Asfalt tarafından postalanan herşey
-
FETHULLAH GÜLEN'İN DİL MOTİFLERİ... (Fethullah Gülen’in ne yaptığı ile değil nasıl yaptığı ile ilgileneceğiz bu yazımızda. Ne söylediğine değil nasıl)
Size kanıt işlemez kardeşim.Siz kudretten yanık bilgilerinizle forumda cirit atıp duruyorsuznuz. Bide vebal altına girmekten söz ediyorlar. Irakta 100 binin üzerinde sivil hayatını kaybetti. Ne için ABD ve İSRAİL in nin BOP u dünyaya yayma stratejisi üzerine yaptı bunları.Şimdilerde Lübnanda aynı şeyleri yapıyor.Yakında suriyede daha beterini yapacak.Peki bu adam nerede. ABD de çünkü ABD tarafından palazlandırıldı.Bir düşünün bakalım Türkiye Cumhuriyrtine bu kadar faydalı bir insan ABD de ve İsrailde itibar ve saygı görebilirmi? Bir düşünün önce. İftirayla falan işimiz yok.Görünen gerçekleri savunuyoruz.Kimseye diyet borcumuz yok. En büyük kudret ALLAH ise sadece ona iman ederiz.Ve biz bilirizki Allah bizimledir. Emperyal güçlerin maşalarıyla,onların kucağında milliyetçilik numarası yapanları taşı kırmakta dostu düşmanı ayırmakta ustalaştığımız kadar ayırırız. M.Kemal dünyaya kafa tutmuştu.Bu ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.Venezüella devlet başkanına bakın ne demek istediğim daha iyi anlaşılır.Vebal altına giren bizler olmadık.Şükürler olsunki asla olmayacağız.Olanlar vicdani hesap vermenin altında ezilirse.Kimse bize söylemişlerdide inanmamıştık demesin. TC için en büyük tehlike PKK ve İrticadır.Bunun lamı cimi yoktur.
-
55 Yıllık Sağcı İktidarların Marifetleri
Bizimkisi çok zor iş arkadaş.İslamiyeti kullanan ve kapitalizmi bir takım güçlere karşı koruyan hükümetler ve siyasal ideolojilerdi. ABD tüm orta doğu ( ve tabiki Türkiye ) içine alacak bir cephe kurmak istiyor. Bunun adına ister kapitalizm deyin ister vahşi bir kazanma hırsı.Sonuç değişmez.Sonuç bizi ve dünyayı felakete götürür başka bişey değil. Bu işler zordur kardeşim.Hem çok zahmetli hemde uçsuz buçaksız bir bilinmezliktir. Çok değil bir iki sene sonra yine aynı yerde buluşacağız. Ama neden.Ülke için. ozaman konuşuruz kardeş....................
-
Masalcı solculara Halkın cevabı .. :)
Gerek yok siz benim için en sağlam referanssınız
-
Masalcı solculara Halkın cevabı .. :)
Demek referansınız nazlı hanım İlksan skandalından kocasını gömdü.Üsüne bide şirin bi adam aldı. ancak ABD dümenine giren kışkırtıcı olmaktan ileri gidemedi. nazlı hanıma saygılarımızla
-
SIKILMADINIZMI?
Evet bununla ilgili bir topic vardı zaten.kralx forumdaki nüfuzunu kullanarak bu başlığı kaldırttı. Orada çamura batmıştı ama ( gizli bir el onu çekti ) bizde meraklandık.Tekrar forum yöneticilerine soruyorum buradan.Bu kişi ali kıran baş kesenmidir ve forumda ne gibi bir gizli etkisi vardır. Başlıkları uçurtabiliyor.Yazıları sildiriyor. Bilmemiz gerek yoksa ; nasıl eşit tartışma ortamı olacak.
-
55 Yıllık Sağcı İktidarların Marifetleri
DOĞAL GAZ Yapilan uluslararasi sozlesmeler uyarinca turkiyede dogal gaz fiyatlari cesitli sivi yakit fiyatlarinin degisik oranlarla carpilmasi yolu ile elde edilmektedir. ayrica bugunun fiyatlari aslen 3 ile 6 ay oncesi petrol fiyatlarinin etkisini yansitmaktadir. petrol fiyatlarinin dramatik sekilde arttigi son aylarin etkisi henuz dogal fiyatlarina yansimadigindan, dogal gaz fiyatlarinin onumuzdeki donem icerisinde pek cok zam gormesi kuvvetle muhtemeldir. turkiyede elektrik uretiminin yaklasik yuzde kirki dogal gaz yakilarak karsilanmaktadir. bu durumda bu dogal gaz fiyatlarinin elektrik fiyatlarina da yansimasi kacinilmaz olacaktir. ama elektrik fiyatlarinin artmasi enflasyonu azdirip, buyumeyi de frenleyeceginden elektrik fiyatlarinda artis yapilmamakta ve bu konuda gecici cozumler uretilmeye devam edilmektedir. basbakan, enerji bakanligi, hazine, maliye bakanligi ile imf ve dunya bankasi tarafindan birer kenarindan cekilen enerji fiyatlari konusu hukumeti zora sokacak en onemli konudur. bu hassas denge cok zamandir bozulmustur ve kirilma beklenmektedir. dogal gaz fiyatlari dogal gazin turkiyeye ilk geldigi gunden beri iki kattan daha fazla artis gostermistir. dogal gaz dolayisi ile enerji konusundaki dısa bagimlilik ulkemizin en kritik ekonomik sorunlarindan biridir. özellikle dunyadaki son gelismeler ve dev petrol sirketlerinin dunyayi tumden ele gecirme cabalari yuzunden petrol fiyatlari dolayisi ile dogal gaz fiyatlari tahminlerin cok otesinde yuksek degerlere ulasmis ve yerlesmistir. bu bakimdan yapilan dogal gaz sozlesmelerinde satici olan rusya (gazprom) ve iran hayal bile edemekleri kadar cok para kazanirken, turkiye her gecen gun biraz daha batmaktadir.
-
KREDİ KARTLARI VE HÜKÜMETİN ACZİ
http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=43392 Bakınız işte böyle böyle seviyorlar ülkeyi. Devam edeceğiz herhalükarda....
-
Osmanlı'yı Materyalizm ve Darwinizm Yıkmıştır !
Şu internet siteleri olmasa vay halinize. Özgün düşünce sıfır.Gerisini nasılsa internet hallediyor değilmi? Osmanlıyı kim nasıl çökertti fazla geriye gitmeye gerek yok.
-
DEVİR DEVİR CUMHURİYET GAZETESİ VE ONA BİÇİLEN ROL
- 55 Yıllık Sağcı İktidarların Marifetleri
Endüstri Holding davası Genel Merkezi Konya'dan bulunan ve 1996 yılında kurulan Endüstri Holding'in mevcut yöneticileri kayıp trilyonların peşine düştü. 250 milyon markı geçmiş yönetim tarafından zimmete geçirildiği iddiasıyla açılan soruşturma sürerken, holdinge ait 4 trilyon değerinde 100 araçta bulunamıyor Endüstri Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Altunbaş, 10 milyon YTL vergi, SSK ve diğer borçları nedeniyle haczedilen Konya'daki gayrimenkullerin satılamadığını, bazı engeller nedeniyle çok istemelerine rağmen borçları ödeyemediklerini söyledi. Çoğunluğunu yurt dışında çalışan gurbetçilerin oluşturduğu 11 bin 800 ortağı bulunan Endüstri Holding 10 milyon YTL civarındaki borcunu ödeyerek yeniden istihdam oluşturmak istiyor. Endüstri Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Ali Altunbaş, göreve geldikleri 2004 yılının Eylül ayından bu yana holding ve iştiraklerini yeniden faaliyete geçirmek için çalıştıklarını ancak bürokratik engeller ve 'Batık Holding' söylemleri nedeniyle hareket edemez durumda olduklarını söyledi. İlk göreve gelmelerinin ardından beraber çalıştıkları bazı yöneticilerin eski Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Ertekin'in görüşleri doğrultusunda holdingi tamamen iflasa götürmeye çalışmaları üzerine Konya Emniyet Müdürlüğü'ne başvurduklarını ve operasyonlar düzenlendiğini kaydeden Ali Altunbaş, hırsızlığın boyutunu bütün çalışmalara rağmen ortaya çıkaramadıklarını ifade etti. Ekonomik yönden çökmüş bir vaziyette ve borç batağı içinde holdingi devraldıklarını anlatan Ali Altunbaş, "Yıllar süren bir takipsizlik, göreve gelen yöneticilerin basiretsiz çalışmaları sonrası Endüstri Holding borç batağı içine düşürülmüş ve borç batağı içinde de işler takip edilmediği için sorunlar yumağı haline gelmiş. Holdingi bu şekilde devraldık. Sorunların en başında devlete ve 3.şahıslara olan borçlarımız var. Biz bu borçları tasfiye ederek Endüstri Holding'in mal varlığını değerlendirerek, holdingi katma değer yaratan bir şirket haline getirmek istiyoruz. Bunu yaparken de holdingin gayrimenkullerinin bir kaçının satışıyla bunların tasfiyesi ve özellikle çalınan paralar ile iş makinelerinin geri gelmesi ile Endüstri Holding tekrar eski gücüne kavuşacak. Usulsüz olarak devredilen şirketler, peşkeş çekilen şirketleri geri kazandırmak amacındayız" dedi. YATIRIMA KULLANILAN FONLAR Ali Altunbaş, holding'in usulsüz olarak kaybedilen paraları ve mal varlığını geri kazandıkları zaman şirketlerin eski maddi gücüne kavuşacağını belirterek, ortaklardan toplanan paraların resmi kayıtlara tam olarak yansıtılmadığı için hırsızlığın gerçek boyutunu da resmi olarak belirleyemediklerini vurguladı. Değerinin altında usulsüz devredilen fabrikaların geri alınması için açtıkları davaların sürdüğünü vurgulayan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Altunbaş, "Holding kurulduğu yıldan beri Avrupa'daki vatandaşlardan para toplanmış, bu toplanan paranın ne kadar olduğu ve ne kadarının holdinge yatırım yapıldığı hiç bir belge ile elimizde değil. Yurt dışında parayı toplayan insanların bize yardımcı olmasını bekliyoruz. Holdingin merkezinde bulunan eski yöneticiler ve Avrupa'da ortaklarımızdan para toplayan koordinatör ve temsilcileri ne kadar tuhaftır ki toplanan paraların ne kadar olduğunu, yatırıma harcanan miktarın ve aradaki farkların ne olduğunu bilmediklerini çeşitli mahkemelerde beyan etmişlerdir. Holding ve şirketleri gerçek manada kar etmedikleri halde ortaklarımızdan daha fazla toplayabilmek için bir çok yalanlar söylemişler ve yıllar sonra bu insanların kendi haklarını aramamaları ve ümitsizliğe kapılarak hesap sormalarını engellemek için 'Bir bardak su için' deme yüzsüzlüğünü bile göstermişlerdir. 2002 yılında eski yönetimi uzaklaştırıp 'Hesap soracağız' diye yönetime gelen Avrupa temsilcileri şirketlerimizi daha beter hale getirmişlerdir. Yaklaşık 3 trilyonluk borcu olan şirketlerimizi 10 trilyonluk borca sokmuşlar, evrak defter bırakmayarak bir kargaşa ortamı bırakmışlardır. Bu insanların önderliğini yapan Avrupa koordinatörü ve 4 arkadaşı bizim paralarımızla Sudanda altın madeni almışlardır. Ayrıca Almanya da 2 tane restoran 1 tane büro ve daire ile Mercedes marka lüks aracımızı satmışlardır. Yıllardır hesap soran olmamış. Bir belge sunulmadı. Eski çalışanlar ve temsilcilerden yardım beklediğimiz halde kimse yardım etmiyor. 11 bin ortağın hiç biri arayıp sormuyor ve destek vermiyor. Biz ortakların kaybolan paralarının peşindeyiz, paralarını kazandırmak istiyoruz, niye holdingzede olanlar destek vermiyor bize merak etmiyor değiliz" diyerek sitemde bulundu. Altunbaş, geçmiş yıllarda yargılanan eski yöneticilerin mahkeme ifadelerine göre, 397 milyon mark toplandığını, bu paranın 120 milyon markının yatırıma dönüşerek, geri kalan paranın nerede olduğunun bilinmediğini anımsattı. "KAYBIN BOYUTUNU ORTAYA ÇIKARTAMIYORUZ" Kürşat Yılmaz ve emekli Yarbay Korkut Eken'in de adının karıştığı operasyonla ilgili olarak bu kişileri tanımadığını ve holdingle bir bağları olmadığını, kaybolan 250 milyon markın nerede olduğunun araştırıldığını bildiren Altunbaş, "Gerçek şu ki, burada resmi olarak toplanan para, resmi muhasebe kayıtlarına girmediği için hırsızlığın boyutunu ortaya çıkaramıyoruz. Benim tahminim 200 milyon mark civarında kayıp var. Şu anda gayrimenkullerle, kayıp iş makineleri ile 100 milyon markın üzerinde bir mal varlığı var. Varlık içinde yokluk çekiyoruz. Trilyonlarca borç içinde holding, buna karşılık kat kat fazl acak. Usulsüz olarak devredilena mal varlığı var. Borçları ödeyemiyoruz, her gayrimenkulde yüzlerce icra var. Kıpırdayacak bir tarafımız kalmamış, bir kaçını satıp borçlarımızı ödemek istesek dahi elimiz kolumuz bağlanmış. İlk olarak devletin hacizleri var, vergi ve SSK. Devletin bu gayrimenkuller de ilk sıralarda haczi olmasaydı buralar satılır giderdi. Bize kolaylık sağlanır ve 'Batık Holding' gözüyle bakılmazsa inanıyorum ki holding binlerce insana istihdam sağlayacak. Eğer bir gayrimenkulü satabilirsek diğer borçları da sırayla ödeyeceğiz. Borçlarımızı tasfiye edip ödemek istiyoruz. İlk önce vergi borçları var. Bu kurumlara gidip borç tutarını öğrenmek istediğimizde bizi tuhaflıkla karşılıyorlar. 'Batık bir holdingin borcunu öğrenip ne yapacaksınız, herkes borç çıkartıp ödemiyor' diyorlar. Gittiğimiz yerlerde Endüstri Holding yöneticisiyiz demekten çekiniyoruz. 'Her gelen götürmüş kardeşim, size ne kaldı, siz ne götüreceksiniz?' deniliyor ve bize de potansiyel hırsız gözüyle bakılıyor. Bu yerleşen ön yargıyı kırmak epey bir zamanımızı alacak. Bu borçların güncellenmesi ve plan program yapılması lazım. Her devlet merciinde 'Endüstri Holding dosyalarından bıktık' diyorlar. Gayrimenkul satışlarında hacizlerin kaldırılması için görüşmeler oldu, icra ve vergi konusunda taslak halindeki tekliflerin yasalaşarak yürürlüğe girmesini istiyoruz. Bu sayede borç miktarı biraz daha düşecek ve bize sağlanacak bir kolaylıkla gayrimenkulü satarak borçlarımızı ödeyeceğiz" diye konuştu. "MERCEDESLER ORTADA YOK" Holding kuruluşunun ardından şirketlerde kullanılması için alınan araçlarında kaybolduğunu ve ısrarlı aramalarına rağmen sadece 3 otomobili saklandığı yerde bulduklarını söyleyen Yönetim Kurulu Başkanı Ali Altunbaş, kayıp araçların değerinin 4 trilyon olduğunu açıkladı. Altunbaş, "Kayıp araçlar içinde eski Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Ertekin'in kullandığı son model Mercedes başta olmak üzere 70 binek otomobil, minibüs, kamyonet gibi araçlar kayıp. Duyumlara göre, bu araçları kimi eski çalışanlar kendileri kullanıyor, kimileri yakınlarına vermiş, kimi de kiraya vermiş. Konya merkezde çok fazla kullanılmıyor. Bu araçlarımızı bulursak bizi büyük ölçüde maddi olarak rahatlatacak" dedi. Yönetim Kurulu Başkanı Altunbaş, şirketlerin usulsüz yollarla devredildiğini ileri sürerek sözlerine şöyle devam etti: "10 Milyon mark değerinde ithal edilen ve çoğunlukla İtalyan markalı olan mobilya makinelerinin adeta soygun çetelerince, olmayan alacaklarının takipsizlik döneminde icra marifetiyle götürülmüştür. Şu anda birçok icra dosyası takipsizlikten düşmüş fakat ortada ne yedieminleri nede makineleri bulabilmekteyiz. Bazı icra dosyalarında ise ödediğimiz borçlarımızı tekrar tahsil eden ve etmeye çalışan kan emiciler var. Bunların hepsiyle mücadele etmeye çalışıyoruz. Holdingi o kadar sahipsiz bulmuşlar ki bazı fabrikalarımız eski yöneticilerce kendi yandaşlarına kiralara verilmiş ve bu kiralarda ücretler peşin alındı gösterilerek usulsüzlükler yapılmıştır. Sözde kiracı olan bu sülükler şirketlerimizin eski evraklarını bile hurda kağıt diye hurdacılara satmışlardır. Hele hele plastik boru fabrikamız zarar ediyor diye kiraya verilmiş, kiralayan ise bu fabrikayazl acak. Usulsüz olarak devredilenı zarar ettiren genel müdür olmuştur. Bu kiralamayla yetinmeyen yöneticiler 2 ay sonra sahte faturalarla makineleri bu kiracı müdüre satmışlardır. Daha sonra gözleri doymayan bu insanlar tescilli olan markamızı da bu kiracıya devredildi göstermişlerdir. Bu şekilde 2 yıl bu fabrikayı çalıştırmışlar ve sonradan yönetime gelenler fabrikanın bir çöpünü bile ortada bırakmayarak kaybolmuşlardır. Hesap sormaya gelen yöneticiler yetkili olmadıkları bir şirketimize ait olan 100 TIR'ın üzerinde teşvikli olarak ithal edilen ve teşviki kapatılmadan sadece 300 Milyarlık bir sahte fatura düzenlemek kaydıyla 2003 yılında Uşak ilinde bulunan bir firmaya satmışlardır. Bununla birlikte Egsaş Aş.'ye ait yine teşvikli makinelerimizi Ahmet Tekin imzası kullanılarak holding faturası ile satmışlardır. Bu satışların sonunda satışı yapan kişi Gümrükler Müdürlüğüne şikyette bulunmuştur. Yasal olmayan satışlar sonucuda gümrüklerden ve maliyeden şirketlerimize trilyonlarca liralık cezalar gelmiştir. Zaten bu insanlarında istediği böylesine büyük para cezaları ile bu şirketlerin bir an önce iflas edip kapatılmasıdır." "MORARMIŞ BİR SERMAYEYİZ" Eski yöneticilerin kendilerine Konya'nın lüks bir semtinde birer daire ve lüks araçlar aldığını iddia eden Ali Altunbaş, yeşil sermaye ile bir ilgileri olmadığını şuan morarmış bir sermayeyiz benzetmesinde bulundu. Altunbaş, "Aydın ilinde bulunan ve resmi raporlarda değeri trilyonlarca lira ile ifade edilen mermer maden ocağımız yok pahasına başkalarına devredilmiştir. Belçika'dan ithal edilmek istenen 2. el bir tesisin, 1. sözleşmesinde 1 Milyon mark yazarken 2. sözleşmesinde ise bu rakam 2 Milyon marka çıkartılmıştır. Bunun sebebi ise bu sözleşmeyi yapanlar arasında yapılmış olan yüzde 30 komisyon pazarlığıdır. Bu makinelerimizin parası ödendiği halde ithalatı gerçekleştirilememiştir. Bizler şu anda bütün bu yolsuzluk, hırsızlık ve düzenbazlıklarla mücadele ediyoruz ve etmeye de kararlıyız. Başta SPK olmak üzere devletin bütün kurumlarının bize destek vermesini istiyoruz. Böylece kanayan bir yara olan Endüstri Holdingin yapısını düzeltip kurumsal bir hale getirerek yasal çerçevelerde çalışan ve ortağını kandırmayan bir kurum haline getirmek istiyoruz. Çok iyi bilmekteyiz ki bizim dürüst çalışmalarımızın neticesinde etrafımızda göremediğimiz bir çok düşman kazanmamıza ve can tehlikemizin olmasına rağmen bu çalışmalarımıza korkmadan ve yılmadan devam edeceğiz. Ayrıca bizim adımızı da lekeleyerek Endüstri Holding için ortaya çıkan bu son şansıda yıkmak isteyenlere izin vermeyeceğiz. Parasızlığımızdan dolayı şu günlerde ulaşamadığımız ortaklarımıza seslenmek istiyorum. Hangi duygu ve düşünce ile olursa olsun Holdingimize ortak olan insanların memleketimizde yatırım yapılsın diye verdikleri paralarının peşine bizler düştük ve haklarını aramak, korumak istiyoruz. Bizlerin bu çabalarına karşılık 'Allah' a havale ettik' deyip bizi yalnız bırakmasınlar. Bizim yeşil veya kırmızı sermaye ile ilgimiz veya siyasetin herhangi bir tarafıyla alakamız yoktur ve olamaz. Şu anda borç batağında boğuşan morarmış bir sermayeyiz" şeklinde konuştu. Sizi gidi çakallar siziiiiiiiiii- MUSTAFA KEMAL'İ SEVMEK
1914 yılı Ocak ayında Sofya'dan Madam Corrin'e yazdığı bir mektupta Mustafa Kemal hırslarını tümüyle şöyle tanımlıyor: "Benim ihtiraslarım var, hem de pek büyükleri, fakat bu ihtiraslar, yüksek mevkiler işgal etmek veya büyük paralar elde etmek gibi maddi emellerin tatminine taalluk etmiyor. Ben bu ihtiraslarımın gerçekleşmesini vatanıma büyük faydaları dokunacak, bana da liyakatle ifa edilmiş bir vazifenin canlı iç rahatlığını verecek büyük bir fikrin başarısında arıyorum. Bütün hayatımın prensibi bu olmuştur. Ona çok genç yaşımda sahip oldum ve son nefesime kadar da onu muhafaza edeceğim " Atatürk, her devrimim bilinçli ve plânlı yapmıştır. Operayı da, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nı da, Güzel Sanatlar Mektebi'ni de O kurdurtmuştur. Tiyatro sanatçılarının hazır bulunduğu bir toplantıda : " Efendiler ! Siz hayatınızda Paşa, Mebus olabilirsiniz ! Vekil olabilirsiniz ! Hattâ Reisicumhur olabilirsiniz ! Ama hiçbir zaman sanatçı olamazsınız ! Sanat toplumun hayat damarlarından biridir!" demişti. Rauf Orbay 1950'lerde Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy ve Kâzım Karabekir'in olduğu bir yerde, "Biz olmasa idik, O bunları nasıl olsa yapardı, ama O olmasaydı biz bu işleri asla başaramazdık!" demiştir. Atatürk'ün hizmetini basit, fakat temiz ruhlu fedakâr bir Türk genci yapıyordu. Bu delikanlının babası gizli gizli ve sık sık geliyor, oğluna; "Etme, eyleme, evine dön, bugün yarın şehir basılacak! Mustafa Kemal ve arkadaşları yakalanacak ! Onlar her şeyi göze almışlar, sen aileni düşün!" diyordu. Atatürk, bu geliş gidişin farkına vardı. Bir gün delikanlıyı yanına çağırdı ve sordu: - "Sık sık sana gelen kimdir?" - "Babam !..." - "Ne istiyor?" Delikanlı her şeyi anlattı. O zaman Atatürk, ona doğru biraz daha ilerledi, elini omuzuna koydu ve dedi ki; "Hizmetinden memnunum, fakat baba hakkı büyüktür. Mademki, razı olmuyor, git! Git, fakat babana söyle ki, vatan elden giderse evladın ne hükmü kalır?" Çaycı delikanlı hizmete devam etti. Mustafa Kemal'in çok onurlu olduğunu söyleyelim. Mahallesinde sokak oyunlarını seyreder, fakat katılmazdı. O zamanki arkadaşlarından birinin anlattığına göre bir gün komşu çocukları birdirbir oynuyorlarmış. Kendisini de çağırmışlar: "Gel, sen de oyuna" demişler. Mustafa " Peki!" demiş ve olduğu yerde ayakta durmuş. Arkadaşları "Ama eğil ki, atlayalım!" demişler. Mustafa başını sallayarak: "Ben eğilmem! Üstümden böyle atlayabilirseniz, atlayın!" diye cevap vermiş. Kendinden ne kadar emin olduğunun ifadesini Atatürk'ün ağzından bir kere daha dinleyelim: "Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr edenler ve bana taan edenler çıkabilir. Hattâ bunlar benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidir ki, bu fikirler, Hind'den, Mısır'dan döner, dolaşır gene gelir, feyizli neticeleri kalpleri doldurur!" 1937, Atatürk Senin aydınlattığın Türkiyenin ve kurduğun Cumhuriyetin en yenilmez savunucuları olacağız. Daima kalbimizde yaşayan büyük insan.Sen uykunu rahat uyu....- Siyasal İslamcılık
Nefiz bir yazı , büyük bir keyifle okudum.Ellerin dert görmesin arkadaşım. Yine bu güzellikte açıklayıcı ve bizleri bilgilendirici yazılarınızı bekleriz. Saygılarımla- 55 Yıllık Sağcı İktidarların Marifetleri
- Osmanlı'yı Materyalizm ve Darwinizm Yıkmıştır !
Osmanlı'yı Materyalizm ve Darwinizm Yıkmıştır !!! O esnada gerici ve yobaz hocalarda ilim ve fenle uğraşıyorlardı. Osmanlıyı batının kuklası dev bir zombi olamaktan kurtaracak fırtına gibi nefeslerle muskalar yazıp nasıl mandacı olunurun kurşununu döktürüyorlardı. Kubilayın başıyla top oyanayanda darwnisitler ve meteryalistlerdi zaten.Statik olamnın en büyüz hezeyanı bilmezliğin bir erdem sayıldığını sanmaktır.- Osmanlı'yı Materyalizm ve Darwinizm Yıkmıştır !
- 11 EYLÜL GERÇEK Mİ.....?
uyarıyı yedin yani- 55 Yıllık Sağcı İktidarların Marifetleri
Demek diğerlerine katılmıyorsun- Osmanlı'yı Materyalizm ve Darwinizm Yıkmıştır !
Zaten bildiğim gibi devam edeceğim ama bunu söylemekteki kastın nedir.Tehditmi? Vız gelir tııs gider.Tehditlerden yılacak kadar ........ .Ülkemizde yargılanmaktan korkacak kadar korkak olmadık hiç bir zaman.Bu vatan için canımız feda olsun... sen kendi işine bak...- Osmanlı'yı Materyalizm ve Darwinizm Yıkmıştır !
Yukarıda gerçek diye birşey yokki. o yüzden kandan kına yakmak işime gelmiyor diyelim...- Osmanlı'yı Materyalizm ve Darwinizm Yıkmıştır !
ters hocanın söyledikleri mantıkla bağdaşmaz o yüzden,anladım sizin derdinizi hoca sizede bir şeylerler uydurur artık- 55 Yıllık Sağcı İktidarların Marifetleri
UZAN İMPARATORLUĞU Hilenin, dolandırıcılığın ve şantajın son imparatoru Kemal Uzan, Milliyet gazetesi'nin de belirttiği gibi "sessiz"liğin içinde yolunu bulmaktadır. Onun "sessizliği" sadece yaptığı yasadışı işlerden kaynaklanmaz; o, aynı zamanda ülkemizdeki her türden gerici ve karşı-devrimci yayınların perde arkasındaki kişidir. Hikayesinin ayrıntıları kendisinde gizliyse de, ilk faaliyetinin müteahhitlikle başladığı bilinmektedir. Ülkemizde müteahhitlerin gerçek kazançlarının devlet ihalelerinden çaldıkları inşaat malzemelerinden geldiği gibi, Uzan'larında ilk kazançları buradan gelmiştir. Ama Kemal Uzan kazancını "en kârlı" alan olan basında değerlendirmeye karar vermesi, gelecekteki niyetlerinin açık belirtisiydi. Basına yaptığı ilk yatırım Yeni İstanbul Gazetesi'ni satın almak şeklinde oldu. Gerici, ama aynı oranda devletçi yayınlara "özel" ilgisi olan Kemal Uzan 1980 sonrasında ise, Şevket Rado'nun Hayat ve Ses dergilerini satın aldı. Ama bunların yanında Basıntaş, Basın Sanayi Lmd., Doğan Kardeş Matbaacılık gibi şirketlerini de saymamak olmaz. Şüphesiz tek başına "gazete-dergi" satın almak çdemokratik" bir ülkede fazla şaşırtıcı değildir! Üstelik kişi bu yayınlar aracılığıyla istediği kişiler hakkında yayınlar yapabileceği için "kamuoyunun demokratik oluşumuna" da katkıda bulunacaktır! Ama Kemal Uzan'ı ne demokrasi, ne de kamuoyu ilgilendirir. Onun tek istediği kendisinin müteahhitlik faaliyetlerinde engeller çıkaran ya da çıkaracağını varsaydığı kişileri bu yayın organlarının "diline düşürme" tehditi ile etkisizleştirmektir. T. Özal ailesi ile kurduğu ilişkiler sonucu basından televizyonculuğa -"çağın gereği olarak"- atlayan Uzan, oğul Uzan aracılığıyla basın dünyasında elde ettiği "deneyimini" geliştirdi. Star-1 adı ile yayına başlayan, son olarak İnterStar olan televizyonu ile kişi ve kurumlara yönelik şantaj faaliyetlerini yaygınlaştırdı. Hemen hergün Star-1 televizyonunda birileri tehdit ediliyor ya da kamuoyunda kötüleniyordu. En büyük "çıkışını" SHP'li İstanbul Belediye Başkanı Nurettin Sözen'le yapılan, ama yayınlanmayacağına söz verdikleri söyleşiyi ana haber bülteninde montajsız olarak yayınlamakla yaptı. Nurettin Sözen'in en büyük "günahı" ise, 82 Anayasası'na göre bile yasadışı olan televizyonun yol üzerine dikilmiş çanak antenine belediyenin bir çöp kamyonunun hafifce çarpmasıydı. Bu Uzanlar için bulunmaz bir fırsattı. Bunu bahane ederek İstanbul Belediyesi'nin çeşitli inşaatlarda bulduğu yolsuzlukları örtbas edebilecekti. (Tabi bunu sadece kendilerinin değil, tüm müteahhitlerin çıkarına uygun olduğunu söylemeye gerek yoktur.) Bu olaydan sonra Star-1 televizyonu aracılığıyla Uzanların değişik kişiler hakkında hazırladıkları şantaj dosyaları günlük basına da yansıdı. Henüz tüm basını satın almamış olduğundan ve de aynı alanda rakibleri bulunduğundan bu gelişmeyi engelleyemedi. Tam bu sırada "baba" Demirel imdadına yetişti. Star-1 televizyonunda hissi olan Ahmet Özal'ın devreden çıkartılması karşılığında "baba" ile anlaştılar. Star-1 televizyonunun Genel Koordinatörü Yekta Okur'un bir trafik kazası geçirerek "hakkın rahmetine kavuşması" bile Uzan ailesininin yaptıklarından duydukları kokuyu, paranoyak bir biçimde açığa vurdu. Sıradan bir trafik kazasında bile "düşman parmağı" arayan paranoyak aile, çaldığı inşaat malzemeleri sonucu ilk maç sırasında çöken Ali Sami Yen kurbanlarını belki de anımsamıyordu. Şantajda uzmanlaşan Uzanlar, diğer taraftan inşaat sektöründe gözle görülmeyen gelişmelere sahiptir. Aldığı devlet ihaleleri arasında çöken Ali Sami Yen stadyumu dışında Akdeniz olimpiyatları için İzmir Halkapınar tesislerinin inşası da bulunmaktadır. Öte yandan 1980 sonrasında 12 Eylül askeri darbesi ile zafer kazandığını sanan oligarşinin en önde gelenlerinden Koç ve Sabancı'nın "zafer anıt"ları gibi yükselen iş merkezlerinin inşaatını da yapan Uzanlar olmuştur. Yine Özal'ın "özelleştirme" uygulamaları sırasında devletin çimento fabrikalarının beşi Fransızlara satılırken, Uzanlar ancak iki çimento fabrikasıyla (Trabzon ve Gaziantep) yetinmek zorunda kaldılar. Ama bir kez tanrısı Uzanlara "yürü kulum" demişti ve onların bunlarla yetinmesi beklenemezdi. 1993'e girerken Uzan ailesinin en büyük vurgunu Çukurova Elektrik ile Kepez Elektrik'in devlet hisselerinin satın alınmasında yaptı. Sabancıların da talip oldukları söylentileri arasında bu iki şirketteki devlet hisseleri Uzanlara satıldı. Gazetelerde yer aldığı gibi, Uzanların ilk yaptıkları iş Çukurova Elektrik'in hisselerini borsada "değerlendirmek" oldu. Hisse Senetleri Borsası, daha önce ortak oldukları Ahmet Özal ve anası Semra Özal'ın "bir koyup çok aldıkları" yer olarak Uzanlara yabancı değildi. Gazetelerde yazıldığı gibi, borsada Çukurova ve Kepez Elektrik hisseleriyle oynayarak "iki günde" 75.000.000.000 T.L. kazanmadan duramadılar. Daha Star-1'in kuruluşunda "yasal boşlukları" değerlendirmeyi T. Özal'dan öğrenen Uzanlar bu bilgilerini şimdi kendileri için kullanmayı sürdürürken, T. Özal'ı unutmuş görünmektedirler. Ve son icraatları Çukurova Elektrik'in yönetimini ele geçirmek için çevirdikleri dolaplardır. SPK'nun Sermaye Piyasası yasasının boşluğundan yararlanmalarına söyleyebilecek sözleri olmadığını en iyi Uzanlar biliyordu. Şimdi yaptıkları Çukurova Elektrik'in halka satılmış olan hisselerinin Genel Kurul'daki oy haklarını satın almaktan ibarettir. (Ama bu olay da, görünüşte "halka açık" bir şirketin "demokratik ve usüllere uygun" Genel Kurul'u aracılığıyla kapitalistin "baba mülkü" olarak nasıl kullanıldığını, kapitalist bir şirketin hiçbir zaman hisse senedi satışlarıyla halka ait olamıyacağını -Uzanlar sayesinde- bir kez daha göstermiş olmaktadır.) Uzanların ellerine geçirdikleri İmar Bankası ve Adabank ile küçük esnaf ve sanayiciyi nasıl iflaslara sürüklediğini bilmeyen yoktur. Yüksek faizle topladıkları mevduatı, ülke içinde ve dışında her türlü işte kullanmaları, yine de basına duydukları "özel" ilgiyi engellememiştir. Hasan Cemal ve Osman Uluagay aracılığıyla Cumhuriyet gazetesini ele geçirme operasyonu DYP-SHP koalisyonuna verilmiş bir taviz olarak yarım kaldıysa da, Cumhuriyet gazetesi İmar Bankasının tefeci faizleriyle kapanma noktasına doğru sürüklenmesi onların sayesinde olmuştur.İşte Uzanların kısa yaşam öyküleri. Oligarşinin 12 Mart darbesiyle palazlanan Transtürk gibi, Uzanlar da 12 Eylül darbesinin palazlandırdığı ailelerin başında gelmektedir. I. ve II. Erim hükümetlerinin yaptığını, bu kez I. ve II. Özal-ANAP hükümetleri yapmıştır. Ama bir farkla: Uzanlar 12 Eylül darbesinin doğrudan uzantısı olan ANAP'ın ve politikalarının uzantıları olmuşlardır. Uzanlar, 12 Eylül sonrasında toplumu saran yolsuzluğun, rüşvetin, şantajın, çürümenin, yüzsüzlüğün, kısaca her türden ahlâki çürümenin simgesidirler.- FETHULLAH GÜLEN'İN DİL MOTİFLERİ... (Fethullah Gülen’in ne yaptığı ile değil nasıl yaptığı ile ilgileneceğiz bu yazımızda. Ne söylediğine değil nasıl)
İki parantez açacağım birinci parantez meşhur danışman... CÜNEYD ZAPSU Bu danışman Güneydoğu'nun en büyük Kürt aşiretinin üyesi. Dedesi ilk Kürtçe tiyatro eseri yazan bir edebiyatçı. Ehl-i Sünnet dergisinin sahibi. Türkçe-Kürtçe yayınlanan "Jin" dergisinin önde gelen isimlerinden. Danışmanın halası, faili meçhul bir cinayete kurban giden Kürt hareketinin önde gelen isimlerinden Musa Anter'in eşi. Danışmanın eniştesi öldürüldüğünde Abdullah Öcalan başsağlığı mesajı yayınladı. Öldürülen bu Anter'in yeğeni milletvekili de yine faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Danışman yakın akrabaları gibi Doğu ve Güneydoğu'da gezmiyor. O'nun bir ayağı hep Amerika'da. Orada da sıradan yerlere gitmiyor. Örneğin bugünlerde, Florida TAMPA'da ABD Askeri Komuta Merkezi'nin bulunduğu Mac Dill Hava Üssü'ne sık sık uğradığı söyleniyor. Biliyorsunuz, ABD'nin Irak işgalini komuta ettiği 9 merkezden biri burası. TÜSİAD üyesi bu danışman, Başbakan Erdoğan' ın özellikle yurt dışındaki tüm resmi-özel görüşmelerinde bulunuyor. Erdoğan'ın "aklının yarısı" olduğu iddia edilen bu danışman, işin tuhaf yanı, daha çok Korkut Özal'a yakın. ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Köktendinciliğin ağında Aydın olmanın dayanılmaz ıstırabı, bir dönem 'hainlik'le suçlandıktan sonra değeriniz anlaşılıyor. Ordudaki Attilâ İlhan, Nâzım Hikmet tutkusunu son dönemdeki 'eski solcu-ulusalcı' birlikteliğine mi yormalıyız? Oysa 12 Eylül'de en büyük darbe sola vurulmuştu. 1980 sonrasında sol yok edildiği için Türk İslam sentezinin içinde yer alanlar çok büyük bir hareket alanı ve hareket serbestisi buldular. Solun sahipsiz kalan insanlarını kendi yanlarına aldılar. Düşünün bir zamanlar varoşlar solun kalesiydi değil mi, gecekondu semtleri. Şimdi o semtler siyasal İslamın, köktendinciliğin ağına düşmüş durumda. AKP, solun terk ettiği alanlardaki gücüyle seçim kazandı. 1980 sonrasında ortaya çıkan gelişmeler siyasal İslamı bugün iktidara taşıdı. Gülen'in arkasında ABD var 25 yıl sonra 12 Eylül'ü nasıl yargılamak gerekiyor? Kan ve gözyaşını durdurmak için bu müdahalenin yapılması gerekiyordu. O günkü Türkiye'de kimse buna hayır diyemezdi. Ama sonradan toplum depolitize edildi. Siyasal İslam güçlendi. Van'daki olaya ne diyorsunuz? YÖK Başkanı Teziç, 'Rektör Aşkın'a sahip çıkmak, Cumhuriyet'e sahip çıkmaktır' diye çağrıda bulundu. Eskiden böyle bir durum olsa üniversiteler ayağa kalkardı, yürüyüşler yapılırdı, insan seli akardı. Şimdi hiç... Toplum, özellikle de gençlik depolitize edildiği için, etkili karşı koyuş olmuyor. Toplum tepki vermeyince siyasal iktidar da 'İstediğimi yapabilirim' diyebiliyor. Van'daki kavganın ardında tarihten gelen tarikatçılık mı yatıyor? 1937'de Atatürk'ün vasiyeti gibi algılayabileceğimiz bir söylemi var. Diyor ki, Van üniversitesiyle birlikte modern bir kültür şehri olsun... Saidi Nursi, 1907'de medrese kurmak istiyor. Biliyorsunuz o kişi Atatürk ve Cumhuriyet düşmanıdır. 1938'den bu yana devam eden bir karşı devrim var. Siyasal İslam ümmetçiliği esas alır. Bu düşünce yapısının üstüne kuran kurslarını, imam hatip okullarını, şeriatçıların yönetimindeki yurtları ekleyin; böyle bir zincirden gelip geçen insanlar, Tanrı egemenliğini ulus egemenliği üzerinde gören bir anlayışta demokrasiye yaşam hakkı tanırlar mı? Gülen cemaatinin 1990'lardaki yükselişi nasıl oldu? Sovyetler dağılırken, Türk cumhuriyetlerinde okul açmaları teşvik edildi. O kişinin arkasında ABD duruyor, bu hareketin ardında ABD var. ABD'nin 1991'den bu yana Türkiye'ye giydirmek istediği ılımlı İslam elbisesi var. Düşünün, ilkokulu zar zor bitirmiş bir eski vaiz kalkıyor ABD'ye gidiyor, orada yaşamını sürdürüyor, oradan talimat veriyor; bu mümkün mü? ABD, Irak, Barzani ABD ne yapmak istiyor? 1 Mart tezkeresinin reddiyle ilişkilerde kırılmalar oldu. Türk ulusunun sonsuza dek unutmayacağı, dostluğa, müttefikliğe yakışmayan, çok çirkin bir hareket... Çuval giydirme... 11 Eylül sonrası Erdoğan hükümetine, Türkiye'nin AB üyeliğine destek veren aynı ABD değil mi? Batı toplumu köktendinci terörden kaynaklanan tehditle baş başa. Kuzey Irak'taki oluşum, müttefik ihtiyacından kaynaklanıyor. Bush'un Beyaz Saray'da Mesud Barzani'yi 'Başkan' diye karşılamasına ne diyorsunuz? ABD dünyaya diyor ki: Kuzey Irak'taki oluşumu tanınması gerektiği anda ilk tanıyacak benim. ABD'nin Irak'ta başı belada. Bu resim ABD'nin görmek istediği resimdir. Biliyor ki sonunda Irak 3 parçaya bölünecek; kuzeyde ABD'nin ulusal çıkarlarına hizmet eden bir ülke ortaya çıkacak . Türkiye'nin 'kırmızı çizgileri' ne oldu? Irak işgal altında da olsa karşınızda kendi sınırları içinde bir devlet var. Üzerinde durmamız gereken nokta Türkmenlerin hakları olmalı. Geleceğin Çankaya'sı Cumhurbaşkanı Sezer, 29 Ekim'de 'türban' hassasiyetini koruduğunu gösterdi, 2007'de cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Laikliğin sembolü olan makamın özelliği sürecek mi? Yoksa eşi türbanlı bir cumhurbaşkanı dönemine mi girilecek? Cumhurbaşkanımızı Türkiye için büyük bir şans olarak görüyorum. Atatürk çizgisinden sapmaya izin vermiyor. Cumhurbaşkanımızın görüntüsünü, tavrını, üslubunu düşünün. Bir de aday olabilecek kişilerin üslubunu. Çankaya'dan önce bir erken seçim de gündeme gelebilir. Atatürkçü düşünce ulusu uyandıracak. Türk ulusu Atatürk'ün mirasının, Kemalizm karşıtı düşünce sahiplerinin eline geçmesine engel olamayacaksa, Cumhuriyet'i gelecekte daha zor günler bekliyor demektir. Muhalefetteki partiler halka seçenek sunamazsa insanlar ne yapsın? Neden sosyal demokratlar, özgürlükçü sağ bir adres vermiyor da ülkemiz siyasal istikrarsızlığa sürükleniyor. Desinler ki demokratik solun ya da özgürlükçü sağın adresi budur. Toplum mühendisliğiyle bu işler olmuyor, 28 Şubat sürecinde görüldü. 28 Şubat yapılmasa işler daha kötüye gidecekti. 28 Şubat çabası 28 Şubat'ın 'demokratik olmayan' kimi uygulamaları bugün de tartışılıyor. Andıç mesela... Şemdin Sakık'ın ifadesinde yer almayan suçlamalar nedeniyle bazı gazeteciler işlerinden oldular. Silahlı Kuvvetler'de böyle bir şey olmaz. Andıç, karargâh çalışmasında üst makama gelişmeleri özetlemek, bilgi arz etmek, öneride bulunmak için kullanılan bir formattır. Silahlı Kuvvetler'in terim ve terminolojisine alışık olmayanlar bunu yadırgıyor. Batı Çalışma Grubu neydi? Büyük karargâhlarda her projeyle ilgili bir çalışma grubu oluşturulur. Bu, dünyanın gelişmiş silahlı kuvvetlerinde başvurulan bir yöntem. 28 Şubat öncesinde şeriatçı örgütlenme var. Konu MGK'ya götürülüyor. Komutanlar o toplantıya nasıl gidecek? Bilgi altyapısına sahip olmadan hiçbir komutan hiçbir görüşmede bulunmaz, toplantıya katılmaz. 28 Şubat'ta bir darbe hazırlığı var mıydı? Hayır. Darbe hazırlığında olan bir silahlı kuvvetler böyle mi yapar. Bütün çaba, kötüye gidişi durdurmaktı. 28 Şubat kararları MGK'da alındı ve Başbakan da imzaladı. Hepsi bu... KİMDİR? Doğu Silahçıoğlu,1948 Trabzon doğumlu. 1968'de subay olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ne katıldı. Kara Harp Akademisi, TSK Akademisi, Amerikan Silahlı Kuvvetler Akademisi'ni bitirdi. Kurmay subay olarak Genelkurmay karargâhında çalıştı.1993-95'te Basın Daire Başkanlığı görevinde bulundu. 1995'te general oldu. Kartal, Maltepe, Sultanbeyli'de 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı yaptı. Refah Partili bir belediye başkanının görev yaptığı Sultanbeyli'de meydana Atatürk heykeli dikip belediye başkanıyla tartışmaya girmesiyle adından söz ettirdi. Silahlı Kuvvetler Akademisi Komutanlığı'ndan Ağustos 2005'te, tümgeneralken emekli oldu. 28 Şubat sürecinin etkin isimlerinden biriydi. 'Kuşatılmış Türkiye' isimli kitabı, yakın tarihin olaylarına ışık tutacak. Derya Sazak- DUDAYEV SUİKASTİ, KİMİN ELLERİ KANLI ?
Sevgili CYRANO üzüntünü anlıyabiliyorum.Ancak çeçenler bizim için kardeşten öte bir ulusun evlatlarıdır. Erbakan gibilerinin aklı fikri cumhuriyetin altını nasıl oyarımdan ibaret olduğu için,bu galiz hatanın bir parçası olabilir.Artık söylemekten gına geldi.55 yıllık iktidarları sürecinde bu ülkeye yapmadıkları kötülük yapmadıkları zulüm kalmadı.İdamlar,işkenceler konuşanları susturma ve bastırma politikası.Hadi açıkça söyliyelim diktatörlükleriyle türk ulusunu bir 50 sene geriye ittiler. Hala birileri bilgisayarı kim getirdi falan diyerek zeka katsayılarını bu forumda bizlere gösterirken.Asıl konuşulan ulusal onur,temel hak ve hürriyetler ve bizatihi dünyanın gelir dağılımı yönünden en adaletsiz ülkesi olması konusunda kimse şuradan iki laf etmeyi beceremiyor.Varsa yoksa koministlik,yahudilik mavraları. Bunuda geçtik koskoca bir ulusun başbakanı için danışmanı washington köşelerinde bu adamı tepe tepe kullanın deme onursuzluğunu gösterebiliyorsa.Türk alemi için Erbakanın aptallığı beni hiç şaşırtmaz. Cahar Dudayev için üzgünüm ama ülkem için daha fazla üzgünüm.....- 55 Yıllık Sağcı İktidarların Marifetleri
Feshupanallah nerede bağırdım maymundan geldik diye. Diyelimki öyle dedim,maymundan geldik. Maymunuda allah yaratmadımı derdin ne senin kardeşim.- 55 Yıllık Sağcı İktidarların Marifetleri
Ülkücü olunca H.Yahyayı ve F.Güleni savunmakmı geliyor içinden. Ülkücü olman senin vatansever olduğun anlamına gelmez. O mahalle esnafını haraca kesen ülkücülerden isen.Ne mutlu bizimde sizin gibi mubarek vatanseverlerimiz var diyebiliriz..... Hem ülkücüler senin kadar ....... olamazlar.Olsan olsan rüzgar gülü olursun sen - 55 Yıllık Sağcı İktidarların Marifetleri
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.