Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

adrenalin

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

adrenalin tarafından postalanan herşey

  1. buda ikincisi KAWASAKİ VN 800
  2. size bir şaheser..HONDA SHADOW
  3. Son olarakta karakterler üzerinde kısa bir gezinti yapıp rudyayada son cevabımızı verelim.Ha birde öğrenmiş olduk baron rudyaymış,yani sarakla çarpık ilişkiler yumağı içinde üstte olanın rudya olduğunu öğrendik böylece. Biz rudyayı bizimle birşeyler paylaşmaya hevesli bir arkadaş olduğunu zannederken,sarağın yanan ateşini birlikte söndürmeye karar vermiş cansiperane bir arkadaşı olduğunuda anladık.Ama öyle görülüyorki bir közde rudyaya sıçramış olacakki oda tutuşmaya,lanlı lunlu konuşmaya başladı.Malzeme herzaman kendini belli eder,ve nitekim etmişde zaten üstte.Ne yaptığımı ya da ne yapacağımı söylerek övünmeyeceğim ama benim horoz misali polimiğe girmeyede niyetim yok açıkcası ama kaşınıyorsanız eğer hallederiz onlar kolay şeyler ama hakaret edesin varsa aynı zamanda bunu yiyesinde vardır.Saygı ceketimizi çıkartalım şimdi. Madem açıyorsun kaseyi doldururuz bizde meraklanma, ki korkusu olan kan aldırırım diye düşünür bende yok ne burda ne orda ne de yaşadığım hayat çerçevesinde ama pısırıklar da buralarda aslan kesiliyor görüldüğü üzere.Biraz kaba olabilirim ama gayet açık sözlüyüm, ama lafı koyarken bile hatalıyım biliyorum ama sizi insan yerine koyup düzgün kelimeler yazıyorum. Biliyorum ki cevap gelicek rencide etmim yine de saygı budur.Galiba kriminal sonuçlar doğuracak bu gidişat ama kaseyide,ağzınıda doldurtmaya hevesli bu insanlar oldukça bizimde bundan kaçacak halimiz yok tabiki....
  4. yağ yakmayı hızlandıran proteinmi bulunmuş..... bizim politikacılar yine dört ayak üstüne düştü desene....
  5. burada gördükten sonra internettede birazaraştırdım ve film epey ilgimi çekti,nerden buluruz bu filmi??
  6. adrenalin şurada bir başlık gönderdi: Yabancı Sinema
    Le Huitième jour(1996) 8.gün Türkçe Adı: "8. Gün" Orijinal Adı: "Le Huitième Jour" Yapım Yılı: 1996 Ülke: Fransa, Belçika, İngiltere ortak yapımı Süre: 118 Dakika Yönetmen: Jaco van Dormael Senaryo: Jaco van Dormael Müzik: Pierre van Dormael Görüntü Yönetimi: Walther van den Ende Kurgu: Susana Rossberg Oyuncular: Daniel Auteuil, Pascal Duquenne, Miou-Miou, Henri Garcin, Isabelle Sadoyan, Michele Maes, Fabienne Loriaux, Hélène Roussel, Alice van Dormael, Juliette Van Dormael, Didier De Neck yıllar önce izlediğim,mükemmel bir avrupa sineması örneği... Harry işinden başka birşey düşünmeyen,ailesi ile de problemleri olan bir pazarlamacıdır ve bir gün down sendromu hastası olan georges ile bir köy yolunda elinde valizle yürürken yolları kesişir.Hayattaki tek amacı para kazanmak olan harry nin hayatı artık kesinlikle eskisi gibi değildir.İnsanın dünyaya geliş amacının nasılda bu düzen içinde hedefini şaşırdığını anlatan çok içten,sıcak mükemmel bir film...
  7. Yaşamın, seni ulaşman gereken düzeyin altında tutmağa çalışan eğilimlerle (bu arada kendininkilerle de) savaşmakla geçecek. - Bu yüzden de, ulaşman gereken düzeye ulaşamayacaksın; yani, başarılı olacak o eğilimler, sonunda. Zaten, belki, istedikleri de budur: Senin, onlarla savaşmak yüzünden, ulaşman gereken düzeyin altında kalman... Ama savaşacaksın, gene de: sonuç her iki durumda da aynı olmayacak mı zaten - sen, zaten, ulaşman gereken düzeyin altında kalmayacak mısın ki? - Ama, savaşırsan, en azından (nereye gelebilirsen) geldiğin düzeye savaşarak gelmiş olacaksın - - bu da boşuna olmayacak. ORUÇ ARUOBA
  8. sara k; şu ana kadar ben hep bana yazdığın bir iletiyi gördüğüm anda cevap yazdım,kötü bir giriş yapmış olabiliriz karşılıklı,ama ben hiç bir zaman sinsi olmadım...ne düşündüysem direkt yazıya döktüm.Bir arkadaşıma "gel sana bi nik alalım oyun oynar eğleniriz ehehühehüe"( iki insan kendi aramızda bi oyun oynayıp eğlenirken) gibi bir tarz seçmedim.Bana herşeyi söyleyebilir,bütün açıklarımı yazabilir,bütün hakaretlerini yapabilirdin ama sen sinsice bir plan yaptın..... sahne bir film karesi gibi gözümün önünde..ve oldukça tiksindirici.düşünsenize siz rudyayla "la petite mort" çığlıkları atıp eğlenirken,bende rudyanın yazdıklarını okuyup "ne güzel yazmış" diyordum.. ben bu tarzda yokum... Daha öncede söylemiştim karanlıktan bana taş atıyorsun ve buna başka bir arkadaşınıda dahil edebiliyorsun..benden buraya kadar,ne kadar yazı yazarsan yaz cevap yazmayacağım artık... perde kapandı... Biraz ironik olacak ama sartrenin bunaltısından bir alıntıyla devam edelim; Bizden rahatsız olan bir varolanlar yığını, ne birilerinin, ne ötekilerinin; hiçbirimizin burada olmak için en ufak hakkımız yok. Karışık ve belirsizce tedirgin olan her varolan diğerlerine göre kendini fazla hissetmektedir. Fazlalık, bu ağaçlar, bu kafesler, bu çakıllar arasında kurabileceğim tek ilişkidir. Boşuna kestane ağaçlarını saymaya, onların yerlerini belirlemeye, yüksekliklerini çınarlarınkiyle karşılaştırmaya çalıştım: onların herbiri, içine sokmaya çalıştığım bu ilişkilerden kaçıyor, yalnızlaşıyor ve taşıyordu. Bu ilişkilerin (dünyanın yıkılışını geciktirmek için korumaya inat ettiğim ölçülerin, niceliklerin, yönlerin ilişkileri) keyfiliğini hissediyordum; artık şeyleri aşmıyorlardı. Şurada, karşımda, biraz solda olan kestane ağaçları fazlaydılar. (...) Ve ben, gevşek, edepsiz, iç karartıcı düşünceleri sindiren, sallayan ben de fazlaydım. Bitkiler arasındaki, bu çakıllar üzerindeki cesedim, kanım fazlaydı. (...) Ve çürümüş beden onu içine alan toprak için fazlaydı ve nihayet yıkanmış, derisi yüzülmüş, dişler gibi temiz olan kemiklerim de fazlaydılar: ebediyete kadar fazlaydım.
  9. dürüst olalım... Çok iyi,dürüst,kendını geliştirmiş ve güzel.......
  10. daha önce açılmıştı,okumuyormusunuz forumda yazılanları... aşkta ya.....
  11. "cehennemdir başkaları" der sartre... şimdi daha iyi anlayabiliyorum ne demek istediğini...
  12. bilmemek ayıp değil,öğrenmemek ayıp... tolstoyun "GÜNLÜKLER" adlı kitabında bulabilirsin....
  13. Tolstoyunda çok güzel bir sözü vardır; erkekte nefis her daim vardır,ama bunu dizginleyebilirler... kadına nefis ara sıra uğrar ama onlar dizginleyemezler....
  14. endurocuların sitesi,çok iyi bilgiler ve fotoğraflar var..
  15. arasıra şeytanın fısıldadıklarının arasına "sineğin vızıldadıkları"karışabilir... önemsemeyin.. birde güneşi gösteremesem bile balçığı ve üstünde uçuşan sinekleri rahatlıkla gösterebilirim...
  16. sağol cerenimo ... iyi yazı..
  17. sesi bence müthiş....
  18. yıllar önce izlemiştim müfrezeyi...bu sahnesi yıllardır belleğimdedir..
  19. pekiii.... kadınlar aldatıldığında neden hep anlayacaklarını düşünür...
  20. sevmediklerimizede burdan bolca sinkaf gönderebilirmiyiz peki.... hemen başlayabilirim....
  21. arman hoşgeldin...
  22. "eski" sevgiliyse eğer;adı üzerinde eskidir....
  23. ben sadece faşizmin ne olduğunu,nasıl ilerlediğini çok güzel bir dille anlatan incedende dalgasını geçen wilhelm reich in dinle küçük adam adlı kitabından bir alıntı yaptım....galiba yanlış yorumladın rudya.. Binlerce yılın bakış açısından görebliyorum seni, Binlerce yıl geçmişten ve binlerce yıl gelecekten bakıyorum sana, Kendinden korkma duygundan kurtulmanı istiyorum. Daha mutlu ve daha insana yaraşır bir yaşam sürmeni istiyorum. Kasılmış bir beden yerine,canlı,yaşayan bir bedenin olsun istiyorum; ÇOCUKLARINDAN NEFRET ETMEK YERİNE ONLARI SEVMENİ, KARINA ‘’EVLİLİK GEREĞİ ‘’işkence yapmak yerine onu MUTLU ETMENİ İSTİYORUM…. (WİLHELM REİCH) fırsattan istifade bir tane daha yazayım...
  24. Sana kendi içimdeki küçük adamı anlatmakla işe başlayacağım... ... Demek ki, büyük adam, ne zaman ve hangi alanda küçük adam olduğunu bilir. Küçük adam, küçük olduğunu bilmez ve bunu bilmekten korkar. Kendi küçüklüğünü ve yetersizliğini, başkalarının gücü ve büyüklüğünün kendisinde uyandırdığı güç ve büyüklük görüntüleriyle örter. Büyük genaralleriyle övünmektedir, ama kendisiyle övünmez. Kendisinde varolan düşünceye değil, kendi aklına gelmeyen düşünceye hayrandır. En az anladığı şeylere en çok inanır ve kolayca anladığı fikirlerin doğru olduğunu kabul etmez. Sana kendi içimdeki küçük adamı anlatmakla işe başlayacağım: Tam tamına yirmi beş yıl boyunca- senin bu dünyada mutlu olmayı hakettiğini savundum, kendine ait olan şeyi savunma yetisinden yoksun olmakla suçladım seni, sonra Paris ve Viyana barikatlarındaki kanlı çarpışmalarda, Amerika'daki köleliğin kaldırılması savaşında yada Rus devrimi'nde elde ettiklerine sahip çıkamamakla suçladım. Paris'teki savaşının sonu Pétain ve Laval'e, Viyana savaşının sonu Hitler'e, Rusya'daki savaşının sonuysa Stalin'e vardı, Amerika'daki savaşının sonuysa Ku-Klux-Klan yönetimine varabildi. Özgürlüğü, kendin ve başkaları adına korumak, ona bekçilik etmektense kazanmak gerektiğini ve de bunu sağlamanın yolunu pekala bilirdin sen. Ben, bu gerçeği epeydir biliyordum. Ancak, her seferinde çalışıp didinip bir bataklıktan çıkmayı başardıktan sonra hemen başka bir bataklığa saplanmanın nedenini anlayamıyordum. Sonra yavaş yavaş ve el yordamıyla, seni köle yapan şeyin ne olduğunu buldum: SEN KENDİ KENDİNİ KÖLELİĞE MAHKUM EDİYORSUN. Bunu bilmiyordun, değil mi? Kurtarıcıların, seni baskı altında tutanların, Wilhelm, Nikolaus, Yirmisekizinci Papa Gregory, Morgan, Krupp ya da Ford olduğunu söylüyorlar. 'Kurtarıcıların'ın adına da, Mussolini, Napolyon, Hitler, Stalin, Troçki deniyor. Bak ben ne diyorum: Senden başka hiç kimse senin kurtarıcın olamaz! Artık tek bir efendinin sadık kölesi olmaktan kurtulup, önüne gelenin, herkesin kölesi olmak için, insan önce bir sömürücüyü diyelim, Çarı ortadan kaldırmalıdır. Devrimci güdülerin ve büyük bir özgürlük idealin olmaksızın böylesi bir siyasal suç işleyemezsin. Bu durumda, kişi, diyelim İsa, Marx, Lincoln ya da Lenin gibi gerçekten büyük bir adamın önderliğinde bir devrimci özgürlük partisi kurar. Gerçekten büyük olan bu adam senin özgürlüğünü son derece ciddiye alır. İşlerini kolaylaştırmak için çevresine küçük adamlar, yardımcılar, getir-götürcüler toplamak zorundadır, çünkü bu büyük işi tek başına yürütemez. Üstelik, çevresine küçük büyük adamlar toplamazsa, sen onu anlamaz, bir kenara iter, adam yerine koymazsın. Bir sürü küçük büyük adamla çevrilmiş olarak, senin adına güçler ve yetkiler ele geçirir, ya da bir damla hakikat, ya da yeni, daha iyi bir inanç bulur sana. Sayfalar dolusu söylevler yazar, özgürlük yasaları, vb. şeyler yazar, kendisini ayakta tutacak olan senin yardımın ve ciddiliğindir. İçinde bulunduğun toplumsal bataklıktan çıkarır seni. Birçok küçük büyük adamı bir arada tutabilmek, senin güvenini yitirmemek için gerçekten büyük olan bir adam, derin bir aydın yalnızlığı içinde, senden ve gürültü patırtıdan uzak ama aynı zamanda senin yaşamınla yakın bir ilişki içinde, elde edebildiği büyüklüğünden her gün bir parça vermek, özveride bulunmak zorundadır. Sana 'öncü'lük edebilmek için, senin onu erişilmez bir tanrıya dönüştürmene göz yummak zorundadır. Olduğu gibi, sade bir insan olarak kalsa, diyelim, elinde evlenme cüzdanı olmadığı halde bir kadını sevebilen bir adam olsa, ona güvenmezsin çünkü, onu olağandışı bir insan olarak görmek istersin. Böylece, sen, kendi ellerinle, yeni efendini ortaya çıkarmış olursun. Kendisine yeni efendi rolü verilmiş büyük adam büyüklüğünü yitirir, çünkü bu büyüklük, onun sözünü sakınmazlığından, sadeliğinden, yürekliliğinden ve yaşamla arasındaki gerçek ilişkiden gelmekteydi. Büyüklüklerini büyük adamdan sağlamış olan küçük büyük adamlar, maliye, dışişleri, hükümet, bilim ve sanat alanlarında büyük görevlere atanırken sen olduğun yerde, yani bataklıkta kalırsın. Bir, 'mutlu gelecek' yada bir 'Üçüncü Reich' uğruna pılı pırtı içinde dolaşmayı sürdürürsün. Damları samanla örtülü, duvarları tezekle sıvalı pis evlerde yaşamayı sürdürürsün. Gerçi kültür sarayınla övünmektesin. Dilediğince çekip çevirdiğin, dilediğin biçime soktuğun 'yanılsama'dan hoşnutsun şimdilik- ancak, senin bu egemenliğin, bir dahaki savaşa ve yeni efendilerinin koltuklarını yitirmesine dek sürecektir. Bu küçük adamlar, saraylardan, malikanelerden değil, senin saflarından gelmektedirler. Onlar da senin gibi acı ve açlık çektiler. Üstelik, sana bir yığın söz söyleyerek, senin ve yaşamının, ailenin ve çocuklarının birer hiç olduğunu anlatıyorlar, aptal, köleliğe elverişli ve başkalarının kullanacağı birer insan olduğunuzu söylüyorlar. Size kişisel özgürlük değil ulusal özgürlük vaat ediyorlar. Size özgüven değil, devlete saygı, bireysel büyüklük değil, ulusal büyüklük vaat ediyorlar. Sense olnlara 'Kurtarıcılar' diyorsun, 'Yeni Kurtarıcılar' ve bağırıyorsun: 'Heil! Heil! ' 'Viva! Viva! ' 'Yaşaa! Yaşşaa! ' Wilhelm Reich-Dinle Küçük Adam 1946

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.