Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Asfalt

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    284
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Asfalt tarafından postalanan herşey

  1. Partide teorisyen göreviniz var galiba. Ama o kadar yapay bir yapınız varki.Bağıra çağıra birşeyleri çağrıştırıyor bize. Bunları yeni yetme gençlere uygulayınız. Bizden size hayır yok.En azından parti başkanınız bunu anlamalı. Yıllarca köklü farklılıklar taşıyan iki görüş üç günde aynı potada erimez. Söylediklermizi akademisyenleriniz ve kurmaylarınız iyi analiz etsin yeter.Fazlası sizede bizede zarar....
  2. Bu garip çelişkiyi üzerinizden atıp daha net olmanızı isterdim.Ne siz bizi ne biz sizi kandıralım. Bu ambiyans şu an için mümkün görünmüyor.Zaten farkındaysanız biz size değil siz bize yakınlaştınız. Daha bir çok aşamadan sonra belki buluşuruz. Ama yağma yok,reisinize söyleyin bu iş öyle kolay değil. Saygı ve selamlarımı iletmenizi teveccüh ederim......
  3. Sanırım en mantıklısı bu olacaktı DİPNOT. Noktayı koydum zülfüyare dokunmaya devam
  4. Zaten göreceksin merak etme sen
  5. Nasıl yapar bizde biliriz.amaaaa bu kafanız böyle paralize olmuşken e diyebilirizki. öyle olsun amin
  6. Çünkü yazılanlar tam bir şölen havasında cereyan ediyor Bunları yazıp söylemeniz çok hoşuma gidiyor. eee takdirde ediyorum yani sizi....... Ciddi şeylere zaten ciddi şeylerde yazıyoruz. Sna tavsiyem sende ikon kullan. Buradan sesli olarak gülmemiz mümkün olmadığına göre,geriye tek bir seçenek kalıyor. Bence sen kendi özgün düşüncelerinle şu darwinci ve meteryalistlerin nasıl osmanlıyı çökerttiğini bi yol anlat bize. Yalnızca sana özgün olmasını diliyorum.
  7. Bence bildiklerini buradan paylaşmalısın.Bu ülkede sol düşünceye gönül vermişler ne zaman mafya olmuş... Dündar Kılıç solcuydu değilmi o yüzdenmi Alaattin çakıcıya kızını verdi.Allah vatan millet vs. diyerek bu ülkede her türlü soygunu ve ********** yayanlar şimdi kalkıp başkalarını suçlama hakkına sahip değiller.Bunun adı olsa olsa acizlikter.Daha fazlası değil....
  8. Aferim tosunuma tam gaz ilerliyor Bir iki uyarıdan sonra aranızdan ayrılacağım.Ama sizi insanlık ve namus adına bilgilenmeye davet ediyorum. Çok şey değil bu
  9. Eğer derdin kendini geliştirmek ve eğitmekse.O zaman biraz çaba sarfetmelisin. Mesela forumdaki eski yazıları okuyarak başlıyabilirsin. Bide TDK ya girip jakoben kelimesinin anlamını öğrenmen gerekiyor
  10. Anlaşıldı siz benim için tartışılacak bir kişi olarak çok fazla donanımlısınız. Ve ben sizin karşınızda teslim bayrağını çekmiş vaziyetteyim
  11. kavramlar karışmaz merak etme,sen kafanı serin tut yeter. Yani şimdi ne desek gerçekten boş olacak.Atatürk emperyalistti demekle zaten tartışmamızın boyutu ve niceliği hakkında bir fikir vermişsiniz bile. Bu kişi emperyalizmle dünyada eşi ve benzeri görülmeyecek bir mücadeleyi örgütleyecek ve bizatihi içinde yer alacak ve sizin gibi değerli milliyetçiler! M.Kemale bunu reva görecekeler. Valla biz o milliyetçilik safsatasından almıyoruz. Ama birazcık olsun ilerleyin. Kominizmden gerçek şahıslar gibi söz etmişsin.Türkçe sıfır. Koministler türklerden nefret etmiştir demek isteniz herhal. Ama değil.Komünistler adaletsiliğe ve modern köleliğe düşman olmuşlardır. Kaynak isterseniz:Fredrich Engelsin " Marxın gotha programı üzerine eleştirileri"ni okuyabilirseniz. Yukarıda yazılı birkaç kelimenin zaten iler tutar yanı yok ama birisine cevap vermek gerek. Eğer yukarıda saydığım normlara uygunsa.adı ne olursa olsun faşizm faşizmdir.Ve faşistler **** ****** insanlardır........
  12. Ne güzel söylemişsin. Hitler bir faşistti ve meteryalist değildi. En az sizin kadar allaha iman eder itikat ederdi. Stalinde bir papaz okulunda dini eğitim görmüştü. Acımasızlığın ve hayatın çeşitliğinde ihtimaller sınır tanımıyor. Demekki herzaman " to be or not tobe " geçerli değilmiş
  13. Kafatası milliyetçiliği faşizme denk düşer. İstersen Atatürk Milliyetçiliğini tarif edeyim size. Ulusal çıkarları koruyan,Bağımsızlığa önem veren,ABD nin ülkemize gönderdiği savaş gemilerine ve conilere yüksek kaldırımda halı sermeyen,IMF den alınan borçları yeğen,aile ve akrabaya peşkeş çekmeyen. Ülkesini ve insanını gerçekten seven.Haraç topladığı için değil Biz bu milliyetçiliği savunuyoruz. Yoksa sizin milliyetçiliğiniz size kutlu olsun
  14. İmtahancı arkadaş yukarıda mağduru ve mazlumu oynamış. Bu güne kadar açtığı konulara gerekli cevaplar zaten fazlasıyla verilmiştir. Ancak imtihancı,cevaplardaki ironik verileri göz ardı ettiğinden ötürü hiç cevap verilmediği gibi bir muhayyel haletiruhiye içerisinde zuhur ediyor. ( belki böylesi daha anlaşılabilir olacak ) Buradan ne ben nede diğer değerli arkadaşlarım asla ve asla konuyu saptırma cihetine girmemişlerdir. Olsa olsa bilgilenme kusurları neticesinde yazılanların algılanması yönünde karşı görüşlü arkadaşların bir zaafı oluşmuş olabilir. (napalım adminler edebi ufkumuzu açıyorlar ) Hal böyl oluncada bize sadece gülüp geçmek düşüyor. Ama gerçekten güldüğümüz için gülüyoruz. Ve bizlerle tartışan kişilerin bakış açılarını gördükçe haklılığımız birkez daha perçinleniyor. Bu bize özgü haklılığın evrensel ve bütünleyici bir tarafı var. Bunu görmek bile burada yazmanın boş olmadığını gösterir bize. Ve korkusuz ve yürekli ve sevdalıysak.Asla bildiğimizden şaşmamamıza borçluyuz bunu. Çamur atmıyoruz çamurdan korunuyoruz. böyle bil böyle konuş....
  15. Ekmeğini yemişsin.Senden sadece hoş muhabbetler dinleyebiliriz. Burada gülene sadakat göstermen dışında senden birşey bekleyemeyiz. ABD hergün dünyanın bir yerine siyasal yatırım yapıyor.Türkiyeyide görmek istediği şekli.Şeriatla yönetilen bir ülke konumunda görmek. Bu ABD için hayati bir önem taşıyor. Bakınız önümüzdeki on yılda dünyanın şekli ortaya çıkar. Burada Türkiye gibi gelenkçi ve birbirine bağlı halklar istemiyorlar. BOP u okuyun diyorum.BOP türkiyenin sonunu hazırlamanın bir başka ismidir. Tabiki ben BOP un beni ilgilendiren yönüne angaje olacacağım. BOP un diğer kavramları o ulusları ilgilendiren bir husustur.Ve sorum hala aynı paralellikte devam ediyor.Bu muazzam Türkiye sevdalısı adam.Ne arıyor bu ABD denilen ülkede.Genelkurmayın ve MİT in sayfalar dolusu raporu var. Bunları yazıp başlık kirliliğine girmek ve uzun uzadıya yazılarla insanların forumlardan sıkılmalarını istemiyoruz. Yoksa size öyle yazılar yazarımki. Sizde hayır hepsi yalan yanlış dersiniz.Çünkü ekmeğini yemişsiniz.Sizin davranışınızın tutarlı bir yönü ve kabuledilebilir bir yanı vardır. Ve biz bu minvalde şimdilik size karşı susma hakkımızı kullanacağız...
  16. Gardaşımın malları gaspedilmiştir! 04/07/05 9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, TMSF’ nin kardeşi Şevket Demirel’in şirketlerine el koymasına bu bir gasptır diyor. TMSF; Şevket Demirel’in sahip olduğu şirketlerin, banka dolandırıcılığı iddiasıyla yargılanan oğlu Yahya Murat Demirel’in sahibi olduğu batık EGEBANK'la ilişkileri olduğunu tespit ediyor. Ortaya çıkarılan ilişkiler sonucunda da, Şevket Bey’in şirketlerine EGEBANK’ tan usulsüz kaynak aktarıldığı iddiasıyla, el koyma işlemi gerçekleştiriliyor. Sevgili okurlar; 4 Aralık 1945 yakın tarihimizin kapkara günlerinden biridir. Aslında bu kara gün, bir gün öncesinde Tanin gazetesi başyazarı Hüseyin Cahit Yalçın ’ın provakasyon şaheseri köşe yazısıyla başlar. Yazının başlığı, Kalkın Ey Ehli Vatan’dır! Yazı; milliyetçiırkçı gençliği solculara karşı, saldırıya tahrik etmektedir. Tahrik oldukça başarılıdır. Ertesi günün sonunda solcu gazete ve dergilerin yazıhaneleri, tesisleri yıkılır ve talan edilir. Rivayet olur ki ; örgütlü bir şekilde ayaklandırılan, içlerinde Süleyman Demirel, Turgut Özal ve Necmettin Erbakan gibi İTÜ’lü gençlerin de bulunduğu grup, Sertel’lerin sahip olduğu Tan gazetesi ve matbaasını yerlebir ederler. Süleyman Demirel’in ilk siyasi eyleminin bu baskın olduğu iddia edilir. Demirel’in siyasal hayatı; demokrat parti iktidarlarında üst düzey bürokratlıkla devam etmiş, 1960’ların başlarından itibaren de defalarca Başbakanlık yapmıştır, bu öykü 1993-2000 yıllarında Cumhurbaşkanlığı ile son bulmuştur. Aslında siyasal hayat, kağıt üzerinde son bulmuştur. Bir bilen, baba konumları devam etmektedir. SAHNENİN ÇÖKÜŞÜ Demirel 80 yaşın üzerindedir. 40-45 yıldır ülkenin kaderini elinde bulundurmuş bir portredir. Demirel, bu süre içinde çoğu kez de, aile fertlerinin yer aldığı yolsuzluk olayları ile karşı karşıya kalmıştır. Önce kardeşlerinin, sonra yeğenlerinin, diğer yakın akrabalarının, ailesinden saydığı pek çok kişinin yolsuzlukları sürekli gündeme gelmiştir. Demirel’in siyasal biyografisi içinde yakınlarının yolsuzlukları önemli bir külliyattır. Yakınlarının yolsuzluk haberleri ile yoğrularak geçen siyasal hayat, Demirel’in Cumhurbaşkanlığının sonlarına doğru müthiş bir finalle son bulmuştur. Aslında, Demirel’ in finali ile Türkiye’nin finali eşzamanlıdır. Son sahneyi kapatan banka ve medya yolsuzlukları replikleridir. Finansalsiyasal oyunun son bölümünde sahne çökmüş, Demirel dahil son 15 yılın merkez siyasetçileri sahnenin altında kalmıştır. Türkiye 2001 krizi ile birlikte milli gelirinin %35’ini aşan bir banka maliyetiyle yüzleşmek zorunda kalmıştır. Var olan bankaların yaklaşık 1/3’ü batmış, kamu ve özel bankaların ülkeye maliyeti, Hazine Müsteşarı ve BDDK Başkanını Meclis komisyonuna verdiği bilgiye göre, 77 milyar dolara ulaşmıştır. Sonunda bu fatura halkımıza ciro edilmiştir, halkımızda sesini hiç çıkartmadan bu bedeli ödemeye devam etmektedir. On milyarlarca dolarlık banka faturası, Türkiye’nin iflas fotoğrafıdır. Onlarca bankanın battığı bu fotoğrafın sahibi, 1980’li ve 1990'lı yıllarda Türkiye’yi yöneten siyasi ve bürokratik kadrolardır, sahibi oldukları bankalardan kendilerine kaynak aktaran bankla sahipleri ve bu bankaların profesyonel yöneticileridir. Banka faturasından sorumlu olması gerekenlere, medya yöneticilerini ve yazarlarını eklemek gerektiğini de belirtmeliyiz. DEMİREL’İN ALBÜMÜ Ülkemizin mali aczini belgeleyen banka faturasında Süleyman Demirel’in ailem dediği 3 kişi de bulunmaktadır. Demirel'in ailesinden 3 banka sahibi, bankalarını batırmışlardır. Demirel’in aile fotoğrafının ülkeye banka maliyeti ( Bayındırbank + Interbank+Egebank) faizi ile birlikte 10 milyar dolara ulaşmıştır. Demirel’in albümü çok değerlidir. iyasal hayatı boyunca çok çeşitli yüzleri oldu Demirel’in. Bir ara demokrat olmayı bile oynadı. Çok yüzü, fakat tek kasası oldu Demirel’in. Demirel çok uzun siyaset yaptı, uzun siyaseti sürdürmenin bir bedeli vardır. Öncelikle geniş bir aile fotoğrafına sahip olmalısınız, sonrasında bu fotoğrafı finanse edecek kaynakları temin etmenin yollarını bulmalısınız. Zaten yollar da bellidir.. Verdimse verdim, bana milliyetçiler adam öldürüyor dedirtemezsiniz, üs yok tesis var gibi nice veciz sözleri vardır Demirel’in. Şimdi buna, şu da eklendi: Gardaşımın malları gasp edilmiştir! Geçen 40 yılda kaç kez hayatımızı gasp eden Süleyman Demirel söylüyor bunları. BOSNA'daki savaş sırasında yardım adı altında para toplayan, ancak toplanan paraların yerine ulaştırılmadığı anlaşılınca Türk ceza tarihinin en ağır cezasına çarptırılan RP'nin gizli kasası Süleyman Mercümek'in ardından, şimdi de Elazığ'da Nizam - ı İslam adı altında kurulan ve cihad için maddi destek arayan bir vakıf daha ortaya çıktı. Milliyet muhabirinin edindiği bilgiye göre, adresleri ticaret odalarından tespit edilen işyerlerine yeşil zarfla gönderilen ve altında Vakıf Başkanı Mahmut Adil Savaş'ın imzasının bulunduğu mektupta, geçtiğimiz yıl Ramazan ayında kurulan vakfın İslam'ı geliştirmek amacı taşıdığı, ancak din düşmanları tarafından vakfın kapatılmak istendiği belirtilerek Besmeleyle başlayan ve "Selamünaleyküm muhterem din kardeşimiz. Ticaretle uğraşan ehli namus müteşebbislerimizden biri olarak bulunduğunuz bölgede, beraber çalıştığımız din kardeşlerimiz tarafından yapılan araştırma sonucu siz seçilmiş bulunmaktasınız. Hayırlı olsun" denilen mektupta, Nizam-ı İslam Vakfı'nın, "İslamı parçalamak, dini köreltmek isteyen din düşmanları tarafından" kapatılmak istendiği ve bürokratik engellemelere uğradığı anlatıldı. Mektupta vakfın amaçları şöyle sıralandı: "Vakfımızın amaç ve şiar edindiği vazifeler şunlardır: * İslam'ı yaymak ve muhafaza etmek için Bosna'da, Filistin'de, Afganistan'da cihad veren İslami güçlere maddi yardımda bulunmak. * İslamı yaymak ve muhafaza etmek için cihad veren kahramanlarımızdan şehit düşenlerin, gazi olanların ailelerine hayati yardımlarda bulunmak. * Peygamber Efendimiz'e buyurulduğu üzere, Mısır'da kurulan El - Ezher medreselerinde İslami ilimler eğitimi alan ve ileride herbiri İslamı aydınlatmaya ışık tutacak talebe kardeşlerimizin ihtiyaçlarını karşılamak. * Memleketimizin ücra köşelerindeki İmam hatip ve Kuran kurslarının arttırılması için yardımlarda bulunmak. * Dini vecibelerimizi yerine getirdiğimiz camiu, türbe, hayrat, külliye gibi İslami değerlerimizin bakım ve tadilatları için yardımlarda bulunmak." Mektupta, maddi yardımların 15 Ağustos tarihine kadar İş Bankası 4230 - 30000 - 372887 nolu hesaba yatırmaları istenirken, yardım makbuzlarının daha sonra gönderileceğinin belirtilmesi, "İkinci Mercümek Vakası" olarak yorumlandı. Vakıfa araştırma Konuyla ilgili Milliyet'e bilgi veren Elazığ Valisi Lütfullah Bilgin, "Vakıflar kurulurken bizden izin almıyorlar. Ama denetimler sırasında mutlaka ortaya çıkardı" diye konuştu ve emniyete derhal incelem başlatılması doğrultusunda talimat verdi.Elazığ Emniyet Müdürü Engin Aksan ise, vakfın adını ilk kez duyduklarını söyledi. Aksan, vakfın kuruluş amacının yasalara aykırı olduğunu, gerekli soruşturmanın derhal başlatıldığını söyledi. sonuç koskocaman bir SIFIR Roche firması tarafından üretilen Neo Recormon adlı ilacın bazı ecza depolarına 88 milyon TL.'na satılırken SSK'ya 230 milyon TL.'ndan fatura edildiğinin ortaya çıkması haklı olarak büyük tepkiye neden oldu. Medyanın ve kamuoyunun SSK'nın zarara uğratılması iddiaları konusunda gösterdiği bu duyarlılığın sağlık sistemimiz için son derece yararlı olduğuna inanıyoruz. Kuşkusuz ki iddiaların gerçek olup olmadığı yapılacak adli ve idari soruşturmaların sonucunda anlaşılabilecektir. Ancak şimdiye kadar yayınlanan belgelerde yer alan aynı ilacın ecza deposuna ve SSK'ya bu kadar farklı fiyatlarla satıldığı; ihalelerde tekel oluşturulduğu ve neticede SSK'nın büyük maddi zarara uğratıldığı doğrultusundaki bilgiler ortada büyük bir yolsuzluk olduğu kanaatini doğurmaktadır. SSK'nın zarara uğratılmasında SSK Yöneticilerinin sorumluluğu olup olmadığı da, bu olayın mutlaka açığa çıkarılması gereken bir boyutudur. SSK Yönetimi ve Kamu İhale Kurumu'nun bu konuyu birlikte inceleyerek ulaştıkları sonuçları açık yüreklilikle ilan etmek yerine şimdiye kadar sorumluluğu birbirine atmaya çalışan beyanları kamuoyunu tatmin etmekten uzaktır ve toplumda her iki kurumun yönetimlerine olan güveni sarsmıştır. Aynı şekilde Çalışma ve Sağlık Bakanlarının böylesine önemli bir konuda yaptıkları açıklamalar arasındaki tutarsızlık da dikkatlerden kaçmamıştır. İstanbul Tabip Odası olarak, öncelikle; SSK'nın zarara uğratıldığı iddialarının bütün yönleriyle soruşturulmasını, tüm sorumlularının açığa çıkarılmasını ve SSK'nın uğradığı maddi kayıpların acilen tazmin edilmesini talep ediyoruz. Ancak; haftalardır yürütülen tartışmaların da ortaya çıkardığı gibi gerek geçmişteki, gerekse bugünkü iddialar ve olgular sadece kriminal düzlemde ele alınarak çözülemez. 2001 yılında "Beyaz Önlük Operasyonu"; 2003 yılında "Neşter Operasyonu"; 2004 yılında "Roche Operasyonu"… Giderek kronikleşen bu tür yolsuzluk iddiaları ve operasyonlar SSK'da her türlü yolsuzluğa zemin oluşturan politikalar ve idari örgütlenmenin de tartışılmasını zorunlu kılmaktadır. Konunun birçok boyutu olmakla birlikte iki yönüne özellikle dikkat çekmek istiyoruz. 1946 yılında kurulmuş olan SSK ülkemizin en büyük sosyal güvenlik kurumudur. Nüfusumuzun yaklaşık yarısını kapsamakta ve emeklilik yanında sağlık hizmeti de vermektedir. SSK kurulduğu yıllardan başlayarak kendi üyelerine yönelik sağlık hizmetlerini kendisi üretmeyi tercih etmiştir. Özellikle maliyetler açısından gayet akılcı olan bu tercih, ne yazık ki, son yıllarda hızla terk edilmiştir. SSK'nın 2003 yılı tahmini sağlık harcamaları 5.4 katrilyon TL.dır ve bu kaynağın yaklaşık yarısı ilaç firmalarına, yaklaşık dörtte biri de özel sektöre aktarılmıştır. Böylesine büyük kamusal kaynakları özel sektöre aktaran politikalar, denetimin yeterli yapılmamasıyla birleşince SSK'nın büyük zararlara uğratılması için uygun ortamları yaratmaktadır. SSK'nın zarara uğratılmasına yol açan olayların ortaya çıkardığı bir başka gerçek; SSK'yı yönetenlerin, en hafif deyimle, kurumun çıkarlarını korumak için gerekli beceriyi gösteremedikleridir. Finansmanı tamamen işçiler ve onların adına işverenlerin ödedikleri primlerle karşılanan SSK, yasal olarak idari ve mali özerkliğe sahiptir. Ancak bu özerklik kâğıt üzerinde kalmakta; SSK, fiili olarak, siyasi iktidarlar tarafından yönetilmektedir. Sekiz kişilik SSK Yönetim Kurulu'nda işçi, işveren ve emekliler birer üyeyle temsil edilmektedir. Hükümet ise, hem beş üyeyle çoğunluğu elinde tutmaktadır, hem de Kurum Başkanı ile Sigorta ve Sağlık İşleri Genel Müdürlerini atama yetkisine sahiptir. Böylece oluşan tamamen siyasi iktidarlara bağlı idari yapı da SSK'nın iyi yönetilmemesine yol açmakta ve yolsuzlukları kolaylaştırmaktadır. Öte yandan Neo Recormon ilacının farklı kurumlara çok farklı fiyatlarla satılması Sağlık Bakanlığı'nın ilaç fiyatlandırma politikasının da tartışılmasını gerektirmektedir. Bakanlık, özellikle biyoteknolojiye dayalı ithal ilaçların fiyatlarını belirlerken ülkemizin ve hastaların çıkarlarını korumak için nasıl bir yol izlediğini kamuoyuna ayrıntılı olarak açıklamalıdır. Sonuç olarak; SSK'nın büyük maddi zararlarına yol açan benzer olayların gelecekte de yaşanmaması için Çalışma ve Sağlık Bakanlıklarının ilaç-sağlık politikaları ve idari örgütlenmesi hızla sağlıklı bir yapıya kavuşturulmalı; sağlık alanındaki hizmetin sunulmasından finansman ve ilaç alımına kadar tüm aşamalarının piyasa mekanizmalarına terk edilemeyecek "KAMUSAL" bir hizmet olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. İlaç alımı yolsuzluğu olarak oluşan gündemin "ihale şartnamesi" vb. gerekçeler ileri sürülerek örtbas edilemeyeceği bilinmelidir. SSK'lı çalışanların primlerinden ve SSK hastanelerinde zor koşullarda hizmet veren hekim ve sağlık personelinin emeğinden elde edilen haksız kazançlar, başta siyasi atamalarla oluşan bürokrasi olmak üzere fırsatçılık yapmaktan çekinmeyen ilaç kuruluşlarına kadar tüm sorumlulardan tazmin edilmeli; bu anlayışın adli yargıdan çok kamu vicdanı tarafından mahkum edilmesi önemsenmelidir. Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz. İSTANBUL TABİP ODASI YÖNETİM KURU
  17. Güleni destekleyen biri niye Atatürkçü olsun. O kadar enayi değiliz.Birşeyi fark ettim hepinizin kanına işlemiş ABD sempatisi,venezuella devlet başkanının asil çıkışlarını bile reddediyorsun.Bilinç altınızdaki dünden bu güne devreden kalıtımsal miras aynen duruyor. Belki biraz şekerleme yapıyor hepsi bu. Birileri bi şey yazıyor sen iftira diyorsun. Zaten inanmamaya şartlanmışsın peki o zaman neden %99 u reddedip % 1 in peşinde arıyorsun gerçeği. Cevap şu: Ben gerçeği aramıyorumki zaten. Hocanız emperyalist güçlerin kucağında ne arıyor cevap ver berker!!!! İsraille eşzamanlı bir soykırıma destek veren,afganistanda,ırakta,filistinde,lübnanda binlerce masum insanı ve çocuğu öldürenlerle bu kerameti kendinden menkul adamın nasıl bir anlaşması vardır. Ve bu vebalin altına girerken hiçmi allahtan kormazssınız da hala savunursunuz.Birde atatürkçüyüm diyor. Kargalarımı güldüreceksin kendine biz gülelim yeter....
  18. Yazınızı yeni gördüm arkadaşım.Çok çok iyi
  19. Ben ..... olamam, ben cumhuriyetin ve Atatürkün sevdalısıyım.******* kavramı kime daha uygun düşer onu forum üyeleri bilir.Bu çok belirsiz bir yorum olmuş........ benziyorum zaten meraklanma sen ...... olan düşünür mantığı bizim en büyük şiarımızdır......
  20. Bu düşüncenin en kısa sürede gelişmesi lazımYoksa olacaklar keferye değil sana bana olacak....
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.