Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. Sayın LilaC... Sakın bana "Şebnem Ferah hayranıyım" demeyin... Gerçi kişisel resminizde "Şebo"ya ait... Taktir ettim ne diyeyim... Ayrıca aldığınız şarkısı "Deli Kızım Uyan" şarkısıdır... Ezbere bilirim...
  2. Ne bileyim, Mevlana'yı sevdiğim için heralde... O an aklıma o geldi... Birde tam bir hafta sürüyor ya, O yüzden Merak etme yaa, Sana da özel bi gün uydururuz... Temel özelliklerin ne ola ki?
  3. Sayın Suheda... Ben çok çabuk kabullenebilirim her şeyi... Neyse... Benim yaşadığım şey çok farklı şu an... Sürecinde yaşadıklarım da farklıdır... Çoğu zaman bazı şeyleri açıkça söyleyemem ama Hep kelime aralarında ve ayrıntılarda gizlidir söylemek istediklerim o upuzun yazılarımda... Kısacası yaşadığım şey, Sizin yazdığınız değil asıl olarak... Neyse, Ayrıntısını boşverin... Belki başka zaman... Sadece yine bir ayrıntı: Ben o duyguyu tatmayı seviyorum... Saygılarımla...
  4. Ama neyi tattım biliyor musunuz? Benimsediğim "Aşk" anlayışım gerçekten beni tatmin ediyor... Yani her aşka ayrı ayrı anlamlar ve önemler vermem çok müthiş ve güzel bir duygu... Aşkın o saflığını, o temizliğini koruyabilmek ve sürdürebilmek... Leke sürülmemiş olarak kapatabilmek bir Aşkın dosyasını... Anılara öylece koyuvermek, Güzelce bantlamak o geçmişi... Böylesi çok güzel... Çünkü hep Temiz bir sayfa olarak kalıyor geçmişinizde, Ak ü pak... Nereden mi esti bu şimdi? O geldi... Hani bir yerlerde yaşayabilmek için bırakıp giden birisi bir zamanlar... Çok eskilerde kalan... Kapanmış bir sayfaydı, tamam... Geçmişteydi... Ama o saflığı ve temizliği... Hala gözlerime bakamayışı... Her baktığında o geçmişi gözlerinde görebilmem... Kötü bir anıyla kapatmamıştık ki? Evliliğine leke sürecek bir adım atacak kadar değilim tabii ki... O da değil zaten... Sadece masum bir geçmiş, Hatırlamaya değer olan... Ama geçmiş işte... Kötü şeyler yaşanmadı ki? Kötü kapanmadı ki? Geldi arkadaşım... Aşk buymuş işte biraz... Ne kadar unutulmuş Ve geçmişte kalmış olsa da... Tatlı izinin kalabilmiş olması bir şeylerin... Aradan yıllar da geçse, Yeni insanlar da girse aranıza, Hayatınıza... Hatırlanmaya değecek kadar masum olması... Tattırdığı acının bile temiz olması... O geldi... Bencileyin gitmişti ama, Bakışları hala benim... Böyle yaşayın aşklarınızı... Yeni aşkınıza ait olun tüm benliğinizle, Ama eski aşklarınız size özel olsun. Hatırlanmaya ve hatırlamaya değer şeyler yaşayın, Ve bittiğinde, Hatırlayınca acıtmayacak şekilde bitirin... O zaman hatırlamanın zevki, Yani geçmişe bakmanın zevki doyulmaz oluyor... Mesela: Hala gözlerime baktığında ne görüyorum biliyor musunuz? Ben onu severken hep gözlerinin "Ela" olduğunu söylerdim. O da bana; "Hayır, kahverengi!" derdi... Ben; "Ben en çok gözlerini seviyorum, o yüzden Ela" derdim... O; "Hayır be! Kahverengi işte..." Sonra o giderken bana geldi ve: "Ahmet, benim gözüm Ela biliyor musun?" dedi... Ben; "Hayır! Artık senin gözlerin kahverengi..." demiştim yıllar önce... Bu konuşmanın anlamını çözebilen var mı aranızda bilmiyorum.. Ama o bana baktığında, gözleri hala: "Benim gözlerim Ela" diyor... Ve gözleri biraz Ela'ya çalıyor... Sizlere tavsiyemdir: Her aşkınıza, ona özel anlamlar yükleyin, Ve her ilişkinizi hatırlanmaya değer bir şekilde noktalayın, Eğer bitmesi gerekiyorsa... Yoksa ne Aşk'tan, Ne Sevgi'den, Ne de Hayat'tan hiç bir zevk alamazsınız... Yıllar sonra hatırladığınızda tatlı bir acı yaşamak istiyorsanız Zevk veren... Hoş olan... Aşkı gerçekten tatmak istiyorsanız eğer... Aşkın ne olduğunu kavrayabilmelisiniz... Anlayabilmelisiniz... Yoksa yaşayamazsınız... Aşk öyle yaşanır... Dediğim gibi... Biraz "O" olarak, Biraz "Biz" olarak, Biraz "Ait" olarak, Ve Biraz "Özel" olarak... Ben zevk alıyorum aşklarımdan... Bir sekte alana kadar... Aşkı, Hakettiği şekilde yaşayın... Sevgilerimle...
  5. Sayın Bilimselci arkadaşım "Değişim" ile ilgili bir merakını giderebileceği güne kadar bir süre önce foruma ara verdi. Bu konuyu da ona atfen açıyorum aslında ama bence gerçekte tartışılması gereken de bir konu zaten... Lakin ne yazık ki katılımın az olacağını biliyorum... "Değişim" gerçeği benimde en sevdiğim şeydir. Öyle ki "Değişimin Kendisi" olmaya çalışmışımdır hep ve değişimden hiç korkmamışımdır. Bana göre Değişim zararlı değil, aksine yararlıdır. İlerleyen zaman karşısında "Kişilik" "Kimlik" ve "Zihin" olarak "Durağan" kalan kimseler, ileide zamanın gerisinde kalmaktan ve çağdışı kalmaktan kurtulamazlar. İlerleyen Zaman içinde "Zamanın Kendisi Olmak" kaçınılmaz olmalıdır. Çünkü her an bir değişim içersindeyiz. Aynı nehirde iki kere yıkanamazsınız... Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir... Bu konu ile ilgili olarak "Eğitim Psikolojisi" ile ilgili olduğunu düşündüğüm için "Eğitim Psikolojisi Bölümü"ne bir kaç konu açtım: Bu Alıntıların hepsinin kimsece okunacağına açıkçası hiç inanmıyorum. Ancak yine de belki meraklısı olan ve değişimi benimseyen kimseler olabilir diyorum... Buraya bu konuyu açmamın nedeni ise; "Sizce değişim nedir?" "Sizce değişimden korkulmalı mıdır?" "Sizce değişim kötü müdür, korkunç mudur?" "Sizce siz değişimin kendisi olabilir misiniz?" Bu sorulara cevap almak istememdir... Ve tabii ki asıl soru: Öyleyse niçin değişmiyoruz? Yine de Alıntıladığım yazıları okursanız ve bu doğrultuda fikir belirtirseniz daha verimli olur kanısındayım... Saygılarımla...
  6. "Değişim Psikolojisi" diyebileceğimiz konu ve bu konu ile ilgili alanlar "Kişisel Eğitim ve Gelişim" ile ilgili olduğu için "Eğitim Psikolojisi" bölümüne yazmayı uygun gördüm... "Değişim" aynı zamanda Bireysel ya da Toplumsal "Eğitimin" sonucunda gerçekleşebilmektedir... Alıntıların yararlı olacağını umuyorum: Tabii ki "Değişim'in Kendisi" olabilecek olanlar için... Ve okuma cesareti ve sabrını gösterebilenler için... Üyesi olduğum bir Psikoloji portalından alıntıdırlar... Saygılarımla...
  7. "Değişim Psikolojisi" diyebileceğimiz konu ve bu konu ile ilgili alanlar "Kişisel Eğitim ve Gelişim" ile ilgili olduğu için "Eğitim Psikolojisi" bölümüne yazmayı uygun gördüm... "Değişim" aynı zamanda Bireysel ya da Toplumsal "Eğitimin" sonucunda gerçekleşebilmektedir... Alıntıların yararlı olacağını umuyorum: Tabii ki "Değişim'in Kendisi" olabilecek olanlar için... Ve okuma cesareti ve sabrını gösterebilenler için... Üyesi olduğum bir Psikoloji portalından alıntıdırlar... Saygılarımla...
  8. "Değişim Psikolojisi" diyebileceğimiz konu ve bu konu ile ilgili alanlar "Kişisel Eğitim ve Gelişim" ile ilgili olduğu için "Eğitim Psikolojisi" bölümüne yazmayı uygun gördüm... "Değişim" aynı zamanda Bireysel ya da Toplumsal "Eğitimin" sonucunda gerçekleşebilmektedir... Alıntıların yararlı olacağını umuyorum: Tabii ki "Değişim'in Kendisi" olabilecek olanlar için... Ve okuma cesareti ve sabrını gösterebilenler için... Üyesi olduğum bir Psikoloji portalından alıntıdırlar... Saygılarımla...
  9. "Değişim Psikolojisi" diyebileceğimiz konu ve bu konu ile ilgili alanlar "Kişisel Eğitim ve Gelişim" ile ilgili olduğu için "Eğitim Psikolojisi" bölümüne yazmayı uygun gördüm... "Değişim" aynı zamanda Bireysel ya da Toplumsal "Eğitimin" sonucunda gerçekleşebilmektedir... Alıntıların yararlı olacağını umuyorum: Tabii ki "Değişim'in Kendisi" olabilecek olanlar için... Ve okuma cesareti ve sabrını gösterebilenler için... Üyesi olduğum bir Psikoloji portalından alıntıdırlar... Saygılarımla...
  10. Tengeriin boşig şurada bir başlık gönderdi: Eğitim Psikolojisi
    "Değişim Psikolojisi" diyebileceğimiz konu ve bu konu ile ilgili alanlar "Kişisel Eğitim ve Gelişim" ile ilgili olduğu için "Eğitim Psikolojisi" bölümüne yazmayı uygun gördüm... "Değişim" aynı zamanda Bireysel ya da Toplumsal "Eğitimin" sonucunda gerçekleşebilmektedir... Alıntıların yararlı olacağını umuyorum: Tabii ki "Değişim'in Kendisi" olabilecek olanlar için... Ve okuma cesareti ve sabrını gösterebilenler için... Üyesi olduğum bir Psikoloji portalından alıntıdırlar... Saygılarımla...
  11. "Değişim Psikoloji" diyebileceğimiz konu ve bu konu ile ilgili alanlar "Kişisel Eğitim ve Gelişim" ile ilgili olduğu için "Eğitim Psikolojisi" bölümüne yazmayı uygun gördüm... "Değişim" aynı zamanda Bireysel ya da Toplumsal "Eğitimin" sonucunda gerçekleşebilmektedir... Alıntıların yararlı olacağını umuyorum: Tabii ki "Değişim'in Kendisi" olabilecek olanlar için... Ve okuma cesareti ve sabrını gösterebilenler için... Üyesi olduğum bir Psikoloji portalından alıntıdırlar... Saygılarımla...
  12. Bence Narkisos, o suya baktığında kendindeki özü gördü ve ona aşık oldu zaten. Ben o hikayeyi okuduğumda başka hiç bir anlam çıkaramadım "Vahdet-i Vücut" anlayışını tanıdıktan sonra. Demiş ya: "Ayna'ya Baktım, Ali'yi gördüm..." Buradaki "Ali"de "Hz. Ali" değil aslında... "Aali"... Yani "O"... Saygılarımla...
  13. Bence her önemli günde birini Admin koltuğuna oturtalım: 23 Nisan'da en küçüğümüz kim ise onu mesela... 19 Mayıs'ta en 18 yaşında en geç kim basmışsa onu... Anneler gününde en genç yada yaşlı anne'yi... Ya da bunu oylama ile de yapabiliriz... Sevgililer gününde, en ideal çift kim ise onları Admin yapalım... Babalar gününde yine Anneler gününde uyguladığımızı uygularız... Kabotaj Bayramında denizci/kaptan arkadaşlardan birisini yaparız... Yılbaşında kimse uğraşamaz, Admin geçer o gün koltuğa tekrar... Öğretmenler gününde bir öğretmeni seçer yaparız. Kadınlar gününde en eski kadın üyemiz, sonraki sene de ondan sonraki kadın üyemiz olur. Ya da yine seçime gideriz. Ama her koltuğa geçen, O günün anlam ve önemi anlatan bir şiiri okuyup videosunu yayınlamak zorunda... Bu böyle sürüp gider işte... En sonunda "Turkısh Media Forumu Günü" vardı ya hani? O günde de gerçek Admin bir günlüğüne Admin oluverir, hak geçmesin... Demokratik bir forumuz ne de olsa. Adam hem koskoca forum kurmuş, Hem de hiç Admin'lik yapmıcak mı? Olur mu öyle şey? Benim fikrim bu ve uygulanmasını talep ediyorum. Ben de "Mevlana Haftası"nda bir haftalığına Admin oluveririm artık, hakkımdır. Ne de olsa herkesi bir günlüğüne Admin yapacak fikri ben buldum... Kim hangi gün Admin olmak ister peki?
  14. Ben olmak istediğim şeyim zaten... Gerçeğin ve Değişimin ta kendisiyim... Biraz narsistçe olacak ama Zaten Naskisos'un da yaptığı şeydi bu, Biz yanlış adlandırdık... Ene'l Hakk... (Hallac-ı Mansur, Nesimi, Yunus Emre, Mevlana...)
  15. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Havadan Sudan Konular
    Kardeşin olmakta aynı değerde Sevgili DeliFırtına... Teşekkürler...
  16. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Psikoloji - Psikoloji Forumu
    Arkadaşınız çok doğru söylemiş. Rahatsızlığı bulunan kimse, etrafınca görülebildiği halde en başta "Psikolojik Rahatsızlığı" olduğunu kabul etmez asla. İşte rahatsızlığın en temel belirtisi de budur aslında. Ve tedavinin ilk adımı da yine bununla ilgilidir. "Rahatsız Olduğu"nu kabul edebilip, bir psikolojik danışmana başvurabilme cesaretini göstermek... Eğer zamanında başvurulursa bir danışmana, rahatsızlığın süreci "İntihara" kadar gitmez diye düşünüyorum. Psikolojik rahatsızlığın giderilmesinde yine en önemli faktör; Kişinin kendi çabasıdır... Yani içinde bulunduğu durumdan kurtulma isteğidir. Bir takım rahatsızlıklarda bu istek hiç görülmez. İlk tür rahatsızlıklarda: Kişi hayata küsmüştür ve kendisine kapanmıştır. Bu sürecin sonu intihara kadar gider. Psikolojik tedavinin yararı yada verimi düşünülmez kişi tarafından. Hiç bir şeyi umursamazlar. Majör Depresyon bu tip rahatsızlıklardan bildiğin kadarıyla. Diğer tür rahatsızlıklarda: Birey bir takım şekillerle de bu çabayı reddeder. Olduğu durumu öylece kabullenir... Psikopatalojik rahatsızlıklarda çokça görülür. Kişi durumundan memnundur. Mesela bir Seri Katil'i düşünün... Öldürme eyleminden haz duyar. Ya da bir takım Kleptomanik Rahatsızlıklarda hastanın tedavide çok isteksiz olduğu görülmüştür. Yine "Psikoljik Cinsel Rahatsızlıklar"da da böyledir. Kişi içinde bulunduğu durumdan memnundur. Özellikle "Tedirgin Narsist" ve "Kayıtsız Narsist" vakalarında da kişi duyduğu hazdan dolayı tedaviyi gereksiz görebilir ve reddedebilir. Her halükarda şu vardır ki; Rahatsızlığı bulunan kişi, bulunduğu durumu öylece kabullenmiş ve tedaviyi reddetmektedir. Lakin şu da vardır; Bu rahatsızlıkların sonucunda birey bir karmaşaya sürüklenecek ve kaçınılmaz olarak kendisinden nefret edecektir. Rahatsızlık mutlaka bir yerlerden patlak verecektir. O yüzden kişinin öncelikle bir rahatsızlığının olduğunu kabul etmesi ve tedaviye ya da bir danışmana başvurması gerekmektedir. İlk önemli kuralı unutmayalım: Kişi Kendisinin İlacıdır. Rahatsızlığı kabul edip, tedaviye olumulu cevap vermelidir. Bu açıdan Sayın Yeşilsu'yu tebrik ediyorum... İçinde bulunduğu ağır rahatsızlığa rağmen, Rahatsızlığını ve tedaviyi kabullenip "Erdem" örneği gösterebilmiş... Ve rahatsızlığını söyleyebilecek kadar da kendisiyle barışık... Rahatsızlığını sorunsuz atlatacağından adım gibi eminim... Uzantılardaki yazıları mutlaka okumanızı tavsiye ederim... Saygılarımla...
  17. Aşk'ın zorunlu bir tarifini yapıp kelimelere hapsetmek gerekir mi bilmiyorum. Ama "Aşk" deneyimlenmeden bilinemiyor kesinlikle... Ve herkesin "Aşk"tan anladığı farklı oluyor genelde... Aşk iki türlü... Bir "Anlık Aşklar" var, özelleri olan... Hani sadece "O An" yaşayabileceğiniz... O "An"a ait... Mesela: Sevdiğinizle birlikteyken, Bir an için gözlerine baktığınızda, Sırf o bakışla bile sırtınızdan parmak uçlarınıza inen o ürpertidir... Başka hiç bir zevki o kadar önemsemediğiniz farkedersiniz... "Aşkım" dediğinde Vücudunuzun bir anlık bir şok dalgası ile silkelenmesidir çoğu zaman... Gördüğünüzde gözlerini, Kalbinizin kabını yırtarcasına atmasıdır belki de... Tuttuğunuzda elini, Vücudunuzu bir sıcaklığın sarmasıdır... Aynı el, ayrılırken tutuluyorsa; O son hissedişte bir parçanızı, Elinizini, Kolunuzu, Omzunuzu, Kalbinizi... Götürmesidir o avuçlarınızdan kayan elin... Her ve özellikle son kere öpüşünüzün tadının hala dudaklarınızda olmasıdır... Onlarca kişi içindeyken, Onlarca koku varken, Hala onun kokusunun burnunuzda olmasıdır Aşk... Hala onun tenini hissediyor olmanızdır... 9-10 saat telefonun ucunda konuşup, Yine de doyamamaktır... Uykusuz işe gitmek ve gelince aynı mesaiye devam etmektir... Sayfalarca yazı yazıp onun için, Yine de hala yorulmamış olmak Ve her satırda aşkınızı dile getirirken Tekrar tekrar heyecanlanmaktır... Kıyamamaktır mesela üzülmesine, En ufak bir çiziğinde içinizin acımasıdır... Ama "Aşk" hep anlıktır... Aşk'ın gerçekte böyle bir şey olduğunu bilirseniz Yani kalbiniz gerçekten "Aşk" ile atabiliyorsa eğer O zaman erdemli olursunuz işte... Aşk insanı olgunlaştırır, Şüphesiz... Herkes aşkı farklı yaşar ama paydaları aynıdır... Erken ya da Geç yaşasakta farklı zamanlarda, Eksikliğinde ortaya çıkan insan ile Yaşayabildikten sonra ortaya çıkan insan çok farklı oluyor... Aşk'ın eksikliği, İnsanı kendisi olmaktan çıkarıyor... Sonunda ortaya çıkan, Ne olduğunu bilmediği bir arayışın kurbanı oluyor sadece... "Aşk" bir süreçtir aynı zamanda, kaybedişlerden sonra yaşanan... O da biraz "An"lıktır... Yutkunamamanızdır, kaybettiğinizde... Boğazınızda bir yumru olarak kalmasıdır... Hiç yaşadınız mı bu duyguyu? Hatırladığınızda, yutkunamadığınız bir kimse oldu mu hiç? Adını söylemekten korktuğunuz... Albümleri karıştırmaktan korktunuz mu hiç peki? Görürüm diye anıları... Boğazınızda düğümlenmiş, söylenememiş tümceleriniz var mı? Söyleyemediğiniz için eksik kaldığınız! Yaşayamadıklarınız var mı ya da? Başkası ile yaşarken, İçinizde bir yerlerde hep bir filmin oynadığı Başrollerini "O" ve "Siz"in paylaştığı... Omuzlarınız sizi terketmek istercesine çöktü mü aşağı doğru? Son gidişi geldiğinde aklınıza? Size son tutunuşu... Gözleriniz mesela! Öylece bakakaldılar mı? İz bıraktığınız mekanları gördükçe... Bir deniz kıyısında uzandığınız çimeliği, Koşuşturduğunuz parkı, Uzandığınız yatağı... Kokusu mu var hala, Açmaktan korktuğunuz ona ait çekmecede, O koku oradan hiç gitmesin diye? Sahiplendiğiniz üç beş anınız mı var, Tutunduğunuz ölürcesine? Ve... Unutulmak ilk defa koyuyor mu size? Bir anı olarak bile kalamayacağınız bilmek... Canınız yanıyor mu, Paylaşamayacağınız anıları Ve paylaşamayacaklarınızı paylaşırken... Aşıksınız siz o zaman... İnsanlar bir çok aşk denkleminin çeşitli varyasyonlarıdır: -Aşkı gerçekten tatmış olan şanslı insanlar... -Aşkı henüz tatmamış olan eksik insanlar... -Aşkı hiç tadamayacak olan biyolıjik canlılar... Aşık olmak insanın elinde... Tek yapılması gereken, Yaşayabilineceğine inanmak... Ve kendini fütursunzca salmak... Aşkın kuralları var, katı... Uymak... Saygılarımla...
  18. Yalan Sevgi'nin adıdır bu... Gerçek Sevgi'yi bilen hiç kimse böyle bir şey yapmaz... Ama hesabını sorduğunuz şeyde haklılığınız var...
  19. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Havadan Sudan Konular
    Hımm... Aslında kimsenin diğerinden yok eksik bir değeri... Yine de anlatayım ben biraz tanıdığım kadarıyla ve aklıma gelen arkadaşlarımı... Hanımlar Önden: Sayın La_Bohéme: Hayatımdaki en güzel iz... Sayın HaYaT: O bir dost benim için, sırdaş... Sayın Cerenimoo: Kitap harfleriyle konuşan tek insandır bence, konuşurken kitap okuduğumu sanıyorum hep. "Kitap gibi" derler ya, öyle işte... "Erdem"i netleştirdi bende... Sayın Sardunyam, Birce, DeliFırtına: Abla oldular bana, değerliler... Sayın Angel_Cara: O artık çoktandır yok ki buralarda, aynı düşüncelerdeydik biraz... Sayın Yumote: Meslektaşım... Ama ben daha kadroda değilim ki? Sayın NightWish: Az da olsa bana biraz resim öğretmenliği yaptı, hakkı var... Sayın Nietzsche: Bu çağda Nietzsche'yi kavrayabilmek... Yuh yani... "Erdem"e sahip olabilecek "Ender" insanlardan. Sayın Muki: Doğum günümü ilk kutlayan arkadaşımdır, kimse kusura bakmasın... Anlam kazandı bende... Sayın Gloria: Pek bir diyaloğumuz olmadı ama neşesini takip ediyorum, zeki birisi... Sırada Baylar... Sayın Cyrano: O engin tarih bilgisi ile beni kendisine hayran bıraktı... Yeri çok ayrıdır bende... "Erdem"li "Ender" insanlardan. Sayın Bilimselci: Forumda en çok çarpıştığım ve ilk zamanlardan beri saygı duyduğum ve şimdi arkadaş olarak çok sevdiğim şahsına münhasır "Şair" kişilik. Sayın Dipnot ve Sayın Gece Kuşu: Olgunluğuyla her zaman beni mest eden ve örnek aldığım iki önemli kişi. Sayın Erdoğan: Hep derim; o bir "Ayraç"... Yazılanları anlamlandırıyor kısa ve net ifadelerle... Sayın Xlark Tades: Her ne kadar kavgalı olsakta, o inatçılığıyla bazen "Acaba?" diye sormama neden olan kimlik... Sayın BrainSlapper: Eskiden benim gibiymiş söylediğine bakılırsa, ona benzer miyim ileride hiç bilmiyorum. Sayın Tarafsız: Ben o kadar uzun yazarken, bazen beni özetliyor güzelce. "Nasıl yapıyor bunu?" diye uyuz oluyorum... Sayın y/k: Yakın zamanda yazılarına göz attım... Aynı düşünceleri paylaşıyoruz gibi biraz. "Hamdım, Piştim, Yandım..." diyebilecek miyiz bir gün bilemem... Sayın Katakuta/Haksöz: Bana bir keresinde "en güzel dostlukların kötü kavgalarla başladığını" söylemişti. Foruma geldiğimde hakikaten sağlam kavgalar ettik biraz ama tabi saygı sınırlarını aşmamaya özen gösterdik. Sonra kehaneti gerçekleşti... Sayın Taurusmutis: Onunla hakikaten çok seviyeli diyaloglarımız oldu... Tam bir beyefendi... Sayın Forsa: Pek sık yazmıyor ama aynı aynanın farklı yüzü gibi hissediyorum kendisi ile kendimi... Sayın Figgaro: Çift "g" iledir kendisi... Kendisine yabancı hissetmiyorum kendimi. Sayın Restpektif: Saygılı duruşu ilk baştan göze çarpıyor, iyi bir forumdaş... Sayın Ali0_1: Sert çıkışlı genç şahıs... Herkes birgün pişer tabi Sayın Yam_yam: Sayın Bilimselci'den pek farklı değil benim için. Bir keresinde "Türkçe" hususunda haklı olarak uyarmıştı beni, hatamı söylemişti... Gözümde daha da büyümüştü... Sayın Markus: Pek bir diyaloğumuz sizinle de olmadı ama takip ettiğim kadarıyla kendi başına özgünsünüz... Aslında her forumdaşımın yeri ayrı... Hepsi ayrı bir kitap, okudukça zevk veren... Bu forum çok şey kattı bana ve çok şey kazandım... Ama şu var ki; Herkesi sevmekle beraber, insanın gözünde ayrı bir değeri olanlar olmuyor değil... Benim en sevdiklerim, beni tamamlayan arkadaşlarım oldu. Yani eksikliklerimi bildiren ve gideren arkadaşlarım... Zekayı her zaman sevmişimdir ve bu yüzden bükemediğim bileklere her zaman saygı duymuşumdur... O yüzden, beni ucundan kıyısından tamamlayan her arkadaşıma; Sevgi ve Saygılarımla... "Herkes "Tanrı" değil mi "Öz"de, Dışta "Beşer" görünsekte..."
  20. Filmin en can alıcı ve duygusal iki sahnesi... ____________________________________ "Gitme..." ____________________________________ İnsanın sevdiklerini ya da sevdiğini bir daha göremeyecek olması, Bu kadar kötü olsa gerek...
  21. Tengeriin boşig şurada yorum gönderdi Bayan_Pipo'nın blog başlığı içinde *** Bayan_Pipo ***
    Can Yücel'in en sevdiğim şiiridir bu...<br><br> <br><br>Bence şu şarkı,<br> <br><br><object width="425" height="350"><param name="movie" value=" name="wmode" value="transparent"></param><embed src=" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" width="425" height="350"></embed></object><br><br> <br><br>Sayın Admin görünür kılarsa bu videoyu pek bir yakışır kanımca...<br>
  22. Ne istediğimizi mi bilmiyoruz? Ne olduğumuzu mu? Kime evriliyoruz ki hayatımız da? Ya da Kime dönüşüyoruz? Ne oluyoruz? Sonunda ne ye dönüşeceğiz? Kendimizin ne kadar farkındayız? Hiç, kendimizi karşımızdakinin yerine koyduk mu? Empati? Hayat son haddince kapıduvar aslında... Ses, ışık ve his geçirmeyen...
  23. Teoman Versiyonu - Gemiler (Bunu Son Ses Dinleyin...) Orhan Atasoy Versiyonu - Gemiler (Bunu Yavaş Tarzda Dinleyin...)Mona Lisa Tablosu gibi iki versiyonu...Aynı parçanın iki ayrı yüzü... Açın son sesi...
  24. "Sen hiç aldatılmanın verdiği acıyı tattın mı?" Diye sormak gerekir belki de... En nefret ettiğim insanın bile, Sevgilisi tarafından aldatılmasını istemem... Cehennem ve İşkence nedir daha iyi anlıyor insan... Şu var; İnsanları acımasızlıkla suçlayıp, Acımasız olmak ne kadar etik? Aldatmanın hiç bir masum yönü yoktur. Ya "Seni Seviyorum"un sorumluluğunu almayacaksınız en baştan, Ya da aldatmayacaksınız... Saygılarımla...
  25. Şunu söylemek istiyorum; Yazdıklarınız tabii ki anlamsız değil ancak koyulaştırdığım yeri ben şimdiye kadar hiç yaşamadım. Yani, mutlaka acısı diniyor ya da geçmişte kalıyor ama mutlaka bir anlam ifade ediyor hala... Hayatımdaki herkes için bu böyle olmuştur. Herkese farklı anlamlar yüklemişimdir ve hayatımda farklı bir yer edindirmişimdir. Çünkü ben yaşamı çok önemserim. Yaşadığım tek bir anın bile boşa gitmesini istemem. Ve hatırlanmaya değmez, unutulacak ya da unutulmaya değer şeyler yaşamayı sevmem. O yüzden mutlaka bende hep özel ve ayrı bir anlamı vardır. Geçmişe baktığımda boş ve anlamsız şeylerle karşılaşmak istemem. Ve ben isterim ki, karşımdaki içinde böyle bir anlama sahip olayım... Şimdiye kadar hep öyle olmuştu çünkü... Yani hatırlanacak özel bir yerim olsun... Neyse... Bu seferlikte böyle olsun... Yapılabilecek bir şey yok... Bazı insanlar karar verir, Ve bazı insanlar buna katlanır...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.