Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

haksöz

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    330
  • Katılım

  • Son Ziyaret

haksöz tarafından postalanan herşey

  1. haksöz

    KURANDA,Kİ HAC

    Kuranda savaş hukuku adlı makalemizde, müslüman olmayan toplumlara savaş açarak islamı tebliğ etmenin kuran dışı olduğunu belirtmiştik. Peki bunun başka bir yolu yokmu? Elbette var İşte bu noktada karşımıza hac kavramı çıkıyor Hac kavramının tartışma anlamında olduğuna dair kurandan referanslar Bakara 76 ???? ???? ????? ?????? ????? ????? ???? ??? ????? ??? ??? ????? ????????? ??? ??? ???? ????? ???????? ?? ??? ???? ???? ?????? 76- Üstelik iman edenlere rastladıklarında inandık derler, birbirleriyle başbaşa kaldıkları zaman, "Rabbinizin huzurunda aleyhinize delil olarak kullansınlar diye mi tutup Allah'ın size açıkladığı gerçekleri onlara da söylüyorsunuz? Hiç aklınız yok mu be?" derlerdi. Bakara 139 ?? ????????? ?? ???? ??? ???? ????? ???? ??????? ???? ??????? ???? ?? ?????? 139- De ki: "Allah hakkında bizimle tartışmaya mı gireceksiniz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size. Şu kadar var ki, biz O'na ihlas ile sarılıyoruz. Bakara 258 ??? ?? ??? ???? ??? ??????? ?? ??? ?? ????? ???? ????? ?? ??? ??????? ??? ???? ???? ????? ??? ??? ???? ????? ??? ??????? ??? ???? ???? ?????? ?? ????????? ??? ?? ?????? ???? ???? ??? ????? ?? ???? ????? ???????? 258- Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim'le tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, ona: "Benim Rabbim odur ki, hem diriltir, hem öldürür." dediği zaman: "Ben de diriltir ve öldürürüm." demişti. İbrahim: "Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir!" deyince o inkâr eden herif şaşırıp kaldı. Öyle ya, Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. Al-i Imran 20 ??? ????? ??? ????? ???? ??? ??? ????? ??? ????? ????? ?????? ???????? ??????? ??? ?????? ??? ?????? ??? ????? ????? ???? ?????? ????? ???? ??????? 20- Buna karşı seninle tartışmaya kalkışırlarsa de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a teslim ettim". Kendilerine kitap verilenlere ve (kitap verilmeyen) ümmîlere de ki: "Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi?" Eğer İslâm'a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah kulları görendir. Al-i Imran 61 ??? ???? ??? ?? ??? ?? ???? ?? ????? ??? ?????? ??? ??????? ???????? ??????? ??????? ??????? ??????? ?? ????? ????? ???? ???? ??? ???????? 61- Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra da lanetleşelim; Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim". Al-i Imran 65 ????? ?????? ?? ?????? ?? ??????? ??? ????? ??????? ???????? ??? ?? ???? ???? ?????? 65- Ey Kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz? Al-i Imran 66 ?? ???? ????? ?????? ???? ??? ?? ??? ??? ?????? ???? ??? ??? ?? ??? ????? ???? ????? ?? ?????? 66- İşte siz böylesiniz. Haydi biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız, ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz. Enam 80 ????? ???? ??? ???????? ?? ???? ??? ???? ??? ???? ?? ?????? ?? ??? ?? ???? ??? ???? ??? ??? ?? ??? ???? ???? ??????? 80- Kavmi onunla tartışmaya başladı. O da onlara dedi ki: "Beni doğru yola eriştirdiği halde Allah hakkında benimle tartışıyormusnuz? O'na ortak koştuklarınızdan hiç korkmuyorum, ancak Rabbimin dilediği şey hariç. Rabbim ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. Hiç düşünmez misiniz?" Mümin 47 ??? ??????? ?? ????? ????? ??????? ????? ???????? ??? ??? ??? ???? ??? ???? ????? ??? ????? ?? ????? 47- Hele ateş içinde birbirlerini tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: "Hani bizler size tabi idik. Şimdi siz bizden bir ateş nöbetini savabiliyor musunuz?" derler. Allahın son Resulü kabe adlı o binayı turlayarak hac yapmadı Tevbe suresi - Allah'dan ve Resulü'nden bir ültimatomdur bu, kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklere: 2- Bundan böyle yeryüzünde dört ay daha istediğiniz gibi gezip dolaşın. Şunu da bilin ki, Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz. Allah kâfirleri mutlaka perişan edecektir. 3- Büyük hac günü Allah ve Rasulü tarafından insanlara bir ilandır ki, Allah da Resulü de müşriklerle yapılan antlaşmalara artık bağlı değildir. Eğer hemen tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlıdır. Yok yine tevbeden yüz çevirirseniz biliniz ki, Allah'ı yıldıracak değilsiniz. Kâfirleri acı bir azap ile müjdele. Resulullah ne yapıyor burda o binanın etrafını mı dolanıyor, yoksa müşriklere meydan okuyarak tartışıyormu.? Burda karşımıza bir kavram daha çıkıyor.Büyük hac. Büyük hac olduğuna göre küçük hacda olur. 4- Ancak kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size olan ahitlerinde hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiçbir kimseye yardımda bulunmamış olanlar bunun dışındadır. Siz de onlarla olan antlaşmanızın hükümlerine antlaşma süresinin sonuna kadar uyunuz. Muhakkak ki, Allah müttakileri sever. Müslümanlarla yaptığı anlaşmaları bozan müşriklere ancak savaş ile meydan okuyarak hac/tartışma yapılır. Yani tartışmanın en son noktası Küçük olan hacda ise sadece mesaj iletilir Hz İBRAHİM VE İSMAİL HANİF Mİ, DUVARCI USTASI MI? Bakara 127- Ve ne vakit ki İbrahim, Beyt'in/Tevhidin temellerini yükseltmeye başladı, İsmail ile birlikte şöyle dua ettiler: Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur, hiç şüphesiz işiten sensin, bilen sensin. Bu ayetteki beyt kelimesini mecazi olarak değil maddi anlamda alırsak, o zaman Put kıran Hz İbrahimi duvarcı ustası olarak kabul etmemiz gerekir.Hz İbrahim bir taraftan kutsallaştırılan cansız nesneleri kıracak, hatta bunun için ataşe atılacak, sonrada kalkacak put öyle olmaz böyle olur dercesine kupik bir bina yapacak,Yüce Allahta bunu onaylayarak ayetlerle bize haber verecek.Bu çelişki olur Bu ayette söz konusu temel Rum 30 da Rum 30..Öyleyse sen yüzünü bir hanif olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışında hiç bir değişme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. Hz İbrahim salt estetik görünümleri için o putları kırmış olamaz Hz İBRAHİMİN ÖNDERLİĞİ İNŞAAT SEKTÖRÜNDE Mİ ? Bakara 124- Şunu da unutmayın ki, bir zamanlar İbrahim'i Rabbi, birtakım kelimeler ile imtihan etti, o, onları sona erdirince, Rabbi ona, "Ben seni bütün insanlara önder yapacağım." buyurdu. İbrahim, "Zürriyetimden de yap!" dedi. Rabbi ona "zâlimler benim ahdime nail olamaz!" buyurdu. Bakara 125- Biz bu beyti/sistemi, insanlar için toplanma yeri ve emniyetli kıldık. Siz de İbrahimin (hanif) onuruna arka çıkın/destek verin . Ayrıca İbrahim ile İsmail'e şöyle ahid verdik: "Evimi,saygı duyacak boyun eğecek ve itatat edecek topluluklar için temiz tutun!" Allahin emri; Siz de İbrahimin (hanif) onuruna arka çıkın/destek verin Allahın bu emri nasıl yerine getirilecek.Müşrik arapların; İbrahimim ayak izleri diye uydurdukları o makete ****** sürerek mi,o putun önünde namaz kılarak mı, yoksa onun bize kuranda anlatıldığı şekilde mücadelesini aynen sürdürerek mi Hac;sadece müslümanları ilgilendiren bir mesele değil.tartışabilmek için mutlaka muhatabın olması gerekir.Kuranda bize emredilen hac;Hz İbrahimin onurlu tevhid mücadelesini sürdürmek Uluslar arası düzeyde dev tartışma konferansları tertip ederek,kurani gerçekleri müslüman olmayan toplumlara sunmak.Hakikati arayan ama buna rağmen bilmeyen insanlar böylece bu konferanslara katılarak doğruyu elde etme imkanına sahip olacaklar. 3 gün sürecek bir organize olduğu için gelen misafirlere ikramda bulunulacak. Allahın rızık olarak yarattığı hayvanlar kesilerek ziyafet verilecek.Aynen atamız İbrahimin kendine gelen misafirlere ikramda bulunduğu gibi Hud 69- Andolsun ki, İbrahim'e de elçilerimiz müjde ile geldiler ve "selâm" dediler, o da "selâm" dedi ve hemen gidip onlara kızartılmış bir buzağı getirdi. Hac 28- Ta ki kendilerine ait birtakım menfaatlere şahid olsunlar;Bilinen günlerde Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlara O'nun adını ansınlar. Siz de onlardan yiyin, yoksulu, fakiri de doyurun. Gelelim beyt/ev kelimesine.Yüce Allah gerçekten müthiş bir benzetme yapmış. Maddi evler insanları sıcaktan soğuktan ve birtakım olumsuzluklardan korur.Allahın evide işte bu işlevi görüyor.Yani emniyetli olması. Peki nasıl bir emniyet bu Ali İmran 96- Şüphesiz insanlar için ilk ortaya çıkarılan ev/sistem, bekke ile bereketli ve bütün âlemlere hidayet olandır Bir bina nasıl olursa alemlere hidayet olur.Kurandan başka bir hidayet kaynağımı var ? Ali İmran 97- Onda apaçık ayetler, İbrahim'in (hanif) onuru vardır. Oraya giren emniyettedir. Ona bir yol bulabilenlerin evi tartışması Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse, şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir. Maddi bir evin nesi tartışılacak.Estetik güzelliği mi, yoksa mimari yapısı mı? Diğer bir husu ise Allahın vaadı İşte Allahın vaadı.Oraya giren emniyettedir.Maddi bir bina bu emniyeti sağlayabilri mi ? Hem kaldı ki hiç bir kimse istesede istemesede mekkedeki o binanın içine giremiyor,sadec etrafını dolanıyorlar.Peki Allahın vaadı ne oldu.? Alllah oraya giren emniyettedir diyorsa demekki bu ev,hem girilebilir hemde dünyadaki tüm insanları içine alabilir mahiyette olmasi gerekmez mi?? Aksi takdirde Yüce Allahı ne dediğini bilmeyen yerine koymuş olmazmıyız? Kuranın bütünlüğüne göre bakalım bu emniyet nasıl bir şey Fussilet 40- Âyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp inkâra sapanlar bize gizli kalmazlar. O halde ateşe atılacak olan mı daha hayırlıdır, yoksa kıyamet günü emniyet içinde gelecek olan mı? İstediğinizi yapın. Şüphesiz ki Allah, yaptığınız şeyleri hakkıyla görür. Hicr 45- Allahtan korkanlar, elbette cennetlerde ve pınarların başındadırlar. Hicr 46- Onlara: "Selametle emniyet içinde oraya girin" denir. Enam 80- Kavmi onunla tartışmaya başladı. O da onlara dedi ki: "Beni doğru yola eriştirdiği halde Allah hakkında benimle mücadele mi ediyorsunuz? O'na ortak koştuklarınızdan hiç korkmuyorum, ancak Rabbimin dilediği şey hariç. Rabbim ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. Hiç düşünmez misiniz?" Enam 81- "Hakkında hiçbir delil indirmediği halde, siz Allah'a ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak koştuklarınızdan nasıl korkarım?" Eğer bilirseniz söyleyin, bu iki topluluktan hangisi emniyet içinde olmaya daha layıktır? Enam 82- İman edenler ve imanlarına zulüm ile karıştırmayanlar... İşte emniyet içinde olanlar bunlardır ve doğru yolda olanlarda onlardir. Enam 83- İşte bunlar, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Muhakkak Rabbin hikmet sahibidir, bilendir. Tüm bu deliller karşısında beytin maddi bir bina olmadığını,yüce Allahın sistemi olan islam olduğunu çok rahat bir şekilde söyleyebiliriz.Dolayısıyla Allahın evi olan islama girenler hem bu dünyada bir takım kötülüklerden uzak bir şekilde erdemli bir hayat yaşarlar hemde cehnneme azabından emin olurlar. İşte Allahın bize emrettiği bu,bizlerden istediği bu.Delil getirerek ve tartışarak bayram havası şenliği içinde İslamı başka toplumlara götürmek,ulaştırmak. Bunun içinde dev organiyasyonlar tertip etmek. Gelelim haccın/konferansın kurallarına 196- Ömrünüzde tartışmayı Allah için tam yapın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir hediye. Hediye ulaşacağı yere varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başından bir rahatsızlığı bulunana oruç veya sadaka yahut da bir fidye gerekir. Kim ömründe tartışmayı tamamlarsa, ona da kolayına gelen bir hediye (gerekir). Bunu bulamayana ise üç gün tartışma esnasında, yedi de döndüğünüzde ki tam on gün oruç tutması lazım gelir. Bu hüküm, ailesi yasaklara itaate hazır olmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah'ın azabı gerçekten çok şiddetlidir. Yukarıda görüldüğü gibi haccın müddeti 3 gündür 203- Bir de sayılı günlerde Allah'ı zikredin kim iki gün içinde dönmek için acele ederse ona günah yoktur. Kim geri kalırsa ona da günah yoktur. Ama bu, takva sahipleri içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki, siz ancak O'nun huzuruna varıp toplanacaksınız. 197- Tartışma, bilinen aylardadır. Her kim o aylarda tartışmayı kendisine farz ederse; artık tartışma esnasında kadına yaklaşmak,günaha dalmak ve kavga etmek yoktur. Siz hayırdan ne işlerseniz, Allah onu bilir. Kendinize azık edinin.Şüphesiz ki azıkların en hayırlısı Allah korkusudur. Ey akıl sahipleri! Benden korkun! 198- Rabbinizin lütfunu istemenizde size bir günah yoktur. tanışmadan sonra yasak şiarda Allah'ı zikredin. O'nu, size gösterdiği şekilde zikredin. Doğrusu siz, bundan önce gerçekten sapmışlardandınız. 199- Sonra insanların akıp geldiği yerden siz de akıp gelin. Allah'tan bağışlanmanızı isteyin. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. 200- Nihayet bu kurallları (menasikekum) tamamladığınızda, önceleri babalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah'ı anın. İnsanlardan kimisi: "Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver!" der. Onun için ahirette hiçbir kısmet yoktur.
  2. Klasik islam anlayışına göre İslam dini barış dini falan değil savaş dinidir. . Müslüman olmayan kavimler ya islamı kabul edecekler ya cizye verecekler aksi takdirde müslğümanlara karşı savaşmak zorunda kalacaklardır. Kimse de bunun aksini iddia etmeye kalkmamalı. Bu anlayış ne kadar kuran ile bağdaşıyor bakalım Tevbe 60- Sadakalar ancak şunlar içindir: Fakirler, yoksullar, o işte çalışan görevliler, müellefe-i kulûb (kalbleri İslâm'a ısındırılacaklar), köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar. Allah tarafından böyle farz kılındı. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Allahu teala bir taraftan kafirlere bile islama ısınmaları için onlara sadaka verilmesini emredecek, diğer bir taraftan savaş yoluyla onları cizye ve haraca boğun diyecek . Böyle bir şey mümkünmü?Allah çelişkili konuşurmu ? Çapulcuların iddalerına malzeme olarak kullandıkları ayet Enfal 39 Siz de ortalıkta bir fitne kalmayıb din, tamamiyle Allahın dini oluncıya kadar onlara cihad edin, eğer vaz geçerlerse her halde Allah amellerini görür Ayetin sonu eğer vazgeçerlerse diyor.Eğer kıyamete kadar sürecek bir savaş ise neden vaz geçerlerse yazıyor ayetin sonunda ENFAL 30- Hani bir vakitler, o kâfirler, seni tutup bağlamak veya öldürmek veya sürüp çıkarmak için sana tuzak kuruyorlardı da, onlar tuzak kurarken Allah da karşılığında tuzak kuruyordu. Öyle ya, Allah tuzakların en hayırlısını kurar. 31- Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman, "işittik, dilersek bunun gibisini biz de söyleriz, bu, eskilerin efsanelerinden başka bir şey değildir" diyorlardı. 32- Bir vakit de, "Ey Allah, eğer bu Senin katından gelmiş bir hak kitap ise, hiç durma üstümüze gökten taşlar yağdır veya bize daha acı bir azap ver" demişlerdi. 33- Halbuki sen içlerinde iken Allah, onlara azab edecek değildi. İstiğfar ettikleri sürece de Allah onlara azab edecek değildir. 34- Şimdi ise Allah'ın kendilerine azab etmemesi için neleri var ki? Oysa Mescid-i Haram'dan menediyorlar. Üstelik onun hizmetine ehilkişiler de değiller. Çünkü onun hizmetine ehil olanlar ancak müttakilerdir. Lâkin çoğu bunu bilmezler. 35- siistem katında onların tavırları ise ancak hile ve engelllemetne başka bir şey değildir. O halde inkârınızdan dolayı bu azabı tadın bakalım., 36- Mallarını, Allah yolundan engellemek için sarfeden o kâfirler, hiç şüphesiz yine onu sarfedecekler. Varsın sarfetsinler, sonra o yüreklerine inen bir acı olacak, sonra da mağlup olacaklar. Zaten kâfirler toplanıp cehenneme gönderilecekler. 37- Allah, murdarı temizden ayırdetmek için ve bir de murdar kısmını birbiri üzerine bindirip hepsini bir araya getirmek ve topunu birden cehenneme koymak için böyle yapar. İşte bunlar o hüsran içinde kalanların ta kendileridir. 38- O kâfirlere de ki: Eğer bu işe son verirlerse daha önce yaptıkları bağışlanacak. Yok yine karşı koymaya başlar, isyana dönerlerse, önceki ümmetlere uygulanan kurallar kendilerine de uygulanacak. (Artık o ilâhî uygulamayı beklesinler.) 39- Ortalıkta fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki, Allah yaptıklarını görür. 40- Yok vazgeçmez de tekrar eskiye dönerlerse artık bilin ki, Allah sizin yardımcınızdır. O ne güzel mevla, ne güzel yardımcıdır. Ayetlerin tamamını göz önünde aldığımızda görülen odurki, müşrikler sürekli olarak Hz peygambere karşı bir takım suikast planları peşindedirler.Onlar bu suikastlarından vazgeçmedikleri sürece elbetteki onlarla savaş yapılacaktır.bundan doğal ne olabilirki Bakara190- Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez. Bu ayettede görüldüğü gibi ayet gayet açık ve net.Eğer müslümanlar düşmanlar tarafından saldırıya uğrarlarsa elbette savaşacaklar.Böyle bir durum olmadan hangı maksatla olursa olsun hiç bir kavme müslümanlar savaş açamaz. Bakara..256-Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklıktan ayırd edilmiştir. Artık her kim tâğutu inkar edip, Allah'a inanırsa, sağlam bir kulpa yapışmıştır ki, o hiçbir zaman kopmaz. Allah, her şeyi işitir ve bilir. Dinde zorlama olmadığı halde, hangi gerekçe ile müslümanlar başka kavimlere savaş açabilirler.Ne diyecekler müslümanlar onlara ya islamı seçin yoksa cizye verın aksi takdirde sizi imha ederrizmi diyecekler Böyle bir şeyin adı cihad filan değil olsa olsa çapulculuk olur.O takdirde haçlı seferlerini neye dayanarak haksız gösterebilecek, itiraz edebileceksin Yok benim dinim hak seninki batılmı diyeceğiz.Onlarda kendi dinlerini hak olarak görüyor. Ben din dayatmak için savaşırsam haklıyım ama sen yaparsan haksızsınız mı diyeceğiz İsra 33- Haklı bir sebep olmadıkça, Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı canı öldürmeyin. Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine bir yetki verdik. O da öldürmede aşırı gitmesin. Çünkü ona (dinin kendisine verdiği yetki ile) yardım olunmuştur. Peki bu ayeti nereye koyacağız. Allah teala haksız yee insan öldürmeyin diyor.Haklı yere öldürmak ise ancak kısas ile olur bakara 178- Ey iman edenler! Öldürmede kısas size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Ama her kim, ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe uyması, ona diyeti güzellikle ödemesi gerekir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Her kim bunun arkasından yine saldırırsa, artık ona acı veren bir azab vardır. Zaten savaşta bir nevi kısas gibidir.yani müslümanlara saldırılırsa,kısas olarak onlara karşı savaşılır. Başka türlü mümkün değil Çapulcuların cımbızlayarak aldıkları bir diğer ayet ise şu Tevbe 29 Kitap verilenlerden, Allah'a, ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın. Şimdi bu ayet müslümanlara,diğer din mensuplarına cizye verinceye kadar onlarla savaş yapılmasını mı emrediyor.Ne alaka Tevbe suresini baştan sona okuduğumuzda,Peygamberle anlaşma yapmış olan yahudiler bu anlaşmalarını bozarak, müşirklerle beraber müslümanlara karşı savaşmışlardır. Yani ortada islam devleti ile yapılan anlaşmayı bozup savaşan hain bir taraf vardır, ve bunlar müslümanlara zarar vermişlerdir.İşte tevbe 29 da emredilen bu hainlerin verdiği zarara karşılık olarak hakir bir şekilde savaş tazminatı ödeyinceye onlarla savaşılmasıdır. Yoksa durup duruken herhangi bir kavim ile,zoraki vergi verinceye kadar savaşmak değildir. emevi ve abbasi zalimleri bu ayeti kendi keyilerine göre çarpıtarak,gayri müslim vatandaşlardan zorla cizye adında vergi almışlar ve bu anlayış aynen osmanlıda da devam etmiş ve halada böyle olduğu sanılmaktadır Mümtehine 7. Olur ki Allah sizinle düşmanlarınız arasında yakında bir dostluk meydana getirir. Allah gücü yetendir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir. 8. Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever 9. Allah sizi, ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselere dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır. Peki bu ayetleri nereye koyacağız. Allah teala müslümanlarla savaşmayan kimselere iyilik yapmamızı ve onlara adil davranmamızı emrediyor.Yok hayır biz anlamayız ya islamı kabul ederler yoksa canlarına okur ve onları haraca boğarız mı diyeceğiz Emevilerle başlayan islam dışı yönetimler kendi hazinelerini doldurmak,saraylarda keyfialem yapabilmnek için bazı ayetleri malzeme olarak kullanmış başka milletlere yaptıkları saldırı ve barbarlıklarıda cihad adı altında kılıfına uydurmaya çalışmışlardır. Sonuç olarak müslümanlar hiç bir kavme,islamı kabul edin yada cizye verin gibi gerekçeleriyle savaş açamazlar.Ama maalesefki asırlardan beri yapılmış ve böylece tüm dünya, islamdan ve müslümanlardan nefret ettirilmiştir.Ve bu barbarlığın adıda cihad veya fetih olmuştur. İşte müslümanların şanlı tarih ve şanlı ecdad diye övündükleri budur.çapulculuğun islami kılıfa sokulmuş hali.Hazinelerini altınla, haremlerini de cariyelerle doldurup saraylarda içki ve fuhuş alemi tertip eden sultanlar bunun için gerekli olan parayı nasıl toplayacaklardı.Elbetteki talan ve vurgunla Kendinizi bir an için gayrimüslüm yerine koyun ve düşününki. müslümanlar sizin ülkenize savaş açmış ve oranın halkını haraca bağlamış, siz bu durumda bu müslümanlar ne kadar kibar ve nazik insanlar bize islamı kabul ettirmek için ilk önce ülkemize saldırdılar sonrada bizi vergiye boğdular. bu islam ne kadar güzel bir din böyle eh öyleyse bende müslüman olayım bari mi dersiniz yoksa islamdan ve müslümanlardan nefret mi edersiniz ??? _________________
  3. haksöz

    KURANDA ŞEFAAT

    Bakara 48 Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz Enam 70 Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felakete duçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir. İnkar ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır. Enam 51 Rab’lerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları (vahy) uyar ki onların Allah’tan başka velileri ve şefaatçıları yoktur. Umulur ki korunurlar. Bakara 123 Ve bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da görmezler Secde 4 Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı günde (devirde) yaratan, sonra arşı egemenliği altına alan Allah'tır. O'ndan başka ne bir dost ne de bir şefaatçınız vardır. Artık düşünüp öğüt almaz mısınız? Bu ayetlerde görüldüğü gibi hesap gününde Alllahtan c.c. başkasının kesinlikle şefaat etme yetkisi yok.sadece ve sadece Allah şefaat edecek.Allahın kitabında kesinlikle çelişki olmadığına göre izin verilenlerle ilgili ayetleri nasıl anlamamız gerekir? Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için dünya hayatından birçok kez tanık olduğumuz bir örnek verelim.Günümüzdeki mevcut yasalara göre de nitekim zaman zaman af (şefaaat) izni çıkmaktadır.Siyasi otorite mecliste bu konuyu tartışarak kimlerin bu af izniniden istifade edip yararlanabileceğini belirler. Bu af yasasından yaralanabilecekler için,bu izin ne anlama gelir ?? Ey ahmet sana af izni çıktı, hadi git bu izinle istediğin kişileri hapisten çıkar anlamına mı, yoksa sen bu izinden yararlanıp hapsiten kurtuldun anlamına mı Eğer aksi olsaydı bu adaletsizlik olmazmıydı. Elbetteki evet.İnsanlar bile bu adalete riayet ederken, adillerin en adili olan Subhanallahi ve teala böyle bir adaletsizlikte bulunabilrmi? Düz mantıkla bile düşündüğümüzde, hesap gününde Allahtan başkasına şefaat yetkisinin verildiğini kabul edecek olursak, bir insan peygamber olsa dahi milyarlarca insanın dünya hayatında saniye saniye ne kadar iyilik ne kadar kötülük yaptığını neye göre ve nasıl bilecek, bu insanların hatalarını günahlarını hangi güçle ayırd edip kimlerin bağışlanmayı hak etiğini belirleyecek.Böyle bir güç Allahtan başka kimde olabilir? Kaldıki Subhanallahi ve teala peygamberlerinde diğer insanlar gibi hesap vereceğini buyurduğu halde Araf 6- Kendilerine peygamber gönderilmis olanlara soracagiz, GÖNDERİLEN PEYGAMBERLEREDE KESİNLİKLE SORACAĞIZ Peygamberin şefaatini umanlar kesinlikle büyük bir pişmanlıkla aldanacaklardır.Zira bu kişiler için peygamber şefaatçi değil şikayetçi olacaktır Furkan 30 Peygamber dedi ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'ı büsbütün terkettiler. Eğer Allah kendisinden başkalarına şefaat etme yetkisi verecekse kim bunlar niye tek bir ayette bile bir açıklama yok.Yoksa Allah bizlere hesap gününüde sürpriz yapıp, bakın işte bunlar size dünya hayatınızda iken ismini bildirmediğim şefaatçileriniz mi diyecek. Zümer 43 Yoksa onlar Allah'ın yanısıra şefaatçılar mı edindiler? De ki: Onlar hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi Zümer 44 De ki: şefaatin tamamı Allaha aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz Subhanallahi ve teala hem şefaatin tamamının kendine ait olduğunu söyleyecek, sonrada bunu başkalarıyla paylaşacak. Allah çelişkili konuşur mu ? Enam 94 Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geleceksiniz ve (dünyada) size verdiğimiz şeyleri arkanızda bırakacaksınız. Yaratılışınızda ortaklarımız sandığınız şefaatçılarınızı da yanınızda göremeyeceğiz. Andolsun, aranız açılmış ve (tanrı) sandığınız şeyler sizden kaybolup gitmiştir. Araf 53 (Fakat onlar), Onun tevilinden başka bir şey beklemiyorlar. Tevili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler. Şimdi bizim şefaatçılarımız var mı ki bize şefaat etsinler veya (dünyaya) geri döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduğumuz amellerden başkasını yapalım? Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler (putlar) da kendilerinden kaybolup gitti. Yasin 23 "O'ndan başka tanrılar mı edineyim? O çok esirgeyici Allah, eğer bana bir zarar dilerse onların şefaati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar Rum 13 (Allah'a koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçı çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkar edeceklerdir. Bu ayetlerde Allahın yanısıra şefaatçi edinen müşrikler ağır bir şekilde itham ediliyor.Pe ki ya bizler Allahın izin verdikleri şefaat edebilirler diye inanırsak ne farkmız kalır onlardan.Müşrikler şefaatçi seçiminde hata ettiler putları şefaatçi kıldılar bizler ise peygamberleri ve salih kulları seçiyoruz mu diyeğiz.Sonuç itibarıyla müşriklerin putları, salih kabul ettikleri kişilerin temsilleri değilmi Enbiya 51- And olsun ki biz daha önce İbrahim'e de rüşdünü vermiştik . Biz onu biliyorduk. Enbiya 52- O zaman o, babasına ve kavmine: "Bu saygı gösterdiğiniz semboller nedir?" demişti Gelelim Allahin izin verdileri ile ilgili ayetlere Günümüzdeki meal yazarlarının büyük çoğunluğu sünni dinine sahip oldukları için, şefaatle ilgili ayetleri bu inanca göre göre aynen yahudiler gibi çarpıtmışlardır.Malum sünni dininde peygamberlerin, alimlerin,şehitlerin şefaat etme yetkisi vardır.Bu inancın kaynağıda tabiki hadislerdir. Sebe 23 Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür. (şaban piriş) Şimdide aslına sadık olarak ayeti yazalım Sebe 23 Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasına şefaat fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür. Aradaki korkunç farkı anlayabildiniz mi ? Bakınız bir kaç harf değişikliği ve anlam tamamen şirk dininne göre uyarlanabiliyor. İlkinde Allahın bazi kişilere şefaat yetkisi vereceği anlaşılırken, diğerinde, Allahın izin verdileri kişilerin Allahın şefaatinden yaralanabilecekleri gayet net anlaşılıyor. Şefaatle ilgili çarpıtılan diğer ayetler tek tek arapçasından gidelim la tenfauşşafatu indehu Onun katında şefaat fayda vermez illa limen ezine lehu Ancak izin verdiklerine (fayda verir) hatta iza fuzzia an gulubuhum galu maza gale rabbukum. kalplerindeki o dehşet gidince rabbiniz ne dedi,derler galul hakku gerçeği derler Vehuvel aliyyul kebir O çok yüce ve büyüktür Yüce Allah çok açık ve net;Allhın izin verdiklerine şefaat fayda verecek diyor, mealciler çarpıtıp ''Allahın izin verdikleri şefaat edecek'' diyerek kurana bu putperstliği yamamaya çalışıyorlar Meryem 87- (O gün) Rahmân (olan Allah)'ın katında bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır.(buda elmalıdan ) Doğrusu Meryem 87 O gün Rahman (olan Allah)'ın nezdinde söz ve izin alandan başkaları şefaata sahip olmayacaktır Bu ayette insanlar Allahın şefaatına sahip olacakları anlatılırken mealciler yine şefaat etmekten bahsediyorlar Taha 109- O gün, Rahmân'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez. (Elmalı) Doğrusu Taha 109 O gün, Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimseden başkasına şefaat fayda vermez. Zuhruf 86- Onların Allah'ı bırakıp da tapdıkları putlar şefaat hakkına sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler şefâat edebilir.(Elmalı) Doğrusu Zuhruf 86 Allah'tan başkasına yalvaranlar, şefaate sahip olamazlar.(la yemliku)Ancak bilerek hakka şahitlik edenler müstesna ayette '' la yeşfeu'' ( bakınız bakara 255) şefaat edemezler diye bir ibare yok.Elmalı ne hikmetse?? mülk kökünden gelen yemliku kelimesini şefaat etnek olarak çevirmiş. Şefaat etmek, ile şafaate sahip olmak tamamen farklı şeyler Konunun başında belirtiğimi gibi,Allahu Teala hesap gününde, hesaptan sonra bağışlanmayı hak edenler için şefaat (af) izni çıkartacak. İşte bu şefaaat izniniden istifade edecekler, dünya hayatında iken Allahtan başkasına yalvarmayanlar,Allahın kitabına şahitlik edenler (zuhruf 86) Allahı razı edecek sözlerdeve amellerde bulunanlar (taha 109) Allah tealanın şefaat iznine layık olup günahları bağışlanarak cehenneme girmekten kurtulacaklar. Bakara 255- Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima diridir (hayydır), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Onların her ikisini de görüp gözetmek O'na bir ağırlık vermez. O çok yücedir, çok büyüktür. Bu ayetteki izin meseleside maalesef çarpıtılarak '' bakın Allahın izni olmadan kimse şefaat edemez'' geçiyor, demekki Allahın izin verdikleri kimseler şefaat edecekler diye insanları saptırıyorlar. Peki ya bir önceki ayeti nereye koyacağız 254- Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir. bakara 255 teki izin ne anlama gelir Allah’ın izniyle’ tabiriyle Allah’ın otoritesinin sınırsızlığı ve bütün inisiyatifin Allah’ın elinde olduğu vurgulanmak suretiyle konuya farklı bir uslubla, anlatım tekniğiyle açıklık getirilmektedir Bu ifade şekli Kuran’ın anlatım tekniklerinden biridir. Bu konuda şu ayet de örnek verilebilir: Bundan böyle sana Kur'ân'ı okutacağız da unutmayacaksın. Yalnız ALLAH'IN DİLEDİĞİ BAŞKADIR. Çünkü o açığı da bilir, gizliyi de. (A’la suresi 6-7. ayetler) Görüldüğü gibi ‘Allah’ın dilediği başka’ ifadesiyle yine Allah’ın mutlak inisiyatif sahibi olduğu vurgulanmaktadır. Yani bir kul unutmamaya ne kadar gayret etse de Allah dilerse unutabilir. Kainatta olup biten herşey Allah’ın onayını aldıktan sonra cereyan etmektedir. ‘Hiçbir yaprak O’nun izni olmaksızın düşmez’ ayetini hatırlayalım. Demek ki bu ‘Allah’ın diledikleri hariç’ kalıbı Peygamberimizin bazı ayetleri unuttuğu anlamına gelmemektedir. Allah dilerse unutabilirdi. ‘Allah unutmasını dilemiştir’ şeklinde bir beyan mevcut değildir. Tıpkı bunun gibi ‘Allah’ın izni olmadan kimse şefaat edemez.’ cümlesinden Allah’ın birilerine şefaat için izin vereceği anlamına gelmez. Yani kısaca Allah bu ayette müşriklere meydan okuyarak şu mesajı vermektdir Siz ey müşrikler; birilerinin Allah katında şefaatçi olacağına inanıyorsunuz.Peki benim iznim olmadan bunların haddine mi kalmış şefaat etmek Necm 26 Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah'ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz Peki bu ayeti nasıl anlamamız gerekir ? Dikkat edilirse ayette hesap gününe dair hiç bir vurgu yoktur.Allahtan başkasının şefaatinin olmadığını bildiren ayetler de ise sürekli ( O günde) denilerek hesap gününe vurgu vardır.Bu vurgu çok önemli bir ayrışımdır. O takdirde meleklerin şefaatinin dünya hayatında olduğunu kuranın bütünlüğünde anlayabilriz.Evet meleklerin şefaati/yardımı dünya hayatında vardır. İlgili ayetler Enfal 9- O vakit siz Rabbinizden yardim diliyordunuz. O da: "Ben iste ardarda bin melekle size yardım ediyorum" diye duanizi kabul buyurmustu. Enfal 10- Bunu da Allah size sirf bir müjde olsun ve bununla kalbleriniz yatissin diye yapmisti. Yoksa zafer ancak Allah katindandir. Gerçekten Allah mutlak galiptir ve hikmet sahibidir. Enfal 11- O sirada size, yine katından bir güven ve esenlik olmak üzere bir uyku sardırıyordu, sizi temizlemek, seytanin vesvesesini sizden gidermek, yüreklerinize kuvvet vermek ve ayaklarinizi saglam durdurmak için gökten üzerinize yagmur indiriyordu. Enfal 12- Iste o anda Rabbin meleklere şöyle vahyediyordu: Ben sizinle beraberim, müminlere sebat verin. Kâfirlerin yüregine korku salacagim, hemen boyunlarinin üstüne vurun, parmaklarına, parmaklarına vurun". Tevbe 25- Inkâr kabul etmez bir durumdur ki, Allah size birçok yerde yardim etti. Özellikle Huneyn Günü ki, o gün kendi çoklugunuz size güven vermisti de o gün size onun bir faydasi olmamisti. Yeryüzü bütün genisligine ragmen basiniza dar gelmisti. Sonra da bozguna ugrayarak gerisin geri dönüp kaçmaya baslamistiniz. Tevbe 26- Sonra Allah, Resulünün üzerine ve müminlerin üzerine sekinetini (kalplere huzur veren rahmetini) indirdi ve gözle görmediginiz (melek) orduları indirdi de kendisini tanimayan kâfirleri azaba ugratti. Ve o kâfirlerin cezasi iste budur. Zaten şefaat kavramı yardım anlamınıda içinde barındırmaktadır.Dolayısıyla dünya hayatında Allahın razı olduğu kimseler için, Allahın izni ile meleklerin şefaati (yardımı) vardır Hala bu tevhidi konuyu Allah isterse gibi laf oyunları ile sulandırmaya çalışanlara son bir ayet Zümer 18- O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir. İşte temiz akıllılar da onlardır. Zümer 19- Ya üzerine azab kelimesi hak olmuş kimse de mi (böyledir)? Artık o ateşteki kimseyi sen mi kurtaracaksın? Sonuç Ahirette, Allahtan başkasının şefaatine inanalar Allaha ortak koşmaktadırlar.Zira Subhanallahi ve teala ŞERİKİ YEVMİDDİN değil MALİKİ YEVMİDDİN dir
  4. Ister nazar, ister sihir olaylarinda olsun birilerinin, digerlerine bir takim esrarengiz güçlerle etki edebilecegi veya tesir yapabilecegi inanci yatmaktadir.Simdi bu inancin Kuran ile ne kadar örtüstügüne bir göz atalim. Ilk önce sihir (türkçede büyü) ile baslayalim. Araf suresinde bu isin mahiyeti bütün çiplakligiyla ortaya konulmustur. (Musa) Siz atin dedi. (sihirbazlarda) atinca halkin gözlerini büyülediler ve onlara korku salarak büyük bir sihir yapmis oldular 7/116 Bizde Musaya; asani birak diye vahyettik.Birde baktilarki asa onlarin iftiralarini yutuyor.7/117 7/117 de ''y(E,FiK)un ibaresini bile isteye iftira olarak çevirdim.Her ne kadar meallerede uyduruk olarak geçsede mana olarak aynidir.Çünkü ayni kelime Hz aise annemize zine iftirasi ile ilgili ayettede geçmektedir. ''Innellezine cau bil (IFK)i usbetun minkum'' iftira ile gelenler içinizden bir zümredir 24/11 Hepimiz gayet iyi biliyoruzki iftira; ASLI, HAKIKATI,GERÇEGI olmayan yalan bir haberdir.Sihirde aynen böyle oldugu için, Allahu teala sihirbazlarin yaptiklarini IFTIRA,UYDURUK olarak tanimlamistir. Her insanin yaratilisndan gelen özelliklerinden biride korkmaktir.Peygamber olsa dahi .Yüce Allah bu gerçegi söyle beyan etmektedir ''(Musa) Siz atin dedi.Birde ne görsün, onlarin ipleri ve degnekleri sihirleri yüzünden kendisine gerçekten yürüyormus gibi geldi'''Bunun için Musa içinde bir KORKU hissetti'' ''KORKMA; muhakkak ki sen üstünsün dedik'' 20/66,67,68 Bir korku filmi izlediginizi düsünün.Ister istemez etkilenirsiniz.Fakat bu etki bizzat filmin kendinde olan bir güçten degil,kendinizden kaynaklanmaktadir.Insan beyni algiladigi vizyonların, sahtesini, hakikisini ayırt etmeksizin degerlendirmek ve bunun sonucuna göre vücuda komuta vermek zorunda yaratilmistir.Hatta bazen öyle olurki tüylerimiz bile diken diken olur. Iste bu durum beynin komutasinda harekete geçen sinir sisteminin killarin etrafindaki kaslari gerginlestirmesinden meydana gelmektedir.Hatta böyle bir vizyon olmadan bile insan beyni, vücutta büyük tahribatlar yapabilecek niteliktedir.Uzun bir müddet aşırı derecede üzülen ve düsünen bir insan düsünün.Bunun sonucunda beynin komutasıyla vücuttaki kimyevi denge bozulur ve vücudun savunma sistemi devre disi kalir. Savunma sisteminin devre disi kaldigi bir vücudun ise hastaliklara maruz kalmamasi olanak disidir.Böyle kisilerin bir takım hastalıklara yakalandiklari ve hatta bazilarinin saçlarinin beyazladigini hayatimizda çogu kez müsahede etmekteyiz. Bu şekilde hastalanmış kişilere ise dışarıdan herhangi bir müdahele ise söz konusu degildir Böyle bir film izlenmeye devam edildigi halde,etkilenmemeye çalismak yerine ekrani kapatmak en iyi yöntemdir. Eger bizler, insanlarin sihir adi altinda sergiledikleri safsatalara Yüce Allahin zikrine uyrak, IMAN EKRANINI kapatirsak, dünyanin sihirbazlari da bir araya gelse, kılımızı dahi kıpırdatamayacaklarını bilmiş oluruz. Kurana inanmayan insanlar bile, (amerikali avrupalılar) yapilan bu gösterilerin aslı olmadığını bildikleri ve bu tür gösterileri sadece bir eglence/show olarak olarak seyrettikleri halde,müslümanim diyenlerin, yapilan bazi sihir olaylarinin aslı olduguna inanmalari gerçekten çok üzüntü vericidir.Maalesefki alim geçinenenlerde Kuranın bu açik beyanına ragmen,sihrin aslı olduguna inanmışlar ve bunun mantiki bir sonucu olarakta, ''BÜYÜ YAPMAK HARAMDIR FAKAT YAPILAN BÜYÜYÜ BOZDURMAK CAIZDIR'' fetvasini uydurmuslardir. Peki aslı olmayan bir şeyi bozdurmak nasıl oluyor bu da ayrı bir soru.İşte burda insanları sömürmek isteyen sahtekarların foyası meydana çıkıyor. Bu sahtekarlardan genelde şu cümleleri duyarsınız. Aman efendim bunun ticaretini yapıyorlar, dikkatli olmak lazım bu yüzden bu işin ehline gitmek gerek. Oysaki kurana göre bu işin ehli mehli yoktur bunların tamamı da sahtekar şarlatanlardır. Büyünün aslı olduğuna inananlar şu ayeti delil olarak ilerri sürmektedirler. Bu ayet kuranın bütünlğünden koparılarak anlaşılmaya çalışılınca ister istemez böyle bir sonuca varmak mümkün gözükmektedir. ancak ne varki ayette zannettikleri gibi büyünün aslı olduğuna dir herhangi bir işaret yoktur. gelelim ilgili ayetin izahına, Bakara 102) ( tuttular birde) Süleyman'ın ikitidarı konusunda onlar, şeytanların (uydurup) okudukları şeylere tabi oldular . Halbuki Süleyman inkarcı değildi. Ancak ; insanlara sihiri öğreten şeytanlar küfre sapmıştı. Babil'de Hârût ve Mârût adlı iki iktidar sahibi, kendilerine indirilmeyenleri öğretiyorlardı. "Biz büyücüleriz, sakın bunu inkar etmeyin!" demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. İnsanlar onlardan karı kocanın arasını açacakları şeyi öğreniyorlardı. Ne var ki, onlar bununla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu satın alanın âhirette hiçbir nasibi olmayacağını açıkça bilmişlerdir. Öz benliklerini sattıkları şey ne kötüdür! Bir bilebilselerdi! ... Muhakikler (arastirmacilar) Harut ve Marut’un Babil’de -ki burasi Irak’ta Firat nehri üzerinde bulunan bir sehirdir.- dis görünüsleriyle salah ve takva sahibi olarak taninan ve halka sihir ögreten iki insan olduklari görüsündedirler. Insanlarin saf inançlari bu iki kisi hakkinda öyle bir noktaya ulasmisti ki, onlarin semadan inmis iki melek olduklarini ve sihri Allah’tan gelen vahiy ile insanlara ögrettiklerini saniyorlardi. Bu iki adamin sahtekarliklari öyle bir dereceye varmisti ki insanlarin kendileri hakkindaki saf inançlarini sürdürmelerini saglamak için kendilerinden sihir ögrenmek isteyen herkese, “Biz bir fitneyiz. Sakin inkar etme”; yani “Kuskusuz biz imtihan vesilesiyiz; seni deniyor, imtihan ediyoruz ki bununla (sihir ögrenmekle) sükür mü, küfür mü ediyorsun, ortaya çiksin. Biz sana küfre düsmemeni tavsiye ederiz.” diyorlardi. Bunu; halk, bilgilerininilahi, sanatlarinin ise ruhani oldugunu ve aslinda iyilik etmekten baska bir maksatlari bulunmadigini zannetsinler diye söylüyorlardi. Tipki günümüzde de bir takim deccallerin yaptigi gibi. Bunlar da zanlarinca sevgi ve nefret için kendilerine muska yazmayi ögrettikleri kimselere; “Sana evli bir kadini, kocasindan baska bir erkege yöneltmek için yazmamani tavsiye ederiz.” Seklinde evham ve uydurmadan baska bir gerçegi olmayan seyler söylerler. Yahudilerin bu hususta bir çok hurafeleri vardi. Öyle ki Harut ve Marut’a, sihir ilminin Allah’tan indigine ve onlarin insanlara sihir ögretmek için gelen iki melek olduklarina inaniyorlardi. Iste bunun üzerine Kur’an ayetleri sihrin semadan indigi seklindeki iddialari hakkinda onlari yalanlamak ve hem sihri hem de onu ögrenen ya da ögreten kimseleri zemmetmek için geldi. “Onlar bu ikisinden koca ile karsinin arasini açacak seyler ögreniyorlardi.” Sözü sembolik bir anlatimdir ve böylelikle yapilan is en çirkin sekliyle ortaya konmus olmaktadir. Yani yaptiklari bu is öyle bir raddeye gelmisti ki, artik kari-koca gibi toplumun en güçlü birimi olan aileyi onunla parçalama imkanini elde etmeyi, çesitli hileleri ve bozgunculugun yollarini ögreniyorlardi. Özet olarak bu ayetin manasi basindan sonuna kadar su sekilde anlasilmaktadir: Yahudiler Kur’an’i yalanladilar ve ondan yüz çevirdiler. Kur’an’a karsilik Hz. Süleyman ve mülkü hakkinda, onlarin çarpik zihniyetli alimlerinden isittikleri hurafeler ve efsaneleri(1) yaymaya çalistilar. Hz. Süleyman (as)’in küfre girdigini iddia ettiler. Oysa Hz. Süleyman (as) küfre girmemisti. Fakat onlarin tabi olduklari seytanlari (önderleri) küfre girdiler ve insanlara sihri ögretmeye ve sihrin Harut ve Marut’a indigini iddia etmeye basladilar. O ikisini melek olarak isimlendirmislerdi. Onlara hiç bir sey indirilmedigi halde, insanlara kendilerinin salihlerden olduklari zannini yerlestirdiler. Halkin, onlari iyilik etmekten baska maksatlari olmayan ve kendilerini küfürden korumaya çalisan kimseler olduklarini sanmalari için ugrastilar. O ikisinden ögrendikleri hile ve desiseler, kendilerinin insanlar arasina tefrika sokabileceklerine halki inandiracak derecedeydi. CINLER INSANLARA MUSALLAT OLABILIRLERMI ''(iblis) Beni azginliga mahkum ettigin için bende andolsunki,dogru yolun üzerinde duracagim dedi'' ''Sonra andolsunki onlarin önlerinden arkalarindan,saglarindan ve sollarin dan gelecegim.Onlarin çogunu sükreder bulamayacaksin'' (7/16,17) Bu ayetleri seytanin cinlerin insanlara musallat olma seklinde anlamak dogru degildir.Onlarin yapabildikleri Nas 5te beyan edildigi gibi sadece vesvese vermek seklindedir ki bu gerçegi Allahu Teala söyle beyan etmekte dir. ''sesinle onlardan gücünün yettigini yerinden oynat.Süvarilerinle piyadelerinle üzerlerine yaygarayi bas. Mallarina ve evlatlarina ortak ol. Onlara (bos)vaadlerde bulun.Fakat seytan onlara batildan baska bir sey vad etmez.'' ''Muhakkak ki benim kullarim üzerinde hiç bir gücün(SULTAN) yoktur. Vekil olarak Rabbin yeter.'' (17/ 64,65) Son ayetin metnindeki SULTA kelimesi çok dikkat çekicidir.Sulta bir seyi baskalarina, ister istemez zorla yaptirim gücüne yetkisine sahip olamaya denir.Diger ayetlerde de Allahu Teala söyle buyurmaktadir ''Andolsunki iblisin onlar hakkindaki zanni dogru çikti.Müminlerden bir firka hariç ona tabi oldular'' ''Halbuki iblisin onlar üzerinde hiç bir gücün (SULTA) yoktur. lakin biz ahirete iman edenle onda süphe edeni ayird etmek için (ona müsade verdik) Rabbin her seyi gözetleyendir(Sebe 20,21) Burada söyle bir soru sorulabilir.Peki cin çarpmasi inanci nerden kaynaklanmaktadir? 275) Faiz yiyenler ancak döğüş sporu şeytanlarının dövüpte nakavt ettiği kimselerin kalktığı gibi kalkarlar . Bu, onların, "Zaten alışveriş de faiz gibidir" demelerindendir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kıldı. Kime Rabb'inden bir öğüt gelir de ribadan geri durursa, geçmişi kendisinedir, onun işi Allah'a aittir. Kim faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, onlar orada bozulmadan kalacaklardır. Unutulmamalıdır ki kuranın şeytan tanımı ile geleneğin şeytan algısı tamamen faklıdır.Kurana göre şeytan; özel bir mahluk türü değil,insanlardan ve cinlerden şer ve kötülük yapanlara verilen bir sıfattır. Enam 112- Biz böylece, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar birbirini aldatmak için süslü sözlerle vesvese verirler.Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları iftiraları ile başbaşa bırak. Bu ayette görüldüğü gibi hem insanlara hemde cinlere şeytan sıfatı verimiştir.Cinlerin yapabileceği kötülük ise ancak vesvese vermekten ibarettir.insanların bedenine girip onlatı etksi altına alması gibi şeyler tamamen uydurma olup,pagan dinlerin hurafesinden başka bir şey değildir Buraya kadar gördükki ne sihirbazlarin nede seytanlarin,insanlara esrarengiz güçlerle musallat olma yetkisi yoktur. HASED NAZAR 113-Felak: 4: Ve dügümlere nefes eden büyücülerin serrinden (Ve min serrin neffasati fil ugad) Bu ayette bir 'ugad'tan (dügüm) ve bir 'neffasat'tan (nefes edenlerden) söz edilmekte. Dügüm bir BAGdir. Bu her çesit BAG olabilir. Evlilik bagi, aile bagi, faaliyet yapanlarin baglari, toplumsal bag vs. Bu baglari koparmak için çalisan neffasat'ler vardir. Yani bu baglari koparmak için bütün gücü ile nefes harcayan insanlar vardir. Misal olarak kari-koca arasini ayirmak için çalisan dedikoducu kadinlar maalesef toplumumuzda çoktur ve bunlar nefes harcayarak yani dedikodu yaparak evlilik baglarini kolayca koparabilmeyi basarmaktadirlar. Ama bunlarin basarisi nefesin olagan üstünlügünden kaynaklanmamaktadir. Kari-Koca bu dedikodulara kendilerini verdiklerinden, kendilerini kaptirdiklarindan o güzel baglari koparabilmektedirler. Kendilerine güvenen bir kari-koca için dedikodularin hiç bir etkisi yoktur, olamaz da zaten.Bu etkileme diger baglar için de aynen geçerlidir. Büyü ve nefes harcama iman eden (Allah' güvenen) kisiler için hiçbir etkisi yoktur. Çünkü müslümanlar bunlarin etkisinin hiçbir sekilde gerçek degil, baglari koparmak için harcanan nefesler olduguna inanirlar. 3.Nazar: Arapça bir kelimedir ve gözle bakmak anlamindadir. Insanlar baska insanlari sert bir bakis ile etkileyebilirler. Ama bu etki gözün olaganüstü bir etkileyici sinyal saçtigindan degil, karsi tarafin o bakistan çikardiklari sonuçlardan kaynaklanmaktadir. Misal olarak bir baba kendi çocuguna sert baktiginda onu bakisi ile etkiler. Çocuk neden babam bana sert bakti? Acaba bana kizdi mi? Beni dövecek mi? gibi hislere kapilir. Bunlarin hepsi gözün/bakisin (nazarin) dogal etkisidir. Bunlar sadece karsi tarafin algilayisi nisbetinde diger tarafi etkiler. Asil olarak gözden kaynaklanan etkiler degildir. Iman edenler yaptiklarindan ve yapacaklarndan emin olduklari için karsi tarafin göz ve bakis (nazar) ile birakmak istedikleri etkiler bosa gider. Bu bakislar iman edenleri etkileyemez, çünkü bunlarin asli yoktur. Kim bizleri nazari ile devirecekmis? Gelsinler ve isterlerse milyonlarca insanlar olsunlar ve bizleri nazarlari ile etkilemeye çalissinlar. Ben karsi durmaya hazirim ve tüm iman edenler buna hazirdir. Bu açidan nazar denen bu olay bizler için geçersizdir. Tabiki etkilenmeye müsait olanlari etkileyebilir. Ama bu nazarin etkisinden dolayi degil, karsi tarafin etkiye müsait olmasindan kaynaklanmaktadir. Düsünün ki sizinle ayni devlet dairesinde beraber çalisiyoruz.Siz benden daha kidemlisiniz ve maasiniz benden dolgun.Eger ben sizdeki bu nimete hased ederde bu seytani duygularima Allah korkusuyla gem vuramazsam, sizin hakkinizda öyle senaryolar hazirlarim,öyle propagandalar yaparimki,sonuçta sizi isten bile attirmayi basarabilirim.Nitekim böyle olaylar hayatimizda sikça meydana gelen seylerdir.Iste benim sizin hakkinizda böyle davranmam sizin için büyük bir serdir.Yoksa halkin geleneginde yer alan ve HASED EDEN KISILERIN GÖZLERINDEN FISKIRANESRARENGIZ ISINLAR seklindeki nazar inancinin Islamda yeri yoktur. Insanlar Allahin zikrine (Kurana) kulaklarini ve gözlerini kapadiklari için böylesine safsatalara inanmakta ve sonuç olarak kendi kendilerini büyülemekte, kendi kendilerini çarpmakta,kendi kendilerine nazar degdirmektedirler _________________
  5. Kuranda .Ruh kavramı vahyin diğer bir adıdır.Dolayısıyla kuranda ruh; vahiy ve vahyi taşıyan cibril hakkındadır. İlgili ayetler CİBRİL,E İSNADEN RUH KAVRAMNIN GEÇTİĞİ AYETLER Bakara..87- Celâlim hakkı için Musa'ya o kitabı verdik, arkasından birtakım peygamberler de gönderdik, hele Meryem oğlu İsa'ya apaçık mucizeler verdik, onu Rûhu'l-Kudüs ile de destekledik. Size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emirle gelen her peygambere kafa mı tutacaksınız? Kibrinize dokunduğu için onların bir kısmına yalan diyecek, bir kısmını da öldürecek misiniz? Bakara..253- O işaret olunan resuller yok mu, biz onların bazısını, bazısından üstün kıldık. İçlerinden kimi var ki Allah, kendisiyle konuştu, bazısını da derecelerle daha yükseklere çıkardı. Biz Meryem oğlu İsa'ya da o delilleri verdik ve kendisini Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile kuvvetlendirdik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o deliller geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat ihtilâfa düştüler, kimi iman etti, kimi inkâr etti. Yine Allah dileseydi, birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat Allah dilediğini yapar. Meyem 17- Sonra ailesiyle kendisi arasına bir perde koymuştu. Biz ona ruhumuzu gönderdik de ona tam bir insan şeklinde göründü . Bu ayetlerde vahyi taşıyan meleğe yani cibrile RUHUL KUDUS =KUTSAL RUH ifadesi kullanılmıştır.Bizlerde aynı ifadeleri kullanırız. Mesela bir tarih profesörüne, AYAKLI TARİH ifadesini kulllanırız.Aynı şekilde Son peygamber Hz Muhammede YÜRÜYEN KURAN,AYAKLI KURAN dediğimiz gibi VAHYİ TAŞIYAN CİBRİLE İSNADEN SADECE RUH KAVRAMI GEÇEN AYETLER Nebe 38- O gün Ruh ve melekler sıra sıra dururlar. Rahmân'ın izin verdikleri dışında hiç kimse konuşamaz. İzin verilen de doğruyu söyler Kadr 4- Melekler ve Ruh o gece Rablerinin izniyle, her iş için inerler Mearic 3- O, derece ve makamlar Allah'tandır. Mearic 4- Melekler ve Ruh miktarı ellibin yıl süren bir gün içinde ona çıkar. Bu ayetteki İleyi= ona zamiri dil bilim ve gramer kurallarına göre bir önceki kelimeye atfetmek gerekirki oda,önceki ayetteki son kelime olan meariç,tir. Dolayısıyla burdaki ona zamirini kalkıpta Allaha atfetmenin ona mekan isnadı anlamına gelirki,böyle bir düşüncenin tevhide aykırı olduğunu düşünüyoruz Meariç; miraç kelimesinin çoğuludur. mirac,ın ise gerçek anlamda ne olduğu kesin olarak bilmek imkansız. Ben mahiyetini sadece Allahın bildiği ve meleklere ait derece veya makamlar olduğunu söylemekle yetinmeyi uygun görüyorum.En doğrusunu Allah bilir. RUH KAVRAMININ VAHİY OLDUĞU İLE İLGİLİ AYETLER İsra..82- Biz Kur'ân'dan, iman edenler için bir şifa ve rahmet kaynağı olan âyetler indiriyoruz. Zalimlerin de ancak zararını artırır. İsra..83- Biz insana nimet verdiğimiz zaman, Allah'ı anmaktan yüz çevirip uzaklaşır. Ona fenalık dokununca da ümitsizliğe kapılır. İsra..84- De ki: "Herkes bulunduğu hal ve niyetine göre iş yapar. Bu durumda kimin en doğru yolda olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir. " İsra..85! Sana ruhtan soruyorlar. De ki: "Ruh Rabbimin emrindendir ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir." İsra..86- Yemin olsun ki, dilersek sana vahyettiğimizi ortadan kaldırırız; sonra bize karşı kendine bir vekil (koruyucu) bulamazsın. İsra..88- De ki: "Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler bu Kur'ân'ın benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine yardımcı olsalar bile, yine onun bir benzerini meydana getiremeyeceklerdir." Ayetler gurubu dikkate alındığında görüldüğü gibi isra 85 teki ruhtan maksat vahiydir.Bulunduğu toplumda insanlara Allahın elçisi olduğunu ve Allahtan vahiy aldığını söyleyen peygambere bir takım insanlar vahyin mahiyeti hakkında sorular sordukları görülmektedir.Onların bu sorusuna ise Allah cevap vermiştir ANAHTAR KELİME;ALLAHIN EMRİ. ALLAHIN EMRİ İSE ŞÜPHESİZ VAHİYDİR İşte Allahın sonsuz ve sınırsız ilminden bizlere bildirilen bu az bilgi kurandaki olan kadardır Burayı biraz daha açalım.Asırlardan beri resullük taslayan insanlar olagelmiştir.Nitekim günümüzde de böyle insanlar vardır.Örnek olarak Ali iskender mihr,i gösterebiliriz.Bu sahte resule hiç bir insan gidipte insanın ruhu varmı diye sormaz. Ya neyi sorar? Sen kendine vahiy geldiğini iddia ediyorsun arkadaş; anlat bakalım bu işin mahiyeti nedir? işte Aynen bunun gibi kendi içlerinde 40 yıl yaşamış ve onlara göre sıradan biri olan insan olan Hz Muhammed günün birinde aniden Allahın resulü olduğunu ve Allahtan vahiyler aldığını ve bunlara uymazlarsa onlara ahiret azabıyla korkutuyordu.Dolayısıyla bu insanlar Hz Muhammedin bu konuda güvenilir olduğunu tesbit amacıyla vahyin mahiyeti (ruhtan)hakkında sorular soruyorlardı.Yoksa bu kişilerin insanın ruhu varmıdır yokmudur gibi bir detleri ve sıkıntıları yoktu VAHİY ANLAMINDA,RUH KAVRAMI İLE İLGİLİ DİĞER AYETLER Mümin..15- O dereceleri yükselten Arş'ın sahibi Allah, o buluşma gününün (kıyametin) dehşetini haber vermek için kullarından dilediği kimseye emrinden Ruh indiriyor. Nahl 2- Kendi emrinden Ruh ile melekleri, kullarından dilediği peygamberlere indirip şu gerçeği insanlara bildirin, buyuruyor: Benden başka hiçbir ilâh yoktur. Ancak benden korkun. Nahl 102 Onlara de ki: ", iman edenlere sebat vermek, müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için Rabbin Ruhu katından hak olarak indirdi. Mücadele 22. Allah'a ve ahiret gününe inanan bir milletin, babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa Allah'a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini görmezsiniz. Onlar o kimselerdir ki Allah kalblerine iman yazmış ve onları bir Ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar Allah'ın hizbi (dininin yardımcıları)dir. İyi bil ki, kurtuluşa ulaşacak olanlar, Allah'ın hizbidir. RUHTAN ÜFLEME Enbiya 91- Irzını koruyan Meryem'e ruhumuzdan üflemiş, onu ve oğlunu, âlemler için bir mucize kılmıştık. Hicr 28..Rabbinin meleklere şöyle dediğini hatırla: "Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağım." Hicr..29- Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın." Secde 7- Yarattığı her şeyi güzel yaratan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayan O'dur. Secde..8- Sonra da onun soyunu süzülmüş bir özden, değersiz bir sudan yaratmıştır. Secde..9- Sonra onu düzenli bir şekle sokup, ruhundan üfürdü. Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti. Siz pek az şükrediyorsunuz! Sad 71- Hani Rabbin meleklere demişti ki: "Ben çamurdan bir insan yaratmaktayım." Sad 72- "Onu tesviye edip, düzeltip de ruhumdan ona üfledim mi derhal ona secde edin." Tahrim 12-Irzını korumuş olan, İmrân kızı Meryem'i de Allah örnek gösterdi. Biz, ona ruhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O, gönülden itaat edenlerdendi. Ruhtan üfleme ne anlama gelir? Yüce Allahın yarattığı bir varlığa canlılık kazandırması ,hayat vermesi için üflemeye, püflemeye ihtiyacı yoktur.Dolayısıyla üfleme ifadesi tamamen mecazidir. Aksi takdirde Allahın yarettığı varlıkları bir balon şişirir gibi şişirdiğini anlamak zorunda kalırız Yasin 81- Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir. 82- O'nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece "Ol!" demektir. O da hemen oluverir. En,am 73 O, gökleri ve yeri hak ile yaratandır. "Ol!" dediği gün herşey oluverir. O'nun sözü gerçektir. Sur'a üflendiği gün de hükümranlık O'nundur. Gizliyi ve açığı bilendir ve O, hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır KUN FEYEKUN Alllah ol der olur yani vahyeder.İşte Allahın ruhundan üfürmesi demek, yarattığı varlığıa vahyederek CANLANDIRMASI anlamındadır ki şu ayet açıkça buna delalet etmektedir Ali İmran..59- Doğrusu Allah katında İsa'nın (yaratılışındaki) durumu, Âdem'in durumu gibidir; onu topraktan yarattı, sonra ona "ol!" dedi, o da oluverdi. KUN FEYEKUN Buraya kadar gördükki kuranda insanın ruhu olduğuna dair tek bir ayet yoktur.İnsan ölünce ruhu çıkar diyorlar. Peki olmayan bir ruh nasıl çıkıyor.Kuran insanı NEFS olarak tanıtır.İnsan hayata gelmeden nasıl mutlak bir yokluk idi ise ölüm olayında da bir bütün olarak yok olmaktadır.İnsandan çıkan herhangi bir şey yoktur İnsan bir bütündür.Bir bütün olarak dünyaya gelmekte ve bir bütün olarak ölüm olayı ile yok olmaktadır. Dolayısıyla insanlar yaratılmadan önce ruhlarını yaratıldığı ve Allahın bu bedensiz hayaletlere ruhlar aleminde soru sorduğu kalu bela ilgili ayetin tamamen yunan patentli ruh anlayışına göre yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Allah insanları taksit tasit yaratmadığı gibi taksit taksit öldürmesi düşünülemez.Eski yunan mitolıjisine göre insan; beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır. Ölüm olayında ise beden yok olmakta ruh ise ölümsüz olduğundan başka alemlerde yaşamına devam etmektedir.Hatta başka bir insanın bedeninne girip bu şekildede yaşamına devam edebilmektedir.Reenkarnasyon Bakara ..28- Allah'ı nasıl inkâr edersiniz ki, ölü idiniz sizleri diriltti. Sonra sizleri yine öldürecek, sonra yine diriltecek, sonra da döndürülüp ona götürüleceksiniz. Bu ayeti kerimede Allahu Teala yaratılış öncesini ölüm olarak tarif etmektedir (ve kuntum emvaten) işte ölüm olayıda aynen bunun gibi salt bir yokluktur. Yartılış ve dirilişle ilgili diğer ayetler Yasin 78- Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: "Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?" dedi. 79- De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir." Hac 66- Size (ilk defa) hayat veren, sonra öldürecek olan, sonra da yeniden diriltecek olan O'dur. İnsan gerçekten pek nankördür. Mümin 11- Kâfirler diyecekler ki: "Ey Rabbimiz! Sen bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Şimdi günahlarımızı anladık. Fakat çıkmaya bir yol var mı?" İki ölüm ve iki dirilme Dünyaya gelmeden önceki durum. 1.inci ölüm Dünya hayatındaki ölüm. 2.inci ölüm Dünya hayatına gelme. 1.inci diriliş Kıyametten sonra dirilme 2.inci diriliş Peygamberin vefatından kısa bir süre sonra yunan eserleri, arapçaya tercüme edilmiş, ve dolayısıyla yunan mitolojisine ait bu tür inançlar müslümanlar arasında revaç bulmuş ve halende bu anlayış toplumun geneli tarafından kabul görmektedir Oysaki kuran bunların tamamen aksini söylemktedir Araf 172 Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şahit olduk, dediler. Allahu Tealanın bu ayette insanlara yaratılmadan önce kalıpsız ruhlara seslendiği ile ilgili hiç bir işaret yoktur..Ademoğulların bellerinden nesillerin alınması aşağıdaki ayette bildirildiği gibidir Hac 5..Ey insanlar, eğer, tekrar diriltileceğinizden bir şüpheniz varsa size açıkça gösterelim diye sizi topraktan yarattık, sonra spermden, sonra embriyodan, sonra da yaratılışı belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık. Dilediğimizi adı konmuş bir süreye kadar rahimlerde tutar ve sizi bebek olarak çıkarırız. Sonra siz yetişip, erginlik çağına gelirsiniz. Kiminizin canı alınır, kiminiz de bildiği şeyleri bilmez olsun diye ömrünün en düşkün dönemine ulaştırılır. Yeryüzünü kupkuru görürsün de biz ona su indirince harekete geçer, kabarır ve her çeşit güzel bitkiyi çift çift bitirir ya... Allaha verdiğimiz bu misak ise,yani galu bela insan doğuktan ve iyiyi ve kötüyü ayır edebilme çağına ulaştığında gerçekleşmektedir.her insan yanlışı ve doğruyu anlayabilecek bir özellikte yartılmıştır Fe elhemeha fucuraha ve takvaha'' Şems 8..(Nefse) isyankarlığını ve iyiliğini ilham edenin hakkı için'' Zariyat 56- Ben cinleri ve insanları ancak bana kuulk etsinler diye yarattım. Diğer bir ayette ise şöyle buyurulmaktadır Rum 30..Öyleyse sen yüzünü bir hanif olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışında hiç bir değişme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. Her insan belli bir yaşa geldiğinde çevresini ve etrafındaki kültürü Allahın kendine vermiş olduğu bu özelikten esinlenerek sorgular . Kainattaki bu muhteşem düzeni, yaratılış harikasını idrak ettiğinde,yaratıcısı Allahı sanki görüyormuş gibi, bütün benliğiyle GALU BELA; EVET DER Evet yarabbi sensin herşeyi sonsuz kudretinle yaratan SENSİN SEN DER Bir insanın çevresindeki kültürü ve evrendeki Allahın ayetlerini sorgulayarak dünya hayatında galu bela ya ulaşmasını Hz İbrahimle ilgili şu ayetlerde dahada net görebilmekteyiz Enbiya 51- And olsun ki biz daha önce İbrahim'e de rüşdünü vermiştik . Biz onu biliyorduk. 52- O zaman o, babasına ve kavmine: "Bu tapınıp durduğunuz heykeller nedir?" demişti. 53- Onlar: "Biz atalarımızı bunlara tapar bulduk" dediler. 54- İbrahim: "And olsun ki sizler de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz" dedi. 55- Onlar : "Sen bize gerçeği mi getirdin , yoksa şaka mı ediyorsun?" dediler. 56- O şöyle dedi: "Hayır Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir ki onları O yaratmıştır. Ben de buna şahidlik edenlerdenim." İşte dünya hayatında gerçekleşen ''GALU BELA'' En koyu ateist bile hernekadar dilinden söylemese bile kalbinin derinliklerinden galu belayı söküp atamaz.hayatın içinden çıkılmaz gibi görünen problemleri karşısında o kopkoyu materyalist ateist, bakarsınız çözülüverir ve AMAN ALLAHIM diyerek Allaha sığınıverir. Yunan kaynaklı ruh ve beden ayırımının getirdiği kurana taban tabana ters olan inançlardan biride ölüm sonrası kabir hayatıdır.Azap veya mükafat. Kuranın bu konudaki mesajını anlayamamış ve hadislerle kapleri körlenmiş insanlar bu sakat inancın bıraktığı psikolojik rahatsıylıktan dolayı ölmüş yakınları için kuran okurlar.Ne yapsın zavallılar şimdi orda toprağın altında en sevdiği kişi belkide aazap görmektedir.bundan dolayıda belkide bir parça olsun onun azabını hafifiletebilmek için bir şeyler yapmak çabasındadır.Onun için hiç bir şeyden haberi olmayan çürümüş cesetlere kuran okurlar. Kurana göre ölüm sonrası hayat kabirde değil,kıyametten sonra ahirette olacaktır.Biz yine biz olacağız hemde ta parmak uçlarına kadar eskisi gibi Kıyamet 4.. Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter. Kuran dışı yanlış bir inanç,sadece inanç boyutunda kalmaz.Mutlaka ve mutlaka günlük yaşama olumsuz bir çok şekilde yansır Ruh kavramının ne kadar büyük felaketlere yol açdığına, maddelere halinde değinmek istiyorum. 1-ruhun ölmeyeceği düşüncesiyle,mahşer günü ayetleri nesh edilmiş ve kabir azabı fikri ortaya atılmıştır. 2-ölmüş ataların bizi izledikleri fikri çıkmışdır. 3-ademe ruh(vahiy) üfledik ayetleri çarpıtılırak,insanın ALLAHIN bir parçası olduğu,enel hak sapıklığı ortaya atılmıştır. 4-reenkarnasyon sapıklığı ortaya atılmıştır. 5-ruhulkudüs hristiyanlarda vahiy meleği cebrail olmakdan çıkartılıp ALLAHIN ayrı bir ruhu olduğu yani 2. tanrı olduğu iddia edilmiştir. 6-ruhul kudüsün meryeme verdiği isada 3. bir tanrı olup teslis inancı ortaya atılmıştır. 7-ruh çağırma seansları gibi saçmalıklara milyarlarca insan inandırılıp,müşrik edilmiştir. 8-ruh ölmediğinden,ölmüş şanlı atalar,ilahlaşmıştır.herkese yardım eden geylani,hızır,vs vsortaya çıkmıştır.insanların ALLAHDAN başka yardımcıları olduğu yaygınlaşmıştır. 9-hz muhammedin her an bizi izlediği varsayılarak ona selam gönderme şirki ortaya atılımıştır. 10-şefaat mitolojisi oluşturulmuştur. 11-kalu bela ruhlar alemi safsataları ortaya atılmıştır. 12-gavslar kutuplar olduğu dünyayı yöneten fikri ortaya atılmıştır. 13-ruhlar aleminde evliyalar türemiştir. 14-ölümsüz bir varlık haline gelen insan kendi kendini ilahlaştırmıştır. 15-türbelerde mezarlarda hazır ve nazır ilahlar ortaya çıkmışdır. 16-kuran ayetleri çarpıtılmıştır. 17-sır kapısı adlı tv programında milyonlarca insan şirke sürüklendirilmiştir. 18-piramitler inşa edilmişdir. 19-binlerce tevhid akidesini bozan mitos-söylence ortaya atılmıştır. 20-milyarlarca insan şirke sürüklenmiştir. Velhasıl ;bu ruh konusunu asla küçümsemeyelim,şirkin her türlüsünün beslendiği kaynak bu inançdır.ve inananları kesinlikle şirke götürür. _________________
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.