Zıplanacak içerik

irinçköl

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

irinçköl tarafından postalanan herşey

  1. irinçköl şurada cevap verdi: asisedef06 başlık Kadınca
    Birçok takı çeşidi mevcut. Yılbaşı hediyesi için burası da bir seçenek olabilir.
  2. irinçköl şurada cevap verdi: kaan_bebeto başlık Hayvanlar Alemi
    Obama'nın Ayasofya'yı ziyaretinde okşadığı Gli isimli sevimli kedi bir anda ziyaretçilerin ilgi odağı oldu. Şaşı kedi Gli, doğma büyüme Ayasofyalı. 2004’te, müzenin çıkış kapısındaki görevli kulübesinin altında doğdu. Annesi ve hatta anneannesi de burada doğmuş, yaşamış. Kendisi müzenin 6 kedisinden biri, en kıdemlisi. Aynı zamanda akıllı da. Müze görevlisi arkeolog Defne Tekay, kış aylarında mihrabın önündeki spot ışıklarının yanında ısındığını anlatıyor. Yazın, daha serin olduğu için müze içindeki mermer küplerin üzerine taşınıyor. Gli’nin gözleri doğduğundan beri şaşı. Görevliler, bebekken tüyleri gri olduğu için adını Gri koymak istemiş, ama sonra şaşı olduğu için espri olsun diye Gri’yi Gli yapmışlar. Turistlere çok yakın davranıyor ve objektiflere poz veriyor. Defne Tekay, Gli’nin kendini sevdirme ve sevimli davranma özelliğinin atalarından geldiğini iddia ediyor. Müze müdürü Ahmet Haluk Dursun “Onlar Bizans Kraliyet Kedileri” diyor. Gli’nin 2006 yılında bir mahalle kedisinden dişi yavrusu oldu. Karakız adı verilen yavru 29 Ekim’de bir otobüsün altında kaldı ve öldü. Tek yavrusunu da kaybeden Gli, aynı yıl kısırlaştırıldı. Gli, Obama okşarken çekilen fotoğraflarından sonra hem turistlerin hem de medyanın ilgi odağı oldu. Gelen ziyaretçilerin kedi maması ve sosisle beslediği Gli çok yemekten artık yerinden kımıldayamaz hale geldi. Yoğun ilgiden dolayı agresifleşen ve kendini artık kimseye sevdirmeyen Gli için Ayasofya'da 'şöhrete yenik düştü' yorumları yapılıyor. Gli, şimdi kendi adına açılan isimli özel bir blogla adını dünyaya duyurmaya hazırlanıyor
  3. İletişim: 0539 347 07 61 Yer: İstanbul / Sarıyer Bir üyemizin iletisidir: "Arkadaşım bu iki kediyi sokakta bulmuştu. 4-5 aylıklar. Fakat ev sahibi sorun çıkarttığı için bakamıyor daha fazla; bu soğukta sokağa bırakmak da istemiyor; ama yer bulamazsa mecburen sokağa bırakmak zorunda kalacak. Köpeklerle anlaşabiliyorlar. Onlara yuvanızı açın lütfen."
  4. Yer : Ankara İletişim : 0532 437 1400 Juliet çok kötü bir durumda iken sokakta kulakları kököden kesilmiş kanlar içerisinde bulundu. Şimdi sağlıklı ve sevgi dolu, tuvalet eğitimi var. Havlama ve kemirme huyu yok. Diğer köpekler ve insanlarla sosyal bir kız. Ankara içerisinde onu asla terk etmeyecek ömürlük yuvasını arıyor. Yalnızca ev içerisine sahiplendirilecektir, kısırlaştırma operasyonu yapılmıştır.
  5. İletişim: 0533 429 91 86 Yer:Ankara Şiva ve Bibi 7 aylık iki kız kardeş. Bugüne kadar hiç ayrılmadılar. Sahiplerinin yurtdışına taşınması sebebiyle onları ayırmayacak bir meleğin aramasını bekliyorlar. İstanbul veya Ankara'ya sahiplendirilecektir.
  6. İletişim: 0533 378 61 26 Yer: İstanbul 4 aylık pofuduk oğluş sokakta bulundu ve kliniğe alındı. Aşıları yapıldı hiç bir sağlık sorunu yok. Kuru mama yiyor,tuvalet eğitimi var. Yumuşak tüylü ve huyuda inanılmaz güzel. Siz bu pofuduk oğluşa yuvanızı açmak isterseniz lütfen arayın
  7. İletişim: 0 532 234 78 14 (21:00 den sonra yasemin_yilmaz@@msn.com) Yer:İstanbul 8 yaşında Rm ye terk edilen Terrier için acil yuva aranmaktadır.Şaşkın , korkmuş ve sadece ağlıyor.Daha önce benzeri cins kopek bakmış, köpek bakımının getirdiği maddi ve manevi sorumlulukların bilincinde , yeterli zamanı ve maddi imkanı olan İstanbul' da ikamet eden bir aileye Sözleşme ile Sahiplendirilecektir
  8. İletişim: irinakaplina@@gmail.com Yer:Kuzguncuk /İstanbul Kuzguncuk Libadiye caddesinde 4 Aralık günü 3 yaşların erkek Alman Kurdu bulunmuştur.Kısırlaştırılmış ve tırnakları kesilmiş olduğundan sahipli olduğu düşünülmektedir.Köpeklerle arası iyi ancak kedilerden hoşlanmıyor.Acilen kayıpsa sahibi değilse yeni bir yuva aranıyor.Şuan bulunduğu caddedeki kedileri kovaladığından esnaf şikayet edecekmiş belediyeye.Barınağa gitmeden bu cana yuva aranıyor
  9. irinçköl şurada cevap verdi: kaan_bebeto başlık Hayvanlar Alemi
    Evet aynen dediğiniz gibi.Evde köpek beslediğim için biliyorum. Köpekler evde de sürüsü ile birlikte yaşadığını sanıyor. Evdeki herkes onun gözünde aynı değil. Evde kendine bir lider seçiyor. Diğerlerinin komutlarını takmazken seçtiği liderin komutlarını harfiyen yerine getiriyor. Örneğin bizim evde köpeğimin seçtiği lider benim. Çocuklarımın benimle birlikte evden çıkması bile onu kıskandırmaya yetiyor ve özellikle kızımın odasını dağıtıyor. Yavruyken alınan kedilerde de köpek bağlılığı var gerçekten .Kedi besleyen bazı arkadaşlarımda bu durumu ben de gözlemledim.
  10. Ben de bu hafta sonu kızımla gideceğim. Bu tür fantastik filmler gerçekten 3D ile süper oluyor ve bir de IMAX eklendi mi işin içine süper ötesi bir şey olup çıkıyor
  11. Yapılan son operasyonlarla ilgili açıklamada bulunan Fethullah Gülen, cemaate yöneltilen idiaalara çok sert cevap verdi.
  12. Daryl Cagle imzası taşıyan karikatürler içinde Erdoğan'ın ağzından şu sözler verilmiş; -"Ben burda 'pantolonu tutuşmuş' kimseyi görmüyorum, sizi ayyaş, ekstremist, twitter kafalılar! (Bilgi notu : Pantolonu tutuşmuş sözü bizdeki 'paçası tutuşmuş' sözü gibi bir deyim)
  13. İngilizce yazının çevirisi : Komşu, senin ekstemistler nasıl bu arada? İngilizce yazının çevirisi : Erdogan- Obama buluşması Suriye'ye yardım
  14. İngilizce yazının çevirisi : AB üyelik testi, Skor İngilizce yazı çevirisi : Basın özgürlüğü
  15. ABD'de yayın yapan bir mizah sitesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında skandal karikatürler yayınladı. Karikatürlerde Erdoğan içki içerken resmedildiği gibi daha ağır yorumlar da yapıldı. BENİM DEMOKRASİM Sitede yer alan ilk karikatürde Erdoğan'ın ağzından şu sözlere yer verildi: "Avrupa Birliğine kimin ihtiyacı var ki? Başka ortaklarım var, benim demokrasi anlayışımı paylaşan…" Başbakan Erdoğan bir başka karikatürde ise bir elinde jopla içki içerken karikatürize edildi. İçki şişesinin üzerine ise "GÜÇTEN SARHOŞ OLDU" yazısı konuldu. Erdoğan'ın ağzından İngilizce olarak şunlar yazılmış : "Ne yiyeceğinizi, ne zaman alkol alabileceğinizi ve kaç bebeğe sahip olabileceğinizi ben söylerim! Burada sorun olan ne?" İngilizce yazının çevirisi : -Sizin şehir geliştirme projelerinizi beğenmiyorlar.
  16. Mehmet Ayvalıtaş'ın annesi oğlunun acısına dayanamadı Gezi parkı direnişinde hayatını kaybeden Mehmet Ayvalıtaş'ın annesi oğlunun acısına dayanamadı. Sabah saatlerinde fenalaşan Fadime Ayvalıtaş hayatını kaybetti. Mehmet Ayvalıtaş'ın annesi Fadime Ayvalıtaş bu sabah geçirdiği kalp krizi sonucu hayatıın kaybetti. Acı haberi Mustafa Sarısülük duyurdu. Gezi direnişinde hayatını kaybeden Ethem Sarısülük'ün abisi Mustafa Sarısülük Twitter hesabına "Mehmet Ayvalitaş'tan sonra, annesini de kaybettik. Mehmet'e gösteremediğimiz ilgiyi annesi için -yanlarında olarak- gösterelim mi dostlar?" yazdı. 20 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş Gezi direnişi sırasında Ümraniye'de 1 Mayıs Mahallesi'nde üzerine sürülen arabanın çarpmasıyla hayatını kaybetmişti. CUMHURİYET
  17. irinçköl şurada bir başlık gönderdi: Genel Psikoloji
    İletişim yorgunluğu Bazen bir ortamda, sohbet esnasında, “piyasa değerini”, kuvvetini, çok etkili bir insanımdır yani”yi göstermek maksadıyla kendini öven, öven, ağzı dili kuruyana kadar övenleri dinlerken kendinizi “Tabi canıııım, bence dee, ay harikasın, müthişsin aman süpersin, oh oh bir numarasın” derken yakalıyor musunuz? Kimi zaman kibarlıktan, kimi zaman kendi kendini övme konuşmasının sizi bağlayan bir durum olmamasından, kimi zaman da lüzumsuz yere kalp kırmamak için yapıyor insan bunu. Hipnotize olmuş bir biçimde kafa sallarken fark etmiyorsun ama sonradan tarifsiz bir yorgunluk çöküyor üzerine insanın. Ardından, kendine soruyorsun: Ben neden bunu çekiyorum? Bu işkenceyi kendime neden yapıyorum? Yıllar geçtikçe kendinizi daha az sosyal hissediyorsanız, hiç “yaşlandık şekerim” muhabbetine girmenize gerek yok. Sadece hayatın ego savaşlarıyla vakit kaybedecek kadar uzun olmadığını anlıyoruz. Biraz geriden başlayalım: Hatırlasanıza ergenliğinizi. Aileyle vakit geçirmek zul gelirdi. Sokağa çıkalım, arkadaşlarımıza gidelim, “bağımsız” olalım... Anneyle gezmek istemezdik. “Çocuklar” yapardı çünkü anneli gezmeyi. 20’leri geçince ergenlik halleri, lise yıllarının “bir üst sürümü” sayılır: Gece gez toz, gündüz sokakta ol, bir yerlere git ama bunların tümünü farklı farklı arkadaşlarla, farklı biçimlerde yap. İş hayatına atılınca, iletişim kurmak zorunda olduğunuz bir insan ordusu ile karşılaşıyorsunuz. Yıllar geçiyor, işyerleri değişiyor ve iletişim kurmak zorunda olduğunuz kalabalık ordu katlanarak artıyor. 30’ları geçtiğinizde kendinizi “iletişim yorgunu” hissetmeye başlıyorsunuz. Düşünsenize, hayatınız boyunca “kafanıza uygun olmayan” binlerce kişiyle konuştunuz. Duruma göre onları ikna etmeye çalıştınız, bazen kariyer yolunda sizi asla anlamayacak birilerini etkilemek için kendini paraladınız, bazen de mecburen can sıkıcı muhabbetler yapmak zorunda kaldınız. Kimi zaman kendinizi ait hissetmediğiniz sohbetlerin içinden kendinizi çekip alamadınız... Eminim, birçok örnek bulursunuz hayatınızda. “İletişim yorgunluğu” yaşı gelince, insan seçmeye başlıyorsunuz. Sık görüştüğünüz insanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Tali insanların bir yere varmayan konuşmalarını, iç şişirici cümlelerini, lüzumsuz ukalalıklarını, üste çıkma çabalarını, ego bıdı bıdılarını dinlemek istemiyorsunuz. Mutluluk başkasının onayına bağlıysa... Anne-babayla geçirilen vakit, en değerli anlarınızı oluşturmaya başlıyor. Sevgiliyle, eşe, en yakın arkadaşlara sarılıyorsunuz. Eğer mutluluğunuzu, birilerinin sizi takdir etmesine, övmesine bağlamadıysanız, bir sürü “yabancı”ya ihtiyaç duymuyorsunuz. Mutluluğunu başkalarının onayına bağlayanların hayatı hayli zor. İpleri başkasına vermişler ama farkında bile değiller. Haliyle, iletişim kurmak çok zor. Zor ve yorucu. Sadece ondan bahsetmek ve onu övmek, dolayısıyla mutlu etmek zorundasın, aksi takdirde sohbet etme imkanı bulunmuyor. Hep ondan bahsedeceksin, “Güzelsin” diyeceksin, “çok hoşsun” diyeceksin, “süpersin” diyeceksin, “benzerin yok” diyeceksin, hep alkışlayacaksın ki konu olsun. En başta dedim ya, bazen birisi kendini överken, insan kendini kafa sallarken, onu onaylarken buluyor. Belki de bunu sohbet esnasında “tuhaf sessizlikler” olmasın diye yapıyoruz, kim bilir? Vaziyet böyleyken yaş ilerledikçe daha az insanla görüşmemiz, aileyi baş tacı etmemiz tesadüf değil. Hayat kısa, başkalarının “bla bla”, sını, şişik egosunu, ne kadar da müthiş bir insan olduğunu ve müthiş işler yaptığını dinleyerek ömür tüketmek istemiyoruz... Ne tuhaftır ki, kalabalık bir buluşmaya, eğlenceye gitmek yerine evde kalmayı tercih ettiğimizde “galiba yaşlandım” diyerek kendimize haksızlık ediyoruz. Konu basit aslında. Sadece vaktimizi “ben ben ben ben” diye karşısındakini tüketen insanlarla, ego savaşlarıyla harcamak istemiyoruz... Melike Karakartal

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.