Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

kursatotcu

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    701
  • Katılım

  • Son Ziyaret

kursatotcu tarafından postalanan herşey

  1. bak bu konudaki iki zıt görüşün ikisi de mantık olarak yanlış olamaz muhakkak biri doğru olmalıdır dilku benim bir sorunum var sen bir düşün cevap verebilecek misin yardıma ihtiyacım var ne diyorsun? *Cevap: ben alem dediğimde kasdettiğim şey şudur: allahtan başka herşey demektir. insan sonradan olmuştur. kuranda bu sabit ve akli delile zıt değil bu. aslında benim şu an en büyük problemim şudur: ben alemin ezeliliğini savunuyorum. ve teselsül yani geçmişteki olayların sonsuz sayıda olduğuna inanıyorum. ama alem sonradandır diyenler bu konuda çok güçlü bir soru soruyorlar: saat bir itibariyla düşünürsek geçmişte sonlu sayıda mı olay oldu diye soruyorlar. ben ve siz evet diyoruz. adam soruyo: peki saat şu an iki oldu bir saat geçti dolayısıyla saat bire göre daha fazla sayıda olay mı oldu diye soruyor. evet diyoruz. ve diyor ki ama sonsuz sayıda olayın sayısı artar mı diyor. biz yok diyoruz. ee diyor, arttığına göre demek ki geçmişte sonsuz sayıda olay değil sonlu sayıda olay vardı diyor. ve sonlu sayının başı ve sonu belli olması gerektiğinden alemin başlangıcı vardır diyor. başlangıcı varsa sonradandır diyor. ben bu delile cevap veremedim ancak bu görüşü (alemin sonradan olması) allahın varlığının başlangıcını savunmaya vardığı için bu görüşü bıraktım.
  2. ALINTI(kursatotcu @ Apr 17 2006, 10:51 PM) peki zamanı ne zaman yarattı dilku dedi: alemle beraber.. ek yanıt: sen aleme sonradan yaratıldı demedin mi? "evet" dersen zamana da alemle beraber yaratıldı demene göre demek ki zamanı da sonradan yarattı manası çıkmıyor mu burdan söle
  3. dedi: yokluğun başlangıcının olmadığını sonunun olduğunu söylersem...!!! ne olur??? yani yokluğun başlangıcı yine bir yokluk, geriye doğru sonsuz....Yokluğun sonu da varlık, ileriye doğru sonlu..Ki senin "yokluk durumu sonsuz süre sürdü diyemeyeceği" görüşünü kabul etmiyorum!! cevap: yokluk yoktur zaten, ondan bahsederken sanki varlıktan bahsediyorsun, başlangıçsız ve sonlu derken ve böle dersen şu soruya cevap vermen gerekir: başlangıçsız bir yokluktan sona doğru gidildiğinde sonu var diyorsun, şu sorulur: yokluğu başlangıçsız kabul ettiğin için bu sonlu dediğin ana varışı sonsuz süre olmuyor mu? oluyor dersen, sonsuz süre nasıl geçildi ve bu son ana gelindi? buna ne dersin? dedi: alemin ezeliliğini kabul ediyorsan, tanrı ezelde alemi nasıl yarattı?? senin dediğin görüşe binaen mutlaka tanrı ile alem arasında yaratmanın vuku bulduğu bir an olması lazım..yaratma tanrının fiiliyse bu fiili yapması için bir an geçer.. cevap: biz allahın sıfatlarını inkar ettik ve oluşlar allahın bilmesiyle mecvut bulur dedik ve allahın ilmi de ki biz ilmi kendisidir deriz, ezeli olduğundan, bilmesi de ezeli yani başlangıçsızdır. dolayısıyla bilmesiyle oluşan şeylerde yani madderde başlangıçsızdır diyoruz. yani maddenin oluşumu için bir "ilk" değil "ilksizlikten" bahsediyoruz.
  4. bu görüşler zıt olduna göre ikiside doğru olabilirmi
  5. alemi sonradanmı yaratmıştı peki, evet dersen, zamanıda sonradan yarattığını mı kabul edeceksin söle bakalım
  6. peki zamanı ne zaman yarattı
  7. dedi:sen Allahın alemden sonlu ya da sonsuz süre önce olduğundan bahsediyorsun, oysa biz zamanın ezeliliğini kabul etmiyoruz, zamanı Allah yarattı diyoruz cevap: zamanın yaratılması ne demektir sölesene
  8. peki zamanı sonradan mı yarattı
  9. ya biri öle diyo diğeri tersini söylüyo zıt fikir değil mi bunlar
  10. dedi: yokluğun başı yine bir yokluk değil midir? cevap: bu soruyla hasmı: "yokluk durumu sonlu süre sürdü" demeye mecbur ettim ve şahıs bunu deyince sonlu sürenin başı ve sonunun olması gerekeceğinden dolayı bu yokluk durumunun bir başlangıcını kabul edecek ve çaresiz, bu başlangıç durumuna allahın zatı diyecek ve allahın varlığının başlangıcını savunduğunu görecek, yani kafir olduğunu. B: yokluk bir "şey" değildir ki zamana konu olsun..yokluk tanımlanabilir mi? hayır.. cevap: yokluk zamana tabi değil diyorsun madem, o halde neden allah alemi yoktan, sonradan yarattı diyorsun? dedi: madde ezelde varsa Allah yaratıcı değil, sadece musavvirdir öyle mi? cevap: aristonun dediği gibi demiyorum ben. bilmesiyle olaylar olur diyorum. var eden yine allah, ama alem allahın zatından zaman olarak sonra meydana gelmiş değildir. alem allahtan zat olarak sonradır, zaman olarak değil, mesela biri yürür aynı anda gölgesi de hareket eder, burda zamansal birliktelik vardır. ama şerefçe ve zat olarak insanın harekereti gölgesinden öncedir denebilir; bu da bölyedir. allahın aleme önceliği de böyledir. B: alemin ezeli olmasını savunuyorsan yaratmayı nereye koyuyorsun ki sana göre bu sudurdur ve sudur yaratma değildir..allahın bilmesi onun yaratması demek değildir.. cevap: işte böyle anlatıyorum ve açıklıyorum neyi kasdettiğimi yaratmayla dedi: peki alem sana göre bilkuvve mi sonsuz, bilfiil mi cevap: soruyu anlamadım B: yani potansiyelinde sonsuzluk mu var yoksa kendi zatı dolayısıyla mı sonsuz..ya da bu alemin sonsuzluğuna bir şey eklenip çıkarılabilir mi? geçmişe doğru ezeli olduğu gibi geleceğe doğruda ebedi mi? cevap: geleceğe doğruda ebedidir
  11. peki soruyorum iki insan var biri diyor ki: ben yaptıklarımda hürüm allah zorla günah işletmiyor bana, öbürü diyor ki: hayır ben hür değilim allah zorla günah işlettiyor bana bu iki insan birbirine tam zıt fikirleri savunmuyorlar mı söle
  12. kursat dedi: "Allah alemi yoktan mı yarattı? "evet" derse, soru: Bu yokluk durumu sonlu bir süre mi yoksa sonsuz bir süremiydi? "Sonlu bir süre" derse, derim ki: Bu yokluk durumunun sonu alemin varlığa gelişiydi değil mi? "evet" der, derim ki: Peki başı neydi? _ Not: Bu soruya, "yokluk durumu sonsuz süre sürdü" diyemeyeceğini ve "yokluk durumu sonlu süre sürdü" dediğinde de, bunun Allah'ın varlığının başlangıcını savunma demek olduğunun geniş izahları daha evvelden geçmişti" dedi: yokluğun başı yine bir yokluk değil midir? cevap: bu soruyla hasmı: "yokluk durumu sonlu süre sürdü" demeye mecbur ettim ve şahıs bunu deyince sonlu sürenin başı ve sonunun olması gerekeceğinden dolayı bu yokluk durumunun bir başlangıcını kabul edecek ve çaresiz, bu başlangıç durumuna allahın zatı diyecek ve allahın varlığının başlangıcını savunduğunu görecek, yani kafir olduğunu. dedi: madde ezelde varsa Allah yaratıcı değil, sadece musavvirdir öyle mi? cevap: aristonun dediği gibi demiyorum ben. bilmesiyle olaylar olur diyorum. var eden yine allah, ama alem allahın zatından zaman olarak sonra meydana gelmiş değildir. alem allahtan zat olarak sonradır, zaman olarak değil, mesela biri yürür aynı anda gölgesi de hareket eder, burda zamansal birliktelik vardır. ama şerefçe ve zat olarak insanın harekereti gölgesinden öncedir denebilir; bu da bölyedir. allahın aleme önceliği de böyledir. dedi: peki alem sana göre bilkuvve mi sonsuz, bilfiil mi cevap: soruyu anlamadım
  13. dilku bu soruya net yanıt ver: meşşailer de cebirci zaten, şunu diyorum: senin kader inancına göre hür irademiz var. yani cebr yanlış, halbuki bu ikisinden ancak biri doğru olabilir. dolayısıyla diğeri yanlış olmalı ve kaderi inkar manasına gelmeli değil mi? buna ne dersin. yani ya cebr ya hür irade savunumu doğru değil mi? sence yanlış olan hangisi
  14. dedi: 2-) Teselsül Hâdislerin ve mümkinlerin, birbirinin müessiri (illeti, doğurucusu) olarak, geriye doğru nihayetsiz devam etmesi demektir. Teselsülü iptal için sunulan deliller: 1- Önümüzde birbirine tesir etmiş bulunan bir sebep-müsebbep mecmuası vardır. Bu mecmuanın her bir ferdi mümkin olduğuna göre kendisi de mümkindir. Bu mümkin mecmuanın müessiri kimdir, ya mecmuanın tümüdür, ya içinden bir parçadır veya tamamen dışında kalan bir şeydir. Mümkinler mecmuasının müessiri yine kendisi değildir. Çünkü bir şey kendi kendisinin illeti olamaz. Bu mecmuanın illetini, içindeki bir parça da teşkil edemez. Zira o parça mecmuanın tümüne tesir ederken kendisine de tesir etmiş olacak, bu ise batıldır. Eğer bu parçanın, kendisinden başka mümkinler serisine tesir ettiğini, onların da buna tesir icra ettiğini söyleyecek olursak bu takdirde devir lazım gelir ki onun muhal olduğunu isbat etmiştik. Üçüncü şık kalıyor o da müessirin mümkinler serisinin dışında olması. Mümkinlerden olmayan şey vâcip olur. O halde mümkinler nihayetsiz devam edemeyip bir vacibu’l-vücud’ta nihayet bulur. cevap: bu delil teselsülün batıllığını ispatlamıyor ki, bu fertlerin her birinin sebebinin allah olduğunu gösteriyor. 2- Bürhan-ı tatbik delili: Sebep-müsebbep zinciri geriye doğru, bir dizide sonsuz olarak devam eder. Buna göre bize doğru son ma’lûl, son eser vardır, fakat ilk müessir yoktur. Şimdi biz son eserden başlamak üzere geriye doğru nihayetsiz bir zincirleme düşünelim. Bir de son esere nisbetle, mesela 5 kademe yukarıda olan ikinci bir sonsuz silsile düşünelim. Bu iki ma’lûl silsilesini bize doğru olan başlangıç noktalarından birbirine tatbik edelim, yani çakıştıralım. Birinci silsilenin birinci halkası ile (yani asıl illetler silsilesinin beşinci halkası ile) karşı karşıya gelecektir, ikincisi ikincisinin, üçüncüsü üçüncüsünün karşısına olmak üzere devam edecek. Bize doğru olan başlangıç noktasına nisbetle aralarında dört kademe fark bulunan bu iki ma’lûl zinciri arasında ya tam bir uygunluk bulunacak, yani zincirlerden birinin her halkasının karşısına öbürünün bir halkası gelecek, bu takdirde küll cüz’e müsavi olacaktır ki bu muhaldir; veya eksik silsile nihayete erecektir, o zaman da öbür silsile 4 kademe fazla gelecektir. Nihayetli kemiyetten, muayyen miktarda fazla olan kemiyet de nihayetli olacağından öbür silsile de nihayete erecektir. Böylece sebep-müsebbep zinciri nihayetsiz olmaktan çıkar. cevap: buna şöyle yanıt veriyorum: bu tatbik olayını çapraz olarak yapmayı teklif ediyorum. yani 5 kademe fazla olan silsilenin en son malul'ü (illetli) ile 5 kademe eksik olan ikinci silsilenin en son malulünü çakıştırıp nasılsa bunların ikisininde başlangıçsız olduğu kabul edilmişti. böyle çakıştırma devam eder diyorum. 3- Bürhân-i tezâyüf delili: Bu delil, illet ile ma’lûl arasındaki nisbetin incelenmesinden doğmaktadır. İlletler zincirinin sonsuz olarak sürüp gittiğini kabul edersek ma’lul sayısı illet sayısına nisbetle bir fazla olacak ve illet- ma’lûl dengesi bozulacaktır. Çünkü zincirin her halkası kendinden öncekine nisbetle ma’lûl, kendisinden sonrakine nisbetle de illettir. Halbuki bize doğru son ma’lul sadece malludür, illet değildir. O halde fazladır. Oysaki nihayetsiz düşünülen varlıklarda ziyade ve noksan olamazdı. cevap: bu silsileyi bir noktada kesmeniz de sizin vehminiz diyorum. silsile devam ediyor ve edecektir diyorum. not: bunların daha güçlü delilleri var teselsülü inkar ettikleri o da şudur: birine de bu konudaki sıkıntımı şu sözlerle anlatmştım : aslında benim şu an en büyük problemim şudur: ben alemin ezeliliğini savunuyorum. ve teselsül yani geçmişteki olayların sonsuz sayıda olduğuna inanıyorum. ama alem sonradandır diyenler bu konuda çok güçlü bir soru soruyorlar: saat bir itibariyla düşünürsek geçmişte sonlu sayıda mı olay oldu diye soruyorlar. ben ve siz evet diyoruz. adam soruyo: peki saat şu an iki oldu bir saat geçti dolayısıyla saat bire göre daha fazla sayıda olay mı oldu diye soruyor. evet diyoruz. ve diyor ki ama sonsuz sayıda olayın sayısı artar mı diyor. biz yok diyoruz. ee diyor, arttığına göre demek ki geçmişte sonsuz sayıda olay değil sonlu sayıda olay vardı diyor. ve sonlu sayının başı ve sonu belli olması gerektiğinden alemin başlangıcı vardır diyor. başlangıcı varsa sonradandır diyor. ben bu delile cevap veremedim ancak bu görüşü (alemin sonradan olması) allahın varlığının başlangıcını savunmaya vardığı için bu görüşü bıraktım. ancak: teselsül inkar edilirse çok büyük bir sorun var kelamcılar bunu yüzyılarca göremedi. bak şimdi bu millet ekseri ne diyor: allah vardı hiçbirşey yoktu, sonradan allah alemi ( allahtan başka herşey ) yarattı demiyomu? he ehli sünnetde böyle demiyomu? iyi bak şimdi bu konuyu 6 aydır inceliyom en derin kitapları okuyom, anladım ve şunu gördüm: "allah alemi ( allahtan başka herşey ) sonradan yarattı" diyenlere soruyom: allah alemden önce de varlıktamıydı? "evet" derler. tekrar soruyom: peki sonlu mu yoksa sonsuz süre öncemiydi? adam dese ki: "sonsuz süre" bu olmaz çünkü sonsuz sürenin sonuna varılamaz ve alemin varlığa gelmemesi gerekirdi. bu sefer mecbur "sonlu süre önceydi" diyecekler ama burada onların aklına gelmeyen bir sorun var o da şu: böyle diyen allahın varlığının başlangıcını savunmuş olmaktadır. çünkü sonlu süre demek; başı ve sonu belli olan süre demektir ve bunlara göre alem sonradan yaratıldığı için bir başlangıcı vardır ve bu başlangıcı olan andan sonlu süre geri gittiğimizde ne olur? şu olur ki: allah alemden sonlu süre önceydi ama daha önce değil manası çıkar. ve bu allahın varlığının başlangıcını savunmak olur. ama onlar bunu anlamıyordu. kendilerine ne denmişse aynen tekrar ediyorlardı. mesela gazali ehli sünnetin içinde bu konuyu en iyi bilen birisidir. kitabını okudum "tefahafüt el flelasife" yani "filozofların tutarsızlıkları" orada rezil oldu ve şöyle bir hata yaptı. dedi ki: allah zamanı yarattı ama allah zamanı sonradan yarattı dedi, bakın bu hatadır. alemle beraber zamanı yarattı dedi. yani alemden önce zaman yoktu dedi. soruyom: madem alemden önce zaman yok, o halde neden bunlar aleme sonradandır diyor. çünkü sonradan demek için öncelik olaması lazım. ve öncelikte zaman kavramıdır. **** aha size iki dakka da bing bangın yalan olduğunun kanıtı, kimse bunu şimdiye kadar yazmadı bir ilk daha benden size hadi bakim. bundan sonra kim bing bang falan derse ağzına lafı yapıştırın okey mi.. :bak bu bing bangi(büyük patlama)savunanlar kimler? allaha inanğıdını söyleyenler değil mi? evet onlar, hatta buna allahın varlığının bir delili demiyorlar mı. evet diyorlar. bak şimdi: bu bing bang bir başlangıç değil mi? evet, peki bunlar allaha başlangıçlı mı diyor yoksa başlangıçsız mı? başlangıçsız demiyor mu? evet öyle diyorlar. peki başlangıçlı ve başlangıçsız olarak iki şey var önümüzde; soruyorum: başlangıçsız mı zaman olarak öncedir yoksa başlangıçlı mı?başlangıçsız önce olmalı değil mi? devam ediyoum; demek ki bunlar şunu kabul ediyor:o halde, "bing bangden önce allah vardı." bunu kabul ediyorlar değil mi? soruyorum: peki bu bing bangden sonlu bir zaman önce mi yoksa sonsuz bir zaman önce miydi allah? ne diyecek bu soruya? zaten bunu çok anlattık. sonsuz zaman önce dedi mesela, bak bunu inceleyelim: sonsuz zaman önce derse, bu şu anlama da gelir: madem bing bangden sonlu zaman önceydi allah o halde bunu ters çevirirsek ne oldu? şu oldu: allahtan sonsuz zaman sonra bing bang oldu demek olmadı mı? evet öyle oldu. peki sonsuz zamanın sonu olmadığından ve sonuna varılamadığından bing bangin meydana gelmemesi gerekiyordu değil mi? ama onlara göre bu meydana geldi. demek ki bu şıkkı diyemiyorlar değil mi? gelelim ikinci şıkka, kaç kere dedim, bir daha diyorum; ikinci şık neydi? bing bangden sonsuz zaman önceydi allah diyeceklerdi ya; devam ediyorum: sonlu zamanın hem başı hem de sonu belli olması gerekir ya, bu sonlu zamanın sonuna bing bangin olduğu anı dersek, başına ne diyeceğiz? bunlar bu başa allah demek zorunda kalacaklar, başka yolları yoktur. yani ne oluyor? bing bangden sonlu süre önce allah varlıktaydı ama ondan önce varlıkta değildi, yani allahda yoktu varlığa geldi demiş oluyorlar. yani allahın varlığının başlangıcını savunuyor bunlar. ama bunu bilmiyorlar ve farkında olmuyorlar yaaaaaaaaaaaa. dolayısıyla bing bangin savunan, allah yoktu sonradan varlığa geldi demiş olur. doğru cevap: alemin başlangıcı yoktur, hareketin başlangıcı yoktur, sudur nazariyesi doğrudur. allahtan taştı alem. ama bu bilmesiyle oldu. alem zaman olarak allahtan sonra olmadı yani. artık fizikçilere bunu anlatın; üniversite hocalarınızada. ama unutmayın ki o fizikçiler bu delil karşısında çok şaşırır lar, çünkü bu metafizik konusudur. alemin ezeliliği konusudur. onlar ise uzayı inceliyor ve bu sonuçlara varıyorlar. ben bir süre önce bing bang yok demiştim de benimle dalga geçmiştiniz. altı aydır, alemin ezeliliği konusunu inceleyince çok bilgili oldum ve şimdi sizi susuturdum demiiiiiiiiiiiiii. *
  15. meşşailer de cebirci zaten, şunu diyorum: senin kader inancına göre hür irademiz var. yani cebr yanlış, halbuki bu ikisinden ancak biri doğru olabilir. dolayısıyla diğeri yanlış olmalı ve kaderi inkar manasına gelmeli değil mi? buna ne dersin
  16. dedi: o zaman alemin Allah'la birlikte ezelde yoktan yaratıldığını kabul ediyorsun.. cevap: ezelde yoktan yaratma olmaz ki. yoktan yaratmadan bahsedildiğinde, bu yaratılan için bir başlangıç kabul etmek gerekir. oysa "alem ezeli olarak varlıktadır" dendiğinde bu alemin yokluğunun düşünülemeyeceği demek olur. yani alemin yoktan yaratılması reddedilmiş olur. dedi: "ilahi fiil ilahi cevherden zorunlu olarak çıkmıştır" o zaman alemde bir determinizm var, sebep-sonuç aynı anda var oluyor ve sebep-sonuç arasındaki ilişki zorunlu.. cevap: ben determinizm'e inanmam ve olaylar arasındaki ilişkilerde hakiki fail(yapan) allahtır. ben olayların birbirine hakiki manada etkisini kabul etmem. mesela ateşin yaktığına inanmam. yakan aslında allahtır. ama genelde ateşe biz değdiğimizde bu acı yaratılıyor. (acının yaratılmasından kastım; ayrıca bir yaratma sıfatıyla yaratma değildir, yine bu acının meydana geleceği allahın ilminde oluşu ve bu ilme göre acının meydana gelişidir.) ve bunlar çok sık olduğundan artık insanlar bunları hep sebeplere bağlar oldular.
  17. ama sen onların cebrci oldunu kabul etmedin mi ettiysen sen cebrcilere hak dedinin farkındamısın acaba
  18. o soruların izahları forumlarda ve kitapta parça olarak çokça geçti allaha zalim dedim zaten bir de özgür iradeciler sanki çocuk, ya etmeyin eylemeyin. eşari mezhebi hak mı diye sordum. yanıt vermedin. yanıt ver bak iş nereye gelcek
  19. dedi: bari Allahın iradesini kabul et de ondan sonra özgür irademiz yok de, iki iradeyi birlikte reddetmene ne gerek var.. cevap:başka çare yok ezeli ilim kabul edilince allahın iradesine yer kalmaz dedi: ya da irade sıfatını reddetmekle Allahın fiilerini zorunlu olarak yaptığını kabul etmiş olursun..Bunu mu kabul ediyorsun.. cevap: evet dedi: ayrıca iradeye atfedilen özellikleri sen ilim sıfatına ilave ediyorsun, bu sefer insanı fiilerinde zorlayan Allahın iradesi değil ilmi oluyor.... cevap: evet dedi:ya Allahın iradesini reddetmendeki mantık insan fiilerini özgürleştirmek değilse ne??? cevap: gerçekçi olma ve ezeli ilmi kabul etme sonrası iradesine yer kalmaması yönündeki akli deliller. dedi: Alemdeki kötülükleri Allaha atfetmemek mi? cevap: alemdeki kötülüklerin kaynağı allahtır, bilmesidir. dedi: O zaman bu kötülüklerin nedeni insan da değil ki insan da özgür değil ve bu kötülükler Allahtan zorunlu olarak sudur ediyo.. cevap: evet zorunlu olarak sudur ediyor. ancak bir fark var: Onu bunu yapmaya zorlayan olmaksızın allah yaptıklarını yapmak zorundaydı. bundan sonra yapacak olduğu şeylerden başkasını da yapamaz. bunu anlamak çok mu güç? (aslında güç) ezeli ilimden bahsettiniz bunun ne demek olduğunu iyi düşünün. allah bu ilme muhalif bir şeyi yapamaz, dolayısıyla zatı gereği zorunludur ( mucibun bizzat) hür iradesiyle seçmedi yaptıklarını. filozofların çoğu bu görüştedir. kelamcılar allahın iradesini kabul ettiler, onlar çok geride kaldı. filozofların bazı dahiyane sözlerini anlayamadılar, anlayınca karalama yoluna gittiler. sizin bana yaptınız gibi
  20. at sana soruyorum: hür iraden var mı yok mu? var dersen, sen ateizmi bilmiyorsun demektir. zira determinizm ilkesini beraberinde taşır ateizm. bir de bu konuları bilmediğini şundan anladım: anladığım kadarıyla allaha inanmıyorsun. yani ateistsin hem de bing bangi savunuyorsun. bu olmaz, zira ateizm maddenin ezeliliğini yani öncesizliğini, başlangıçsızlığını savunmak zorundadır ve bunu savunur. bing bangı dikkat edersen allaha inandığını söyleyen kesim savunur.
  21. mustinet bak anlayacağın bir şekilde sölim: burda yazman kader mi? evet dersen, demek mecbur yazdın buraya ölemi? hayır mecbur değildim dersen, söle bakalım neden bu soruya evet kader dedin; eğer burada yazmam kader değildi dersen, bak kadere sen de inanmıyon.
  22. ya anlattım ya forumlarda özgür irademiz yok diyom allahın iradesini de inkar ediyom peygamber özgür değiliz dedi size bunu demiyolar
  23. bakın siz bir rüyadasınız yüzyıllardır dönen bir dolap var. ben bilmiyormuyum sizin bu dediklerinizi? sizden bin kat iyi bilirim bu laf oyunlarını. ama şu var: bunlar bir yalan, yüzyıllar öncesinde (800 yıl) ibn rüşd bunu söylemişti: ilim maluma tabidir lafının yalan olduğunu. sizin bu "allahın olayları önceden bilmesi bizi zorlamaz" demeniz ve kardelenin: "Burda insanların anlamadığı şey : Allah biliyor diye insan yapmaz, insan yapacağı için Allah bilir" demesi ve senin " Allah bir şeyi ne hal ise o hal üzere bilir, ama o halin zorunlu olduğu anlamına gelmez." sözlerin, sizin de bu saçmalığa inandığınızı ve size söylenenleri aynen tekrar ettiğinizi gösterir. ben bunların cevabını yıllar sonra (6 yıl) buldum. tam cevabını bulmam 9 yıl sürdü. artık uyanın! bu konuyu forumda allahın ilmi ve zorunluluk" başlığında anlattım. sizin dediğinizi diyenler, yani hür iradeyi savunanlar, bu lafın peşine şunu da derler: "ilim maulma tabidir" malum, bilenen olaylar demektir, yani allahın bilgisinin, ilminin bizi zorlamadığını anlatmak için, allahın ilmi olaylara tabidir, yani onları etkilemez, aksine onlardan etkilenir demeye getirerek, ezeli ilim, sonradan olan hadiselere tabidir diyorlar ve bunu siz de yuttunuz işte! ve kader konusunda açıklama istenen biri eğer böyle bir izah yaparsa sizce bu kişi bilgili, bu işleri bilen biri olarak görüldü değil mi? ama cebirci biri ise size şöyle görüldü: "aaa daha bunun ne demek olduğunu bile bilmiyor! hiç ilim bizi zorlarmı ya hahaha, deyip o kişiye hemen takvim örneğini sorarsınız değil mi? güneş tutulması örneğinde, takvime yazıldığı için mi güneş tutuldu yoksa güneşin tutulacağını önceden bildikleri için mi takvime yazdılar? ve benzeri bir sürü örnek mesela tren örneği gibi: "yüksek bir tepede biri varmış ve karşılıklı iki trenin gelmekte oldularını görmüş, ama trenler bunu görmemişmiş, eee adam trenlerin çarpışacağını biliyor diye mi bu trenler çarpışacak yani" diyerek, allahın önceden bilmesinin olaylara etkisi olmadığı anlatılmak istenir. 50 kere dedim bir daha diyorum: tabi olan ve tabi olunan ifadeleri düşünüldüğünde, tabi olan mı yoksa tabi olunan mı zaman olarak sonra gelir? iyi düşünün. ben söyleyeyim: tabi olmaktan bahsetmek için önce tabi olunanın varlığı gerekir. yani önce tabi olunan, sonra tabi olan zaman olarak gelir. halbuki buna karşılık, bunlar ne dedi? "ilim maluma tabidir" lafıyla kasdettikleri ilim, ezeli bir ilimdir, malum ise sonradan olacak olaylardır. yani bunlar çelişkiye düştüler. ezeli bir ilim, sonradan olan olaylara mı tabidir yoksa sonradan olan olaylar ezeli, öncesiz ilme mi tabidir? iyi düşünün. sonradan gelenin önce olana tabi olması gerekir demiştik ya, o halde mantıken malum ilme tabi olması icab eder. bu ise cebrden başka bir şey değildir. bu konuda detaylı bilgi için "metin özdemir" diye biri var. ilahiyat hocası sivastamıydı tam hatırlamıyorum. onun "iz yayıncılık" tan kitabı var. allahın ilmi ve zorunlulukla ilgili. onda bilgi çok var. işin garibi şu: bu adam, sizin gibi özgür iradeyi savunmasına rağmen, allahın ezeli ilminin maluma tabi olmasının savunulamayacağını anlatıyor ve işi şu noktaya taşımaktan çekinmiyor: "allah bizim yaptığımız fiilleri ancak bu fiiller olduğu anda bilir, olmadan önce bilmez" fikrini imalı olarak savunuyor. hem de bu konuda kurandan örnekler bile veriyor. hala bir rüyadasınız! uyanın ve düşünün: allahın öncesiz ilmi mi olaylara tabi yoksa olaylar mı allahın değişmez, ezeli ilmine tabi? ikincisini seçerseniz bu cebr olur. yorumunuzu bekliyorum.
  24. dilku sanki kendin inanıyormuşsun gibi kardelyaya "kadere inanmıyor musun" demişsin. dua kaderi değiştirir öyle mi? söyle bana kulun dua edeceği de allahın ezeli ilminde belli değil miydi? "belliydi" dersen, buna göre kulun, dua etmesi de kader olmuyor mu acaba? ek soru: allah irade ettiklerini bilerek mi yoksa bilmeyerek mi irade etti? "bilerek" derse, peki bunun bilmekten farkı nedir? zira Onun olacağını bildiği şeyin meydana gelmesi zaten zorunludur, aksi halde cahil olması gerekirdi. (bu soru allahın iradesinin olmadığını gösteren delildir.)
  25. hayır mutezile değil bütün mezhepleri inceledim bütün görüşleri ve meşşailerin çok ileri gittiklerini gördüm, meşşailerin çok görüşünü kabul ettim. allahın sıfatlarını inkar ettim aleme ezeli dedim ve ayrıntılar forumlarda var . yakında siteye ek yazılar ekleyeceğim. kitabın bir yıl önceki hali o, çok görüşüm değişti mesela orada genelde allahın iradesinden bahsediyordum ama artık iradesini reddediyorum. zatı gereği zorunlu (mucibun bizzat) diyorum. gibi ..
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.