Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

DİPNOT

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

DİPNOT tarafından postalanan herşey

  1. Lütfen yukarıdaki yazımı ve alıntıya bir bakın... Rüyamızdan bile korkar oldular... İnanılır gibi değil... Gerçekten de insanın aklı ermiyor... Çok garip çok... .
  2. Herşeye gücü yeten Tanrı nerede ve neden bir güç vermiyor ve neden İsa, Musa, Muhammed gibi insanları elçi eyliyorda. Anlaşılamaz bir şekilde tüm dünyaya hakim olan birini yaratmıyor sizce... Tüm evreni yaratan tanrının bu dünyayı idare edebilecek organizasyona da sahip olması gerekmezmiydi... Artık gerçekçi olun ve uyanın...
  3. Bakın tekrarlıyorum sevgili Su DaMLaSı... Beni istediğiniz kadar kınayabilirsiniz, sevmeye bilirsiniz ve katli vacip biri olarak görebilirsiniz ama bakın dünya ne diyor.... Bilimsel anlamda yol ve yordam almış ülkelere göre bizler aynen şu şekilde değerlendirilip şu şekilde görünüyoruz... Bakın; Özellikle eğitim ve gelir düzeyi düşük, sözde aydınının da birey dahi olamadığı azgelişmiş toplumlarda sürü içgüdüsünü ya da koşulsuz boyun eğmeyi sağlayacak en elverişli ideoloji köktendinci ideolojidir. Ve ne yazıkki sadece imanı olan insanlar gelecekte yer almayacakları kadar geridedirler ve durum böyle olunca da daima gerecidirler umarım anlamışsınızdır... Evet bununla da gurur duyuyorum çünkü Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun misyonu sadece bizim ülkemizin yobaz ve gericileri karşısında değil, tüm müslüman ülkelerin gerici ve yobazları için potansileyel bir tehlikedir ki bu bizim için mükemmel bir örnektir... Hayrıca tüm dünyaca kabul edilmiş örnek bir dünya lideridir... Sizi anlıyorum sevgili abendstern ama... Bu adamlar şeriatıt nabzını yokluyorlar... Şeriat için eksersiz yapıyorlar... Lütfen biraz dikkat... Yobaz'a ufak bir müstesna göstermek bile zamanla sizi köleleştirdiğinin farkına varacaksınız fakat inanın iş işten çoktaaan geçmiş olacak... Sevgi ve saygılarımla... .
  4. Rüyamda ATATÜRK’ü gördüm Dün gece eve geldiğimde çok yorgundum. Karpaz’ı gezmiş, Kaleburnu’nda mangal keyfi yapmış, dostum Ferit Öztürk’ün kızı Öykü ile dalından yeni dünya meyvesi tatma keyfi yaşamıştım. Öylesine yorgundum ki, arabanın gazına basmaya takadim kalmadığından eve dönerken Oya hanıma bile geçilmiştim ilk kez. Eve gelince yorgunluktan kanapede uyuyakalmışım. Uykuya daldığımdan kısa süre sonra kendimi bir ağacın altında uzanmış buldum. Yeşil yaprakların arasından güneşi seyrediyorum. Havada çiçek kokusu, çevrede böcekler uçuşuyor. Birden yanıma doğru yaklaşan bir gölge ile irkildim. Bir de ne göreyim : ATATÜRK Atatürk’ü görür görmez, birden ayağa fırladım. “Hoşgeldiniz Ata’m. Buyrun, ne emredersiniz” dedim. “Otur bakalım şuraya” diyerek yanıma oturdu. Ben ayaktayım. “Otur genç, otur” diyerek çekerek yanına oturttu beni . Saygısızlık olmasın diye yavaşça yanına çöktüm. Gözlerinin çakmak çakmak olduğunu ilk kez fark ediyorum. Saçları düzgün biçimde taranmış. Temiz ve şık bir gömleği var. Sevecen ve inandırıcı bakıyor. “__Biliyor musun” dedi, “Selanik’ten geliyorum”. “Orada beni vatandaşlarım hiç yalnız bırakmadı.” “__Nasıl Ata’m ?” dedim. Atatürk devam etti : “__Benim sık sık ziyaretime geliyorlar. Orada bir defterim var. Bu deftere duygularını yazarak benimle dertleşiyor Sevgili vatandaşlarım. Bu defter, benim defterim. O defter, yalnızca bana ait. Orada yazılanları yalnızca ben biliyorum. Bu defter, benim için büyük bir moral kaynağıdır” dedi. .....Bir süre sesizce bekledi. “Geçenlerde çok canımı sıkan bir olay oldu” dedi ve yüzü asıldı. “Ne oldu Ata,’m?” diye atıldım. “___Defterimin sayfalarını yırttılar. Defterime yazı yazarak bana duygularını aktaran çok vefakar ve sevdiğim bir vatandaşımın dilek ve şikayetlerinin olduğu sayfayı koparıp attılar.” “___Nasıl olu Ata’m. Sizin defterinizi kim yırtabilir ? Kim buna cesaret edebilir?” diye sormaya kalmadan. “___Benim vatandaşım ile aramdaki bağımdır defterlerim. Oralara her şeyi yazıp bana şikayetlerini iletebilirler. Benim vatandaşımın yazdıklarını yırtmaya kimsenin haddi olamaz. Bunu halkım affetmez. Kimse, benim kurduğum Cumhuriyetin başına gelip benim defterime el uzatamaz. Bunu affetmem” diyerek başını bulutlara kaldırdı Atatürk. Ayrılmadan önce yanaklarıma dokundu ve “beni unutmayın, beni yalnız bırakmayın” dedi. Yavaşça ayağa kalkıp uçarak uzaklaştı yanımdan ve bulutlar arasında kayboldu. Arkasından dakikalarca baktım. Silueti gözümden kaybolmadı. Yaşadıklarıma inanamadım. Atatürk’ü, Atamızı görmüş ve onunla konuşmuştum. Atamızın defterine el uzatanlara karşı nefret doluydum. Dün gece bir rüya gördüm. Bu rüyayı sizlerle paylaşmak istedim. Atamızın üzülmesini görmek, beni son derece rahatsız etmişti. Lütfen, Atamızın defterine el uzatmayalım. Onun anısına saygılı olalım. Atamız ile vatandaşın arasına girmeyelim. ____________________________ Yazar: BİROL ERTAN - 09 05 2006
  5. Siz plavı yapa durun sevgili Abendstern... Kökdendinci ideolojinin kadını cinsel bir meta olmaktan kurtardığı, sıkmabaşın da bunun bir göstergesi olduğu savunulmaktadır. Oysa sıkmabaşa devrimci bir ruh verdirmek, gerçeğin büyük ölçüde çarpıtılması demektir. Sıkmabaşın kadına özgürlük getirdiği büyük bir yalandır. Eğer köktendinci ideoloji kadını cinsel bir meta olarak görmüyorsa, bu durumda neden onu sarıp sarmalıyor? Neden komik bir biçimde paketliyor? Ahlak, özgürlük, eşitlik gibi kavramlar Batı'nın düşünürleriyle, sınıfsal çatışmalarıyla yüzyıllar içinde olgunlaştırdığı, bu uğurda nice kanların döküldüğü kavramlardır. Ne özgürlük, ne eşitlik ne de ahlak, sıkmabaşın simgelediği o zifiri karanlık içinde boy atamaz. Çünkü sıkmabaş; kendine güvensizliğin, özgürlükten ve dolayısıyla değişimden duyulan korkunun bir simgesidir. İnsanlık ise asla tersine akan bir nehir değildir. Uygarlık tarihine baktığımızda insanlığın hep daha ileriye, daha çok özgürlüğe doğru koştuğunu görürüz. Bu bakımdan da sıkmabaş tutsaklığın, eşitsizliğin, kısacası insan doğasının karşıtıdır ve asla laik, çağdaş bir Atatürk Türkiyesi'nde kendine yer edinemeyecektir. Ve böyle giderse plavı yeme fırsatı bile bulamıyabileceksiniz... Sakın geç kalmayın Aydınlanma treni kalkmak üzere... Sevgi ve saygılarımla... .
  6. Bizim bildiğimi tek bir kitap vardır ve o da Çağdaş laik Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK'ÜN yazpmış olduğu devrimler ve yazmış olduğu destanıdır... Köktendinci ideoloji dünyanın her yerinde özgürlük ve sevgiye düşmandır. Bunun içindir ki toplumun özgürlük arzularına dinsel duyguları sömürerek gem vurmaya çalışır. Aslında tarihin her döneminde statükodan, değişmezlikten, insan aklını körleştiren çağdışı dogmalardan yanadır... Mustafa Kemal ATATÜRK'ÜN a'sına bile tahammülleri yoktur... Sevgiyle kalın..
  7. Yani değilmi? segili yam_yam... Olacak şey değil.. Bir şeyi ne olursa olsun iyi tarafından görmeye alıştırılmışsa (şartlanılmış koşullanma yani) ve birde bu eyleme geçmişse işte en büyük tehlike...
  8. Çok üzgünüm ama; İnan ne dediğini, ne demek istediğini anlamakta çok zorluk çekiyorum anlayamıyorum... Anladığım sadece persenk yaptığım "Bak kardeşim" kelimesidir ve iyi niyetli olduğun belli ama kendini ifade edebilmen ve bizinde seni anlayabilmemiz için lütfen daha açık, yalın, ö Türkçe ile anlatmaya çalışın... Ben Arapçayı bilmem, sevmem üstelik... Sevgiyle kalın
  9. Katkı ve paylaşımlarınıza teşekkür ederim sevgili arkadaşlar... IMF yönetimdeki ülkelerde ekonomilerle ilgili verilerin ve istatistiklerin sahte olması kaçınılmazdır... Ekonomide yalanlar ve gerçekler... 1998'den bu yana Türkiye ekonomisi iki büyük göçüş geçirmiştir. Bu iki göçüş de IMF'nin yönettiği dönemlerde olmuştur. Ve bu iki göçüş yılında yıllık enflasyon oranı yüzde 100 ila 150'dir. 1998 - 2005 dönemi demek olan IMF yönetimi döneminde, yani 8 yıllık dönemde ortalama büyüme oranı yüzde 2.5. Bu hız Türkiye Cumhuriyeti'nin geçirdiği çeşitli yönetim dönemlerindeki en düşük hızdır. Türkiye'de 1998'den bu yana ülke ekonomisinde aslında büyük değişiklik, ilerleme yok. Bu yazıyı okumayı bitirince siz de o sonuca varacaksınız. Açıklamalarımıza önce neden 1998 yılını seçerek başladığımızı yazarak devam edeceğiz. Bu yılla başladık. Çünkü bugün ekonomimizin komuta yerinde oturan Uluslararası Para Fonu, halkın daha çok IMF diye tanıdığı kuruluş, hükümetimizle Yakın İzleme Anlaşması 'nı (İngilizcesiyle ''Staff Monitoring Program'' ) bu yıl içinde imzalamıştır. Türkiye'de bu yıldan sonra ekonomi yönetimi (Hükümet politikaları ve Parlamento'ya sevkedilecek yasalar dahil) IMF'nin kayıtsız şartsız yönetimi altına geçmiştir. Hatta hükümet sevkettiği yasa önerilerini, ''Bunları IMF istiyor, yasalaşması zorunlu'' diyerek BMM'den geçirmiştir. Fikir ve değerlendirmelerine önem verdiğim Sayın Erinç Yeldan ile Korkut Boratav da Cumhuriyet'te 12 Nisan 2006 günü yayımlanan yazılarında bu ayrım ve sınıflamayı yapmışlardır. 1998'de o zamanın hükümeti ile Cumhurbaşkanı, yüksek oranlı devlet borçlanmalarının kamuya ve bütün ekonomiye verdiği rahatsızlıktan bezmişti. Özellikle Cumhurbaşkanı Demirel , çoğu alacaklıları içerde olan bu iç borçlardan kurtulmak için, dışarıdan ''şöyle bir 15 - 20 milyar dolar borçlanıp bu düşük faizli borçla yüksek faizli iç borcu kapatmayı'' ekonomide sıkıntıdan kurtulmanın tek yolu olarak görüyordu. Bu amaca varmak için ülke ekonomisi hakkında IMF'nin bir ''başarılıdır'' raporunu vermesi gibi kısıtlı bir çare ile aylarca Para Fonu'ndan ricada bulunurken sonu gelmeyecek bir IMF yönetiminin ekonomi üstüne çökeceğini beklemiyorlardı. IMF YÖNETİMİNDE TÜRKİYE EKONOMİSİ IMF yönetimindeki dönemde alınan sonuçları daha ele gelir biçimde görelim: IMF 1998'de önce bir Yakın İzleme Programı'yla geldi ve o günden beri ekonomimizi yönetiyor. Ve birkaç yıl daha yöneteceğe benzer. 1998 - 2005 dönemi demek olan IMF yönetimi döneminde, yani 8 yıllık dönemde ortalama büyüme oranı yüzde 2.5. Bu hız Türkiye Cumhuriyeti'nin geçirdiği çeşitli yönetim dönemlerindeki (İkinci Dünya Savaşı yılları hariç) en düşük hızdır. Sayın Korkut Boratav'ın resmi rakamlara dayanan düzenlemesine göre (Cumhuriyet 12 Nisan, Sahife 12) Cumhuriyet Türkiyesi'nin 83 yılındaki ortalama yıllık büyüme hızı yüzde 4.9, yani IMF dönemi büyüme hızının iki misline yakındır. Sağcı politikacıların ve hele R. T. Erdoğan 'ın ''hiçbir şey yapılmadı'' diye eleştirdiği 1923 - 1950 dönemi ortalaması yıllık yüzde 3.8, yani IMF dönemindeki yıllık ortalama büyüme oranının bir buçuk misli. Bu dönem Türkiye'nin büyümeyip küçüldüğü II. Dünya Savaşı yıllarını da içeriyor. Ama devletçi politikaların Türkiyesi'nde yani 1924 - 1939'da yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 6.6, yani IMF dönemindeki hızın 2.5 katı. Bunları şunun için yazıyorum; IMF döneminin getirdiklerini bütün kapsamıyla sermek gerekir. 1998'den bu yana Türkiye ekonomisi iki büyük göçüş geçirmiştir. Bu iki göçüş de IMF'nin yönettiği dönemlerde olmuştur. Ve bu iki göçüş yılında yıllık enflasyon oranı yüzde 100 ila 150'dir. IMF icraatını değerlendirmek için onun icraat yıllarının tamamını göz önüne almak gereklidir. AKP İKTİDARI DÖNEMİ Ama bizce Türkiye ekonomisindeki asıl çöküş, IMF politikalarının ve reçetesindeki asıl önemli olumsuz etkilerini göstermesi ve bu olumsuz etkilerini görmemekte ısrar edilip aksine övülmesi AKP iktidarı dönemine rastlar. Ve Türkiye'nin en büyük felaketi buradadır. Neden buradadır? Onu anlatalım: Sayın Ahmet Necdet Sezer'in sık sık ve isabetle belirttiği gibi Cumhuriyet devrimimizin en önemli ilkelerinden olan laiklik, tarihimizde görülmedik ölçüde ılımlı İslam 'a doğru çekilmektedir. Dış politikada en acemi bir hükümetin bile işlemeyeceği hatalar işlenmekte, Başbakan'ın en yakın danışmanının ABD'de, ''Ne olur bu adamı lağımdan aşağı süpürmeyin, onu kullanın'' diye yalvardığı yerlere kadar devlet itibarı düşürülüyor. Kamu ihaleleri AKP yetkilileri ve onlara yakın firmalar arasında yağma ediliyor. Yargı gücü her gün ayrı bir hükümet saldırısıyla gözden düşürülmeye çalışılıyor. Kapkaççılardan sokakta dolaşma güvenliği bile kalmamış. Bütün bu rezaletlerin görüldüğü hallerde bile birçok yurtsever yurttaş ''Ama bunlar ekonomiyi iyi yönetiyor'' diye olan biten bu beceriksizlik ve rezaletleri bile hoş görüyor. Batı basını bile hükümetlerin istese bile enflasyon yapamayacağını, enflasyon döneminin belki de dönmemek üzere gittiğini, nedenleriyle ifade ediyorlar. Türkiye'nin bütçe açığı ve cari açığı buralara gelmişken, neden enflasyonun düştüğünü ya da bu düşüşün maliyetinin ne olduğunu kimse ciddi ciddi sormuyor? _________________________________________________________ Kaynak: Cumhuriyet / Cumhuriyet 09.05.2006 / Aslan B. KAFAOĞLU.
  10. İşte bu kadar... Çoğu yerde anlatmaya çalıştıklarımızın önemli bir bölümü yukarıdaki düşüncelerinizle örtüşmektedir... Paylaşımınız ve katkılarınız için teşekkürler sevgili sardunyam....
  11. Çok özür dilerim ama sizi hiçmi hiç anlamıyorum... Bunlar inanılmaz ve bana çok yabancı... Kurt kapmışmış... Yahu bu ne demek... İnanılır gibi değil... San bana tapsan benim herşeyim ile ilgili inanılmaz şeyler üretip, inanılmaz avuntular bulursun ve bu doğruymuşçasına üretir durursun... Yapmayın artık... Çok küçük bir cevap bekledim... Söylenenlere bakın... Bu ne allah aşkına...
  12. Anladım sizi anlayamıyorum... Fakat bende sizden sizi anlayabilmem için müsadenizle birşey rica edebilirmiyim... Lütfen düşsel toplum düzeninizden (ütopyanızdan), Devletin yapısı ve devlet organlarından ve düşünü kurduğunuz devletin hukuk yapısının ne olacağından kısaca ve yanlızca Türk dilini kullanarak anlatabilirseniz inanın çok mutlu olacağım... Sevgilerimle... .
  13. Bu duygu ve düşüncelere bende imzamı atıyorum... Sevgiler...
  14. Bak sevgili dostum... bu düşüncelerle olsa olsa iyi bir mafya babası ve tahsilatçısı olunur... Bugün senin o bahsettiklerin bu ülkede tezgah kurup az haraç toplamadı, az mafya ile iç içe yaşamadı, araçlar karşısında ezilmiş az iş şahibi ve işveren işyerleri ellerinden zorla devralınıp dükkan kapatmadı... Diğer taraftan kürt milliyetçiliğine hizmet eden de bu dar görüşlülüktür. Bir şekli ile de gittikç keskinleştirilen bir zemin ile Ülkemizin bölünmesine katkı sağlamaktadır... Lütfen artık bilip bilmeden birilerine dalaşmayı bırakın... Yerli ve yabancı işbirlikçileri ile bugün ülkemizin içinde bulunduğu koşullara, zorluklara, kumpaslara, makaslara, dayatmalara bir bak ta on göre tavır takın... Hiç merak etme ben ülkücü değilim (ki olmam ve olamam) fakat uğrunda herşeyi feda etmeye hazır çok ama çok iyi bir vatansever olduğumdah hiç şüphem yok... Bu vatan bölünmez ise bizlerin sayesinde olacaktır bunu da Lütfen ama lütfen unutmayın... (Size tavsiyem lütfen yazılarımı, düşüncelerimi ve paylaşımlarımı gözden geçirmeniz olacaktır...) Sevgiyle kalın...
  15. . Lütfen duyguyu ve hayali bırakın ve biraz gerçekçi olun sevgili ahirzaman... Sizin düşüncenizden anlaşıldığı üzere eğer herşeye gücü yeten Allah'ın dünyayı değiştirmesi için neden osmanlı padişahına gerek duyarak ona okyanusu açtırma gücü vermedi peki... Bunu açıklayabilirmisiniz.... Arkadaşım dinin bir ölçütümü var size göre, az inançlı, çok inançlı, orta inançlı gibi... Olabilirmi böyle birşey... Müslümanlığı da tekelleştirmişsiniz ve bir tarikat kurup mutlaka ihitaç içinde, toplumsallaşamamış, yaşadığı dünyanın gerçeklerini kavrayamamış, aidiyat ihtiyacından ağınıza düşmüş zavallı halkın içinde dergahlarınızda pek güzel geçinip gidiyorsunuz... Ama bu büyü bozulacak birgün buna adım gibi eminim... Bu toplumu karanlığa, urafeliğe, cahiliye devrine ve ortaçağ karanlığına götüremeyeceksiniz... Artık sizi çok iyi tanıyor olmakla birlikte, niyetinizi, takiyenizi ve emellerinizi biliyoruz... İnsan sevgisine gelince... Eğer insan sevgisine sahip olmamız burada zaman harcamamızın, mücadele vermemizin, düşüncelerimizi paylaşmamızın bir anlamı olduğundandır... Sevgiyle kalın...
  16. Sorun lüfen bekliyorum...
  17. DİPNOT şurada cevap verdi: hasan17 başlık Dini Konular - Din - Dinler
    Haklısınız... Çok kötü bir alıntı yapmışım ve başlıklar birbirine karışmış. Uyarınıza çok teşekkür ederim sevgili sardunmay... Okuyan tüm diğer arkadaşlarımdan ve sizden özür diliyorum... Sevgiyle kalın...
  18. Yaşama dair... Her şeyinle ve her türlü düşüncenle var olabilme savaşı veren yiğit ve anlamlı yüreklere selam buradan ve hayrıca sevgiler tabiki...
  19. Sevgiler benden sevgili sardunyam... Dost sevgilerimle... Hak ettiğiniz tek birşeyi size vermek isterim... o da bir demet
  20. Sadece verebileceğim bir demet

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.