muki tarafından postalanan herşey
-
İkinci Cumhuriyet=Ilımlı İslam Devleti
TSK'ya NEDEN SALDIRIYORLAR? DEMOKRASİDEN yana olmayı TSK düşmanlığı addeden ve bu düşmanlığı azgın bir şekilde sürdürenlerin esas niyetinin demokrasi olmadığı ortada. Asıl mesele Türk devletinin ‘ulus’ ya da ‘milli’ yapısını değiştirmek. Bir taraftan AB, diğer taraftan da Amerika ve hempalarının hepsinin birden demokrasi teranelerinin arkasına saklanmalarının sebebi de budur. Türk Devleti’nin ‘milli’ yapısını önce sorgulamak, sonra önemsizleştirmek ve nihayet değiştirmeye yeltenmek girişimlerinin sonuncu aşamasına gelmiş görünüyoruz. Önce ‘Türk’ kimliği tartışmaya açıldı. ‘Türk’ olmanın yeterince birleştirici olmadığı; çünkü Türkiye’de etnik olarak Türk kökenden gelmeyen epeyce topluluğun varolduğu tezi işlendi. ‘Türkiyelilik’ gibi ucube bir ifade ortaya atıldı. Seçimlerde halkın tepki göstermesinden endişe edildiği için geçici olarak askıya alınan ‘Türkiyelilik’ projesi şimdi muhtemelen anayasa tartışmalarında yeniden ve uygulamaya konulma şeklinde karşımıza çıkacak. Kirli iltisaklar... AĞZI bozuk ve iyice şımarıklaşmış ‘İkinci Cumhuriyetçiler’den, gayri milli bir İslami tavrı benimseyenler ve ırkçı-Kürtçülerden başka azınlık yapılarını hayal edenlere kadar birbirinden epeyce farklı hayat tarzına sahip gruplar tam bir işbirliği içerisinde. Amaç milli devleti ortadan kaldırmak. Bu yüzden renksiz bir anayasadan bahsediyorlar. Mevcut anayasanın 12 Eylül darbesinin ardından hazırlatılmış olmasını kurnazca kullanıyorlar. Asıl niyetlerinin anayasadan ‘Türk’ kavramını çıkarmak olduğu açık. Bu grupların ortak özelliği gayri milli politikalardan yana olmaları. Hepsi de ‘Türk’ kavramına saldırıyor. Bu temel strateji doğrultusunda kullandıkları taktikler de hemen hemen ortak. Örneğin hepsi de bu işi demokrasi ve insan hakları adına istiyor. Bu iki kavram söz konusu grupların elinde epeyce kirlendi ve ortalama halk arasında sevimsizleşti. Demokrasi adına devlet yıkmak... DEMOKRASİ savunuculuğu ile TSK düşmanlığı eşdeğer bunların gözünde. Eğer TSK’ya eleştiriyi aşan şekilde saldırmazsanız ve her konuda TSK’yı yanlış, suçlu, adaletsiz bir gizli örgüt gibi görmezseniz demokrat sayılmıyorsunuz. TSK’nın bir faaliyetinin, bir uygulamasının veya bir girişiminin eleştirilmesi pek tabiiki yapılmalıdır. Ancak TSK’yı tamamen etkisizleştirmek amaçlı saldırıların iyi niyetli olması mümkün değil. Eğer anayasayı istedikleri gibi kotarabilirlerse, ihtilal yapmış gibi olacaklar. Çünkü devletin milli yapısını kaldıran veya sulandıran yeni bir anayasa metni söz konusu grupların hedefine ulaşmaları demek. Amerika ve AB’nin bu gruplara ve hükümete her türlü desteği vermesi bundan dolayı. Milli devletleri parçalamak istiyorlar... ORTA büyüklükteki milli devletlerin parçalanması küreselleşme adına Amerika’nın yapmak istediklerinin başında geliyor. Önce bin, sonra da bir kaç bine kadar çıkacak devlet sayısı Amerika’yı memnun eder. Çünkü orta büyüklükteki devletler etnik yapılara ayrılırken Amerika’nın kendisi tam bir milli devlete dönüşüyor. Büyüklüğünü koruyor ve gücünü artırıyor. Ufak parçalara ayrılmış güçlerin Amerika karşısında etkili bir koalisyon oluşturabilmesi imkansız olacak. AB de bu fikre yatkın. Sürekli olarak ilerleme raporlarına etnik talepleri bocalıyor ve Türkiye’nin önüne koyuyor. AB’nin talepleri bütünüyle yerine getirildiği zaman bu ülkenin adının Türkiye olup olmaması bile tartışılacaktır. ABD ve AB, Kuzey Irak’da kurulmak istenen Kürdistan’a Türkiye’den ilaveler yapılmasını istedikleri için Türkiye’deki hükümetin ‘İslami’ görünen kimliğinden rahatsız değil; çünkü hükümet onların tam istediği gibi düşünüyor ve yapıyor. TSK’ya saldırmaları bundan... TÜRBAN ve laiklik tartışmalarıyla gizlenmek istenen asıl niyetin önündeki en büyük engel Ordu. TSK, yapısı ve fikriyatı itibariyle Türk milli devletinin ordusu. Ve Ordu ayakta kaldığı, gücünü muhafaza ettiği sürece Türkiye’nin milli devlet yapısının sulandırılması belki mümkün; ama toptan tasfiyesi zor. Demokrasi ve insan hakları kavramlarını peynir ekmek yer gibi kullanan bu çevrelerin aslında hiç demokrat olmadıkları da açık. İkinci Cumhuriyetçilerin pek çoğu 22 Temmuz sonrasında kendilerini eleştirenlerin gazeteler ve televizyonlardan atılmasını isteyecek kadar tahammülsüzler. Elde varolan kanalların yüzde doksanından fazlasını kullanan ve gazetelerde büyük öbekler halinde yer alan bu kadronun demokrasiden bahsetmesi gülünç. Hükümete canhıraş destek veren ‘Fitne Fesat Medyası’nın hiç bir milli kalemi bünyelerinde tutmadığını geçmiş yıllarda gördük. Hükümete büyük destek vermesine rağmen Amerika’yı eleştirmeye kalkışan İslamcılar bile gazetelerden atıldı. Onların demokrasi laflarının sadece uygun bir vasıta olduğu açıkça görülüyor. Demokrasi, insan hakları ve AB sürecini Ordu’yu zayıflatılmak için kullanıyorlar. Milli devlete yönelik bu saldırıların demokrasi adına büyük ölçüde Ordu’ya yönelmiş olması beklenen br durum. Öyle anlaşılıyor ki, bu gruplar Türkiye’yi tehlikeli bir gidişata mahkum etmekten çekinmeyecekler. Ama bilmeleri gereken bir husus var. 7.5 milyondan fazla insana gıda ve ihtiyaç maddeleri dağıtarak aldıkları oyların büyük bir kısmı bu tartışmaların yaratacağı kaosda hızla AKP’den uzaklaşabilir. Doç. Dr. Hasan ÜNAL
-
İkinci Cumhuriyet=Ilımlı İslam Devleti
ANAYASAYI PARSELLEME ÇABALARI Vatana hizmet etmenin "bilimsel, kültürel ve sanatsal bir hayat üslubu" olan siyaset, gerçekte, bu görevi benimseyenler için, bir "karakter yapısı" konusudur. Rastlantılarla siyasi hayata girenlerle, bu işi "profesyonel bir ahlaklılık" sayan gerçek politikacılar arasındaki fark bu sınırlarda ortaya çıkar. R. Reagan' dan sonra, iletişim dünyasından politikaya geçmek konusunda, ünlü sinema yıldızlarından 'Charlton Heston'a "B.Amerika'nın Çumhurbaşkanı adayı olmayı düşünür müsünüz?." diye sorulduğunda : Heston: "Neden olmasın ki, hayatım boyunca Amerika'ya en üst düzeyde hizmet edebilmeyi bir seçenek olarak düşünmüşümdür. Filmlerimde ki rollerimi seçmek dahil, hayatımın hiç bir döneminde Amerikan ruhuna ters düşebilecek hiç bir hareketim olmamıştır ... " demişti. Haklı yada haksız demeden, her sanığın savunmasını kabul etmek avukatlık mesleğine ve ahlakına aykırı düşmez. Soyut olarak hukuku savunmak da bir görevdir. Ama, hayatı boyunca, sadece ve sadece haklı olduğuna inandığı sanıkların vekaletini seçmek, bir avukat için ekstra gurur ve onur konusu olabilir. Siyaset adamlığı, hayat boyunca kendisinde fikirler ve jestler olarak iftihar edilecek bir tecrübe birikimi taşıyan kişilerde değer kazanır. Siyaset adamı bir de devlet kademelerinde sorumluluk taşıma alanlarına yükselince artık o toplumun,karakteristiklerinin bir simgesi olarak sadece kendi kendisinin değil, milletinin de bir modeli olacaktır. Onda, geçmiş hayatının husumetleri,öfkeleri, kinleri, ihtirasları, çileleri, ıstırapları değil bütün bunların üstüne yükselen toplumsal değerler harekete geçmelidir. Siyaset adamı, hayata ve geleceğe kırgınlıkları, küskünlükleri, öfkeleriyle değil sağduyusu ile bakabilen adam olmak konumundadır. Bir anayasa'nın günün ve geleceğin koşullarına göre yeniden gözden geçirilmesi, bir toplumun gündemine getirilebilir. Onun taslağını yada önerilerini ortaya koymak ve bunu gerçekleştirmekte öncülük -önderlik değil- yapabilmek imkanına eriştiklerine inananların, bireysel deneyimlerinden kaynaklanan hırslarla harekete geçmeleri , kendi özel hayat ve dünya görüşlerini egemen kılmak istemeleri kadar yanlış bir şey düşünülemez. 1982 tarihli Türk Anayasasının değiştirilmesi girişiminde rol alanlar yanlış adımlarla yola çıkmak istemişlerdir. Onlar anayasada yapılmasını istedikleri değişiklikler hakkındaki görüşlerini 1980'li yılların kendilerine getirdikleri konum farklılıkları açısından, 1980 öncesinden başlıyan tutumlarıyla, jestleriyle, sözleriyle önce fısıltılarla sonra yüksek perdeden ortaya koymuş ve koymakta olan kişilerdir. Bu "vaziyet alışları da kişisel ve de ideolojik bakış ayrılıkları, öfkeler, kinler, partizanlıklar vardır. Değişik fikirler ve çok değişik istekler vardır. Bunların arasında, TBMM Başkanı seçildiğinde, Başkanlık kürsüsüne frakla değil günlük kıyafetle oturulmasını isteyen, "TBMM'ni askerlerin değil sivil muhafızların koruması gerektiğini ifade eden, asker muhafızları güvenilir bulmadığını söyleyenler vardır. Bunların arasında "Yeni Anayasayı sadece sivillerin yapması gerektiği"ni söyleyen bir Başbakan ve yardımcısı vardır. Türk Anayasalarının hepsinin Türk vatanını kurtaran ve koruyanlarla birlikte, yönetmek ve yükseltmek için çalışanlar tarafından, yani Türkiye'nin askeri ve sivil gerçeklerinin bilincinde olan aydınlar tarafından hazırlanıp halkın iradesiyle gerçekleştiğini bildikleri halde son bir kaç yıldan beri fısıltılarım naralara yükselterek bir "asker - sivil" ayrımcılığı türküsü tutturan bir avuç "eski tüfek" yazarla, beş altı çığırtkan politikacının telkinleri altında kalanlar vardır. Bunların arasında federasyon talep edenler, bölücülükten yargılanan hüküm giyenler var. Bunların arasında eşi ve kızıyla birlikte "Türkiye'de din devleti kuruluncaya kadar çalışacaklarını haykıran" , "eğer imkan vermezseniz silahlanmak isteyen adamlarımızı tutamayız" diyebilen, içinde, cennet mekan Mustafa Kemal'imizin Anıtkabrini yerle bir etmek istediğini sayıklayan mebusların barındığı bir siyasal partiler vardır. "Laikliği istemezük! .. ", "Atatürk inkılabını istemezük!..", "Dini Devlet isterük!.." diyenler vardır. .. Ve bunlar Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını kendi, kafalarına göre değiştirmek, değiştirilmesi teklif bile edilemiyecek Anayasa maddelerini Anayasadan çıkartmak için toplanıyorlar. Toplantı Başkanı "mutabakat hasıl oldu" diyor. Yani, nedir o mutabakat?. Kabul ve makbul olmayacağı belli dualara "amin" deme toplantısında varılan sonuç ... Ciddi misiniz gerçekten? Gökhan Evliyaoğlu
-
Ramazan Ayı Gufran Ayı
Elbette sizler bir ay değil, kaç ay tutarsanız tutun orucunuzu. Kimsenin karıştığı falan yok. Ancak; kalın işaretlediğim eğer Allah varsa'lar imanlı birinin ağzına yakışmıyor. Ne demek eğer Allah varsa. Sizler var olduğundan yola çıktığınız için bu gibi şeyi ne düşünebilir ne de yazabilirsiniz. Eğer Allah varsa, korkutma türünün duygu sömürüsü ile karışmış bir halidir. Ayrıca, çoğu Ramazan sofralarında bir tek kuş sütü eksikse ve televizyonun karşısında eğlence programları eşliğinde açılıyorsa oruç... o iftar sofralarına hali vakti yerinde olan konu komşu ve dostlar davet ediliyorsa... dinci belediyeler ve işadamları iftar çadırlarının üzerine reklamlarını asıyorlarsa... bazıları 5 yıldızlı otellerde açık büfelerde açıyorsa iftarlarını... benim söyleyecek hiçbir şeyim yok!!!
-
Benim Ülkem İlginç Bir Ülke
Umursadıklarını sanan bazı kişiler de laik Türkiye Cumhuriyeti'ni peşkeş çeken yanlış ve yalancı siyasetçilerin peşinden sürüklenip gidiyorlar. Bu siyasetçiler de Türkiye'yi kalkındıracak, bağımsızlığa taşıyacak yerde kendilerine uygun bir şekilde yalan, yanlış gündemlerle ayakta kalmayı umuyorlar. Bir insanın gözleri kör olabilir, ama düşünceleri ve fikirleri de kör olursa algılama yeteneği de bir işe yaramaz.
-
İkinci Cumhuriyet=Ilımlı İslam Devleti
AKP ne yaptığını biliyor. Ben de AKP’nin ne yaptığını çok iyi biliyorum. İslamcılar ne yaptıklarını biliyorlar. Cumhuriyetçiler de onların ne yaptığını çok iyi biliyorlar. Geriye AKP ile İslamcıların peşinden giden ve tamamı sözde demokrat İkinci Cumhuriyetçiler, butik solcuları, neoliberaller ve neoreaksiyonerler kalıyor. Yakın zamanda kendilerini bekleyen akıbeti yazayım: Humeyni rejimini destekleyen İran komünistlerinin başına gelenler onların da başına gelecek. Şu ya da bu oranda. Aynı kader! LAİK ARİTMETİK İlkin, "Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan" tanımlama cümlesinin bir tür İslamo-faşist ifade olduğunu söyleyeceğim. Laik bir ülkede, "99 Müslüman=1 Müslüman olmayan" olduğu için bu böyle. Laik aritmetiğin dört işlemine göre. Laik bir devlette hiçbir din, laiklik ilkelerinden daha büyük değildir. Oysa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan seçimden önce yaptığı konuşmalarda bunun tersini söylüyordu: "Din üzerinden siyaset yapılamayacağı gibi laiklik üzerinden de siyaset yapılamaz. Din ile laikliği aynı terazide tartmayın. Kişi laik olmaz. Devlet laik olur." Bu cümlede bakalım kaç yanlış var? 1. Anayasa, din üzerinden siyaset yapmayı yasaklamıştır ama laiklik üzerinden siyaset yapmayı da zorunlu kılmıştır. 2. "Din ile laikliği aynı terazide tartmayın" cümlesi, din önce gelir anlamında kullanılmış. Laik bir ülkede devletin, toplumun ve bireyin referansı din olamayacağı için, bu ülkede kamusal olan laiklik, bireysel olan dinin önünde ve üzerindedir. 3. "Kişi laik olamaz, devlet laik olur" cümlesi tipik bir mugalata örneğidir. Laik devletin ilke ve kuralları içinde yaşamayı kabul etmiş her inançlı (Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Budist, vb.) ve her inançsız kişi laiktir. DEMOKRASİSİZ CUMHURİYET Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilebilmesiyle 29 Ekim 1923’te kurulan Cumhuriyet fiilen sona ermiştir. 28 Ağustos 2007’de ABD tescilli, sıfatı Ilımlı İslam Devleti olan 2. Cumhuriyet dönemi başlamıştır. Adı da "Karşı Devrim Cumhuriyeti"dir! Diyeceksiniz ki, neden? Abdullah Gül’ün iki nedenden dolayı 1923 Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olamaması gerekiyordu. Olamazdı. Madem ki oldu, onun için: 1. Geçmişi, dokunulmazlığın kapattığı dosyası ve politik hayatı boyunca dile getirdiği Cumhuriyet karşıtı düşünceler. 2. Eşinin Cumhuriyet’e meydan okuyan İslami militan eylemleri. Bunlara karşın Cumhurbaşkanı olabildiğine göre 1923 Cumhuriyeti içerde ve dışarda tasarlanmış bir cinayete kurban edilmiştir. Ve karşı devrimin ikinci dönemi resmen başlamıştır. İkinci Cumhuriyet’in bir Ilımlı İslam Devleti’ne dönüşmesini hep birlikte göreceğiz. İşte o zaman "demokrasisiz" bir cumhuriyetin nasıl bir cehennem olduğuna yaşayarak tanık olacağız. Goygoycuların canı cehenneme, ama AKP’ye oy versin ya da vermesin, bu cehennemin Türk ulusuna hayırlı olmasını nasıl dileyebilirim? İnşallah yanılıyorumdur! Özdemir İnce
-
Karşı Saldırı Timleri
Sayin Sezer döneminde askıya alınan Özel Operasyon Timleri (CAT) Gül döneminde aktif hale getirilecekmiş. Ama bu timlerin ismi Karşı Saldırı Timleri (KST) olarak değiştirilecek ve yaklaşık 60 kişiden oluşacakmış. Hani halkla kucak kucağa olacaktı. Bari kendisine bir de hani şu Papa'nın bindiği zırhlı cam araba var ya, ondan yaptırsın. Teröristten korkmayıp karşılıklı çay kahve içen birisi kimden korkuyor? Karşı Saldırı Timleri kime karşı aktif hale getiriliyor?
-
Erdoğan'dan
Erdoğan'dan 'hamili kart yakınımdır' uyarısı... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP'li yöneticilerin bakanlardan istediği 'torpil' taleplerinin medyaya yansıması üzerine, il başkanlarıyla genel merkez yöneticilerine "Hamili kart yakınımdır" uyarısında bulnudu. Erdoğan, "Taleplerinizi ilgilisine yazılı değil sözlü olarak iletin" dedi. Erdoğan, geçen hafta cuma günü parti yöneticileri ve il başkanlarıyla yaptığı toplantıda önemli uyarılarda bulundu. Medyanın AKP'ye yönelik tavrını eleştiren Erdoğan, medyanın herşeyi yuvarlayarak vermeyi sevdiğini söyledi. Osmaniye İl Başkanı da bürokratlardan yakınarak, bir başhekimin yerinin değiştirilmesini istedi. İl başkanı, "Bürokratlar taleplerimizi yerine getirmiyor" dedi. Bu istek karşısında sinirlenen Erdoğan, "Sizlere yıllardır anlatıyorum. Daha kaç kere söyleyeceğim, bu işlere karışmayın diye, halen karışıyorsunuz. Görmüyor musunuz, gazetelere kanşet oluyoruz. Bunlar hoş şeyler değil, bu işlere girmeyin" dedi. Bu tür taleplerin usulüne uygun şekilde iletilmesini isteyen Erdoğan, bir süre önce "torpil talebi" nedeniyle gazete manşetlerine çıkan ve hemen yanıbaşında oturan AKP Genel Sekreteri İdris Naim Şahin'e bakarak şunları söyledi: "Bugünlerde partimiz 'hamili kart yakınımdır' notları nedeniyle sık sık gündeme geliyor. Bu tür talepler ve gelişmeler partimizin görüntüsüne zarar veriyor. Eğer böyle talepleriniz varsa ilgili kişiyle doğrudan temas kurun. İsteklerinizi yazılı olarak değil sözlü olarak iletin. Bu tür konuların medyada tartışılmasını istemiyorum. Parti yöneticilerimizin bu tür şeylerle kamuoyu gündemine gelmesi çok hoş değil." Alıntıdır Bundan daha şeffaf olunamazdı!!! Ne diyor; ''İstekler (torpil) yazılı olarak değil, sözlü olarak iletilsin!' Bu, yapın yapacağınızı ama iz ve delil bırakmayın anlamına geliyor. RTE'nin kendisi nasıl yapıyor bunu acaba? RTE'nin verdiği 'yazılı değil, sözlü' tavsiyesine bakılırsa 'Balık baştan kokar' deyimi tam yerinde kullanılmış olmuyor mu? Türk insanının bazı kesimi artık 'yapabilene helal olsun' devrinde yaşıyor, yapamayan bir kesim de sadakaya razı oluyor. Diğerleri mi? Damarlarındaki asil kanın farkındalar ve kendi yağlarında pişiyorlar.
-
Bilime Göre Kıyamet Senaryoları
Yukarıdakileri okurken başım döndü. Dünyanın batışı ile ilgili herhangi bir masala gönül kaptıracağımıza elele verip dünyayı nasıl daha güzel yaşanır bir mekan haline getirebileceğimize kafa yoralım daha iyi olur. Herkes kendi üzerine düşeni yapsa bu o kadar da zor değil diye düşünüyorum.
-
''Görevde bulunacağım süre içerisinde hiçbir ayrım yapmaksızın ...
Bakalım göreceğiz Gül devlet adamı mı, yoksa siyasetçi mi. Ama Gül gibilerin devlet adamı olmak için bir kaç fırın ekmek yemeleri gerekiyor. Devlet adamları ülkesini ve ve bu ülkede yaşayan insanları satmama düşüncelerinde sabit olmaları gerekir. ''Gizli anlaşmanın içeriği'' ve ''Gizli anlaşmanın uygulanması'' yazılarını okuduk hepimiz, daha neyini merak edelim. Lakin rua arkadaşımızın dediği gibi, bildiğiniz bir şey varsa yazın da biz de bilelim.
-
''Görevde bulunacağım süre içerisinde hiçbir ayrım yapmaksızın ...
Kimi yazarsanız yazın ama, doğruya doğru, eğriye eğri yazın.
-
''Görevde bulunacağım süre içerisinde hiçbir ayrım yapmaksızın ...
Sayın Marcus, okuma yazma biliyorsunuz, aşağıdaki metni okuyun bir bakalım ne diyeceksiniz. Bu metni okuduktan sonra neden bu adamın icraatlerinden bahsettiğimizi anlarsınız belki. Biz burun kıvıran, kendini beğenmişler tayfası değiliz, ama sizlerin de Gül'ü sütten çıkmış ak kaşık olarak tabir etmeniz komik oluyor doğrusu. Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı tüm DÜNYAYA hayırlı olsun, ama bize ne kadar hayırlı olacak göreceğiz! Abdullah Gül, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara?da ?2 sayfa 9 maddelik gizli bir plan yapıldığını?. Bu gizli anlaşmanın yapılmasından bir buçuk ay sonra Vatan gazetesi yazarı Sedat Sertoglu?na yaptığı açıklamada şunları söylemiştir: ?Ben bu gezileri yapmadan önce şimdi senin oturduğun koltukta (eliyle koltugu vurdu) ABD Dışişleri Bakanı Powell oturuyordu. Onunla 2 sayfalık 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama ben her yaptığımı kalkıp açıklayamam ki?Powell Suriye?ye giderken de benimle konuştu. Gizli olan bir sürü gelişme var? (Vatan, 24 Mayis 2005). Bu açıklama, dikkatle incelendiği zaman görülebileceği gibi, Abdullah Gül aynı görüşmede ABD?nin komşumuz Irak?ı işgalini desteklemekte ve Müslüman milletlerin yaşadığı ülkelere karşı ABD saldırganlığının hizmetinde olduğunu belirtmektedir. Aralarında ülkemizin de bulunduğu ?Ortadoğu?daki bütün rejimlerin değişeceğini? söylemektedir. Gizli anlaşmanın içeriği 2 sayfa 9 maddelik ?Gizli Plan?ın ayrıntıları şöyledir: 1. Türk askeri Irak?ın kuzeyinden çekilecek, sınır harekâtlarına son verilecek ve PKK?ya askeri harekât için ABD?den izin alınacak: Irak?ın kuzeyinde bulunan bütün Türk birlikleri ve Türk ordusuna bağlı özel kuvvetler, Türkiye sınırları içine çekilecek. Türk ordusu bundan boyle hangi gerekçeyle olursa olsun, sınır ötesi harekâtta bulunmayacak. PKK/KADEK?in Türkiye egemenlik alanı dışında takip ve bastırılması harekâtlarına son verilecek. Ayrıca PKK/KADEK?e karşı Türkiye Devletinin egemenlik alanı içinde yapılacak askeri harekâtlar için ABD askeri makamlarına bilgi verilecek. 2. Türkiye?ye ambargo ve askerî yaptırım tehdidi: Eğer Türk Silahli Kuvvetleri, PKK/KADEK?e karşı ABD askeri makamlarına bilgi vermeden ve izin almadan harekât yapacak olursa, ABD hükümeti, Kürt halkına karşı şiddet kullanıldığı ve soykırım uygulandığı çerçevesi içinde uyarıda bulunma hakkını kullanabilecek. Bu durumda ABD gerekli gördüğü ambargo ve silahlı müdahale gibi siyasal ve askerî yaptırımları sakli tutacak. 3. ABD?nin İran ve Ortadoğu harekâtlarına aktif destek ve katılım: Türkiye, ABD?nin İran?a ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı sınırlı askerî harekâtlara, ABD?nin talep etmesi halinde şartsız olarak üs ve taşıma kolaylıkları sağlayacak, askerî birlik verecek. Türk birliklerinin üst komuta yetkisi, ABD komutanlığında olacak. 4. Türk ordusunun asker ve silah gücünde indirim: Türk ordusunun asker sayısı ve silah kuvveti, ABD?nin uygun bulduğu sayı ve kabiliyete indirilecek. Özellikle tank ve ağır silahların miktarı düşürülecek, savaş uçağı sayısı sınırlanacak. Bütün silah ve cephane bundan sonra ağırlıklı olarak kısa menzilli taktik savunma kavramına (belgede ?konsept? deniyor) göre ayarlanacak. Türkiye?de bulunan ABD ve NATO irtibat subaylarının görev alanları ve yetkileri genişletilecek. 5. Irak?ın kuzeyinde kurulan kukla devlet Türkiye tarafından resmen tanınacak: Irak?ın kuzeyinde kurulmuş olan ve sözüm ona ?Kürdistan? adı verilen kukla devlet, resmen ilan edildikten sonra, Türkiye tarafından da resmen tanınacak. Türk devletinin kukla devletin kuruluşunu ?savaş nedeni? sayan Millî Güvenlik Siyaset Belgesi ve bu yöndeki politika ve kararları kaldırılacak. (Kuzey Irak -?Kürdistan? sınırları içinde kalacak olan ve özellikle Kerkük, Musul ve Süleymaniye?deki Türkmenler, ABD tarafından güvenli bir şekilde başta Bağdat ve diğer Güney Irak şehirlerine nakledilecek. ABD yetkilileri göç edecek olan tüm Türkmenlere iş olanakları sağlayacak). 6. PKK/KADEK elemanlarına geniş kapsamlı af ve PKK?nın yasallaştırılması: Abdullah Öcalan ve diğer dört lideri dışında bütün PKK/KADEK yönetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak. Etnik grupların yasal siyasete katılmaları önündeki bütün yasal kısıtlamalar ve engeller kaldırılacak. Af yasasıyla bağlantılı olarak PKK/KADEK?e yasal siyaset düzleminde yer alma olanağı sağlanacak, hapiste veya dağda bulunan yöneticilerin siyasal mücadeleye katılmaları için gerekli hukukî ve siyasal önlemler alınacak ve uygulanacak. 7. Güneydoğu belediyelerine özerklik ve federasyona geçiş: Kamu Reformu Yasası ve yeni Yerel Yönetim Yasaları hızla çıkartılarak, Türkiye?deki Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehir ve kasabaların belediyelerinin özerkleşmesi süreci kararlı olarak yürütülecek. Türkiye, dört yıl içinde uygulanacak bir planla, üniter devlet yapısını terk ederek, federasyona geçecek. 8. Kıbrıs?ta Denktaş devre dışı bırakılacak, Annan Planı küçük değişikliklerle uygulanacak ve Ege?de Yunanistan?ın taleplerine esnek tavır alınacak: KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ?Arafat modeli? denen uygulamayla devre dişi bırakılarak, Kıbrıs?ta Annan Planı bazı küçük değişikliklerle hayata geçirilecek. Ege kıta sahanlığı konusunda Türkiye, Yunan doktrinine daha esnek davranacak, Türk jetlerinin uçuş alanı daraltılacak, sık sık ortaya çıkan ?** dalaşı? sorunu Yunanistan rahatsız edilmeden çözülecek. 9. Ermenistan?a yönelik kısıtlamaların kaldırılması: Türkiye?nin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirilecek ve iyileştirilecek. Sınır ticaretinde Ermeniler lehine düzenlemeler yapılacak. Ermenilerin Türkiye?ye gezilerindeki bazı kısıtlamalar kaldırılacak. Gizli anlaşmanın uygulanması Bu gizli anlaşmayla aradan geçen süreçte, o tarihte açıklanan bu gizli anlaşmanın maddelerinin uygulanmış ya da uygulanmakta olduğunu görüyoruz: 1. Türk askeri Irak?ın kuzeyinden çekilecek, sınır harekâtlarına son verilecek ve PKK?ya askerî harekât için ABD?den izin alınacak: Türk askeri Kuzey Irak?tan çekildi. Sınır harekâtlarına son verildi. Ve izin alınamadığı için operasyon yapılamıyor. 2. Türkiye?ye ambargo ve askerî yaptırım tehdidi: Türk askerinin başına çuval geçirildi. 3. ABD?nin İran ve Ortadoğu harekâtlarına aktif destek ve katılım: ABD ve AKP iktidarı, işbirliği halinde, bu desteği sağlamak için Türk Ordusuna Şemdinli olayından bu yana operasyonlar yürütüyor. 4. Türk ordusunun asker ve silah gücünde indirim: İndirim tasarıları sık sık gündeme getiriliyor. 5. Irak?ın kuzeyinde kurulan kukla devlet Türkiye tarafından resmen tanınacak: Resmen tanınması için ortam oluşturuluyor. Barzani- Talabani?nin durup durup ****** açıklamalar vermesi, Diyarbakır Belediyesi Başkanı Osman Baydemir?in Devlet?e meydan okuması ve özerklik istiyoruz açıklamaları? "Diyarbakır kalesi söylemleri..Ardından hani her partinin kalesi yokmudur takiyeleri..." 6. PKK/KADEK elemanlarına geniş kapsamlı af ve PKK?nın yasallaştırılması: Hazırlıklar yapılıyor. ?Eve Dönüş Yasası? ile ilk uygulaması yapılmaya çalışıldı.... 7. Güneydoğu belediyelerine özerklik ve federasyona geçiş: Kamu Reformu ve Yerel Yönetim Yasaları ile belediyeler özerkleştiriliyor. Federasyon hazırlanıyor. Güneydoğu Belediyeler Birliği, AB fonlarından ve AB ülkelerinden doğrudan para alıyor, doğrudan ilişki kuruyor. Bunun yasal dayanağı olarak ?İkiz Sözleşmeler? Meclisten geçirildi. (Kenan Evren dahil), Ayrıca eyalet olsun diye öneriler yapılıyor? 8. Kıbrıs?ta Denktaş devre dışı bırakılacak, Annan Planı küçük değişikliklerle uygulanacak ve Ege?de Yunanistan?ın taleplerine esnek tavır alınacak: Denktaş devre dışı bırakıldı. Annan Planına teslim olundu. Ege?de esnemeler başladı. Onay verilen AB Müzakere Çerçeve Belgesi ile Türkiye?nin bazı sınırlarının ?ihtilaflı? olduğu kabul edilerek bu ?sınır ihtilafları?nın ve ?ihtilaflar? kapsamında Ege sorununun Lahey Adalet Divanı?na götürülmesinin önü açıldı. 9. Ermenistan?a yönelik kısıtlamaların kaldırılması: Hazırlıklar gündemde. Ermenistan hava koridoru açılarak 70 bin Ermenistan vatandaşının Türkiye?de kaçak çalışmasının önü açıldı. Ermesintan Sınırı gizli olarak açılmış ve çok az da olsa bir ticaret başladı. Abdullah Gül açısından ABD ile yapılan bir ?hizmet sözleşmesi? kabul edilebilecek bu ?Gizli Plan?, ABD?nin Müslüman halkların yaşadığı 24 ülkeyi bölen Büyük Ortadoğu Projesi?nin Türkiye ayağını oluşturmaktadır.
-
ALLAHTAN KAÇAMAZSINIZ.....
Şimdiye kadar siz hiç bir dinsizin beline bomba bağlayıpta masum insanların ölmelerine neden olduğunu duydunuz mu hiç sayın 4mevsim. Bilakis, dindar günah olduğu için vazgeçmiyor, çünkü Allah yolunda savaşıyor (bu Allah yolunda savaşmakta bir tek İslam'da var sanırım) ve masum insanları da beraberinde götürüyor. Ya da cinnet geçiripte çoluğunu çocuğunu dograyanlardan bu dinsizdi bu dinliydi diyen bir açıklama duydunuz mu hiç? Herşeyi göze alıpta yapan insanlar genelde dine kayıtsız şartsız bağlanmış insanlar oluyor, zira sonunda vaadedilen Cennet var. Bağla beline bombayı cennetlik ol, ne kolay değil mi cennete gitmek.
-
Dinlerde kadının yeri
Doğru ya, adam imanlı olsun yeter, versin sırtını Allah'a, dilediği gibi çarpsın çıprsın... Şunu pek anlamadım; bir erkek dini hükümlere göre nasıl sizden üstün olabiliyor. Yoksa Allah erkeğin imanını kadınınkinden üstün mü görüyor da, siz karşınızdaki erkeğin dini hükümlere göre sizden üstün olup olmadığına bakıyorsunuz? Size tavsiyem biraz fazla düşünün, kendi düşüneceğiniz yerde düşünme yeteneğinizi başkalarına bırakmayın! Ama, ama fft söyleme ıspatlayamadılar diye. Bak; Rahman suresi 70- فِيهِنَّ خَيْرَاتٌ حِسَانٌ 70- Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır. 71- فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ 71- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? 72- حُورٌ مَّقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِ 72- Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar. 71- in tekrarı, yani tasdikleme... 74- لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ 74- Bunlardan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. Ümmü Seleme, Peygamber (s.a.s)'e bir gün "Ya Rasûlüllah! dünyada ki kadınları mı, yoksa Cennetteki hûrîler mi daha iyidir?" diye sorar. Rasûlüllah (s.a.s); "Dünyadaki kadınların üstünlüğü, yüzün astara üstünlüğü gibidir" diye cevap verir. Ümmü Seleme; "Niçin" deyince O, şöyle cevap verir; "Dünyadaki kadınlar namaz kıldıkları, oruç tuttukları ve birçok ibadetlerde bulundukları için" Neden Muhammed bu soruya; ''Ne diyorsun sen ahbap, nereden çıkardın Cennetteki hurilerin kadın olduğunu, onlar cinsiyetsiz ya da duruma göre cinsiyet değiştiriyor'' dememiş acaba da, hurileri tarif ederken dünyadaki kadınları örnek olarak vermiş??? Erkeğin sizlerden üstün olduğu beyinlerinize öyle bir kazınmış ki, helal olsun valla! Öyle ya, sizlerin ne bir kişiliğiniz ne de seçeneğiniz var Kuran'a göre.
-
Ateistler Ne Zaman Doğruyu Bulur
Yalnızca kültürlü insanlar öğrenmeyi sever, ******* ders vermeyi tercih eder. Edouard Le Berquier
-
Güneşle Elektriğe Devlet Engeli
Sevgili maraba, ben Hollanda'da yaşıyorum ve burada iki çeşit elektrik var. Birisi yeşil elektrik dedikleri, diğeri ise bildiğimiz elektrik (teknik konulardan pek anlamadığım için bildiğimiz dedim.) Bu yeşil dedikleri elektrik rüzgar jeneratörlerinin ürettiği elektrik oluyor ve nereye bakarsanız bunlardan görmek mümkün ve özel firmalar tarafından işletiliyor ve elektrik devlet tekelinde değil. Ancak yeşil elektrik dediğimiz çevreci elektrik oluyor ve diğerine nazaran biraz daha pahalı. Bir sürü üretici var NEON, Eneco, Oxxio vs. vs. Fakat insanların çoğu pahalı olmasına rağmen yeşil elektriği tercih ediyor. Galiba Türkiye'de de çözüm rüzgar jeneratörleri, ne dersiniz o kadar çok çevreci var mı bizim ülkemizde ve yöneticilerimizin arasında?
-
Geleceği Yaratmak.
Sevgili sardunyam, bizim gibi ülkelerde insanlar rahatlar. Böyle gelmiş, böyle gider... mantığı ile başlayıp bitiriyorlar koca hayatları. Keyiflerine zarar veren bir durumla karşılaştıkları zaman, 'amaannn neden ben yapayım, bir başkası vardır bunu yapacak' deyip o anki sorumluluk yüklenmesi gereken herne ise ertelenir ve bir başkasının yapması beklenilir. İnsan kullanmayı çok severiz. Gösterişi de çok severiz. 'Onda var bende niye yok' triplerine gireriz. Çevre bilincimiz gelişmemiştir. Mesela piknik yapmayı çok severiz ama, piknik yaptığımız yeri çöplük halinde terk edip evlerimize gideriz. Suyu, elektriği ve bazı bir çok şeyi tasarruflu kullanmayı bilsek bile üşengeçliğimizden uygulamayız. Arabamız varsa, iki dakikalık yola araba ile gideriz. Say say bitmiyor ki sevgili sardunyam. Özeleştiri nedir bilmeyen insan yığınıyız. Bir fikir/düşünce doğru veya yanlış olsun ama farklı olsun reddeder, biz bize inatla doğru kabul ettirilen fikir ve düşünceleri sorgusuz sualsiz kendi doğrularımız olarak kabul ederiz. Rahat milletiz, rahat...
-
Dinlerde kadının yeri
Tomurcuk göğüslüler de bu kategoriye giriyor mu? Yani şerefli bir makam mı onlarınki de? Ya anne olamayanlar nerede burada? Ama doğru, onlar çorak tarla ya! Her yönden eşit yaratılmamış olmak; insanlar tarafından insanlara biçilmiş yanlış kılıflar. Ne saadet yaşıyorlar ya, haremlik selamlık bir saadet. Kadın evde erkek dışarıda, artık nerede onu bilemem. Bu üstün kılma da gene erkek olan peygamber sıfatındaki adamın masalları. İtaat mı önemli, yoksa karşılıklı saygı mı? Öyle bir korkutmuş ki sizi bu din denen şey, aslında gönül rızasıyla ve insanlık onuruyla yapmanız gereken şeyleri korku ve itaatle yapıyorsunuz . Kadın itaat etsin ki, erkek cirit atsın. Nedir bu ya, kadın ona itaat edecek, buna itaat edecek. Bir ömür itaat etmekle başlayıp, itaat etmekle bitiyor. Höt dedin mi otur, hop dedin mi kalk. Haa, demek ki kadın denen itaatkar 'şey' din olmasa şeref ve haysiyetini koruyamayacak, öyle mi? Hangi çağda yaşıyorsunuz siz pardon? Bak bak bak baaaak, demek ki kadın kapalı ise haysiyet ve şerefini ve ebedi saadetini kurtarmış oluyor ve kocası hariç tüm erkekler de yam yam ya, onlarında ağızlarının sularının akmasına neden olmuyor ve hem günaha girmiyor, hem günaha teşvik etmiyor. Ya ne biçim bir zihniyet bu? Sizin türünüzde olan erkekler kadına ne gözle bakıyor merak ediyorum. Her açık gördüğünüz kadına bakarken şehvetiniz mi kabarıyor acaba, şehvet duygularınıza hakim mi olamıyorsunuz? Erkek veya kadın olmadan önce insan olun, insan.
-
İslamiyetin çöküşü
Siz de amma bol keseden atıyorsunuz. Demek bir tek İslam dininin ve Arap kültürünün söyleyecekleri kaldı öyle mi? Bakın işte burada büyük bir aymazlık içindesiniz. Sizin korku ve mükafat üzerine kurulmuş temeliniz öyle bir sağlam ki, sormayın.
-
İslamiyetin çöküşü
Sayın!!! evren'i bir insanda bulunması gereken ahlaki değerlere davet etmek gerek.
-
Dinlerde kadının yeri
Sevgili maraba, elbette ben onu sadece inancı ile başbaşa bıraktım. Ancak aksinin söylenmesine rağmen, demokratik reform hareketinin, laikliğin temel taşı olduğunu unutuyorlar. Ve şu ana kadar bir çok özgürlüklerle birlikte, düşünce, vicdan ve din özgürlüğümüzü de yüce insan Atatürk'e borçluyuz. Ve ona laf söyleyenin, çamur atanın kapı gibi karşısında duruyor ve duracağız. Bizleri bu günlere O ve bu topraklar altında yatan dedelerimiz ve ninelerimiz getirdi. Herbirini saygı ile anıyoruz.
-
Otobüste namaz baskısı
Sayın aslan, e artık bu cımbızlama lafı da kabak tadı verdi. Sitenin neresine giderseniz gidin sizlerin başlıca lafı bu oldu, ağızda sakız gibi. Başka bir laf üretseniz diyorum.
-
Dinlerde kadının yeri
Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak mümkündür. Ama, eğer uyumuyor, uyku taklidi yapıyorsa, dünyanın bütün gayretlerini sarf etseniz, nafiledir. Bilmem anladınız mı? En iyisi sizi inancınızla başbaşa bırakmak gibime geliyor benim.
-
ALLAHTAN KAÇAMAZSINIZ.....
Hani nerede bu çocuğa yemek veren annesi? Ya da bunun annesi? Göz var izan var! Allah nerede burada?
-
Dinlerde kadının yeri
Şimdi tam ben yazacaktım ki sevgili gelincik benden önce yazmış. Allah'ın bu dünyada kapatmaya çalıştığı kadın diğer tarafta erkeklere bol bol vaad ediliyor, hem de gelincik'in dediği gibi, göğüsleri yeni tomurcuklanmış sübyan bunlar. Buna ne diyeceksiniz peki? Orada da bu sübyanlara soruyorlar mı acaba halinizden memnunmusunuz diye?
-
Benim Ülkem İlginç Bir Ülke
Saygıdeğer Rua, yazınız bir içimlik su gibi... Ne yazık ki insanlar herbir şey olarak doğuyorlar, ama demokrat olarak doğmuyorlar. Demokrat olabilmek için insanın doğruları ve yanlışları akıl süzgecinden geçirmesi lazım ki demokrat olabilsin.