Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

adrenalin

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    821
  • Katılım

  • Son Ziyaret

adrenalin tarafından postalanan herşey

  1. Mobilya satın alırsınız. Kendinize dersiniz ki, bu hayatım boyunca ihtiyaç duyacağım son kanepe. Kanepeyi alırsınız ve sonraki birkaç yıl boyunca, hangi işiniz ters giderse gitsin, en azından kanepe sorununuzu çözmüş olduğunuzu bilirsiniz. Sonra o güzel yuvanızda kısılıp kalırsınız. Bir zamanlar sahip olduğunuz şeyler artık sizin sahibiniz olur. *** Bizim kuşağımız büyük bir savaş görmedi, büyük bir buhran yaşamadı, ama bizim de bir savaşımız var. Büyük bir ruhani savaş bu. Kültüre karşı büyük bir devrim hazırlıyoruz. Büyük bir buhran bizim hayatlarımız. Biz ruhani bir buhran geçiriyoruz. *** Bize dünyanın bokundan ve pisliğinden başka bir şey bırakmadılar. Ağzınızda bir silah varken ve silahın namlusu dişlerinizin arasındayken ancak sesli harflerle konuşabilirsiniz. *** Hiçbir zaman tamamlanmış olmayayım, ne olur. Hiçbir zaman halimden memnun olmayayım. Hiçbir zaman kusursuz olmayayım. Kurtar beni, Tyler, kusursuz ve tamamlanmış olmaktan kurtar. *** Çünkü ancak kendimi mahvederek ruhumun gerçek gücünü keşfedebilirim. *** Belki de kendimizi daha iyi bir şeye dönüştürmek için her şeyi kırıp dökmemiz gerekiyor. *** Dövüş bittiğinde hiçbir şey çözülmemişti, ama hiçbir şeyin önemi yoktu. *** Bu senin hayatın ve anbean sona eriyor. *** Her akşam ölüyor ve her sabah doğuyordum. *** Tyler bana bir garsonluk işi buluyor, sonra ağzıma bir silah sokmuş ve diyor ki, sonsuza kadar yaşamak istiyorsan, ilk adım olarak ölmek zorundasın. *** Bu yükseklikte etraf o kadar sessiz ki, insan kendini o uzay maymunlarından biri sanıyor. Sana öğrettikleri küçük görevi yerine getiriyorsun. Bir kolu çek. Bir düğmeye bas. Neyi neden yaptığını bilmiyor, sonra da ölüp gidiyorsun. *** İnsan sevdiklerini öldürür diye bir söz vardır ya; aslında bakın, insanı öldüren de hep sevdiğidir. *** O sarmalayıcı karanlıkta, başka birinin kolları arasına hapsolmuşken, hayatta elde edebileceğiniz her şeyin sonunda çöpe gideceğini anladığınız zaman ağlamak çok kolaydır. *** Sevdiğiniz herkesin size sırt çevireceğini ya da öleceğini fark ettiğiniz zaman ağlamak kolaydır. *** Zaman aralığını yeterince uzun tutarsanız, herkesin hayatta kalma şansı sıfıra düşer. *** Uykusuzluk böyledir işte. Her şey çok uzaklardadır, bir kopyanın kopyası gibi. Dünyayla arana öyle bir mesafe sokar ki, ne sen bir şeye dokunabilirsin, ne de bir şey sana. *** Bütün umutlarınızı kaybetmek özgürlüktür. *** Her kalkış ve inişte, uçak bir tarafa doğru fazlaca yattığında, kaza olsun diye dua ederdim. Hepimizin çaresizlik içinde öleceği, insan bedenlerinin uçağın gövdesinde sıkışıp kalacağı o anı düşünmek uykusuzluğuma ilaç gibi gelir, üstüme dayanılmaz bir uyku çökerdi. *** Bazı insanlar gece insanıdır. Bazıları da gündüz insanıdır. *** Başka bir yerde, başka bir zamanda uyanabilseydim, başka bir insan olarak uyanabilir miydim? *** Dövüş kulübünde geçen bir geceden sonra, gerçek dünyadaki her şeyin ses ayarı kısılmış gibi olur. *** Bazen bir şey yapar ve belanızı bulursunuz. Bazen de yapmadığınız şeyler size belanızı buldurur. *** İşyerinde, koridorda insanların yanından geçerken, herkesin küçük düşmanca YÜZ’üne karşı tamamen ZEN bir tavır takınıyorum. *** Kendi cerahatli ve hastalıklı çürümemi kucaklıyorum. *** Tyler diyor ki, ben henüz dibe vurmaya yaklaşmamışım bile. Ve eğer sonuna kadar düşmezsem, kurtarılmam olanaksızmış. İsa çarmıha gerilerek yapmış bunu. Sadece para, mülkiyet ve bilgiden vazgeçmen yeterli değil, diyor Tyler. Bu bir hafta sonu tatili değil. Kendini geliştirmeye sırt çevirmeli ve felakete doğru koşmalısın. *** “Kovulmak” der Tyler, “herhangi birimizin başına gelebilecek en iyi şey olurdu. Böylece havanda su dövmekten kurtulur ve hayatlarımızla bir şey yapardık.” *** Marla’nın hayat felsefesi, bana söylediğine göre, ölmeye her an hazır oluşu. Marla’nın hayatındaki trajedi ise ölmüyor oluşu. *** Güzel ve emsalsiz bir kar tanesi değilsin. Herkes gibi sen de o çürüyen organik maddeden yapılmasın. *** Kültürümüz hepimizi aynı yaptı. Artık kimse gerçek anlamda beyaz ya da siyah, zengin ya da yoksul değil. Hepimiz aynı şeyi istiyoruz. Teker teker, hiçbirimiz hiçbir şey değiliz. *** Hangisi daha kötü, cehennem mi, hiçlik mi? *** Dövüş kulübünde geçirdiğiniz zaman boyunca, banka hesabınız değilsiniz. İşiniz değilsiniz. Aileniz değilsiniz ve olduğunuzu düşündüğünüz kişi değilsiniz. *** Güçlü kadın ve erkeklerin oluşturduğu bir sınıf var ve bunlar hayatlarını bir şeye feda etmek istiyorlar. Reklamlar insanları gerek duymadıkları arabaların ve kıyafetlerin peşinden koşturuyor. Kaç kuşaktır insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar, neden? Gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alabilmek için. *** “Şunu unutma” diyor Tyler. “Ezmeye çalıştığın bu insanlar, senin muhtaç olduğun herkestir. Biz senin çamaşırını yıkayan, yemeğini pişiren ve önüne getiren insanlarız. Senin yatağını biz yapıyoruz. Uykudayken seni biz koruyoruz. Ambulanslarını biz kullanıyoruz. Telefonlarını biz bağlıyoruz. Bizler ahçıyız, taksi şoförüyüz ve senin hakkında her şeyi biliyoruz. Sigorta bildirimlerini, kredi kartı ödemelerini biz takip ediyoruz. Hayatının her alanını biz denetliyoruz.” *** Biz tarihin ortanca çocuklarıyız. Bizi bir gün milyoner olacağımıza, film yıldızı, rock yıldızı olacağımıza inandıran televizyon programlarıyla büyüdük, ama bunların hiçbiri olamayacağız. Ve bu gerçek kafamıza ancak dank ediyor”. *** Bizler eşşiz değiliz. Süprüntü ya da pislik de değiliz. Biz sadece biziz. Biz sadece biziz ve hayatta başımıza gelenlerin bir nedeni yok. FİGHT CLUB...Chuck Palahniuk
  2. BEN KÖTÜ MÜYÜM? EVET ÖYLESİN!!! EVET ÖYLEYİM; BEN İNSANIM.... Gerçek mi? Şimdiye kadar duyduğum en deli,enn yürek titreten,en gönül karıştıran kahkasını koyuverdi şeytan. "Ey insanoğlu sen!her akşam şu dua ile yat en iyisi..'Yar Bana Bir Rüya' ve sabah aynı dua ile uyan" Ve birden bire kesip alaycı kahkahalarını gözlerini çevirdi yüreğime,buz gibi bir sesle ekledi: " En büyük uyuşturucu gerçekliktir" Meleklerin ninnileriyle mi büyütüldünüz? İşte o zaman şeytanın kahkahalarını çok daha iyi duyabilirsiniz... "İçgüdülerimiz olmasa kimse kötü;çıkarlarimiz olmasa kimse iyi olmazdi..diye fısıldadı şeytan..ve ekledi: "üstelik iyiler can sıkarlar".Bir işe yarayanlar sonunda hep can sıkarlar..işe yaramaz serserilerdir;bizleri büyüleyerek baştan çıkaranlar... Sosyetede, siyasette ve iş dünyasinda dürüst olmaya çabalamak.Ayşecik rolünde ***** film çevirmeye benzer... Nefrete sevgiden daha çok güvenirim dedi şeytan..Çünkü nefretin sahtesi olmaz.. Aşırı kederde bir huzursuzluk vardır.kaybedecek bir şey var çünkü...aşırı bir kederde ise huzur..nasıl olsa kaybedecek bir şey kalmadı Ölüm... Kimse Eşit Doğmaz - ama herkez eşit ölür - işte onun için - ölüm acı bir son değildir - hayatımızın yegane adil başlangici ve biricik fırsat eşitliğidir..İyiki ölüm var..Başkalarının iyi talihi başka türlü nasıl çekilir? İnsanlar ne garip!! Her maçın ne yaparsak yapalım berabere biteceğini bildiğimiz halde kazanmak için yırtınıyoruzMahalle Berduşu 1 - Vehbi Koç1 Aşk... Aşk..yüzmeyi bilmeden bizi attıkları deniz..Aşk ve iman birbirlerine benzerler.Gerçek aşıkların ve gerçek dindarların sebeplere ve kanıtlara ihtiyaçları yoktur..O aklımızca değil..gönlümüzce bilinendir..O yaşanandir anlaşilan ve anlatilan değil.. Aşkın dili peygamberlerin ayetlerine,evliyaların,azizlerin şiirlerine benzer.Onlar konuşunca akıl susmalı.. Aklın sözü ancak boş bir gönüle geçer..Evet ancak boş bir gönlün efendisidir akıl..efendili bir gönlün ise kölesidir.. Aşk ne kadar şiddetliyse, ayrılıklar ve kavgalar da o denli şiddetli olur...Hiç kavga etmeyen aşıklarmı? Birbirlerini değil ebeveyn lerini bulmuşlardır.. Sonsuza dek sürecek yegane aşklar yarım kalmış aşklardır.. Kadın, erkeğin kendisine kul köle olmasini ister...olunca da ondan nefret eder.. Ekonomik özgürlük yoktur..Sadece farklı efendilere yeni bağımlılıkar vardır.Kocadan kaçan kadın patrona tutulur..Patrondan kaçan müşterilere.. -Kadın 20.yüyızyılda özgürlüğe kavuştu! -Yok yahu!Peki sonra ne oldu? -hiç.iş kölesi oldu.. Bir sokak köpeğini dahi beni severken kullandığı tonlamalarla sevse kudururdum..tokatlayıp canını yakmak isterdim..ondan ayrı bir yere giderken onu ufaltip cebime koyup yanimda götürmek isterdim..Ne zaman bana doğru geldiğini görsem yüreğim kabarırdı..Böyleydi işte.. Bu rüya birgün biter,bu dünya yıkılır ve herşey elinden kayıp gider..Tutmaya çalışırsan daha çabuk kaybedersin..Gerçek aşk belkide böyle birşeydir..bilemem..Sahte aşklar ise birbirlerine çok yakişirlar..Beyaz atlı prensler ve kuğu gibi prensesler bir araya gelmişlerdir.Gerçek aşklarda bulunan zıtlaşmalar ve bu zıtlaşmaların aşkı zenginleştirmesi sahtelerinde görülmez.Sahte bir aşkın başinda ne idiysen sonunda osundur.Gerçek aşk adamı değiştirir.yegane kalıcı yanı da budur.. sevgilin yada karın sana nasıl gelmişse, senden öyle gidecektir.bir başkasının yatağından sana geleni gün gelir sende başkasının yatağında bulursunÇok sinirlendiğinde sevgiline parmak uçlarınla hafifçe tokat atmaktan çekinme..tokatı yer yemez büyük bir yaygara ile önce ağlarlar..kapılar çarpılır bavullar toplanır.arkadaşlara telefon edilir.hiç merak etme..Kadınların sevdikleri erkekten yedikleri bir kaç tokat daha sonralari hoşlarına gider.Erkeğinin hırsını,tutkusunu kıskançlığını yaşamalarının başka yoludur.Kadınlarin şikayet ettikleri sevmedikleri adamdan yedikleri gerçek dayaklardir.. Bana bir tokat atanı kim olursa olsun ne olursa olsun ne kadar seversem seveyim derhal terk ederdim diyen kadınlar ne sevmeyi bilirler ,ne kendilerini ne de erkeklerini tanırlar...Keşke biri onları tokat atabilecek kadar sevebilse...Ben bir kadının yerinde olsam eğer birşeyimi satacaksam,bedenimi satmayı birçoklarının yaptığı gibi beynimi,düşüncelerimi veya ruhumu satmaya tercih ederim.Or....; bir insanda bulunan belki en değersiz uzvu satmakla hepimizden daha iyi bir ticaret yapmaktadır. İktidarsızlık... Geçici veya kalıcı iktidarsızlığa,gösterişe sükseye,imaja önem veren hırslı ve çalımlı işadamlarında rastlanır.Normaldir.Bu kadar gerginliğe yüklere ve maskelere dayanamayan ufaklığın arada sırada kontak yapması. Çapkınlık: Toplum ne ikiyüzlüdür ya Rabbi!! Kadının çapkınına o..pu derler.Erkeğin o...pusuna ise çapkın... Çapkınlık görecelidir..Çapkın bir kadını elinde tutabilen bir erkek,her sene düzinelerce kadınla yatan bir erkekten çok daha çapkındır. .. Nihilistin Kafa Karışıklığı.: -"Herşey Hiçtir." -"Eğer öyleyse hiçte hiçtir.Bak inanacak bir hiçin bile kalmadı işte geriye" diye fısıldadı şeytan.. Birilerini ikna edemiyorsan.en azından kafalarını karıştır.. Kapitalizm : "Dünya hiçbirzaman bu kadar kültürsüz egemenler sınıfı tarafından yöneltilmemişti" Dostlar mı dediniz? Hangi dostlar? Seni gerçekten özleyen,sana,sen olarak sana,tüm zayıflık aptallık ve kroluklarına rağmen yine de seni severek sana,evinin zerafetine,davetlilerin görkemine değilde,sana gelen tek bir dostun kalmışsa ve sen bu dostunun farkına hala varabiliyorsan sen büyük bir işadami,bir kapitalist olamazsin.. Sokaklarda meydanlarda gezinmesinler,boş oturmasinlar ,dükkanlardan alacaklarını alsınlar;ufak bir lokantada bişeyler yesinler ve küçük evlerine dönsünler.Ne kadar kendi acınası rahatlarının ve özel mutluluklarının peşine düşerlerse biz yönetenleri o kadar rahat bırakırlar.Böylelikle içlerinden sivrilen tek tük dik kafalıları tepelememiz daha kolaylaşır.. Köpek,efendi istemezdi..efendi köpeğin dünyasını yıkmasaydı eğer..
  3. adrenalin

    ECE TEMELKURAN

    ................................................ h5n1 arada birşey olduda benmi kaçırdım....... yukarıda özür dileyenmi sen değilsin,yada aşağıda yine aynı tartışmaları başlatacak olanmı....???
  4. adrenalin

    ECE TEMELKURAN

    İsyanı bastırılmış çocuklar 12 Eylül'ün hesabını sorabilmek için büyümek gerekir. Çünkü ancak kendi ayakları üzerinde durabilen çocuklar dönüp babalarına "Beni niye dövdün?" diye sorabilir. Hesap sormak, mağlup çocuklar sızlanması değildir 1980'de doğmuş genç bir kadındı. Döndürüp başını, kendinden büyüklerin yaptığı 12 Eylül sohbetine katılmak istedi: "Ben hiçbir şey bilmiyorum. Hatırlamıyorum çünkü." Sonra bütün bedeniyle döndü çünkü aslında anlatmak istedikleri vardı: "Sultanahmet Cezaevi'nde gardiyandı benim babam. Görüşe gelen bebekli kadınlar olurmuş. 'Hep seni düşünürdüm' der. 'Kızımı bir kez daha göreyim. Bugün de bir şey olmasın bana' diye düşünürmüş. Hep bunu anlatır." Ne politikayla ne Türkiye'nin yakın siyasi tarihiyle ilgisi olmayan genç kadın, babası ve kendisiyle ilgili başka hikayeler anlatırken bile aralara sıkıştırıyordu: "Ben hiçbir şey hatırlamıyorum." Hatırlıyor oysa. Hatırlamasa da biliyor. İnsan babasının korktuğunu unutur mu hiç? Babası, kızının önünde korktuğunu unutur mu? Kimileri çocukluk hikayelerini hatırlamadıklarını, şimdiki "arızalarıyla" o günlerin bağlantısını kuracak belleğe sahip olmadıklarını söyler. Oysa hatırlamak; başa çıkmak, yüzleşmek, isyan etmek, öfkelenmek ve kurulu düzeni bozmak gibi belalar getirecektir. Bunu göze almak istemedikleri için kimileri, eski hikayeleri olağanüstü bir başarıyla unutmayı becerir. 12 Eylül de muhtemelen çocuklukta alınan ve hatırlanması bugünkü ılık düzeni bozacak olan darbedir. Bugün bu memleketin arızalarını halletmesi için dönüp o pis işi halletmesi gerekir: Şimdi öyle ya da böyle "aile" içinde yerini bulmuş o eski çocukların dönüp babalarına "Beni neden dövdün?" diye sorması gerekir. Mesele, babanın seni artık yalandan da olsa kabul etmemesi olasılığını kabul etmektir. Tam da Türkiye'de işler iyiye giderken, yalandan bir barış içinde yaşarken huzuru bozmayı kim göze alabilir? Kırık aynada çoğalan iktidar Herkes öyle ya da böyle bir yerine yerleştirdi o eski yaraları. Paket edip 12 Eylül 1980'de olup biteni, belleğinin bir daha eşilmeyecek raflarına kaldırdı. İnsani bir şey bu; insanlar yaşamaya öyle ya da böyle devam etmek zorundaydı. Ama insana en yakışan şey miydi, o ayrı. Diğer yandan insanın insan kalmak için kahramanlık göstermesi de düpedüz haksızlıktı. İnsan gibi yaşamak için yalnız kalmayı göze almak gerekmemeliydi. Sonra birden, çok hızlı değişti her şey. Bugünkü dünyaya gelindi... Şimdi, sistemin dışı diye bir yer kalmadı. Öyle bir sistemdi ki bu, bütün dünyaya ve Türkiye'ye kendinden başka bir sistemin var olamayacağını, insanlığın kurabileceği en iyi sistem olduğunu her gün yeniden kabul ettiriyordu. Sistem karşıtı olmak, öyle ki eline tüfeği alıp iktidarın görüntülerine saldırmak bile sistemin kendisine hizmet ediyordu. Aynalara ateş ediliyordu. Kurşun, iktidarın aynalardaki görünümlerine denk geldikçe aynalar çatlıyor, iktidarın görüntüleri çoğalıyordu. Memnun olmayanlar, eski yaraların hesabını sormak isteyenler ne yapmalıydı şimdi? Tanrıyı yaratan insan gücü Cevabı bilememek sadece Türkiye'deki "eski solcuların" sorunu değildi. Şimdi bütün dünya hep birlikte bu sorunun cevabını arıyordu. Arıyor, arıyoruz. Bize hep daha çok çalışmamızı, kendi ihtiyaçlarımızla ilgili olmayan şeyler üretmek mecburiyetinde olduğumuzu söyleyip duran, isyan ettiğimizde bizi yalnızlaştıran ve uyuşturucu ikram eden bir dünyada yaşamaktan memnun değiliz. Sistem diyor ki bize, "Sen doğuştan arsızsın. Hep daha çok şeye sahip olmak istersin", ikna oluyoruz. "İnsan kötücüldür" temel kabulü üzerinde duran bir sistem bu. Ne büyük haksızlık. Oysa biz iyiydik. Bizim iyi olmak imkanımız var. En çok bunu duymak istemiyor sistem. Alçalmak kadar yükselmek imkanımız da var. Buna inanmak isyan ettirecek bizi, "Biz kapitalizmden daha iyi bir sistem kurabiliriz" diyeceğiz. En çok bunu, alaycı kahkahasını atarak yok etmek istiyor düzen. "Biz" ise küsüp gidiyoruz çoğu kez. Çünkü... Çünkü geçenlerde bir genç kadın sordu bana: "Sizce şu anda dünyanın en büyük sorunu nedir?" Cevapladım: "İnsanlığın, insana olan inancını kaybetmesi." İnsan, tanrıyı yaratabilecek kadar güçlüdür. Dünyayı değiştirmek, tanrıyı yaratmaktan ve sürdürmekten daha zor bir şey değildir. 60'larda, benim yaşımdaki insanların hiç tatmadığı ama hep güzel bir masal olarak dinlediğimiz hikayelerdeki "mutluluk" hissi bununla ilgili olmalı. İnsanların birbirine, kendilerine ve bir toplam olarak insanlığa inanmaları kim bilir ne kadar büyük bir neşe ve güçle dolduruyordu insanların içini... "Ben"leri eksiltmeyen "biz" Benim, şimdi dünyaya bakarken gördüğüm şudur: Eski memnuniyetsizler, tecrübelerini gözden geçirerek, olup bitenle hesaplaşarak yeni "biz"ler inşa etmeye çalışıyorlar. Dünya Sosyal Forumu süreci de budur, Irak işgaline karşı başlayan muhalefet de. Yeni bir isyan yöntemi arıyor insanlık. Herkes, başka biçimlerde olsa da en az Türkiye'nin 12 Eylül'de yediği kadar dayak yedi çünkü. "Ben"leri eksiltmeyen bir "biz" kurabilir miyiz? Bütün dünyayla birlikte buna kafa yormalı. Türkiye'de, isyan günlerini lanetleyerek "babasına" yaranmaya çalışan eski solcu çocuklardan farklı olmanın tek yolu bu. "Ben"leri eksilten "biz"ler... İsyanın hatası bu değil miydi? Sevimlileştirilip Marmaris'e yerleştirilmiş bir ihtiyar dede de var elbette. O da 17 yaşındaki çocukları asmamış mıydı? Bunu hatırlamak, hatırlatmak için dinçleşmek, dünyadaki yeni fikirlerle dirilmek gerekmiyor mu? Yeni sözlere... ECE TEMELKURAN...........
  5. ŞÖHRETİ HAK ETMEYENLER 27-12 EYLÜL sonrası ortaya çıkan yada o dönemde gözümüzün içine sokulan gaydırı gubbak cemilemci,manda yuva yapmış söğüt dalınacı türkücü tayfası.... ŞÖHRETİ HAK EDENLER 9- Bazı kesimlerce sahip çıkılan ama aslında siyasi bakılmaması gerektiğine inandığım,gelmiş geçmiş türkiyedeki en iyi erkek sesi olduğuna inandığım,yurt dışında bir ameliyatı bile çok görülen bir dev:RUHİ SU
  6. az sona benim el gider... cnbc-e de bişi varsa takılır,yoksa bişiler okuyup zıbarır....
  7. adrenalin

    Asiklar atisiyor

    niko buraya ilk defa yazarmış... kazma kürek mezar kazarmış... yeme bizi niko... al sana 5000ytl..tiko... berbatım beaaaaaaa........
  8. adrenalin

    Asiklar atisiyor

    ülem bu nasıl topik... bahçelerden çaldım erik... ben daha fazla uyduramıyom,giderik.. alllaaam garizma gitti ,arıyom fellik fellik......
  9. kuru kuru gitmez..... ekmeklerin arasına bişiler koymaya ihtiyacı var.....
  10. sucuklu yumurta..........
  11. ŞÖHRETİ HAK ETMEYEN 21-CİHAN ÜNAL(tiyatro ve sinema adına hiç bir şey yapmadığına inandığım,rollerinde kasım kasım kasılan,suya sabuna dokunmayan her oyunda var olan burjuva sanatçısı) DEĞERİ BİLİNMEYEN 22-TUNCEL KURTİZ(Cihan ünal da omayan herşey bu çınarda mevcut)
  12. kuzey.... babam ve oğlum da benim düşündüklerimi edebi bir dille anlatmıştın ve hepsine katılıyordum... ve yine çok muhteşem güzel bir başlıkla geri döndün..şöhreti hak etmeyenlerde virgülüne kadar hepsine katılıyorum ve yeni ekler yapacağım emin olabilirsin... değeri bilinmeyenlerdede Ahmet Mekin,Hayati Hamzaoğlu na katılıyorum... Kamuran Y. Usluer ide hatırlatırsan bir filmden sevinirim....
  13. 'Her zaman sarhoş olmalı. Her şey bunda: Tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken Zaman'ın korkunç ağırlığını duymamak için, durmamacasına sarhoş olmalısınız. Ama neyle? şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun. Ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun, yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun, "saat kaç" deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir karşılığını: "Sarhoş olma saatidir. Zamanın inim inim inletilen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz." BUDALARİE.. SARHOŞ OLUN ÖRTMENİM.... DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN....
  14. saymanıma demli bi çay demlerdim......
  15. erik çalmayı özledim....... ne güzel günlerdi beaaa.....şimdi ağacını bile göremiyorum...
  16. saklambacı en çok seveni....
  17. adrenalin

    Çağrışım

    çınar...
  18. tinia modotti omaya aday üyesi....
  19. Yüzyılın ilk devrimi Venezüella Venezüella bu yüzyılın ilk devrimini yapan insanların ülkesi. Zor koşullara ve tüm baskılara rağmen Venezüella, kararlı ve mücadeleci Hugo Chavez'in yönetiminde müthiş bir değişim sürecinden geçiyor. Bu değişime ben de tanık oldum Barrio adı verilen gecekondu semtleriyle dolu tepelerin ortasında gökdelenlerle dolu bir çanak gibi duruyor başkent Caracas. Avilla Dağı'ndan bakınca şehrin üst sınıfının neden yoksullardan ve onların lideri olan Hugo Chavez'den "Maymuna benziyor" diyecek kadar nefret ettiğini ve korktuğunu anlayabilirsiniz. Çünkü tepelerden inen milyonlarca yoksul bir gün şehri ele geçirmeye kalksalar... Kalkmışlardı da zaten. Tarih: 27 şubat 1989. Açlar şehrin merkezine inip bütün dükkanları yağmaladılar. 2 bin kişinin öldürüldüğü gün şehrin ve ülkenin kaderi değişti. Albay Chavez kışlasında taraftarlarıyla planlarını yaptı ve 1992'de iki darbe girişimi başarısız olunca hapse atıldı. Afla çıktıktan sonra başlattığı görkemli siyasi kampanya sayesinde, o güne dek nüfus kaydı bile olmayan yoksullar ilk kez oy kullandılar ve ezici bir farkla Chavez'i ülkenin lideri yaptılar. Ulusal ve uluslararası siyasi ve ekonomik baskılar arasında, 1999'dan beri çalışan Chavez, 1980'lerden beri hızla bozulan toplumsal zenginlik paylaşımını eşitlemeye kararlıydı. Okuma yazma seferberlikleri, Küba'dan petrol karşılığı ülkeye barrio'larda çalışmak için davet edilen 17 bin doktor, ucuz gıda, bedava ilaç kampanyaları, yoksulluk yüzünden eğitimini yarım bırakanlar için eğitim seferberliği... Çok geçmedi, ülkenin üst sınıfının ve IMF'nin asabı ülkenin petrol zenginliğinin sosyal fonlara aktarılmasıyla bozuldu. "YILLARCA BEKLEDİK SIRA BİZDE!" "Herkes sosyal kampanyalara ne kadar para aktardığımızı merak ediyor. Ben de merak ediyorum, her yıl yolsuzluklarda eriyen 40 milyar doların nereye gittiğini niye kimse merak etmiyordu bugüne kadar? Zenginler kendi dev paylarının azalmasına kızıyorlar." Barrio'larda doğmuş, iktisat eğitimi almış Yüzbaşı Romel Rangel böyle diyor. O şimdi sivil bir yönetici. Ülkenin petrol tekeli olan PDVSA'da sosyal fonları yönetiyor: "Evet barrio'lara çok para aktarıyoruz. Çünkü şimdiye kadar onlar hiç pay almadı. Ben yıllarca sıranın onlara gelmesini bekledim. Şimdi sıra onlarda!" Beklediğini söylerken bu ülkenin bir gizine dikkat çekiyor aslında. Bu gizi, Venezüella Merkez Üniversitesi'nden tarih profesörü Margarita Maya Lopez açıklıyor: "Bu ülke, 1989'daki isyandan sonra 20 yıl sivilleri bekledi. Siviller bir şey yapmayınca isyanı askerler başlattı." Askerler devrim yapabilir mi? Bir devrimi askerler yapınca artık o devrim olur mu? Hele askeri darbelerle ünlü Latin Amerika'da! Profesör Lopez cevaplıyor: "Venezüella ordusu, diğer Latin Amerika ordularından farklıdır. Hepsi yoksul ailelerin çocuklarıdır. Bir gelenek olarak üst sınıfa mesafelidirler. Bu insanlar yıllarca üst sınıfın nasıl dejenere olduğunu izleyip hafta sonları yoksul evlerine döndüler. Üstelik sivillerle birlikte eğitim aldıkları için üniversitelerdeki sol harekete yakındılar." TELEVİZYON OLANLARI GÖSTERMİYOR! Peki askerler ne yaptılar? Son 20 yıldır kimsenin girmediği yoksul barrio'lara girdiler. "Nucleo" adı verilen kooperatif merkezli komünler kurulmasını sağladılar. Mahalleler kendi yeteneklerine göre, terk edilmiş fabrikalarda kooperatif kurup üretime başladılar. Yoksullar için 3 bin okul, bedava hizmet veren binlerce klinik, meslek eğitim kursları kurdular, okullarda süt ve yemek kampanyası başlattılar. Kırsal alanda 1 milyon hektarın üzerinde kullanılmayan araziyi topraksız köylülere dağıttılar. Çin'in gönderdiği traktörleri bu köylülere verdiler. Bütün bunları niye bilmiyoruz biz? "Bizi terörist gibi gösteriyorlar" diyor Jorge Botero. Botero yedi Latin Amerika ülkesinin Chavez önderliğinde kurduğu "Latin CNN'I" dedikleri, Caracas merkezli Telesur kanalının haber müdürü. Venezüella'da, Latin Amerika'da yaşananları bütün dünyaya anlatacaklarını söylüyor ve ekliyor: "El Cezire ile de işbirliği anlaşması yaptık. Dünyayı, dünyaya gerçekten anlatacağız." Venezüella'daki hiçbir özel televizyon kanalının Chavez'e karşı yapılan darbeyi protesto eden 10 milyon insan sokağa döküldüğünde tek bir haber bile yapmadığı düşünülürse iletişimin Venezüella açısından ne demek olduğu anlaşılabilir. "DEVRİMİ BİZ YAPTIK,BİZ ANLATIRIZ!" "Korkuyor musun?" diye soruyor rehberim Leonardo. Neden korkmam gerektiğini taksi şoförü bizi barrio'nun kıyısında arabasından indirince anlıyorum. Bu şehirde barrio'da yaşamıyorsan barrio'ya girmezsin. Taksicinin, barrio'ya yaklaşırken ikide bir fotoğraf makinesini saklamamı istemesi de bundan: "Eğer o makineyi görürlerse bu sokaktan üç çıplak insan olarak çıkarız!" Oysa dar dehlizlerden tepelere çıktığımızda bizi karşılayan kırklı yaşlarındaki Alicia Cortez, lideri olduğu barrio'da dolaşırken tam tersini anlatıyor: "Biz suçlu değil, yoksuluz. Şimdi hükümet bu barrio'dan neler yaptığımızı anlatmak üzere temsilci istiyor bizden. Biz temsil edilmeye değil, katılmaya inanıyoruz. Kimsenin bizim yaşadıklarımızı bizim adımıza anlatmaya hakkı yok! Bu devrimi biz yaptık, biz anlatırız. Sizi o yüzden kabul ettik." Cortez bir yandan bütün şehrin korktuğu o sokakları gezdirirken bize bir yandan da anlatıyor: "Yoksulların hayatı değiştirebileceğine inanan ailelerle birlikte biz bu barrio'larda 20 yıldır çalışıyoruz. Kutsal günlerde düzenlediğimiz yemekli eğlencelerle insanları beraber çalışmaya ikna ediyoruz. Bu, sadece Chavez'in yaptığı bir şey değil. Bu bütün halkın beraber yaptığı bir devrim." Genç Francesco kolumuzdan tutup bir inşaatın tepesine çıkarıyor bizi, tepede sıvasız bir odaya. İçeride bir bilgisayar ve bir mikrofon. Burası, Caracas'taki 200 korsan komün radyosundan biri. Francesco bantlarla tutturulmuş mikrofonu gösterip "Bizim hakkımızda bize yalanlar söyleyen medya imparatorluğunu böyle çökerteceğiz" diyor. Üç-beş yıl öncesine kadar küçük çocukların bile ellerinde silahlarla bu sokaklarda koştuğunu anlatıyor ve ekliyor: "Biz silahlarımızı bıraktık. Dünyayı ve bu ülkeyi silahsız değiştireceğiz!" KADINLARIN AŞKI: Başkan! Venezüella'nın Chavez ile kurduğu ilişki, bir aşk ve nefret ilişkisi. Daha ziyade üst sınıftan çocukların okuduğu Venezüella Merkez Üniversitesi'ndeki öğrenci liderleri onun bir diktatör olduğunu söylerken, Venezüella'yı İspanyol sömürgesinden kurtaran Bolivar'ın adıyla kurulan yeni üniversitenin öğrencileri ona neredeyse aşık olduklarını anlatıyorlar. Merkez Üniversitesi Rektörü Tania Navvaro onun "her şeyi bildiği gibi yapan bir adam" olduğunu söylerken, sokaktaki çöpçüler Chavez'in azizler katında bir kurtarıcı olduğunu anlatıyor size. Ama bir gerçek var ki kimse reddedemiyor. Chavez kadınları seviyor, kadınlar da onu! "Yeni anayasamız 20'nci yüzyılda kadın hakları için mücadele etmiş bütün kadınların hayallerinin yazılı halidir" diyor devlete bağlı kadın enstitüsü INAMUJER'in başkanı Maria Leon. CHAVEZ NE YAPTIı? Hugo Chavez'in derdi, dünyanın beşinci büyük petrol rezervine sahip ülkesinde yoksulluğun yok edilmesi. 1999'da iktidara geldiğinden beri, ABD ile işbirliği yapan ülkenin üst sınıfı tarafından darbe girişimlerine, meşruiyetini sorgulayan referandumlara, CIA'nin suikast girişimlerine maruz kaldı. Çareyi Latin Amerika'yı örgütlemekte buldu. ABD'nin serbest ticaret projesinin karşısına Latin Amerika liderleriyle bir olup "ahlaklı ve eşit ticareti" öneren ALBA projesini dikti. Yetinmedi, İran ve Çin ile bir araya gelip dünyanın bahtsız güney yarımküresini Bush imparatorluğuna karşı birleştirdi. Papaya, kimsenin dokunamadığı Japon imparatoruna koşup sarılacak kadar "tuhaf" bir diplomasi yürütse de çeşitli manevralarla doların değerini uluslararası piyasalarda düşmesini sağlayacak kadar, bütün bunları ABD'nin burnunun dibinde yapacak kadar kararlı ve mücadeleci. Yabancı yatırımlar ülkesinden kaçarken kendi halkına inanan, bütün bunları yaparken kişi başına düşen milli geliri, halkıyla birlikte artıran bir adam.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.