Zıplanacak içerik

gloria

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

gloria tarafından postalanan herşey

  1. gloria şurada yorum gönderdi gloria'nın blog başlığı içinde şeb-i yelda...
    bi yerin açıkta kalmış yazacaksın sandımdı ama gülmüşsün o da herhalde ona istinaden hııı?
  2. gloria şurada bir blog başlığı gönderdi: şeb-i yelda...
    Bu aralar rüyalarım bir enteresanlaştı, sanki geçmişimle hesaplaşıyormuş gibiyim. Eski aşklarım giriyor rüyama, özlediklerimse sarılıp öpüyorum yanaklarından, vedalaşıyorum her biriyle; konuşamadıklarım ama konuşmak istediklerimse konuşuyorum onlarla. Ne kadar çok aşkım varmış benim demiyorum, belli kişiler gördüklerim, hep içimde tuttuklarım, ısrarla saklamak istediklerim… Ama bu günlerde tek tek ayrılıyorlar içimden… Hani sana neyin var derler oturur anlatırsın; hatırladığın, bildiğin, gördüğün, hissettiğin her şeyden bahsedersin ama geçmez, anlattıktan sonra sadece kısa bir rahatlama, ardından her şey kaldığı yerden devam eder. O nedenle gerçekten de ‘hatırlananlar değil hatırlanmayanlar hastalık yapar’ sözünün doğruluğuna kanaat getiririm ben. Hatırlamadığım her şey tıpkı bir fotoğrafın negatif kaydı gibi bilinçaltımda saklı duruyor biliyorum, bunu sadece ben değil hepimiz biliyoruz. Ama ben belki çoğunluktan farklı olarak gördüğüm rüyaları önemsiyorum. Onların aslında kendimle bir iç hesaplaşma olduğunu düşünüyorum. Veyahut da sorunlu, tozlanmış, temizlenmesi ya da tamir edilip düzeltilmesi gereken kayıtlar olduklarını… Rüyalarım sanki bana çağrı gibi; bilinçaltımın bana yaptığı bir çağrı; “sorun var, düzelt beni” çağrısı… Evet sorun var; özlediğim, görmek istediğim, konuşmak istediğim kişiler var hayatımda… Mücadele ettim bunlar için ama insanın sınırları bir yere kadar ve ben elimden gelen her şeyi yaptığımdan artık eminim… Belki de bilinçaltım o yüzden vedalaşıyor o insanlarla, vedalaştık gönder artık onları içinden diyor… Bitti, bitir diyor… Şimdi şu andan sonra yazacaklarımı da niye söylüyorum ne alakası var bilmiyorum ama ne bileyim işte paylaşasım geldi; mesela ben hep siyah giyerim ama gördüğüm her şey renkli olsun isterim. Bir de simetri sorunum var benim; gerçi bunun da meslek hastalığı olduğunu düşünüyorum… Ha bir de ben temizlik yapmayı severim ama titiz değilimdir hayatım çok da düzenli değil, bir çok şey spontane gelişir ama mesela evim çok düzenli olsun, temiz olsun isterim. Ben galiba bilinçaltı temizliği yapıyorum hı?
  3. olsun klasik olsun ben çok mutlu oluyorum siz üye olup bu inceliği gösterdiğinizde Teşekkürler
  4. @@Canraşit burada çok az bilinen ama sözleriyle ve müziğiyle benim en sevdiklerimden birisi olan bir Pink Floyd çevirimiz vardı, günlerce ugrasmıştım doğru çeviriyi yapabilmek için, lakin çok güzel oldu... Belli ki siz de benim gibi Floydiansınız. O halde bir bakın derim
  5. gloria şurada yorum gönderdi Canraşit'nın video içinde Yabancı Müzik - Sinema Videoları
    Pink Floyd sevmeyen var mıdır acaba
  6. gloria şurada yorum gönderdi gloria'nın blog başlığı içinde şeb-i yelda...
    uyandırıldım
  7. gloria şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Anı Defteri - Defterleri
    Buradan da günaydın diyeyimmmm ve sana en sevdiğim italya şarkımı gönderiyorum
  8. gloria şurada cevap verdi: *NATALIA* başlık Anı Defteri - Defterleri
    Ben de sana o zaman buradan gunaydın diyeyimmm Gunaydın canım
  9. gloria şurada cevap verdi: *NATALIA* başlık Anı Defteri - Defterleri
    aaa bunu yeni gördüm Balıklarımdan biri yine vefat etmiş, ben geçen hafta Samsun'dayken ve yine Hakan mevzusu... Dun artık ona dedim ki; ben şimdi gidiyorum her gittiğim hafta bir balık kaybettiğimize göre döndüğümde sanırım hiç balığım kalmayacak.... Çocuğun sanssızlığı mıdır nedir yoksa balıklarım beni göremeyince birbirilerini mi yiyorlar ben anlamadım. Ama döndüğümde ciddi endişelerim var...
  10. Efe-Paşa-Fındık ve Zeytin...4 haftalık 4 Prens...Çok sağlıklı ve sevimli pisicikler...Çok sevilecekleri ömürlük yuvalar arıyoruz.İst. B.evler 505 314 00 50
  11. Bugün doğmuş barınakta gördüğüm 3 küçük yavruya acil süt anne aranıyor. Yavrular şuan barınakta süt anne bulunduğu takdirde yarın gidip barınaktaki veterinerden alabilirim. Barınak şartları iyi olmadığından veteriner yarına çıkamayabilirler dedi. Durum acil . Ankara: 0555 550 00 06
  12. İşte bu yukarıda anlattığım sebeplerden bir hayvan mezarlığı ne hoş bir yaklaşım... Ama bizim ülkemizde bir çok sey gibi zor be
  13. Benim kedimi gömdük bu arada güzel bir bahçemiz var orada yatıyor şu an... Ama yeri gelmişken çok üzücü bir şey anlatmak istiyorum. Geçen hafta iş nedeniyle Samsun Alaçam'daydık. Orada sokak hayvanlarına özellikle de köpeklere korkunç kötü davranıyorlar. Yolda yürürken bir köpekçiğe - ki kendisi daha yavru ve son derece çelimsiz- bir araba çarptı ve arkasına bile dönmeden onu orada bıraktı gitti. Köpek henüz yaşıyordu ve biz hemen en yakındaki veterinere gidip haber verdik; bu arada Alaçam alabildiğine veteriner dolu.. Gittiğimiz veteriner köpeklere bakmadığını sadece büyük başlara baktığını söyledi, parası neyse verelim dedik ikna edemedik, belediyenin veterinerine haber verin alsınlar çöpe atsınlar dedi... Yaşıyor köpek falan dedik, belediye bakıyor o işlere dedi bizi başından saldı. İçimden ne geliyorsa kendisine söyleyip çıktım oradan. Sonra belediye binasına girdik ve belediye binasındaki veterinerle konuştuk. O da hemen zabıtaları oraya göndereceğini söyledi!!! ki bu bana çok şüpheli geldi, normal şartlarda kendisinin gidip görmesi gerekir diye düşündüm zabıta gidiyorsa demek köpekçik gerçekten de çöpe gidecek... Her neyse belediyeden çıktık, köpeği bir sepete koyduk ve başka bir veterinerin yolunu tuttuk, bu sefer emri vaki yapalım dedik. Girdiğimiz veteriner köpeğimizi görünce ilk önce iğrenme belirtisi olarak "iyyyğğğğğ" diye bir ses çıkardı. Suratına öyle bir bakışım vardı ki kendisi de utandı sanıyorum her neyse muayene etti ve sonra "ayyy bunun üstü pire dolu" diyip köpeği veteriner odasının dışına sokağa çıkardı. Neyse kendisine bunun normal olduğunu, köpeğin sokakta yaşadığını ama pirelerinin ona geçmeyeceğini merak etmemesini salık verdim. Bunu söylemesi gereken gerçi oydu ama her neyse artık... Bir antibiyotik yaptı, burada kalsın siz öğlen gibi gelip alın dedi.. Neyse gittik öğlen gibi geri geldik, köpek yok... Nerede diye sorduk? Öldü şurda karşıda çöpe attık dediler. Şöe gittim baktım, hani insanda biraz insanlık olur değil mi gömmedin madem çöpe attın bari çöp kutusunun yanına koy, ölen bir canlıya saygın olsun, hayır efendim köpeği almışlar sepetiyle beraber resmen çöe atmışlar köpek altta sepet üstte öyle duruyordu yavrucuk... Bunu yapan veteriner... Eğer veterinersen hayvanları sevdiğin için bu işi yapıyorsundur, bu nasıl iştir anlamadım. Nitekim 1 haftalık Alaçam günümüz boyunca yediğimiz tüm yemeklerden arta kalanları sokaklardaki köpekler için biriktirdik ve dağıttık, çok zor olmasa gerek; her yer pideci be... Niye bu nefret hayvanlardan bu kadar... O kadar zavallılardı ki... gözümü önünden gitmiyorlar...
  14. Doktor da öyle söyledi zaten ağzından canlı kurtlar kusmaya başladığında zaten yaşama olasılığının çok az olduğunu bana sezdirmişlerdi ama ben yine d ene bileyim işte son ana kadar yaşasın diye uğraştım durdum. Neyse en azından onu çok seven birinin yanında ve gğvendiği bir ortamda huzurla öldü... Ne diyeyim... Ondan kaynaklı aslında yavru kedilere hassasiyetim biraz daha arttı, burada da daha çok yavru kedilerle ilgili haberleri yayınlamaya gayret ediyorum, siz ve sevgili @@irinçköl gerisini hallediyor zaten Çok teşekkürler.
  15. gloria şurada yorum gönderdi gloria'nın blog başlığı içinde şeb-i yelda...
    "Bi" öyle diyor dersem korkar zaten "tamam o zaman" der Ayrıca şarkı da pek güzel geldi, ne güzel dinliyorum onu ben şimdi ayyy ayyy takılırım ben şimdi yatana kadar dinlerim..
  16. HAPİSHANE MUHABBETLERİ : Let's Go To Prison John Lyshitski 8 yaşından bu yana 3 kez hapishaneye düşmüş ve her defasında kendisini aynı hakim hapse yollamıştır. Son kez hapisten çıktığında artık hakimden intikam almak niyetindedir. Olaylar hiç de istediği gibi gelişmez ama yine de şans ondan yanadır ve hakimin oğlu Nelson Biederman IV tamamen bir yanlışlık sonucu hapse düşer. Tabii ki hücre arkadaşının kim olduğunu tahmin etmek sizin için hiç de sürpriz olmayacaktır. İşte tam bu noktadan sonra film başlar ve her şey artık bir komedi silsilesine dönüşür. Filmin adına sanına bakıp, bir de konusunu okuyunca önce izleyip izlememek konusunda bir parça sıkıntım oldu. Ne de olsa böyle filmler genelde erk filmler oluyor. Ben de erk filmleri pek sevmem (Leyla ile Mecnun hariç tabii, o ayrı bir şey ) sonra Eksi Sözlük'ten filmle ilgili yorumlara baktım ve dedim; "tamam kesin izliyorum." Bir kaç alıntı da sizinle paylaşayım: Bob Odenkirk yapımı, son derece eğlenceli bir film. hapishane filmleriyle dalga geçmekle kalmayıp aynı zamanda diyaloglarıyla ve karakteriyle yardırmıştır lakin nedendir bilinmez hiç de popüler değildir, oysa oldukça izlenesi bi filmdir." "Az bilinip, övgüye mazhar olmaması bu filme haksızlık olmuş. Başından sonuna kadar güldüren ender filmlerden oysa. " "Bugüne kadar izlediğim en iyi komedi filmlerinden biri, hatta belki de en iyi ilk 3'e girer." "Kısacası izlenmeli, izlenip gülünmeli, hatta arşive de eklenmelidir." "2006 yapımı bal gibi, şeker gibi bir film. uzun zamandır böyle eğlenceli bir film izlememiştim. eğlenceli ne demek lan? yer yer basbayağı anıra anıra güldüm. sakın kaçırmayın." Ee tüm bu yorumlardan sonra izlememek olmaz değil mi? Hele de Eksi Sözlük referans oluyorsa benim için o referans her daim değerlidir. Eğer bu akşam şöyle eğlenceli bir film izleyeyim diyorsanız hiç ama hiç kaçırmayın, kesin izleyin Yapımı : 2006 - ABD Tür: Komedi, Suç Süre: 84 Dak. Yönetmen: Bob Odenkirk Oyuncular: Dax Shepard, Chi McBride, Michael Shannon, Dylan Baker, Will Arnett Senaryo: Thomas Lennon, Robert Ben Garant, Michael Patrick Jann Yapımcı: Marc Abraham, Matt Berenson John Lyshitski is a car stealing slacker, with a weed problem, and has been in Illinois' Rossmore State Penitentiary so many times, he knows its entire population of both staff and cons by their fast names. Cursed with the old ill luck of being in the wrong place, at the wrong time, in possession of the wrong car, he's been deemed a lost cause repeat offender in the eyes of everyone else. When the heartless judge, who has been behind most of his sentences, goes to the big court house in the sky, John decides to ruin the man's legacy by having the judge's only offspring, Nelson Biederman IV, thrown in the slammer along with him. Here, the world-class selfish jerk learns a certain old lesson the hard way: Do unto others as you would have others do unto you. But has John gone too far in the payback department? (IMDB)
  17. Hayvan Severler sosyal paylaşım sitesinden alıntıdır: İletişim: ilksenungan@@gmail.com Yer:Kartal /İstanbul Bu minik sarmanımız sürekli açık olan kapılardan camlardan evlere girmek istiyormuş.Sokakta yaamak istemiyor belliki.Kimbilir belki bir meleğin ona kanı kaynar ve evini açmak ister.Şansını denemek istemiş sn üyemiz.Ne dersiniz tek isteği bir yuvası olmak olan minik sarmana yuva çıkar mı?
  18. gloria şurada yorum gönderdi gloria'nın blog başlığı içinde şeb-i yelda...
    Öncelikle "haddim olmayarak" ne demek canımın ta içi... Tabii ki haddin ve beni koru, çok sev ben senin beni koruma içgüdünü çok seviyorum zaten Sonra gelelim "Gecenin sesi" kısmına; doğru diyorsun bak, en güzel bu isim yakışır bu duyguya Daha da güzel ifade edilmezdi değil mi? Sonra senaryoya bakalım: ben bu senaryoyu beğendim, şahsen aynen böyle olsun isterim. ve yine şahsen bu benim gururumu okşar. Bu okşama işi de aynı zamanda bir yerde gururuma dokunma hissi yaratır bende, ve sonuç olarak dokunma hissi bir şekilde gerçekleşmiş olur, ha kulağıma, ha sesime ha gururuma ha tenime dokunsun dimi hepsi aynı yere çıkar bir yerde... Ben yine de umutsuz vaka olarak değerlendiriyorum gerçekleri... Nihayetinde gökten üç elma düşsün biri senin biri benim biri de adını koymaya çalıştığımızın başına... Belki kafasına bir elma düşerse saksı düştü etkisi yaratır onda senin ve benim kafama düşen elma saksı düştü etkisi yaratmasın, bizim kafamıza düşen elmalar "evraka" etkisi yaratsın... Hahahahhahah... Öpüyorum tatlı yanaklarını var yaaaaaaaaaaaaaa... ,
  19. Aaaa ama böyle düşünecek olursanız ben de tutar bu sefer derim ki nerede benim emeğim nerede benim harcadığım zaman vs. vs. Uzatmaya gerek var mı? Siz de forumu takip edensiniz, ben de takip edenim... Herkes yazılandan nasibini alsın olsun bitsin işte..
  20. gloria şurada galeri fotoğrafı gönderdi: Üye Fotoğraf Galerileri
  21. BU konu açılmışken aslında İhsan Eliaçık'ın bu röportajını eklemek istedim buraya, biraz daha konuyu anlaşılır kılması açısından: Antikapitalist Müslümanların oluşumu nasıl oldu? 2008 yılından itibaren yüksek dozajda mevcut muhafazakar iktidar eleştirisi yapmaya başladık. Bununla ilgili ben yazılar yazdım. Aslında daha önce de yapıyordum ama demek ki kıvamına gelmemiş ki pek dikkat çekmiyordu. Mesela 2004 yılında, Zaman Gazetesi’nde “Açlıkla Boğuşan Bir Ülkede Din Söylemleri” diye bir yazım var. Aynı zamanda 2003 yılında kitap da çıkarmıştım. Açlık meselesi dururken din içinde başka şeylerle ilgilenmenin doğru olmadığını, önce bu meseleye el atmak gerektiğini, zengin yoksul meselesinin dinin esas meselesi olduğunu orada yazıyorum. Yani 2003 yılında yazmışım ama kimse duymadı. Sonra 2008 yılından itibaren yavaş yavaş dikkat çekmeye başladı. Namaz kılan, tefsir yazan, dindar kesimden gelen, 28 Şubat’ta baş örtüsü davalarından yargılanmış, 12 Eylül’de darbe döneminde İslamcılıktan yatmış bi adam nasıl oluyor da mevcut muhafazakar iktidarı eleştirebiliyor diye dikkat çekmeye başladı. Söyleşiler yayınlandı, televizyon programlarına çıkmaya başladım. 2010 yılında, yine bu Gezi Parkı’nda lüks iftarları protesto iftarı düzenlendi. Biz de o iftara katıldık. O zaman ‘Emek ve Adalet Platformu’ vardı, şimdi hala var. Ben de orada yer aldım. Bizim çevremizin bunu düzenlediği, böyle bir topluluk olduğu ilk defa orada duyuldu. O zaman isminiz var mıydı? Yoktu, kamuoyu bir isim vermiyordu. 2012, 1 Mayıs’ında işçiler için, Fatih Camisi’nde gıyabi cenaze namazı kıldık. Oradan 1 Mayıs’a geldik. Fatih’ten Taksim’e gelen kortejimizin adı “Kapitalizmle Mücadele Korteji” idi. O zaman “kim bunu yapanlar” deyince kamuoyundan ‘Antikapitalist Müslüman Gençler’ diye bir isim çıktı. Yani siz ismi sahiplendiniz sonradan… Evet, herkes öyle bahsediyordu. Ara ara Devrimci Müslümanlar da denmişti. Biz de baktık kapitalizme karşıyız. Televizyonlarda alt yazılarda, gazetelerde ‘Antikapitalist Müslümanlar’ diye çıkmaya başladı. Bu, oturup üzerine düşünülmüş bir isim değil, kendiliğinden otaya atıldı . Gençler de rahatsız olmadı. Beni de rahatsız etmedi. 1995’te çıkan üçüncü kitabımını ismi “Devrimci İslam” idi. Devrimci İslam düşüncesini ben yirmi yıldır anlatıyorum zaten. Peki nasıl bağdaştırıyorsunuz antikapitalizmle veya sol ile Müslümanlığı? Müslümanlık, Kuran-ı Kerim’de geçen bir isimdir. Kuran der ki “Allah size Müslüman ismini verdi”. Aslında ezeli ve ebedi bütün zamanlarda geçen isim budur, başka isimlere de gerek yoktur. Fakat bu isim beli bir zamanda ve mekanda ortaya çıkmıştır ve tüm çağlarda ve mekanlarda aynı tesiri oluşturması mümkün değil. Bugün bir sürü insan Müslüman olduğunu söylüyor. Sudi Arabistan Şeyhi de Müslüman. Gidip Paris’te, Londra’da bir gecede onbeş milyon dolar harcayan Sudi Şeyh Hanedanı’na mensup prensler de Müslüman. Önce namaz kılıyorlar sonra milyon dolar para harcıyorlar, mankenlerle para yiyorlar. Katar Şeyhi de Müslüman. Etrafa bakıyorsun bir sürü zalim, haram yiyici, sömürücü Müslüman olduğunu söylüyor. Şimdi bunlardan kendimizi nasıl ayıracağız? Biz de Müslümanız dediğimiz zaman demek ki sen de onlar gibisin. Dolayısıyla bu gençler kendilerini onlardan ayırmak istiyorlar. Bakıyorlar, nereden çöktü bu iş; para, pul, servet, dünyaya dalma, kapitalizm yani. Müslümanlar buradan göçtüğüne göre biz bunlar gibi kapitalist Müslüman değiliz deme gereği duyuyorlar. İkinci sebep de dünya geneline şöyle bir bakıyorlar; dünyaya hakim olan şey ne? Kapitalizm. Her şey yıkılmış, kapitalizm her yere hakim olmuş. O zaman çağın egemen paradigmasına bir isyan lazım diyorlar. “La ilahe illallah”ın “la ilahe”sini kapitalizme karşı çıkmak olarak yorumluyorlar ve onu tarihsel, konjektürel bağlamda vurguluyorlar. Dolayısıyla bu antikapitalistlik tarihsel bir vurgudur; yani bugün var yarın yoktur ama Müslümanlık her zaman vardır. Yarın öbürgün Müslümanlar faşistleşirse veya başka bir şeye kayarsa, dünyaya o hakim olursa o zaman da ona karşı olmayı tarihsel bir vurgu olarak vurgulayabiliriz. İslam’ın kapitalizme ilişkisine gelince; Hz. Muhammed’in isyanı zenginlere, servet sahiplerine, kodamanlara bir isyandır. İnananlarla inanmayanların, dinlilerle dinsizlerin savaşı değildir. Bunu böyle okumak lazım yoksa hiçbir şey anlamayız. Müslüman olduğunu, Allaha inandığını, Rab’e hizmet ettiğini, namaz kıldığını, oruç tuttuğunu söyleyip elindekini başkasıyla paylaşmayanlarla, bütün mülke sahip çıkanlarla, bunu paylaşması gerektiğini söyleyenler arasındaki savaştır. Bunu böyle okuduğunuz zaman islamın kapitalizmle asla bağdaşmadığını apaçık görürüz. AKP’nin uyguladığı politkaları nasıl eleştiriyorsunuz? Siyasi açıdan temel eleştirimiz şu; devletin davranışlarını değiştirmiyorlar kendi davranışlarını devlet yapıyorlar. Bu ne demek? Bir devlet var ve bunun Anayasası var. Bunun davranışını değiştirmek gerekiyor, siyasetin ve hükümet olmanın amacı bu. Mesela bu devlet kendisini Türk devleti olarak tanımlıyor. Bu devletin temel bir davranışıdır. Devlet kendine ne diyecek? Kendisi dışındakilere nasıl davranacak? Devlet Türk diyor sen bunu kabul ediyorsun, bu yanlış. Devlet kendine sadece adalet diyebilir, ben adaletin temsili için burada varım diyebilir ve bütün gruplara eşit durmak zorundadır. Sen kendine Türk dediğin zaman Kürt’ü ötekileştirmek zorundasın, Müslüman dediğin zaman gayrı müslimi ötekileştirmek zorundasın, Sünni dediğin zaman aleviyi ötekileştirmek zorundasın. Dolayısıyla devletin, Anayasal metinlerinde resmi olarak kendini Müslüman, Türk ve Sünni tanımlamaması lazım. Ama Müslümanlık, Türklük ve Sünnilik halk arasında olur. Nasıl Kürtler var, Aleviler var, Ermeniler var, Rumlar var. Bunların kaç kişi olduğunun hiç bir önemi yok. Sen de onlardan birisin ama sayın biraz fazla. Ama devlet hepimizin ortak devleti, adalet devleti olacak. Buna yönelik hiç bir değişiklik yok. Bakıyorsun şu anda darbe dönemlerinde hazırlanmış 204 tane yasa var, darbe yayası. Bunlar hala duruyor, kaldırılması lazım. 1925 ile 1980 yılları arasında yirmi yedi bin tane yerleşim biriminin ismi değiştirilmiş, yüzde doksan beşi Kürtçe. Bunların hepsinin geri iade edilmesi gerekir. Kürdistan ismi dahil. 1941’deki coğrafya kongresinde Güneydoğu Anadolu demişler, halbuki oranın ismi bin yıldır Kürdistan’dır. Türkiye ismi yokken Kürdistan vardı. Devletin temel davranışları Kuran’a göre şunlardır: devlet kendini adaletle tanımlamak zorundadır, bir dinle, bir etnik kökenle, bir sınıfla tanımlamamalıdır. İkincisi devlet kendisini emanet olarak, yani halkın kendisine verdiği bir emanet olarak görmelidir. Allah’ın verdiği bir lütuf olarak görmemelidir. Üçüncüsü devleti ehliyet sahipleri yönetmelidir, partizanlık yapılmamalıdır. Adam bir işin ehliyse ona görev verilmelidir. Meşvenetle yani insanlara danışarak, katılımla yönetilmelidir, buyurganlıkla değil. ‘Bu ağaçlar kesilecek başka bir şey anlamam’ deyip sonra direnişi görünce ‘neyse mahkeme kararını bekleyelim, halk oylaması yapalım’ diyerek değil. Bunu başta düşünecektin. Beş kişi öldükten sonra, bu beş kişinin katili sen oluyorsun. Beş kişi ölmüş beş yüz kişi yaralanmış, sadece insanlar değil hayvanlar da ölmüş. Bunların hepsinin sorumlusu kim? Başbakanın kendisi. Ben AKP’nin rant kokusu almadığı hiç bir ise girmediği kanaatindeyim. Doymak bilmeyen, bin yıl yaşamak isteyen, dünyaları ele geçirmek isteyen korkunç bir mülk hırsı var. Açgözlülükle saldırıyorlar. Başbakan dahil hepsinde var bu. Ama sıkıyı yiyince, dünya medyası da bastırınca, dünyadaki imajı da bozulunca… CNN İnternational, elli tane ülkede diktatör diye yayın yaptı. Taksim’i saatlerce gösterdi, diktatör, Romalı Neron gibi İstanbulu yakıyor diye. Tabii bunları görünce korktu. Gezi Parkı’ndakini itibarsızlaştırmak için her şeyi yaptı. Yok kokuyormuş, işiyorlarmış, camide bira içmişler, baş örtülülere saldırmışlar. Bunların hepsi yan taraftaki çukur yalanı gibi yok oldu gitti. Bu gençler çok acayip bir iş yaptılar; büyüyü bozdular, geri adım attırdılar. Neydi o büyü? O büyü şu; dediğini yaptırırdı. Bunun karşısına kimse çıkıp da ‘bu yanlış’ diyemez, dese bile dinlemez. Burada ne oldu, gençler ‘hayır’ dedi ‘yanlış yapıyorsun, sana bu ağaçları kestirmeyeceğiz’ dedi. ‘Keseceğim dedi’ bastırdı, direnişle karşılaşınca diktatörler böyledir zaten. Genellikle ikinci adama açıklama yaptırırlar. İleri bir tarihe ertelendi derler, mahkeme kararını bekleyeceğiz derler. ‘Bu yenildim’ demektir yani. ‘Bununla baş edemeyeceğim anlaşıldı, bu boyumu aştı’ demektir. Direk böyle söylemezler, kibirleri buna müsade etmez. Ağaçlardan başlayan eylemler çok büyük bir halk ayaklanasına ve AKP karşıtlığına döndü. Tamam işte, cesaret büyüyü bozdu. Şöyle bir hikaye anlatılır. Bir tapınak varmış, büyülüymüş. İçeriye her giren orada yok oluyormuş, bir kuyuya düşüp ölüyormuş. Bir türlü bunun çözümü bulunamamış. Birisi bunun büyüsünü çözmüş. Kapıyı vurup ‘yaaaa!’ diye bağırarak içeri girmiş ve “çık ulan neredeysen” demiş. Çıt yok. Meğer büyünün anahtarı cesaretmiş. Şimdi Tayyip Erdoğan’ın büyüsü bozuldu. Birinin “çık ulan ortaya” demesi, zınk diye bir yumruk göstermesi gerekiyordu. Bu gençler bunu yaptı işte. Bundan sonrasını bu gençlere yüklemek onlara fazla şey yüklemek anlamına gelir. ‘Çocuklar devrim yapın da öyle gidin, hükümeti devirin de öyle gidin, işsizliği çözün de öyle gidin…’ Bunardan bu beklenir mi yahu, ayıptır. Bunların görevi büyüyü bozmaktır. Artık yol açıldı. Röportaj: Hasan YIKICI
  22. Bu yaklaşık 1 saat önce verilmiş bir haber: Aydın'daki barınağa bırakılmış 5 adet köpek yavrusu... Barınakta hiç süt anne yokmuş, belki anne bulabilirler veya acbakabilecek birisi onları barınak koşullarından daha iyi bakabilir. Çok acil yoksa hepsi ölecek diye de not düşmüşler İrtibat: Funda 5365225475
  23. Benim kedim çok küçük ve hastaydı ya pire damlasını damlattıktan sonra ve veterinerin ona iç parazitleri için ilaç vermesinden sonra çok hasta oldu ve üç gün içinde öldü... O zaten hastaydı ama ne bileyim yaşasaydı keşke

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.