Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Asfalt

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    284
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Asfalt tarafından postalanan herşey

  1. Asfalt

    SU ÇÜRÜDÜ

    HERHANGİ BİR AŞKA DAİR Herhangi bir kızınkinden ayrı değildi öyküsü hayatına ülkesini ekleyip yaşamaktan başka Usulca eğerek başını yürürken nedense hep birbirine dolaşır gibi olurdu ayakları Bir fotoğraf ve yeni koparılmış bir çiçekti ilk mektubuna eklediği kelimelerse büsbütün yangın Durup durup iç çekişleri sessizliği, dalgınlığı acıyla bakışı yollara aşkı öğrenişindendi Çiçekli bir dal gibi uzandı sevdiğine ve yalnızca ayrılıklar korkuttu onu Böylece bağladı hayat, dünya ve kavga ve aşk onun tarihinde milattı Ahmet Telli
  2. Asfalt

    SU ÇÜRÜDÜ

    HER NASILSA YALNIZSIN Her nasılsa yalnızsın Bir giz gibi deliyor yüreğini cansıkıntılarının burgusu ve hep bir şeyler eksik gibi bir şeyler bekler gibisin Yeni bozgunlar yeni yenilgiler peşindesin Bir bozkır kuraklığına dönmüş için Oysa yalnız bir öpüştür gurbeti türkülere dönüştüren Çoktandır su vermedin çiçeklere ve yüreğinin çeliğine Zaman terkisine almış da öpücükleri koşuyor sessizliğin ve yalnızlığın iyotlu kıyılarına Bir yol ayrımı ki yanlışla doğru hüzünlerle sevinçler kolkola Sen ki ey kalbim yanlışları ve hüzünleri taşıdın bunca zaman Taşıyamaz yüreğinin batık sandalı bu yalnızlığı,bu can sıkıntılarını Yaşam gelincikler gibi beklerken seni gecenin kapısını çalma ey kalbim Ahmet Telli
  3. Asfalt

    SU ÇÜRÜDÜ

    AŞK BİTTİ aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da Uzun bir hastalık gibi Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi Bitti. Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da Yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi Sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır İhmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım Pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim Belki bir yağmur yağar akşama doğru Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım Aşk da bitti diyordu ya bir şair Aşk bitti işte tam da öyle Ahmet Telli
  4. Asfalt

    SU ÇÜRÜDÜ

    BUNCA AYRILIKTAN SONRA O yorgunluğun kitaplarındaki umutsuz sevgiler miydi düşleri eskiten bir kez miydi tam yüreğimize saplanışı o kemirgen kuşkuların o yabanıl uğultuların Ömürboyu yalnızlık yargılısının buluvermek birden kerem sevdasını canımızın çekirdeğinde üstelik bunca ayrılıktan sonra Soyunup bütün kitaplardan hüzünden ayrılıklardan aşmak istesek de masal dağlarını tutabilir miyiz yelesini o tanrısal atların Dinlenirken sevginin billur ırmağında güneş kararıyor apansız çatlıyor yüreğimizde yalnızlık tohumu ve gurbet batırıyor dişlerini etimize. Ahmet Telli
  5. Asfalt

    SU ÇÜRÜDÜ

    GİTMEK Gitmek. Bir hançeri inceltip Okyanusa daldırmak isteği Ya da düşebilmek atlasların Dışına ki ey kalbim Yalnızsın bu yolculukta da Gitmek. O kaos duygusu, aklın Sarsıntılarla yorgun düşüşü Bilincin kamaşması belki de. Rehin bırakılacak bir şey yok Unuttuklarından başka. Gitmek. Bir büyü gibi saran Ağrılar yumağı, kışkırtılmış Düşlerdir ki sen şimdi Esirgeme kendini kalbim Kederin o derin yalnızlığından Ahmet Telli
  6. Belkide değiyordur sardunyam. Benim anlamadığım bunca yazar dururken bu iki edebi dehanın alkışlanır olması Sizinde dillendirdiğiniz gibi neden bu ehven i şer cephesi Turgut Özakman'ı görmezden gelirde gidip bu edebi yönleri tartşmalı kişileri bulup ödül verirler.Bu forumdan anladığım kadarıyla bir iki kitap kurdu dışında kimse bu ikiliye destek olmadı.e halkının kabullenmediği bir ödülü alsan ne olur almasan ne olur.Haram oldu o ödül onlara daha ötesi varmı?
  7. musticiğim ne bu şiddet bu celal olsun bazen içimizdikeliri dışa vurmanın en iyi yöntemi bağırmaktır.( büyük harfle yazdığınız için bu kanıya vardım) ancak söylediklerinizin konuyla ilintisini malesef çözemedim. Biraz daha açarmısınız.
  8. Marcus bir ay foruma giremiyecek,bir fransızla tartıştığı için ceza yedi Ama ben onun adına size iyiki varsınız,iyiki forumdasınız diyebilirim. Herzaman forumda en güzel paylaşımlarda görüşmek dileğiyle
  9. Marcus'u çok değerli bir sinema kişiliğine benzettiğiniz için teşekkürler... Sevgili Kemal Sunal'ı rahmetle anıyoruz.Toprağı bol olsun..
  10. Dedikleriniz gerçek olsaydı yönetim biçimi şer'i yasalara dayanan ülkelerin şu anda sizin belirttiğiniz düzeyde olmaları gerekirdi.Kaynak gösteremiyorum çünki moderatörler izin vermiyor demişsiniz. O halde kaynağı siz bize sunun.Bu kadar büyük iddiaları desteklemek için bir miktar emek harcamak sanırım sizin açınızdan zor olmayacaktır.
  11. cevaplar ço komik.Hatta komik ötesi gerekli cevabı vereceğim.Zira ***** bir yere kadar gidilebilir. Bekle bakalım admin izin verirse çok sert bir cevap yazacağım.Umarım verirler....
  12. Fethullah Müslüman Değil, Bahailerin lideri" Fethullah-Bahaîlik ilişkisi Semih Tufan Gülaltay, İleri Yayınları’ndan çıkan “Fethullah Müslüman mı” kitabında Fethullah Gülen’i farklı bir açıdan inceliyor. Kendi kaleminden okuyalım: “Bu kitaptaki ana mevzu, Fethullah’ın rejim düşmanlığı ya da ABD adına yüklendiği misyon değil... Ben O’nun İslamiyet’in içine sokulmuş bir Truva atı olup olmadığını sorguluyorum. O bir Truva atı mıdır? Fethullah Bahaîler’in gizli lideri midir? Amaç İslam dinini tahrif etmek midir? Gerçek ve halis müslüman kitlemizi Fethullah’tan nasıl koruyabiliriz? Ve benim için işin en önemli yanı 21. asrın en büyük dinamik gücü olan Türkçü gençliğin Türk-İslam sentezi adı altında kandırılmasının önüne geçme yollarının ortaya konmasıdır... Nurculuğun Türk milliyetçilerinin sırtına basarak Tevrat ittifakı kurmasının önüne geçmek, Orta Asya’da misyonerlik okulları açarak İngilizceyi Orta Asya’da tek dil haline getirme çalışmalarına artık dur diyebilecek miyiz? Fethullah’ın birinci gayesi Türk devletini ele geçirmek, ikinci gayesi ise, geçmişin intikamını almak için İran’ı istila edip İran’la harbe girmektir... O, bu operasyonda Turancıları kullanmayı düşünüyor... Bütün Türk dünyasını ele geçirdikten sonra ise önce aldatmaca bir dinler diyalogu oluşturacak sonra da gerçekte bir Tevrat ittifakı olan Bahaîliğe geçiş sürecini başlatarak bütün dünya dinlerini Bahaîlik altında birleştirme sürecini başlatacaktır... Son merhalesi Fethullah’ın “mesih” ilan edilerek dünya peygamberliğine adım atmasıdır...” Kitapta Gülaltay, Fethullahçılığın kökeni İran’a uzanan Bahaîlik tarikatının bir kolu olduğunu ve Gülen’in Bahailiğin günümüzdeki lideri olduğunu iddia ediyor. Gülaltay’a göre, Bahaîlik sıradan bir tarikat veya cemaat değildir. Hatta Bahaîlik İslam içinde bir mezhep de değildir. Bahaîlik, 3 büyük dini, İslamiyeti, Hıristiyanlığı ve Museviliği tek bir pota altında birleştirmeye çalışan bir dinlerüstü mezheptir. İran’da İslam öncesi geleneklerini sürdürmek isteyen ve bu nedenle İslamiyeti diğer dinlerle birleştirmeye ve tahrif etmeye çalışan çeşitli tarikatlara dayanmaktadır. Bahaîliğin ortaya çıkışını 800’lü yıllara kadar götüren Gülaltay’a göre Fethullah’ın Müslümanlık anlayışının ardında aslında kökeni İran’a dayanan bu İslamdışı tarikatlar vardır. Dolayısıyla Fethullah’ın ne kadar Müslüman olduğu sorgulanmalıdır. Gülaltay kitabında, İran’daki Batınî mezheplerinin her birinin ortaya çıkışını ve birbirini nasıl takip ettiğini anlatıyor ve bu mezheplerin neden İslamdışı sayıldığını örnekleriyle okuyucuya sunuyor. Gülaltay, İran’daki İslamdışı mezhepleri Mazdek’le başlatıyor. Sonra sırasıyla, Hürremiye Mezhebi, Babek, İsmailiye ve Hasan Sabbah, Hurufîler, Cavidaniye, Babilik, Bahaîlik... Gülaltay’a göre bu mezhepler farklı isimler taşımalarına karşın aslında aynı mezhebir devamıdır. Çünkü, sık sık İran Devleti’ne ve Halifeliğe karşı ayaklanan bu mezhepler, başarısız olunca yollarına devam edebilmek için isim değiştirmiştir. Yoksa eylemleri de inançları da farklı değildir. Bu tarikatların kısa bir tarihin sunduktan sonra Fethullah’ın bu tarikatlarla bağlantısını yapıtlarından örneklerle açıklanıyor. Örneğin Batınî tarikatlarının en önemli özelliği yasak kimliklerini saklayarak takiyye yapmalarıdır. Gülaltay’a göre, Batınîler takiyye yaparak gerçek inançlarını gizlerler, Müslümanlarla kaynaşırlar ve devleti içten içe fethetmeye çalışırlar. Aynen Fethullahçılar gibi... Batınîlerin Kitabün Nur’undan Saidi Nursi’nin Risale-i Nur’una Öncelikle Batınîler, şeyhlerinin kitabını Kuran yerine kabul ederler. Cavidanîyeler, şeyhleri Fazlullah’ın Cavidannamesi’ni, Babiler ise şeyhleri Muhammed Bab’ın kitabı Kitab-ün Nur’u Kuran kabul ederler. Ne hikmetse, Saidi Nursî’nin Risale-î Nur’u isim olarak ve cemaatin gösterdiği saygı bakımından, içerik olarak, Kitab-ün Nur’a çok benzemektedir. Türkiye’deki Nurculara göre, Kuran anlaşılması zordur, bu nedenle müritlere Nur Risaleleri önerilir. Risalelere adeta ikinci bir Kuran mualemesi gösteren Fethullah, Gülaltay’a göre bu şekilde Müslümanlığa da aykırı hareket etmiş olmaktadır. Gülaltay, Fethullah’ın şu sözüne dikkat çekiyor: “İlimler sahasında meselenin temel esprisini ise Bedîüzzaman’ın mülahazasında buluruz. Şöyle der o: Allah’ın iki kitabı vardır. Biri kainat kitabı, diğeri Kur-an’ı Kerim.” Gülaltay’a göre Fethullah Gülen, “Kainat kitabı” derken Risaleleri kastetmektedir. Gülaltay, buna benzer pek çok örneği kitabında veriyor ve Nurcuların Risaleleri öne çıkarmasının nedeninin Kuran’ın geçerliliğini ortadan kaldırmak olduğunu söylüyor. Fethullah isminin kaynağı Gülen’in kimliğini ele veriyor Fethullah Gülen’in isminin kaynağı da gizli kimliğinin bir başka göstergesi. Gülen’in ismi 1844 yılında İran Şahı’nı öldürmeye kalkışan bir Bahaî fedaisinden gelmektedir: Fethullah Kamî. Fethullah Gülen’in ailesinin İran’dan göçme olduğunu da ortaya koyan Gülaltay, Bahaîlikle bir başka bağlantısını daha ortaya çıkarmaktadır. Fethullah’ın rumuz olarak kullandığı isimler de eski Bahaî kahramanlara atıftır. Örneğin, “1982 yılının sonlarında DGM savcılığının hakkında başlattığı soruşturmada, Fethullah’m Dahhak kod adını kullanarak kitap yazdığı tespit edilmiş. Bilindiği üzere Dahhak İran mitolojisinde, İran’ı istila edip İran Şahı Cemşit’i testere ile ortadan ikiye böldürten, İran halkına işkenceler, eziyetler yapan bir adammış. İran halkı Dahhak-ı Zalim diye andıkları bu gaddar adamın zulmünden perişan olmuştu.” Işık evlerinin sırrı: Ev-mabetler Gülaltay, Babilerin ibadet için camiler yerine evleri tercih etmesiyle Fethullahçıların Işıkevleri arasında da bir bağlantı kuruyor: “Babiler, camilere gitmez, cemaatle namaz kılmazlardı. Bunun yerine evlerde toplanmayı tercih ederlerdi.” Ardından Nur evleriyle ilgili Fethullah Gülen’in şu sözlerine dikkat çekiyor: “Bu ışık evlerinin kendine has özellikleri vardır... Yüreği pek, imanı çelik insanların yetiştiği kutsal mekanlardır... Artık geçmişte camide yapılan dini ruhunun müzakereleri bu evlerde biraraya gelinerek yapılacaktır.” Ve Gülaltay nur evlerinin İslamdışı olduğunu şu şekilde anlatıyor: “Anlaşılacağı gibi Fethullah Gülen, bundan sonra caminin önemli olmadığını söylüyor. Çünkü büyük ustası Kürt Sait de camiye girmezdi. Buradaki amaç ise İslam’ın birliktelik ve cemaat ruhunu yıkmaktır. Kurretü’l-Ayn’ın ve Babi şeyhlerinin vaaz verdiği yerler camiler değildi. Fethullah’ın tabiriyle nur evleriydi. Yine aynı Fethullah, Yeşeren Düşünceler isimli kitabının 164. sayfasında ev-mabet [adıyla] bu ışık evlerini tarif ediyor. Ev-mabet terimi Bahailik dininde mabede verilen addır. Bahailerin mabedlerine ev-mabet adı verilir.” Gülen’den Bahailere gizli övgüler Gülaltay, Fethullah’ın kitaplarında Bahaîlere nısal gizlice övdüğünü de ortaya çıkarıyor. Örneğin, Fethullah’ın Hz. Muhammed’i anlattığı sanılan kimi yazılarında aslında Bahaîlerin lideri Molla Muhammed Ali’yi andığını aktarıyor: “Dostların vefasızlığına, düşmanların ardı arkası kesilmeyen istila ve ifsatlarına uğramasaydı, kim bilir daha neler yapacaktı? Keşke, bu mübarek dünya; duygu, düşünce, anlayış ve hayat felsefesiyle hiç değişmeseydi. Onun yiğitliği, sadeliği ve mertliği bu güne kadar dipdiri kalabilseydi. Keşke O muhteşem saray ve yüksek kasırların altın yaldızlı kubbeleri altında, baygın ve mahmur dolaşan hasım dünyanın, talihsiz insanlarının durumuna düşmeseydi.” Gülaltay, bu alıntıda önemli bir çelişkiyi yakalıyor: “Yukardaki metinde anlatılan kasır ve saraylar dönemin İran Şah’ının saraylarıdır. Çünkü Hz. Muhammed devrinde Arabistan’da ne kasır vardı ne saray.” Gülaltay, bu konuda daha pek çok örnek yakalamış. Gülaltay’a göre, baskı ve zulüm gören insan tasvirleri sanılanın aksine Hz. Muhammed dönemi yaşamış Müslümanlar değil, başarısız ayaklanmalardan sonra yurttan yurda göçürülen Bahailerdir. Örneğin, 1868’de Bahaîler sürgüne gönderilir. Fethullah Gülen’in kitaplarında anlattığı ömür boyu süren büyük göç aslında Bahaîlerin sürgünüdür. Gülaltay’a göre bahsedilen göç sanıldığı gibi Mekke’den Medine’ye Hz. Muhammed’in hicreti değildir. Başka bir yerde ise Fethullah şöyle diyor: “Bir başka defasında da seni kardeşinle konuşmaktan men etmişlerdi. Hani o güne kadar, bir lahza kendisinden ayrılmadığın kardeşinle konuşmaktan... Savaş meydanlarında omuz omuza, yemek sofralarında diz dize oturduğun kardeşinle konuşmayacaktın.” Gülaltay’a göre burada kastedilen de yine Bahai liderleridir. Çünkü Müslümanların tarihinde kardeşiyle konuşmaktan men edilme gibi bir cezalandırma söz konusu edilmemiştir. Halbuki Abdülaziz’in bir fermanında, Bahaullah’ın çocukları birbirleriyle konuşmamaları kaydıyla sürgüne gönderiliyordu. Fethullah’ın uğruna gözyaşı döktüğü işte bunlardır. Fethullahçılıkla Bahaî inanışları arasındaki paralellikler Gülaltay’ın bulduğu çeşitli paralellikleri şöyle sıralayabiliriz: - Bahaîler cenazelerini İslam inanışının tersine, mermer lahitler içinde gömerler. Saidi Nursî de vasiyetinde cesedinin lahitin içine konulmasını istemiştir. - Bahaîlerde ibadete başlama yaşı 16’dır. Fethullah Gülen de bir kitabında şöyle demektedir: “16 yaşıma kadarki dönemi çocukluk dönemi sayıyorum.” - Bahaîlikte el öptürmek kesinlikle yasaktır. Fethullah Gülen de el öptürme konusunda şöyle diyor: “Fevkalade rahatsızlık duyuyorum. El öptürme prensibim hiç yoktur.” - Bahaîler, camiye girmez, cemaatle namaz kılmaz. Sadece cenaze namazı kılarlar. Gülaltay’a göre, Fethullah Gülen’in de cenaze namazı dışında camiye girip namaz kıldığını şu ana kadar kimse görmemiştir. - Bahaîlikte kurban kesilmez. Ünlü Fethullahçı bilim adamlarından birisi de katıldığı bir tartışma programında kurban kesmeyi hapvan katliamı olarak nitelendirmiştir. - Bahaîlikte, herkes malının yüzde beşini, toplumun başında bulunan 19’lar heyetine vermek zorundadır. Fethullahçı organizasyon ve vakıfların başındaki yönetim kurulu da 19 kişidir. Fethullah ile Bahaîler arasındaki bir başka somut bağlantı ise Saidi Nursi’nin hayatından alınmaktadır. Saidi Nursi, Gülaltay’ın ortaya çıkardığına göre, İran Şahına suikast düzenleyen Babilerin şeyhlerinden Celaleddin Afgani’nin İran’dan kaçıp Abdülhamit’in himayesine girmesi sırasında kuryelik etmişti. Saidi Nursî, yine bir başka Bahaî tetikçi Kirmani’yi de İran-Türkiye sınırında karşılayacak ve İstanbul’a kadar kendisine eşlik edecekti. Gülen’in sözlerinde gizli anlamlar Fethullah’ın eserlerinde gizli gizli Bahaîlik propagandası yaptığını da Gülaltay çeşitli örneklerle açıklıyor: Kapı: Bahaî mezheplerinden Babiliğin kurucusu Muhammed Bab’tır. “Bab” kelimesinin bir anlamı da “kapı”dır. “Ulu sultan! Canlı-cansız, insan-hayvan, (..) her şey varlığını soluklar.”: Gülaltay bir başka bölümde ise Gülen’in bu sözündeki gizli anlamı ortaya çıkarıyor: Ulu Sultan kelimesi Bahaî Şeyhi Bahaullah’a atfedilmiştir. Hayvanları, eşyaları bile Allah’ın kulları olarak kabul eden ise Muhammed Bab’ın hocası Kazım-ı Reşdi’dir. Nebiler Sultanı: Gülaltay, Fethullah’ın sık sık kullandığı “Nebiler Sultanı” teriminin de karşılığını buluyor. Gülaltay’a göre, Fethullah’ın burada kastettiği Hz. Muhammed değil, Bahaullah’tır. Çünkü, Bahaullah’ın lakabı döneminde “Sultan”dır. Nur Asrı: Muhammed Bab’ın Kitabün Nur ile Babiliği yaydığı ilk yıllara da Nur asrı denmektedir. Timur ve Cengiz düşmanlığı: Fethullah bir kitabında şöyle diyor: “Allah bir zamanlar Cengiz, Hülagü ve Timurlenk’in eliyle hırpaladığı ve ikaz ettiği İslam alemini bugün de Batılılar vasıtasıyla hırpalayıp ikaz etmektedir...” Gülaltay, Fethullah Cengiz, Hülagû ve Timurlenk’e karşı olmasını bu hükümdarların Bahaîlerin önemli önderlerini öldürmüş olmasına bağlıyor. Cengiz Han’ın oğlu Hülagû, Hasan Sabbah’ı; Timurlenk’in oğlu Miranşah ise Fazlullah’ı öldürmüştü. “Dönmezem” ve “mum gibi yanıp erimek”: Bu kelimeleri de Fethullah sık sık kullanmaktadır. Örneğin: “Çevresinde kol gezen tehlikelere aldırmadan, yüce derslerine devam eden ve hakkında bayağıların bayağısı hükümler kesilip biçilirken. ‘Hançer ile yüreğimi yar! Senden dönmezem’ diyerek hakikati haykıran büyük muzdariplerin ‘Evet hep böyle ızdırap gören ızdırap düşünen ve bir mum gibi yana yana eriyip giden, bu yüce kametlerin arkasında yürüyenler hiçbir zaman aldanmadılar ve hiçbir zaman hayal kırıklığına uğramadılar.’” Tahran Kalesi’nde infaz edilmeden önce “Dönmezem” diye bağıran Bahaîlerin ünlü kadın kahramanı Kurretül-Ayn’dır. O dönem Bahaîlere yapılan işkenceler arasında en yaygın olanı da vücutları hançerle yarıp içlerine mumlar sokulmasıydı. Fetret Devri ve Rönesans: Fetret devri derken kastedilen Bahailerin yaşadığı uzun sürgün dönemidir. Yeniden diriliş ise Bahaîlerin öğretilerini tüm dünyaya kabul ettirmeleri demektir. Örneğin: “Bu ise uzun bir fetretten sonra, bu mazlumlar ülkesinin yeniden dirilişi ve “Rönesansı” demektir. Kimbilir, belki o zaman batmak üzere olan dün-yanın diğer kesiminin elinden tutup kaldırma fırsatı doğar.” Kendini peygamber gören Gülen Bahaîlerin bir başka propagandası şeyhlerinin peygamber olduğudur. Bahai şeyhleri kendi peygamberlikleri altında tüm dünya dinlerini bir arada toplanmaya çağırırlar. Gülaltay, Fethullah’ın kimi yazılarında satır aralarında kendi peygamberliğini nasıl savunduğunu göstermektedir: “Allah, elbette insanları da peygambersiz bırakmayacaktır.” “İnsanlar, akıllarıyla kainatta cereyan eden hadiselere bakıp, Allah’ı bulsalar bile yaratılışlarındaki gaye ve hikmeti, nereden gelip, nereye gittiklerini ve ibadetlerinin keyfiyetlerini peygambersiz bilemezler.” “Hilafete giden yol herkese açıktır.” “Hak için halkın temsilcisi demek, peygamber mesleğine talip olmak ve onu temsil etmek demektir. Onu yapabilmek için de peygamberane aşk, şevk, gayret, azim, cehd ve irade gerekir.” Fethullah görüldüğü gibi yeni peygamberlere ihtiyaç olduğunu ve Allah’ın insanları peygambersiz bırakmayacağını söylüyor. Halbuki İslam inancına göre Hz. Muhammed son peygamberdir. Yalnızca bu bile Gülaltay’a göre Fethullahçılığın İslamdışı olduğunun bir kanıtıdır ve bu propagandanın bir sonraki aşaması Fethullah’ın kendisini Mesih ilan etmesi olacaktır. Fethullah’ın Amerikancılığının Bahailikteki kaynağı Gülaltay, kitabın sonuna doğru Fethullah’ın gerçek amacının dünya çapında bir Bahaî imparatorluğu kurmak olduğunu ortaya koyuyor. Gülaltay, Avustralya’dan Afrika’ya Asya’dan Amerika’ya milyonlarca Bahaînin bulunduğunu söylüyor. Bahai imparatorluğunun işlevi dünya çapında ABD’yi iktidara getirmek olacaktır. Zaten, Bahailiğin ortak dili de İngilizce olacaktır. Gülaltay’a göre ABD’de bugün 20 milyon Bahaî yaşıyor ve Bahailerin etkinliği oldukça önemli. Zaten Bahailerin kullandığı ev-mabetlerin kubbeleri de Beyaz Saray’ın kubbesine benziyor. Fethullah’ın Orta Asya’daki misyonu da bu şekilde ortaya çıkıyor. Gülaltay’a göre Bahailer dünya çapındaki iktidarlarında İngilizce’yi resmi dil olarakilan edeceklerdir. Fethullah’ın okullarının tümünde İngilizcenin öğretilmesinin nedeni olarak bunu gösteriyor. Üstelik Fethullah’ın en etkin olduğu Türk Cumhuriyetlerinden olan Yakutistan’ın durumunu da Gülaltay’dan öğreniyoruz. Bu ülkedeki Fethullahçı proje sonunda başarıya ulaşmıştır. Yakutistan’ın resmi dili İngilizce olarak ilan edilmiştir. Gülaltay, Fethullah Gülen tehlikesinin uluslararası çapta olduğunu bu şekilde olduğunu ortaya koyduktan sonra kitabında tüm Türk milletini uyarıyor ve Fethullah tehlikesi hakkında Devlet üzerine düşeni yapmazsa görevin Kuvayı Milliyeci Atatürkçülere düşeceğini söylüyor: “Atatürk ve Kuvayı Milliyeci yiğitlerin kurduğu devlet, hiçbir zaman sarsılmayacak, bu sarp kale, tunçtan yığınlar halinde omuz omuza yürüyen Türk gençliğinin sırtında, ulaşılmaz bir kartal yuvası olarak ebediyete kadar var olacaktır.”
  13. Seni gidi tatlı su balığı seni.Aferim ekmeğini yemişsin.Karşılığını ödeyeceksin tabiki.Ancak masum bir insandan söz etmiyoruz. Şöyleki İddianame (3) III-FETHULLAH GÜLEN GRUBU: 1-AMACI: Devletin tüm sistemlerinde İslam hükümlerini egemen kılarak teokratik bir İslam diktatörlüğünü kurmaktır. Fethullah GÜLEN laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni sona erdirip, yerine şer'i yasaların hakim olduğu İslam devletini kurmak için okullarında beyinlerini yıkadığı gençlik ile oluşturacağı toplumu kullanmayı planladığı tespit edilmiştir. Fethullah GÜLEN, demokratik usuller ile ılımlı İslam görüntüsü ile kamufle edilmiş yöntemi, Toplumun önemli bir kısmı tarafından kabul görmesine neden olan yurt içi ve yurt dışındaki okulları vasıta olarak kullanması, Papa ile görüşerek sadece Türkiye'de değil, Dünyadaki Müslümanları yönetmeyi amaçlayan ruhani liderliğe olan ilgisi, Siyasi parti, kişi ve bazı devlet kadroları tarafından kabul görmesi nedeniyle hedefine ulaşmada devlet rejimini istismar etmesi, Dini ve siyasi yapısını sürekli canlı tutan kaynağı belirsiz finans desteği ile, Ülkemizdeki en güçlü ve etkin irticai yapılanma olarak değerlendirilmiştir. 2-STRATEJİSİ: Fethullah GÜLEN, İslamcı ideolojik bir yaklaşımla, bulunduğu legal yolu muhafaza ederek, sahibi olduğu etkin mali gücü ile; A- Bünyesinde bulunan vakıf, okul ve dersaneleri kullanarak eğitilmiş gençlerden oluşan bir taban oluşturmak, B- Devletin bütün kadrolarında, bütün bürokraside, Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Teşkilatında kadrolaşmak, C- Yurt dışında Türkiye’de kurulacak siyasal islama sempati ile bakacak bir gençlik oluşturmak istemektedir. Çizilen hoşgörü ve barış tabloları ile bazı devlet çevrelerini etkileyen Fethullah GÜLEN, hedefine ulaşıncaya kadar kamuoyu faaliyetlerine destek verdiği imajını yaratarak, toplumun gerçeği görmesinin önünü, ılımlı görünüşü ve demokrasi şemsiyesine sığınarak kesmektedir. Cumhuriyet düzenine "Kefere düzeni" diyen bu şahıs, bugün bu düzeni ister görünerek, bazı kesimleri bu davranışına inandırabilmektedir. Fethullah GÜLEN oluşturduğu öğrenci seçme ekipleri ile köy ve semtleri dolaşarak zeki ve becerikli öğrencileri seçmekte, sağladığı imkanlar ile kendisine bağlamaktadır. Fethullah GÜLEN’in düşünceleri öğrencilere evlerde, okullarda, kamplarda beyin yıkama metotları ile öğretilmektedir. Bu toplantılarda Atatürk, devrimleri ile toplumun İslam’dan ve inançtan uzaklaştırıldığı için Deccal (Ahir zamanda ortaya çıkacak fitnenin başı) olarak tanıtılmaktadır. Fethullah GÜLEN sahip olduğu imkanlar ile semavi dinlerin temsilcileri ile başlattığı diyalog vasıtası ile “Dünya Dinler Birliği” adı altında bir oluşuma zemin hazırlamış ve bu oluşum yönünde İslam Dini’nin temsilcisi olma yönünde uluslararası alanda izlenen ve karşılıklı çıkarlara dayanan bir stratejinin ilk sayfalarını da açmıştır. Fethullah GÜLEN faaliyetlerinde gösterdiği gizlilik, taraftarlarının kendisine bağlılığı, etkili, kararlı ve merkeziyetçi yönetimi ile ülkemizin en güçlü irticai yapılanmasıdır. Fethullah GÜLEN şeriat düzeni hedefine ulaşmak için özellikle gençlik kesimini sabırlı bir yöntem ile kendisine bağlamayı hedefleyen bir strateji takip ederek, bunlar vasıtasıyla toplumun bütününe hakim olmayı ve diğer yönden yürütme ve yasama erklerini hedefi doğrultusunda kullanmayı amaçlayan bir politika izlemektedir. 3-TEŞKİLAT: Zirvede Fethullah GÜLEN olmak üzere, silsile yolu ile bir yere kadar inen bir yapılanmayı kapsamaktadır. Tarikatın başı: Fethullah GÜLEN, Danışman Kadrosu, Şehir imamları, Esnafı organize eden imamlar, Semtlerden sorumlu imamlar, Ev düzeyinde görevli imamlar, Bireyleri kontrol eden imamlar, Fethullah GÜLEN öğrencilerin örgütlenmesine özel bir önem vermektedir. Fethullah GÜLEN yapılanmasının özünü teşkil eden Işık evlerinde tecrübesiz öğrenciler, kendilerini Fethullah GÜLEN’e tam bir teslimiyete götürecek eğitimden geçmektedirler. 4-YURT İÇİ FAALİYETLERİ: Fethullah GÜLEN grubunun faaliyetleri bütün yurt sathında yaygın bir görünüm arz etmekte ise de, özellikle Samsun-Adana hattının batısında kalan illerde, üniversite çevrelerinde ve Doğu’da Erzurum İli’nde yoğunlaşmıştır. Fethullah GÜLEN Grubu yurt sathına yaygın 88 vakıf, 20 dernek, 128 özel okul, 218 şirket, 129 dershane ve yaklaşık 500 öğrenci yurdunun yanı sıra biri İngilizce olmak üzere 17 yayın organı, ortalama 250 bin tirajlı gazete, TV İstasyonu, ulusal düzeyde yayın yapan 2 radyo istasyonu, faizsiz finans kurumu, bir sigorta şirketini denetimi altında bulundurmaktadır. Fethullah GÜLEN Grubunun özellikle eğitim alanında zaman zaman devletten de ileri imkanlara sahip olduğu gözlenmektedir. Fethullah GÜLEN Grubu, planlı, programlı, sinsi çalışmalarının önünde tek engel olarak Türk Silahlı Kuvvetlerini görmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı uyguladığı politika, hoş görünme, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı bazı politikacılardan alınmış tavizlerle polisi güçlendirme, böylece denge sağlama, etkinleştiği polis camiasını gerektiğinde Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı kullanma şeklindedir. Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirme amacıyla sızma politikasını sessiz ve derinden devam ettirmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları arasına sızma çalışmalarının yanı sıra subay ve astsubay çocuklarını kendi okullarına ve dershanelerine kaydettirmeye, yetiştirilen bu çocukları askeri okullara sokmaya çalışmaktadır. Fethullah GÜLEN tarafından, silahlı kuvvetler içinde yapılanabilmek ve ileride etkinliğe kavuşabilmek amacıyla yeni projeler üretilmeye başlanmış, bu çerçevede askeri okullarda okuyan öğrenciler önce fiili hedef olarak belirlenmiş, kültür düzeyi yüksek, kendine bağlı, türban takmayan bayanların askeri öğrenciler ile tanışmaları ve evlenmelerinin sağlanabilmesi için gerekli vasatı sağlayacak bir yapılanmaya gitmiştir. Fethullah GÜLEN, bu yöntem ile 10 yıl içinde Türk Silahlı Kuvvetleri içinde söz sahibi olacağı bir konuma gelmeyi planlamaktadır. 5-YURTDIŞI FAALİYETLERİ: Fethullah GÜLEN, planlı bir şekilde yurtdışı örgütlenmesine yönelmiştir. Bu yönelişte: Sosyo ekonomik ihtiyaçları fazla olan yeni Türk Devletlerinde taban oluşturmak, İran’ın Şii propagandasının etkisini kırmak, Finans ihtiyacını karşılayacak olan ticari şirketlerinin ticari atılımlarını sağlamak, Bu devletlerde ihtiyaç duyulacak bürokratik kadroları yetiştirmek, Türk İslam Birliğini oluşturmak, gayeleri güdülmüştür. Dünya İslam Birliğini sağlamak amacını güden Fethullah GÜLEN, Türk ve Müslüman olmayan ülkelerde de faaliyet göstermektedir. Bu faaliyetlerinin amacı: Kendisine bağlı bürokratik kanalların oluşturulması, Globalleşmenin sonucu oluşan bilgi transferini hedefi doğrultusunda kullanma, Kendisine bağlı kişilerin refah düzeylerini artırmak ve etki alanlarını genişletmektir. Fethullah GÜLEN grubu, 1992 yılında başlattığı yurtdışı açılımı sonucu 35 ülkede: 6 üniversite ve yüksekokul, 236 lise, 2 ilkokul, 8 yabancı dil ve bilgisayar merkezi, 6 üniversiteye hazırlık kursu, 21 öğrenci yurdu olmak üzere toplam 279 eğitim kurumunu faaliyete geçirmiştir. Yurtdışındaki okulların kuruluş amaçları: Kuruldukları ülkelerde ileride devleti yönetecek nitelik ve nicelikli kadroları yetiştirmek, Bu kesimin Türkiye’de kurulacak İslami Devlete sempati ile bakmasını sağlamak, Uzun vadede Türkiye’de kurulması planlanan siyasal İslam’a uluslararası alanda siyasi destek sağlamak, Fethullah GÜLEN, hükümetin bilgisi dahilinde Papa 2 nci Jean Paul’un daveti üzerine 9 Şubat 1998 tarihinde Vatikan’da Papa ile görüşmüştür. Görüşme İslam ve Hıristiyan Dünyalarını temsilen dinler arası diyalog zemininde oluşmuş ve Fethullah GÜLEN, uluslar arası platformda Türkiye’de İslami kesimin lideri olarak gösterilmiştir. 6-FİNANS KAYNAKLARI: Fethullah GÜLEN yoğun ve kapsamlı faaliyetlerini yürütebilmek için geniş finans kaynaklarına sahiptir. Bu finans kaynakları genel olarak bilinmekle birlikte diğer irticai gruplara oranla mali ilişkilerini büyük bir gizlilik içinde yürütmektedir. Fethullah GÜLEN müminlerin zengin olmalarını şart olarak görmektedir. Ancak, şahısların tek tek çok zengin olmalarından ziyade büyük sermayeli, ancak çok ortaklı şirketlerin kuruluş şeklinde bu görüşünü uygulamaya koymaktadır. Çünkü çok zengin olan kişi dünya işleri ile uğraşmaya önem vererek hedeflere ulaşma yolundaki çalışmalarını aksatacaktır. Fethullah GÜLEN grubunun büyük bir gayrimenkul varlığı vardır. Bu gayrimenkullerden yüksek rakamlara varan kira geliri elde etmektedir. Örneğin gruba bağlı Akyazılı Vakfı'nın 23 ilde çok miktarda konut, dükkan, büro, okul, mağaza, dershane, yurt binası bulunmaktadır. Fethullah GÜLEN grubunun siyasi partilere siyasi destek sağladığı yolunda duyumlar mevcuttur. 1997 yılı Eylül ayında kendisine bağlı Asya Finans Kurumu, devletten 553 milyar Türk lirası teşvik almıştır. Bu iki husus birlikte değerlendirildiğinde finans desteği için siyasi partileri ve bürokratları kullandığı, böylece bu kişiler vasıtasıyla devlet imkanlarından yararlanmasına göz yumulduğu sonucuna varılmıştır. Fethullah GÜLEN eğitime finans sağlamak amacıyla kendisine bağlı kişi ve kuruluşlardan vergilendirme adı altında aylık ve yıllık aidat toplamaktadır. Özellikle Fethul1ah GÜLEN'in Kazakistan'daki okulları için Denizli’deki taraftarlarınca 1 milyon dolarlık kaynak aktarıldığı, Afyon, Malatya, Kayseri ve İzmir illerinde de bu yolda faaliyetler yürütüldüğü bilinmektedir. Fethullah GÜLEN grubu yurt dışındaki üniversite, orta dereceli okul, ilkokul ve dil eğitim merkezlerinden büyük gelir elde etmektedir. Bu gelirlerin bu kurumların finansmanı ve geliştirilmesinde kullanıldığı düşünülmektedir. Işık Sigorta, Asya Finans gibi büyük kuruluşların gelirleri, İş Hayatı Dayanışma Derneği (İŞHAD) ve Genç İşadamları Derneği (GİAD) bünyesindeki işadamlarının bağışları da Fethullah GÜLEN’in finans kaynakları arasında büyük bir yer tutmaktadır. Ayrıca televizyon, radyo, gazete, dergi gibi yayıncılık alanından da büyük gelir sağlanmaktadır. Fethullah GÜLEN'in çalışma sisteminde "imkanlar nispetinde maddi yardım yapmak, yapamayacaksa bedenen çalışmak" kuralı mevcuttur. Bu bedeni çalışma karşılığında ücret almaması veya ucuz bir ücret alması maliyeti düşürmektedir. Dış güçlerin Fethullah GÜLEN'e verdikleri yurt dışı desteği karşılığında, onu kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendirmelerinin kuvvetle muhtemel olduğu unutulmamalıdır. 7-FETHULLAH GÜLEN’İN SİYASİ HEDEFLERİ: Fethullah GÜLEN ilk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflere ulaşmanın yıpratıcı olacağını teşhis etmiş, bu nedenle mevcut sistemi yıkma yerine, devlet modeline uygun bir örgütlenme ile devlete alternatif bir sistem kurmayı hedeflemiştir. Bu nedenle tüm devlet organlarında yerel yönetimlerde sivil sektörde örgütlenmeyi hedeflemiştir. İleride devlet yönetimini kontrol altına alabilmek için kısa vadede tüm kadrolara yandaşlarının getirilmesi veya bu kadroları işgal edenlerin kendisine bağlanmasını hedeflemektedir. Uzun vadede ise tam bir kontrol sağlayabilmek amacıyla eğitim sektöründe yoğun bir faaliyet göstererek teşkilatlanma ve kadrolaşmayı yaygınlaştırmayı amaçlamaktadır. Ilımlı ve modern imajı ile siyasi partiler ve hatta Atatürkçü laik kesim içinde desteğini artırmaya çalışmaktadır. Böylelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yandaşlarının mutlak çoğunluğu elde etmelerini sağlarken, hedeflediği teokratik diktatörlüğe yumuşak geçişi sağlamak için Başkanlık sistemini desteklemektedir. Fethullah GÜLEN hiçbir kuvvet tarafından geri adım atmaya zorlanamayacağı bir duruma ulaştığında Atatürk ilke ve inkılaplarını ortadan kaldırmayı, laik demokratik, sosyal hukuk devletini ortadan kaldırarak şeriat devleti kurmayı hedeflemektedir. Fethullah GÜLEN tüm dinler ve uluslar ile iyi ilişkiler kurarak onlardan gelecek karşı girişimleri engellemeyi hatta kendini desteklemelerini sağlamayı düşünmektedir. İleride kuracağı şeriat devletini desteklemek üzere birçok ülkede ileride yönetime gelecek gençleri yetiştirmektedir. 8-FETHULLAH GÜLEN GRUBU’NUN BÜYÜK KURULUŞLARI: Emniyet Genel Müdürlüğü’nün tespitlerine göre Türkiye'nin dört bir yanında, bütün illerimizde şirketlerini, okullarını, yurtlarını, dershanelerini, vakıflarını, yayın organlarını kurarak faaliyete geçirmiş bulunan Fethullah GÜLEN grubu, ülkemizin her yanını bir ağ gibi sarmış bulunmaktadır. Bu kuruluşların en önemlilerini şu şekilde sıralayabiliriz. a) Zaman Gazetesi: Feza Gazetecilik AŞ. Adına İstanbul ili, Bahçelievler, Çobançeşme Mahallesi Kalender Sokak, No 21 sayılı yerde gündelik olarak yayınlanır. Samanyolu TV: Samanyolu Yayıncılık Hizmetleri AŞ. Adına İstanbul İli, Ferah Mahallesi, Ferah Caddesi, Reşitbey Sokak, No : 12/22 Çamlıca adresinde faaliyet gösterir. c) CHA (Cihan Haber Ajansı): Cihan Haber Ajansı ve Reklamcılık AŞ. Adına İstanbul İli, Bahçelievler, Çobançeşme Mahallesi, Kalender Sokak No:19 sayılı yerde faaliyet gösterir. Günlük olarak yayın yapar. d) Sızıntı Dergisi: Türkiye Öğretmenler Vakfı (TÖV) adına 1374 ncü sokak No:10 Kat: 1 Durmaz İşhanı İzmir adresinde faaliyet gösterir. e) Aksiyon Dergisi : Feza Gazetecilik AŞ. Adına Bahçelievler Çobançeşme Mahallesi Kalender Sokak, No : 21 sayılı yerde haftalık olarak yayın yapar. f) İş Hayatı Dayanışma Derneği (İSHAD) : Emniyet Evleri Mahallesi, Yeniçeri Sokak, Emin Han İş Merkezi No : 6/5 4. Levent adresinde faaliyet gösterir. g) Asya Finans Kurumu: Altunizade, Kısıklı Caddesi, Kuşbakışı Sokak, İlim Yayma Vakfı Blokları A-13 Blok, No: 12 Üsküdar İstanbul adresinde faaliyet gösterir. h) Işık Sigorta AŞ. : Kozyatağı Ankara asfaltı, Yan yol Mega Plaza B Blok, Kadıköy İstanbul adresinde faaliyet gösterir. ı) Çağ Öğrenim İşletmeleri A.Ş. : Derviş Ali Mahallesi, Dolaplı Bostan Sokak No: 25 Fatih İstanbul adresinde faaliyet gösterir. j) Fatih Eğitim ve Öğrenim Kurumları AŞ. : Atatürk Mahallesi, Alemdar Caddesi No : 80/4-51 Ümraniye İstanbul adresinde bulunur. k) Samanyolu Basın Yayın Sanayi ve Ticaret AŞ. :Koeaüveys Mahallesi, Sarıgüzel Caddesi, No : 78/1 Fatih İstanbul adresinde bulunur. l) Feza Gazetecilik AŞ. : Çobançeşme Mahallesi, Kalender Sokak, No : 21 Yenibosna Bahçelievler İstanbul adresinde bulunur. m) Ufuk Eğitim İşletmeleri Ticaret AŞ. : Merkez Mahallesi, Ali Galip Caddesi, No: 19 Gaziosmanpaşa İstanbul adresinde bulunur. n) Fırat Eğitim Merkezi İstanbul Ticaret AŞ. : Küçükçamlıca Caddesi No: 20 Altunizade Üsküdar İstanbul adresinde faaliyet gösterir. o) İstanbul FEM Dershaneleri : Ufuk Eğitim Hizmetleri Ticaret AŞ. adı altında İstanbul ilinde 21 adet şubesi bulunmaktadır. p) Akyazılı Orta ve Yüksek Eğitim Vakfı : Genel Merkezi İzmir Bahçelievler, 50272 nci sokak No : 39 adresinde faaliyet gösterir. Nafi Akyazılı ve Eşi Pembe Zehra Akyazılı isimli şahıslar tarafından kurulmuştur. r) Türkiye Öğretmenler Vakfı (TÖV) : Ankara İl Merkezinde faaliyetlerini sürdürmektedir. s) Türkiye Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı : Ankara İl Merkezinde faaliyetlerini sürdürmektedir. t) Özel Maltepe Dershaneleri : Ankara İl Merkezinde 12 adet şubesi bulunmaktadır. u) Fatih Üniversitesi : Merkezi İstanbul’da bulunmaktadır. Ankara İli Yenimahalle ilçesi Şenyuva Mahallesi, Alparslan Türkeş Caddesi No: 53 adresinde faaliyet gösteren üniversitenin 128 yatak kapasiteli Tıp Fakültesi hastanesi vardır. Ayrıca üniversiteye bağlı Çankaya Tıp Merkezi bulunmaktadır. IV- FETHULLAH GÜLEN HAKKINDA ASKERİ YARGITAY 3 NCÜ DAİRESİNİN 1973/146 ESAS, 1973/242 SAYILI KARARI: Devletin temel nizamlarını dini esas ve inançlara uydurmak maksadıyla propaganda yapmak suçundan sanık Fethullah GÜLEN’in TCK.nun 163/4 maddesi gereğince 3 yıl müddetle Ağır Hapsine, aynı kanunun 31 nci maddesi uyarınca aynı müddet kadar Hidamatı Amme’den Memnuiyetine, TCK.nun 173 ncü maddesi gereğince 1 sene müddetle Sinop’ta genel güvenlik gözetimi altında bulundurulmasına, İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin 20.09.1972 gün ve 1972/3-36 sayılı kararıyla karar verilmiştir. Bu hükmün askeri savcı tarafından temyizi üzerine yapılan incelemede; SONUÇ VE KARAR: Sanık Fethullah GÜLEN Grubu hakkında tesis edilen mahkeme hükmünde usul, kasıt, sübut, vasıf ve uygulama yönlerinden bir isabetsizlik görülmediğinden sanık vekillerinin usule, kasta, sübuta, vasıf ve uygulamaya ilişkin bir cümle temyiz sebeplerinin 353 sayılı kanunun 217/2 maddesi gereğince reddine, Ancak bu sanıkla ilgili bölümde izah edildiği veçhile sanık hakkında TCK.nun 163/4 maddesi gereğince tayin edilen ceza miktarının takdirinde isabet görülmediğinden hükmün yalnız bu yönden 353 sayılı kanunun 221 nci maddesi gereğince itirazen ve resen bozulmasına, karar verilmiştir. Mahalli mahkemenin direnmesi üzerine: Sanık Fethullah GÜLEN hakkında: Sanığın İzmir dahilinde Nurcu olarak bilinen ve gerekçeli hükümde isimleri açıklanan kişilerin evlerinde gruplar halinde yapılan Nur toplantılarına iştirak ettiği, bu toplantılarda Nur risalelerinden muhtelif parçalar okuyup açıklamalarda bulunduğu, kendi evinde de bu tip toplantılar tertiplediği, öğretmenliğini yaptığı Kur’an kurslarında öğrencilerine Nurculuk propagandası yaptığı, 1969 yılı yaz aylarında İmam Hatip ve İlahiyat Fakültesine öğrenci yetiştirme derneği tarafından Buca yakınlarında açılan dinlenme kampında yöneticilik görevi yaptığı sırada öğrencilere Risaley-i Nur okuttuğu, aynı öğrencilere Nurculuk usulü veçhile maslah giyip, başlarına sarık sarmalarına ve sarıkların uçlarını “taylaşan” tabir edilen bir şekilde sarkıtmalarına ve sarıklı bir imam imametinde namaz kılmalarına müsaade ettiği gibi kendisi de aynı şekilde bir kıyafet ile kamp dahilinde dolaştığı, namaz esnasında sarık sarmak suretiyle şeklen de öğrencilere örnek olduğu, giyimi ile Said-i Nursi’ye örnek olmaya çalıştığı, Nurculuğun ilkelerinden biri olan “Atatürk’ü gençliğe din düşmanı olarak” tanıttığı ve bu şekilde laikliğe aykırı olarak devletin içtimai veya iktisadi veya siyasi veya hukuki temel nizamlarını kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak maksadıyla propaganda da bulunduğu, şahadet, arama zabıt varakası ve dosya münderecatını teşkil eden diğer deliller ile sübuta erdiği sabit bir keyfiyet olup mahkemece delillerin değerlendirilmesinde suçun sübutunun kabulünde, suç vasfının tayininde ve kabul edilen vasfa göre TCK.nun 163/4 maddesinin uygulanmasında bir isabet görülmemiştir. Ancak TCK.nun 163/4 maddesinde yazılı olan cezanın asgari haddinden uzaklaşılarak sanık hakkında 3 sene, buna mukabil propagandadan daha ağır olan aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı olan cemiyet kuranlar için 2 sene ağır hapis cezası tayin edildiği anlaşılmıştır. Aynı karar içinde daha ağır suç olarak kabul edilen suç için maddede yazılı olan cezanın asgari haddi üzerinden iki sene, bu suça nazaran daha hafif olan suç için asgari hadden uzaklaşılarak 3 sene ağır hapis cezası hükmedilmesi, her iki suç için ceza miktarının tayini yönünden tezat teşkil etmektedir. Her ne kadar takdir hakkına istinaden maddede yazılı cezanın asgari haddi ile azami haddi arasında sebep göstermek suretiyle ceza tayini mahkemenin takdir hakkına giriyor ise de, aynı karar içinde aynı maddenin muhtelif fıkralarının uygulaması mevzubahis olduğu hallerde ceza miktarının işlenen suçların ağırlık derecesine göre dengeli bir şekilde tayin ve tespit edilmesi gerekirken aksi düşünce ile yukarıda yazılı şekilde ceza miktarının tayin edilmesinde isabetsizlik görülmüştür.
  14. Adnan Menderes-Turgut Özal-Süleyman Demirel-Tansu Çiller-Mesut Yılmaz-Tayyip Erdoğan
  15. çok güzel %de kaç alıyorsun
  16. berker18 soru1 başlayabilirsin yorumlarını ve anti tezlerini bekliyoyorum. FETHULLAH GÜLEN-CIA BAĞLANTISI - Sene 1999... Yanılmıyorsam Haziran... Fethullah Gülen'in yandaşlarına devlet kademelerinde kimseye çaktırmadan ilerlemelerini öğütleyen bandı yayımlanmıştı. Ortalık toz dumandı... Hablemitoğlu, açılan Fethullah Gülen davasına müdahil olarak katılmıştı. Savcı Nuh Mete Yüksel, geçen sene sunduğu ek delil dosyasında da Hablemitoğlu'nun raporundan aldığı iddiaları kullanmıştı. Ek delillerde Gülen'in CIA'yle bağlantısı olduğu, FBI tarafından kendisine tahsis edilen özel bir çiftlikte koruma altında olduğu suçlamaları vardı. Hablemitoğlu ise, Gülen cemaati ile ilgili araştırmalarının 10 yıldır devam ettiğini, Gülen'in okullarında ABD vatandaşı öğretmenleri tanıdığını söylemiş; Gülen-CIA ilişkisini doğrulayan somut bilgi ve belgelerin Türk devletinin istihbarat birimleri tarafından da bilindiğini iddia etmişti. +*b GÜLEN'İN OKULLARIYLA İLGİLİ NE DEDİ? Hablemitoğlu'nun kendi sözlerinden: 'Fethullahçıların yurt dışındaki okullarında Türk olmayan öğrencilere Türkçe eğitimi sadece şeklen veriliyor. Türk kültürü asla öğretilmiyor. Belki şaşıracaksınız İslamiyet de anlatılmıyor, öğretilmiyor. Bu okulların programları itibariyle ABD ya da İngiliz kolejlerinden hiçbir farkı yok! Peki, Türkiye ve Türklük için ne veriliyor sorusuna verilecek cevap koskoca bir hiç! Türkiye'nin tanıtımı ise gerçek anlamda yapılmıyor. Yapılan sadece şu: A.B.D., bölgesel hesapları gereği haritada nereyi işaret ediyorsa, fethullahçı maşalar oraya gidiyorlar ve okul açıyorlar. Sonuçta, Kırım'da, Azerbaycan'da, Orta Asya'da ve Rusya Federasyonu'nda ya da Türklerin yaşadıkları diğer ülkelerde, Türk çocuklarını önce ailelerinden, sonra Türklüklerinden kopararak mollalaştırıyorlar. En yeteneklilerini ve başarılılarını ise daha sonra Türkiye'ye getirerek yükseköğretim sürecinde beyinlerini yıkamaya devam ediyorlar. Bu gençler, gerçekten güvenilir mürit olduktan sonra tekrar kendi ülkesine gönderilip burada stratejik makamlara getirilmek üzere yetiştiriliyorlar; Türklüğe hizmet için değil, fethulllahçı organizasyonun çıkarlarına hizmet etmek üzere... Kısaca, fethullahçılar böylece Türklüğe ihanet ediyorlar!.. Türkiye yetmiyormuş gibi şimdi bütün Türk Dünyasına bir bir yayılıyorlar ve geleceğimizi kemiriyorlar.' 'Fethullah Gülen'in yargılanması, organizasyonun çökertilmesi için şeriatçı kardeşlerimin daha çok canını sıkacağımdan kimsenin şüphesi olmasın'. En son, Emniyet ve istihbarat birimleri içindeki Fethullahçı yapılaşmayı ortaya çıkaran 'Köstebek' adlı bir kitap yazmış, henüz bastıramamıştı. ALMAN VAKIFLARININ DAMARINA BASTI Dr. Necip Hablemitoğlu, Alman Vakıfları'nın Türkiye aleyhine yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulunduğunu iddia etmiş; bu vakıfların manipüle ettiği bölge halklarından birinin Bergama köylüleri olduğunu söylemişti. Başta Konrad Adenauer Vakfı olmak üzere Alman Vakıfları etnik, dinsel, siyasal ve ekonomik alanlarda etki ajanları yetiştiriyorlardı. Bu iddialar sonrasında ortalık yine karıştı. Ülkemizdeki Alman vakıflarının yasadışı faaliyetleri sorgulanmaya başlandı. Ankara DGM Savcısı Yüksel bu kez iddianame hazırladı. Alman Vakıfları bu işe çok bozuldu. Yine Hablemitoğlu'nun ağzından: 'Almanya, Türkiye'de mevcut tüm şeriatçı yapılanmalara kucak açmıştır. Türkiye'nin küçük bir modeli olarak, ülkemizde ne kadar siyasal islamcı mezhep-tarikat-cemaat ve radikal grup varsa, hepsinin Almanya'da mevcudiyeti sağlanmıştır:(...) Avrupa Milli Görüş Teşkilatı (AMGT), Almanya'nın Türkiye'ye ve diğer islam ülkelerine karşı en güçlü ve önemli kozu durumunda.'
  17. Yav arkadaş afganistana gitti kimse bişey dedimi.? Yok demedi,şimdi gidilmesine karşıysak bu yahudi hizmeti falan değil.ABD ucundan köşesinden bi şekilde bu kirli senaryonun içine çekmek istiyor bizi.Ve buna hayır diyecek chavez gibi liderimiz olmadığından.Sür mehmetçiği lübnana.Bilal Erdoğanıda sür lübnana bakalım. Millet baba görsün........
  18. sen beni güldürdün allahda seni güldürsün
  19. Öncelikleri belirleyecek bir siyasal irede yokki........... Haklısın asikurt sonuna kadar haklısın...
  20. Lübnana asker gönderme kararı alanlarda muhtemeln mason oluyorlar değilmi Vallahi belkide öyledir.Ben ne bileyim hanginiz mason hanginiz ticani
  21. Ahiret hepimiz için geçerli.ABD yandaşlığı yaparak zaten ötede hesap vereceksin.Ama aranızda gerçekten bir teorisyen yokmudur gelip burada bizimle tartışacak. Hep bela beddua hep tehdit Ben sıkıldım siz sıkılmadınızmı?
  22. Asfalt

    HAŞEMALI DEHŞETİ

    Türkiye cumhuriyetini bekası için iki önemli tehlike vardır.Bir bölücü terör iki irticai yayılma. Bu sorun beş yılda aşılcak.Ve herkez haketteği demokrasiyi yaşayacaktır.
  23. Evet vakana bilirlerdide! kalıtımlarında bir ABD hayranlığı var.Birde utanmadan katliam falan diyorlar. Zaten farkında olmadan o zincirin bir halkası ama onuda göremiyor *******.
  24. İşte güzel bir soru.Kefer dinde reformu gerçekleştirip laikliği oturttuktan sonra,bilime ve üretime yöneldi.Osmanlı ise kırk cariyeyi nasıl beceririm hesabıyla uyudu.Bu zaman kaybı bize gelişmiş ülke olma fırsatını kaçırttı.M.Kemalle yakaladığımız fırsatta,forumdan anlaşılacağı üzere gitti gider. Ama bu halk deneye deneye öğrencek bu badem bıyıklıların ne iki yüzlü olduğunu. Bunların başındaki adam ABDnin kullanım maşasıdır. Şimdi birde lübnana asker gönderecekler.Yesinler sizin dış politikanızı. Kurtuluş savaşında size silah ve lojistik desteği kim verdi.Araplarmı.Yoksa ***** ****** sokup çıkardığınız SSCB mi? İki lokma ekmek yiyenlerin birisi için bir vefa duygusu olamsı gerekirdi.Ama amerikan ****** daha temiz ve karlıydı değilmi çek senet milliyetçileri
  25. Doğu Perinçek'in mit ajanı olduğunu sağır sultan bile duydu. Perinçeki sizin kadim dostunuz olarak kabul ediyor ve size hayırlı işler diliyoruz
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.