EKLEMEK" diyelim, "İNDİREREK; KARIŞTIRMAK,EKLEMEK" ne değiştirir sonuçta Güneş ve Dünyamıza Demir elementi "İNDİRİLMİŞ" çünkü Güneş ve Dünya Demir elementini ÜRETEMİYOR... Ayeti; zahiri anlamı ile ele aldınmı (meteor, düşmesi) sorun yok ve yine (hayali kotarma) yap, yorum ekle .şimdi "MAKALEDE'Kİ" zahir anlatıma bakalım; (Âyetin zâhir anlamını destekleyen ikinci bir husus ise, gök taşları yoluyla hâlâ dünyaya demir indiriliyor olmasıdır. Çünkü dünyamıza her gün sürekli ufak boyutlu gök taşları yağmaktadır. Bunlardan çok azı yere kadar inse de çoğunluğu sürtünmeden dolayı un ufak olarak tanecikleri yağmur tanelerinin merkezinde yağmur damlaları ile birlikte yere inerler. Gök taşları genelde yukarıda sözünü ettiğimiz yıldız artıkları olduğundan, önemli oranda demir ihtiva etmektedir.) Sonra bahsedilen yer "UZAY" mış ve Dünyanın bünyesine giren Demir yoğunlaşıp,merkezde yerçekimini oluşturmadığı için (dünya katılaşmadan) kattık,ekledik,iliştirdik,denmeliymiş ( SU BUHARI İLE BİR TUTMA,GEZEGEN OLUŞUMUNU) yahu indirme eyleminin gerçekleşmeyeceği bir alana DEMİR ELEMENTİ NASIL GİRİYOR ÜSTELİK KATILAŞMA YOK, SONRA BU ELEMET NASIL YOĞUNLAŞIP MERKEZDE YER ALIYOR, BÜNYESİNE GİRDİ DEMEK,İNDİREREK GİRDİ DEMEKLE NE FARKEDER ÜSTELİK 21. YÜZYILDA ANCAK KAŞFEDİLMİŞ BİR OLAYI BU KADAR AÇIK VE ŞEÇİK BİR ŞEKİLDE 1400 SENE EVVELİNDEN KUR'AN BİLDİRMİŞ DAHA NE OLUYOR... Bir gaz kütlesine (gezegen oluşumu) su buharı ile bir tutup "İNDİRMEK" olmaz demek. Bu gaz kütlesine inen "DEMİR" gaz kütlesine yoğunlaşmamış olarak indiğine göre kendiside "GAZ" halinde ve Dünya oluşurken bünyesine demir katıldığını kabul edip " İNDİRDİK" demeyi kabul etmeyip, KATILMASINI,KARIŞMASINI ileri sürüp, üstelik ( HADİD-Ve kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik) MUCİZESİNİ, katılmış,zerk edilmiş,bünyesine girmiş lafazanlıklarıyla,örseleyip tartışmak,"ABSÜRD" tekraren;yazıyorum Demir; Güneş sistemine sonradan indirilmiş bir elementtir olay bu... "O ZAMAN NEYİ TARTIŞIYORUZ... İster inanırsın,ister inanmazsın,sorun bu değil,sorun; GERÇEĞİ;GÖRÜP, GÖREMEMEK... Gerisi;teferruat...
  17. Kısa ileti yazmak istemiyorum ama şimdi Aklıma geldi. Güneş'te "DEMİR" elementi varmı,var peki Güneşe; meteor yağarmı, bilmiyorum, eğer bilen varsa lütfen yazsın. Malum meteorlar'da demir elementi içerir...
  18. Astronomi ile ilgili gelişmeler, Dünyamızdaki demir elementi de dahil diğer ağır elementlerin dış uzaydaki dev yıldızlardan geldiğini söylemektedir. astronomik gerçekler, demirin ancak birkaç yüz milyon dereceye varan sıcaklıklarda kâinatın en yüksek fırınları olan Güneşten çok daha büyük yıldızların fabrikalarında imal edildiğini söylüyor. Halbuki Güneşimiz 15 milyon derece reaktör sıcaklığı ile büyük elementleri üretemeyecek kapasitede bulunuyor. İşte Güneş, Güneş sistemi içindeki gezegenler ve bu arada Dünyamızın da, çok eski zamanlarda gerçekleşmiş bir süpernova patlamasının sonucunda oluştuğu ortaya çıktı. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi Dünyamıza demir gök taşları uzay taşları halinde süpernovalardan taşınmıştır. Âyette bildirildiği şekilde demir ‘Dünyaya indirilmiştir’ Evet, yerküremizde bazı ağır atom türlerinin bulunması, Güneş sisteminin oluşmasından kısa bir zaman önce yakınlarda bir süpernova patlamasına işaret etmektedir. Dünyamızda rastlanan kimyasal element bolluğuna ve nisbetine baktığımızda, bunların, kırmızı devler ve süpernovaların yüksek enerjili laboratuvarlarında imal edildikleri anlaşılıyor. Kur'an da bahsedilen şeyin "meteorlarla" taşınan Demir, olduğuna nasıl karar verdiniz, üstelik ( astronomik gerçekler, demirin ancak birkaç yüz milyon dereceye varan sıcaklıklarda kâinatın en yüksek fırınları olan Güneşten çok daha büyük yıldızların fabrikalarında imal edildiğini söylüyor. Halbuki Güneşimiz 15 milyon derece reaktör sıcaklığı ile büyük elementleri üretemeyecek kapasitede bulunuyor) dolayısı ile Güneş, Güneş sistemi içindeki gezegenler ve bu arada Dünyamızın da, çok eski zamanlarda gerçekleşmiş bir süpernova patlamasının sonucunda Demir elementine sahip olduğunu söylüyor. İkinci bir husus ise, gök taşları yoluyla hâlâ dünyaya demir indiriliyor olmasıdır. Çünkü dünyamıza her gün sürekli ufak boyutlu gök taşları yağmaktadır. Bunlardan çok azı yere kadar inse de çoğunluğu sürtünmeden dolayı un ufak olarak tanecikleri yağmur tanelerinin merkezinde yağmur damlaları ile birlikte yere inerler. Gök taşları genelde yukarıda sözünü ettiğimiz yıldız artıkları olduğundan, önemli oranda demir ihtiva etmektedir. Burada İndirmek fiili Güneş sisteminin,Demir Üretemiyeceği ve dış müdahale sonucu oluşan (süper nova patlaması) Demir elementi oluşması (Dünya ve Güneş'te) indirmek fiili olur,kendi,kendine oluşan bir demir elementi yok Güneş sisteminde, dolayısı ile "İndirmek" dediğimiz şey, yukarından ya da daha üst seviyeden, mesela gök'ten aşağıya doğru bir şeyin konumunun değiştirilmesi demektir... Eğer aksi bir durum varsa yazılırsa öğreniriz. Buyrun... Artık fazla uzatmayacağım...
  19. Sayın tengeriin boşig. Evvela sizinle şahsi hiç bir olayım yok (kişiselleşme) bu, bir... İkincisi; nacizane yazdıklarıma,cevap aldığımda yok... Sonra nefs; (ego) tatmini için yazmam ve yanılabileceğimi her zaman kabul ederim, üç... Eğer; bilmeden,veyahut,yazışmalar esnasında'ki heyecandan size karşı bir hatam oldu ise affola,dört... Saygılarımı sunarım...
  20. Aynı yazıda, kendi yazdıklarını tekzip etmek nasıl olur,lütfen dikkatli okuyun. (alıntıları). "YORUMSUZ"...
  21. Aslında hiç bir şey açıkladığınız yokta, neyse maksat, forumdaşlar, faydalansın. Ve bana, doğru dürüst hiç bir eleştiri getiremeyenlerin, başvurdukları olay; (imlanızı düzeltin) oluyor... Ama! gayet güzel anlaşıldığının, itirafı, bir kaç kişi ile cevap yazabilmeniz? neyse... Selçuk beyin; Niçin, İslamı seçtiği? sizin (ŞAHSİ,ÖZEL) yorumunuzmu, yoksa tarihi bir belge,kayıt varmı. Sonra bu Selçuk bey (bilmediğimden) kimdir,kaç senesinde yaşamıştır,savaşları,yerleştiği yer neresidir (yine bilmediğimden) belirtirmisiniz "BELGE,KAYIT" göstermek,koşulu ile... Yukardaki alıntı sizden,sayın tengeriin boşig ve ben hiç bir yorum yazmayacağım, bu alıntıya. sebebi? hem pek bir şey anlamadım,hemde yukarda size yazdığım ve cevabını istediğim (nacizane ve rica) yazıma cevap yazarsanız,olay aydınlanır. Yani; yine belge,kayıt yok şahsi (yorum) var... Not. Hazarların; Yahudiliği seçmesi, sindirilmemek içinmi, bak bu yeni bir tez,üzerinde anti tez üretilebilir ve sentez,yapılabilir.
  22. Sayın tengeiin boşig. Aslında aramızdaki yazışmalar,tartışmadan ziyade, polemik boyutundan öteye gitmiyor sebebide; sizin yaklaşımınızdaki ben merakı ve dediğim dedik,çaldığım düdük duruşu, bu itibarla keyfiniz bilir,yazdıklarımız ortada,okuyanlar karar versin... Yazdığım "YORUMSUZ" yazısını bile,yorum, yapamamak olarak algılamak ancak sizin "FERASETİNİZE" kalmış... Sizin yazdığınız bir yazıyı buraya alıntılıyorum (Atatürk tıbbi bir kazaya! kurban gitmeyip yaşasaydı, sizi İnançsızlığın büyük savunucularından birisi olarak göreceğimden pek şüphe etmiyorum... Zira gördüğüm kadarıyla Atatürk aşkınız ziyadesiyle var...) VE... Konu bu, bir öyle, bir böyle... Neyse... Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Mektebi’nin açılış töreninden yıl 1936... Okulun görevi de, “Türk atalarımız tarafından kurulan Çin, Hint, Elam, Sümer, Eti, Mısır, Etrüsk, Grek ve Latin kültürlerinde Türk dilinin ve kültürünün izlerini aramak” olarak saptanmıştı. “Okey” okunan İngilizce “O.K.” deyiminin “ok ve aydan” geldiği, Agamemnon’un “ağa memnun” demek olduğu, “west” kelimesinin “ast”, “east” kelimesinin “üst”ten türediği,eski Mısır tanrısı Osiris’in aslında “üze ur” olduğu,Meclis Kamutay, milletvekili saylav, Cumhuriyet Halk Partisi de Kamubuyurum Tüz Bölemi!... Türk olmak bir şereftir, özümde Türk,sözümde Türk,Elhamdulillah Müslümanım ve İslamiyette ırkçılık,kavmiyetçilik, yoktur ha unutmadan? çerman diye modernist bir kişi Hz "MUHAMMED" in (a.s.v) İbrahim a.s. ın Irkından olduğunu,İbrahim a.s. mın Sumerli olduğu,dolayısı ile Sumerlerin Türk olması hasebiyle Hz MUHAMMED (a.s.v.) inde Türk olduğunu vs vs... Kısaca... Ani,İznik, Süleyman Şah yeterlimi sayın tengriin boşig... Ve Haçlı savaşları... Aslında bende yoruldum ve "SELÇUK BEY'İN KİM OLDUĞUNU NİYE İSLAM'I ŞEÇTİĞİNİ TAM ANLAYAMADIM" birde Karahanlar devleti,Büyük Selçuklu,Nizamulmülk, bunlar hep hayali galiba... Ama sağol biraz araştırma ile (tarih) gün yüzüne çıkıyor...
  23. Sorun burada? İnsanların 1400 yıl evvelinden yani M.S 600 den evvel demiri, bilip bilmemeleri,işleyip işlememeleri değil, (Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik... (Hadid Suresi, 25) "DEMİR" elementi Dünya'damı oluşmuş yoksa ( astronomik gerçekler, demirin ancak birkaç yüz milyon dereceye varan sıcaklıklarda kâinatın en yüksek fırınları olan Güneşten çok daha büyük yıldızların fabrikalarında imal edildiğini söylüyor. Halbuki Güneşimiz 15 milyon derece reaktör sıcaklığı ile büyük elementleri üretemeyecek kapasitede bulunuyor) Bilimsel gerçeğine dikkat çekmektir... İlk yaratılıştan kısa bir süre sonra kâinat hemen tamamen hidrojenden ibaret hâle gelmişti. Tek protonlu ve tek elektronlu atom olan hidrojen, kâinat kitabının ilk harfi olduğu gibi diğer elementlere de analık etti. Yıldızların kalbi, milyarca atmosfer basıncı ve—kırmızı dev safhalarında olduğu gibi—milyarlar derece sıcaklığa varan ısısıyla birer element üretme fabrikası gibi çalıştırılır. Hidrojenden başlayan elementlerin yaratılış serüveni demire kadar sürer. Demir son duraktır. Kâinatın yaşayan ve sonra ölen gaz-toz bulutları mezarlığındaki her şey, ister küçük olup, önce beyaz cüce, sonra karacüce (demir yıldız), ister biraz daha büyükçe (nötron yıldızı)olsun, demir haline gelmiş yıldız çekirdeğinden oluşuyor. İsterse karadelik oluşturacak büyük bir güneş olsun, son durak demirdir. Yıldızlar büyüklüklerine göre farklı kadere sahip olduklarından çok daha büyük yıldızlarda, yıldızın çekirdeği kırmızı dev safhaları sonunda tümüyle demirle dolunca bu safhadan sonra merkezdeki ışınım ve ısı basıncı durur. Bu durumda dev yıldızda muazzam ağırlık artık dengelenemez hâle gelir. Sonuçta öyle bir patlayış (Nova ve Süpernova) gerçekleşir ki, yıldız bir anda bir galaksideki tüm yıldızlar kadar ışınım saçar. Bu patlama ile bir yandan demirden daha büyük elementler yaratılırken, diğer yandan da oluşan şok dalgaları ile yeni yıldız sistemleri kurulur. Aynı zamanda patlama ile uzayın uzak köşelerine fırlatılan yıldız parçalarıyla yeni gök sistemleri teşkil edilir. İşte Güneş, Güneş sistemi içindeki gezegenler ve bu arada Dünyamızın da, çok eski zamanlarda gerçekleşmiş bir süpernova patlamasının sonucunda oluştuğu ortaya çıktı. (Alıntı Zafer dergisi). Şimdi yukardaki alıntıdaki "BİLİMSEL" verilere yazılan cevaba bir bakalım. Verilen cevap bu? "KENDİN PİŞİR,KENDİN YE" Demir elementinin, işlenişi,bilinmesi sorunu değil Gezegenimizde,ve Güneşte, nasıl oluştuğu. Sonra bir yerdeki itiraf gibi yazıya ne demeli... Demir elementinin,diğer nebula,yıldızlardan gelmiş olduğu kabul edilse bile imiş. (astronomik gerçekler, demirin ancak birkaç yüz milyon dereceye varan sıcaklıklarda kâinatın en yüksek fırınları olan Güneşten çok daha büyük yıldızların fabrikalarında imal edildiğini söylüyor. Halbuki Güneşimiz 15 milyon derece reaktör sıcaklığı ile büyük elementleri üretemeyecek kapasitede bulunuyor). Sonra var olan bir yüzeye??? Gökten inen bir madene'mi (demir) işaret edermiş,yahu gezegenimiz ve Güneş Demir elementini üretemeyecek durumda peki "DEMİR" nasıl oluşmuş güneş sisteminde... A bak az kalsın unutuyordum yazmayı neymiş ( Var olan bir yüzeye gökten inen bir maden'e mi işaret eder? (ki u açıdan ayet tutarlıdır, çünkü gerçektende denildiği gibi Tarihsel olarak insanlar alaşımdan demir elde etmeden önce yüzeye düşen meteorlardan elde edilen ve nikel ile alaşım halindeki demiri kullanıyorlardı) neymiş yüzeye, düşen meteorlardan??? elde edilen nikel,alışım halindeki demiri kullanıyorlardı,hala meteor,yüzey, orada takılıp kalmış bir daha yazayım güneş sistemi Demir elementini üretmişmi, yoksa,başka bir oluşumdan "nebula,yıldız" sonucu demir elementine sahip olmuş sorun bu... Ben yine meraklılarına, şöyle yazayım " Kur’an’da Demir Prof. Dr. Osman Çakmak" Eğer isterlerse müracaat edip bilgi dağarcıklarını genişletsinler...
  24. "YORUMSUZ"... Aslında aramızdaki fark'ta bu, sayın tengerin boşig, siz ve sizin gibiler Atatürkün manevi şahsiyetinin arkasına saklanıp istediğiniz gibi eleştirel yaklaşıyorsunuz ve soyut, spekülatif eleştiriler yazıyorsunuz (Atatürk yaşasaydı ben,inançsızlığın büyük savunucularından biri olurmuşum) gibi, sonra yazılanların,söylenenlerin (tez,anti tez,sentez) gibi sağlamasını yapmadan her yapılanı "MUTLAK DOĞRU" kabul ederek, tartışmanın sanki doğru tarafı gibi davranmaya çalışıyorsunuz ve bu yaklaşım sizi ilerici, çağdaş, Tarihi en iyi bilen konumuna yükseltiyor, sizin yazdığınız gibi yazacağım "PEH"... Kurtardımı???... Ne oldu, var olanı görmeden,yokmuş gibi davranarak hiç bir şey çözülemez... Yeni bir "ULUS" Güneş dil teorisi, Milliyetçilik, (kafatası ölçülmesi,Mimar sinan) vs vs... Türkler; Anadoluya geldiklerinde,şöyle imişler,böyle imişler, gerdi artık gerçekten, Yanlız Divriği "ULU CAMİİ" yeter Türklerin Anadoluya geldiğinde ne olduklarını anlatmaya, (Mimari,estetik) Ahlat mezar kalıntıları söyler,Ani fethi'de belki bir şey anlatır,İznik yeşil Camii, daha hala ayakta... Duvar yazıları diyede yazmıyacağım... "PEH"... Not. Sayın demirefe kardeş. Bana yaptığınız eleştirel yaklaşımı,siz yazılarınızla sergiliyorsunuz ama olsun,olay; düşünceleri açıklayıp üzerinde saygı çerçevesinde tartışmaktır'ki gerçek meydana çıksın.
  25. Eğer müracaat edilirse yukarda adrese tatmin edici bilgi var...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.