Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

adrenalin

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

adrenalin tarafından postalanan herşey

  1. vcd de izlerseniz müziğinden eser yok ama dvd de izlerseniz müthiş müzikler vardır filmde..
  2. gönül yarasının afişine bakınca tekrar aklıma geldi;türk sinemasında kişiler filmlerin önünde olduğu sürece koca koca kafaların olduğu afişlerden başka afiş göremeyeceğiz..
  3. sean penn'in bulunan cesedin kızına ait olduğunu öğrendikten sonra çıldırdığı ve onlarca polisin onu tutmaya çalıştığı sahne.. GİZEMLİ NEHİR
  4. ....pazartesi sabahlarının keyfine doyum olmazdı ama, bir ninni ve 11.30 gibi kalkıp aşağı iner, çöp bidonlarını karıştırır, iki pazar gazetesini de bulup yukarı çıkardım ve yatakta beraber okurduk; karikatürleri, dünya haberlerini, seyahat ve eğlence bölümlerini, küçük ilanlar ve eleman aranıyor sayfaları dışında herşeyi... birbirimizden güç alıyorduk sanırım - hiçbir şeyi umursamamak gibi bir eğilimi vardı ve onun yolundan gittim ben de. sabah gazetelerinden sonra sokağa çıkardık, ne çifttik ama! sigarasının etrafında öksürüp duran o ve taranmamış saçlarımla bir iç ve dış alemde yitmiş ben.... BUKOWSKİ
  5. keşke sınav kağıdı ile tehdit etseymişim seni...
  6. tanri? sana söyliyim... tanri hakkinda sana içerden biri olarak biseyler söyliyeyim... tanri izlemeyi sever. sakalasir... sunu düsün. o insanlara... içgüdüleri verir. o bu fevkalade hediyeyi verir ve sonra ne yapar? yemin ederim kendini eglendirmek için... kendi özel zevki için... düzensizlik yaratarak... tam ziddi kurallar koyar. her zaman dalga geçer. bak , ama dokunma. dokun , ama tatma. tat, ama yutma. sen bu kurallarin birinden ötekine atlarken o ne yapar? sana gülmekten yerlere yatar! alaycidir! bir sadist! o olmayan bir ev sahibi! ona tapmak mi? asla! ''Şeytanın Avukatı'' ------------------------------------------------------------------------------------------------------------ Keaton bir keresinde "Tanrı'ya inanmam ama ondan korkarım" demişti. Ben Tanrı'ya inaniyorum ve beni korkutan tek sey Kayser Soze... "Olagan Süpheliler" ------------------------------------------------------------------------------------------------------------ Zaten olay köşkte geçiyor abi. Aşçı bahçıvanı, bahçıvan şoförü, şoför uşağı, sonra hepsi uşağı... Tabii abi, sen afişlerini bastır. Filmin ismi "Grup İndirimi. "gora"
  7. .............. Ne vakit çocukluğumuzun kantografyasına geçsek içimiz burkularak anımsarız daha fazla hiç olduğumuz zamanları. Çünkü en çok çocuklar yakındır eveliyatına. Ve sönüş yine çocuk kokar. O mumun bitişi gibi kendini fitiliyle eritir. Gaye şudur ki insan azami miktarda kendine uzak tercihleri dener. Çünkü hedefe ulaşmak her şeyi tüketmek demektir. Bu yüzden başarıya ermiş bir insan tükenmiş bir insandır. Şu halde iktidar sahiplerinin iktidar kurdukları insanlardan daha kötü bir hayat sürdüklerini söyleyebiliriz. ............ vecdi su
  8. Afganistan’ın başkenti Kabil’deki Vezir Abad semtinde bir sokak. Sokakta elindekilerin çocukları cezbetmesini bekleyen baloncu. Balonlar renkleriyle oraya yabancı. Çocuklar pek alıcı görünmüyor. Ama balonları çocukların hayalleri adına sokaktaki su birikintisi alıyor. (Associated Press / Rodrigo Abd)
  9. zaten vazgeçtim onlara binmekten...... ben buna bineceğim....
  10. yazdığım yazıdan sonra beni hayalperestlikle suçlayan SUHEDA VE POLİTİKA'ya aften; ekip belli oldu;ibrahim şahin,veli küçük,muzaffer tekin... herhalde benden birde alınlarında yazılı olmasını istemeyeceksiniz.....
  11. "Yağmur Oğlum, Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum. Sana bir de resmimi yadigar olarak bırakıyorum. Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol. Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır. Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İsponylollar, Portekizliler, Romanlar, yeni düşmanlarımızdır. Japonlar, Afganlılar, Amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır. Ermeniler, Kürtler, Lazlar, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Zazalar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler, Çingeneler, içerideki düşmanlarımızdır. Bu kadar çok düşmanla çarpışmak için hazırlanmalı. Tanrı yardımcın olsun." (N. Atsız) Şaşırtıcı değil mi. Hiçbir MHP'linin ağzından bu kadar açık itiraflar duymadınız herhalde. TV'lerde Bahçeli 'nin çizmeye çalıştığı imaj , kendisinin "halkları seven, ciddi bir politikacı, MHP'nin ise "insan hakları savunucusu, halk dostu" bir parti olduğudur. Öylemidir gerçekte? Değildir elbette ama MHP, bu imaj değişikliğine 80 sonrası gitmeye çalıştı. Özel olarakta "eski kurt" Türkeş'in ölümünden sonra canla başla imaj değiştirmeye çalıştılar Fransızcadan Türkçeye giren "imaj" kelimesinin anlamları arasında "görüntü, hayal" kelimesinin karşılığı olduğu da Türkçe sözlüklerde sayılmaktadır. Bu bir yanıyla doğrudur. Gerçeğini gizlemek isteyenler kendilerine ait olmayan görüntülerle bir imaj ve hayal yaratmaya çalışırlar. İşte MHP'nin son süreçte yapmaya çalıştığı da budur. Çünkü MHP'nin tarihinde hiçbir makyajın silemediği, silemeyeceği pislikler vardır. Bunun için moda deyimle imaj değişikliğine gitmeye çalıştılar. Ama gelin görün ki, kırk yıllık eşeğine gelinlik giydirerek pazarlamaya çalışan köylünün durumundan pekte farklı bir duruma düşmediler. Elbette puslu havayı bulduklarında, dişlerini göstermekten, dillerini bıçak gibi keskinleştirmekten geri durmadılar. Biraz daha geriye gidip, bir başka kafatasçı düşüncenin alıntısını yapalım. Bu da 30'lu yıllarda milletvekillliği yapan Esat Bozkurt'a ait: "Türk bu memleketin yegane efendisi, yegane sahbidir, salt Türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakları vardır; Hizmetçi olma, köle olma hakkı. Dost ve düşman dağlar bunu hakikati böyle bilsinler."(Milliyet Gazetesi l9 Eylül l930- Aktaran Suat Parlar Gizli Devlet, sy.207) Kendilerinden olmayanı "düşman" ilan eden, "köle" liliği layık gören bir anlayıştı MHP'nin gerçeği. Fikri neyse zikri de o oldu. "Katli vacip" görüldü düşman olan herkesin. Şimdi geriye dönüp bu kanlı tarihin sayfalarını açalım birer birer, her sayfada göze çarpan gerçek; işkence ve katliamların çuval cinayetlerinin, bombalamaların altındaki imzanın MHP olduğudur. Turancı - Milliyetçi görüşleri Hitler'den alan, ABD yardımlarıyla bu fikri büyüten MHP, fikrini yazı üzerinde bırakmadı. ABD'nin gayri meşru çocuğu MHP kurulduğu l960'lı yıllardan bu güne düşman ilan ettiği tüm milliyet ve mezheplerden halklara kan kusturdu. Ağustos l968 tarihli gazetelerde hemen her gün "Komando Kampları" ile ilgili haberler ve resimler yer alıyordu. Birileri komando eğitimi alıyordu, ama ne için, ne yapacaklardı bu eğitilen komandolar? O zaman CMKP'nin Genel Başkanı olan A. Türkeş bu komando Kamplarına ilişkin 19 Ağustos 1968'de bir açıklama yaptı: "Komünistler memleketi sahipsiz sanıpta sokak hakimiyeti kuramazlar. Memleketimizde onların anladığı dilden konuşacak mlliyetçi çocuklar var. Bunun için gençlerimizi mücadeleci olarak yetiştiriyoruz."(Reis S.Yalçın D. Yurdakul, sy. 3l) İşin rengi anlaşıldı. Sokak hakimiyetini "komünistlere" bırakmayacak, gereken dilde, konuşacak milliyetçi gençler yetişiyordu bu komando kamplarında. Sokak hakimiyetini nasıl sağlayacaklar , konuşulacak dil neydi, sonraki yıllarda çok iyi görülecekti. Hem de insanların aklından hiç çıkmamacasına işlenecekti bu dil, bu hakimiyet tarzı. Öyle varmıydı emperyalizmin yeni sömürgesinde dik başlı olmak, haksızlığa baş kaldırmak, hele hele devlete kafa tutmak, adalet istemek, grev yapmak, demokratik eğitim istemek, doğruları yazmak... Bunlarda ne oluyordu? Emperyalizmin çocuğu MHP dize getirecekti hepsini. Kime karşıydılar? Komünizme. Komünist kim? O dönemin bir CHP milletveklinin dediği gibi "evinde kırmızı gece lambası yakan"da dahil herkes... Bir diğer ifadeyle kendilerinden olmayan herkes "komünistti". Bu "komünistlere" gereken dersi vermek için komando kamplarında cinayet sabotaj, baskın üzerine kurs gördü Türkeş'in "çocukları" İlk "işleri" 3l Aralık l968 de A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrenci yurdunu basmak oldu. Baskına giderken "işe " çıkalım diyorlardı birbirlerine. "Kampta her çeşit silah vardı. Bir kaleşnikofun yanısıra çeşitli otomatik ve yarı otomatik silahlar bulunuyordu.."(İtiraflar, Ali Yurtaslan, sy. 3l) Silahlar kan kustu. Önce Vedat Demircioğlu'nu vurdular. Sonra Kanlı Pazar'da Duran Erdoğan ve Ali Turgut Aytaç'ı... l9 Eylül l969 da Mehmet Cantekin, 23 Eylül l969'da Taylan Özgür, l4 Aralık l969'da Mehmet Büyüksevinç ve Battal Mehetoğlu'nu, katlettiler. l970'e gelindiğinde sayı 8'e çıktı. Sayı çıkacaktı daha... 70 sonrası kitlesel katliamlarda binlerle ifade edildi faşist kurşunlarla toprağa düşenler. Silahlar kan kustu amacına uygun olarak. Amaçları, halkı sindirmek, susturmak, kendi deyimleriyle "köle" haline getirmekti. Kanlı Pazar'da işçiydi kurşunların hedefi, öğrenci yurdunda Vedat Demrcioğlu... 70 öncesi partileştler, CMKP'den MHP'ye, Komando Kamplarından, TİT'e ETKO'ya kadar örgütlendiler. 71 cuntasında Türkeş "görevi şerefli Türk askerine bıraktık" diyecekti."Şerefli Türk askeri"nin yarım bıraktığını MHP' liler MHP' nin yarım bıraktığını "şerefli Türk askerleri" tamamlıyordu. Al gülüm ver gülüm. Ama dökülen halkın, aydınların, gençlerin, işçilerin kanıydı. Cunta sonrası örgütlenmeye ağırlık verdiler. Sokak katillerini besleyip büyüten CIA ve Türkiye oligarşisi onları iktidara taşıdı. I. ve II. MC dönemlerinde yüzde 3 oyla iktidar koltuğuna ortak edilen MHP devlet içinde kadrolaştı. Bunun anlamı şuydu; daha organize, daha planlı, cinayetler işlenecekti bundan sonra. Ve artık tek tek işlenen cinayetlerin yerini toplu katliamlar alacaktı. Emir büyük yerdendi. MHP bu emri uygulamaya geçirmek için işe başladı. 16 Mart 1978 16 Mart günü Eczacılık fakültesinin önünde patlayan bombalar gök gürlemesini andırıyordu. Şimşekler çakmış yağmur boşanmıştı. Ama yağan yağmur değil gençlerimizin kanıydı. Okuldan öğrenciler topluca çıktılar. Okulları iki yıldır faşist işgal altında olduğu için her gün topluca gelip gidiyorlardı. Adına "Merasim Birliği" denen polis ekipleri yoktu o gün. Oysa Polis şefi Reşat Altay MHP'li sivil faşistlere katliamlarını gerçekleştirmeleri için daha rahat bir ortam hazırlıyordu. Kalabalık Eczacılık Fakültesine doğru ilerledi. Korkunç bir patlama sesiyle irkildi Beyazıt. Ardından kan kusan namluluların uğultusu duyuldu. Havada kollar, bacaklar, insan parçaları uçuştu. Patlamadan geriye kalan kan gölünde 7 öğrencinin cansız bedeni yatıyordu. Onlarca yaralı vardı meydanda. Ve yıllarca bu görüntüye tanık olanlar fakültenin önünde yere uzanmış yatan cesetleri belleğinden silemedi. Görüntüler belleğinden silinmeyen biri de gördüğü vahşeti yıllar sonra anlatabildi ancak. Hatice Özen'in arkadaşıydı; "...yaralanmış gibi gözükmüyordu, yardım etmek için eğildim, kollarından tutup kaldırmaya çalıştım kolları öne doğru geldi. Omuzları yoku sanki. Dikkatle kaldırıp baktığımda gördüm ki sırt boydan boya yarılmış, içerdeki organlar dışarı çıkmıştı, bomba sırtına gelmişti.."(Kurtuluş Gazetesi) Zevk alıyorlardı bu tablodan, gencecik insanların parçalanmış bedenlerini seyrederken kadeh tokuşturuyorlardı görevlerini yerine getirmenin mutluluğuyla. Görevlerini belirlemişti Türkeş; "....bakacaksınız, herhangi bir hareket, söz fikrimize, Türklüğe uygunsa alacaksınız, zarar veriyorsa sileceksiniz..."(MHP İddiannamesi-Türkeş'in Yeni Ufuklara Doğru yazısınıdan) "Silme" harekatı halkın her kesimini kapsadı. Alevi, Kürt, solcu... Esnaf, memur, aydın, sanatçı... Ev kadını, öğrenci veya çocuk... İşkence yaparak, ırzına geçerek, boğarak, öldürdükten sonra televizyon kutularına koyarak, bombalayarak sindirmeye çalıştılar kendilerinden olmayan herkesi. Katiller aynı zamanda ırz düşmanıydılar, cinayetlerine ahlaksızlıklarını da eklediler. Soygun için girdikleri evde hiçbir şey bulamayınca "boş çıkmamak için evin kızının ırzına geçerek Başbuğlarının talimatını yerine getirdiler."(Ali Yurtaslan- itraflar) Piyangotepe katliamında 6 işçinin kafasına kurşunu sıkmadan önce gaspettikleri taksinin şoförüne tecavüz ederek görevlerini yerine getirdiler. İtrafçı Ömer Tanlak bakın bu "görev anlayışını" nasıl dile getiriyor; "... Halim adında bir ajanın daha önceden yattığı dernekte, Selahattin Gözlükaya tarafından iğfal durumuna getirilmesi ve ertesi günü bunun bütün ülkücü camiaya anlatılması"nı görmüştü Tanlak. (Ömer Tanlak, İtiraflar syf. 85) Etlik'te kendilerine haraç vermeyen bir tüpçünün dükkanını havaya uçurmayı planlayarak, Erzurum Numune hastanesindeki yaralıları, yaralıları ziyarete gelenleri kurşunlayıp öldürerek görevlerini yerine getirdiler. Aksu İpek Fabrikasının kapatılmasını, üretimin durdurulmasını, işçilerin elebaşlarının işten atılmasını istiyorlardı. Çünkü bu fabrikada ülkücülerin faaliyetine izin vermiyordu işçiler. "Hemen silahı alarak ve üç dinamit lokumu ile hareket ettik. Altımızdaki araba Genel Müdürlüğündü. Çok hızlı bir şekilde Genel Müdürlüğü geçmiş, fabrika önüne gelmiştik. Baki Ceylan cebinden çıkardığı Kırıkkale marka 7.65 çapında silahla ateş etmeye başladı. Sıktığı üç el mermi ile iki kişiyi de vurmuş, bunlardan biri ise ölmüş olması gerekli..."(Ömer Tanlak, İtiraflar, syf. l00) Bu ve benzeri cinayetlerle MHP nin katliamlar altındaki imzası açığa çıktı. Ülkeyi kan gölüne çeviren MHP'yi halk tanıyordu artık. Bir şekilde karşılaşmış, saldırılardan veya sonuçlarından etkilenmişti. Bu dönemde Şevkat Çetin ÜGD başkanlığına getirildi. Görevi "teşkilatı" temize çıkartmaktı. Hemen bir anket hazırlattı, ülküdaşlarına dağıttı. Anket 70 sorudan oluşuyordu ve hemen cevaplandırılacaktı. Sorular mı? "Türkiye'nin bugünkü durumu?" "Hiç silah kullandınız mı?" "Silahınız olsa, karşınıza bir komünist çıksa hemen vurur musunuz? vb... Hemen vururum diyenler Çetin'in sınavından geçtiler. Bununla birlikte "semt başkanlarına" talimat göndererek "güvenilir ve gözükara" bozkurtların listesini istediler. Listedekiler ve anketten geçenler 20-25 kşilik gruplar halinde ÜGD Genel Merkezi'nde toplandı: "Türkiye'nin hali malum Komünistlerle ülkücüler savaş halindeler. Bizim de görevimiz, komünistlerle savaşmak ve vatanımızı bunlardan temizlemektir. Bu her ülkücünün en büyük vazifesidir. Sizler de artık bu savaşta yerinizi almalısınız. Bunun için biz haydi dediğimiz zaman hemen harekete geçecek durumda olmalısınız. Her an için bizden gelecek emirleri bekleyin." Öğütleri alanlar ETKO üyesi oldular. TİT (Türk İntikam Tugayı), ETKO (Esir Türkeleri Kurtarma Ordusu), TÜŞKO (Türkiye Ülkücü Şeriatçı Komando Ordusu) MHP'nin paravan örgütleriydi. İşledikleri cinayetleri bu adlarla üstlenip, kendilerini aklamaya çalıştılar. Ama uzun sürmedi bu örtünün düşmesi. Cinayetler aynı, failler aynıydı. MHP örgütlenmesini kadrolarını mlitanlaştırmak üzerine şekillendirdi. Bu yanıyla ÜGD MHP'nin vurucu gücüydü. Ancak MHP içinde de bir çekirdek örgütü, illagal örgüt oluşturdu. Adı, TİT, ETKO, veya Özel Eğitim Grubu farketmiyordu, işleri aynıydı hepsinin. Kendiside ETKO üyesi olarak yargılanan MHP itirafçısı Ali Yurdakul'un, "Bu şahıs MHP'ye çok zarar verdi, birçok arkadaşımızı cezaevine attı, neredeyse Adana'da MHP'yi çökertecekti."dediği Cevat Yurdakul Adana Emniyet Müdürü idi. Adana'da kendisine TİT adını veren MHP'nin cinayet çetelerinin peşine düşüp, faşist katillerin yakalanmasını sağladığı çin 28 Eylül 78'de makam arabasının içinde katledildi. Cevat Yurdakul'u öldürenler, Yurdakul'un yolunu kesmek için önce bir otomobili gaspettiler. Katilam orada başladı. Otomobilin şöförünü öldürdüler, sonra Yurdakul'un yolunu kestiler. Makam otosu kalbura dönerken Yurdakul delik deşik oldu. Sivil faşistlere Yurdakul'un istihbaratını Emniyet Müdürlüğü'ndeki faşist polisler verdiler. 80 sonrası tam 694 öldürme olayından dolayı dava açıldı MHP'ye. Tam 694 insanın katledilmesi resmi kayıtlara geçti ama gerçek çok daha fazlaydı. Bu rakama devlet tarafından "faili meçhul" diye açıklanan MHP cinayetleri dahil değildi. Bu rakama, Kahramanmaraş katilamında ölen onlarca yaşlı, genç, kadın, çocuk dahil değildi. Bu rakamda yalnızca devletin saklayıp gizleyemediği, yargılamak zorunda kaldığı açık cinayetler vardı. Peki diğerleri faili meçhul müdür? Hayır. 18 Aralık 1978 akşamı Maraş'taki Çiçek Sinemasında başrolünü Cüneyt Arkın'ın oynadığı "Güneş Ne Zaman Doğacak" filmini seyredenlerin üzerine bomba düştü. Çığlıklar, panik, izdiham, kan... Sinemaya bombayı koyanlar dışarıya çıktıklarında "bombayı komünistler attı" dediler. "Allahını, peygamberni seven yürüsün, Komünstleri, Alevileri yaşatmayın. Bunları öldüren cennetliktir. Maraş, Alevilere mezar olacak. Müslüman Türkiye, Aleviler Moskovaya. Sütçü İmam aşkına vurun" sesleri arasında yüzden fazla -kadın, erkek, çocuk, genç, ihtiyar- insan katledildi. Genç kızlara, kadınlara "müslümanlık, Türklük aşkına" tecavüz edildi, hamile kadınların karnı deşildi, saldırıya uğrayanların evleri yakıldı. İnsanlara işkence yapıldı, ellerinden ağaçlara çivilendi. Sinemaya bombayı koyan da, sokağa çıkıp "komünistler attı" diyen de MHP' li faşistlerdi. Günler öncesinden belirledikleri evleri işaretlemişlerdi. Katliamnı başlatan bombanın sahibi Çatlı'ydı. (Ali Yurtaslan, itiraflar) Katliamı organize eden, bizzat katılanlardan bazıları ise Haluk Kırcı, Ercüment Gedikli, Ünal Osmanağaoğlu, Ökkeş Kenger'di. (Reis- S. Yalçın, D.Yurdakul) Çatlı'nın ve Kırcı'nın başrolünü oynadığı bir başka katliamda Kamuoyunun yakından tanıdığı Bahçelievler Katliamıydı. Bu katliamı Haluk Kırcı'nın kendi ağzından dinleyelim; "Kapı açılır açılmaz içeri girdik. Hepsini yere yatırdık. Ne yapacağımız konusunda talimat almak için Abdullah'a birini gönderdik. Abdullah eter ve pamuk vermiş 'hepsini teker teker bayıltıp öldürelim' demiş. Dışarı çıkıp, arabada bekleyen Abdullah'la konuştum. 'Evde öldürmek zor olacak. İkişer ikişer götürüp öldürelim dedim. 'olur' dedi. İki kişiyi Büyük Reis'in arabasına bindirip Eskişehir yoluna götürdük. Müsait bir yer bulup ikisini de yere yatırıp kafalarına ateş ettik. Geri döndük. Böyle zor olacağını anlayınca Abdullah, 'tek tek boğalım bunları' dedi. Bir tanesini zorla boğdum, diğer dördünü bu şekilde öldürmekte zor olacaktı. Arkadaşları gönderdim. Sonrada sedirin üzerinde bulunan dört kişiye yakın mesafeden ateş ederek mermilerin hepsin boşalttım. Silahı da götürüp Abdullah'a verdim." (l7 Kasım 80 H.Kırcı, Ankara sıkıyönetim savcılığına verdiği ifade) Elbette MHP'yi örgütleyip sokağa salanlar onların silahlarını da sağladı. 16 Mart' larda halka yönelen bombaları, kurşunları, silahları da verdiler. TNT' ler ordu malıydı, silahlar emperyalistlerden gelme. Katilleri polis teşkilatı korudu, güvenliğini aldı. Cinayetlerin istihbaratçısı, planlayıcısı, hazırlayıcısı oldu MİT ve polis teşkilatı. Yeter ki, "memleketi komünistlerden kurtarsınlar, istikrarı sağlasınlar" Ama bu öyle bir istikrar olacaktı ki, emperyalizmin sömürüsü katlanacak ve hızla ilerleyecek, itiraz edenin kafası ezilecekti. İstikrar için hiçbir şeyi esirgemedi emperyalizm. Kendi adına cinayet işleyecek olan çocuklarını kendi merkezlerinde eğitti. MHP yalnızca Türkiye topraklarında değil, emperyalizm adına başka ülkelerde de provokasyonlar düzenledi, katliamlar gerçekleştirdi, darbeler tezgahladı. Bizzat Abdullah Çatlı'nın eğitiminde Azerbeycan'da komando kampı kurulduğu Azerbeycan Devlet Başkanı Aliyev tarafından dile getirildi. Daha yüzlercesini sıralamak mümkün. MHP bugün de CIA'nın kendine verdiği göreve devam ediyor. MHP, katliamlarına cinayetlerine devam ediyor. Yakın tarihimizde Sivas'ta katledilen, Gazi'de katledilen, Üniversite kampüslerinde katledilen insanlarımız, Susurluk bu gerçeğin ifadesidir. MHP, ne Bahçeli'nin TV ekranlarında çizdiği gibi "uzlaşmacı"dır ne de demokrat. Dün neyse bugün de o dur MHP. Dünkü katliamların tetkçileri bugün meclis koridorlarında bunu dile getiriyorlar zaten, "Değişmedik" diyorlar. Değişmediler. Kanlı tarihlerini yazmaya devam ediyorlar. SAYGILAR BİZDEN....
  12. BU KADAR BASİTMİ SENCE.......?????? -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- yukarıdaki yazıların hepsini okudum..hükümeti eleştirmekse eğer yazılarınız hepsine katılıyorum ama bir cinayetin analizi ise yapmak istenilen yazıları adresini şaşırmış gördüm açıkcası.. cinayeti işleyen şahsın türban olayından dolayı yada hükümetten cesaret alarak bu cinayeti işleyen bir meczup olduğunu sanan arkadaşlara bir iki şey söylemek isterim.. cinayeti işleyen şahıs ayda 750 ytl maaaş alan,aidatını ödemediği için yöneticisiyle mahkemelik olan,ama aynı zamanda arabasında ve üstünde toplam değeri 30.000ytl yi bulan 3 adet glock marka silah bulunan,20.000 ytl değerinde astra marka bir arabaya sahip ülkücü bir geçmişe sahip olduğu ortaya çıkan,ALKOL ALAN,hiçte çok dindar motiflere sahip olmayan birisi.. son haberlere görede TİT(türk intikam tugayı)le bağlantıları olduğu ortaya çıktı...peki bu TİT de neyin nesi....??? TİT (Türk İntikam Tugayı), ETKO (Esir Türkleri Kurtarma Ordusu), TÜŞKO (Türkiye Ülkücü Şeriatçı Komando Ordusu) vb...bunların hepside amerikan gizli servisleri yardımıyla kurulan,bizzat onların komandoları tarafından eğitim alan ülkücü,MHP'nin paravan örgütleri... Eğer iki ay kadar önce amerikanın ankara büyük elçisinin mhp başkanı Devlet Bahçeliyle olağandışı 3 saate yakın görüşmesini,son bir ay içerisinde işadamı kılıklı siyah gözlüklü iri yarı 300 kadar amerikalı ajanında ülkeye giriş yaptığını hesaba katar vede parçaları birleştirirsek eğer sonuca ulaşmamız zor olmaz diye düşünüyorum.. MHP ve uzantıları bugün de CIA'nın kendine verdiği göreve devam ediyor... YENİ ÖKKEŞLER BUNLAR.....
  13. gitarı amacından saptırmış gördüm...
  14. androidisin zannımca...
  15. iyi ve yerinde tesbit... bakınız:behçet cantürk(özgür gündem gazetesinin eski sahibi ve aynı zamanda polisden yılın işadamı ödülüde alan meçhul bir infaza kurban giden pkk finansörü) ve vatanseverciklerle olan ilişkileri...
  16. uzun bir aradan sonra ilk iletim.. hoşgeldin şevval..
  17. çok gereksiz,komik bile değil,gülünç bir soru....
  18. onca komikliğine rağmen oldukça hırçın,kendinden emin duruşu ve sanatına her yönden hakim bilgisiylede kendine sanatçıyım diyenleri tefe koyacak kadarda cesurdur...
  19. 3 yaşındaki Fikri, Endonezya Banda Acehli bir felaketzede. Evsiz kaldıktan sonra ailesi bir barınma kampına yerleşmiş. Burada kızamığa yakalanmış. Büyükleri, sanki bir cilt hastalığıymış gibi, iyi gelir diye kızamık döküntülerinin üzerine geleneksel bir ilaç sürmüş. Fikri, duruşu, gözleri ve döküntülere sürülen deva getirmeyecek merhemle bulunduğu kampa çağdaş tıbbı davet ediyor. (AP/Binsar Bakkara)
  20. Seri do ndğaşi arti mapu Skani şaras ginocinepu Skani dudi midamiğuru Şüvaüüargi moüileüu Skani dudi midamiğuru Didou do nani na
  21. arman arayı soğutma... hade bekliyoruz,azizide al gel..

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.