Zıplanacak içerik

sarıgöl

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sarıgöl tarafından postalanan herşey

  1. sarıgöl şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Ve Evren'i (Göğü) kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz. Zariyat Suresi 47 O inkar edenler görmüyorlar mı ki (başlangıçta) göklerle yer birbiriyle bitişikken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? (Enbiya Suresi, 30) Sizler Kainatın ve İnsan'ın nasıl var olduğunu OLMAMIŞ olaylardan yola çıkarak anlatın bakalım... Nasıl olacaksa...
  2. ALLAH c.c. Kitabı Kur’an ve Resül Hz Muhammed a.s.v. Kur’an ortada ve Peygamber’de ortada… Ve gördüğün nedir sorup insan zihninde karışıklık yaratmak ******,bak ne yazmışsın... Ve; Şimdi; defalarca yazdığım gibi,sorduklarım gayet basit sorular misal; "Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah" yalnız bir tanesi ve anlamı gayet açık “"Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed (s.a.) onun elçisidir." Ne dersin… Ve; Bunu yazmışsın va sonra; Ve; 'Nefsini bilen Rabbini bilir' hadisini İbn Arabi (ra) şöyle yorumlar: 'Her insanda bir İlahi İsim daha fazla mütecellidir. (Tecelli eden,görünen,açığa çıkan;parlak) İnsan, ancak bu İsmin tecellisi kadarınca nefsini bilecektir.' Yani bu İlahi İsmin tezahürü oranında Rabbini bilecektir. Rabbin Zat'ı bilinmez. Zat'ın tefekkürü yasaklanmıştır. Şimdi; her İnsan ALLAH c.c. Esma’sının tecellisi oranında rabbini bilecektir tamam…Ve bu yazdığınla bir yere geliyorsun... Ve; Burada ben kimimki Esteğfirullah, Bu’da tamam… Fakat!!! ÖNCE SEN VARSIN. DİKKAT ET!"BEN" DİYEREK GİRİYORSUN SÖZE,ALLAH'IN BİRLİĞİNE TANIK OLMA ŞEREFİNE NAİL OLUYORSUN.BU ŞAHİTLİĞİN BÜYÜK MAHKEMEDE DİKKATE ALINACAK."BEN ŞEHADET EDERİM Kİ.."DİYE SÖZE BAŞLAMAK İÇİN İLK LAZIM OLAN ŞEY "BEN" DİYEBİLİECEK BİRİNİN VAR OLMASIDIR. SEN VAR MISIN? ZİRA "BEN"DİYE SÖZE BAŞLAMAK,İKİ PEŞİN HÜKMÜ GEREKTİRİR,BİRİNCİSİ "BEN,BENİM".ŞU HALDE KELİME-İ ŞAHADET,ÖNCE SENİN KENDİNE ŞAHİT OLMAK DEMEK,ÖNCE KENDİ VARLIĞINI HİSSETMEN DEMEK.ALLAH'IN BİRLİĞİNE ŞAHİT OLMADAN ÖNCE "BEN İDRAKİNE"SAHİP OLMAN DEMEK.BU BİR İTİRAFTIR.BU VARLIĞIN DİLE GELİŞİ,DİLDE İFŞASIDIR. KELİME-İ ŞAHADETİN BAŞINDAKİ "BEN" ŞAHİT OLAN NEFİSTİR.ŞAHİT OLMAK ÖZNE OLMAKTIR.NESNELER ŞAHİT OLAMAZLAR,ANCAK ÖZNELER ŞAHİT OLURLAR.ALLAH'IN BİRLİĞİNE ŞAHİT OLAN İNSAN,ÖNCE ÖZNE OLMALIDIR.ÖZNE OLMAK,KENDİNİ BİLMEK,KENDİNİN FARKINDA OLMAKTIR.KENDİNİ BİLMEYENDEN ALLAH'A ŞAHİT OLMASI BEKLENMEZ.KENDİSİNİN FARKINDA OLMAYANDAN ALLAH'IN FARKINDA OLMASI BEKLENMEZ.KENDİNİ BİLEN VE KENDİSİNİN FARKINDA OLAN RABBİNİ BİLMEYE ADAY DEMEKTİR. Mustafa İslamoğlu… Anlamışsındır umarım… Bu’da size son değil, bir güzelliğimiz olsun ne dersin…
  3. sarıgöl şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Bazı sanatçı ve aydınlar " Oylar Belediye’de Kılıçdaroğlu’na, İl Genel Meclisi’nde İşçi Partisi’ne,Ankara’dakiler de Murat Karayalçın’ı destekliyorlar" olay şimdiden belli oldu AKP oyları en azından %47 aşağı düşmez... Ahmet Kekeç - Önce değişim geçirdi, şimdi de solu kurtaracak! DİSK tarafından "soldaki tıkanıklığa çare bulmak" amacıyla ilki Bolu'da düzenlenen konferanslar serisinin ikincisi İstanbul Dedeman Oteli'nde yapıldı. Gazete haberi... Konferansın "Kültür, Sanat ve Sol" başlıklı oturumunda, değişim geçirmiş sanatçı Tarık Akan, Meral Okay ve CHP Hatay Milletvekili İnal Batu'nun kızı oyuncu Pelin Batu birer konuşma yaptılar. Bu da gazete haberi... Neler konuştuklarını bilmiyorum. Aslında tahmin ediyorum da, adı geçen eşhası üzmek istemediğim için ayrıntıya girmiyorum. Benim ilgimi, hususen, oturum öncesi gazetecilerin sorularını cevaplayan değişim geçirmiş sanatçı Tarık Akan'ın söyledikleri çekti. -http://www.hurfikirler.com/hurfikir.php?name=Yazilar&file=article&sid=2186-
  4. Kur'an sahilsiz okyanustur... Zariyat-47, Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz, (onu) genişleticiyiz. Sayın demirefe bu ayet bile bilimin 1400 sene sonra ulaştığı hakikat... Laf nakaratı yapacağına hadi "EĞ,BÜK" bakalım... Determinizm'e benzemez... Kaynak Kur'an dır ve Muhammed Esed tefsiri'de Kur'an'ı anlatıyor gücü ve bilgisi nisbetince... Yoksa siz ne zannetmiştiniz.
  5. Haşr Suresi 22.O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur. 23.O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'ır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir. 24.O Allah ki, Yaratan'dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. Kaf Suresi 16. Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. Hadid Suresi 4.Nerede olursanız olun, O (Allah) sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür. ALLAHU ALEM... Form değiştiren ve ölmeyen "dayı" Beden cife olacak (her canlıya olduğu gibi)... Bu cife olayı "BERZAH" aleminde olacak orada olacak olana "İNANIYORMUSUN"... ALLAH c.c. yanlız bana mahsus değil istesede,istemesede herkesin RABBİ'dir... Al-i İmran Suresi 191-Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. "Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru" derler. 192-Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur. 193- Rabbimiz! Biz, Rabbinize iman edin' diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al. 194- Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize vadettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, vadinden dönmezsin. "Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah" Ben buradayım... Hiçbir tasavvur, Allah'ı olduğu gibi algılayamaz. Hiçbir akıl, Allah'ı mutlak ve mükemmelliğiyle kavrayamaz. Hiçbir beşerî dil, sahibine Allah'ı gereği gibi anlatma imkânı sunmaz. O'nun azameti karşısında akıllar dumura uğrar, diller lâl olur, mantık iflas eder, nutk tutulur, sözün soluğu kesilir, kelimelerin nabzı durur. "Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah" Ben yine burdayım,sen bu Kelime Tevhidi kalben söyleyebilir,yazabilirmisin... “İnsanlardan kimi var ki, bu dünya hayatı hakkında söylediği söz senin hoşuna gider ve kalbindekine de Allah’ı şahit tutar. Üstelik yaman tartışmacıdır da. İş başına geçtiği zaman da yeryüzünde fesat çıkarmaya, insanın ürününü ve neslini yok etmeye çalışır. Fakat Allah fesadı sevmez. Kendisine ne zaman “Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde ol!” dense, kibir ve gururu onu günaha sürükler. İşte ona cehennem yeter, ne kötü konaktır orası.” ( Bakara 204-206) AMENNA VE SADDAKNA... Not. Bekliyorum kelimei Tevhidi,kimin nerde olup olmadığı o zaman belli olur...
  6. Daha önce de pek çok yerde işaret ettiğimiz gibi, Kur'an'ın her ayeti, Kur'an'ın bütünü gözönünde bulundurulup bütünlük içinde değerlendirilmeye çalışılarak okunmalı, anlamlandırılmalı ya da yorumlanmalıdır. Yukarıda, inananların savaş içinde bulundukları müşrikler arasında vaki olması mümkün ihtida olayından söz eden ayet de Kur'an'ın temel ilkeler örgüsü içinde değerlendirilmelidir. Bunlardan biri de "Dinde zorlama yoktur" (2:256) ilkesidir. Bu ilke, inananların zora başvurarak insanların dinlerini değiştirmeye girişmelerinin kesin bir biçimde yasak olduğunu ortaya koymaktadır ki, bu da Müslümanların, baş eğdirdikleri bir düşmandan kurtulma şartı olarak İslam'ı benimsemesini istemeleri ya da beklemeleri ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Bunun gibi, yine Kur'an: "Sizinle savaşanlarla Allah yolunda siz (de) savaşın; fakat aşırı gitmeyin, çünkü muhakkak ki Allah aşırı gidenleri sevmez". (2:190); ve "Eğer sizi kendi halinize bırakmazlar, size barış teklif etmez ve ellerini çekmezlerse, o zaman onları yakalayın, ele geçirdiğiniz zaman öldürün: İşte böylelerine karşı size [savaşmanız için] apaçık yetki verdik" (4:91) şeklinde ölçüler koymaktadır. Bütün bunlardan anlaşılacağı gibi, savaşa ancak savunma amacıyla izin vardır (bkz. 2. sure, 167 ve 168. notlar); bunu pekiştiren bir ifade de: "Eğer vazgeçerlerse -(o zaman) Allah çok- bağışlayıcı, çok-merhamet edicidir" (2:192) kaydıdır. Aynı anlamda: "Eğer vazgeçerlerse, o zaman husumet bütünüyle son bulacaktır" (2:193) tekidi de vardır. Öte yandan, düşmanın "Eğer tevbe eder, salâta katılır [lafzen, "namazı kılar"] ve arındırıcı yükümlülüklerini (zekât) yerine getirirlerse" sözleriyle ifade edilen İslam'a dönüşü, onlar için "düşmanlığı bırakma"nın yollarından, nereden bakılırsa bakılsın, sadece biridir ve dolayısıyla, bu surenin 5 ve 11. ayetlerinde bu konuya yapılan atıf, İslamiyet'in bazı kasıtlı tenkitçilerinin ileri sürdüğü gibi, kesinlikle, "ya ihtidâ ya ölüm" gibi bıçak sırtı bir seçimi îma etmemektedir. Nitekim, 4 ve 6. ayetler, inananların, bu tür inkarcılara karşı benimseyecekleri, onlar düşmanları değilmiş gibi davranmalarını öngören tutum hakkında ilave bir açıklama getirmektedir. (Bu konuda ayrıca bkz. 60:8-9.) Muhammed Esed Tefsiri, (açıklama) Demirefe, aynen determinist saplantısı gibi aynı tekerlemeyi (nakarat) gibi yazıyor nedir... Şimdi; sayın demirefe yukarda verdiğim Muhammed Esed Tefsiri'nin açıklamasındaki izahatları eğer incelerse'ki ben incelediğine kâniim olay çözülür,ama demirefe bu aynen determinizm bitip tükendiği halde nasıl bırakamıyorsa İslam karşıtlığıda öyle bir takıntı olmuş habire aynı şeyleri yazıyor,dolayısı ile benim istirhamım şudur demirefe'den istediği zaman gerçekten objektif olup olayları kritize edebiliyorken bu çarpıtma neden.
  7. Şimdi yukardaki yazıya istenirse,istediğin kadar yazı,yazar ve işi polemik boyutuna çekip kişinin iddialarına cevap verilir ama benim öğrenmek istediğim bir şey var… Merkezinde "İNSAN" olmayan bir anlayış DÜNYADA varmı,bu bir… İkincisi; Merkezinde İNSAN olan bir anlayış Evren,Dünya,yani var olan madde, ve Canlılar hakkında düşüncesi nedir… Üç; bu Dünya'da merkez olmayı İNANÇ olarak hak edecek başka bir canlı varmı İNSAN dan başka… Dört; İNSAN'ı merkez alan bir İnanç'ideoloji vs vs her neyse bunu yürütecek olanda pek tabii Yine İNSAN olması dolayısı ile kendi var oluşunu nasıl izah eder dolayısı ile KAİNATIN var oluşunu… Merkezinde İNSAN olmayan yazıp işi kolaycılığa dökmek kadar basit bir savunma veya iddia sergilemek zaten ABSÜRD yani DÜNYA da merkez olmaya aday İNSAN dan başka hangi canlı var,Fil'mi,Aslanmı,Kurt'mu yoksa bitkilermi, yada Ateş,Hava,Su,Toprak olarak Madde'mi dolayısı ile İNSAN istesede,istemesede zaten MERKEZ bu durumda İNSAN'ı merkez almayan her hangi bir düşünce,yapılanma olamaz, merkezinde İnsan olmayan her hangi bir şey DÜNYA da olmayacağına göre bu İNSAN'ın bir inancı,veya ideolojisi olması gerekir etti beş… Altı; bu İNSAN iddia ettiği şey her ne ise doğal olarak Evvela İNSAN'ı merkeze alır ama vaz ettiği görüş o'da her ne ise bir adı olmalı yahut yeni bir şey şöylemeli değimli… Yedi; İNSAN var olduğundan beri DİN VE İDEOLOJİ olarak söylenmemiş ne var, eğer söylenmemiş,yazılmamış yeni bir düşünce varsa yazılır öğreniriz,yok eğer bir yazı İslam’dan "sufi,vahdeti vucud,tasavvuf bulamaçlı" ezoterik,bir yazı madde'ci, bir yazı panteist,bir yazı agnostik vs vs yazdımı olay darvinistlerin iddia ettiği gibi " İLKEL ÇORBA" gibi bir şey ortaya çıkar bu durumda uyanan çocuğa ve onun görüş ve yazılarına prim verenlere, SORU ŞU; İnsan kimdir, NEDEN'i nedir, mesela şöyle bir yazı var uyanan çocukta "dayı sadece bir HAYal.." bu hayal'in "HAY" kısmı esma'dan olması ve hayal'in HAY kısmını büyük harf yazıp vurgulaması kendisine bir şey vehmetmesine sebep oluyor bu durumda dayı hayal'se yemek yermi,uyurmu, yani İnsanın yaşaması için olan sebepleri yaparmı,yok eğer "HAY" ise (haşa sümme haşa) Esma'da "HAY" (Ezeli ve ebedi bir hayat ile diri olan) dayı ÖlÜMSÜZMÜ bunların cevabı varmı yoksa ilkel çorba misali İNSAN'a hoş gelecek bazı yazıları her görüşten,her inançtan alıp yaz sonrada ahkam kes,o zaman adama sorarlar yazdıkların bulamaç gibi değimli,değilse kendinden ne yazıyorsun,yahut inandığın ne… Cevap bekliyorum nacizane,eğer lutfedip yazarsanız memnun olurum belki yeni bir şeyler öğreniriz sayende… Teşekkür ederim…
  8. Gördüğünü yansıtmışsın ama bayağı bir yanlı olmuş... Eski imişsiniz, forumlarda olanı biteni biliyorsunuz sorun ne sayın erdoğan... Yoksa her zaman yapılan,yapılacak olan (fikir açıklamadan) ekürilik yapıp parsa toplamakmı... Varsa yazdıklarıma bir cevabınız veya fikriniz görüşünüz beyan edin,yoksa bırakın dayı yazsın ve yazdıklarıda ortada en azından demirefe gibi olaya objektif yaklaş... Varsa yazdıklarıma bir cevabın yaz, dayının,dayılığı topiglerde arşınlanıyor... Saygılar...
  9. Türkiye?nin ?sahte muhalefeti?, ?bu kez Mehmet Ali Erbil?in suratında bir sırıtma olarak tezahür etti. O akşam başka bir zavallı vatandaşın canlı yayında donunu indiresi gelmemişti nedense. 50 sarışın kadını her akşam ekranda taciz etmekten de sıkılmıştı zaten. Çekmecesinde yıkanmış, katlanmış öylece bekleyen ?sahte muhalif? önlüğünü çıkardı. Canı çekti; muhalif, Kemalist, devrimci, solcu tiyatrocu, aydın ?Memet? Ali Erbil oluverdi. -http://www.taraf.com.tr/makale/4623.htm- Birde bu zaviyeden bakmak gerek Mehmet Ali Erbil'e
  10. Aksini yaz... Kendi hakikatin, ayna,ayna ve yine ayna... Gönderdiğim bütün iletilerde direk olarak konuyu izah ettim,siz daha hala "AYNA" olayından öteye gidemiyorsunuz...
  11. Konu sizsiniz benim fikirlerim veya düşüncelerim değil. Sonra size yazdığım gibi; ezoterikçe aldığınız bilgileri,tasavvuf bulamaçlı yazıp İnsan zihni?ni bulandırmaktan başka bir olayınız yok? Bana ait,görüş,düşünce ?FİKİR? Estağfurullah yok biz bilgimizi evvela Peygamber efendimiz vasıtası ile Mübarek Kur?an?dan ve İslam alimlerinin açıklamalarından alırız? Fakat siz zataliniz gibi kişilere yazacak cevabımız vardır acizane? Yukardaki alıntı sizin görüşlerinize başka bir cenahtan cevap... Farkında iseniz siz yine aynı devam ediyorsunuz... Olay bu.
  12. Şimdi bu yazılan İnançlar doğrultusunda ne yapıyorsan tabiiki Dünyada yapılacak,kelime hokkabazlığı yaparak olayı seyrinden çıkarma, ve yaptıkları İnsanın her ne ise Ahrette karşılığını bulacak, doğal olarak dünyada'da bir karşılığı olacak ama bu karşılık sınırlı olup Ahrette olanlar sınırsız olacak... Şimdi'de şu yazdıklarındaki Hz Muhammedin Kitabı (haşa) ve Ahrette yaşamak... Ve biz Allah c.c. Kitabı Kur'an'ı Kerimi bu Dünyadaki yaşamımızda kopyalar ve uygularız İnşaAllah. Ahrette İmtihan yok sonuçları var... Ve... Alma kardeş zaten Ahrette yaşıyorsun baksana çözmüşsün her şeyi namıaz biraderle... Alanada engel olmam söz konusu değil zira alıp almamak konusunda'da ikilemde kaldığın belli hem yaşadığın yer Ahret,hem istemediğin yer *******... Geç... Burada yazdığım inkar etme olayına verdiğin yanıt bile ciddiye alınmayacak bir şey,sebebi yazdığım hiç bir yazıya direk cevap yazmadan kendi kişisel ezoterik panteist yaklaşımını sergiliyorsun... Aslında olay hep aynı (bu görüşü savunanlar açısından) ve ne yazarsak yazalım ve yazıyoruz hep aynı teraneler fakat dikkat ediyorum bizim yazdıklarımız inananlar açısında her iddiaya değişik yazarak ve aynı yere çıkan yazılar yazıyoruz,dolayısı ile aramızdaki fark'ta farkedenlerce anlaşılıyor.
  13. Şimdi,aynaya bakan “GÖZ” Allah’ın insana bir lutfudur (görme duyusu) 'Her insanda bir İlahi İsim daha fazla mütecellidir . (Tecelli eden,görünen,açığa çıkan;parlak) Tecelli etmek başkadır, ayna olmak daha başkadır. İnsanın ölümünde Allah’ın Mümit (ölümü yaratan) ismi tecelli eder, fakat Bâkî ismi tecelli etmez. Ama, insanların ölümleri Bâki ismine bir ayna olurlar; yani biz, ölümlerde Allah’ın Bâki ismini okuyabiliriz. Ve Allah’ın en mükemmel eseri, insan ruhudur. Bu ilâhî mucizede, nice ilâhî hakikatlerin birtakım işaretleri mevcuttur. Bu ilâhî mucizede, nice ilâhî hakikatlerin birtakım işaretleri mevcuttur. Meselâ, insan kendi kudretini tefekkür ederek, ilâhî kudretin varlığını bilebilir; ancak, kudretinin “MAHLUK” olduğunu ve ilâhî kudrete işaret ettiğini unutmamak şartıyla...Şimdi; İnsanın görme kapasitesi kuşkusuz çok sınırlıdır. Çıplak gözle görebileceği mesafe en fazla birkaç kilometredir. Üstelik bu da ancak açık bir havada, yüksek bir yerden bakıyorsa mümkün olur ve bu lutfu (tecelli) kalkıp Allah c.c. görmesi ile bir tutup (haşa) ahkam kesmek ancak bilmemekle ve absürt düşünce ile olur. İnsanda oluşan sıfatlar (tecelli) şöyledir; İnsan bir fakiri gördüğünde içinde bir merhamet, bir acıma duygusu uyanır, Sonra ona yardım etmeye karar verdiğinde, irade devreye girmiş ve böylece sıfatlara intikal edilmiştir,”Külli irade,cüzi irade”, Bir âlimde Allah’ın Alîm ismi tecelli etmiştir. Bu âlim fakirleri doyurduğunda Rezzâk isminden de ayrı bir feyiz alır. Kendisine karşı işlenen bir hatayı affettiğinde ise Afüvv ismine mazhar olur. Bütün bunlar kulun kendi cüz’î iradesiyle yapabildiği işlerdir… Kısaca… Şimdi; öbür yazılanlara cevap yazmaya gerek görmüyorum sebebi, nakaratlar devam ediyor ayna,ayna, yukardaki yazılanlar dikkatle okunursa İnsan bazı şeyleri anlar,dolayısı ile Einstein'in dediği gibi bazı insanlara bir şeyler anlatmak atomu parçalamaktanda zor bu itibarla bu topigte öbür yazdıklarıma, bana cevap yazan zatın yazdıklarına bakıldımı olay tamamen çözülüyor... Hak Teala c.c. görüşü temin için gözleri, kendisi için değil,yarattığı şeyde bulundurur. Çünkü O olduğu gibi zamanlarıyla,mekanlarıyla olduğu yerdedir. Zaman ve mekan intikallerinde ona bu halleri yani olanları gösterir. Bunu'da sıra ile bir halden bir hale intikal ettirerek ona gösterir. Hak Teala'ya c.c. nisbeten bu aynı iştir,bunun süreside göz kapağının açılıp kapanması kadardır. Bu İlahi emirler meseleyi çözmüş ve istediğimiz olmuş demektir. Yeterki bizde yanlış bir görüş ve düşünce olmasın... FÜTÛHAT-I MEKKİYE Muhiddin-i Arabi Sayfa 68
  14. Bize inanca gelin demiyorsunuz,o sizin sorununuz... Fakat yazdığınız bazı yazılar İslam ve İnananlarını alakadar ediyor,dolayısı ile bende eleştirimi yapıyorum doğal olarak,üstelik size diyormuyumki illa benim,bizim inandığımız gibi yaşayın,sepeti koluna herkes yoluna... Olay bu sizin namazınız burası için ise demekki Ahiret inancınız yok dolayısı ile İbrahim a.s. ın İsmini zikrederek Hanif olanı reddedip birde İbrahim a.s. inanan semitik dinlerin tümünü bir çırpıda silip atıyorsunuz burada mecburen devreye girmek icap ediyor doğal olarak,ne dersiniz... Ben diyorumki siz ezoterikçisiniz,siz bir şey yazmıyorsunuz ve aynı şeyleri avara kasnak gibi tekrar,tekrar yazıyorsunuz,yazın,yazın ama ne olduğunuz neye inandığınızıda yazında ona göre davranalım değilmi... Bu düşünce sizin sui zannınız,sizi alakadar eder ama "ÖTE TARAFI" düşünmeyin demek sizi ve düşüncenizi aşar dolayısı ile ben yazdım oldu yerine kanıt delil ister bilimsel,ister dinsel verin yoksa forumlarda yanlız fikir beyan eden durumunda kalan bir kişi durumunda olursunuz... YANLIZ AHİRETİ İNKAR YETER ARTAR BİLE... Dolayısı ile gerisini yazmak bile boşuna klavye tuşlamak olur... Anlaşılmıştır umarım.
  15. Doğru, ALLAH c.c. Alemleri baş döndürür ve yanlız Dünyamızda olan idrak, dışındadır, "İdraksizliği idrak,İdraktır, Hz Ebu Bekir" dolayısı ile, arıza,hastalık olabilir,biz fani olan İnsanda ve çaresi belli değilmi... Buradan hareketle (yukardaki alıntı) Huzursuz Namaz olmaz doğru... Ama Namaz niye kılınır "ÖTE" taraf için değilmi ve bu gezegende farz olması "ÖTE" tarafta sorulacak, yapıp yapmadıklarından (Dünyada) dolayı değilmi mantıkı olarak... ?İnsanlardan kimi ?Rabbimiz bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver, bizi ateş azabından koru!? der. İşte onlara, kazandıklarından bir pay vardır. Allah, hesabı çabuk görendir.? (Bakara, 2/201,202) Hani İbrahim, ?Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl. Halkından Allah?a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır? demişti. Allah da, ?İnkâr edeni bile az bir süre, (bu geçici kısa hayatta) rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına girmek zorunda bırakırım. Ne kötü varılacak yerdir orası!? demişti. (Bakara 126) Bak İbrahim a.s. Ahiret diyor neresi ise... Siz zatı aliniz İbrahim Peygamber kavlindenseniz bilirsiniz malumdur...
  16. Olayın seyri burada belli oluyor. Neymiş aynada bakan gözler, yazmaya bile elim varmıyor (haşa) Tanrının gözü imiş... Şimdi; bu aynaya bakan zat "KÖR" hem maddi,hem manevi hadi bakalım bu zata "RENKLERİ TARİF ET" denilsin ne yapar, başka yazmayacağım sebebi sonra belli olacak... BAKARA. 1. Elif. Lâm. Mîm. 2. Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap'tır. 3. Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. 4. Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar. 5. İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır. 6. Şüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez; inanmazlar. NİSA-136.Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur. Bakara 30. Hani, Rabbin meleklere, ?Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım? demişti. Onlar, ?Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.? demişler. Allah da, ?Ben sizin bilmediğinizi bilirim? demişti. "halife" kelimesi, sözlük anlamı olan; başkasının yürüttüğü bir işi, ondan sonra yüklenip yürüten anlamındadır. Ancak devralınan iş, hâkimiyetle ilgili bir iştir. Nitekim Hz. Adem için "halife" kelimesinin kullanıldığı ayetten hemen önceki ayette: "Allah, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı." (2/Bakara, 29) buyurulmaktadır. Demek ki Hz. Adem'in halife kılındığı şey, yeryüzünün hâkimiyet ve yönetimiyle ilgili bir iştir. "Kainatı İnsan için,İnsanı kendim için yarattım" (Hadis)... ?O ki, sizi yeryüzünün halifeleri kıldı.? (6/En?âm, 165) ?Onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık, nasıl davranacağınıza bakalım diye.?(10/Yûnus, 14) Buradan anlaşılacağı üzere;insana hürmet,saygı,İnsana "İMAN" etme olayı bir tapma değil bilakis,insanın halife kılınarak bir imtihana tâbi tutulduğu belirtilmektedir... Anladım... Ama bir nacizane tavsiye,eğer öyle biri var ise söyle,söyleki durum anlaşılsın,yok eğer söylemeyeceksen,zaten yazmışsın... Olayı,kendi hakkında... Ve; Balık kavağa çıkmış Zift turşusun yemeğe Leylek koduk doğurmuş Baka şunun sözünü Yunus
  17. Hadis, kadim [eski] kelimesinin zıddıdır, yani yeni demektir. Ayrıca söz ve haber anlamına da gelir. Kur’an-ı kerimde geçen bütün hadis kelimeleri, söz ve haber anlamındadır. Ve o güne kadar söylenmemiş,üstelik kimseninde söyleyemeyeceği anlamındadır... (Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7] Selamunaleyküm...
  18. 1. Bismillahirrahmânirrahîm 2,3,4. Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki Allah’a mahsustur. 5. (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. 6,7. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil. Amenna ve Saddakna... Şimdi; " Natıkayı KURAN..yani konuşan KURAN..bu hem kitabı anlamış canlı canlı anlatan vede anlattığı gibi yaşayan..hemde bu mükevvenatı bu alemi kim KURDU ise o KURAN,ı okuyan..yada bu gezegendeki oyunu kim KURDU ise ''O''nu okuyan..anlamınada gelir.. " yazmış namıaz tedrisatındaki zatı muhterem,sonra;" Varmı böyle bir tanıdık..merhaba dediğiniz..kitabına değil kendisine müracaat edebildiğiniz..yani İMAN edebileceğiniz bir İNSAN varmı çevrenizde.. " bu yazıyı yazmış, demekki bu zat Kitaba değil,yani "KUR'AN" a muracaat etmeden (HAŞA) kendinden menkul namıaz'a müracaat ediyor. Şimdi Alemlere rahmet olarak gönderilen Şanlı İslam peygamberi a.s.v. dahi Allah c.c. Kelamı Kur'an'a müracaat edip O'nun emirleri doğrultusunda yaşayıp vazu nasihat ediyor,bizim namıaz ve ekürisi burada ahkam kesiyor,kendince. Ve; bu sınırsız iman edilen kişi, evvela ben garip sarıgöl'ü ikna etsin, çıksın buraya forumlara darağcında hangi fikir,düşünce eylem varsa yazsın görelim ve alacağı cevaplardan sonra görelim bakalım endamını, daha "dayı" vasıtası ile serdedilen düşünceleri slogandan ileri gitmeyen ezoterik bilinen nakaratlar. Bismillahirrahmânirrahîm Allahülailahe illa hüvel hayyül kayyum, late'huzühu sinetün vela nevmün, lehu mafissemavati ve mafil ardı, men zelleziy yeşfe-u ındehu illa biiznih yalemü mabeyne eydiyhim vema halfehüm vela yühıtune bişey'in min ılmihı illa bimaşae, vesia kürsiyyühüssemavati vel'arda vela yeudühu hıfzuhüma vehüvel aliyyül azim. O'ndan başka ilah olmayan Allah, hay ve kayyumdur (ezel ve ebedidir). O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerlerde olan şeyler O’nundur. İzni olmaksızın O'nun yanında şefaat eden yoktur. Halkın önünde ve arkasında olanı (istikbal ve maziyi) bilir. İnsanlar O'nun ilminden, O'nun isteğinden başkasını ihata edemezler. Kürsisi semaları ve yeri içine alır. Onların hıfzı O'nu (Cenab-ı Ecelli Ala'yı) yormaz. O, pek yüksek ve büyüktür. Buraya Sure ve Ayet mealleri almamdaki maksat namıaz ve müridine cevap için değil,bilakis yazışılan konunun ne kadar ehemniyetli olduğunu bir nebze hatırlatmak içindir,dolayısı ile buradan saygı duyduğum İslam alimlerinin adını vermek şöyle dursun Mubarek Allah c.c. Kelamı Kur'an ve Peygamberimizi a.s.v. muhatap etmem (haşa) söz konusu bile değil,bu itibarla bu namıaz ve müridi evvela ben aciz sarıgöl'e şöyle fikrinizi,zikrinizi derceyleyin görelim bakalım,Halep orda ise,arşın forumlarda ne dersiniz... Bismillahirrahmânirrahîm Kul hüvellâhü ehad. Allâhüssamed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven ehad. Ey Muhammed!) De ki: O Allah bir tektir. Allah her şeyden müstağni ve her şey O'na muhtaçtır. O doğurmamış ve doğmamıştır. Hiç bir şey O'na denk değildir. Amenna ve Saddakna... Ker**** koydum kazana Poyraz ile kaynattım Nedir diye sorana Bandım verdim özünü Yunus...
  19. Bu "GEZEGEN" de ŞİFA gerçekleşecek der zatı muhterem peki, ÖTE tarafı (AHİRET) geç der ezcümle... Şifa'dan kasıt "şifacıda,şifada,şifayı gerektirecek" her ne ise bu gezegende imiş... Şimdi Evren ve İnsan bu gezegen, nasıl var olmuş ve şifaya ihtiyaç niye hissetmiş (maddi,manevi) bu gezegenin AKLI ve BİLİNCİ'Lİ tek varlığı olan İnsan... Sonra Evrenimiz İnsana göre sonsuz,21. yüzyıl verilerine göre birde TAKYONLAR alemi diye bir boyut üzerine bilim adamları çalışıyor,buradan çıkacak sonuç çok önemli yani "MELEKUT" alemi gibi bir şey ve buradaki sonuca ne der bu gezegenin mahdumu ezoterikçi İnsan ve namıaz abimiz... Şimdi bu gezegende ve Evrenimizde bizden başka canlılar varmıdır ve "ŞİFALARI" nelerdir... Bekliyorum ve bekliyoruz,heyecenla... Şifa; kökünden gelen Şefaat için... ŞEFÂAT Bir kimsenin bağışlanmasını istemek; bir kimseden, başka bir kimse için iyilik yapmasını ve zarardan vazgeçmesini rica etmek; yardım etmek; başkası hesabına yalvarmak, rica etmek; birinin önüne düşüp işinin görülmesi için dua ve niyazda bulunmak. Şefâat edene eş-şâfi', eş-şefi (başkası lehine taleb eden) denilir. ŞEFAAT) Arapça Ş-F-A kökünden türemiştir.Üç anlamda kullanılmıştır. 1-Torpil ve iltimas anlamında cahiliyyeden günümüze kadar kullanılmıştır.Cahiliyye Arapları Allah’tan başka taptıkları ilahları Allah’a yaklaştırsınlar diye aracı(şefaatçı) kabul etmişlerdir.(Yunus/18) 2-Bir şeyi çift yapmak,ikilemek anlamında kullanılır.”Bilal ezan okurken her cümleyi ikilemekle emrolundu”(Buhari,Ezan,1/2) 3-Kelimenin bir başka türevi şüf’â sigasıdır.Satılmakta olan bir malı ortağın veya yakınların öncelikli alma hakkıdır. Saygılar.
  20. Sebe;28- [EY MUHAMMED, sana gelince,] Biz seni insanlığa ancak bir müjdeci ve uyarıcı olman için gönderdik; fakat insanların çoğu [bunu] anlamazlar 29- ve bu sebeple sorarlar: "Bu [yeniden dirilme ve yargılanma] vaadi ne zaman gerçekleşecek? Eğer doğruyu söylüyorsanız [ey müminler, buna cevap verin!] 30- De ki: "Sizin için belli bir gün tayin edilmiştir, ondan tek bir an ne geri kalabilirsiniz, ne de onu geçebilirsiniz. 31- [Ama] hakikati inkara şartlanmış olanlar, "Biz ne bu Kur'an'a inanırız, ne de önceki vahiylerden bugüne kalanlara!" dediler. Sen [Hesap Günü] Rablerinin huzurunda suçu birbirlerinin üzerine atıp durdukları zaman bu zalimleri[n halini] bir görseydin! [Yeryüzünde] güçsüz olanlar küstahça böbürlenenlere: "Siz olmasaydınız kesinlikle inanmışlardan olurduk!" diyeceklerdir. 32- Küstahça böbürlenenler ise güçsüzlere: "Nasıl olur? Doğru yol size açıkça gösterildikten sonra biz mi sizi [zorla] ondan alıkoyduk? Hayır, suçlu olan sizdiniz!" diyeceklerdir. 33- Ama güçsüzler, küstahça büyüklük taslayanlara: "Hayır!" diyecekler. "[bizi ondan alıkoyan, sizin] gece gündüz [Allah'ın mesajlarına karşı] yanlış ve yanıltıcı itirazlar geliştirmenizdi; [tıpkı] Allah'ı tanımamaya ve O'na rakip güçler bulunduğuna bizi ikna ettiğiniz (gibi)!" diyeceklerdir. Ve onlar [kendilerini bekleyen] azabı görünce [derin] pişmanlıklarını ifade etmeye imkan bulamayacaklar: çün-kü biz hakikati inkara şartlanmış olanların boyunlarına halkalar geçireceğiz. Bu, yaptıklarının [adil] bir karşılığı değil midir? Şimdi; Siyak,Sibak'a (Kelimenin taşıdığı mânâ itibariyle siyak, sözün son tarafı ve devamı; sibak ise ön tarafı ve evveliyatı demektir.) uymak lazım. HADÎS Hz. Peygamber (s.a.s)'in sözleri, fiilleri, takrirleri ile ahlâkî ve beşerî vasıflarındarı oluşan sünnetinin söz veya yazı ile ifade edilmiş şekli. Bu mânâda hadis, sünnet ile eş anlamlıdır. Hadisin Dindeki Yeri ve Önemi: Rasûlullah (s.a.s), Allah'tan aldığı vahyi yalnızca insanlara aktarmakla kalmamış, aynı zamanda onları açıklamış ve kendi hayatında da tatbik ederek müşahhas örnekler hâline getirmiştir. Bu nedenle O'na "yaşayan Kur'ân" da denilmiştir. Kur'ân, hadîsin aksine, anlam ve lâfız yönünden bir benzerinin meydana getirilmezliği (i'câz) ve Levh-i Mahfûz'da yazı ile tesbit edildiği için, ne Cibrîl (a.s.)'in ve ne de Hz. Peygamber'in, üzerinde hiçbir tasarrufları bulunmaması noktasında hadîsten ayrılır. Hadîs ise, lâfız olarak vahyedilmediği için, Kur'ân lâfzı gibi mu'ciz olmayıp, ifade ettiği anlama bağlı kalmak şartıyla sadece mânâ yönüyle nakledilmesi câizdir. Din açısından, Kur'ân'dan hemen sonra gelen bir hüküm kaynağı olarak hadislere gereken önemin verilerek Hz. Peygamber'in sünnetine uyulması, başta Allah (c.c.) olmak üzere, O'nun Rasülü Hz. Muhammed (s.a.s) tarafından da çok kesin ifadelerle emredilmiştir. Bu konuda Kur'ân'da şu âyetlere yer verilmiştir: "Ey Peygamber de ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız, bana uyunuz ki; Allah da sizi sevsin ve günâhlarınızı bağışlasın"(Âlu İmrân, 3/31); "Ey Peygamber de ki: Allah'a ve peygamber'e itâat ediniz. Eğer yüz çevirirseniz, biliniz ki Allah kâfirleri sevmez" (Âlu İmran, 3/32; "Allah'a ve Peygamberlere itâat ediniz, umulur ki rahmet olunursunuz" (Âlu İmrân, 3/132); "Peygamber size neyi getirmişse onu alın, neyi yasaklamışsa ondan sakının" (el-Haşr, 59/7). Görüldüğü gibi bu âyetlerde, Rasûlullah (s.a.s)'e itâat, Allah'a (c.c.) itâat ile birlikte emredilmiş, hatta Peygamber (s.a.s)'e itâatin Allah'a (c.c.) itâat demek olduğu açıkça belirtilmiştir. Rasûlullah (s.a.s) da bir hadîsinde: "Şunu kesin olarak biliniz ki, bana Kur'ân ve onunla beraber onun bir benzeri (sünnet) daha verilmiştir. Karnı tok bir halde rahat koltuğuna oturarak;' Şu Kur'an'a sarılın; O'nda neyi helâl görürseniz onu helâl, neyi koram görürseniz onu da haram kabul ediniz' diyecek bazı kimseler gelmesi yakındır. Şüphesiz ki, Allah Rasûlünün haram kıldığı şey de Allah'ın haram kıldığı gibidir" (Ebû Davûd Sünnet, 5; İbni Mace, Mukaddime, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV,131) buyurarak, sünnetini küçümseyip dinden ayırmak isteyenlere karşı müslümanları uyarmış ve dinin sünnetsiz düşünülemeyeceğini vurgulamıştır. Şimdi; Halis ve Katıksız Kur’an inceleyip İnsanlara,anlatanlar kimdir mesela… Bu incelemeyi yapanlar “ halis Kur’an incelemesi” bunlara ne denir bir isimleri varmıdır ve bu İnsanlar Peygamberimizden, a.s.v. gelen Hadis,Sünnet zikretmezlermi… Ve Halis,katıksız, Kur’an incelemesi yapanlar, namaz kılmak, haccetmek, zekât vermek hakkında ne buyururlar,içtihatları nedir,İnsanlara… Sonra, Din İslam'dır. İslam birleştirir. Allah'ı bir, peygamberi bir, kıblesi bir, Kur'an'ı bir, Kabe'si bir olanlar ayrılığı önermez. Ehl-i Sünnet’ vel Cemaat’ı teşhis etmenin birkaç yolu var. Ehl-i Bid’at fırkalarla münakaşa edilmiş meselelere bakmak. Gerek usûl-i dinde gerek usûl-i fıkıhta Ehl-i Sünnet ile Ehl-i Bid’at fırkaları arasında yaklaşım farklılıkları var. Bu kaynak anlayışından, epistemolojiden gelen bir şey. Şimdi; Nedir onlar? Sahabeye saygı. Haber-i vâhid’in delil olarak alınması,” Bir sahabeden, bir kişiden veya bir koldan gelen sahih hadis” mütevâtir rivayetleri geçtik haber-i vâhid’in delil olarak alınması, meşhûr ve mütevâtir hadislerle sabit olmuş amelî ve itikâdî hükümler, Sahabe'ye hürmet, havz-ı Kevser, şefaat, kabir azabı, sırat, mîzân ve buna benzer hususlarda Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat diğer fırkalardan ayrı duruyor. Buradan hereketle, bu yazı ne demek “mesela;ehli sünnet velcemaat,o hadis,bu hadisi kutsi........v.s.nasılda aldatıyorlar insanları,halbuki GERÇEK İSLAM dini bunların içerisinde değil.” Gerçek İslam nedir ve bunu kimden öğreneceğiz Kur’an’ı okuyup halis ve katıksız bize kim anlatacak ve öğretecek,bu İnsanlara biz ne diyeceğiz ve onlara uyduğumuz zaman bir tarikatımız veya mezhebimiz olacakmı veya en azından bir ismimiz olacakmı. Ve yine bize katıksız,halis Kur’an öğretecek, kendimiz veya bir başkasının hiçmi yanılma payı yok,dolayısı ile Peygamberimizden a.s.v gelen Hadis,Sünnet üzere ALLAH c.c. vahyettiği Kur’an’a yine Peygamberimizin a.s.v. vazu nasihatleri “Hadis,Sünnet” üzere uymak bazı kendinden menkul kişilerin içtihat diye söylediklerinden,yazdıklarından daha emniyetli ve daha mantıklı değimli… Gerisi teferruat… Yukarda yazdıklarım (kısa ve öz) ortada... (bazı yerleri alıntı) Siz değerli forumdaşım, yalan olmayan ve içinde gülücükler samimi olan bir nasihatınız varsa dinlemeye hazırım nedir öneriniz... İnsanlara doğru olanı vermek adına... Kur'an'ı bize halis ve katıksız olarak anlatacak olan kim,eğer siz iseniz memnuniyetle yazdıklarınızı okurum,yok eğer bir ilim adamı var ise oda kabulümdür... ne dersiniz... Öğretim ve eğitiminiz hayırlı olsun NAMIAZ abinin tedrisatında... Farketmez,istenirse İnsan "KAMYONCU" da olur...
  21. 'Nefsini bilen Rabbini bilir' hadisini İbn Arabi (ra) şöyle yorumlar: 'Her insanda bir İlahi İsim daha fazla ?mütecellidir.?( Tecelli eden,görünen,açığa çıkan;parlak) İnsan, ancak bu İsmin tecellisi kadarınca nefsini bilecektir.' Yani bu İlahi İsmin tezahürü oranında Rabbini bilecektir. Rabbin Zat'ı bilinmez. Zat'ın tefekkürü yasaklanmıştır. İnsan idraki zaten Zat'ı fikretmekten acizdir. Klasik Arapça'da nefs, ruh anlamında kullanılır. Nefsin, sonraki dönemlerde kazandığı "benlik", "kendilik" anlamını da içeren bu geniş anlam dünyası içinde söylenmiş olan bir hadis: "Nefsini bilen Rabbini bilir"in anlamını bu çerçevede düşünmek gerekir. Nefsini bilen, yani ruhunun zenginliklerini ve bir emanet olarak "benlik"i bilen Rabbini bilir. İnsan, kendisini ancak, nefsinde tecelli eden İlahi İsimlerin tezahür düzeyine göre bilebilir. Nefsinde ne düzeyde Esma-yı Hüsna tecelli ediyorsa, o seviyede bilecektir. İnsanın sahip olduğu merak, araştırma ve öğrenme güdüsü ilk insandan günümüze, gelmiş geçmiş bütün insan nesillerinin tekamülünde, gelişmesinde daima önde gelen güdü olmuştur. Daima yeniyi arayan, bilinmezi bilinir kılmaya çalışan insan, günün birinde gözünü kendi üzerine çevirir. Kendi varlığını anlamlandırmak, kendisini evrende bir yere yerleştirmek ve evrendeki konumuna göre kendisi dışındaki dünyayı okumak ister. Şimdi; "Lâ ilâhe İllallah" cennetin anahtarıdır. Ancak anahtarlar dişli olur. Cennetin anahtarının da dört dişi vardır: 1. Yalansız ve gıybetsiz bir dil, 2. Hilesiz ve hıyanetsiz bir kalb, 3. Haram ve şüpheli şeylerden uzak bir mide, 4. Nefsi, sünnete aykırı bid'a ve kötü arzulardan uzak amelle terbiye etmektir. Ve kısaca yukardaki "Lâ ilâhe İllallah" lafzını söyleyip ama 4 tembih?e uymayan veya "Lâ ilâhe İllallah" bile demeyip (haşa) kendince ezoterik takılıp ?Kendini bilen (nefsini) Rabbini bilir? Hadisini her yöne çekilebilinecek, bir durumda vaz etmek yanlış. Buradan hareketle ehli sünnet vel cemaat prensipleri dışına çıkıp Tasavvuf büyüklerinin nasihatlarını dahi göz ardı edip ezoterikçe yaklaşımlar sergileyip ?VAHDETİ VUCUD? ekolünde yazı,yazıp söz söylemek bu arada ?VAHDETİ ŞUHUD? kavramından bir haber olmak bazılarını aşar,şimdilik bu kadar? SÜPHANALLAH. Not. Masonluğun içi geçmiş,içsel olsa ne yazar,olmasa ne yazar...
  22. Fazla bir şey yazmayacağım bazı ezoterikçiler belki izah eder
  23. sarıgöl şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Dört milyar yıl önceki koşullar, bir sürü basit molekülün yanı sıra büyük bir olasılıkla ilk olarak 16; daha sonra 20 amino asitle, sitozin (S), guanin (G), adenin (A) ve urasil (U) adı verilen bazların sentezlenmesini gerçekleştirmiş olabilir. Sonra yaşamın başlangıç dönemindeki çevre koşullarını belirlemeye olanak yoktur. Canlıların büyük bir olasılıkla ilkin suda oluştuğu söylenebilir. Ancak o sıradaki kimyasal nesnelerin ne olduğu, suyun sıcaklığı ve diğer etkileyici koşullar tahmin bile edilemez. Bu nedenle o ilk koşullara giderek canlı oluşturmaya olanak yoktur. Kaldı ki, canlının ilk oluşumunun ne kadar bir sürede gerçekleştiği de ayrı bir konudur. Darwin bu yazılanları bilmiyordu fakat takipçileride ondan aşağı değil yukarda alıntılayıp yazdığım yazı (evrim teori sitesi) dikkatli okunursa olay hep, olabilir,raslantısal,şans faktörü devrededir. Geniş anlamda evrim teorisi veya Darwinizm (bütün versiyonlarıyla) ise bilimsellikten çok uzak sadece bir hipotez üzerinde hareket eden inançlar bütünüdür. Bilim bu sürecin bir uzantısıdır. Bilimin iki temel hedefi vardır: neyin gözlenmiş olduğunun açıklanması ve neyin gözleneceğinin tahmini. Gerek açıklama, gerek tahmin, işin içine kanunları sokar. Çok basit biçimde ortaya koyacak olursak, bilimin işi veriler toplamak, sonra da bu veriler içerisinde sergilenmekte olan düzenlilikleri genellemektir. Bu genellemeler, sonradan kanunlar diye isimlendirilir. Bir genelleme bir kez kanun mevkiine çıktı mı, değişmez bir şekilde neyin olup bittiğini bildirme anlamında, zorunlu olarak mütalaa edilir. Bu şekilde formüle edilmiş bir kanun gerek olanı açıklayan, gerek olacak olanı öngören bir ilke haline gelir. evrim teorisi veya Darwinizm (bütün versiyonlarıyla) ise bilimsellikten çok uzak sadece bir hipotez üzerinde hareket eden inançlar bütünüdür. İçinde bilimi ilgilendiren bazı hususlar (tabii seleksiyon, adaptasyon ve mutasyon gibi) ise kendi olmaları gereken bağlamlarından kopartılıp, aşırı yorumlanarak ideolojiye âlet edilmiştir, "BİLİMSEL OLARAK KANUNLAŞMIŞMIDIR" darwin teorisi,hayır konu bilimsel değil bilimsel rahipliktir... Şimdilik bu kadar yeter.
  24. Demişiz'ki uhrevi ve gizemin serencamına talibiz... Ezoterikçesi'de olabilir,uygur ve MU bağlantılı... Ama Orhun yazıtları,Bilge kaan,Tonyukuk'un Din üzerine fikir teatisi'de yazılabilir uhrevilik ve gizem adına... Yoksa,sağlık olsun pozitivizm ve çağdaşlığın günümüz versiyonlarıda kabulümüzdür nede olsa bunlarda az taraftarı olsada bir inanç olarak yaşayan ve uhrevi ve gizemi olmayan gördüğüne inanan fakat "AKIL" denen görülmeyenle'de münasebet kurabilen bir akım olduğundan bazı bilinmeyenleri olduğu bilinenlerden'de öğrenmeye talibiz...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.