sardunyam tarafından postalanan herşey
-
Marshall Planı
Marshall Planı II. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir. Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 16 ülke, bu plan uyarınca ABD'den ekonomik kalkınma yardımı almıştır. Planın mimarı olan ABD Dışişleri Bakanı George Marshall Haziran 1947'de Harvard Üniversitesinde bir konuşma yaparak Avrupa ekonomilerini tekrar kalkındırmak için çok geniş kapsamlı bir program önerdi. Marshall Planı buna katılmak isteyen her Avrupa ülkesine Amerikan mali yardımı, malzeme ve makinasını içeriyordu. Türkiye dahil, 16 Avrupa ülkesinin üyeleri 22 Eylül'de Amerika'ya sunulmak üzere bir Avrupa Ekonomik Kalkınma Programı hazırladılar. Bu program üzerine Amerika 3 Nisan 1948'de Dış Yardım Kanunu'nu çıkardı. Amerika bu kanuna dayanarak daha ilk yılında 16'lara (İngiltere, Fransa, Belçika, İtalya, Portekiz, İrlanda, Yunanistan, Türkiye, Hollanda, Lüksemburg, İsviçre, İzlanda, Avusturya, Norveç, Danimarka ve İsveç) 6 milyar dolarlık bir ekonomik yardım yaptı. Bu yardım ileriki yıllarda 12 milyar dolara ulaştı. Marshall planı, Sovyetler Birliği ve onun uydularına da açık olmakla birlikte, Doğu Bloku üyeleri buna katılmak istemediler. Marshall yardımları sonucunda ve üç yıllık bir süre içinde Avrupa'daki sanayi üretimi savaş öncesine oranla % 25, tarımsal üretim ise % 14'lük bir artış gösterdi. Dış Yardım Kanununun çıkması üzerine 16 Avrupa ülkesi, 16 Nisan 1948'de Avrupa Ekonomik işbirliği Teşkilatı'nı kurdular. Marshall Planına karşılık Sovyetler de uyduları arasındaki ekonomik ilişkileri ve işbirliğini sıkılaştırmak için, Sovyet Dışişleri Bakanı'nın adına gönderme yapan Molotof Planı ikili ticaret düzenini kurdular. Zira, Çekoslovakya başta olmak üzere bazı uydu ülkeler Marshall Planı'na katılmak için büyük istek göstermişti. 1948 Şubat'ındaki Çekoslovak darbesinde bunun büyük etkisi vardır diye kısa olarak anlattıktan sonra şimdide Almanya ve İtalya'nın, I. Dünya Savaşı sonrasında oluşan dünya düzeninden memnuniyetsizlikleri neticesinde statükonun lehlerine değiştirilmesi amacıyla başlattıkları saldırgan tutumları, II. Dünya Savaşı'nın en önemli sebeplerindendir. Bu gelişmeler dünyanın yeni bir savaşa sürüklenmesine, Türkiye'nin ise bir çok alanda hızlı bir değişime uğramasına sebep olmuştur. Özellikle Faşist İtalya'nın Balkanlar ve Doğu Akdeniz'deki saldırgan tutumu, Türkiye'de güvenlik endişesi yaratmıştır. Türkiye gelişmeler üzerine, güvenlik endişesini gidermek ve “barışı” korumak amacıyla, Balkan Antantı (1934) ve Sadabat Paktı'nın (1937) kurulmasına öncülük etmiş, Montreux Boğazlar Sözleşmesi'nin (1936) imzalanması için çaba göstermiş, İngiltere ve Fransa ile ittifaka (1939) gitmiştir. Bu ittifak, Türkiye'nin 1923 yılından beri Batı ile yaptığı ilk ittifak olması sebebiyle oldukça önemlidir. Bu antlaşmanın asıl önemi, Alman ve İtalyan saldırganlığına karşı yapılmasından çok, kredi antlaşması olması sebebiyle Türkiye'yi Batı'dan borçlanma noktasına getirmesidir. Yukarıda bahsedildiği üzere, Türkiye'nin her alanda hızlı değişimi bu tarihten itibaren daha net olarak hissedilmiştir. Bu tarihe kadar kendi dinamikleriyle hareket eden Türkiye, özellikle II. Dünya Savaşı'nda ve sonrasında yaşanacak gelişmeler sonucunda Batı, özellikle de Amerika odaklı bir tavır sergilemeye başlamıştır. II. Dünya Savaşı boyunca Türkiye tarafsızlığını korumaya çalışmıştır. Savaşta Türkiye'nin amacı, savaşa katılmadan toprak bütünlüğünü korumak, maceracı bir politikadan uzak durmak ve büyük devletler arasında bir denge unsuru olma politikasını yürüterek saldırılardan korunmak olmuştur. Türkiye'nin II. Dünya Savaşı yıllarındaki politikası, Deringil'e göre, görece küçük bir devletin diplomatik başarısı sayesinde en kritik zamanlarda dahi dünyanın büyük güçlerine sözünü geçirebildiğinin en canlı kanıtlarındandır. Türkiye savaşa girmeyerek büyük bir yıkımdan kurtulmuştur. Türkiye'nin savaşın dışında kalma başarısının faturası, savaşı kazananların isteklerinin yapılmamasından dolayı onların tepkilerini çekmesi ve ülkenin savaş sonrasında yalnızlaşmasıdır. Bu yalnızlık, Türkiye'nin geleceğini etkileyecek olan bir devletle, Amerika'yla ittifaka gidilerek giderilmeye çalışılacağı için oldukça önemli sayılmalıdır. Bulunan çözüm, özellikle de çözümün uygulanış biçimi bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu/bunaldığı olumsuzlukların temellerini atmıştır
-
Yazarlar... Çeşitlemeler...
KAMUOYUNA DUYURULUR!.... İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesinin 23 Ocak 2009 tarihli kararı; Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün açıklamasıyla; "Av.Kemal Kerinçsiz'in '' Ergenekon Terör Örgütü (ETÖ)'' tabirinin kullanılmasına ilişkin suç duyurusunda bulunulması talebini değerlendiren mahkeme heyeti, görülmekte olan dava açılıncaya kadar ''Ergenekon Terör Örgütü'' isimli herhangi bir örgütün olup olmadığının ilgili birimlere sorulduğu ve bulunmadığı yönünde cevap alındığına dikkate alarak, bu durumda böyle bir örgütün varlığının ancak yargılama sonucunda açığa kavuşacağı sonucuna vardı. Mahkeme heyeti, böyle bir örgütün var olduğu yönündeki ifadeler yerine ''iddia olunan'' tabirinin kullanılması konusunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılarak Emniyet Genel Müdürlüğü resmi internet sitesi, yazılı ve görsel basın-yayın organları ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı nezdinde gerekli yasal girişimlerin yapılmasının istenmesine karar verdi. 23 Ocak 2009 Mahkemenin bu açıklamasına rağmen, birkaç yayın kuruluşunun dışında diğer yayın kurum ve kuruluşları, ısrarla daha adı konmamış bu iddianameye "ETÖ" Ergenekon Terör Örgütü ifadelerini kullanmaktadır. Açıkça SUÇ işlenmektedir. Cumhuriyet'in temel ilkelerini aşındırmayı adet haline getiren bir kısım kurum ve kuruluşlar, daha derinlere inmek suretiyle Türk'lüğün tarih destanı, Türk'lüğün varoluş tarihini de aşındırmaya, hatta lekelemeye çalışmaktadırlar. RTÜK ve Başındaki şahıslar da bu suçu işlemektedir. Duyarlı kamuoyu ve sivil toplum örgütleri üzerine düşen görevi mutlaka yapmalıdırlar. 26.01.2009 Mehmet Zekâi Atamer
-
Yazarlar... Çeşitlemeler...
Dünyadakiler somurtuyor bizimkisi gülüyor!’ Bu söz bana ait değil.. Söyleyen, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu.. Kasdettiği kişi Maliye Bakanı Kemal Unakıtan.. Haberi okuyunca içimden o gülmeyecek de ben mi güleceğim dedim.. TOBB Başkanı’na göre; “enteresan bir Maliye Bakanımız var.” Hakikaten enteresan! Diğer ülkelerin maliye bakanları krizin altından nasıl kalkacağız diye kara kara düşünüyor.. Formül üstüne formül arıyor.. Geceleri uykuları kaçıyor.. Bizim bakan gülüyor.. Enteresan! Bunca sıkıntının üstüne bir de kredi kartı krizi baş gösterecek diye dünyanın ödü patlıyor.. Kredi kartı borçları da geri dönmemeye başlarsa.. ABD’de de .. Bizde de sinyaller bu yönde.. Onlarınki somurtuyor.. Bizimkisi gülüyor.. * Nasıl gülmesin ki.. Oğlu, kızları ihya oldu.. Mısır işi yaptılar.. Yumurta işine girdiler.. Allah bereket versin, şimdi de 600 milyon dolarlık enerji santralı kuruyorlar.. Maliye Bakanı gülmeyecek de ben mi güleceğim.. Ama kriz var.. Binlerce kişi işinden oldu, üretim yarı yarıya düştü.. Mal alıp satan yok.. Şubatta krizin daha ağırlaşacağı, martta dibe vuracağımız söyleniyor.. İflasların başlayacağı.. Bu tablo karşısında Maliye Bakanı’nın da somurtması gerekmez mi? Gerekmez! Çünkü Maliye Bakanı rakamlara değil, Başbakan’a inanıyor.. Başbakan, kriz teğet geçecek dedi ya.. Maliye Bakanı’nın içi rahat.. Nasıl olursa teğet geçecek diye düşünüyor! Neşesini bozmuyor, gülücükler saçıyor.. * Ankara’da acayip bir şeyler oluyor.. Kavga ha çıktı ha çıkacak gibi.. Seçim olmasa birbirlerine girecekler havası var.. Geçen gün Sanayi Bakanı Çağlayan, Merkez Bankası Başkanı Yılmaz’ı ağır bir dille suçladı.. Kemal Sunal’ın İnek Şabanı’na benzetti! Şaban düşer, kafasını yere vurur, farkında değildir, hâlâ güler.. Elini kafasına koyar, eli kanlanınca başlar ağlamaya.. Bakan, Merkez Bankası Başkanı için bu hikâyeyi anlattı.. Şimdi TOBB Başkanı, Maliye Bakanı için benzer bir tanımlama yapıyor.. Bizimkisi gülüyor diyor.. Herhalde daha kanı görmedi! Veya bizim ailenin işleri tıkırında diye gülüp duruyordur! Ya o ya bu.. Çünkü ortada gülünecek bir durum yok.. TOBB Başkanı diyor ki; “Aspirin’le tedavi dönemi geçti, artık iş ameliyatlık.” İyi de ameliyatta neşteri kim vuracak? Ehil bir el var mı? * Bütün dünya reel sektörün üzerindeki yükü hafifletmek için çaba harcıyor.. Ya bizde? Kimse çıkıp bir şeyler talep ediyor mu? Hakkını arıyor mu? Yanıtını yine TOBB Başkan’ı verdi.. Bursa’da sanayicilere seslenirken bakın ne demiş.. “Aranızda hakkını arayabilecek bir babayiğit var mı bilemiyorum.” Hak aramaya kalkana “şu defterlere bir bakalım” diyorlarmış.. Yani tehdit! * Türkiye bu haldeyse.. Maliye Bakanı’nın elinde herkesi susturacak sopa varsa.. Adam tabii güler.. Kahkaha bile atar! Mehmet TEZKAN 27.01.2009
-
bir sana, iki bana!
Dünya bir oyun bahçesi aslında... Ve biz insanlar geçimsiz çocuklar, bütün oyuncakları kendimiz için istiyoruz, eğer bir başkasına vermek zorunda kalırsak onu kırıyoruz! Sonra yapıştırıyoruz fakat hiç sağlam olmuyor! Bu oyun bahçesinde kısıtlı bir zaman geçireceğimizi hep unutuyoruz, oysa burada eğlenmek elimizde, fakat önce ayağımıza batan taşları, dikenleri ve pislikleri temizlemeliyiz, sonra kendi içimize dönmeli ve bu oyunda nerede olduğumuzu ve ne aradığımızı sormalıyız! Ama nerdeeee? Yani nerde bizde o soruları sorup o temizliği yapacak istek ve irade! Yok... Bazılarında var ama o kadar azlar ki, onların temizlemesi diğerlerinin kirletmesini önleyemiyor, azaltamıyor bile! Diğerleri nelerle uğraşıyor? Kavga ile entrika ile, savaş ile! Evet çocukken savaş oyunu oynamakta zevkiydi fakat şimdi bu oyunda gerçekten ölüyor insanlar ve hatta canlılar! O yüzden hiç eğlenceli değil bu dünya! Benim için en azından hiç eğlenceli ve sevimli değil! Ben burada bir şeyler üretebilmek isterdim, resim yapmak, bir balona binip dünyayı dolaşmak, masmavi sularda korkusuzca yüzmek, koşmak, ağaçlara tırmanmak ve ağaç yetiştirmek... Rengarek çiçekler yetiştirip onlara isimler vermek isterdim, ve çiçeklerimi kimsenin hoyratça koparmayacağını bilmek! Ata binmek isterdim ve o atın sahibi olmak! Bir sürü sokak kedim, köpeğim olsun onlarla oynayayım ve bana güvensinler isterdim... Hiç bir insanın onları zevk için öldürmemesinide! Akşamları bahçemizde dostlarla meşk etmek isterdim, hiç tanımadığımız insanlar bile çekinmeden gelsinler masamızda, sevgimize eşlik etsinler isterdim... On odalı bir evim olsun, bir odası tıka basa kitap dolu, bir odasında her türlü enstrüman, bir tanesi düş odası olsun, diğerleride bir sürü güzel şeyle dolsun! Çocuklarımız okuldan gerçekten öğrenerek gelsinler, onların beyinleri gerçek bilgilerle donatılsın isterdim, sorgulamayı öğretsinler, özgüveni, hoşgörüyü, kardeliği ve paylaşmayı öğretsinler onlara... Okuldan çıktıklarında spor yapacakları alanlar olsun fakat istisnasız her bir çocuğa! Benim var başkasından banane diyen insanlar olmasın! Gerçek mutluluğun çevrendekilerle paylaştığın güzellikler olduğunu bilen insanlar olsa keşke! Bizler, ülkemiz elden gidecek mi, işgal edilecek mi, ne zaman edilecek, ne zaman tutuklanacağız korkuları yaşamak yerine: Hasta olduğumuzda sevgi ile bakan ssk doktorları görsek; Spor yapmak istediğimizde bu imkanı bulabilsek; Sinemaya ya da tiyatroya gitmek istediğimizde param yeter mi acaba diye düşünmesek; Televizyonlarda çiftleştirme ve tıkındırma programları yerine, insanca hazırlanmış ve insana hizmet eden programlar izlesek; Bizi hafife almasalar, aldatmasalar, bize ahlaksızlığı normal birşeymiş gibi yansıtmasalar; Emekli maaşımızı aldığımızda gelecek ayın sonunu nasıl getireceğim diye düşünmek yerine, istediklerimizi korkusuzca yapsak; Kapımız çaldığında hırlımı hırsızmı demek yerine güvenle açabilsek; Sokakta karşılaştığımız insanlar bize gülümsediğinde yüzümüzü buruşturup imalı imalı bakmasak; Bir kadın ya da bir erkek karşı cinsten birine sadece insan gözü ile bakabilse, içgüdüleri yerine aklı ile hareket edebilse; İnsan ayrımı olmasa, din dil, ırk ve mezhep gözetmesek; 2B yasaları çıkarıp ormanları talan ettirmek yerine memleketin her karışına bol bol ağaç diksek; Denizleri kirletmesek, ormanları yakmasak, canlıları vurmasak; Yalan söylemesek; İhanet etmesek; Dünyayı sevsek, birbirimizi sevsek, din ya da çıkar yüzünden kan dökmesek; Özgür olsak, özgürlükçü olsak; Çocukları öldürmesek, zehirlemesek, sokaklara itmesek, korusak onları kendimizden! Bizim bunları istemeye hakkımız yok mu? Bu bahçede kaç gün kalacağımız belli değil ve biz sadece ayağımızı kesen taşlarla yaşıyoruz ve hiç eğlenemiyoruz! Birileri bize yalanı, talanı, riyayı dayatıyor! Ahlaksızlığı bile yutturuyor! Ve biz mutluluğu sadece öteki dünyada aramakla avutuluyor ve uyutuluyoruz! Oysa bu bahçede ayağına diken batmadan yaşayan bir sürü zengin züp-pe var! Onlardan başka hiç kimse bahçenin güzelliğini yaşayamıyor! Hastane kapılarında biz ölüyoruz, dağlarda biz şehit oluyoruz, açlıktan Sudan'da, Endonezya'da, Nijerya'da biz ölüyoruz, Filistin'de, Afganistan'da, Irak'ta biz tecavüze uğruyor, biz vuruluyoruz, bize dindar olun diyorlar, kendileri dinde boğuluyor fakat biz hayalle yaşatılıyoruz! Borç içinde, kirasını ödeyemeyen, ay sonunu getiremeyen, ekmek alacak parası olmayan biziz... Peki neden diye sormayız! Bu bizim kaderimiz deriz! Öteki alemden medet umarız! Yakutun, elmasın, incinin zevkini üstümüze basıp geçenler sürer! İsyan eder birimiz onuda biz alaşağı ederiz! Düzen korunmalı o düzenin düzensizliğinde rüyada yaşarız! Dışarıda cennet fakat biz kendi cehennemini yaratanlar gibi kaderimiz dediğimize inanırız! sardunyam
-
öncelik
Sen, Evet sen değerli vatandaşım, yurttaşım, aynı topraklar üzerinde yaşayıp, aynı havayı soluduğum, aynı yemeklerden tadıp, aynı korkularla uyuduğum, sana soruyorum... Senin önceliğin ne? Çok para kazanmak mı? Çok güzel olmak mı? Çok yakışıklı olmak mı? Çok mutlu olmak mı? Çok yükseklere çıkmak mı? En pahalı giysileri giymek, en pahalı restoranlarda yemek, en pahalı ve havalı arabalara binmek mi bütün amacın? Evlenmek mi, çocuklarını büyütmek mi, emekli olmak mı, aşık olmak mı? Nedir hayattan beklentin? Tabi bunları istemek en insani hakkın, isteyeceksin fakat öncelik sırasını iyi düşünmelisin! Vatan öncelik sıralamanda nerede? Hukukunu, yargını, askerini, polisini, sivil toplum kuruluşlarını, halkın dağıttılar sen neredesin? Eğer sen yaşadığın topraklar üzerinde bugün söz sahibiyken, bütün olan biteni bir seyirci gibi izliyorsan, anlatılan masallara inanıyorsan, başkaları tutuklanıp, asılıp, öldürülürken üç maymunu oynuyorsan, din, dil, mezhep ve ırk ayrımı yapıyorsan, seni bir dostun olarak uyarmak istiyorum... Ve bu belkide son şansımız diyorum, sen farkındasın ya da değilsin bilmiyorum, bu uğurda birşey yapıyorsun ya da yapmıyorsun onuda bilemiyorum fakat eğer bugün hak için, herkese adalet için, eşit lokma için, vatan toprağı için, talana ve yalana dur demek için hiç bir şey yapmıyorsan ve banane diyorsan yarın çok acılar çekeceğiz unutmamalısın... Filistin, Afganistan, Yugoslavya, Irak, İtalya, Lübnan ve Türkiye... Bugün bu ülkelerde yönetici olanlar emperyalistlerin uşaklarıdır... Hepsinin ortak özellikleri Amerika ve İsrail işbirliği yapmalarıdır... Onların el attığı ülkelerde kan ve gözyaşı var... İşte o yüzden sen ne kadar umursamasanda, onlar senin topraklarını senden daha çok umursayarak, senden almak için gün sayıyorlar... İşte bu yüzden ülkende herşeyin değişiyor ve sen farkedemiyorsun... Rejimin değişti, farkında mısın? Artık bu ülkede faşizm iktidardadır ve faşizm girdiği hiç bir yere barış getirmemiştir... Ne mi yapmalısın, aşağıdaki videoyu izle ve bir kaç dakika düşün, yarınların şuan elindeyken insan olmanın kendin kadar başkalarının yaşam hakkını da savunmak olduğunu unutmamalısın... Kürtçüler ve dinciler, tıpkı Kurtuluş savaşında olduğu gibi emperyalistlerle işbirliği yaptılar ve ülkeni sattılar haberin olsun! Yarın bütün bunlar olurken ben ne yapıyordum deme! Saygılar haydi gel
-
Nazım'la ağladı, Ağlayarak konuştu
Nazım'a ve Nazım gibilere ***** etmenin bile ibadet sayıldığı bir anlayıştan gelen Emine Erdoğan ve Tayyip Erdoğan, bugün sözde özgürlük kahramanlığına savunmuşlar! Uğur Mumcu, Necip Hablemitoğlu, Ahmet Taner Kışlalı hakkında da hayrane cümleler kurmaları yakındır! Şeytan ile raks etmekteyiz, nerede ne olacağı sahneden inince anlaşılacak, şimdi dans edelim...
-
Hedef gösterilen subay intihar etti.
Hrant Dink'i ve öldürülen hristiyanları hedef gösteren Ermeni diasporasınca danışıklı kışkırtılan ırkçı faşistlerdir... Ermeniler bu işi elbette kiralık katillere yaptırdılar! Derin devleti yanlış yerde arıyorsunuz, hatırlatmak isterim... Sizin hangi laflara karnınız tok ben bilemem, herkes eteğindeki taşı döküyor, gün o gün... Herkes rengini belli ediyor, gün o gün, Türkiye yaralı bir aslan durumunda ve insanlar fırsatı değerlendiriyor... Asıl hedef gösterilen Türkiye'nin bütünlüğüdür ve göz göre göre bütün orduları dağıtılıyor parçalanması için gün sayılıyor! Benimde bu saatten sonra sahte insan hakları sözcülerine, halkların kardeşliği derken tek anladığı Kürtlerin kardeşliği olanların sözlerine, kendi ülkesinin misakı milli sınırlarını dinamitleyenlerin vatan perverliğine karnım tok, gün o gündür, fırsat bu fırsat, hali hazırda yıllarca nefret beslenmiş bir ordu, bir cumhuriyet ve onun kurumları var, *******... Taraf Gazetesi mantığı ile sözde demokrasi narası atanların cesetler arasında bile ayrımcılık yaptığına tanık oluyoruz!
-
Gazze'de katliam
Hayır efendim, bu bir önyargıdır, böyle alıştırılıp kabullendirilmişiz... Siyasi, askeri ve ekonomik açıdan Çin, Rusya, Venezula, Küba bağımsızdır, diğerleri ise yönetenler ve yönetilenler olarak ikiye ayrılır, biz yönetilenle sınıfında olduğumuza göre bağımsız olmayan biziz... Abd, İsrailli zengin iş adamlarına, sanatçılarına, siyasilerine bağımlıdır ama onun bağımlılığı ile bizimki arasında büyük fark var... Bu fark şudur: Amerika, Siyonistlerin güdümünde paravan ülke konumundadır, Amerika'nın desteği ya da kalkanı ile siyonizm ortadoğuda kararla yürümektedir... Yani Amerika siyonizm için vücuduna ihtiyaç duyduğu bir canlıdır, fakat ortadoğuda bulunan diğer ülkeler ise (en başta biz) siyonizmin parçalamak için mücadele ettiği düşmanlarıyız... Topraklarımıza vaadedilmiş diyor, insanlarımıza öldürülmesi gereken yaratıklar gözü ile bakıyorlar... Amerika siyonizme hizmet eder konumda biz ise siyonizmin pençesinde parçalanmaktayız! Bu ikisi farklı... İşte o yüzden Türkiye, Mustafa Kemal'in devrimi gerçeleştirdiğinde yapmış olduğu gibi ya tam bağımsız olacak ya da yok olacaktır! Bunun dışında söylenenler, bana göre demagoji ve laf-ı güzaftır... Ahmet Altan gibi adamların ülkesinde bu söylemler beyinlere kazınır normaldir, Taraf gazetesi Obama'nın gelişini sevinçle ilan etmiştir, fakat aynı adamlar bu ülkede özgürlükten söz ediyorlar!
-
UMUDUMUZ OBAMA DÖNEMİ
Abd'nin Bush ile bozulan imajını onarması gerekiyordu, bu yüzden iyi kalpli bir siyahi seçildi Obama, birşey değiştirmeyecek, belki sadece iyi polisi oynayabilir! Kahraman yaratmakta uzman olan Hollywood'un ünlü senaristleri, bu yeni kahraman adayına süper senaryolar yazacağına eminim...
-
unutma bizi!
bende seni gördüğüm için çok mutluyum bidenem
-
UMUDUMUZ OBAMA DÖNEMİ
Obama hepimizin başkanı Obama, kurtarıcımız! Obama, kahramanımız!
-
"Castro Che'yi bilerek ve isteyerek "sattı"
Devrim birgün yeniden hayat bulacak... Benim bundan en ufak bir kuşkum yok, halklar birgün mutlaka uyanacaklar, katagorize edenler ile birbirine düşürenlerin aynı güruh olduğunu görecekler... O güruh, bütün halkçıları, devrimcileri, özgürlükçüleri, aydınları ve savunucularını karalamaya devam etmektedir! Mustafa Kemal tarihin en büyük devrimcisidir, Che ve Castro dahil pek çok devrimci onu örnek almıştır, onu anlamak ve algılamak üstün bir bilinç gerektiriyor, orada din, dil, ırk, mezhep ayrımı yok sadece bütünsellik ve özgürlük var! Che ile Castro'nun da bugünün en ünlü yaklaşımı olan fitne, fesat ve iftiraya uğramaları kaçınılmaz, birbirine düşürüp gruplaştıranlarda aynı adamlar!
-
ERGENEKON=?SUSURLUK=?GLADYO=?ULUSALCILIK?
Ne tuhaf, Ergenekon'u terör örgütü olarak ilan ettiler oysa böyle bir örgüt yok... Sonra o örgüte mensup olduğunu iddia ettikleri insanları el birliği ile içerilere tıktılar Sonra başladılar senaryolar yazmaya... Yalçın Küçük'ü iyi tanıyalımmış! E sonra, neymiş pkk ile olan bağlantısını anlayabilirmişiz! Bu kadar basit bir senaryodan film yapsalardı, ona bile gitmezdim... Pkk ile çarpışırken şehit olanlar, gazi olanlar, paşalar, askerler pkk ile anlaşmalıydı demek? Yalçın Küçük, ya da Ergenekon sanığı X kişi yanlış şeyler yapmış olabilir, o kişiyi bağlar, buradan yola çıkarak masum insanları karalamak bir insanlık suçudur... Birgün hesabı mutlaka sorulur, buradaki maksat, Kürtçüler ile dincilerin geçmişten günümüze bu ülkede işledikleri ne kadar suç varsa üstlerine yükleyecekleri kişiler seçilmiştir, böylelikle işbiliği yapılmış Cumhuriyet dostu, emperyalizm düşmanı kişiler karalanmış ve iftiraya uğramıştır... Fakat halen Kürdistan'ın alt yapı çalışmaları süratle devam ederken, Dtp'li pek çok kişi ülkenin bölünmez bütünlüğüne kast edici ve terör örgütünü övücü sözler sarfetmeye devam etmekteler... Yazık ki, bunlara hesap soracak bir yargı kalmamıştır, rejim değiştirilmiştir...! sadece temizlik yapılmaktadır!
-
UĞUR MUMCU'yu anıyoruz.. Uğur Mumcu her zaman büyük bir ışıktır; çünkü kimlerle ve niçin savaşacağımızı bize gösterdi..
Uğurlar olsun Uğur'lar olsun Ölümsüzdür artık...
-
Gazze'de katliam
Devletler, çıkarlarını gözetmek için önce bağımsız kalmaları gerekir! İşte o yüzden İsrail ve Abd, bu ülkeden ve Ortadoğudan kovulmalıdır... Nasıl kovulmalıdır, elbette ticari anlaşmalar dünyanın heryerinde olur, stratejik anlaşmalarda devletle arasında olur, fakat her ülke kendi bağımsızlığı için mücadele etmeli, eğer kendi kararlarını kendisi alamayan bir ülkeye dönüşmüşseniz, artık ne söyleseniz boştur! o saatten sonra yapılan her eylem başları tarafından hamaset olarak algılanabilir! bağımsızlığın şekli bellidir, eğer ekonomik ve siyasal anlamda ipleri başka güçlerin eline vermişseniz, orada o güçler sizin yararınıza kararlar almayacaktır... yani, teori doğru, her ülke önce ve hatta sadece kendi çıkarlarının mücadelesini yapar.
-
unutma bizi!
Sesleniş / Uğur Mumcu Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşı*********** getirirdi aşımızı, ekmeğimizi. Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık. Vurulduk ey halkım, unutma bizi... Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi... Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık sustu. Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşımızdaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. Önce, kolumuzu, omuz başından keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. Sonra da, otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz Öldürüldük . ey halkim unutma bizi.. Giresun’daki yoksul köylüler, sizin için öldük. Ege’deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğu’daki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul’daki, Ankara’daki işçiler, sizin için öldük. Adana’da, paramparça elleriyle ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük. Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Bağımsızlık, Mustafa Kemal’den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın, dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular. Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi... Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk; komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşı’nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler. Vurulduk ey halkım, unutma bizi... Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eline değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. Herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere. Asıldık ey halkım, unutma bizi... Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün bile, karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde, öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, Batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler. Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi... Bir gün mezarlarımızda güller açacak .Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz ey halkım, unutma bizi,
-
.....::Radya::.....
selam DJ
-
Frozen......
buraya kadar gelmişken yapmadan edemedim
-
YUMOTEm Meleğimmm için, Meleğim seni çok seviyorum
9. ayda yazdığıma 1. ayda cevap vermen oldukça güzeldi nasılsın canım iyi misin? (bunun yanıtını 5. ayda alırım)
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
Aylar sonra merhaba defterim, merhaba sayfamda dolaşan anılar, merhaba arkadaşlar
-
ERGENEKON=?SUSURLUK=?GLADYO=?ULUSALCILIK?
'AKP'yi Fethullah Gülen yönetiyor' Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş'tan sert eleştiriler! Sözcü Gazetesi'nde "Susurluk'un ve Ergenekon'un maskesi düşüyor" başlıklı bir yazı dizisine başlayan Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş dünkü yazısında "Bakanlıklara ve çok önemli kurumlara ABD'nin güdümüne girmiş bazı yöneticilerin atandığını savunarak, Derin devletin nasıl dejenere dildiğini yazmıştı. Bugün devam eden yazı dizisinde Savaş, "Türkiye Cumhuriyeti'nin çökertilmesi için başka güçlerin de devreye sokuldu." diyor. Necip Hablemitoğlu, şu gerçeği vurgulamıştı: "Yönlendirici ajan" statüsünde etkili bir gazeteciye ya da medya patronuna sahipseniz, yüzbinlerce okuyucu ve siyasal iktidarı doğrudan etkileyecek bir silaha da kavuşmuş olursunuz. Keza bir tarikat şeyhini satın almışsanız, yüzbinlerce müridiniz de yularından tutma ve gelecekte bir halk hareketi başlatma gücüne sahip olursunuz."(Necip Hablemitoğlu) DEJENERE DERİN DEVLETİN AYAĞI: FETHULLAHÇILAR Dejenere edilmiş derin devletin bir başka ayağı olan Fethullahçılar, Nurcular ve Nakşibendiler ABD tarafından destekleniyor. ABD inançlara saygısından mı bu desteği veriyor. Elbette hayır! AKP'Yİ GÜLEN YÖNLENDİRİYOR Şevket Kazan'ın söylediklerine bir göz atalım: "Ben AKP'de üst düzey kadrolarda bulunan arkadaşların Amerika ve Amerika'daki belli odaklarla irtibat içinde olduklarını biliyorum. Herkes biliyor. Oranın tasvibiyle hareket ettikleri, oranın hoşuna gitmeyecek bir takım davranışlardan çekindikleri açıkça gözüküyor. Bütün amaçları oradan aldıkları desteği sürdürebilmek. Bunların kafalarında oradan aldıkları destek ile irtibat kurulmadıkça iktidar olunamaz diye bir fikir var" ABD'YE SÖZ VERDİLER Şevket Kazan bir başka söyleşisinde, "ABD'yi yöneten Pentegon değil, Pentegon kullanılan bir organ. Geri planda neler var, çok iyi biliyorsunuz, dünya devleti, Rockefeller vs.. var... Cüneyd Zapsu'yu Recep Tayyip Erdoğan'a Korkut Özal ayarladı. Cüneyd Zapsu, uzun uğraşlardan sonra icazet tavsiye mektubu aldı. Bunlar ABD'ye gittiler. ABD bunlardan 3 konuda söz aldı. Irak'ta bana yardım edeceksiniz. Annan plan yapacak, Kıbrıs'ı vereceksiniz. Üçüncüsü de BOP'a evet diyeceksiniz.; taşeronluk yapacaksınız. Siz bunları yapacak olursanız, biz de sizi destekleyeceğiz. Biz size destek verdiğimiz zaman karşınızda hiçbir güç kalmaz." Taktik yapanların en önemli kuralı plan basit ve işlerliği esnek olmalıdır! O sebeple Ergenekon Planı, bir Amerikan seneryosudur, burada bir taşla bir çok kuş vurulur, bütün bunlar için uygulaması basit fakat anlaşılması karışık bir sistem ile taraflarınca kurulan bütün örgütlerin işledikleri cinayetler ve yaptıkları tüm karanlık eylemler "Tehtid unsuru içeren" (kendilerince) kişilerin ve kurumların üzerine yıkılır böylelikle, suçlardan ve unsurlardan kolaylıkla kurtulunur! (sivil toplum kuruluşları, toplumun önde gelen aydın isimleri, tsk ve emniyet içerisinde ki Cumhuriyetçi bireyler) Tehtidin en önemli unsurları Cumhuriyetçiler ve özgürlükçülerdir, çünkü emperyalizmin en tahammül edemediği şey toplumsal ve bireysel özgürlüklerdir, özgür ifade ve yaşam biçimi köleliği savunanlarca asla kabul edilemez! Bunlardan kurtulmak icap eder, bütün dünyada "temiz eller" operasyonu adı altında antiemperyalist kurum, kişi ve kuruluşlar hedef alınmıştır, yerlerine sadık hizmetkarlar getirilmiştir... bknz: İtalya, Irak, Afganistan, Yugoslavya, Kıbrıs, Türkiye! Ergenekon bir efsanenin adıydı, sanırım bu gidişle başka bi efsanenin adı olacak! Onun sonucunu zaman içerisinde birlikte tecrübe edeceğiz... Yani tarihe tanıklık ediyorsunuz, iyi izleyin! Saygılar!
-
Gazze'de katliam
Filistin daha çok bedel ödeyecek! Yazık ki, atalarının yaptıkları ihanetler ve akılsızlıklarının bedelini Filistinli çocuklar ödüyor ve ödeyecekler... Filistin'in 1950'li yıllardan bu yana kaybettiği toprak (büyük çoğunluğu para karşılığı satıldı) neredeyse şuan ki Filistin topraklarının üç katı! Gazze'ye Türkiye dışında yardım gönderen başka bir ülke yok dedi geçen akşam bütün ailesini kaybeden bir kız çocuğu, buda ayrı bir mesele fakat, Türkiye'de Filistin adına toplanan yardımların çoğu acaba gerçekte nereye gidiyor bunuda çok merak ediyorum... Kızılay'ın halkın gözünde değer kaybetmesi için ellerinden geleni yapanlar bir sürü yardım derneği kurdular ve buralarda dönen paralarla sanırım yeni bir Filistin kurulurdu! İnsanların duygularını, vicdanlarını ve paralarını sömürmek için yeni bir fırsat Gazze! Yazık, oysa bütün medya önce bunu haber yapmalıydı, Gazze bugünlere nasıl geldi?
-
Hedef gösterilen subay intihar etti.
Türkiye'de, gelinen nokta odur ki; artık bir kısım gazeteler ve bir kısım adamlar istedikleri gibi, istedikleri insanı hedef gösterebiliyor, bakınız. Vakit, Zaman, Tuncay Güney, Şamil Tayyar, v.b. gibi... Ve hiç kimse bu adamlara ve gazetelere insan haklarına saldırdıkları ve henüz mahkemece suçlulukları kanıtlanmamış insanları hedef gösterdikleri için bir hesap sormuyor! Sonra birileride kalkıp film izler gibi bütün bu olup biteni seyirci mantığı ile izliyor! İşte böyle bür durumda, bir gazi bunlara dayanamayıp ölümü seçiyor, bu adalete güveni ve inancı kalmamış insanların bir kısım medya adamlarınca açıkça suçlu gösterilmelerine gösterdikleri en onurlu tepkidir! Bir nevi, sizin adaletiniz ve ithamlarınızla yaşamaktansa, onurumla ölürüm daha iyi demektir... Saygılar
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
hüzzam beste Hayal kırığı batar topuklarıma Yürüdüğüm yol üzerinde Artık sevda/sız/lar Gül dalına düşer Bir damla düş, ağlar Rengi sarılık kesmiş Hüzzam bestelere çalar İçimde ki beste Dile gelmez Aklıma gelenler Söylen-e-mez Bin fitne sarmış dört yanımızı Kan ağlar kızılcık şerbeti içtik deriz Ne kadar nefret kusuyor olsa dil Gırtlağında düğüm düğüm olan nedir?
-
Sevdiğim ve Seçtiğim Şiirler
hayy Şehvetin arsızlığı bacak arasında Aşk sandığı şey kedidir Mart ayında Yalanır durur edebsiz, Bir ölü doğurur üç beş ayda Boğulacaksan birgün aşk ile Okyanus olsun içerisine daldığın Bir sinek gibi düşmüş lağım çukuruna Tutunduğu herşeye bulaştırır...