Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

GeceKuşu

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

GeceKuşu tarafından postalanan herşey

  1. Sayın "Sarıgöl" ün yazdıklarını okuyanlar, konuya yakın ilgileri yoksa ya da inançları nedeniyle kafadan karşıysa bir safsatadan söz edildiğini düşüneceklerdir... Oysa onun sürekli yapmaya çalıştığı "Bilimsel Verileri Çarpıtmak" ve burada yaptığı şey ise; Benton Makalesini ele alarak Bilimsel Verilerin Yaratılışçılarca Çarpıtılmasına Tipik Bir Örnek dir. Darwinismrefuted.com adlı sitede Alıntıda verilen linkten ulaşabileceğiniz makalede evrimle ilgili bir araştırma sonucu şu şekilde özetlenmiş; Türkçesi Şöyle; " Cambridge’ten Adrian Friday ve Martin Bishop ellerindeki “tetrapodların protein dizilimi” verilerini analiz etmişlerdir. Hayret verici bir şekilde, yaklaşık bütün örneklerde insan ve tavuk, birbirlerine en yakın akraba olarak eşleşmişlerdir. Bir sonraki en yakın akraba ise timsahtır. " Bu paragrafdaki ifadeleri okuyan hemen herkes şunu anlar: Araştırıcılar demekki bir çok canlıyı incelemişler, insana en yakın canlı tavuk çıkmış, bundan sonraki en yakın canlı da timsahmış. (sayı belirtilmemiş, ancak kullanılan ifadelerden çok sayıda canlının incelendiği anlamı çıkıyor, çünkü en yakın akraba tavuk, bir sonraki yakın akraba timsah demek için timsahtan sonra gelen daha uzak akrabaların da incelenmiş olması gerekir). Araştırmacılar bu bulgulara hayret etmişler (!) Gerçekten de hayret. Çünkü, eski tarihli bir yazı olmasına rağmen, bilinen evrim ağacına tamamen aykırı bir bilgiyi ifade ediyor. Bildiğimiz gibi insanın en yakın akrabası şempanzedir, oysa bu makalede tavuk olarak belirtilmiş, şayet bu bilgi doğruysa bilim dünyasında büyük bir sansasyon yaratmış olması gerekir, ancak böyle bir durum yok. Peki bunun yaratılışcılar tarafından Evrime saldırı amaçlı kullanıldığını yanlış bilgi olduğunu nasıl anlayacağız.. Araştıralım anlayalım; Öncelikle şunu belirtmesi gerekiyor... Benton’un orijinal makalesine internet üzerinden ulaşılamıyor, çünkü New Scientist’ in online arşivi o kadar geriye gitmiyor. Benton’ un özgeçmişini veren üniversite web sayfasından ya da başka bir siteden de orijinal metne ulaşılamıyor. Ancak bazı sitelerde makalede aslında ne yazmakta olduğunu bildiren bilgiler var. Kaynaklardan biri aşağıdaki alıntıda yazılanlar... Çevirisi şöyle: "Türk yaratılışçılar, Michael Benton tarafından yazılmış, insan ve tavuğun birbirine en yakın çıktığı, kara vertebralıları ile ilgili New Scientist makalesini yanlış sunuyorlar. Yaratılışçıların söylemeyi ihmal ettiği şey, bahsedilen bu özel örnekte, karşılaştırılan hayvanların YALNIZCA insan, tavuk ve timsah oluşudur." Yazının devamında şöyle yazıyor; makalenin yazarı Mike Benton’ a bu durumu sormuşlar, onun verdiği cevap şöyle: Çevirisi şöyle: " Mektubu ve alıntıları bana gönderdiğiniz için teşekkür ederim. Bu durumun kısmen farkındaydım ve yaratılışçıların bu derece yalan ve hileye batacak kadar umutsuz olmasına ve molekül dizileriyle ilgili çok fazla yeni çalışma varken 1984 tarihli bir makaleyi kullanmalarına şaşırmış durumdayım.! Tamamen haklısınız, ben, o tarihte iyi bilinen ve şayet insan, tavuk ve timsahın protein dizilerini karşılaştırırsanız, tavuk hemoglobin ve myoglobininin timsahtan çok insanla eşleşeceğini gösteren bir yazıyı gözden geçiriyordum. Bu durum, morfolojik kanıta göre timsahlar ve kuşların yakın akraba olduklarını kabul eden klasik görüşle çelişiyordu. Elbette şempanze hemoglobini insanınkiyle özdeştir." Görüldüğü gibi sayın "sarıgölün" bu başlıkta konuyu sabote etme amaçlı yaklaşımları aslında yukarıda bahsedilen bu olayda bilimsel verilerin belli bir amaç doğrultusunda çarpıtılmasının tipik bir örneğidir. Bu bilgiler ışığında, söz konusu yayınlardaki bu araştırma ile ilgili paragrafı şu şekilde düzeltmek gerekiyor: “Cambridge’ten Adrian Friday ve Martin Bishop insan, tavuk ve timsahın protein dizilim verilerini analiz etmişlerdir. Yaklaşık bütün örneklerde protein dizilim olarak tavuk, insana timsahtan daha yakın çıkmıştır.” Dikkat etmek gerekiyor yakın çıkmıştır... "Sarıgölün" çarpıtma amaçlı yaklaşımları bilimsel hiçbir içeriği olmayan yaklaşımlar olarak karşımızda duruyor. Gerçekte ise... (En yakın akraba tavuk, bir sonraki yakın akraba timsah demek için timsahtan sonra gelen daha uzak akrabaların da incelenmiş olması gerekir). Saygı ve Sevgilerimle ...
  2. Bu liste daha da uzatılabilir… Şimdilik kaydıyla bu bölümü "Evrim, Darwin" üzerine yazılar yazarak görüş belirten ve ifadelerini aşağıda alıntıda belirtildiği gibi sonlandıran Yazar: Emine Karahocagil Arslaner'in ifadeleriyle sonlandıralım... "Allah’a havale etmek istiyorum." diyerek kimlerden bahsettiğini ve ne anlatmak istediği anlaşılmıştır umarım ... Saygı ve Sevgilerimle ...
  3. Darwin güçlüden yana mıdır.? Yanlış, yanlış, yanlış… "Survival of the fittest“ , yani “güçlü olan kazanır” sloganı Darwin’e değil, Darwinizm’in öncülerinden Herbert Spencer’e aittir. Darwinle hiçbir alakası yoktur. Evrim karşıtlarınca; Evrim teorisi ve "ateist“ düşüncenin karışımıyla ortaya attıkları "Darwinizm“, "Darwinciler" sözcüğünün, Darwin’in bilimsel açıklamaları ve öne sürdükleriyle hiç bir ilgisi yoktur. Darwin, yaşadığı ortama en iyi şekilde uyum sağlayan türün yaşamaya devam ettiğini, bunu başaramayanların nesillerinin tükendiğini savunmuştur. Evrim kendi bulgularıyla çelişen bir sloganı, kavramı veya iddiayı savunmaz. Evrime göre örneğin, "dinazorlar“ çok güçlü hayvanlardır ancak soyları tükenmiştir.
  4. Darwin, “insan maymundan geldi” dedi mi.? Iki kere yanlış… Darwin; insanın insandan, şempanzenin de şempanzeden geldiğini söyler. Darwin, milyonlarca yıl önce yaşayan insanların şekil ve şemal olarak bizden biraz daha farklı olduklarını anlatmaya çalışan bilim adamıdır. Darwin’i goril şeklinde karikatürize eden Ingiliz gazetelerinin attığı iftira çamurunun yıllardır temizlenememesinde ise – hiç kuşkusuz- kilisenin büyük katkısı vardır.
  5. Darwin, ilkelden başlayıp daha iyiye, daha medeniye doğru bir gelişmenin olduğunu mu iddia eder.? Yanlış… Bilim, bulgulardan hareket ederek ulaştığı sonuçları ortaya koyar, yorum yapmaz. Evrim teorisinde de böyle bir yoruma rastlanmaz. Doğa bilimleri, eldeki delillere dayanarak insanoğlunun ve diğer tüm mahlukatın geçirdiği biyolojik merhaleleri anlatır ve bir teori ortaya koyarlar; evrim teorisi. Kainatın bundan sonra nasıl bir yol takip edeceği (Islami ifadeyle söylemek gerekirse; Sünnetullahın nasıl işleyeceği) konusunda yorum yapmazlar.
  6. Darwin, Galapagos adalarında yaşayan Ispinoz kuşlarının gagaları ve gıda kaynakları arasındaki uygunluğa bakarak, doğal seleksiyon yoluyla değiştiklerini ve evrim geçirdiklerini mi düşündü.? Yanlış… “Darwin kuşları” olarak da bilinen bu kuş türü, Darwin’in HMS Beagle gemisiyle yaptığı ve beş yıl süren araştırmasında topladığı 32 adet kuş türünden yalnızca biridir. Darwin’in getirdiği örnekleri araştıran Londralı Ornitolog John Gould, Darwin’in başka türlere ait olduğunu düşündüğü kuşlardan 12 tanesinin birbirine çok benzeyen yeni bir ispinoz türü olduğunu açıkladı. Darwin sadece Golopogos adalarından değil, beş yıl boyunca dolaştığı bütün adalardan çeşitli kuş türü örnekleri toplamıştır.
  7. Bu başlığı açmakta yazarının iki amacı var… Birincisi; Ne zaman “Evrim” ile ilgili bir şeyler ifade edildiğinde Din'in kutsallarına saldırıldığı ön kabulüyle “bodoslama yazılar” yazarak safsata saydıkları bilimsel gerçekleri boşa çıkardıkları zannıyla “İşte böyle keserler sesinizi” mealindeki düşünce sahiplerine durumu izah etmektir. İkincisi; Evrim kuramını en basit anlatımıyla ifade ederken "canlıların nesilden nesile değişmesi, canlıların yeni özellikler kazanması ve bazı özelliklerin kaybetmesi" şeklinde bir tanım yaparız. Ne var ki bu tanım "Evrim kuramı" hakkında kulaktan dolma ya da yeterince bilgi sahibi olmayanlarca yanlış anlaşılmalara neden olmaktadır. Evrimin tanımına ve mekanizmalarına biraz daha anlaşılır bir dille açılım getirmektir… Açılımlar yapılırken yeri geldiğince; Farklı Bilim insanları ve görüş belirten yazarlardan alıntılar yapılarak konuya açıklık getirilecektir… “Charles Darwin” ile ilgili söylenenlere; Dinin kutsallarına saldırıldığını kabul edenlerce her zaman büyük tepki duyuldu, duymaya da devam ediyorlar. Öncelikle bu ön yargının ve din ustalarının gerçekleri sinsice saptırmalarının önüne geçmek gerekiyor. O nedenle “Charles Darwin” ile başlayarak Evrim kuramını olabildiğince basit, fazla bilimsel terimlere girmeden konuya açıklık getirmeye çalışılacaktır… Ayrıca elbette her isteyen konuyla ilgili olumlu ya da olumsuz görüşlerini belirtme hakkına sahiptir ve iyi niyetli yaklaşımlar konunun açılımına olanak sağlayacaktır. Ancak başlık yazarı konuya katkısı olmayan ve saptırmaya yönelik yaklaşımlara yanıt vermeyecektir… *** Darwin evrim teorisini ileri süren isim midir.? Yanlış… Darwin sadece evrim teorisinin duyulmasını sağlayan isimdir. Darwin’in bazı çağdaşları -Darwin’den bağımsız olarak- evrim teorisini dile getiren makaleler kaleme almışlardır. Alfred Russel Wallace, Darwin’den çok önce, dogal seleksiyonla ilgili bir makale yazmıştır. Darwin’in ve evrimi anlatan diğer Avrupalı bilim adamlarının, kendilerinden çok önce yaşayan; Ibn Haldun, El Biruni gibi Islam alimlerinin metinlerinden etkilenmiş olmaları da kuvvetle muhtemeldir.
  8. İmam-ı Azam Ebu Hanife, bu kadar ilmi nasıl edindiği sorulduğunda, „bilmiyorum demekten utanmayarak“ diye cevap vermiş. "Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp“ desturunun canlı bir örneği gibi yaşayan büyük muallim; bilmiyorum, belkide yanlışlığından en şüphe etmediğimiz şey, en yanlış olan şeydir“ diye seslenirken hayatının bir kıyısından, „Cehl ile iftiharı pek severim“ diye gülümser Şair-i Azam Hamid „Bir Şairin Hezeyanı“ isimli eserinin sayfaları arasından… İmam-ı Azamlar‘ın, Şair-i Azamlar‘ın utanmaktan ar ettikleri, Cemil Meriç ustadın „asildir ve cihanşumuldur“ diyerek göklere yükselttiği realiteyi; bir ayıp, bir suç gibi düşünüp, hakaret sıfatı olarak algılayan ve kullanan zevata acıkmak mı yoksa hayret etmek mi gerekiyor, karar veremiyorum… Pişkin pişkin sırıtarak; „acımadı kii, acımadı kii!“ diye cıvıldamak, zat-ı şahanelerine büyük bir düş kırıklığı yaşatmak ve eklemek lazım; Kıyametin ne zaman kopacağını kestiremeyecek kadar „cahil“ ve cümle alemi aptal yerine koyup, dolaylı yollarla Mehdiliğini ilan edenlerin ilmine, irfanına güvenmeyecek kadar da arif olmak gerek, mirim!.. Alıntı: Yazar; Emine Karahocagil Arslaner
  9. Bu başlığın açılmasına karar verirken, yukarıdaki ifadelerin ülkeyi yönetme iddiasında olanların şu anda yaptıkları uygulamalara karşın gelecekte karşımıza çıkması muhtemel durum karşısında etik olarak ne yapmaları gerektiği üzerine sorgulama yapılmasıydı amacım... Ardından ilk gönderilen iletiyi okuyunca şunu düşündüm. Tek taraflı kaynaktan söylemler buraya taşınarak acaba ne amaçlanıyor? Konu yargıda mı? Yargıda... Adam "Böyle bir kağıt bende yoktu diyor, bende olmadığına göre cebime arama sırasında polis koymuştur, ağzımdan alınma olayı uydurmadır " Peki doğru mu söylüyor ? Bilemeyiz... Kağıdı polismi koyup komplo kurmuştur? Hayır onu da bilemeyiz... Gözümüzle gördük mü? Hayır... Tek kaynaktan beslenerek yorum yapıp, kanaat sahibi olmamız doğru mu? Hayır, o zaman güdülürüz, kandırılabiliriz, yanılabiliriz... Eeee peki ne yapmalıyız, yargının karar vermesini beklemek en doğrusu değil mi?... Ne karar çıkabilir, deliller neyi gösteriyorsa o.. Olay geçek olabilir öyle olursa sonuçlarını biliyoruz... Suçlular cezalarını çekerler... Olayın komplo olduğu ortaya çıkabilir... O zaman ne yapılması gerektiğini biliyor muyuz? İşte başlıkta bu soruluyor... Birilerine yargısız infaz yapmak değil amacımız... Başlıkta sorgulanmaya çalışılan da şu ifadelerin vurguladığı, öne çıkardığı sorular... "Başbakan olarak emrinizde olan TSK da gerekli denetimleri yaparak, gerekli her türlü bilgileri edinme yetkisine sahip iken bu yola başvurulmadan, işin içine yargıyı sokarak, polis ve askeri karşı karşıya getirerek ve hatta Bülent Arınç'a TSK'nin suikast yapacağı görüşlerine güç katan bu uygulamayı izah edebilir misiniz, Arınç'a karşı bir suikast düşünce ve eylemi olmadığı anlaşıldığında adı geçeni görevden almayı düşünüyor musunuz?" *** Hepinize Sağlıklı, Huzurlu ve Mutlu Yıllar Saygı ve Sevgilerimle
  10. Yetmez... 2010 "Açılımlar yılı" olacak... Esas en büyük açılımı da sona sakladılar... En son da "Rum-Kıbrıs açılımı" ile final yapacaklar... *** Yetmez... 2010 "Açılımlar yılı" olacak...
  11. Kamer Genç'ten suikast iddiası Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a yönelik suikast iddialarını değerlendirirken, bunun AKP iktidarı tarafından düzenlenen bir tezgah olduğunu, bu gelişmelerin Fethullah Gülen'e bildirildiğini öne sürdü. Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Arınç'a yönelik suikast iddialarının Meclis'te araştırılması çağrısında bulunarak, konu ile ilgili bir araştırma komisyonunun kurulması gerektiğini söyledi. Genç, suikastla ilgili gelişmelerde kuşku duyduğunu ifade ederek, bunun bir tezgah olduğunu savunarak, "AKP kendini acındırmayı alışkanlık haline getirmeye başladı. TSK'nin sır saklayan bölümlerine iniliyor. Bu bilgiler de Fethullah Gülen'e ulaştırılıyor" dedi. Türkiye'nin günlerdir suikast iddialarıyla uğraştığını kaydeden Genç, kamuoyunun aslı astarı olmayan dedikodularla oyalanma çalıştırıldığını savundu. Genç, Başbakan Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığı'na sunduğu soru önergesinde de, "TSK tarafından Bülent Arınç'a bir suikast düzenlendiğine ilişkin bir emare var mıdır?" diye sordu. Genç, şu soruları gündeme taşıdı: "Başbakan olarak emrinizde olan TSK da gerekli denetimleri yaparak, gerekli her türlü bilgileri edinme yetkisine sahip iken bu yola başvurulmadan, işin içine yargıyı sokarak, polis ve askeri karşı karşıya getirerek ve hatta Bülent Arınç'a TSK'nin suikast yapacağı görüşlerine güç katan bu uygulamayı izah edebilir misiniz, Arınç'a karşı bir suikast düşünce ve eylemi olmadığı anlaşıldığında adı geçeni görevden almayı düşünüyor musunuz?" Haber Kaynağı : -http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=104326-
  12. *** Bu gece Cüppeli Ahmet Hoca bir televizyon kanalında ince hesaplamalar yaparak, İlk insan olduğuna inanılan Adem ve Havva’nın yaşını hesapladı ve sonuç olarak şunu dedi: “Adem ve Havva hesaplamalarıma göre 7000 (yedi bin) yıl önce yaşamıştır.” Sunucu sordu: “Peki bilim insanları dünyanın yaşının milyarlarca yıllık süreç olduğunu söylüyorlar buna ne diyeceksiniz?” Şu yanıtı verdi Cüppeli Ahmet Hoca: "Ben bilimden falan anlamam, uçuk rakamlar söylüyorlar, olamaz öyle şey”. *** Kuşkusuz Adem ve Havva öyküsü bir söylencedir. Bu söylencenin kaynağı ise insanın algı düzeyinde yatmaktadır. Dinlerin insanlara önerdiği yaratılış efsanesi, Adem ve Havva öyküsü ön kabullere ve inanca dayalıdır. Hiç bir bilimsel dayanağı ve bir kanıtı yoktur. Öne sürülen önce varsayıp ardından varsayılanları kanıt olarak öne sürmeye dayalıdır. Adem ve Havva’yı ilk insan olduğunu ön görerek kanıtlamaya çalışan, İnançlarıyla bilimsel çalışmalarını ayrıştırma çabasındaki bazı bilim adamları bile, “moleküler saat hipotezine dayanan hesaplamalara göre” Havva’nın 140.000 yıl önce; Adem’in ise 60 bin yıl önce yaşadığını hesaplamışlardır. Bu hesaplamalara göre Havva, Adem’den 80 bin yıl önce yaşamıştır. Peki hani Havva, Ademin kaburga kemiğinden yaratılmıştı? Cüppeli Ahmet Hoca: Ben anlamam dediği bilime göre; İnsanoğlu 7 milyon yıl önce genetik sürüklenme ile ortak atasından ayrıldı. Ama henüz konuşmayı ve alet yapmayı bilmiyordu. Modern sayılabilecek insan türü 1 milyon yıl önce ortaya çıktı. Günümüz insanın yapısına benzer en yakın atamız ise 100.000 yıl önce ortaya çıkmıştır. Yani bir başlangıç yoktur. Değişim ve dönüşüm vardır ve bu da doğanın ve bilimin özüdür. Dinlerin öne sürdüğü gibi insanoğlu Adem ve Havva olarak gökten zembille inmemiştir, denildiği gibi canlı ve cansız yaşam ol denince olmamıştır. Ama İnsanoğlu, öteki canlılardan kendini ayırmak ve özel bir konuma sokmak için “İlk insan olarak kabul ettikleri Adem ve Havva’nın tanrı tarafından çamurdan yaratıldığını, Yasak elmayı yedikleri için cennetten dünyaya kovulduklarını, Tüm dünya nimetlerinin iman ettikleri tanrıları tarafından onlara verildiğini v.b. varsayımları öne sürerek” kendini yaşamın merkezine koymuştur. Oysa insan da öteki canlılar gibi biyolojik bir varlıktır, yalnızca o varlıkların en yeteneklisidir. İnsanlar yaşamak istiyor, sonsuza dek. Ama neden ve niçin yaşamak istediklerini bilmiyorlar. “Yok olmak” gibi ürkütücü bir olayı beyinlerinde silmek için tanrılar ve efsaneler yaratarak olmadık düşler kuran insanoğlu, gerçeği yaşatan bilince saldırarak düşlerini yaşatma çabası içerisine girmekte... Oysa ne güzel demiş “Epikür”: “Ölüm varken ben, ben varken ölüm yoktur.” Bu deyiştende anlaşılacağı üzere, İnsan algısı yani ‘doğruyu ve gerçeği’ algılama, evrimsel süreçlerde ortaya çıkar. Evrim; İnsanoğlunun inançların öne sürdüğü söylencelerden, efsanelerden sıyrılıp, Yaşamın içinde bulunduğu yeri algılaması için bilinçsizliğini bilince kavuşturan bir köprüdür. Sonuç olarak; Bilinçsizliğine köprü olacak bilimsel bilince sahip olmayan Cüppeli Ahmet Hoca bu anlamda, “Ben bilimden anlamam, uçuk rakamlar söylüyorlar, olamaz öyle şey”. söyleminde son derece haklıdır. Çünkü; O bilim adamı değil inanç ustasıdır ve kutsal kitabının öne sürdüğü varsayımlar üzerine “Bilim” değil, “İlim” yapmaktadır..
  13. Hoş Geldiniz aramıza sevgili ‘’ tülvent ‘’; Her şey gönlünüzce olsun, size de mutlu yıllar...
  14. Sayın "sarıgöl"; Sardunyam'ın yazdığı iletiyi sizin gibi bende okudum. Bence son derece aklı başında ve anlaşılır ifadelerle başlığın konusuna kendi düşünceleriyle açıklık getirmiş. Hiçte kaale alınmaz değil aksine anlaşılır ve ve çok doğru yaklaşımlar olarak değerlendirdim. Oysa sizin yazınızı da anlamak amaçlı okuduğumda yazdıklarınız beni aydınlatmaktan çok tam tersi bir dolu yanıtlamanızı gerektirecek soru işaretlerini oluşturdu kafamda... Ve O Yüzden Size Sormak ve ... Anlamak istiyorum; Başkalarının sizin doğrulamadığınız bir şeyleri söyleme hakkı yok mudur? Anlamak istiyorum; Diğerlerinin ifade ettiklerini yanlışlamak istiyorsanız neden herkesin kabul edeceği doğruları öne sürerek söylenenleri çürütmek varken ... Siz onaylamıyor ya da katılmıyorsunuz diye diğerlerinin ifade ettiklerinin hep absürt ve kimseyi bağlamaz ifadeler olarak mı değerlendirilmesi gerekiyor? Anlamak istiyorum; Kimsenin düşünmesine engel olunamayacağını bildiğiniz halde, Neden sizin onaylamadığınız, katılmadığınız düşüncelerin hayalperestlik olduğunu kabul ediyor ve kaale alınmamasını öneriyorsunuz? Anlamak istiyorum; Tartışmaları sizin doğrularınız, diğerlerinin yanlışları yani karşıtlık üreterek mi yapılması gerekiyor? Anlamak istiyorum; Yaşam sadece sizin doğrularınız üzerine mi kurulu ? Saygı ve Sevgilerimle ...
  15. * Yeni yılla birlikte; Huzurlu olmak istiyorum ... Huzursuzluk yaratmanın sonunda dönüp dolaşıp kendimizide huzursuz ettiğinin anlaşılmasını ... * Yeni yılla birlikte; Mutlu olmak istiyorum ... Mutlu edebilmek çevremdekileri ve karşılığında en az hak ettiğim kadar mutluluğu yaşayabilmeyi ... * Yeni yılla birlikte; Sağlıklı olmayı diliyorum ... Tüm canlıların sağlık sorunları üzerinden haksız kazanç elde edenlerin buna bir son vermek gerektiğini anlamalarını ... * Yeni yılla birlikte; Ekonomik olarak daha verimli olmayı istiyorum ... Haklarımızı gasp edenlerin, insanları sömürenlerin biz karşı durmadıkça bundan vazgeçmeyeceklerinin anlaşılmasını ... * Yeni yılla birlikte; İçten bir "Saygı ve sevgilerimle" ifadesiyle anlatmaya çalıştığımız; Yaşamımızın içinde var olan [ En umarsız, En çıkarsız, hem en Olgun, hemde en Çocuksu Masumiyet içeren ] sevgiyle yüceltilmiş olan insani ilişkilerin dolu dolu yürekten yaşanmasını istiyorum ... * Yeni yılla birlikte; Tüm insanlığın tüm insani değerlerini ve ürettiklerini acımasızca sömüren "parayı ve gücü elinde tutan global erkin" ve ülkemizde onun temsilcisi ve uygulamacısı olan " AKP " iktidarından ve zihniyetinden kurtulmayı istiyorum .. . * Yeni yılla birlikte; Artık her anlamda özgür olmayı diliyorum ... Ben özgürüm diyebiliyor olmanın tek başına yeterli olmadığını, biz özgürüz diyebildiğimiz an tüm insanlık olarak özgür kalacağımızın anlaşımasını ... * Yeni yılla birlikte; Forumumuzun katılımcıları arasındaki iletişimlerin "Yararlı ve Nitelikli" paylaşımlarla birbirlerine katkılarının daha da artmasını istiyorum ... * Yeni yılla birlikte; Hepinize yine ve yeniden "Saygı ve sevgilerimle" diyebilmeyi istiyorum ...
  16. Evet nihayet yapılan tartışmalarda işin özü anlaşıldı... Elbette benim düşüncelerim, yazdıklarınızda sizin... Bir başka başlıkta yine size bunu ifade etmiştim... Karşılıklı olarak görüş ve düşüncelerimizi öne sürerken yapmaya çalıştığımız bu öyle değil mi? Amacımız karşıtlıklar yaratarak tartışmak değil. En azından benim amacım bu değil!. Gelelim başlığın konusuna, "Bilimsel düşünen iseniz az inanırsanız ya da hiç inanmazsınız." Ben bu önerme üzerine kendi görüş ve düşüncelerimi yazdım... İsterseniz benim yazdıklarımla birlikte, esas olarak bir de başlığa yanıt verin.. Saygı ve Sevgilerimle...
  17. Yazdıklarınızda kendinizce son derece haklı olabilirsiniz... Ama akıldan çıkarılmaması gereken yazdıklarınızın "Size göre" doğru olduğu... Benim başlığı açarken ele aldığım bakış açısının bana göre doğru olduğu gibi... Özetle karşıtlık üretmeden yazacağız, söyleyeceğiz, düşüncelerimizi belirteceğiz... Ve gün gelecek gerçekler gerçek yaşamda yerini alacak... Ve ben diyorumki, Dinsel öğretilerin insanoğlunun üzerinde yarattığı baskı, çelişki ve çatışmaları ancak bilimin yaşamın gerçekleri üzerini ortaya koyacağı gerçeklerle ortadan kalkacaktır... Adı geçen yazarda ifadesinde " Din, ortaya çıkan küresel, sivil bir toplum ile hızlı bir şekilde uyumsuz hale gelmektedir." diye tarihe not düşmektedir... Saygı ve Sevgilerimle ...
  18. İnsanoğlu yüz yıllarca, dini inanç ve bilimsel akılcılığın birbiriyle bağdaştığı konusunda kendini –defalarca ve fütursuzca- yalan söylemeye mecbur bırakmıştır. Aynı şeyi o satırda siz de kendinize karşı mecburiyet yaratıyorsunuz... İfade edilenlerde öne sürülenler ne kadar iyi niyetli olsanızda inanç öğretilerinin insan oğlunun önüne koyduğu engellerin açıklaması olamaz... Saygı ve sevgilerimle..
  19. Bir başka başlık altında ifade edilen görüş üzerine farklı bir bakış açısıyla konuyu ele almıştım... Her iki başlık bir ölçüde uyum içinde olduğu için o ifadeleri bir kezde burada yazmak istiyorum... *** Tevrat, İncil ve kuran ilahi bir kaynaktan geldiğine inanılan kitaplar. Her biri insanlara nasıl yaşamaları gerektiği ile ilgili birbiriyle çelişen istemlerde bulunmakta. Ve bu kitaplarda ifade edilenlerin tanrı eliyle gönderildiğini söyleyen, Musa, İsa ve Muhammed’in inanç öğretileri onlara inanan iyi niyetli birçok insanın ruhani çabalarına rağmen, her biri birbiriyle çelişen bu dinsel bağlılıklar insanlar arasında hala inanılmaz boyutlarda fikir ayrılıklarına ve çatışmalara neden olmaktadır. Bu çatışma ve fikir ayrılıklarının farkında ve çelişkisi altında ezilen çoğu duyarlı insan, yüz yıllardır süregelen, birbirinin etki alanını ele geçirmeyi hedefleyen inançlar arasındaki kanlı çatışmaların ortaya çıkardığı bu hoş görüsüzlüğün önünü almak için, “dini hoşgörü” olarak adlandırılan bir şeyi savunmakta. Elbette dini hoşgörü, din savaşından daha iyidir ancak hoşgörünün de kendine ait birtakım sorumlulukları vardır. Dinsel düşmanlığı tetiklemeye yönelik korkular, artık mantıksızlığı gün gibi ortada olan ve gittikçe yaşamsal gerçeklerle uyumsuz hale gelen dinsel inançların çağlar öncesinden bu güne taşınan fikirleri eleştirilemez hale getirdi. Bu korku aynı zamanda insanlığı, dini inanç ve bilimsel akılcılığın birbiriyle bağdaştığı konusunda kendimize –defalarca ve fütursuzca- yalan söylemeye mecbur bıraktı. Oysa; Din, ortaya çıkan küresel, sivil bir toplum ile hızlı bir şekilde uyumsuz hale gelmektedir. Ve insanlığın gerçek kurtuluşu bu yalanın ardına gizlenerek değil, Bilim Dini Yok ettiği zaman gerçekleşecektir. Saygı ve sevgilerimle...
  20. Bilim Dini Yok Etmelidir Tevrat, İncil ve Kuran ilahi bir kaynaktan geldiğine inanılan kitaplar. Her biri insanlara nasıl yaşamaları gerektiği ile ilgili birbiriyle çelişen istemlerde bulunmakta. Ve bu kitaplarda ifade edilenlerin tanrı eliyle gönderildiğini söyleyen, Musa, İsa ve Muhammed’in inanç öğretileri onlara inanan iyi niyetli birçok insanın ruhani çabalarına rağmen, her biri birbiriyle çelişen bu dinsel bağlılıklar insanlar arasında hala inanılmaz boyutlarda fikir ayrılıklarına ve çatışmalara neden olmaktadır. Bu çatışma ve fikir ayrılıklarının farkında ve çelişkisi altında ezilen çoğu duyarlı insan, yüz yıllardır süregelen, birbirinin etki alanını ele geçirmeyi hedefleyen inançlar arasındaki kanlı çatışmaların ortaya çıkardığı bu hoş görüsüzlüğün önünü almak için, “dini hoşgörü” olarak adlandırılan bir şeyi savunmakta. Elbette dini hoşgörü, din savaşından daha iyidir ancak hoşgörünün de kendine ait birtakım sorumlulukları vardır. Dinsel düşmanlığı tetiklemeye yönelik korkular, artık mantıksızlığı gün gibi ortada olan ve gittikçe yaşamsal gerçeklerle uyumsuz hale gelen dinsel inançların çağlar öncesinden bu güne taşınan fikirleri eleştirilemez hale getirdi. Bu korku aynı zamanda insanlığı, dini inanç ve bilimsel akılcılığın birbiriyle bağdaştığı konusunda kendimize –defalarca ve fütursuzca- yalan söylemeye mecbur bıraktı. Oysa insanlığın kurtuluşu bu yalanın ardına gizlenerek değil, Bilim Dini Yok ettiği zaman gerçekleşecektir. *** Aşağıya neyin anlatılmak istendiğinin ve kastedildiğinin daha iyi anlaşılması için, konuyu bu çerçeveden ele alarak açıklık getiren “Huffington Post” ta yayınlanan bir yazıyı alıntılıyorum. *** Saygı ve Sevgilerimle...
  21. Bence yeterince başlığın konusu dışında kaldığımızı için devam etmeye çalıştığınız yönde istediğiniz yorumu yapmayacağım... Ama siz konunun içeriğine dair neden karşı olduğunuzu açıklayan görüş ve düşüncelerinizi yazabilirsiniz elbette... Başlığın konusu içinde kaldığınız sürece gerek görürsem bende yanıtlarım. saygılar
  22. Yazdıklarınız size göre.. Tartışmaya da açık... Ve yine Yaratılışcıların bilimi reddetmek adına bilimi sömüren yaklaşımlarını ortadan kaldıran bir açıklama ve savunma olamaz... Neyse konu gittikçe sayenizde başlığın içeriğinin dışına yeterince taşmış oldu... Bu tür saptırmalara artık yanıt vermek istemiyorum. Ancak; Hani olaki, bilime ve bilim adamlarının ürettiklerine saygılı olduğunuzu belirtmek adına bu son yazdıklarınızı yazdınız... O zaman da şunu yanıtlamak zorundasınız... Havai tip olarak lanse etmeye çalıştığınız kişi ya da kişiler kimler... Üstü kapalı Evrimi burada paylaşamaya çalışanları mı kastediyorsunuz? Diğer başlıklarda başkalarının haddini aştığını düşünürken, burada kendinizin ne yaptığını düşünüyorsunuz?
  23. Saygıdeğer Turkish-Medya.com forumu okuyucuları düşünebiliyor musunuz, bir grup bilimci, bilgi birikimine katkı sağlamak, gerçeğe ulaşmak için emek sarf ediyor ve bir takım bulgular ortaya koyuyor, insanlığın bilgi birikimine katkı yapmak amaçlı bilimsel çalışmalarda bulunuyor... Ama; İnsanlığın bilgi birikimine katkı yapabilecek olan bu sonuçlar, yaşamsal algılamasına aykırı, inançsal değerlerini sarsıyor diye düşünen bir bakış açısının ifade ettiği hikayecikten çıkarımsadığı kıssadan hisse yaklaşımlarla bizlere diyor ki; "Bu havai tiplerin dediklerine inanmayın, ortaya attıkları, ürettikleri bilgilere aldanmayın, ne yaptıklarını yapın,ne söylediklerine kulak verin, bilginin bilimin üretilmesine karşı durun, bu bilgilerin yerine , bilim karşıtı durumundaki Yaratılışçılar tarafından öne sürülen bilime aykırı da olsa inançlarımıza uygun çarpıtma ve yaklaşımlar sizin için daha uygundur. Çünkü en azından ben öyle olduğunu düşünüyorum..." Sayın 'sarıgöl' ün yukarıdaki ifadesi, gerçekten de doğru bir saptamaydı.. Çok da doğru söylenmişti... Ancak; Saptama yapmak başka, .. illaki bir şeyler yazmalıyım dürtüsüyle "Söz gümüşse sukutun altın olduğunu" unutarak yapılan saptamalara uygun davranmak başka bir şey demek ki...
  24. Bir grup bilim adamı, İnsanoğlunun bilgi birikimine katkı sağlamak için emek sarf ediyor ve birtakım bulgular ortaya koyuyor. Fakat bu sonuçlar, bilgi üretmeyen, bilim karşıtı durumundaki "Yaratılışçılar" tarafından, Darwin ve Evrim Kuramını karalamak için sömürülüyor. Bilimsel çalışmalar bilim dünyasının görmeye pek alışık olmadığı bir şekilde, yaratılışçılar tarafından çarpıtılıyor... *** Formun bir çok başlığında karşılaştığım yaratılışçıların anlatılanlar üzerine yazdıklarına ve sordukları sorulara, propaganda dokümanlarına baktığımda aklıma hep, Çöl yaşamının güçlü ve mağrur hayvanı deveye atfedilen ve çoğumuzun bildiği küçük öykü geliyor. Hani, "Boynun neden eğri?" diye sorulduğunda, onun "Nerem doğru ki!" dediği öykü. Bence de...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.