Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
Dil Rehberi
Dil Rehberi, dil öğrenmek için çok güzel bir site. Özellikle bir kulaklığınızın ya da hoparlörünüzün olması gerekiyor. Ve tabii ki QuickTime'ı yüklemelisiniz. Bir çok dil eğitim veriliyor ama ne yazık ki sitenin "Editör" sıkıntısı var. Mesela Japonca'nın kelime dağarcığı iyi ancak Gramer hakkında bir bilgi verilmiyor. İngilizce yine de güzel bir vaziyette. Franszıca ise büyük oranda İngilizce-Fransızca şeklinde. Bu gibi dilleri bilenler, orada da gönüllü olabilirler...
-
Islam - "Religion of Peace?"
Tabii bu da beğendiğim iletilerden birisi... Tek fark benim Kur'an-ı Evrenselleştirme gibi bir çabam yok... Sadece olduğu gibi ele almaya çalışıyorum... Saygılarımla...
-
İslami Kronoloji
Sayın Yersoy... Kur'an bu konuda Tarihleme vermiyor. İnsanın ne zaman yaratıldığı ile ilgili bir tarihleme yok. Ancak Kur'an çoğu zaman Tevrat ve İncil'i referans alır. O yüzden İncil ve Tevrat'ta ele alınarak bir eleştiri getirmek daha doğru olur kanısındayım. Çünkü bildiğimiz kadarıyla, Dünya Miladi Takvimi kullanıyor olsada, Yahudiler, peygamberlerin gelişini içeren bir Tarihleme ve Takvim daha kullanıyorlar. İncil ve Tevrat'a göre bu şöyledir...
-
Islam - "Religion of Peace?"
Sayın DemirEfe... Bunu daha ne kadar açıklayabilirim bilmiyorum. Diyorum ki: Kur'an-ın Toplumsal Hükümleri Evrensel olamazlar... Olmasının imkanı yoktur... Ortaya çıktığı döneme hitap ederler... O dönemi bell bir düzene sokmaya öykünmüşlerdir... Zamanı geldikçe, insanlık ilerledikçe yerini yeni yasalara ve kabullere bırakmışlardır, bırakmak zorundadır. Bunu söylemek "Ahanda Tanrı'dan geldiğine karşı çıktı" demek değildir. Sadece neyin nereye ait olduğunu tanımlamaktır. Ayrıca "Tanrı'dan Geliş" konusunda ne düşündüğümü biliyor olmanız lazımdı, çokça ifade ettim. Benim kendimi İnançlı olarak addetmeme takılmayın, yoksa kavrayamazsınız. Sanırım sorun aslında buradan çıktı ama bilmeniz gerekirdi diye düşünüyorum. Ben "Varlığı" "Tanrı" olarak tanıyorum. Varlığın kendisini... "Soyut-Metafizik-Maddeden Ayrı Tanrı" denen bir şeye inanmıyorum. Kaldı ki "Toplumsal Devinimler"de varlığın bir parçasıdır, gerçekliğidir öyle değil mi? Yani bu yasalar kaynağını Varlıktan/Tanrı'dan almaktadır... Bu açıdan görüşlerimi en iyi Sayın Hoppa değerlendirmektedir aslında ama o da bazen hınzırlık yapıyor. Kızmaz umarım... İnanç Hükümleri hakkında ise: "Tanrı'nın Birliği"ne olan inanç gibi konular ne kadar tartışılabilir? Ben Varlığa Tanrı derim, siz demezsiniz, başkası Soyut bir İlah'a inanır, diğeri de bunu üçler. Ama hepsi sonuçta kendi penceresinden kendisini Evrensel Doğru olarak görür... Ben Varlığı Tanrı olarak Evrensel bir gerçeklik olarak görürüm ama bu size yanlış gelebilir. Siz Varlığı sadece Madde olarak Evrensel bir gerçeklik olarak görürsünüz ama bu bana yalnış gelebilir. Başkası Metafizik bir İlahı Evrensel gerçeklik olarak görür ama bu bize yanlış gelebilir. Diğeri bu Metafizik İlahı üçleyerek inanır ve Evresel kabul eder ama tümümüze yanlış gelebilir. Yani sonuçta bu İnançtır... Anlatabiliyor muyum? Sayın Yersoy... Eğer "Dinler Tarihi"ni "İlahların Neliği" açısından ele alacaksak, Elbette ki "İnanç Gömleği"ni kapıda bırakacağız... Çok Tanrılardan, Totemlerden, Tek Tanrılılığa olan süreç açısından... Ancak böyle kesin bir ayrım var mıdır, bu tam olarak kesinleşmiş değil. Ama kaba hatları ile geçiş böyledir. Saygılarımla...
-
Islam - "Religion of Peace?"
Hah işte... Soru budur Sayın Yersoy... Bu konuda gördüğüm en güzel ve dolu, can alıcı bir soru açıkçası... Teşekkürler... Sayın Yersoy... Açıkçası ben Tarihsel Materyalizm'i kabul eden birisiyim. O yüzden Dinleri, toplumsallaşmada bir basamak olarak görüyorum. Kan bağı, Klan Bağı, Totem Bağı, Din Bağı, Milli Bağlılık, Anayasal Bağlılık, Vatandaşlık Bağı... Bu şekilde ele alışın "Bilimsel" olduğunu düşünüyorum. Ve artık Dinler, Toplumsallaşmadaki rollerini çoktan bırakmışlardır, bırakmış olmaları gerekmektedir. İnansın ya da inanmasın, kim ne derse desin... Kur'an-ı da bu şekilde ele almak gerekir. "Allah'ın Birliği" gibi İnanca dayalı konularda ise... Pek bellidir ki bu çok görecelidir. İnanılıyor ise Gerçektir, İnanılmıyor ise Yalandır. Tabii ki bu yönleri ile tartışmaya açıktır. O yüzden bunu o döneme ait ele alarak nasıl tartışabiliriz pek bilmiyorum. Sonuçta Soyut ve Metafizik olan bir Tek Tanrı'dan bahsediliyor. Sayın BrainSlapper'da Makarna Canavarı'na inanıyor mesela... Soyut olduğu için ele alınamayan, bilimsel olarak incelenemeyen bu kavramları nasıl eleştiririz Tarihsel Materyalizm açısından bilemiyorum. Sonuçta adı üzerinde: İnanç... Ancak "Tanrı" olarak adlandırılan şey "Soyut-Metafizik-Maddeden Ayrı Bir Varlık" ise Ben buna inanmıyorum. Ancak çok açıktır ki, Metafizik bir Tanrı'nın varlığı ispatlanamayacağı, deneyimlenemeyeceği gibi Bu açıdan yokluğunu da Mantık Kuramları ve Kuralları ile, Önermeleri ile kanıksayabiliriz. Bunu daha önce de defalarca yaptım. Arkadaşlar bilmektedirler. Açıkçası ben Varlığın kendisine, tümüne Tanrı demekteyim. Sayın Yersoy... Bu soruyu sormanız çok yerinde oldu aslında. Siz belki bilmiyorsunuz ancak arkadaşların aslında benim bu konularda nasıl düşünüyor olduğumu bilmeleri lazımdı. Çünkü zamanında çok açıkladım... Umarım cevabım yeterli olmuştur. Ancak Etken-Edilgen derken kastınız nedir anlayamadım. O yüzden ona değinmedim. Saygılarımla.
-
Islam - "Religion of Peace?"
Sayın DemirEfe... Şu an hakikaten çok şaşırırıyorum... Anlamıyor musunuz, yoksa anlamak mı istemiyor musunuz? ÖnYargınızı kırmak mümkün değil sanıyorum. 1400yıl öncesi Arap dünyası ile bugün bizim Kadınlara bakış açımız aynı mıdır? Evlilik kurmuna bakış açımız aynı mıdır? Boşanma denen olaya bakış açımız aynı mıdır? Örnek: Din, Anayasal sisteme geçişte bir basamak olmuştur sadece. O dönemlerde "Resmi/Anayasal" nikahlar olmadığı için, Evlilikler kayıt altına alınmadığı için, İki taraf "İlah"larına ya da Kutsal addettikleri kabullerine and içerek evlilik gerçekleştirirlerdir. Hiç mi bunu kavramadınız. Bugün Evlilik için Kutsal addedilen şeylere yemin gerekmez. Çünkü Anayasa ile son derece sağlam bir şekilde sabitleştirilir. Tarih Bilgisi olan bir kimsenin bunu biliyor olması işten bile değildir. Kısaca şöyle sorayım: 1400yıl öncesinin "Medeniyeti" ile bugünkü "Medeni Hayat Anlayışımız" aynı mıdır ki biz bugün Hülle denen şeyi kullanalım? Ya da "Hülle" denen kabul Türklere uygun bir kabul müdür ki uygulayalım? Ayrıca örneğinize bakalım: Kemal Sunal filmindeki gibi "Boş ol!, boş ol!, boş ol!" denildiğinde üç kere boşanılmış olunmuyor. O dönemde de, bu dönemde de eşinizle evlenirsiniz-boşanırsınız, evlenirsiniz-boşanırsınız, evlenirsiniz-boşanırsınız... İşte o zaman üç kere boşamış olursunuz. "Kere" ya da "Defa" sözcükleri size ne anlam ifade ediyor? Adı üzerinde "Üç kere/defa boşamak" Basit bir örnek: "Bugün üç kere okula gittim" (Kişi okula üç kere gidip gelmiştir.) "O adam üç kere evlenmiş" (Evlenirken üç kere -biz evleniyoruz- dememiş, üç kere boşanıp evlenmiştir.) "Şu kadın üç kere düşmüş" (Düşerken üç kere -ah düştüm- dememiş, üç kere kalkıp tekrar düşmüştür.) Yoksa üç kere deyince kim üç kere dediğine şahitlik edecek? Ya adam "hayır iki kere dedim" derse, karısını başka adama kaptırmamak için? Nasılsa şahit yok ortada değil mi? Kadın da başka birisine gitmek istemiyorsa, o da karşı çıkmaz. Ya da o kızgınlıkla üçüncüsünü söylediğini gerçekten hatırlamıyorsa? Ya da üç kere söylemediği halde, kadın başka birisiyle evlenmeyi istediği için "Ahanda bu beni talat-ı salase (üç kere -boş ol- tümcesini söylemek) ile boşadı" derse? Yapmayın lütfen! Örnek çok ama sanıyorum ki hepsi de böyle temelsiz ve tutarsız örnekler olsa gerek... Bu "Talat-ı Salase" uygulaması, sonraları ortaya çıkmış ve yine benim dediğime örnektir: Kur'an-daki Evlenme-Boşanma anlayışının değiştirilmiş halidir. Ayrıca bu açıdan "Mute Nikahı" denen birşey de vardır. Onu da inceleyebilirsiniz. Oda Evlenme-Boşanma anlayışının değiştirilmiş halidir. Yada yine bu şekilde bir çok yeni konulmuş, değiştirilmiş, uygulamadan kaldırılmış yasa örnekleri vardır, verebilirim... Sanıyorum Sayın Cyrano'nun dediğine geliyoruz: Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmak... Konuya dönersek, "Hülle" denilen uyguluma Hz. Muhammed ölür ölmez mi ortadan kalkmıştır? Hayır... Arap toplumu bu uygulamayı devam ettirmiştir. Ama bugün "Medeni Hukuk", "Bilimsel olarak" bu yargıyı uygunsuz buluyorsa, ait olduğu yer sadece Kur'an-ın sayfalarıdır... Ama siz yine önyargılı okuyacağınız için, bu söylediğimi de anlamayacaksınızdır. Yahu Yapmayın Sayın DemirEfe... Kasıtlı olarak mı anlamıyorsunuz, açık açık ve tekrar tekrar yazdım. İletimin neresinde söylediklerimin "Kur'an-ı Kutsal Kabul ederek hareket ettiğim"e dair bir ima ya da söz var? Kur'an-ı kutsal kabul ediyorum ya da etmiyorum, bu benim kendi vicdani sorunumdur. Kaldı ki "Kutsal"lık kabulü benim için çok esnek bir kabuldür. Benim için bağlayıcı değildir. Birşey ancak Toplumsallaşır ve Evrenselleşir ise Kutsal olur. Örneğin "İnsani Değerler" benim için daha kutsaldır. Ya da bir millet için Bayrak kutsaldır... Ancak bir Milletin Bayrağına Saygı Duymak evrensel bir kabul olmalıdır. Bunu önceleri çokça ifade ettim. Diğer Kutsallıklar kişinin kendi vicdanı ile ilgilidir. Sizinle ya da diğer insanlar ile olan ilişkilerimde, paylaşımlarımda, ifadelerimi Kur'an-ın Kutsallığına değil, Bilime dayandırırım. Bunu çürütmek istiyorsanız, yukarıdaki iletilerim yeterince açık ve nettir, çürütünüz ya da aksini iddia ediniz. Öyle yapmadığımı ispatlayınız, bunu istiyorum sizden... Bilimsel olmadıklarını ispat ettiğiniz an, tüm ifadelerimden vaz geçerim... Tartışma; bir takım asılsız ithamları atıp çekilmekle olmaz, Tartışma; sorulmuş sorulara kaçamak cevap verip ya da görmezden gelip savuşturmakla da olmaz Yapılan ithamların ispatlanması ile olur. Karşı çıkılan noktaların çürütülmesi ile olur. Verdiğiniz örneklerden anladığım kadarıyla, söylediklerimi hiç anlamamışsınız. O yüzden onlara cevap verme gereği görmüyorum. Defalarca söylediğim gibi; Yukarıda sorduğum sorular ve verdiğim bilgiler yeterince açıktır. O sorulara cevap ve şu an sizin hala yapmaya devam ettiğiniz ifadelere açıklık getirmenizi umutsuzca bekliyorum. Ancak yine yukarıdaki gibi alakasız cevaplar alacağımı düşünüyorum... Saygılarımla...
-
Islam - "Religion of Peace?"
Sayın DemirEfe... Şunu anladım ki, siz özetle: "Kur'an her hükmü ile bugüne ve her çağa hitap ettiği iddiasındadır." diyorsunuz. Öncelikle bunun pekte öyle olmadığını ele alalım... Kur'an'ın iki içeriği vardır: İlki: Kur'an "Toplumsal Hükümleri" yani "El kesme", "Recm", "Kölelik", "4 Kadınla Evlilik", "Şura" gibi kuralları, Arap Toplumunu reforme etmeye ya da onları bir şekle sokmaya öykünmüş yasalarıdır. Bu gibi yasaların Hz. Muhammed öldükten hemen sonra bile, bizzat Hz. Muhammed'in vahiy katiplerince, halifelerince vs. uygulanmadığı ya da yenileştirildiği, yerine yenisinin getirildiği olmuştur. Bunun örneklerini bir çok defa verdim. Hz. Muhammed'in Vahiy katibi olan Muaviyeden tutunda tüm İslam Halifeleri ya da İslam devletleri bu Toplumsal Hükümleri yenileştirmişler ya da yerine yenisini uygulamışlardır. Bu ilk defa benim ortaya attığım ya da Sayın BrainSlapper'in söylediği gibi kendi kafama göre yorumladığım birşey değildir. Özellikle bu ithamı, İslam Tarihinden haberdar olması bakımından ilginçti. Söylediklerim, Hz. Muhammed öldükten beridir uygulanan birşeydir. Bu hükümler açısından Vahiy Katiplerince ve dahi Halifelerce bile uygulamada bu türlü yeniliklere, değişmelere rastlayabildiğimize göre, ister siz "Yok kardeşim yine de Kur'an, böyle hükümlerinin her daim geçerli olduğunu iddia eder." deyin, İsterse bunu Kur'an-ı iyi bildiğini söyleyen Müslüman olsun olmasın başkaları söylesin, Tarih ve uygulamalar Kur'an-ın bu türlü esaslarının ortaya çıktıkları döneme ait olduklarını ispatlıyor... Eğer öyle olmasa idi, en başta Halifeler ve Emevi hanedanını kuran Hz. Muhammed'in Vahiy Katibi olan Muaviye bunu bu şekilde uygulamazdı. Umarım bu yeterince açıktır... Yani sizin söylediğiniz gibi "bu kitap bu çağ insanlarına, bu çağ olayları hakkında inmiştir, ey gelecek nesiller! Yanılıp sizi ilgilendirdiğini sanmayınız sakın!" demesine gerek yok. Kur'an-ı okumuş olan ve hatta yazılması sırasında şahit olmuş olan, hatta toplatan, toplayan, yazdıran kimselerin uygulamaları açık açık gösteriyor... İslam Tarihini bildiğini ve İslamı bu çerçevede çok iyi eleştirebildiğini söyleyen hiç kimsenin, bunu görmemesine engel yoktur... Bunu göremeyen ve yine de bu şekilde ele alışı "Bilimsel Olmamakla" eleştirebilen kimse, kesinlikle "Bilimsel" değildir... Aksini iddia eden, öncelikle Kur'an-ın bu türlü hükümleri açısından, bahsettiğim dönemleri inceleyebilirler. Tarih önünüzde durmaktadır... Umarım yeterince açık ve nettir... Bu konu ile önceleri fazlası ile ileti yazdım... Kur'an-ın ikinci içeriği ise: İnanç ile ilgili içeriğidir. Ki işte "her döneme hitap etme", "değişmez olma" iddiasındaki hükümleri bunlardır. "Allah'ın Birliği" "Hz. Muhammed'in Peygamber olduğu" vs. vs. vs. Bunu daha fazla açmama gerek yok sanıyorum, yeterince açık ve net. Bu hükümlere inanan birisi için, bu hükümler Evrenseldir. Kur'an kendisini meşru kılan bir kitap olduğu için, bu hükümler Kur'an-a göre evrenseldir. Ancak inanmayan kimse için Evrensel değildir... Bunu daha Felsefe'nin ilk dersinde öğretirler: Dinler inanılıyor ise gerçek, İnanılmıyor ise yalandır... Şunu belirteyim tekrar: İslam/Kur'an kendi penceresinden, kendisini evrensel kılmak amacı gütmektedir ve bu yüzden bu türlü İnanç hükümlerinin her çağa hitap ettiğini belirtir. Bunu Hıristiyanlıkta yapar... Bunu her ideoloji ya da görüş yapar... Her inanç ve görüş "Evrensel" olma peşindedir... Ancak siz inanmıyorsanız, sizin açınızdan Evrensel olmadığı, Ve eğer tarafsız ve Bilimsel olarak tüm görüşler ve inançlar ile bir kefeye koyarak düşünür isek Yine Evrensel olmadığı açıktır diye düşünüyorum. Özetliyorum: Kendi açısından "Evrensellik" iddiası vardır ve bu "İnanç Özellikleri" bakımından böyledir. Ancak siz inanmıyorsanız ve benimsemiyorsanız, elbette ki Evrensel değildir öyle değil mi? Umarım bu konu tamamen anlaşılmış ve hallolmuştur. Gelelim diğer konuya: Sayın BrainSlapper diyor ki: "Kur'an-ın ayetlerini, ortaya çıktığı dönem açısında ele alalım (yani ait olduğu yere gömelim)" Ben diyorum ki: "Kur'an-ın ktoplumsal Hükümleri ortaya çıktığı dönem açısından ele alınabilir." Arada çok bir fark olduğunu hala düşünmüyorum, Ancak niye bazı ithamlara maruz kaldığımı hala anlamadım... Yukarıdaki diğer iletilerimdeki sorularıma hala açık ve net bir cevap bekliyorum. Ama şu var ki, Burada yazdığım şeyler, sakın ha ilk kez söylüyormuşum gibi ifade edilmesin. Çünkü başka konularda, şu an belirttiğim fikirleri çok kere söyledim. Alacağım cevabı da bu yönde isterim... Ayrıca benim illa ki Kur'an-ı Rasyonelleştirme peşinde olduğum hala iddia edilebiliyor ise Yukarıda yazdığım şeylerin, Tarih Bilimsel veriler ile çürütülmesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde bu iddia "Haksızlık"tan öteye geçemeyecek bir iddiadır. Ve Tarih önümüzdedir. Hiçbir ifademi, akıl, mantık ve bilim süzgecinden geçirmeden buraya almam... Çelişkili ve haksız olduğum ifadelerim ispatlandıkça da bunları kabul ederim ve açık açık belirtirim, bilinir. Ve bunu karşımdaki forumdaşımdan da beklerim... Ve eğer Kur'an-ı "Eleştirilemez" yapma ya da "Rasyonelleştirme" peşinde olsaydım, Kur'an-ı eleştirmek isteyenler için soru örnekleri vermez Ve eleştirinin nasıl olacağına dair yöntem göstermezdim... Konuyu yeterince açıkladığımı düşünüyorum... Saygılarımla...
-
ALLAH
Sayın Politika... Zamanında bu ifadelerin tartışmalarını çok yaptık. Hangi düşünür ne demiş, incelemesini çok yaptık. O kimseler Müslüman olmadığı gibi kimisi Paganist inanca dayalı bir İlah'ı nitelemiş, Kimisi Metafizik ve kendi tanımladığı bir Tanrı'yı kabul etmiş o kadar... Hiç birisi İslam'ı onaylamak için söylememiş o sözleri... Bence bunları tekrar tekrar tartışmaya açmayınız...
-
İnsan Nasıl İnsan Oldu?
Aslına bakarsanız ben Dinozorların nasıl o kadar büyük ve cüsseli ve bir o kadar da çeşitli hale evrildiklerini çok merak ediyorum... Sayın Yam_yam bana anlatmıştı aslında ama burada da görmek güzel olurdu, resimleriyle falan... Genelde net'te bulduklarım hep İngilizce kaynak, anlayamıyorum
-
Islam - "Religion of Peace?"
En sağlam tespit bu oldu sanıyorum Sayın Yersoy... Ateistleri hiç o şekilde suçlamadım ama ne hissettiklerini çok iyi anladım şu an! Sayın DemirEfe... Cevabınızı bekliyorum sadece... Sadece sorduğum sorulara... Ama açıkçası cevap vermekten kaçtığınız ortada... Artık birşey demenizi beklemem gerekmiyor... Ben alacağım cevabı aldım, Göreceğimi gördüm... Ama size başka bir soru sorayım: 1- Sizce o türlü toplumsal içerikli ayetler, bugüne hitap eder mi? 2- Benim iddiam neydi? 3- Sayın BrainSlapper'in iddiası neydi? Sadece bunu söyleyin... Ayrıca: Kur'an-ın o ayetlerinin, ortaya çıktığı döneme ait olduklarını söylemek, o ayetleri reddetmek değildir... Nereye ait olduklarını tanımlamaktır sadece... Siz Nutuk'taki anlatılanların 1919 yılı ile belli bir döneme ait olduklarını söylediğinizde Nutuk'u reddetmiş olmazsınız... Hangi döneme ait olduklarını tanımlamış olursunuz... Bu aynı zamanda kabul etmektirde... Kabul ettiğiniz bir şeyi Yer ve Zaman olarak tanımlıyorsunuz, tespitte bulunuyorsunuz... Tarih Bilimsel açıdan yaptığım bundan başka birşey değildir... Önceki iletime bu doğrultuda bir cevap bekliyorum hala... Bu üzüntüyü elbette ki paylaşıyorum... Acı büyüktür... Saygılarımla...
-
Islam - "Religion of Peace?"
Sayın DemirEfe... Bakın şu an bu türlü iletilere katlanamayacak kadar gerginim, özür dilerim... Ortada büyük bir haksızlık var, Hakedilmemiş ithamlar var, Ve ben bu ithamların açıklığa kavuşmasını istiyorum... Sizde dolaylı da olsa bu ithamlara destek çıktınız... Ben sadece ve sadece tek, açık ve net bir cevap istiyorum o kadar... Bana şu an, bu şekilde uzun bir cevap yazmayınız... Sorum açık ve net olacak... Ben, ilk iletimde ve sonraki iletilerimde yukarıdaki ifademi tekrar ettim ve açıkladım... Bunun aksini kimse iddia edemez... Yukarıdaki ve bu düşünce düzlemindeki diğer iletilerimdeki ifadelerim "İslam'ı Rasyonelleştirmek" ile suçlandı... Şu an da siz bununla ilgili uzun bir yazı yazdınız... Oysa Sayın BrainSlapper aşağıdaki düşüncesini söyledi sonra... 1- Ben bu renklendirdiğim düşüncenin aksini mi söyledim? 2- Bu düşünceyi söylediğim için, niye "İslam'ı Rasyonelleştirmek" ile ve "Mantıksızlık" ile suçlandım? 3- Sayın BrainSlapper'ın düşüncesi, benim söylediğim ile paralel ise, Sayın BrainSlapper'da İslam'ı Rasyonelleştirmeye mi çalışmaktadır? 4- Bu bir çelişki değil midir? 5- Yoksa bir dayanışma vardır ve sırf bir inanan söylüyor diye karşı çıkıp, "haklısın" diyemeyip, yine de çelişkili olmak mı yeğlenmektedir? 6- Yapılan haksızlık kabul edilememekte midir? Bakın çok açık ve net cevap bekliyorum sadece... Bu sizin tavrınızı ve Bilim'e verdiğiniz önemi ortaya koyması bakımından da önemli... Ve kesinlikle açık ve net bir cevap bekliyorum... Saygılarımla...
-
şiiiiiittt arkadaşlar burayada bakın
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: gece perisi başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımÖğrenirsiniz Sayın Gece Perisi, öğrenirsiniz...
-
Islam - "Religion of Peace?"
Yapmayın Sayın BrainSlapper... Kur'an-ı tarihi perspektif içinde ele almadığınız çok ortada... Ben diyorum ki: "O ayetler bugüne hitap etmez, ortaya çıktığı döneme hitap eder!" Siz bana diyorsunuz ki: "Kur'an-ı Rasyonelleştirmeye çalışıyorsun!" Sonra diyorsunuz ki: "Kur'an-ın tarihin çöplüğündeki yerini almasını istiyoruz!" Yahu sizce Kur'an bugüne hitap eder mi, etmez mi? Etmez ise, sizde benim gibi Kur'an-ı Rasyonelleştirmek mi istiyorsunuz? Söylemlerimizdeki fark nedir? Açıkça söylemem gerekirse sadece kendinizi dinliyorsunuz Ve benim Kur'an-ı Rasyonelleştirmeye çabaladığım inancına şartlanmışsınız... Bakın Sayın Yersoy çok güzel açıklamış: Ayrıca Hammurabi Kanunları bugüne hitap etmiyor öyle değil mi? Devam edelim bu açıdan... Siz diyorsunuz ki: "Ama Müslümanlar Kur'an-ın, bu açıdan bugüne hitap ettiğini söylüyorlar!" Diyelim ki doğru olsun bu görüşleri... Sayın Katakuta zamanında Hz. İsa'nın gerçekte yaşamadığının ispatlandığı bir site adı yayınlamıştı burada hatırlarsanız. Araştırmayı yapan kişi, zamanın Valisinin kroniklerinde Hz. İsa'nın asılmasının geçmediğini, normalde bu gibi kararların kayıtlandığını falan söylüyordu... Ve Bilimseldir diye çok tutmuştu, takdir edilmişti bu görüş... Hatta araştırmacı tespitlerini yaparken: "İncil"e ya da Hıristiyanların Hz. İsa'nın yaşamış olduğuna inanmalarını falan hiç önemsememişti bile. Hz. İsa'nın ve hatta Hz. İbrahim'in bile yaşamadığı iddia edilmişti. O zamanlar "Zaman" ve "Mekan"a uyan Bilimsel veriler işinize geliyor ve kabul ediliyordu öyle değil mi? Tevrat ve İncil'de Hz. İbrahim'in yaşadığının söylenmesi ve Hıristiyan ve Musevilerin buna inanıyor olması, İncil'de Hz. İsa'nın yaşadığının söylenmesi ve Hıristiyanların buna inanıyor olması bu Bilimsel verilerin yanlış olduğunu ispatlamıyordu sizin için... Aynısını burada yapmanız ve aslında sizin mantık hatalarınızı gözden geçirmeniz lazım... Hemde ciddi ciddi... Bu tartışma için, Müslümanların o ayetlerin Toplumsal hükümlerinin bugüne geçerli olduğuna inanmaları, bu şekilde eylemler yapmaları sizi haklı çıkarıyor öyle değil mi? Öyle ise Zaman ve Mekan'a dayalı Bilimsel veriler önemsizdir... Bu çelişki değil midir? İşinize gelince "Bilimsel Veriler" İşinize gelince "Kimselerin İnandıkları ve Eyledikleri" olmamalı... Bilim bana "Hz. İsa yaşamamıştır, yaşadığına dair kanıt yoktur." diyorsa, ben İsa'yı Efsanevi bir kişilik olarak kabul edebilirim. Ama siz, bilim "Kur'an-ın toplumsal hükümleri ortaya çıktığı ortama hitap ediyor" dediği halde bunu kabul etmiyorsunuz ve ben bunu savunduğum için beni Kur'an-ı zorlayarak Rasyonelleştirdiğimi iddia edebiliyorsunuz... Hakikaten pes doğrusu... Müslümanların, Kur'an-ın Toplumsal Yargılarının bugüne hitap ettiğine inanmaları hiç birşeyi değiştirmez... Hatta Kur'an-da Hz. Muhammed'in yaşadığının söylenmesi de hiç önemli değil. O zamanki verilere bakarsınız ve doğrusunu tespit edersiniz... Tarihi veriler "Hz. Muhammed diye birisinden bahsetmiyorsa" Kur'an istediği kadar bahsetsin, yaşamamıştır değil mi? Tarihi veriler "Kur'an-ın o hükümleri bugün için geçerli değildir, dönemine aittir" diyorsa, öyledir değil mi? Kimin ne şekilde inandığı ya da uyguladığı zerre kadar önemli değil... İş "İşine Gelircilik"ten öte birşey değildir... Alın işte bana yaptığınız bir haksızlığınız, hem de kendi elinizden... Ben açık açık "Kur'an tarihi konjonktürü içinde değerlendirilmelidir." "Ortaya çıktığı dönem içinde ele alınmalıdır." demiyor muyum? Yahu bunu açık açık onlarca kere yazmadım mı? Siz bana, böyle yazdım diye: "Boşig Kur'an-ı Rasyonelleştirmeye çalışıyorsun!" demediniz mi? Yahu aynı şeyi savunuyorsak sizde rasyonelleştirmeye mi çalışıyorsunuz, Yoksa aynı şeyi bir inanan söylediğinde iş değişiyor mu? Sadece bunun cevabını verin başka hiç birşey istemiyorum... Yaptığınız haksızlık ortadadır ve bu bir çelişkinizdir... Ve işte ben buna kızıyorum... Yoksa başka hiç birşeye değil... Ayrıca söylediğim gibi: Müslümanların, o ayetlerin bugüne hitap ettiklerini iddia etmeleri hiç birşeyi değiştirmez... Sayın BrainSlapper... Bunun Kur'an-ın ayetlerinin bugün için geçerli olup olmaması ile ne alakası var? Hem ben destekledim mi o insanların katledilmelerini? Bence mantık testine sizin ihtiyacınız var. Şu halde neyi savunduğunuz pek net değil... "Kur'an-ın o ayetlerinin bugün için geçerli olmadığı"nı mı eleştiriyorsunuz, "Kur'an-ın o ayetlerinin bugün için geçerli olduğunu iddia edip eyleme dönüştürenleri" mi eleştiriyorsunuz, "Kur'an-ın o ayetlerinin bugün için geçerli olduğunu" mu eleştiriyorsunuz, "Kur'an-ın o ayetlerinin ortaya çıktığı dönem ile ilgili olduğunu düşünenleri" Kur'an-ı rasyonelleştirmek çabasında oldukları ile mi eleştiriyorsunuz, "Kur'an-ın o ayetlerinin ortaya çıktığı dönem ile ilgili olduğunu" mu düşünüyorsunuz? Alın birini, vurun ötekine Sayın BrainSlapper... Siz burda hemen hepsini savunup, hepsini reddediyorsunuz... Açıkçası çelişkide olduğumu düşünmediğim gibi, Söylemlerimin çürütülebildiğini de hiç sanmıyorum... Yazdıklarım açık ve nettir... Ve rica ederim, haksız ve ispatsız ithamlara ve suçlamalara girişmeyelim... Ben sadece düşüncelerimi çürütmenizi talep ediyorum... Bilimsel olarak çelişkimi ispat edebilirseniz, kabul edeceğimi biliyorsunuz. Ancak kendi çelişkilerinizi de kabul edebiliniz... Bunu umuyorum... Saygılarımla...
-
Islam - "Religion of Peace?"
Bakın işte... Hiç hoşuma gitmeyen şey başladı... Hiç söylemediğim şeylerle itham ediliyorum... Ben ne zaman "İslam'ı benim anladığım şekilde anlarsanız en harikulade dindir" dedim Sayın BrainSlapper? İnsaf yani... Buna dair tek bir ifademi bulamazsınız... İmkansız... Aksine ben hiç bir inancın birbirinden farklı olduğuna inanmam... Açıkçası Gök-Tanrı inancını daha sempatik bulurum, Bu konudaki hassasiyetimi de biliyorsunuz... Ben Kur'an-a ve diğer kitaplara ya da inançlara Saygı duyuyorum... Hepsi budur... Kur'an-ı ne şekilde ele aldığımda açıktır... Kur'an-dan anladığım şeyi kimseye dayatmayıp, İnanç'ın bir vicdan işi olduğunu ve kişinin kendisini ilgilendirdiğini hep söylediğim de açıktır... Ayrıca "Dinlerin" hepsinin, külliyen, yerlerini Tarih sayfalarında bıraktığını, Toplumsallaşmada artık yerlerinin olmadığını üzerine basa basa her defasında söylemiyor muyum? Açıkçası yaptığınız bu haksız ithama bir anlam veremediğim gibi Böyle bir düşüncede hiç olmadığım ortada olduğu halde Niçin bu şekilde ithamlara başladığınızı sormak isterim...
-
Islam - "Religion of Peace?"
"Bilim"i referans aldığını iddia eden kimseler anlamadığına göre Hıristiyan ve Musevi Teistlerin anlayacağını hiç sanmıyorum... Ya Sayın DemirEfe... Hakikaten dehşetle takip ediyorum, ne diyebilirim! Tevbe Suresinin ne zaman ortaya çıktığının, Hemen ardından neler olduğunun tarihsel süreç içersindeki yerini anlattım... Orada ancak şu eleştiriyi getirebilirsiniz: "Hz. Muhammed o kadar hoşgörülü idiyse, niçin Müşriklerin tapınmalarını engelledi?" vs. vs. vs. Ancak "Tevbe suresinin o hükümleri bugüne de hitap eder" diyemezsiniz... Bunu diyenler kastettiğiniz Müslümanlardır ve sırf işinize yarıyor diye parça pinçik ele alıyorsunuz. Eleştirinizde işinize geldiği için "Bugüne hitap ettiği" görüşünü destekliyorsunuz. Zira ne bugün Müşriklerin Kabe'de ibadet yapmaya ihtiyaçları vardır, Ne Müşriklerin Müslümanlara cizye ödeme gereklilikleri vardır, Ne de Müslümanların Müşriklerden cizye talep etmeye hakkı vardır, Ve ne de İslam Toprağı diye bir toprak vardır, Ve hatta ne de Müşrikler ile Müslümanlar arasında bugün geçerli olmak üzere yapılmış, ayetteki gibi bir antlaşma vardır... Bunu anlamak çok mu zor?
-
Islam - "Religion of Peace?"
Sayın BrainSlapper... Anlaşılmak için üstün bir çaba harcamam mı gerekiyor? Ben şimdiye kadar "Türban, Evlilik kuralları, kadın hakları, miras hukuku" açısından Kur'an-a bağlı kalalım dedim mi? Hiç böyle tek bir söylemime rastladınız mı? Aksine dinlerin artık toplumsallaşmada hiç bir yerinin olmadığını, ait oldukları yerin sadece vicdan olduğunu defalarca, üzerine basa basa söylemedim mi? İma ettiğiniz ayetler hakkında "Tarihi konjonktüre çelme taktığım"ı ispatlayan tek bir iletimi buraya alıntıladığınız an, bunu ispatladığınız an, bu şekilde ifadelere çelme attırdığımı ispatladığınız an tüm bildiklerimi unutur ve buradaki herkesten özür diler, doğru bildiğim herşeyden dönerim... Bunu ciddiyetle söylüyorum... Sayın BrainSlapper, ben her defasında Türkler Müslümanlaşırken "Keşke Türban, Evlilik kuralları, kadın hakları, miras hukuku'nun farklılığının farkına varabilselerdi!" demiyor muyum? Araplara bildirilen bu yasaların Türklere uyuşmadığını söylemiyor muyum? Yaptığınız gibi bir ithamı hakettiğimi hiç düşünmüyorum. Açıkçası "Bilimsel Davranma"nın "İşimize Gelmiyorsa" yapılmaması ve hatta tam zıddının yapılmasını düşünmeye başladım, çünkü buna tanık oluyorum ne yazık ki... Kur'an ayetleri ile bir bütündür. Kur'an ya da Binbir Gece Masalları olsun, hiç bir kitabı öyle parça pinçik yapamazsınız... Tarihsel bir değer taşırlar... Bugünkü Müslümanlar o ayetleri öğrenirler mi öğrenmezler mi bilemem ama şunu çok iyi bilmeliler ki o türlü ayetler ait oldukları dönemdeki mücadeleler için ortaya atılmıştır... Yazık Sayın BrainSlapper... Hakikaten üzüldüm... Beni tanıdığınızı sanıyordum... Türklerin Kadınlara verdiği değerin, Araplara İslamda öğretilen değerden daha yüksek olduğunu defalarca söylemedim mi? Örnek olarak tek başına bu yetmez mi? Sayın BrainSlapper ve Sayın DemirEfe... Her insan aynı düşünmek ve diğer bir kimse ile aynı şeyleri söylemek zorunda değil... Ancak görünen bir gerçek varsa eğer ve Bilimsel ise bunu kabullenmek zorunda... Ben haksız olduğumda ve bu ispatlandığında her zaman kabul ettim... Her zaman açık açık söyledim... Ancak doğruluğuna emin olduğum bir şeyinde açık açık ve sonuna kadar arkasında dururum... Kaldı ki Bilimsel olduğuna adım gibi emin olmasa idim bu kadar da diretmezdim. Ne yazık ki kim olursa olsun herkesin böyle yapamadığını görüyorum Ve nedense doğruyu söylemem "Rasyonelleştirme Çabası" olarak anlaşılıyor. Rasyonelleştirme kaygım olsa idi, diğer birçok tartışmada günümüzde anladığımız ve çoğunlukça İslam olarak kabul edilen inanışa tamamıyla ters kabulleri yazmazdım... Hatta Sayın BrainSlapper çok iyi bilir, Hz. Muhammed'in bir çok savaşa niçin katıldığının tahlilini ben yapmıştım ve o zaman aynen hoşlukla kabul edilmişti... Şimdi... Ayrıca rsyonelleştirme çabasında olsaydım Bir çok kabulü de çürütmez ya da çürütmeye çalışmazdım... Bilinç ve Ruh konusunda yazdıklarım yine bilinmektedir... Son zamanlarda herkesin sadece kendisini haklı göstermek kaygısında olduğunu düşünüyorum Ve eğer "Desteklenmiyorsam haksızdır" anlayışı var sanki... Ve gerçekten bu durum ve buradaki anlamsız inat hiç hoşuma gitmedi... Herkes sadece kendisini haklı çıkarmak peşinde... Haksızlığımın nedeni, sizi haklı çıkarmamış olmam ise eğer kusura bakmayın... Kısaca sizlere faydalı tartışmalar diliyorum... Saygılarımla...
-
ateislerle muhattap olmak günahmıdır?
Benim en sevdiğim ve en güvendiğim arkadaşlarım Ateisttiler Sayın Yersoy... Şimdi çoğu ile koptuk ama hala aklımdadırlar... Her Ateist'ten zarar gelmez tabi, niye gelsin? Açıkçası Ateistlere olan güvenim enderde olsa boşa çıkmadı değil Ama Ateistliklerine vermem bunu, insanın doğasına veririm...
-
Islam - "Religion of Peace?"
Ben inatla ve ısrarla diyorum ki gerçek bir eleştiri bu şekilde yapılmaz... Ben Tevbe 29 ya da herhangi bir ayet Kur'an-dan çıkarılsın falan demiyorum. Ben sadece ait oldukları döneme hitap ederler diyorum... Çok açık ve net... Şöyle ele alalım: Tevbe Suresi'nin 128. ve 129. ayetleri Mekke'de, diğerleri Medine de ortaya atılmış. H. 9 yılında Hz. Ali, bu sure inince Mekke'deki hacılara bu sureyi tebliğ için gönderilir. Bundan sonra tebliğin ne olacağı önemlidir: Hz. Ali Bayramın ilk günü Hz. Muhammed'in elçisi olduğunu herkese beyan eder ve bir hutbe ile birlikte sureyinin ilk 30-40 ayetini okur... Kaldı ki Tevbe 29'u okuduğu kesindir... Sonra şu dört maddeyi bildirir: 1- Bu yıldan sonra Kabe'ye hiç bir Müşrik'in yaklaşmaması (Çünkü Kabe artık Müslümanların mabet yeri ve kıbledir. İçersinde put yoktur.) 2- Hiç kimse çıplak olarak Kabe'yi ziyaret etmeyecektir. 3- Mü'minden başkası cennete giremeyecek. 4- Müşrik kabilelerce bozulmamış anlaşmalar, anlaşma sonuna kadar yürürlükte kalacaktır... Gelelim Tevbe 29 ne diyor: "Kendilerine Kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın." Yukarıda bildirilen 4 maddenin, özellikle Tevbe Suresinden sonra belirtilmesi ve Hz. Ali'nin özellikle Tevbe Suresini bildirmek üzere Hacc'a gitmesi herşeyi ortaya koyar. Hz. Muhammed Kabe'yi artık büsbütün Müslümanlara ait kılmıştır. Ayet "bugünkü vakalara içinde geçerlidir" diyemeyiz. Çünkü, bildirilen 4 buyruğa bakarsak, hali hazırda bir mücadelenin sürüyor olduğunu ancak antlaşmalarla ertelendiğini ve kimi kabilelerinde bu antlaşmaları bozduğunu anlayabiliriz. Tevbe 29, bu kabileler için bir ültimatomdur... Dönemde Hıristiyan ve Yahudi kabileler ile antlaşmalar yapıldığı ve bunlarla mücadele halinde olduğu bilinmektedir. İster Hıristiyanlar, ister Yahudiler, isterseniz siz nasıl anlarsınız bilemem ama Tarih Bilim'i bunu böyle ortaya koyuyor... Size "Eleştiri Nasıl Olur" sorunsalını öğretmek haddim değildir ancak şunu belirtmek isterim ki, bu ayet açısından yapabilinecek en tutarlı eleştiriler şu mantıkta olmalıdır: "Hz. Muhammed daha ılımlı bir ayet sunamaz mıydı?" "Niçin böyle bir emir gönderme gereği duydu, daha barışçıl yaklaşamaz mıydı?" "Tanrı böyle işlere karışma gereği niçin duydu?" vs. vs. vs. İster Tevbe 29 olsun, ister başka bu nitelikteki bir ayet olsun, bu şekilde bir tahlilden sonra eleştirilebilir... Bu şekilde yapmayan hiç kimse, Müslüman olsun veya olmasın, Bilimsel hareket etmiş sayılmaz, sayılamaz... Arkadaşlar yapmayın rica ederim. Sizin kurmanız gereken mantığı, inanan biri olarak ben kuruyorum. Sizin sunmanız gereken bilimselliği, inanan biri olarak ben sunuyorum. Bu bir çelişki değil midir? Yoksa herşey olması gerektiği gibi midir? Yazdıklarım açık ve nettir... Saygılarımla...
-
Islam - "Religion of Peace?"
Sevgili Muki... "Nüzul Sırası" diye bir inceleme vardır Kur'an-ın ayetlerinin inişi için... Ayetler belirli olaylar için belirli yer ve zamanda ortaya çıkmış. Hangi ayetin ne zaman indiği bellidir. Hangi olayı niteledikleri bellidir. Uhud savaşı için belirtilen bir ayeti, Çanakkale Savaşı için niye kullanalım?
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Hahha ha haa... Bugün neşem yerinde yahu... Ama hakkaten komik olmuş değil mi? Komik olsun diye yazdım zaten... Başarmışsam sevinirim valla... Ayrıca ortamı yumuşatmak gibi bir niyetim yok... Sadece sizi artık ciddiye almıyorum... Forumdaşlarım tartışma konularında ne kadar ciddi olduğumu bilirler... Biz burada kendimizi pazarlamıyoruz, bilgilerimizi paylaşıyoruz anlatabildim mi? O yüzden gelip bana vicdandan bahsetmeyin. Zira vicdan ve ahlak nedir, gayet iyi biliyorum... Sayın Yersoy'un eleştirisine katılıyorum... Kelimesi kelimesine...
-
Islam - "Religion of Peace?"
Sayın Yersoy... Elbette ki Dinler yayılmak isteyecektir, buna birşey demiyorum... Ama hiçbir din yayılmak için savaşı seçmez... Savaşı seçenler aynı zamanda dini yaymak isterler... "Hacivat ile Karagöz Neden Öldürüldü?" filminde vardı hatırlarsanız, Ayşe Hatun şöyle birşey demişti: "Gönül kapısı kılıçla açılmaz..." Yani daha ılımlı şeylerle yayılır din, savaş ile değil... Mesela Osmanlı'daki İskan politikası ile... En güzel örneğidir... Hıristiyanlık Avrupa'da kanla yayılmıştır ama kan dökmeyi emrettiği için değildir bu. Roma İmp. temellerini artık dindaşlık esasına dayamak istemiş ve Hıristiyanlığı kullanmıştır... Ha bu açıdan şu eleştiriyi getirmekte haklıyız: "Dinler sömürü düzeninin yerleşmesinde araç ve etkili bir araç olmuşlar mıdır?" Elbette olmuşlardır... O yüzden diyorum ya, Dinler sadece ve sadece Anayasal düzene gelene kadarki Tarihsel süreçte, Toplumsal birlikteliği sağlayan araçlardan biridir. Ve artık vicdanlara hapsolması gerekmektedir... Din bir vicdan meselesidir ve kişinin kendisini ilgilendirir artık... Toplumsallaşma dine göre yapılmamalıdır... Saygılarımla...
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Ego... Tamam tamam, valla billa ben bilmezin biriyim... Mutlu oldunuz mu? Egonuz iyice tatmin olacaksa söyleyeyim: Ben ilköğretim mezunuyum ve Türkçe kursuna gidiyorum şu an, daha iyi öğrenmek için. Vay beee... Üç dil ha? Değil üç dil bilmek, Türkçeyi bile zor konuşuyorum... Çoğu zaman kendi yazdığımı da okuyamıyorum gerçi, düzelecek inşallah... Kerat cetvelini daha yeni söktüm ve inşallah gelecek ay dört işlemi de tamamen sökeceğim diye umuyorum. Öyle yaparsam babam bana bisiklet alcak... Seneye de açıköğretimden liseye gireceğim. Belki sonra dikiş-nakış kursuna da giderim... Valla bak, yalan değil bunlar... Ondan sonra bende belki yabancı ülkelere gidip, 15 yıl sonra, "Ülkeden ayrılalı 15 yıl oldu, sen ne diyon beee!" diyerek hava atabilirim... Evet, evet... Birgün yapabilirim bunları... Niye olmasındı hem? Benim neyim eksikti? Evet, birgün bende üç dil öğreneceğim. Ve çıkıp karşınıza: "Bir zamanlar üç dil bilmeyen ama gururlu bir genç vardı" diyeceğim. İşte ogün göreceksiniz... Oldu mu, mutlu musunuz şu an? Başınız göğe ermiştir umarım... İlahi forumdaşım yaa... Akşam akşam...
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Ne söylediğinizi bilmediğiniz için tekrarladınız sanıyorum... Biz okulda okuma yazma öğrenme gibi bir yeti kazanamayacak derecede olan öğrencilerin ayrı bir okula gitmelerini teklif ederiz ve giderler. Orada yazıları aynen bu fontta öğretirler, çünkü ancak algılayabilirler... İsterseniz sizin için bende böyle büyük fontta yazabilirim, okuyabilmeniz açısından... Yoksa ben küçücük yazıldığında anlayabiliyorum...
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Yahu Türban'ı sorun yapan yine Türban'ı savunanlar değil miydi? Hayret birşey yaa... Milli görüşçüler bunu bayrak haline getirip siyasete sokmadı mı? Daha önce var mıydı Türban diye bir sorun? Pes yani... Bu şunun gibi bir şey oluyor... Biliyorsunuz 68 kuşağı palto'lu ve bıyıklıdır... Palto'yu 68 kuşağı yasak olmadığı halde yasakmış gibi halkı bölen bir siyasi simge haline getirseydi O'da yasaklanırdı emin olun... Ha onuda halkı bölen bir simge haline niye getirirlerdi? Yukardan onu sorun yapıp, aşağıdan akmayan su bırakmamak için. Aynen sizin güruhunuzun yaptığı gibi yani... Bunu göremiyor musunuz? Özal mı Türkiye'yi kalkındırdı? Türkiyeyi başarıyla peşkeş çeken diyecektiniz heralde? Özel Türkiye'nin gördüğü en kötü yöneticidir be! Abd. Dışişleri bakanı bile o zaman söylemiş: "Bu adam bizim menfaatimizi bizden daha çok düşünüyor" diye... Tayyip'te Özal'dan hiç farklı değil... Hala ÖZal'ı ve Tayyip'i savunuyorlar yaaa... Önünüzü Türban mı kapatıyor sizin? ********... Dünyanız o kadar küçük yani hı? Türban sorunu hallolsa herşey düzelecek, dünya güllük gülistanlık olacak... Belki cennete bile sırat köprünü kullanmadan direkt gideriz değil mi? Dünyanız küçük kardeşim dünyanız... Başka hiç birşey değil... Bu arada pek belli Akp'yi desteklemediğiniz... Çok belli yani...
-
sence bekaret önemli mi?, erkekler için çok tuzak bi soru .kıvırın.
Sayın Ayazgözlüm... Bence bekaretinizi bu kadar kafaya takmayın... Yani tamam dürüsttünüz, sevmiştiniz, temiz kalpliydiniz... Siz kendinizin masum olduğunuzu düşünüyorsanız gerisi pek önemli değil... Yaptığınız şey, eğer gerçekten sevdiyseniz karşınızdakini, utanılacak birşey değil... Önemli olan şu: "Ulan nasılsa gitti bakireliğim, kimle olursa yaparım artık, ne güzel!!!" dememek... Yani bunu fırsat bilip, kendinizi basitleştirmemeniz... Gerçekten sevdiğiniz kişi ile yaptığınız hiç birşey utanılacak ya da üzülünecek birşey değildir emin olun. Sevdiğinizle yapmayıp kimle yapacaksınız? Saygılarımla...