Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
Aforizmalar (Felsefe)
Bunu dediğiniz kişi bence kendini camdan atsın bunu duyacağına daha iyi...
-
kıyametin alametleri hakkında neler biliyoruz?
Nedir Sayın Mehdi bu? Tanrı Kat'ta tanıdıklarınız falan mı var? İlahi mesajlar falan mı alıyorsunuz? Tuhaf...
-
Artık derslerime konsantre olamıyorum!
Yahu bu kadar önemli bir sorun "Havadan Sudan Konular" bölümüne mi açılır? Bu konuyu "Psikloji" bölümüne taşımak gerekir diye düşünüyorum... Ders çalışamama nedeninizi bu şekilde bilemeyiz ki çözüm üretelim? Ders çalışmaya karşı olan isteksizliğinizin verdiği his nedir, Yani sizdeki belirtileri nedir bunu bilmemiz lazım. Sanırım "Kaygı" düzeyiniz çok yüksek ve bu yüzden ders çalışamıyorsunuz. Ama yine de iyice emin olmak lazım. Yanlış tesipt, Yanlış tedaviye neden olur... Saygılarımla...
-
Ramazan Ayı Gufran Ayı
Bir zamanlardı o Sayın Muki... Eskiden bilirsiniz ve hala vardırlar birer kalıntı olarak; Kervansraylar, Bedestenler ve Hanlar falan vardı. İçlerinde sıra sıra dükkanlar olur. Mesela İstanbul'da Kapalı Çarşı, Mısır Çarşısı... İzmir'de Kızlar Ağası Hanı gibi... İşte rivayet odur ki; Aynı han içersinde aynı işi yapan dükkanlar bulunurdu. Yani diyelim ki hırdavatçı bulunuyor üç tane birden. Bir müşteri gelirdi ilk hırdavatçıya ve diyelim ki Nal ve Süpürge alacak. İlk hırdavatçıda iki malzeme de bulunduğu halde, hırdavatçı şöyle demiş; "-Bende nal bulunmaz, ötekinden alıver." "-E var ya işte, versene!" "-Bende bulunmaz, çünkü o da daha siftah yapmadı!" Şimdi böyle bir hassasiyet var mıdır acaba? Millet birbirinin kuyusunu kazıyor...
-
..TÜRBAN...
Ferit Devellioğlu Osmanlıca-Türkçe Lügat Kısaltmalar: a: arapça f: farsça Kelimeler: Ziynet: (a.) Süs, Bezek. Zib: (a.) Süs, Bezek. Zeyn: (a.) Süs, Bezek. Bakınız Sayın aslan34... Kur'andaki nitelemelerin "Mecazi" olup olmadıkları öyle kafamıza göre uydurduğumuz şeylerle olmuyor ne yazık ki. Önce Kur'an-daki kullanıma bakılıyor, Sonra Kur'an-ın ortaya çıktığı dönemdeki Arap kültürünün Sözlü ya da Yazılı "Edebi" ve "İnanç" öğelerine, kaynaklarına ve üretilerine bakılıyor... Ve neyin ima, neyin gerçek bir niteleme olduğu ortaya konuluyor... Mesela: "Ruh üfleme" konusunda bir yazı okumuştum. Tam hatırlayamadım ancak sanıyorum ki Hz. Muhammed'den önce Suk-u Ukaz Panayırında yazılan Ve ateş etrafında okunan şiirlerde bu niteleme çok geçiyormuş. Ve "Üfürükçülerin" "Ruh Üfleme" gibi bir özellikleri olduğu gibi ifade vardı yanlış hatırlamıyorsam... Kısaca demek istediğim şu ki; "Ziynet"lerle ilgili ayet "Mecazi" değil "Gerçek" anlam ifade ediyor. Eğer aksini düşünüyorsanız "Ziynetlerin Ses Çıkarması"nın "Göğüslerin Gösterişli Olması" ifadesini içeren O döneme ait deyişleri sizin kanıt olarak sunmanız gerekir. Yani sizin deyişinize göre; "Göğüslerin Gösterişli Olması" "Ziynetlerin Ses Çıkarması" ile deyimleştirilmiş değil mi? İşte bu, bu anlamda bir deyim ise eğer, O günün toplumunca kullanılır olduğunu bize kanıtlamanız gerekmektedir. Aksi takdirde söylediğiniz şey "Uydurma" ve "Zorlama" bir anlamdan başka bir şey ifade etmiyor. Mesela ben diyelim ki şöyle bir iddia da bulundum: "-İki Ayağını Bir Pabuca Soktu- ifadesi -Acele Ettirdi, Telaşlandırdı- manası içermektedir..." dedim diyelim. Bu deyimin o anlamda kullanıldığını, En az bir iki yazılı ya da sözlü metinden ispat etmek zorundayımdır... Bilimsel bir araştırma ifade ettiğim gibi yapılır. Umarım anlatabilmişimdir... Saygılarımla...
-
nickinizin anlami
Ya abla ben senin nickini ilk gördüğümde bayağı bir kafa yormuştum... Diyorum ki; "Ya hu hadi -Ra- Güneş Tanrısını adı... DYA ne ola ki acep? Yoksa bilmediğim bi Tanrı'nın adı falan mı?" Hani "Amon-Ra"da denir ya "Ra"ya? Acaba diyorum, öyle başka bir ad takısı falan daha mı var da Ben mi bilmiyorum... Meraktan nette aradım durdum. Bir şey bulamadım... Sonunda sen söylemiştin
-
En Güzel Avartar Sizce Kimin ?
Soru yanlış sorulmuş... "Tengeriin Boşig'in Avatarından Sonra En Güzel Avatar Sizce Kimin?" Şeklinde olmalıydı... Cevap bile vermiyorum soruya, Düşünün artık...
-
..TÜRBAN...
Yok artık daha neler... Bence bu kadar zorlamayın...
-
BlackCADY
------ --------
-
TÜRBANINI ÇIKARTANLAR BAŞÖRTÜSÜYLE GİREBİLECEKLER MİDİR GİRMEK İSTEDİKLERİ YERE
İşte sizin gibi "Yazma" ile "Türban" denen şeyi ayırt edemeyen zihniyet yüzünden Kendi öz kültürümüzü yadsır hale geldik ne yazık ki. Yazma "İslam"ın yansıması falan değildir efendim... Bu sizin kendi hüsn-ü kuruntunuzdur... Kendinize mal etme çabanızdan başka bir şey değildir. "Bizim Kültürümüz" dediğiniz nedir bir kere bunu bana tarif edin? "Yazma"nın siyasi ya da dini bir simge olmadığını Ve siyasi ya da dini simge olarak tanımlanmasının Kültürel Zenginliğimizden Bi-Haber olmak demek olduğunu iddia ediyorum... Ve bunu her açıdan kanıtlarım... İddialıyım... İlkin; Yazma, Kur'anda belirtildiği gibi bir örtünme sağlamaz. Sayın Sardunyam'dan alıntı: Yazma sadece başın üst kısmını yani saçı örter ve yakaya kadar kapatmaz başı Türban gibi. Türban gibi bir tek ve sıkmabaş bir bağlama şekli yoktur. Çeşitli şekillerde ve estetik olarak hoş şekilde bağlanabilir... Ayrıca yazmanın amacı, "Türban"ın aksine "Güzel Görünme" kaygısıdır. Üzerindeki "Oya İşlemeleri" bu yüzden anlam içererek işlenir... Kızlar sevdiği erkeğe işve yaparken baş östüsünün ucunu kıvırır parmağıyla... Ve gerekirse yazmasını verir sevdiğine, Bu bir mendilde olabilir tabii ki... Ayrıca Yazma Kültürü başlı başına bir sanattır... Oysa Türban daha yeni bir maziye sahiptir ve bir kültürü henüz yoktur. Estetiği daha çok yenidir ve henüz debelenme dönemindedir. Çarşaf ise sadece "Örtünme" amacı güttüğü için her türlü estetik kaygıdan uzaktır... Hiç bir güzelliği yoktur. Estetikten yoksundur. "Yazma"nın kullanım amacı ile "Çarşaf"ın "Türban"ın kullanım amacı tamamen birbirine zıttır... "Yazma" başlı başına bir kültür ve sanat oluşturmuştur. "Türban" ve "Çarşaf" bunun zerresini göremezsiniz. Yüzyıllar önceki Kara Çarşaf, hala aynı Kara Çarşaf'tır... Ancak yüzyıllar önceki Yazma çok güzel anlamlar ifade eder bugüne, anlam yüklüdür... Ve bugünkü Yazmalar çok farklı anlamlar içerir... Başlı başına bir sanattır Yazmalar. Tek bir örnek: "Çenberimde Gül Oya" diye bir Türkü bile vardır, Ancak "Çarşafımda Gül Oya" ya da "Türbanımda Gül Oya" diye bir Türkü yoktur... Yani bunlar bir Kültür oluşturamamış, henüz ve hala emekleme çağında giyim şekilleridir... Şovenlik değil yapmak istediğim ancak gelipte burada Türk Kültürü ve Sanatı olan "Yazma" ile Arap Kuşamı olan "Çarşaf"ın aynı kefeye konulmasına Ne yazık ki müsaade edemem... Saygılarımla...
-
sence bekaret önemli mi?, erkekler için çok tuzak bi soru .kıvırın.
,Arkadaşlar, Dünyanız bu kadar küçük mü? Yani dünyaya bir kaç milimlik zar içinden mi bakıyorsunuz? Helal yani... Birde fiyat biçiyorsunuz... Bir kaç örnek vereyim isterseniz ancak afedersiniz Sayın Forumdaşlarım, Abes bir örnek olacak... Mesela Lisans okurken çok rastladım; 100 kontürü telefonuna yüklettiriyor ve kızlığını bozdurmadan Cinsel ilişkiye giriyor kız. Oral ya da ne isterseniz... Ama kızlık zarı sağlam ve o kadar güzel rol yapıyor ki Sanki Ahlak abidesi... Alın işte size Soğan zarı bile değil, hakiki zar? Bu mudur yani? Ya da yine buralarda var bizim; 10 liraya yapıyorlar dediğim aynı edepsizliği... Ve kız evlendiğinden kocasının karşısına Kız oğlan kız çıkacak değil mi? Ve daha güzel bir örnek: Başka birisi var... Sevgilisini çok sevmiş ve çok masum bir kız. Kimse o kadar sağlam bir ahlaki yapıya sahip değildir belkide. Sevdiği adama sadık ve ondan başkasını gözü görmüyor. Daha yakışıklı ya da çekicisine bile yanaşmayı içine yediremiyor... Ama bu çocukla birlikte olmuş... Ve hayat bu ya, ayrılmak zorunda kaldılar... Yaptıkları masumca idi ve bence cinselliğin yaşanabilecek en onurlucasıydı... Arada Sevgi bağı var çünkü... Aradan zaman geçti ve unutamasalarda artık kopmuşlardı. Ama o erkeğin yerini başka bir erkek aldı... Onu da çok sevdi, hatta hakikaten ötekinin yerini alırcasına. Ve o yaşadığı ilki bu yeni aşkına verememenin üzüntüsünü içinde gerçekten hissetti bu kız... Yani "Keşke seninle yaşasaydım" diyecek kadar oldu... Bu kızı o zar ile tartabilir misiniz acaba? Bence bu zar meselesine o kadar takılmayın. Çünkü ummadığınız şeyler başınızda patlıyor. Hani derler ya: "Büyük konuşmamak lazım..." İnsan hayatında bir hayat kadınına bile aşık olabilir. Doğanın kanunu bu; Çekim yasası... İnsanları bir takım saçma sembollerle sınıflamamak lazım. "Zar" namusun sembolü değil, Ergenlerin sağlıklı kalabilmelerinin aracıdır... Bir kaza sonucunda yırtılmışta olabilir. Mesela bildiğim kadarıyla balerinlerinki genelde öyle oluyormuş, Yanlış biliyorda olabilirim... Ya da başka bir örnek vereyim; Bir tanıdığımızın kızı yüksek bir yerden düşmüştü ve bacakları ayrılmıştı neredeyse ikiye. Ve o şiddete dayanamamış... Bu kıza mı biçeceksiniz o 200 Milyarı? Sevdiğinize paha biçmeniz ne kadar küçük düşürücü... Saygılarımla...
-
..TÜRBAN...
Sayın aslan34... Eğer bu niyet üzerinden tartışacaksanız, Yani "İslam'ın Emri Olarak Örtünme = Tesettür, Türban, Çarşaf, Peçe" konusunu ele alacaksak Diğer bir konuda söylediğiniz gibi "Tesettür, Çarşaf, Türban, Peçe"yi bu Milleti örnek göstererek Ya da Türk Kadınının giyim kültürünün adını kullanarak yapmayacaksınız Ve yüzyıllardır bu giyimin sergilendiğini iddia etmeyeceksiniz. Bu konuyu "Araplar" üzerinden tartışacak ve o kuşam için "Başörtüsü" yerine "Türban, Tesettür, Çarşaf, Peçe, Aba" kelimelerini kullanacaksınız. Çünkü bu giyimi sergileyen toplum sadece Araplar ve ne yazık ki "Araplaşan Türkler"dir... Kısaca bu giyim "Dini Emir"den ziyade bir Arap kültürü dayatmasıdır. Sizin bu kavram kargaşanız yüzünden Kendi kültürümüzü de karambole getirip yadsıyanlar çıkacaktır. Oysa ki "Türban = Tesettür = Çarşaf = Peçe" ile, "Baş Örtüsü = Yazma = Tülbent" çok farklıdırlar. Açıkça söylemem gerekirse; Bu kavram kargaşası yüzünden, bizim kendi öz giyim kültürümüz olan "Yazma" Ve hatta "Oya İşlemeleri" de "Dini Simge" olarak kabul edilecek "Araplaşmamak" için "Kendi Öz Kültürümüzü"de reddeceğiz yakında. Yani kurunun yanında yaşta yanacak... Konuya dönersek: Diğer konuda BlackCady Arkadaşımızında dediği gibi "Türban" bir dayatmadır. Mesela bakınız Emine Erdoğan'a... Ağabeyinin zoru ile Türban giydiğini kendisi de itiraf etmişti. Ancak bugün o Türban kafasına yapışmış gibi maşallah... Demek ki bazı şeyler "Mantıksal olarak özümsemek"ten çok "Mantıksız olarak benimsemek" sonucunda oluyor... Ayrıca Emine Erdoğan'ın "Türk (kültürü) Kökenli" olmadığına da dikkati çekmek isterim... Ancak yine de ben kimsenin ne giydiğine karışma yanlısı değilim. Tabii ki giyim bir siyasi sembol olarak kullanılmadıkça... Sonuçta bir insan vücudunu sergilercesine yarı çıplak dolaşmakla rahat hissedebildiği gibi kendisini, Başka bir insanda kendisini gizleyerek rahat hissediyordur, normaldir... Açıkça ifade etmem gerekirse ben Türbana iki açıdan karşıyım, kişisel olarak: -İlki, artık bir siyasi sembol haline getirilmiş olmasındandır (ki bunu sembolleştiren, yine bu giyimi tasvip edenlerdir... Yani danışıklı dövüş vardır bu çatışma da... Çünkü kadınların Türban giyimi ile ilgili ilk eylemleri 1982 yılında idi sanırım, Ankara'da olmuştur. Niye 1982ye kadar bu sorun yoktu? Bunu sormak gerekir birde... Birileri bilerek bunu sorun haline getirdi ve bugüne dayattı... Hem de bu giyimi savunan siyasi çakallardır bu kimseler ve tabii ki her iki tarafında işine yaramıştır bir nebzede...). -İkincisi ise bir Arap giysisi yerine kendi öz giysimizi tercih etmemdendir... Saygılarımla...
-
TÜRBANINI ÇIKARTANLAR BAŞÖRTÜSÜYLE GİREBİLECEKLER MİDİR GİRMEK İSTEDİKLERİ YERE
Ne söylüyorsunuz siz Sayın aslan34... Başörtüsü = Yazma neye meydan okumuş? "Baş Örtüsü = Yazma = Tülbent" ile "Türban = Çarşaf = Burka"yı karıştırıdığınız pek açık... (tıkla) Siz neyden bahsettiğinizi bilmelisiniz. Türk Kadınları yüzyıllardır "Estetik" kaygılarla başlarına "Yazma" bağlamışlardır. "Günah" gibi bir kaygıları olmamıştır. Gelin Ege bölgesinde hala benliklerini koruyan Türk topluluklarının Yani "Yörüklerin" arasına bakalım... Kadınların dertleri yazmalarındaki oyalardır... Yazmalarının onları ne kadar hoş gösterdiğidir. Ve bu iffetsizlik değildir. Yüzyıllardır süregelen "Yazma" ve "Yazma Oyası" kültürü o kadar derindir ki Güzel Sanatlar'da özel bir önem arzeder bugün için. Türban denilen şeyin "Güzel Sanatlar" ve "Kültür" açısından HİÇ BİR ÖNEMİ ve KÖKENİ, TEMELİ YOKTUR... "Yazma" başlı başına bir kültür ve gelenektir. Temellerini "Din"den almaz, Tamamen Türklerin "Estetik" anlayışından alır. Öyle ki erkeklerde feslere yazma dolarlardır... Neyse; Buradaki yönlendirmede gerekli açıklamayı yaptım... Başınızı biraz Arap Kültüründen kaldırıp Türk Kültürüne yaslayınız isterseniz. Yüzyıllardır gelen gelenek "Türban" değil "Yazma"dır. Ve Baş Örtüsü dediğimiz şeyde "Türban" değildir. Kavramları ait olmadıkları anlamlarda kullanıp, Kavramn kargaşası yaratmayınız... Saygılarımla...
-
kadın ve erkek arasındaki farklar
Kadınlar sorunların konuşarak hallolacağına inanır... Erkekler ise konuşmanın sorun yaratacağına... Kadın ile Erkek arasındaki en temel fark budur...
-
..TÜRBAN...
Baş Örtüsü ya da Tülbent dediğimiz şey ile Türban'ı bir tutmayınız. Benim ailem Yörüktür ve İslam Öncesi Türk adetleri Belki biraz yumuşamış olsa da sürmektedir. Sizin anladığınızı sandığım manada bir "Kapanma" geleneği yoktur Türklerde. Yani sadece el ve yüzün gösterilir olduğu bir giyim kuşam tarzı yoktur. Baş örtüsü dediğimiz şey ise -"Türkçe" adıyla "Yazma"- Bir Türk giyim kuşam şeklidir. Ve "Türban" ile ya da "Çarşaf" "Burka" gibi Arap Kültürünün giyim kuşam nüveleri ile pek bir alakası yoktur. Sadece kadınların başları üzerine koydukları oyalı bezden ibarettir ve sadece kadınlar değildir bunu giyen. Türk erkekleri de -mesela Efeler- başlıklarına bu yazmaları dolarlardı, sararlardı... Kadınların giymelerindeki neden ise "Günah" gibi dini kaygılar değildir. Görsel güzelliktir kaygıları... Ki bu kaygıdan dolayı bu giyim şekli, Orta Çağ Fransa'sında bile Türk kadınlarının adlarını duyurmuştur ve "Tülbend" adını oraya taşımıştır. Kadınlar "Günah" kaygıları olmadığı için Herhangi bir toplulukta, başlarındaki yazmadan sıkıldıkları anda çıkarabilirler başlarındakini. Yok bir teli göründüğünde bilmem kaç şehitle aynı yatağa girecekmiş falan gibi hurafi kaygıları da olmaz. O yüzyılların içinden gelen "Baş Örtüsü = Yazma = Tülbent" geleneğini bildiğimi düşünüyorum. Ve sizin kastettiğiniz bir anlamda giyim kuşam derdi olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim... Hatta ayrıntılayayım isterseniz Ki "Türk Gelenekleri" (giyimden tutun tüm kültürel özellikler) özel ilgi alanımdır... İşin özü dediğiniz gibi değildir ve yaptığınız bir çarpıtmadan ibarettir. Bir Türk Giyim Kuşam şekli olan "Yazma" ile bir Arap Giyim Kuşam şekli olan "Çarşaf" "Türban"ı "Aynı" olarak ifade etmeye Ve Arap Giyim Kuşamının yüzyıllardır uygulandığını iddia etmeye çalışıyosunuz. Bu bir safsatadır. Yazma'nın siyasi bir sembol olmadığı ve görünüş itibariyle "Türban"dan çok çok farklı bir kuşam olduğu açıktır. Gerek kullanılan kumaş, Gerek üzerindeki oya işlemeleri, Gerek başa bağlama şekli olarak "Türban"dan çok çok farklıdır. Hatta ve hatta öyledir ki Yazma'ların üzerlerindeki oya işlemeleri "Türk Sanat"ında özel bir yer tutar ve önemlidir... Yöresel farklılıkları ve özellikleri vardır. Halı ve Kilim dokumalarındaki gibi anlamlar ifade ederler. Yani sanatsal bir yönü de vardır "Yazma"ların. Çünkü yazmaların amacı "Görsel"liktir, "Güzellik"tir... "Estetik"tir... Eğer Türk Kadını yüzyıllardır "Dini Kaygı" ile kapanıyor olsa idi Başına kapkara çarşafı geçirmekle yetinir ve güzellik niyetinde olmazdı. Çünkü iddia edildiği gibi Çarşaf ya da Türban; "Kadının erkek tarafından arzulanmasını engellemek" amacıyla idi değil mi? Yani kadının (güya) iffetli olması içindi. Kapanmak "İffetli olmak" demek olmadığı gibi Türklerin "Güzellik-Estetik" anlayışına bağlı kapanmaları Hem iffetsizlik değildir, Hem de Dini kaygılarla yapılmamaktadır. Daha fazla ayrıntıya girmeme gerek yok sanıyorum. Anlaşılacak kadar açık ve nettir yazdıklarım... Türklerin yüzyıllardır giydikleri "Yazma" ile Arap giysisi olan "Çarşaf" veyahut "Türban" çok çok farklıdırlar... Saygılarımla...
-
ALLAH BUNA NEDEN GEREKLİ GÖRMÜŞ ACABA?
İslam'da şöyle temel bir mantığın olduğu düşünülüyor: Her ne kadar "Hayır ve Şer Tanrı'dandır" denilsede, Özde bir kavrayış daha vardır ki; "İyiliklerin sahibi Tanrı'dır, Fenalıkların sahibi Beşerin kendisidir, nefsidir..." Verilen örnekler bu açıdan eleştirilmektedir sanıyorum. Yani; "Niçin iyilik yapıldığında Tanrı'nın da, kötülük yapıldığında Tanrı'nın değil?" Şöyle bir kabulü vardır: "Çünkü 'Mükemmel Tanrı' kötülük yapmaz, Sadece yapılan iyiliğin ve kötülüğün karşılığını verir." Ancak bu kabuller "Varlıktan Ayrı Tanrı" anlayışı için çelişkiler doğurmaktadır. Lakin tüm varlığın "Tanrı"yı nitelediği kabulüne varırsak Bu çelişki aşılıyor gibime geliyor. Çünkü herşey Tanrı(dan) olmakla beraber Yapılan iyilikte, kötülükte Tanrı'ya ait olmuş oluyor. Tabii ki Özgür irade de bir öznellik sergiliyor... Tasavvufta bu kabul daha bir anlamlıdır. Lakin itiraf etmeli ki fantastik gelebilir... Saygılarımla...
-
BlackCADY
Her ne kadar burayı gerçek hayatın tamamen dışında algılasanda Paylaşımların son derece gerçek, dürüst ve bir o kadar da hayatın içinde... Dediğim gibi; Burası da hayatın bir parçası... Sen ve diğer herkeste öyle... Saygılarımla...
-
35 eksi 1
Ee insan bazen burnunun dibindekini bile göremiyor... Değil mi?
-
erkekler hep yalnız ağlar
Ağlar... Erkeklerde ağlar, Ağlamaya değer birisini kaybettiklerinde... Erkeklerde ağlar, Bazen tükendiklerinde... Niye ağlamasın ki? Acımaz mı kalbi erkeğin hiç? Taş mıdır yüreği... Yok mudur kaybedecek ümitleri... Ve ağlamaz mı ardından Kaybettiğinde ümitlerini...
-
merhaba
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: BlackCADY başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımSanal Alem'de hayatımızın bir parçasıdır... Ona nereden baktığına bağlıdır... Siz oradan bir gerçeklik sunuyorsunuz değil mi? Burada gerçek olmasını umuyorsan, gerçektir... Hoşgeldin...
-
Ve İrticanın başı bulundu! ...
Araplar çölde "Siyah" bir aba giyerlerdi. Ve bu aba çöl sıcağına rağmen oldukça kapalı ve kalın idi. Nedeni "Gece Soğuğu"ndan korunmak değildi sadece. Çölde "yarı çıplak" kalırsanız eğer, yapacağınız en ölümcül hata budur. Çünkü bedeninizin su kaybı en üst dereceye çıkar ve kurursunuz, ölürsünüz. Oysa "Aba"yı giydiğiniz vakit vücuttan çıkan ter/nem Abanın içinde hapsolur ve bedeninizin kurumasını engeller. Böylelikle su kaybını en aza indirmiş olursunuz. "Kara Çarşaf"ın temeli budur işte... Gelelim "Türban"a Filistin'i mülteciler Lübnan'a kaçtıklarında Lübnan kralı, Filistinli erkek mültecilerin, Lübnanlı kadınlara ilişmelerini önlemek için "Türban" giyilmesini şart koşmuştur. Bu "Türban" ismi de "Fransızca"dan alınmıştır bildiğim kadarıyla. Fransızca'ya da "Osmanlı Türkleri"ndeki "Tül-Bent" isminden geçmiştir. Bilirsiniz belki, Orta Çağ'da Fransa'da "Türk Kadını" güzellik timsali olarak gösterilirmiş... Türbanın da kaynağı budur... Ancak bugün Tül-bent ile Türban arasında çok fark vardır... Saygılarımla...
-
Dipnot ve yam_yam'ın 2 günlük İstanbul Macerası
Gelecek ayın 15inde bende İstanbul'dayım... Ya da İstanbul'da olmayı umuyorum... Ben daha güzel fotoğraflar çekicem işte, Görürsünüz siz... :D
-
35 eksi 1
Ya hu ben bu şiiri "Kavak Yelleri" dizisinin reklamında duymuştum. Ve nette araya araya bir hal olup, anca bulmuştum. Meğerse burnumun dibinde, buradaymış, Ama başka yerden bulmuş bulundum artık... Çok güzel bir şiir... Videosunu buraya aktarmak istiyorum: AZJK3aEP9tU
-
35 eksi 1
Ya hu ben bu şiiri "Kavak Yelleri" dizisinin reklamında duymuştum. Ve nette araya araya bir hal olup, anca bulmuştum. Meğerse burnumun dibinde, buradaymış, Ama başka yerden bulmuş bulundum artık... Çok güzel bir şiir... Videosunu buraya aktarmak istiyorum: AZJK3aEP9tU
-
..TÜRBAN...
Olay yeri... İstanbul/Fatih'e giderseniz pek çok rastlayabilirsiniz... Gitmenize de gerek yok: Bugün Türkiyenin Cumhurbaşkanlığını, Başbakanlığını ve onlar dolayısıyla İmamlığını yapana bakın yeter... Bundan büyük kanıt olur mu? Temsil ettiği halkın anasına söven Tüm kabullerini iki dakikada reddedip "Takıyye"nin alasını yapan bir kimseden daha d.li kim olabilir? Ve onun kuklası durumundaki (ne yazık ki) bir Cumhurbaşkanından... Ki bunun olduğu bir dönemde yaşamış olmak büyük talihsizlik benim için... Bence en sağlam kanıt budur...