Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

bahar ülkesinden

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    13
  • Katılım

  • Son Ziyaret

bahar ülkesinden - Başarıları

Çırak

Çırak (3/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. ‘Asparagas haberler turizme darbe vuruyor’ İzmir Çeşme’de bazı otellere bayan muhabirinin ‘tesettürsüz giremediğini’ yazan bölgesel Yeni Asır Gazetesi’nin haberi yalan çıktı. Muhabirin başı açık giremediğini yazdığı otellerden Club Familia’nın sahibi Necmettin Şimşek, “Bayan müşterilerimin yüzde 60’ının başı açık.” dedi. Evrensel standartlara göre yerli ve yabancı turistlere tatil hizmeti verdiklerini söyleyen Şimşek, “Ne tarikat ne cemaat ne de yeşil tatil oteliyiz. Başı açık girilmiyor yazısı asparagas.” diye konuştu. Club Familia’nın 20 milyon dolarlık yatırımla turizme kazandırıldığına dikkat çeken Şimşek, asparagas haberle başı açık kimselerin oteline gelmekten caydırılarak ticari olarak zarara uğratıldığını ifade etti. Şimşek, uydurma ayrımcılık iddiasının turizme balta vurduğunu kaydetti. Oteller, başı açık olanların rezervasyon iptallerinin doğuracağı gelir kaybını dava açarak Yeni Asır Gazetesi’nden tazmin edecek. Müşterilerinin çoğunluğu açık bayanlardan oluşan Club Familia yönetimi, haberden sonra başı açık bayan müşteri çekmekte zorluk yaşadıklarını öne sürdü. Club Familia Otel, İonia Otel, Meltem Tatil Köyü ve Eda Garden adlı işletmeler ‘tesettürsüzler giremiyor’ şeklindeki yayının yalan olduğunu kaydetti. Necmettin Şimşek’e göre herhangi bir kıyafet kısıtlaması olmayan oteller, yerli turistten gelen talep doğrultusunda bayanlara özel bir havuz da yaptırdı. Ancak otel sahilleri, havuzları dahil diğer bölümler ortak kullanıma açık. Bayanlara özel havuza erkek alınmamasını eleştiren Yeni Asır’a Şimşek’in cevabı şöyle: “Bu mantıkla (bayan diye erkekler hamamına alınmadık) diye de yazmalılar. Ya da kadınlar hamamına da bir erkek muhabir göndererek müşteri gibi girmeye çalışmalılar.” Club Familia’dan yapılan açıklamada da, “Yeşil tatil tanımlaması buralarda konaklayan insanlar hakkında ayrımcı, bölücü ve aşağılayıcı bir yaklaşım. Club Familia Tatil Köyü’nde müşterilerin nasıl giyindikleri/giyineceklerine dair işletme yönetimince herhangi bir kısıtlama olmadığı halde, ‘kadınların başı açık giremediği’ tesisler şeklindeki yayın asparagastır. Otelin plajında çekilerek yayınlanan fotoğraf hem bikinili hem de tesettür mayolu bayan müşterilerin gönüllerince denize girebildiğini göstermektedir.” ifadeleri yer aldı. Tabiki Zaman gazetsinden , onlşardfan başka kim gerçekleri vermenin ızdırabında.. Ya şu cumhur gazetesinin yalanlarınıda koysak mı acaba
  2. Dipnot ; sen ilk önce şu gazetenin yalanlarını , cuntalarla ilişkerini , ilhan abinin azınlıkları başımıza getirmeye çalışan yazısını niye görmemizlikten geliyorsun onu söyle.. Yobaz gerici din anlayışını diye bir şeyi İlhan abinizin ilham şeytanlarından geliyor..Biz eğitim diyoruz , hoşgörü ve diyalog diyoruz , kitap okuyun diyoruz , gerçekleri okuyun görmekten vede söylemekten kokrmayın diyoruz , rabbimize ibadet edelim , peygamberimizi ecdadımızı tarihimizi DOĞRU tanıyalım , kimin torunları olduğumuzu öğrenelim diyoruz , birimizin gözü diğerimizin hesabına baksın uhuvvet bağları oluşsun herkes sarmaş dolaş olsun , başımıza açmaya çalıştıkları gaileleri yutmayalım , siyasetsiz samimice ızdırap duyarap buna çalışalım sorumluluk sahibi takva sahibi olalım diyoruz onun için çalışıyoruz.Ama Rabbimiz dinimiz ecdadımız doğru tanınsın istiyoruz..Yani ben böyle çok istiyorum şahsen HEPSİNİDE FETHULLAH GÜLEN DEN GÖRDÜM..Ne zaman baksam , yazısını yazdığı konuda tam aradığım duymak istediğim şeyleri söylüyor , kalbime iman giriyor..O kadar süper anladım ki neden bu insanın karalandığını yani anlatamam...Ama şu çok gerçekki biz gaflet içindeyken düşmanlarımız bizi nasıl vuracağını çok iyi hesaplamışlar , onlar kadar Allahı , Kuranın önemini , Hocaefendinin sahip olduğu ilmi samimiyeti , ecdadımızı vs BİL-Mİ-YO-RUZZZ Siz onları aptal mı sandınız , trilyonlar harcadılar bu batırma çabalarına hiç hesap yapmayacakarmıydı hee ? Osmanlıyı yıkan unsur , insanımızı müslümanlıktan uzaklaştırılıp devletin en üst kademelerine kadar azınlıkları getirmeyle olmuştu..Şeratı Kuraniyenin tam uygulandığı zamanlar ise ASRI SAADET OLMUŞTU..Boşuna korkmayın size onu yanlış uygulayan cahilleri hep gösterdiler halbuki onda hayat vardır huzur vardır güvenlik vardır..Biz cumhuriyetin en iyi yönetim biçimi olduğunu , laikliğinde mutlaka olması gereken bir ilke olduğunu savunuyoruz AMA ÇARPITILMAMAK KAYDIYLA..Nasıl eskiden hürriyet , jön Türklük , farmasonluk , maziyi kökünden silip atma İLERİCİLİKTİ İSE , şimdide çağdaşlık aydınlık özgürlük vs onların yerini aldı..O tabirlerin gerçek olması için çalışıyurz bizde..Siz bilmediğiniz konularda başkalarının ak dediğine ak kara dediğine kara diyor iftira ediyorsunuz hep..AMA BİZ UYANIK OLALIM TARİHTEN DERS .ÇIKARIM DİYE UĞRAŞIYORUZ..Yani ben öyle uğraşıyorum , sözünü dinlediğim abilerimde aynen öyle..
  3. sen takmışsın yerli işbirlikçiye , evet doğru söylüyorsun yerli işbirliçi bağlantıları almanyaya ingiltereye CİA mossada israile kadar uzanan , bu milletin bu ülkenin güçlenmesini istemeyen batırmaua uğraşan yerlki işbirlikçiler var..Buraya kadar problem yok ama burdan sonra başlıyor..Bugün onlar asırlarca uğraştılar bunun için NEREYE HANGİ MAKAMLARA KİMLERİ GETİRECEKLERİNİ , HALKIMIZA NEYİ GÖSTERİP NE YÖNE ÇEKECEKLEERİNİ , O HAREKETLERİN BAŞLARINA KİMLERİ GETİRECEKLERİNİ ÇOOOKTAAAAAAN BULDULAR..Biliyorlarm ki Kuran bu milletin elinde olduğu müddetçe hep püskürtülüyorlar , gailerleri sökmüyor..O yüzden evvala ondan uzaklaştırmaya çalıştılar.Kim Kuran hakikatine sahip olmuşsa onu durdurmak için zehirlemeden hapislere atmaktan sürgün etmekten iftiralara kadar yapmadıkları işkence atmadıkları iftira kalmadı..Çünkü o müceddidler sadece Kuran tarihkonusunda değil her bilim dalı açısından çok yüksek ilme sahiptiler..İşte onlardan iki tanesi 1.si Bediüzzaman Said Nursi 2.si Fethullah Gülen Hocaefendidir.. Ben onların kitaplarından sayısız sayfa okudum , ordan onların uğraşlarını , Kuranı asrın idrakine göre akılla iknayla yorumlamalrını , hiçbir karşılık almadıklarını , oraların birer cennet bahçesi olduğunu bizzat kendim yaşadım gördüm tastik ettim.. Şimdi size soruyorum , SİZ NEYE DAYANARAK EMPOERYALİZME ÇALIŞTIKLARINI SÖYLÜYORSUNUZ ??? Lütfen emperyalizmin ne olduğunu bilmiyorsanız ELİNİZDE BİR İSPATINIZ YOKSA gerçeleri görmekten vede söylemekten korkmayın ! Düşmanları bile bizzat bu kadar büyümelerini HİZMETLERİNDEKİ SAMİMİYETERİNDEN olduğunu söylüyorlar..Onlar gece düzenliyip ülkenin önde gelen köşe yazarlarını sanatçılarını devlet büyüklerini çağırıyorlar VE BİRLİK BERABERLİK MESAJLARI VERİYORLAR SAĞOLSUNLAR..Bu mudur emperyalizme çalışmak ? O insanların yüzleri hakikat gamzeder tertemizdir çünkü çoğusu Allah rızası için hizmet edeler , açtıkları okulları görenlerin yorumlarına , STV ye Zaman gazetesine Aksiyon dergisine Sızıntı dergisine Türkçeyi güneşin üstünde hiç batmadığı bir dil yapmalarına bakarak EĞİTİME HERKESTEN ÇOK DESTEK VERMERİNE BAKAR mı diyeceksin emperyalizme çalışıyorlar..Ya şu o kadar ama o kadar aptalca bir iddaki anca beyni boşaltılmışlar inanır yada hayatlarında hiç görmeyenler...Soruyorum hoşgörü ve diyaloğu yaymakmıdır emperyalizme çalışmak ? Lütfen gerçekleri görün.. Asıl işbirlikçiler eskinin marksist leninist cuntacı , terör örgütletleriyle sarmaş dolaş liderleri , medya imparatorları AKP hariç siyasi parti liderleridir !
  4. bahar ülkesinden

    sesleniş

    İslamı çok biliyorsun çok Kuran okudun sankide yorum yapıyorsun hakkında..İşte yaptığını şey bu , hakkında bilgi sahibi olmadığını konularda başkalarının ak dediğine ak kara dediğine kara diyorsunuz , bir tanbe kapalı kapıyı nazara verip 999 tane açık kapıyı GÖREMİYORSNUZ.. Hella dairesi geniştir hem keyfe kafidir - Said Nursi Bu konu hakkında asıl yazılması gereken Uğur Mumcu'yu unutturmayacağız diye gazeteci baş yazar arkadaşları neden Mumcunun yazılarını koymuyor ? Böyle pkk nın dev solun ülkü ocaklarının anti laik hareketleri araştırıpta istihbarata gizli sevislerle bağlantılarına çıkan yazılarını ? Bizene mumcunun hayatından nerde okuduğundan eserlerinden çağrılarından..Onlar sonra yazılmalı ama önce KÜRT DOSYASINI AÇIKLARLARDI TAMAMLARLARDI EĞER SAMİMİ OLSALARDI , onda bile ölümünü muhafazakar kesimlere yıktılar işte gerçek yüzleri kimlerin uşağı oldukları
  5. DOĞU PERİNÇEK'İN SAĞ KOLU : 'İŞÇİ PARTİSİNİN İÇİNDE HALA PKK YANLIISI BİR YAPI VAR' “Doğu Perinçek’in Kızılelma’yı tercih etmesinin temel sebebi MHP’nin tabanına oynamaktı. Bunu deşifre eden kendine yakın bir personelini görevden uzaklaştırdı. Atatürkçü Düşünce Derneği aracılığıyla askerleri etkilemeye çalıştı. Üniversitelere konferans düzenletir, askerleri çağırır ve gider yanlarına otururdu. Bunların hepsi gündemde kalmak, halkın gözünde farklı bir imaj oluşturmak içindi.” Bu ifadeler, yakın zamana kadar İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’in yakın kadrosunda yer alan ve danışmanlığını yapan emekli Yüzbaşı Zekeriya Öztürk’e ait. “Hatta içlerinde hâlâ PKK yanlısı bir yapı var.” uyarısında bulunan Öztürk’e göre Özel Harp Dairesi, Perinçek’in kontrgerilla söylemi yüzünden 1990’lı yıllarda isim değiştirmek zorunda kaldı. Emekli Yüzbaşı Zekeriya Öztürk, Danıştay’a yönelik saldırı sonrası muvazzaf Yüzbaşı Muzaffer Tekin’i hastaneye **üren isim olarak gündeme geldi. Bu ilişki dolayısıyla gözaltına alınıp bir süre sorgulandı. Sorgunun ardından Aydınlık Dergisi, yakın zamana kadar Perinçek’e danışmanlık yapan Öztürk’ü MİT’çi ilan etti. Öztürk, Perinçek, Aydınlık ve Ulusal Kanal’la olan ilişkilerinin perde arkasını Zaman’a anlattı Zekeriya Öztürk, artık Danıştay saldırısı ile anılmak istemiyor. Harp Akademileri Komutanlığı’nda ulusal ve uluslararası güvenlik konusunda master yapmaya hazırlanan Öztürk, “Bana artık Kandil’e yapılacak operasyon, İsrail’in Lübnan’a saldırması sorulsun istiyorum.” diyor. Öztürk’ün Aydınlık grubu ile tanışması konferans ve paneller aracılığıyla olmuş. Ulusal Kanal’daki programlara konuşmacı olarak davet edilmiş, Nisan 2003’te Ulusal Kanal’da çalışma teklifi almış. Ülke meseleleri hakkındaki görüşünü ‘daha geniş kitlelerle paylaşmak’ için teklifi kabul ettiğini belirten Öztürk, tercih sebebini şöyle özetliyor: “Benimle birlikte görüntü vermek hevesindeydi. Çünkü asker kökenliydim. Bunun ona askerle yakınlaşma sağlayacağını biliyordu. Bana lider kadrosunda yer verdi. Bedri Gültekin, Şule Perinçek, Adnan Akfırat, Ferit İlsever gibi lider kadronun toplantılarına katılırdım. Avrasya Hareketi için de destek istedi.” ‘Paşalarla poz vermeyi sever’ Perinçek’in Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) aracılığıyla askerleri etkilemeye çalıştığına dikkat çeken emekli Yüzbaşı, “Dernekteki subay ve astsubay kazanılabilir bir potansiyeldi. Orada onun yanına yaklaşıp etkileyebilirsiniz, ağzından laf alabilirsiniz. Tabii bu zeminden Doğu Perinçek de faydalanmak istedi. Yine üniversite rektörlerine konferans-panel düzenlettirir, general davet ettirirdi. Sonra onların yanına geçip poz vererek ‘asker yanımda’ imajı verdi.Şimdi de aynı şeyleri yapıyor. Bunların hepsi gündemde kalmak, halkın gözünde farklı bir imaj oluşturmak için.” diyor. Emekli Yüzbaşı, Türkiye’nin her yerinde mantar gibi çoğalan ulusalcı örgütlenmeleri ‘hastalık’ olarak değerlendiriyor. Aydınlık camiasının ulusalcı olmasını ‘MHP tabanını avlamak’ olarak gören Öztürk, “Kızılelmacılık tarihten beri gelen bir akım. Perinçek’in Kızılelma’yı tercih etmesinin sebebi MHP’nin tabanına oynamaktı. Bunu deşifre eden, kendisine yakın, iyi bir personelini de görevden uzaklaştırdı.” ifadesini kullanıyor. Öztürk, Kuvayı Milliye söylemlerinin de amacından saptırıldığı görüşünü savunuyor:“Gerçek Kuvayı Milliye bu ülkenin içinde bulunduğu koşullar gereği kendiliğinden ortaya çıkmıştı. Bugün onlarcası meydanlarda boy gösteriyor.” Emekli Yüzbaşı, buradaki amacın Kuvayı Milliye’yi oluşturan değerlerin paramparça edilmesi olduğu görüşünde: “Birileri onu raftan indirip paramparça yapmak istiyor. Bunun arkasında ABD, İngiltere, İsrail, Almanya var. Bence bu bir yabancı oyunu.” İP içinde hâlâ PKK yanlısı bir yapının bulunduğunu iddia eden Öztürk, kontrgerilla söylemleri yüzünden Özel Harp Dairesi’nin isim değiştirerek imajını düzeltmeye çalıştığını belirtti. Bir süre önce Aydınlık dergisi tarafından eleştirilere konu olan Öztürk, yöneltilen suçlamaları reddediyor: “Perinçek’in birçok konuda benimle el yazısı ile yaptığı görüşmeler var. Bunların hepsi bende. Ulusal Kanal’dan verilen danışmanlık kartım var.” ‘İllegal örgüt altyapısıyla eylem planlayabilir’ Zekeriya Öztürk, polise verdiği ifadede Doğu Perinçek ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği ile ilgili iddialarda bulunmuştu “İP ve Perinçek, yabancı servislerle işbirliği içerisinde TSK’yı mevcut siyasi yapıya karşı kışkırtmak istiyor. İP ve Perinçek mevcut illegal örgüt orijinli altyapı kadrolarıyla bir eylem yaptırabilir, planlayabilir veya eyleme destek verebilir. Amaçlarına ulaşmak için her yolu denerler.” Tabiki ZAMAN gazetesinden
  6. İşsizlik oranı son 5 yılın en düşük seviyesine indi Enflasyon, döviz, faiz oranlarında son yıllarda sağlanan başarı ve üst üste yakalanan yüksek büyümeye karşılık, istenen sonuç elde edilemeyen istihdamda olumlu sonuçlar gelmeye başladı. Geçen aylarda piyasalarda meydana gelen dalgalanmalara ve tarım sektöründeki büyük göçe rağmen işsizlik oranı son 5 yılın en düşük seviyesine geriledi. İstatistik Kurumu verilerine göre işsizlik oranı nisan-mayıs-haziran döneminde yüzde 8,8’e indi. Mayıs 2006 döneminde istihdam edilenlerin sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre 139 bin kişi artarak, 22,86 milyona ulaştı. Tarım sektöründe çalışan sayısı ise 778 bin kişi azaldı; buna karşın tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı 917 bin kişi arttı. Sonuçları Zaman’a değerlendiren İstatistik Kurumu Başkanı Ömer Demir, bu rakamların istihdamdaki kalıcı artışa işaret ettiğini söyledi. İstihdamın, tarımdaki çözülmeye rağmen artmasının önemine vurgu yapan Demir, özellikle tarım dışı işsizlikte hatırı sayılır azalma olduğunu, ancak tarımdaki göçün bu durumun rakamlara yansımasını önlediğini kaydetti. Ekonomideki büyümeye rağmen istihdamın kalıcı olarak artırılamaması, eleştirilere yol açıyordu. Ancak son rakamlar, bu yönde ciddi bir iyileşmeye işaret ediyor. İstatistik Kurumu verilerine göre işsizlik, son iki ayda 10,9’dan 8,8’e gerileyerek yüzde 2,1’lik düşüş gösterdi. Ekonomik dalgalanmanın yaşandığı dönemi de kapsayan bu rakamlar, mevsimlik olarak ortaya çıkan istihdamın dalgalanmaya galip geldiğini ortaya koyuyor. Yaz aylarıyla birlikte tarımda hasat mevsimi olması, inşaat ve turizm sektörlerinin hareketlenmesi, kış aylarına göre istihdamı artırıyor. Mevsimlik istihdam artışının, ekonomik dalgalanmanın etkisini kırdığını ifade eden İstatistik Kurumu Başkanı Demir, “Her yıl yaz aylarında istihdam artışı yaşanır. İnşaat, turizm mevsimlik olarak yükselen sektörler. İşsizliğin bir önceki aya göre yüzde 1,1’lik düşüş göstermesinin nedeni bu.” dedi. ‘İstihdamki artış kalıcı’ Mevsimlik düşüşün yanında kalıcı istihdam artışının önemine vurgu yapan Demir, şu değerlendirmeyi yapıyor: “İstihdamdaki kalıcı artışı gösteren, rakamların önceki yılın aynı dönemiyle kıyaslanmasıdır. Bu kıyaslamayı yaptığımızda istihdamın geçen yılın aynı dönemine göre arttığını görüyoruz. Bu, mevsimlik etki dışındaki kalıcı artıştır. Çünkü mevsimlik etki geçen yıl da söz konusuydu. Bir de tarımdaki çözülme var. Bu çözülme her yıl artıyor. Normalde Türkiye’nin istihdam artışı daha fazla. Özellikle tarım dışı işsizlikte azalma var. Tarımdaki büyük çözülme istihdamdaki artışın tam olarak yansımasını engelliyor. Tarım sektöründen ayrılanlar hemen farklı sektörlerde iş bulamıyor. Türkiye’nin istihdam sorunu tarımdaki çözülmedir.” İstatistik Kurumu verilerine göre tarım sektöründe çalışan sayısı bu yıl 778 bin kişi azaldı. Buna karşılık tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı ise 917 bin arttı. İstihdam edilenlerin yüzde 28,4’ü tarım, yüzde 18,7’si sanayi, yüzde 5,8’i inşaat, yüzde 47,1’i ise hizmetler sektöründe bulunuyor. Önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında, tarım sektöründeki istihdamın 3,6 puan azaldığı, buna karşılık hizmetler sektörü istihdamının ise 2,9 puan arttığı görülüyor. Rakamları değerlendiren Kurum Başkanı Demir, “Bir yandan tarımdaki çözülmeyi telafi etmeye, öte yandan yeni işsizlere iş bulmaya çalışıyoruz.” ifadesini kullandı. Demir, ayrıca her yıl yaklaşık 500 bin gencin iş hayatına dahil olduğuna dikkat çekti. Kurumun sonuçlarına göre, kayıt dışı istihdam edilenlerin oranı, önceki yılın aynı dönemine göre 2,1 puanlık azalışla yüzde 49,4 olarak gerçekleşti. Bu dönemde, geçen yılın aynı dönemine göre tarım sektöründeki kayıt dışılık yüzde 88,4’ten yüzde 87,5’e düşerken, tarım dışı sektörde kayıt dışılık oranı ise yüzde 34,1’den yüzde 34,3’e çıktı. Toplam işgücünün yüzde 18’ini 15-24 yaş grubundakiler oluştururken, lise altı eğitimlilerde işgücüne katılma oranı yüzde 47,6 oldu. Yüksekokul mezunlarında bu oran yüzde 79,1 olarak hesaplandı. Lise altı eğitimlilerde erkeklerin işgücüne katılma oranı yüzde 71,2’yi bulurken, kadınlarda ise sadece 23. Lise mezunlarında erkeklerde işgücüne katılma oranı yüzde 73,7, kadınlarda yüzde 31,4 oldu. Yüksekokul ve fakülte mezunlarında, erkeklerde işgücüne katılma oranı yüzde 85,1 iken, kadınlarda yüzde 69,4 olarak belirlendi. Mayıs 2006 döneminde 1 milyon 192 bin kişi işe yeni başladı veya iş değiştirdi. Bu durumda olanların toplam istihdam içindeki oranı yüzde 5,2. Ankara, Zaman Alın gerçeklerdende haberiniz olsun biraz !
  7. ‘Asparagas haberler turizme darbe vuruyor’ İzmir Çeşme’de bazı otellere bayan muhabirinin ‘tesettürsüz giremediğini’ yazan bölgesel Yeni Asır Gazetesi’nin haberi yalan çıktı. Muhabirin başı açık giremediğini yazdığı otellerden Club Familia’nın sahibi Necmettin Şimşek, “Bayan müşterilerimin yüzde 60’ının başı açık.” dedi. Evrensel standartlara göre yerli ve yabancı turistlere tatil hizmeti verdiklerini söyleyen Şimşek, “Ne tarikat ne cemaat ne de yeşil tatil oteliyiz. Başı açık girilmiyor yazısı asparagas.” diye konuştu. Club Familia’nın 20 milyon dolarlık yatırımla turizme kazandırıldığına dikkat çeken Şimşek, asparagas haberle başı açık kimselerin oteline gelmekten caydırılarak ticari olarak zarara uğratıldığını ifade etti. Şimşek, uydurma ayrımcılık iddiasının turizme balta vurduğunu kaydetti. Oteller, başı açık olanların rezervasyon iptallerinin doğuracağı gelir kaybını dava açarak Yeni Asır Gazetesi’nden tazmin edecek. Müşterilerinin çoğunluğu açık bayanlardan oluşan Club Familia yönetimi, haberden sonra başı açık bayan müşteri çekmekte zorluk yaşadıklarını öne sürdü. Club Familia Otel, İonia Otel, Meltem Tatil Köyü ve Eda Garden adlı işletmeler ‘tesettürsüzler giremiyor’ şeklindeki yayının yalan olduğunu kaydetti. Necmettin Şimşek’e göre herhangi bir kıyafet kısıtlaması olmayan oteller, yerli turistten gelen talep doğrultusunda bayanlara özel bir havuz da yaptırdı. Ancak otel sahilleri, havuzları dahil diğer bölümler ortak kullanıma açık. Bayanlara özel havuza erkek alınmamasını eleştiren Yeni Asır’a Şimşek’in cevabı şöyle: “Bu mantıkla (bayan diye erkekler hamamına alınmadık) diye de yazmalılar. Ya da kadınlar hamamına da bir erkek muhabir göndererek müşteri gibi girmeye çalışmalılar.” Club Familia’dan yapılan açıklamada da, “Yeşil tatil tanımlaması buralarda konaklayan insanlar hakkında ayrımcı, bölücü ve aşağılayıcı bir yaklaşım. Club Familia Tatil Köyü’nde müşterilerin nasıl giyindikleri/giyineceklerine dair işletme yönetimince herhangi bir kısıtlama olmadığı halde, ‘kadınların başı açık giremediği’ tesisler şeklindeki yayın asparagastır. Otelin plajında çekilerek yayınlanan fotoğraf hem bikinili hem de tesettür mayolu bayan müşterilerin gönüllerince denize girebildiğini göstermektedir.” ifadeleri yer aldı. Zaman gazetesinden
  8. Hortumcuları , kriz yaratıcılarını , enflasyon çıkaranları , ekonomik dengelerin nerelerden bozulduğunu iyi belleyin..Medyanın ekonomiden gelen iyi haberleri vermediğinide At gözlüklü olmayı bırakın !
  9. Yanlış bilmiyorsan , dünyanın en pahalı benzinini ve bişeyini daha biz kullanıyoruz ! Yanlış hatırlamıyorsam , birileri bu ülkeyi kalkındırmamak için ne zaman ekonomiden iyi haberler gelse , bir istikrar ortamı oluşsa terör ve medya düğmesine basıyor ! Yanlış hatırlamıyorsam , şimdiki hükümet yaklaşık 40 yıldır alamadığımız enflasyon , bütçe fazla vermesi , ihracat rekorları , yabancı yatırımların çekilmesii vs haberlerini duyurdu ! Yanlış hatırlamıyorsam , eski tek parti dönemindeki halk partisi (sonrasıyla beraber ), Tansu Çiller hanım , Bülent bey , Devlet Bahçeli bey , Ahmet Necdet Sezer beyler vs enflayonu katmerletip , devleti hortumlatıp , ülkeyi krizlere sokup , tahribi yıllarca düzelmez kirler bırakmışlardı ! (bazısı karaborsa halkının partiside olmuştu galiba) Yanlış hatırlamıyorsam , çok nadir başa gelmiş , ülkemize çağ atlatmış , o devirleri yaşayanların dediğine göre eğer asılmasaydı , öldürülmeseydi Türkiyede bugün batının en gelişmiş ülkelerinden biri olurdu dedikleri başbakanları cumhurbaşkanlarını (aslında çoğul değilde neyse) cemiyetten aldıkları talimata göre engel olmuş devirmiş öldürmüş halkı yalanlarla gaza getirmiş malum halk partisi ve medyanın büyük katkılarıda olmuştu. Yanlış hatırlamıyorsam , şimdiki hükümet başa geldiğinden itibaren bir çok hortumu kesti , yapanların mallarına el koydu , çoğunu yargılattı , yolsuzlukları yenmek için bir çok adım attı..Ben zaman gazetesinde .çok gördüm ama siz kesin görmemişsinizdir , çünkü iyi haberleri vermezler.. Yanlış bilmiyorsam eğer bir ülkenin ekonomisini sadece iç çevre değil DIŞ ÇEVREDE ETKİLER..Trilyon dolarlık şirket sahipleri borsayı ellerinde tutarak bir çok yerli yatırımcıyı batırıp , zamlar yaptırtıp , İMF nin dayattıığı politikalar , diğer siyasi partileri ağız birliğinin sadece hükümeti devirmek , bu soruna çözüm üretememek olmaısı , asıl güzel haberlerin saklanıp yerine kötüleri ön plana çıkaran bir medyanın olmasıda zannetmiyorum net bir şekilde direk etkiliyor ekonomimizi..Daha neler var neler.. Olayı tarihiyle birlikte bir bütün olarak ele alıp , unutmamız gerekenleri unutmamalıyız , yoksa hep tekrar eder durur , olduğumuz yerde kalırız bir adım daha bir adım daha batarız , ama hepsinden ÖNEMLİSİ , GENİŞ ACELESİZ DÜŞÜNMELİ , İNSANLARI ÇARÇABUK DAMGALAMAMALI , DÜŞMANIN HANGİ HAMLELER YAPTIĞINI GÖRMEYE ÇALIŞMALIYIZ Gerçekleri söylemekten korkmakta ancak baykuşları sevindirir.. Son olarakta ışık sönürme eylemnini yapmak ancak baykuşları sevindirir , yıkmak kolaydır , 20 kişinin yaptığı bir işi birisi gelip 1 saatte yıkabilir..Arabamızın gittiği yol çok kötü ama sonu güzel , matorumuz ağır hasarlı..Bu durumda lastik değiştirmek veya şoför değiştirmek AKILSIZLIKTAN BAŞKA BİŞEY DEĞİLDİR..Şu ülke için çakılı çivileri olmayanların kriz yaratıcılarınında üstelik eleştirmeyede hakları olduğunu sanmıyorum..
  10. Dibinot , sana bir araştırma ricası yapsan yaparmısın ? Gidip asrı saadet dönemlerini , Osmanlının yükselme dönemlerini , peygamber efendimizin hayatını , 4 halife dönemini , Osmanlı devletinin kuruluş ve yükselme dönemlerini araştırırmısın ? İnsanmızı bu kadar fedakar yapan unusr ne , bu cesaret feraset lütuflar nerden geliyor bir araştırmanı çok isterim..Birde düşmanlarımızın esrarengiz fikirlerini , neleri nazara verip arka planda kimlerle çalıştıklarını öğrenmeni ! Ama bunları derin devletin resmi gazetesi cumhuriyet ve yandaşlarından değil ; yalan söyleyen tarih utansın , Salih Suruç'un peygamberimizin hayatı kitaplarından HY'nın eserlerinden vs bakarak..Çürük bir dala tırmanıp ona başkalarınıda çekmeye çalışmak nasıl bir akılsızlıksa bu saydığım tarihi görmezden gelip şu uğraşını veridğin evrimin gerçekliği İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Gazatesi muhafazakarlığı muhafazakar insanların eksiğiyle gediğiyle yalanlar katarak uğraşmak inan resmen aynı olmakla beraber ondan daha akılsızlıktır ve tehlikelidir ve gerçek cumhuriyetede zarar verir !
  11. ne yani laiklik böyle yalanlar yazarak , mikserlik yapmayımı emrediyor ? Düşmanlarımızın bizi kolay teslim almak içinuğraştığı müslümanlıktan uzaklaştırma çabalarını mı emrediyor ? Sizin o başyazarınızın geçmişte nelere çalıştığını , kökenini , kimlerle bağlantısı var biliyormusun ? Sizin fikriniz şu ; bizim gelişmemizi engelleyen unsur dindir , onun kökünü kazımak için ne gerekiyorsa yapmak mübahtır ! işte aynen bu.Bunu yapıyor baş yazarınız artı tüm okurlarıda..Cahiliyyeye götürmeye çalıştıklarının farkında değiller daha.. Sizin hangi güzel fikriniz olmuşta ona bişey denmiş ? Asıl sizler en güzel çağrılara başarılara ANTİSİNİZ..Daha hala savunuyorlşar şunu yaa.. Sermaye gazetesinden ne demek istediğini çıkaramadım ama şu o kadar aşinadki Cumhuriyet , derin devletin resmi gazetesidir ! Yani bizim içimize sızdırılmış , bağlantıları israilden abd ye almanyadan mason localarına gizli servislere kadar , bizi içerden yıkmaya batırmaya uğraşan kökü dışarda o azınlık fakat etkili kesimin yayın organıdır Cumhuriyet. Takiyye iktidar değil O DEDİĞİNİ SİZİN BAŞ YAZARINIZ , sağol gene güldürdün o tek tek cümlelerinle , merak etme böyle devam edersen onlarla birlikte haşrolacaksın ahirette.Bakalım orda nasıl kıvıracaksınız !
  12. O surelerin her biri ruha kalbe şifadır , huzur verir. Ne kalbi kararmış paslı kilitler onun iksiriyle açılmış müşriklikten putperestlilkten cahliyyeden zülmden insanları çıkarıp cennetle müjdelenecek hale getirmiştir..Lakin bunu sizin beyniniz ve kalbiniz idrak edemez , çarpıtma değil çünkü bu.. Ayrıca siz merak etmeyin öyle kaç tane örnek varmış , eşleri konuşarak ikna eden , yuvaları dağılmaktan kurtaracak konuşmalar yardımlarda yapılmıştır..Ama siz ısrarla o 522 kapıyı görmez bu bir tane şeyi nazara verirsiniz..Zaten sizinde istediğiniz bu ya , akılsızlık yapmaları , nede olsa Allahı kulları hoşnut eden icraatları sizin kapsama alanınıza girmiyor..
  13. “Yalan söyler bunlar, yalan yazar...” Milliyet’in ‘Polemik’ sayfası ilgi görüyor. Geçen gün, Cumhuriyet’in Zaman’ın abone sistemiyle ilgili yayınları, sayfayı hazırlayanların dikkatini çekmiş, ilgilerini bildirmişler... Sonrasını Cumhuriyet’in yayın koordinatörü sıfatını taşıyan kişinin sütunundan izleyelim: “Milliyet’ten bir arkadaşımız Deniz Som’u arayıp ‘Polemik’ sayfası için Zaman’ın ‘hayali abone’ olayını aktarmasını istiyor. Deniz, bilgileri aktarıyor. Ancak araya birileri girip şöyle diyor: ‘Vazgeçtik, yayınlayamayacağız...’ Aradan bir kaç gün geçiyor ve Milliyet’te şeriatçı yazar ‘vitrine’ çıkıyor, Polemik sayfasında...” Sizin anlayacağınız, benim sütunun pazartesi gününden itibaren resimli çıkmasının ‘Polemik’te haberleştirilmesi birilerini hasetten çatlatmış. Milliyet, Cumhuriyet’in ‘hayali abone’ iddiasıyla neden ilgilenmemiş acaba? Aslında, Cumhuriyet’i ve bir çok ***** dergiyi dağıtan Yay–Sat şirketi, Zaman’ın da kendi gruplarına geçmesini arzu ediyor; bunu sağlamak için de, sürekli kredi açtıkları (galiba 40 milyar sınırına dayanmış) Cumhuriyet’i yalan–yanlış bilgilerle üzerimize saldırtıyor... Hesapları, bizim ürkmemiz ve şimdiki dağıtıcımız Birleşik Dağıtım’ı terkederek Yay–Sat’a geçmemiz... Ne de olsa 400 bin gazete (Zaman) ile 30 bin derginin (Aksiyon) dağıtımı ve tatlı kâr söz konusu... Beğenmesek de, iş hayatının kendi kuralları içinde kabul edip, bu tür bir kirli savaşı da anlayışla karşılıyoruz... ‘Kiralık silâh’ olmayı içine sindiren derdine yansın... Yay–Sat’ın patronu da Hürriyet ve Milliyet’in sahibi olan Aydın Doğan... Ama, dağıtım şirketleri arasındaki pek temiz olmayan savaşta bir başka gazeteyi kullanarak kendi ellerini kirletmeme becerisini gösteren Aydın Bey, savaşa neden kendi gazetesini soksun ki? Bence, Cumhuriyetçiler’in hevesini kursaklarında bırakan, ‘araya giren birileri’ dedikleri, iyi bir işadamı ve uzak görüşlü bir patron olan Aydın Doğan’dır... Aydın Bey, yakında, kendisine bu kadar borçlanan Cumhuriyet’in de sahibi haline gelirse, emin olun, hiç şaşmayacağım... Cumhuriyet, ısrarla, “Abonelerinizin adını verin!” diyor. Bir de, “Naylon abone konusunu Maliye soruşturmalı!” diye ekliyor... Bir başka iddiaları da şu: “Zaman’ın gerçek satışı bayiden yapılan, yani 30 bin, 330 bini dandik satış...” Her üç cümle de, en fazla, Cumhuriyet’i Zaman ile savaşa zorlayan Yay–Sat yöneticilerini güldürüyor olmalı... Dağıtım şirketinden geçen her gazetenin KDVsi kesiliyor, vergisi tarh ediliyor... Aboneler, kanlı–canlı insanlar olarak, Türkiye’nin dört bir köşesine yayılmış durumdalar... Bir de, tabii, hergün 330 bin gazeteyi, sırf satışı yüksek göstermek için, cepten para ödeyerek kendimizin aldığı iddiasının saçmalığını hesaba katın... Bunlar, ya sayı saymasını bilmiyorlar, ya da 50 binden fazla gazeteyi birarada görmemişler... Yay–Sat iyi işletiyor Cumhuriyet’i... Bunları işleten işletene... İhtiyar gazetenin artık eşini–dostunu bile ayırdedemez hale gelmiş bir yazarı, geçen gün sütununda şunları yazdı benim için: “Dini inançları politikaya alet ederek iktidara gelmeyi amaçlayan kişi, üniversitelerde de okusa, dünyanın en karanlık kafasını taşır. Gazetecisi, yazarı da öyledir. Herifçioğlunun sekiz çocuğu var, televizyonda kimse sormadan, –Beş çocuğum var! diyor. Üçünü söylemiyor. Yaşı da kırk beşi bile bulmamış. Bir kurcalayayım dedim, bilenlere sordum: Aaa, beş değil, sekiz çocuk, üçü de kız. Kız diye çocuklarını saklayan kişi, ne tür bir kişidir? Doğum denetimine de, nüfus planlamasına da karşıdır. Müslümanlara karşı olanların, Hıristiyanların bunu ortaya attıklarını söyler. Yalan söyler, yalan yazar!” (Mustafa Ekmekçi, 15 Ocak 1995) Bunlar işte böyle ‘doğru’ yazarlar. Bir de “Bilenlere sordum” demesi yok mu? Demek ki, bunların ‘bilen’ dedikleri kişiler, hep böyle bilmedikleri konularda atıp tutanlar... Yazıyı okuttuğum bizim hanım, “Yahu ben beş çocuğumuz olduğunu biliyordum, Ekmekçi ise ‘sekiz çocuklu’ iddiasında, bir bildiği mi var acaba?” demez mi? Aile saadetimize gölge mi düşürmek istiyor ne? Bizim, ellerinizden öper, beş çocuğumuz var sadece... Üçü oğlan, ikisi kız... Hepsi de, birbirinden hiç ayırmadığımız bir sevgi ve şefkat ortamında büyüyorlar; eminim sizinkiler de öyledir... Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin başkanı Mustafa Ekmekçi, artık iyice melekelerine hâkim değil ki, önüne gelen tarafından işletiliyor... Bunlar ne biçim adamlar ve bizi ne zannediyorlar? Hergün bizim insanımızla ilgili sayfalar dolusu yazı yazıyorlar... Ama içlerinden kaçı, namaz kılmak veya dua etmek için değil, sadece “Bu adamlar acaba ne yapıyorlar?” merakıyla, camiden içeri burnunu uzatmıştır? 50–60 (hatta Ekmekçi gibi 71) yaşına geldiği halde, bir yakınının cenazesinde hazır bulunmak için avluda dikilmek dışında, ibadethane görmeyen ‘yazar tâifesi’ sadece bizde var! Batı’da, Kitab–ı Mukaddes’i okumamış, kiliseye yolu düşmemiş, halkıyla bağı kopuk adama ne sütun teslim ederler, ne de kalem... Bizde, Cumhuriyet’in bir çok yazarı gibi, ortaokuldan öteye okuyamamış, her duyduğuna inanan, insanları birbiriyle karıştıran kişileri ‘rehber’ bilen 30 bin kişi çıkabiliyor... Hayret ki ne hayret... Üç–beş esrarkeş tarafından Menemen’de öldürülen Kubilay’dan ‘devrim şehidi’ uyduranlar da yine bunlardı; Emniyet’in “PKK işi” açıklamasında bulunmasına rağmen, kör terörün canına kıydığı Onat Kutlar’ı ‘İslâmcı terör eliyle öldürülen Cumhuriyet şehidi’ halinde takdim edenler de... Hallerini en iyi Mustafa Ekmekçi, bana sekiz çocuk yakıştırdığı yazısında anlatmış: “Yalan söyler bunlar! Yalan yazar!” --------------------------------------------------------------------------------- Menemen yine çarpıtıldı Esrarkeş olduklarında ittifak edilen 6 serserinin Menemen’de 64 yıl önce alet oldukları meşum hadise dün yine çarpıtıldı. İlgili yayınlar, yazılı açıklamalar ve toplantılarda çirkinliği vurgulanan hadisenin şeriatçıların boy göstermesi olarak değerlendirilmesi bunca yıl sürdürülen istismarın devamı niteliğindeydi. Kalın sis perdesi arkasında onlarca soru bırakarak tarihe malolan hadiseyi tartışıp açıklık kazandırmak yerine dindarları rencide etmek için kullanılması dikkat çekti. Yeni birşey söylemeyenlerin başında Cumhuriyet gazetesi geldi. Parasız özel ‘Kubilay’ eki veren gazete, “Kanlı şeriat bayrağı açıldı” başlığını kullandığı yazıda hiç de inandırıcılığı kalmamış duygusal cümleler kullandı. “Aradan yıllar geçtiğine göre bu nedenler daha tarafsız daha kesin görüşlerle araştırılabilir, ortaya konabilir” cümlesine de yer veren gazete, “her gericilik alayında cehaletin yanında bir başka önemli sebebinin din” olduğunu önesürdü. Öte yandan Kubilay’ın öğrenim gördüğü Bursa Çelebi Mehmet Lisesi’nde düzenlenen törende konuşan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği adına konuşan Kadriye Gökçadır, Menemen hadisesinin gerçek yönünün araştırılmasını istemezken, “Sivas kıyımı seriatçıların ne kadar vahşileşebileceklerini hatırlattı” diye konuştu. CEVAP BEKLEYEN SORULAR ? Bu hadiseden kim yada kimler kârlı çıktı, netice aldı? –Esrar kullanan 6 kişinin Nakşi olduğu nasıl tespit edildi? –SCF’nin kapatılmasıyla hadise arasında nasıl bir ilişki var? –6 esrarkeş serseri ile ayaklanma iddiası nekadar gerçekci? –Hadisenin başlangıcı çok ciddi ise neden asteğmen gönderildi? –Henüz kan dökülmeden Jandarma komutanı serserilerle konuşmuştu, ciddiye mi almadı, ihmal mi edildi? –Nakşi Şeyhi Esat Efendi’nin alakası nasıl kuruldu? –Resmi kaynaklar neden daha ikna edici açıklama yapmıyor? –Yalan, yanlış, maksatlı ve duygusal yorumlar yerine daha ciddi açıklamalarla kamuoyu aydınlatılamaz mı? ------------------------------------------------------------------------------------------- Herşey bitmedi, buyrun düzeltin efendim Terörle Mücadele Kanun Tasarısı’nda yüzde doksan 163. maddenin geri getirildiği kabul edildi. Ancak tartışmada şimdi gelinen nokta, bu bölümü tasarıya kim koydurdu, DYP mi, yoksa SHP’mi? Bahsedilen kısım, tasarının terörü tanımlayan bölümü, yani anayasanın 2. maddesinde belirtilen devletin nitelikleri aleyhine propaganda kısmı. Dün Cumhuriyet’te yayınlanan haber doğruysa adını açıklamaktan kaçınan SHP’li bir bakan “Bu bölümü tasarıya DYP koydurdu” demiş. Başlıkta da Adalet Komisyonu Başkanı Ali Yalçın Ögütcan’ın “Şeriata karşı kaybettik” dediği belirtiliyor. YALAN Ali Yalçın Öğütcan’ın TMKT tartışmalarının neticelerini bu şekilde ortaya koymayacağını düşündüğümden başkanı aradım. Daha kendisine “Nasılsınız” demeden “Yalan kardeşim, yalan, Cumhuriyet’in yazdığı yalan” dedi. Sonra da Cumhuriyet gazetesine çektiği tekzip metnini bana da faksladı. Öğütcan’ın açıklaması şöyle: “Terörle Mücadele Yasa Tasarısı ile tartışılan Türk Ceza Kanunu’nun mülga 163. maddesidir. Şeriat değildir. Yapım ve inançlarım doğrultusunda kullandığınız başlığı benim söylemem mümkün değildir. Doğrusu, haber içeriğinde belirttiğiniz gibi ‘Ortada bir münazara var ve bu münazarada ne yazık ki 163 geri geliyor diyenler galip’ şeklindedir” DÜZELTECEĞİZ Ali Yalçın Öğütcan haberin yalan kısmını böyle tekzip ediyor, ama SHP’li bir bakanın “163. maddeyi getirdiği iddia edilen bölümü tasarıya DYP’liler koydurdu” bölümüne biraz kaçamak cevap veriyor: “Bu tasarı ortak bir tasarı, bu bölümü DYP koydurmuş olsa bile yanlışımızı anladık, düzelteceğiz”. Ali Yalçın Öğütcan, cumartesi gecesi ATV’de yayınlanan Siyaset Meydanı’nda da söyledi: “Anayasının 2. maddesini tasarıya koyarken biz sadece Cumhuriyetin niteliklerini korumayı hedefliyorduk. Buralardan yapılan atıflar bizim maksadımızı çok aştı, dolayısı ile bu madde maksadımızı aşan biçimde yazılmış oldu. Düzelteceğiz” TANIDIK KADRO! Her ne kadar TMKT’yi konu edinen Siyaset Meydanı’nında istenen nokta “TMKT 163. maddeyi geri getirmiyor” diyenlerin tezine güç katmak olsada, program gerçeğin daha net biçimde ortaya çıkmasına sebep olduğu da bir gerçek. Hele Adalet Bakanı Mehmet Moğultay’ın bu tasarıyı hazırlayan “Düşünce Özgürlüğü Komisyonu”nun listesini okuması bence programın en önemli anıydı. “Önder Sav, Turgut Kazan, Mustafa Ekmekçi, Çetin Özek, Nevzat Toroslu, Osman Oktay Ekşi...” Bu tasarıyı bu isimlerin hazırladığını Moğlutay söyledi. Çetin Özek, Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Şirketi’nin Yönetim Kurulu Başkanı. Mustafa Ekmekçi, Cumhuriyet yazarı, Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı. Osman Oktay Ekşi’yi hepimiz zaten çok iyi tanıyoruz. Çetin Özek’in ilk toplantıdan sonra ‘Emirle çalışmama’ prensibi doğrultusunda komisyondan istifa ettiğini de hatırlamakta yarar var. Öğütcan bu isimlerin hazırladığı taslakta “Dini terör” tabirinin olduğunu, bu tabiri DYP’lilerin çıkardığını hatırlattı ve “Bu ifadeyi çıkaran biziz, 163. maddeyi geri getirme gibi bir niyetimiz olsa bunu çıkartmazdık” dedi. Şu anda yapılması gereken, tasarıya 163. maddeyi kimin koydurduğu değil, bu hatayı kimin düzelteceğidir. Bunun ötesindeki herşey hedef saptırmak olur. Az bir ihtimal de olsa tasarının bu hafta Meclis Genel Kurulu’nde ele alınma ihtimali var. Madem bir yanlışlık var, buyurun düzeltin efendim. NİYET VE TASARI SHP’liler ile TMKT’yi savunan diğerleri bize hep şunu söylüyorlar: “Biz 163. maddenin gelmesini istemiyoruz.” Bizim üzerinde durduğumuz konu SHP’liler ya da diğer 163 hayranlarının niyetleri değil ki! Biz tasarının içeriğinde 163. maddeyi görüyoruz. Yoksa SHP’lilerin niyetlerini tartışmıyoruz. Siz getirmek istemiyor olabilirsiniz ama tasarı bunu getiriyor. Siyaset Meydanı’nda Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ün şu sözü, “Biz 163’ü getirmek istemiyoruz” diyenlerin yüzünde adeta bir şamar gibi patladı: “Sizin bu tasarı ile 163. maddeyi getirmek istemediğinizi varsayalım. Siz bundan önce getirdiğiniz tasarıdaki 163. maddeyi geri getiren bölümün Adalet Komisyonunda metinden çıkarılmasından sonra halen Bütçe Plan Komisyonu’nda bekleyen tasarıyı Genel Kurul’a getirmiyorsunuz da yeni bir tasarı yazmaya kalkışıyorsunuz?” ------------------------------------------------------------------------------------------------- Yalan, Hamamözü’ne ulaştı!.. Gazete satışları köylere kadar ulaşamadı, fakat yalan haberleri neredeyse mezraları bile rahatsız edecek hale geldi!.. Cumhuriyet gazetesinde 25 Ekim 1994 günü yayınlanan “Hamamözü kaymakamı ne yapıyor?” başlıklı bir yazıda, Kaymakam Tacettin Özeren’in 48 köyü içine alan bir vakıf ya da dernek kurma faaliyetinde olduğu belirtilerek, bunun için köylülerden buğday, kavak, söğüt gibi, para eden ne mahsulleri varsa topladığı anlatılıyordu. Gazeteye göre, kaymakam ağaç kesimlerini bizzat kendisi yaptırıyor ve köylünün verdiğini değil, kendi seçtiği en iyi ağaçları kestiriyor!.. (Anadolu köylerini tanıyanlar normal şartlarda bunun mümkün olmadığını bilirler. S.Ü.) Cumhuriyet, kaymakamın topladığı ürünlerin karşılığında kimseye makbuz falan vermediğini naklettikten sonra, “Hamamözü’nün ilahiyat kökenli bu ‘çalışkan’ kaymakamı umarım, kayıtsız–kuyutsuz topladığı paraları “mercümek”e yatırmaz!” diyor. Bu yazı üzerine Hamamözü’ne bağlı 18 köy muhtarının yaptığı açıklama arkadaşlarımıza ulaştı. Açıklamada özetle şöyle deniliyordu: Ortada ne bir vakıf, ne de bir dernek vardır. Çalışmalar, Hamamözü ilçesi ‘’Köylere Hizmet Götürme Birliği’’ çatısı altında yapılmakta olup, kanunî bir kamu tüzel kişiliğine sahiptir. Hukukî dayanağımız, T.C.Anayasası’nın 127.maddesi ile 442 Sayılı Köy Kanunu’nun 47. maddesi. Ayrıca 5442 Sayılı İl İdare Kanunu’nun 56. maddesi ve 1580 Sayılı Belediye Kanunu’nun 135–148 maddelerinden alarak, Hamamözü’ne bağlı 18 köyün ihtiyar meclisinin birlik kurulmasına karar vermeleri üzerine Amasya Valiliği’nin muvafakatı, Bakanlar Kurulu’nun 3.3.1993 tarih ve 93/4201 sayılı kararı ile kuruluşumuz kabul edilmiştir. 11.4.1993 gün ve 210549 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Yapılan bağış ve yardımlar, kesinlikle “zorla’’ yapılmayıp, 2860 Sayılı Yardım Toplama Kanunu hükümlerine uygun olarak kabul edilmektedir. Harcamalara da Birlik Encümeni karar vermektedir. Yapılan yardımlar, ‘’Kayıtsız kuyutsuz’’ değildir. Üstelik kaymakam değil, köy halkı tarafından toplanmamaktadır. Toplanan paralar, Birlik Saymanına teslim edilerek köy halkı adına da makbuz alınmaktadır. Ayrıca kavak ve söğüt kesimi konusunda, muhtar ve ihtiyar heyeti, kimden ne kadar kesildiğinin listesini tutmaktadır. Kesilen kavakları inşaat yerine teslim edince de, bu listeler dosyamızda muhafaza edilmektedir. Bu arada kaymakamın ‘’ilahiyat kökenli’’ değil, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olduğu ve İçişleri Bakanı Nahit Menteşe’nin imzasını taşıyan ‘’Üstün Başarı Belgesi’’ne de sahip olduğu öğrenildi. ----------------------------------------------------------------------- Cumhuriyet yalan zincirine bir halka daha ekledi 20 Ekim 1994 günkü Cumhuriyet gazetesinde Hikmet Çetinkaya’nın köşe yazısında yayınlanan ve Derbent Kaymakamı’nı suçlayan ifadelerin yalan olduğu ortaya çıktı. Konu ile ilgili belge ve dokümanları ortaya koyarak olayın çarpıtıldığını belgeleyen Kaymakam Salih Işık “Cumhuriyet’te çıkan yazı tamamen asılsız ve düzmece, öğrencilere yapılan yardımlar Vakıf Mütevelli Heyeti kararı ile yapılmıştır” dedi. Konuyla ilgili olarak açıklamalarda bulunan Kaymakam Salih Işık “Kaymakamlığımıza bağlı İlçe Sosyal Yardımlaşma Vakfı her yıl olduğu gibi bu yıl da 3294 Sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu gereği, kanunun 2. maddesine giren fakir ve muhtaç öğrencilere, gereken araştırmaları yaptıktan sonra Vakıf Mütevelli Heyeti’nin kararı doğrultusunda eğitim yardımında bulundu” şeklinde konuştu. Yardım alan öğrenci veliler ise şunları söylediler: “Kaymakam beyin yardımı olmazsa çocuklarımızı okutmamıza imkan yok. Bizim çocuklarımıza yapılan yardımı, bu şekilde gazetelere çıkarıp bizi rencide etmeye kimsenin hakkı yok.” -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Bunları biz söylemiyoruz... Köşemiz ayda bir çıktığı için, basını takip ederken, ilgimizi çeken yerleri kesiyor ve gazete isimlerine göre bir nevi kupür koleksiyonu yapıyoruz. İnanın hiç bir kasdımız yok fakat her ay sonunda karşılaştığımız manzara şu: Cumhuriyet kupürleri diğer gazete kupürlerinin toplamından daha fazla. Dolayısıyla köşemizin büyük bir bölümünü Cumhuriyet işgal ediyor. Son sayfanın sorumlusu arkadaşımız Ali Halit Aslantürk’ün bu kez de “Yine mi Cumhuriyet’le doldurdunuz köşeyi?” dememesi için bu ay farklı bir yol seçtik: Elimizdeki onca malzemeyi bir kenara koyacak ve Cumhuriyet’in yalanlarını kendi sayfa ve sütunlarıyla ortaya koyacağız. Gün geçmiyor ki Cumhuriyet’te bir “tekzip“, “açıklama”, ya da “düzeltme” yayınlanmasın. Sayfaların görünmeyecek köşelerine sıkıştırıldığı için çoğu kişinin gözünden kaçan bu “küçük gerçekler”in herbiri, aslında ya çarşaf gibi manşetleri yalanlıyor ya da kırılan potları itiraf ediyor. İşte size birkaç örnek: Bakınız, Cumhuriyet’in birinci sayfasında günlerce işlediği McCann-Erickson şirketi ile ilgili olarak haberde isimleri geçen Pınar Kılıç, Mukaddes Akça ve Ahmet Durul; Cumhuriyet’in bir köşesine sıkışan “açıklama”larında ne diyorlar: “Gazetenizin 16 ve 22 Eylül tarihleri arasındaki nüshalarında birinci ve devam sayfalarında yayınlanan haberlerde şahsımızı hedef alan, gerçeklere tamamen aykırı bilgiler verilmiş; kişilik haklarımız ihlal edilmiş ve kamuoyu yanlış bilgilendirilmiştir. “Özellikle doğru haberciliğin öncüsü olduğunu iddia eden bir gazetenin, haberleri kaynağından araştırmaksızın böylesine küçültücü başlıklar altında haber yazması tarafımızdan büyük bir üzüntü ile karşılanmıştır. Öğrenilmesi istenen her husus hakkında bilgi almak olanağı dururken aksi yola başvurulmasının doğru habercilik ile de bağdaşmayacağı açıktır.” Mağdurlar, haberin ne kadar saçma sapan, yalan dolan ve mantık hataları ile dolu olduğunu ancak 6 madde ile özetleyebilmişler. Bunları biz söylemedik. Aşağıdakileri de... Açıklama: “Bugünkü Cumhuriyet’te manşet olan haberde ajans başkanımız M.Nail Keçili’nin ve Cenajans’ın adı, aslı astarı olmayan olayların içinde gösterilmektedir. Cumhuriyet gibi ciddi bir gazetenin araştırmacı gazetecilik misyonuna asla yakıştıramadığımız bu yazıyı esefle karşılıyor, şiddetle kınıyoruz... Keşke gelip gerçekleri araştırsaydınız. Cenajans” Batıbay’dan açıklama: “Yılmaz’dan Çiller’e suçlama başlıklı haberde... bana atfen ve benden kaynaklandığı öne sürülen ifadelere yer verilmiştir... bunlar tamamen gerçek dışıdır. Daryal Batıbay Başbakanlık Dış Tanıtım Başmüşaviri ” Açıklama: “Cumhuriyet gibi ciddi bir gazetenin muhabiri, haberi yazmadan önce soruşturmanın sonucunu araştırmalıydı... Bu doğru habercilik açısından büyük eksikliktir. Fermani Uygun Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü” Açıklama: “İçişleri mollalaşıyor başlıklı haberde, geçmiş yıllarda hacca giden valiler arasında ismim geçmektedir. Ancak ne İçişleri Bakanlığı’nca ne de şahsi olarak hacca gitmediğimden yazının düzeltilmesini... Sakarya Valisi Erdinç Büyükakalın ” Açıklama: “Geçen hafta Bilecik’te yapılan bölge toplantısında (SHP taşrada bitti) mesajı verecek herhangi bir konuşma yapmadım. SHP Bilecik Başkanı Meral Demirsoy” Yazıyı uzatıp sabrınızı zorlamamak için, Nusret Bayraktar’ın birinci sayfadaki ve Çetinkaya'nın köşesini boyluboyuna dolduran tekziplerle içlerinde Prof. Cem’i Demiroğlu ve Prof. Uğur Alacakaptan’ın açıklamaları da bulunan diğerlerini es geçeceğiz. Evet, bunları biz söylemiyoruz. Toplumun sağ ve sol kesiminden insanlar, Cumhuriyet’in “doğru habercilik” yapmadığını hem de kendi sayfalarından söylüyorlar. Sol görüşlü haftalık gazete Mücadele’de Cumhuriyet gazetesi ile ilgili bir haberi daha aktaracak ve bu faslı bitireceğiz. 3 Eylül tarihli gazetenin haber başlığı şöyle: “TÜGSAŞ işçilerinden Cumhuriyet’i protesto” Haberde, Cumhuriyet’te yayınlanan bir haberle işçilerin patronlar karşısında mağdur edildiği anlatılıyor ve Cumhuriyet için “burjuva basınından farklı değildir” ifadesi kullanılıyor. Gazetenin art niyetli olduğunu dile getiren işçiler “Cumhuriyet bu yalan haberle uğraşacağına memurların haklarının verilmesi için çalışsın” diyorlar. Eğer bütün bunları biz söyleseydik, Ali Halit Bey’in “yine mi Cumhuriyet?” sitemiyle karşılaşacaktık. Allah’tan biz söylemiyoruz. ----------------------------------------------------------------------- Cumhuriyet’ten bir yalan daha (Bu haberler biraz eski , 1994 lerden ama olsun yalan yalandır düzeltmek vazifemizdir , nede olsa DEVİR DEVİR şeklinde inceliyoruz Cumhuriyetin yalanlarını vesayrelerini) Geçtiğimiz gün Cumhuriyet gazetesinde Erzincan Öğretmenevi’nde aralarında bayan öğretmenlerin de bulunduğu 40 tane öğretmene Kalaşnikof silah dağıtıldığı şeklinde yayınlanan haberin asılsız olduğu belirtildi. Konuyla ilgili olarak bir basın toplantısı düzenleyen İl Millî Eğitim Müdürü Sabahattin Karakelle, “Erzincan Öğretmenevi’nde aralarında bayanların da olduğu 40 öğretmene imza karşılığı silah dağıtımının yapıldığı ispatlanırsa 26 yıllık devlet memuru görevini bırakmaya hazırım” dedi. Karakelle, merkez köylerden bazı öğretmenlerin normal vatandaşlık haklarını kullanarak silah talebinde bulunduklarını belirterek şunları söyledi: “Silah talebinde bulunan öğretmenlerimize kanunlar uygun görürse jandarma ve valiliğin gerekli araştırması neticesinde normal bir vatandaş statüsünde silah verilebilir. Millî Eğitim Müdürlüğü olarak bizim öğretmenlerimizi silahlandırma gibi bir düşüncemiz yok. Böyle bir şeye ihtiyaç da duymuyorum. Öğretmenin zaten silaha ihtiyacı yoktur. Öğretmenin en büyük silahı kalemidir. Gazetede çıkan haberden sonra aldığımız telefonlarda ilde terör mü var? Silah bunun için mi dağıtılıyor? Öğretmenlerimiz Erzincan’a gelip gelmemekte teredütler geçirmeye başlamıştır.” Terör örgütünün, öğretmenleri yıldırmak için bir takım faaliyetlerde bulunarak birlik ve beraberliğimizi bozmaya çalıştığını ifade eden Karakelle, “Örgüt, Erzincan’da hiçbir zaman bozulmayan birlik ve beraberliği bozarak kendi lehlerine çevirmek Erzincan’da yeni bir cephe açmaya çalışıyor. Alevisi’yle Sünnisi’yle yıllardır beraber olan Erzincanlılar buna kesinlikle izin vermeyecektir. Erzincan’da bu oyun bozulmuştur. Bu konuda özellikle öğretmenlerimiz, irfan ordumuz çok duyarlıdır” şeklinde konuştu ------------------------- Lütfen şimdi kalkmam lazım , sizi 1. sayfadaki cumhuriyetin yalanları matinesine havale ediyorum ordan bakar bakar gülersiniz , çünkü ben şahsen artık bu mikser gazetesini artı çarpıtma ve takiye ustası cahal okurlarını kaale almayacağım , bir yayın organın adı cumhuriyet diye körü körüne bağlanan gerçekleri görmeyen görmezden gelen , yorumlarının yüzde 85 i yalan ve din karşıtlığına yönelik , gerçekleri söylemekten korkak ve 9 martçı , stalini azınlıkları savunan , kendi yazarlarının deyimiyle takiyye ustası SABETAY İlhan Selçuk un yazılarına kanıpta ülkenin gerçeklerindne bi haber yaşayanlarla gerekmedikçe uğraşmayacağım..Bize aklı hür vicdanı hür kalbi bozulmamış insanlar lazım ! Bizden olmayacak kadar bozulmuş olanlar değil..!
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.