Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

irinçköl

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.234
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    29

irinçköl tarafından postalanan herşey

  1. 1945´de Amerikalılar tarafından durdurulan Hitler´in ölüm treni. Yahudi tutsaklar özgürlüğe koşuyor. John F. Kennedy Jr. babasının cenazesinde asker selamı veriyor. 2011 Mısır ayaklanmalarında Hristiyanlar namaz kılan Müslümanları koruyor. Bir Kuzey Koreli ihtiyar ağlayan Güney Koreli akrabasına el sallıyor. 19532´deki savaşla ayrılan Koreli aileler 2010 yılında iki ülkenin de onay vermesiyle 3 günü beraber geçirdi. Bir adam 2011 Japon tsunamisinden kurtulan köpeği için sevinç gözyaşları döküyor. Beni de bekle baba! 1940´da Britanya Kolombiyası´na yürüyen askerler ve annesinin elinden kurtularak babasına yetişmeye çalışan bir çocuk.
  2. Üç kız kardeş aynı yerde poz veriyor. Son fotoğrafta biri eksik... Van Depreminde umudun simgesi olan ancak kurtarıldıktan sonra yaşamını yitiren Yunus Geray. Rus bir gazi yıllarını birlikte geçirdiği tanka saygılarını sunuyor. Bükreş´teki bütçe kısıtlamaları protestolarında polise balon veren bir çocuk. Emekli polis amiri Ray Lewis Occupy Wall Street gösterilerine katıldığı için tutuklanıyor. Çin´de bir rahip metro istasyonunda beklerken ölen yaşlı adam için dua ediyor. Leao isimli köpek, Rio De Jenerio´daki toprak kaymasında ölen sahibinin mezarı başındaki nöbette ikinci günü dolduruyor. 2011
  3. 1992 James Nachtwey, ABD Somali'de bir anne, kıtlık sonucu ölen çocuğunun cansız bedenini kaldırıyor 1994 James Nachtwey, ABD Ruanda'da bu adam Tutsi isyancılarıyla konuştuğu gerekçesiyle askerler tarafından bu hale getirildi. 1996 Francesco Zizola, İtalya Angola'daki iç savaşta öldürülen ve şok içinde yaşayan küçük çocuklar... 2001 Erik Refner, Danimarka Pakistan'daki kampa hayata veda eden bir Afgan mülteci çocuk cenazesi için hazırlanıyor 2002 Eric Grigorian, ABD İran'da asker ve köylüler, depremde ölen kurbanlar için mezar kazıyorlar. Bir çocuk ise ölen babasının pantolonuna sıkı sıkı sarılmış, yanıbaşındaki boşluğa babasının gömülmesini bekliyor 2003 Jean-Marc Bouju, Fransa Iraklı adam, savaş esirlerinin tutulduğu bölgede çocuğunu rahatlatmaya çalışıyor
  4. 1980 Michael Wells, İngiltere Uganda'da açlıktan ölmek üzere olan bir çocuk ve bir misyoner. 1981 Manuel Pérez Barriopedro, İspanya Ödüllü kare, Albay Molina ve askeri polisin İspanya Parlamentosu'nu rehin aldığı 23 Şubat 1981'de çekildi. Rutin bir parlamento günü yaşayacağını zanneden İspanyol fotoğrafçı filmleri ayakkabısında sakladı 1982 Robin Moyer, ABD Beyrut'taki kamplarda katledilen Filistinli mülteciler... ABD'li Moyer, dayanılmaz koku arasında fotoğrafları çekmeye çalışırken İsrailli askerlerin şakalaştığını duyuyordu. Katiller hiç bir zaman yargı karşısına çıkmadı 1983 Mustafa Bozdemir, Türkiye 30 Ekim 1983'te Koyunören'de meydana gelen depremde, Türk annenin 5 çocuğunun ölüsünü gördüğün andaki tepkisi yürekleri parçaladı 1987 Anthony Suau, ABD Güney Kore'de bir anne, Başkanlık seçiminde yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla katıldığı gösteride tutuklanan oğlu için özür ve af diliyor. 1989 Charlie Cole, ABD Çin'de bir gösterici, demokratik reformlar için yapılan protestolar sırasında tankların karşısına dikiliyor
  5. 1966 Kyoichi Sawada, Japonya ABD birlikleri Güney Vietnam'da Vietkong'lu ölü bir askeri sürüklerken... Ödülü 2 yıl üstüste kazanan Japon fotoğrafçı Swada'yı, tanık olduğu görüntüler onu o kadar yıprattı ki aldığı ödüllere hiç sevinemedi. Kamboçya'da bir görevdeyken 1970'de öldürüldü 1968 Eddie Adams, ABD 1 Şubat 1968. Güney Vietnam Polis Şefi Nguyen Ngoc Loan, Viet Kong'lu olduğundan şüphelendiği genci öldürürken... 1972 Ut Cong Huynh, Vietnam Güney Vietnam uçakları yanlışlıkla napalm bombasını bir köyün ortasına düşürdü. Fotoğrafçı (şimdilerde herkesin tanıdığı) küçük kızın yanan kıyafetlerini 'Çok sıcak' diye bağırarak üzerinden atmasını unutamadığını açıkladı. 1973 Fotoğrafı kimin çektiği bilinmiyor Şili'de demokratik seçimle gelen Başkan Salvador Allende'nin askeri darbe sırasında ölümünden birkaç saniye öncesi. Fotoğrafı çeken kişinin 'kişisel güvenliği' için adının açıklanmasını istemediği sanılıyor 1975 Stanley Forman, ABD Boston'da bir kadın ve bir kız apartmanın yangın merdiveninin çökmesiyle düşmeye başlıyorlar. Bu fotoğraf yılarca güvenlik kampanyalarında kullanıldı 1977 Leslie Hammond, Güney Afrika Güney Afrika'da evlerinin yıkılmasını protesto eden halka polis gözyaşartıcı bombayla yanıt veriyor. Gözyaşartıcı bomba etkisini yakından hisseden Hammond, sadece birkaç poz çekebiliyor
  6. 1963 Malcolm W. Browne, ABD Budist rahip Thich Quang Duc, Güney Vietnam Hükümeti'nin din adamlarına eziyet etmesini kendini yakarak protesto ediyor. Rahip yanarak ölürken hiç ses çıkarmadı ve kıpırdamadı 1960 Yasushi Nagao, Japonya 12 Ocak 1960. Sağcı öğrenci, Japon Sosyalist Parti lideri Asanuma'yı öldürmeden saliseler önce... 1957 Douglas Martin, ABD. ABD'de sadece beyaz öğrencilerin devam ettiği Harry Harding Lisesi'ne kabul edilen ilk siyah öğrencilerden Dorothy Counts'ın okuldaki ilk günü. Tacizlere sadece 4 gün dayanabilmişti. 1962 Héctor Rondón Lovera, Venezuella Sniper tarafından vurulan bir asker son anlarında papaza tutunuyor... 1965 Kyoichi Sawada, Japonya Güney Vietnam'da anne ve çocukları ABD bombalarından kaçmak için nehri geçmeye çalışıyor 1967 Co Rentmeester, Hollanda 1967 Güney Vietnam. M48 tipi bir tankın komutanı objektiflere takıldı. Bu ödülü kazanan ilk Hollandalı olan Rentmeester, ödüllü fotoğrafı olağanüstü sıcak bir tankın üzerine uzanarak çekti.
  7. SBS yerine yapılan ’Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi’ sınavında din testleri öğrencileri isyan ettirdi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Seviye Belirleme Sınavı’nın (SBS) yerine getirdiği ’Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi’ sınavı yapıldı. İzmir’de 53 bin 130 öğrenci, 569 okulda sınava girdi. Öğrenciler en çok matematik ve din testlerinde zorlandıklarını söyledi. Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi sınavına İzmir’de 53 bin 130 öğrenci, 569 okulda girdi. Saat 09.00’da başlayan sınavda öğrencilere Türkçe, Matematik ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi testleri verildi. Her bir test için 40 dakika zaman tanındı. Sınav çıkışı konuşan öğrenciler, özellikle matematik ve din testlerinde zorlandıklarını söyledi. Öğrenciler, din testinde öğretmenlerinin okulda anlatmadığı konulardan sorular yönelitildiğine dikkat çekerek, ’İhram nedir?’, ’Vakfe nedir?’, ’Sa’y nedir?’, ’Zekatın farzları nedir?’, ’Zekat kimlere verilir?’ gibi soruları çözerken çok zorlandıklarını ifade etti. Öğrenciler, üç saatlik SBS yerine 40’ar dakikalık testleri daha çok benimsediklerini belirterek, kendi okullarında, arkadaşlarıyla sınava girdikleri için heyecanlarını da yendiklerini söyledi. Öğrencilerin anne ve babaları da yeni sınav sisteminden mennun olduklarını dile getirdi. ‘İMAM MIYIZ BİZ’ Sınavdan çıkan öğrenciler din bilgisi sorularının zor olduğuna yönelik tepkilerini twitter’den böyle gösterdi. “gecelere kadar matematik sorusu çözeceğime din soruları çözseymişim keşke” “MATEMATİK VE DİN SORULARI ADETA SAÇMA SORU OLSUN DİYE KONULMUŞ” “din soruları matematik sorularından zordu var mı böyle bişey? bütün liseleri imam hatip yapın da kurtulalım” “ÇOCUKLAR SINAVDAN ÇIKTI. GÖRÜLDÜ Kİ, MATEMATİK VE TÜRKÇE SORULARI KOLAY ANCAK DİN SORULARI İHL ÖĞRENCİLERİNİN YAPABİLECEĞİ ZORLUKTA” “din soruları neden bu kadar zordu meb anlatsana biraz” “bugünkü din soruları neydi abi öyle matematiği full bekleyen ben dinden full yanlış bile bekliyorum şuan ” “Din soruları matematikten bile zordu imam mıyız biz” İZMİR’DE SORUN YOK Karşıyaka, Konak ve Bayraklı ilçelerindeki okullarda sınavı denetleyen İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Vefa Bardakçı, 30 ilçeden aldığı bilgilere göre sınavın sorunsuz geçtiğini belirterek, “Öğrencilerle ilk sınavdan çıktıktan sonra konuştum. Soruları çok kolay bulmuşlar, hatta 20 dakika içinde çözmüşler, 40 dakikanın çok uzun geldiğini söylediler. Yarında üç dersten sınav var. Sınıflarda birkaç öğrencinin mazaret bildirerek gelmediğini gördüm. Onlar için 14-15 Aralık’ta sınav yapacağız” dedi. 70 ÖĞRETMEN RAPOR ALDI İl Milli Eğitim Müdürü Bardakçı, İzmir’in Konak İlçesi’nde 70 öğretmenin dün iki günlük rapor aldığını ifade etti. Bardakçı, “Bir okuldan 10-15 öğretmen aynı anda rapor aldı, raporlar iki günlük. Ancak biz her öğretmenin yerine yedeğini koyduğumuz için sorun yaşamadık. Raporlu öğretmenler görevlerinin başında değildi” diye konuştu. *********************** Neden bu kadar uğraşırlar ki , oldu olacak bütün liseleri imam hatip yapsınlar da kurtulsunlar .
  8. irinçköl

    Çocuk anneler...

    ÇOCUK GELİN İSTER MİSİNİZ ! Fiyatı sudan ucuz Nerde mi satılıyor? Şanlıurfa, Adıyaman, Çorum, Amasya, Yozgat, Çankırı,Tokat,Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bögesinde… ... SATILIK ÇOCUK GELİN! Başlıklı haberi okuduğumda insanlığın bittiği nokta dememek mümkün değildi. Küçük yaştaki kızlar seçilmeleri için sıraya diziliyor, tanımadıkları kişilerle para karşılığı evlendiriliyor. Adıyaman’daki ailesi tarafından 2 yıl önce zorla evlendirilen adının açıklanmasını istemeyen ( )…küçük kız gelenlerden kimin damat olduğunu dahi bilmeden evlendirildiğini,”annemi babamı kardeşlerimi 2 yıldır görmüyorum çok özledim” derken,Şanlıurfa da 13 yaşında anne olan N.Ç nin dramını okuyorum, Çankırı da Tokat ta binlerce hikaye ve gelin olan kız çocukları… Fiyatı ise 4 inek,ya da 1000-5 bin lira arasında değişiyor. Burası Türkiye veriler ise hazin, korkunç, okudukça tüyleriniz ürperiyor.İsterseniz istatistiki bilgilere bakalım; Türkiye’de ergen doğumları her yıl azalmaya devam etmekte 2001 yılında 15-19 yaş grubunda doğum yapan ergen sayısı 154 322 iken, 2012 yılında bu sayı 91 114’e düşmüştür. Ergen doğurganlık hızı 2001 yılında binde 49,3 iken 2012 yılında binde 29,4’e düşmüştür. Ergen doğurganlık hızları illere göre büyükten küçüğe sıralandığında 34 il Türkiye değerinin üstünde, 47 il ise Türkiye değerinin altında kalmaktadır. İllere göre ergen doğurganlık hızını gösteren tematik harita incelendiğinde, en yüksek ergen doğurganlık hızının Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde ve İç Anadolu Bölgesindeki bazı illerde olduğu görülmektedir. Ergen doğurganlık hızının en yüksek olduğu il Ağrı’dır 2012 yılı ergen doğurganlık hızları illere göre incelendiğinde doğurganlık hızının en yüksek olduğu il binde 72,2 ile Ağrı’dır. Bunu binde 63,9 ile Kars, binde 60,4 ile Muş izlemektedir. 2012 yılında doğum yapan ergen annelerin %9,5’i hiç evlenmemiş iken %90’ı resmi olarak evlidir. Bu annelerin %22’sinin eşleri ile yaş farkı 4 yıl ve daha az, %53,8’inin eşleri ile yaş farkı 5-9 yıl aralığında, %21,2’sinin eşleri ile yaş farkı 10 yıl ve daha fazladır. 15-19 yaş grubu annelerin eşlerinin %43,1’i 25-29 yaş grubunda, %37’si 20-24 yaş grubunda, %9,6’sı 30-34 yaş grubunda ve %5,9’u 16-19 yaş grubunda baba olmuşlardır. Son 11 yıl içerisinde ergen evliliklerinin oranı ülke genelinde azalırken Şanlıurfa, Ağrı ve Diyarbakır illerinde ise artmıştır. 2012 ADNKS sonuçlarına göre 15-19 yaş grubundaki kadınların resmi medeni durumlarına bakıldığında bu kişilerin %93,3’ü hiç evlenmemiş iken %6,6’sı resmi olarak evli bulunmaktadır. Bu yaş grubundaki kadınların evlenme sayıları Türkiye genelinde 2001-2012 yılları arasında 167 252’den 129 130’a %22,8 azalırken, sadece 15 ilde artış meydana gelmiştir. Son 11 yıl içerisinde 15-19 yaş grubu kadınların evlenme sayılarında Şanlıurfa ilinde %129,2, Ağrı ilinde %125,5 ve Diyarbakır ilinde %86,5 artış gerçekleşmiştir. Ergen evlilik sayılarının en çok azaldığı 3 il ise %66 ile Artvin, %63,6 ile Sinop ve %62,9 ile Kastamonu’dur. 15-19 yaş grubundaki evli kadınların eşleri ile arasındaki yaş farkları değerlendirildiğinde bu kişilerin, %52,6’sının eşleri ile yaş farkının 5-9 yıl aralığında, %30’unun eşleri ile yaş farkının 4 yıl ve daha az, %17,1’inin yaş farkının 10 yıl ve daha fazla olduğu görülmektedir. Ne denir “sözün bittiği yer” de hayat başlar mı bilinmez ama hayatların yaşanmadan öldürüldüğüdür gerçek olan… BİRGÜL HAKAN
  9. İletişim:0536 419 7889 Yer:Üsküdar/İstanbul Bir parka atılan 1,5 aylık iki melez bebek. Rotweiller melezi erkek ve Alman kurdu melezi dişi. Şuan geçici yuvalarından fakat orada uzun süre kalamayacaklar.Çok acil ömürlük yuvalar aranmaktadır.
  10. İletişim:0507 206 57 59 Yer:Üsküdar/İstanbul Oğlumuz petshop kurbanlarından.Saf kan Jack Russel 1,5 yasinda.Çocuklarla ve diğer insanlarla arası çok iyi .Oyun delisi kıpır kıpır bir can.25 yaş üstü tercihen daha önce köpek tecrübesi olan ailelerin araması rica olunur.
  11. İletişim: banu-sevil@@hotmail.com Tuzla/İstanbul Bir üyemizin iletisidir; '' Yaklaşık on safkan Ankara kedisi, sahipleri öldüğü için şu an kafeslerde yuva bekliyor. Acilen yuvalanmadıkları takdirde, bir kaç gün sonra sokağa salınacaklar. Sokakta yapamazlar, hepsi evde doğup büyümüş hayvanlar. Koruma altındaki bir tür ve ülkemize ait bir değer bu şekilde harcanmış olacak. Kedilerimize sahip çıkalım, onlara ölen sahiplerinin yokluğunu aratmayacak sıcak yuvalar bulalım.''
  12. İletişim:0506 690 15 69 Yer: İstanbul / Yeşilköy Sn.üyemizin iletisidir; " Bu kedicik, yaklaşık 4-5 gündür apartmanımızın önünde. Diğer sokak kedilerine de baktığımız için yeni gelmesinden ve tasmalı olmasından dolayı terk edildiğini hemen fark ettik. Ayrıca insanlara çok alışık ve oyuncu bir kedi. Sokak hayatına alışkın olmadığı çok belli. Şuan kendisine diğer kedilerle beraber sokakta bakıyoruz ama sahibi belki sahibi arıyordur diye düşünerek ilan vermek istedik. Sahibini bulamazsak sahiplenmek isteyenler olursa onun için çok iyi olacağını düşünüyoruz."
  13. İletişim:0530 822 46 15 Ye:Şişli /İstanbul 26 Kasım gecesi Şişli -Zincirlidere caddesinde 2 yaşlarında erkek Golden bulunmuştur.Şuanda güvenli bir yere alındı ve sahibi aranmaktadır.
  14. İletişim:0534 020 61 87 Yer:Başakşehir/İstanbul Badem 2 yaşında, kum terbiyeli, kuru mama yiyen , sevgi dolu bir oğlan. Ailesi ne yazık ki hevesleri geçmiş olacak ki artık ona bakmak istemiyor ve yuva bulunamaz ise kısa süre sonra sokağa bırakacağını söylüyor.Bu duruma şahit olan üyemiz şimdi acilen bu yakışıklıya yuva arıyor.25 yaş üstü yerleşik düzenini oturtmuş , Badem'i sırf farklı görüntüsünden dolayı değil bir can taşıdığı için sahiplenmeyi isteyecek , kedi bakımında tecrübeli ve bir süre sonra kılından tüyünden, yeni doğan çocuğundan,aniden ortaya çıkan alerjik durumundan ,komşu şikayetinden , iş durumundan, eş durumundan kısacası hiç bir sebeple terketmeyecek güzel bir yuva arıyoruz.İstanbul içi kısırlaştırma şartı ve düzenli takibi yapılması kaydı ile verilecektir.#haysev
  15. KEDİ KÖPEK TÜYÜ ZARARLI MIDIR??? Kedi ve köpeklerin tüy dökmesi fizyolojik bir durumdur onları tüy döktüğü için suçlayamayız. Nasıl ki bizim saçımızın dökülmesi olağansa onların tüy dökmesi de olağandır. Peki, petlerimizin tüy dökmesinin bizlerin sağlığına zararı var mıdır? İnsanlar maalesef kulaktan dolma sözlere inanarak kedi ve köpek tüylerinin insanlarda kist yaptığına, ölümlere dahi sebep olduğuna inanmaktadır. Bu düşünce tamamıyla yanlış bir düşünce olup insanların pet hayvanlarına bakış açısını olumsuz yönde etkilemektedir. Aslında kist olarak anılan, Echinococcus granolosus denilen bir parazitin yol açtığı hastalıkta Kist Hidatiktir. Bu parazit sadece kedi ve köpeklerde mi bulunur? Bu parazit sadece kedi ve köpeklerin dışkılarında değil, çiğ et, salam sosis gibi besinler, iyi yıkanmamış sebze meyveler ve temiz olmayan sularda da bulunmaktadır. Bu nedenle hiçbir şekilde kedi köpekle teması olmayan insanlarda hastalığa yakalanmaktadır., Bu parazit nasıl bulaşır? Bu parazitin bulaşma şekline gelince, eğer petinizi kuru mamayla değil de çiğ veya iyi pişmemiş etle ya da salam sosis gibi yiyeceklerle besliyorsanız ve bu ürünlerde echinococcus granulosus dediğimiz parazit varsa bu parazit vücuda alındığı takdirde ince bağırsağa yerleşiyor. Buradan dışkı yoluyla atılan yumurtalar tüylere yapışarak ya da insanların dışkı ile temasıyla insana geçmektedir. Bir takım basit önlemlerle bunun önüne geçebilirsiniz. Bu önlemler nelerdir? Eğer petinizin iç parazit tedavisini rutin olarak zamanında yaptırıyorsanız ve iyi pişmemiş et ve ürünlerini vermiyorsanız zaten bu hastalığa petiniz aracılığıyla yakalanma riskiniz yoktur. Unutmayın ki dışarıdan yediğimiz yiyeceklerle yakalanma riskimiz çok daha yüksektir. Bu yanlış bilgilenmeler yüzünden birçok kişi maalesef hamile kaldığında veya çocuğu olduğunda tüy kist yapar düşüncesi ile hiç tereddüt etmeden kedisinden veya köpeğinden kolayca vazgeçebilmektedir. Herhangi bir hayvan bakmayan ve sevmeyen kişiler ise bakan kişileri eleştirmekte, tüyden ise öcü görmüş gibi kaçmaktadır. Bu bilgisizlikler ve yanlış düşünceler pek çok hayvanın sokağa bırakılmasına sebep olmuştur. Kısacası kedi veya köpek tüyü kist yapmaz... Onlara sahip çıkalım…
  16. Pentagon'daki Türk generali anlatıyor! (6) ABD istihbaratı verdi,TSK 'vur' dedi! Uludere olayından kısa bir süre önce tutuklanan dönemin Diyarbakır 2'nci Hava Kuvvet Komutan Yardımcısı Karataş'a göre; bombalamada ilk istihbarat bilgileri ABD İHA'sı Predatör'den alındı! Diyarbakır 2'nci Hava Kuvvet Komutan Yardımcısı olarak görev yaptığı sırada Balyoz davası kapsamında Ekim 2011'de cezaevine giren emekli Tümgeneral Beyazıt Karataş Aydınlık'a yolladığı mektubunun bir bölümünü Uludere olayına ayırdı. Karataş, tutuklanmasından yaklaşık 2,5 ay sonra 34 köylümüzün ölümüyle sonuçlanan bombalamada ilk istihbarat bilgilerinin Kuzey Irak'ta uçan ABD'nin İnsansız Hava Aracı(İHA) olan Predatör'den alındığını kaydetti. Karataş, Uludere olayına ilişkin şu bilgileri verdi: 'MİT'ten istihbarat geldiği duyumu kuvvetli' "28 Aralık 2011 tarihinde Uludere'de ilk İHA görüntüleri önce Kuzey Irak'ta ABD İHA'sı Predatör'den alınmıştır. Daha sonra bölgeye Türk İHA'sı Gözcü sevk edilmiş ve görevi Predatör'den devir almıştır. MİT tarafından yalanlanmakla beraber, basında çıkan haberlerden Uludere ile MİT'ten önemli olduğu değerlendirilen istihbarat bilgilerinin yayımlandığı duyumu kuvvetlidir. 'Uçakların kullanılması emri Genelkurmay'dan' Genel olarak İHA görüntüleri, diğer istihbarat kaynaklarından gelen bilgilerle birlikte başta Genelkurmay Karargahı'nda İstihbarat ve Harekat personeli olmak üzere diğer ilgili birliklerde görevli personel tarafından da değerlendirilmektedir. İHA görüntüleri ve diğer istihbarat bilgileri dikkate alınarak hedef seçilmesi ve Hava Kuvvetleri uçaklarının kullanılması ihtiyacı ortaya çıkarsa, Genelkurmay İstihbarat ve Harekat Başkanlığı temsilcileri tarafından önce Genelkurmay Başkanı'na da çıkılır bilgi verilir ve emri alınır. Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'nda bu faaliyetler yürütülürken diğer karargahlarda ve görev verilebilecek birliklerde de hazırlıklar paralel olarak sürdürülür ve Genelkurmay Başkanlığı'nın emri beklenir. TBMM tarafından hükümete verilen TSK'nın sınır dışı kullanılması yetkisi Hükümet tarafından Genelkurmay Başkanlığı'na devir edilmiştir. İç Güvenlik Harekatı'nda Hava Kuvvetleri'nin sınır içi ve sınır dışı kullanılması yetkisi Genelkurmay Başkanlığı'ndadır. 'Sınır dışı harekatta Başbakan ve Cumhurbaşkanı'na bilgi verilir' Genelkurmay yetkilileri tarafından sınır dışı İç Güvenlik Harekatı yapılacaksa; Başbakan'a bilgi vermek üzere Başbakanlık Müsteşarına, ayrıca bilgi için Cumhurbaşkanı'na bildirilmek üzere yaverine bildirilir. Bu uygulama usullerinde bildirim yerleri yapılan koordinasyona göre zaman zaman değiştirilebilir. Uludere olayında; mevcut istihbarat bilgileri ile önce Predatör daha sonra Gözcü görüntülerinin kıymetlendirilmesi sonucu Hava Kuvvetleri uçaklarının kullanılmasına karar verilmiş ve Genelkurmay Başkanlığı'nın Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na emri ile Diyarbakır'da konuşlu gece görüş imkan ve kabiliyetine sahip F-16'lar kalkmış ve kendilerine verilen görevi icra etmişlerdir." Aydınlık'ın haberi birçok kaynaktan doğrulandı! Aydınlık, 5 Ocak 2012 tarihli "İstihbarat predatörden" manşetiyle, Uludere olayında ilk istihbaratın ABD'nin İncirlik Üssü'nden kalkan predatörden verildiğini yazmıştı. Amerikan Wall Street Journal gazetesi de 15 Mayıs 2012 tarihli haberinde, istihbaratın predatörler tarafından verildikten sonra, operasyon kararının Türk yetkililerce alındığını vurgulamıştı. "Kaçakçı grubun içinde teröristlerin olduğu bilgisi bulunduğu" belirtilen TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesindeki Uludere Alt Komisyonu raporunda, söz konusu istihbaratın İHA'larla sağlanamayacağı belirtilerek, bombalamadan 1 saat on beş dakika önce ABD Predatörü'nün bölgede istihbarat topladığı kaydedilmişti. 'TSK'ya karşı operasyonlar NATO'nun yeni konseptiyle başladı' Emekli Tümgeneral Karataş, mektubunda Türkiye ve TSK'ya karşı yürütülen operasyonların amaçlarına da değinerek, şunları sıraladı: - Türk Devriminin ve Cumhuriyet değerlerinin yok edilerek ulus devlet direncinin kırılması, - Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti yerine bir İslam devletinin kurulması, - Bunların sonucunda ülkenin parçalanmasıdır. - Türkiye'nin parçalanmasına kadar gidecek süreç içerisinde TSK'ya karşı yürütülen iç ve dış destekli saldırıların; - Terörist başının 15 Şubat 1999 tarihinde Kenya'nın başkenti Nairobi'de bulunan Yunanistan Büyükelçiliğinde saklanırken yakalandığı ve 16 Şubat 1999 tarihinde Türkiye'ye teslimi ile başladığı, - 01 Mart 2003 tarihinde Irak Tezkeresinin TBMM'de reddedilmesi ile hızlandığı, - ABD'nin Irak'ı işgali ile devam ettiği, - 04 Temmuz 2003 tarihinde Süleymaniye'de bulunan Türk Özel Kuvvetleri personelinin ABD askerleri tarafından tutuklanması ile düğmeye basıldığı, - ABD Başkanı Bush'un BOP'u açıklaması, - ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın siyasi haritaların değişeceğini belirten beyanı, - BOP Eş Başkanlarının belirlenmesi, - Arap Baharı veya Arap İsyanları'nın başlaması ile bu sürecin devam ettiği şeklindedir. Benim şahsi düşüncem; - Atatürk Cumhuriyeti'ne, gerçek Türk aydınlarına ve TSK'ya karşı yürütülen operasyonların terörist başının yakalanması veya 01 Mart 2003 tarihli Irak Tezkeresinin reddedilmesi ile değil, 1990 yılında 'Soğuk Savaş'ın sona ermesi ABD ve NATO'nun yeni konseptlerini açıklaması ile başladığı şeklindedir. - 1991 yılında ABD önderliğindeki Koalisyon Güçleri'nin Irak'a karşı başlatılan harekâta Türkiye'nin katılımı konusunda dönemin Cumhurbaşkanı ile ters düşerek istifa eden Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay'ın onurlu duruşunun, ABD'nin TSK'ya karşı 'düşmanca yaklaşımında' önemli bir yer tuttuğu unutulmamalıdır." 'Çelik kanatlı kahraman kartallar bir adım öne çıksın' Emekli Tümgeneral Beyazıt Karataş Aydınlık'a yolladığı mektubunu Silivri'den bir çağrıyla bitirdi. Dava ve silah arkadaşlarına seslenen Karataş, şunları kaydetti: "Hapiste olmanın verdiği psikolojik durum ile konuşuyorlar, mektup yazıyorlar, bu nedenle tepki gösteriyorlar diye ülkenin geldiği ve gideceği durumu anlamayanlara ve yeni bir sayfa açıp kaçıp kurtulmayı düşünenlere bu kez ben soruyorum 'Ben Mustafa Kemal'in Askeriyim', 'Sen Kimin Askerisin?' Atom bombası etkisi! (...) Balyoz Davasında yargılanan general, amiral, subay, astsubay ve sivilin aynı anda şehit edilmesi topyekûn bir savaşta bile mümkün değildir. ...40 adet 10 Kilotonluk (KT) atom bombasının aynı anda atılması gerekmektedir. ...Karada, havada, denizde, denizaltında ve yurtdışında görevde olanlar ise nükleer bulut onlara geldiğinde şehit olacaklardır. Evet, sadece 'Balyoz Tertibi' ile aynı anda Türkiye üzerine yaklaşık 40 adet 10 Kilotonluk 400.000 ton TNT etkisine eşit atom bombası atılmıştır. Hasar büyüktür. 'Kartalın Kanatları Kırılmıştır'. Radyasyon etkisini uzun yıllar sürdürecektir. Erken doğanlar, erken yaşta ölenler, sakat doğumlar artacaktır. Hava Kuvvetleri'nde 1990'lı yıllarda başlayan erken ayrılma sürecinin ve ayrılan pilot sayısının artmasının sözde davalardan sonra hız kazanmasının nedenleri 'Radyasyon Etkisi'dir. Hava Kuvvetleri'nde görev yapan general, subay, astsubay, sivil memur, uzman çavuş, er ve erbaşı ile uçanı ve uçuranı; vatansever, cesur, kahraman, fedakâr ve göklerin çelik kanatlı kartallarıdır. O halde kendilerine Silivri'den seslenmek istiyorum: Çelik Kanatlı Kahraman Kartallar Bir Adım Öne Çıksın."
  17. Hiç hayır demem sağol ellerine sağlık
  18. irinçköl

    GÜNAYDIN

    "Bir ekmeği son lokmasına dek yemeyi, bir de ağız dolusu gülmeyi unutma hiçbir zaman .." demiş Nazım Hikmet. Günaydın
  19. Pentagon'daki Türk generali anlatıyor! (5) - Pentagon modelinde Özkök parmağı!Genelkurmay'ı MSB'ye bağlama projesini Özkök yürüttü! Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması çalışmalarının Pentagon teşkilat yapısı örnek alınarak, 2004 yılında Hilmi Özkök tarafından yürütüldüğü ortaya çıktı Balyoz davası hükümlüsü emekli Tümgeneral Beyazıt Karataş, Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması çalışmalarının 2004-2005 yıllarına dayandığına dikkat çekti. Karataş, bu çalışmanın dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün emriyle yürütüldüğünü açıkladı. Emekli Tümgeneral Karataş'ın Aydınlık'a yolladığı mektubunda, şu ifadeler yer aldı: *** *** *** 'Pentagon teşkilat yapısı örnek alındı' "2004-2005 yıllarında dönemin Türk Genelkurmay Başkanı'nın Özel Kalem Müdürü tarafından yürütülen bir çalışmaya Washington Askeri ateşeliği olarak bilgi ve doküman temin ederek destek verdik. Söz konusu bu çalışma kapsamında, ABD Savunma Bakanlığı'nın teşkilat yapısı, sivil-asker kadro durumu, personelin makam ve rütbeleri ile istenen diğer bilgileri çeşitli zamanlarda Özel Kalem Müdürü'ne ilettik. Telefon koordineleri ile Özel Kalem Müdürü'nün sorularına cevap verdik. Özel Kalem Müdürü bu çalışmayı tek başına yapmayacağına göre, mutlaka dönemin Genelkurmay Başkanı'ndan emir almış olması gerekmektedir. Karargâhın klasik çalışma ortamının dışında konunun hassasiyeti dikkate alınarak sadece Özel Kalem Müdürü tarafından böyle bir çalışma yapılması emri de verilmiş olabilir. Diğer ülke savunma bakanlıkları teşkilat yapıları hakkında çalışma yapılıp, yapılmadığını, Genelkurmay Karargâhı'nın ve üst düzey komutanların bu çalışmalardan haberi olup, olmadığını bilmiyorum. Fakat yapılan çalışmanın detay sorularına bakıldığında esas olarak sadece Pentagon teşkilat yapısının örnek alındığı anlaşılmaktadır." "Özel Kalem Müdürü tarafından yürütülen çalışmaların değerlendirmesinden ortaya, Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması halinde oluşturulması istenen teşkilat yapısı konusunda bir çalışma yapılmış olduğu çıkmıştır. 'Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanacak mı, bağlanmayacak mı' sorularına cevap aramaya fazlaca gerek bulunmadığı, 2005 yılında veya en geç 2006 yılında bu çalışmaların tamamlanmış ve yeni Milli Savunma Bakanlığı teşkilat yapısını içeren taslağın ilgili yerlere ulaştırıldığı anlaşılmaktadır. Bu çalışmayı Orgeneral Hilmi Özkök yaptırmıştır." *** *** *** 'Tutuklamalar Yaşar Büyükanıt'ın umrunda olmadı! Emekli Tümgeneral Beyazıt Karataş, cezaevinden gönderdiği mektubunun bir bölümünde 2008 yılında gerçekleşen Ergenekon operasyonlarına değindi. Karataş, generallerin gözaltına alındığı gün, Genelkurmay Başkanlığı'nda gerçekleşen bir öğle yemeğine dikkat çekti: "2008 yılı içerisinde devam eden sözde 'Ergenekon Davası' kapsamında polis operasyonları yapılmaktadır. Sabah televizyonlarını açanlar 'son dakika' haberlerinde, Ankara'da askeri lojmanlarda oturan emekli orgenerallerin evlerinde arama yapıldığı ve generallerin gözaltına alındığı haberlerini canlı bağlantılarla izlemektedirler. Haberleri televizyonlardan takip etmiştim. Öğle yemeği arasında Genelkurmay Karargâhında bulunan yemek salonuna gittim. Balkondaki masalardan birine arkadaşlarımla birlikte oturdum, son gelişmeleri konuşuyor ve değerlendiriyorduk. Hemen yan taraftaki masada Genelkurmay Başkanı, Genelkurmay İkinci Başkanı ve Karargâh Başkanları oturuyordu. *** *** *** 'Silah arkadaşlarını umursamadan yemek yedi' Sabah askeri lojmanlara polis tarafından girilmiş ve emekli orgeneraller gözaltına alınmış olmasına rağmen, Ağustos 2008 ayında emekli olacak dönemin Genelkurmay Başkanı hiçbir şey yokmuş gibi kahkahalar atarak neşeli bir şekilde espri yapmaya ve yemek yemeye devam ediyordu. Bu görüntüye şahit olan general ve amiraller kendi aralarında yaptıkları değerlendirmelerde, önümüzdeki günlerde TSK'nın daha büyük saldırılarla karşı karşıya kalacağını ifade ediyorlardı. Yemek salonu balkonunda bulunan general ve amirallerin büyük bir çoğunluğu ilerideki dönemlerde çeşitli davalar sonucu tutuklanarak mahkûm oldu. Silah arkadaşları tutuklanırken umursamaz tavırları ile yemek yiyen Genelkurmay Başkanı ise, Orgeneral Yaşar Büyükanıt'tı." *** *** *** Öcalan'daki dönüş baş döndürücü! Yunanistan'daki görevi sırasında meydana gelen bazı önemli olayları da hatırlatan emekli Tümgeneral Beyazıt Karataş, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Suriye'den çıkıp Türkiye'ye getirilene kadar geçen sürece dikkat çekti. Karataş, Öcalan'ın kendisini kabul edecek yer ararken, Suriye'den çıkışından yakalanışına kadar gezdiği ülkeleri şöyle sıraladı: "Suriye-Yunanistan (Birinci geliş 1 gün)-Rusya (Birinci geliş 33 gün)-İtalya (66 gün)-Rusya (İkinci geliş 4 gün)-Tacikistan (9 gün)-Rusya (Üçüncü geliş 1 gün)-Yunanistan (İkinci geliş 3 gün)- Belarus (1 gün)-Yunanistan (Üçüncü geliş 2 gün)-Kenya (14 gün)-Türkiye'dir. Suriye dâhil bazı ülkeler birden fazla olmak üzere toplam 12 noktadır. (...) *** *** *** 'Öcalan, Yunan Genelkurmayı'nın villasında kaldı' "Yunanistan'a 29 Ocak 1999 tarihinde üçüncü kez gelen terörist başı, Belarus'a gitmek için beklerken, Atina'nın doğusunda Agio Andrea yazlık sahilinde bulunan askeri kampta 31 Ocak 1999 tarihinde Yunan Genelkurmay Başkanı'nın yazlık villasında kısa bir süre ağırlanmıştır. Uçakla ülke ülke dolaşan terörist başının, özel uçak kullanıldığı durumlarda Türk savaş uçakları tarafından düşürülmesi korkusu ile rota ve program değiştirmek zorunda kaldığı bilinmektedir." Karataş, Abdullah Öcalan'ın Kenya'daki Yunanistan Büyükelçiliğinde saklanırken kendisine eşlik eden Yunan istihbaratında çalışan subaya yakalanmadan önce şu açıklamaları yaptığına dikkat çekti: -Kemalizm ve derin devlet yenilmelidir. -Kürtlerin bağımsızlıklarını kazanmaları halinde Türkiye, binlerce yıldır Anadolu ve tüm bölgedeki egemenliğinin stratejik temelini kaybetmiş olacaktır. -Halkımızın dini duyguları ile oynayıp bir İslam toplumu kurmak istemektedirler. -Kürdistan İslam devleti olmaz. -Kürtler laiktir. Hiçbir zaman radikal İslam ile işbirliği yapmayacaktır. Emekli Tümgeneral Beyazıt Karataş, "Devam eden sözde 'açılım süreci' ile ilgili gelişmeleri, taşeronların, işbirlikçilerin ve terörist başının dönüşlerini ibretle takip ediyorum" diye de ekledi.
  20. Pentagon'daki Türk generali anlatıyor! 4 / ABD'nin Çin kızgınlığı milli projelere Emekli Tümgeneral Karataş, Silivri Cezaevi'nden yolladığı mektubunda Çinli yetkililerin kendilerini ABD'ye karşı uyardığını ve ABD'nin Türkiye'nin Çin füzesi alımına tepki göstermesinin gerçek nedenlerini yazdı Emekli Tümgeneral Beyazıt Karataş cezaevinden yolladığı mektubunun bir bölümünü Savunma Sanayi konularına ayırdı. Karataş, 2009'da Suriye ile imzalanan Türkiye-Suriye İşbirliği Anlaşması'yla iki ülke arasındaki askeri ilişkilerde önemli gelişmeler yaşandığını anlatırken, ABD'nin bu ilişkiden büyük rahatsızlık duyduğunu vurguladı. Çin'den Uzun Menzilli Füze Alımı konusunda da ABD'nin rahatsız olduğunu hatırlatan Karataş, 2007-2009 yılları arasında Milli Savunma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı olarak Pekin'e gittiğinde, Çinli bir yetkilinin kendisine "Eğer Türkiye bu füzeleri almaya kalkarsa ABD bunu size aldırmamak için her türlü engellemeyi yapacaktır" dediğini aktardı. Karataş, ABD'nin asıl hedefinin TSK'nın önderliğinde savunma projelerindeki yerlilik oranının yıllar içinde artış göstermesi olduğuna dikkat çekti. Balyoz davasından 16 yıl hapse mahkum edilen emekli Tümgeneral Karataş, mektubunun ilgili bölümünde şunları kaydetti: "2007-2010 yılları arasında Tümgeneral rütbesiyle Milli Savunma Bakanlığı'nda Müsteşar ve Teknoloji Koordinasyon Yardımcısı (MTKY) olarak görev yaptım. Sorumluluk alanlarım; Araştırma-geliştirme projeleri, önemli silahlanma projeleri, kalite kontrol ve yönetimi, savunma sanayi teknik hizmet yardımları, savunma sanayi dış ilişkiler, savunma sanayinde çalışanlar ile kendi personelimizin eğitilmesi ve buna benzer konular olarak geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır." Türkiye-Suriye Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşması Bilindiği gibi iyi giden Türkiye-Suriye ilişkileri önce büyük bir ivme kazanmış, 6 Şubat 2011 tarihinden sonra kesilmiştir. Daha önce hep Ankara'da düzenlenen Mayıs 2009 tarihinde ilk kez İstanbul'da Beylikdüzü'ndeki fuar alanında yapılan Savunma Sanayi Fuarı sırasında, Türkiye ile Suriye arasında fuar alanının giriş lobisinde televizyon kameralarının önünde iki ülke savunma bakanlarının ve davetlilerin katılımıyla Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. Söz konusu anlaşmaya Türk tarafı adına Tümgeneral Beyazıt Karataş, Suriye adına bir Tümgeneral imza atmıştır. İlk defa fuar alanında bu faaliyeti öğrenen ve şaşkınlığını gizleyemeyen ABD'nin Türkiye Savunma Koordinasyon Ofisi (ODC-T) Başkanı ABD'li Tümgeneral, anlaşma imzalandıktan sonra yanıma gelerek Türkiye'nin ne yapmaya çalıştığını öğrenmeye çalışmıştır. Türkiye ve Suriye arasındaki siyasi ilişkilerin yanı sıra iki ülke arasındaki askeri ilişkilerde de kısa zamanda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Üst Düzey Askeri Diyalog Toplantıları yapılmış, İkili Askeri İşbirliği Anlaşması ve Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. Kısa zamanda ilişkilerin bu seviyede geliştiği, daha sonra kesildiği örneklere her zaman rastlamak mümkün değildir. Tepki neden şimdi? Her iki Çin ziyaretimde halen Çin Hava Kuvvetleri'nde benzeri kullanılan FD-2000 füze sisteminin üretildiği ve başkent Pekin'e yaklaşık 45 dakikalık mesafede bulunan tesisleri gezdim. 2009 yılındaki füze üretimi yapılan tesisleri ikinci ziyaretim sırasında, üretimi tamamlanan ve Çin Hava Kuvvetleri'ne teslimi yapılacak füzelerin kullanıcı personel tarafından testlerini komuta-kontrol odasında izleme fırsatı buldum. Ziyaretim sırasında Çinli bir yetkili 'Eğer Türkiye bu füzeleri almaya kalkarsa ABD bunu size aldırmamak için her türlü engellemeyi yapacaktır' ifadesinde bulunmuştur. FD-2000 alımı ile ilgili tartışmalara bakıldığında Çinlilerin zaten bu tartışmaları ve engellemeleri bekledikleri anlaşılmaktadır. Kara Kuvvetleri bünyesinde bulunan Kasırga ve Yıldırım satıhtan-satıha füzeleri Çin şirketi ile ortaklaşa ROKETSAN tesislerinde üretilmiştir. Halen üretimine devam edilen Bora satıhtan-satıha füzesi de Çin şirketi ortaklığında üretilmektedir. Kasırga, Yıldırım ve Bora sistemini üretirken ROKETSAN'ın birlikte çalıştığı Çinli şirket, FD-2000 uzun menzilli hava savunma füze sisteminin üreticisi olan aynı şirket yani CPMIEC'dir. Daha önce aynı Çin şirketi ile füze projeleri yürütürken ses çıkarmayanlar, şimdi neden seslerini yükseltmişlerdir?" 'ABD'nin hedefi Türkiye'nin yerli projeleri' "Çin füzelerinin alımına başta ABD olmak üzere tepki gösterenlerin açıkça söylemek istemedikleri asıl neden, Türkiye'nin sürdürmekte olduğu diğer projelerle bağlantılıdır. Türkiye, kısa ve orta menzilli hava savunma füzeleri, hava-hava füzeleri, tanksavar füzeleri vb. projelerini yerli katkı payı projelerle hayata geçirmeye çalışmaktadır. Türkiye ayrıca, uzaya faydalı yük atma veya uydu fırlatma kabiliyetini de kazanmaya yönelik çalışmalar yürütmektedir. Çin şirketinin seçilmesi savunma projelerindeki politikaların bir devamı niteliğindedir. Sözleşme imzalama sürecindeki gelişmeler, Türkiye'nin uluslararası alandaki güvenilirliğinin test edilmesi için bir örnek oluşturacaktır. (...) Savunma projelerindeki yerlilik "Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren geliştirilmeye çalışılan fakat çeşitli nedenlerle kesintiye uğrayan veya uğratılan milli harp sanayinin geliştirilmesi çalışmalarına, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'ndan sonra hız verilmiştir. Türk halkının destekleri, TSK'nin önderliğinde ve projelerde çalışan personelin gayretleri ile savunma projelerindeki yerlilik oranı yıllar içerisinde artmaya devam etmiştir. Buna rağmen kat edilecek çok yol vardır. (...) Yüksek irtifa hava savunma füze sistemi ihalesinin sonucu ne olursa olsun, Çin kazanmıştır. Çin, NATO üyesi bir ülkenin açmış olduğu ihalede ön plana çıkmış ve yeterlilik testlerini geçmiştir. Artık ihalenin verilip, verilmemesinin veya mali kaybının Çin için önemi yoktur. Çin, savunma sanayi konularında dünyadaki diğer ülkelere olan satışlarında ABD ve Rusya ile diğer ülkelerin pazarlarını daha ciddi şekilde zorlamaya devam edecek önemli bir ülkedir."
  21. Pentagon'daki Türk generali anlatıyor! (3)Ege'de düşürülen Türk jeti ABD'nin baskısıyla çıkartılmadı! Yunanistan tarafından 1996'da jetimiz düşürüldü, pilotumuz şehit oldu. ABD'nin Türkiye'ye yaptığı baskı nedeniyle olay aydınlatılmazken, Dişişleri Bakanlığı konuyla ilgili arşivlerini hala açmadı Ege Denizi'nde 8 Ekim 1996 tarihinde görev yaparken Yunan savaş uçağı tarafından düşürülen Türk F-16 uçağıyla ilgili çarpıcı ayrıntılar ortaya çıktı. Balyoz davası kapsamında 16 yıl hapis cezasına mahkum edilen emekli Tümgeneral Beyazıt Karataş, Aydınlık'a gönderdiği mektubunda Yunanistan tarafından düşürülen uçağımız konusunda Türk yetkililerin ABD baskısıyla hareketsiz kaldığını ve uçağın enkazının çıkartılması işleminin bu nedenle yarım bırakıldığını açıkladı. Olay sırasında Atina Hava Ataşeliği görevinde bulunan Karataş, yıllardır babası şehit pilot Yüzbaşı Nail Erdoğan'ın naaşının bulunması için yetkililere çağrı yapan Evrim Erdoğan'ın sorularına cevap verilmesi gerektiğini vurguladı. Emekli Tümgeneral Karataş, mektubunda Yunanistan'daki Atina Hava Ataşeliği göreviyle ilgili bölümde şunları kaydetti: 'F-16'mız Yunan füzesiyle düşürüldü' "Yunanistan'daki görevime, Türkiye ve Yunanistan'ı savaşın eşiğine getiren Ocak 1996 ayında patlak veren Kardak (İmia) Krizi ile Kıbrıs'ta Yeşil Hatta meydana gelen olaylar sonrası Ağustos 1996 ayında gittim, Eylül 1999'da döndüm. (...) İyi dostluklarımın ve arkadaşlıklarımın olduğu, hükümetlerinin Türkiye politikasından memnun olmayan insanların bunu sık sık bana dile getirdiği güzel ülke Yunanistan'daki görevime başlamamdan yaklaşık 1,5 ay sonra, 8 Ekim 1996 tarihinde çift kişilik F-16D uçağımız, Ege'nin uluslararası hava sahasında Yunan Mirage-2000 uçağı tarafından füzeyle vurularak düşürülmüştür. Pilotlarımızdan Yüzbaşı Nail Erdoğan şehit olmuş, Kurmay Yarbay rütbesindeki diğer pilotumuz yaralı olarak Yunan helikopteri tarafından kurtarılarak Sakız Devlet Hastanesi'ne kaldırılmış ve daha sonra Türkiye'ye getirilmiştir. 'Üstü kapatıldı' F-16D uçağımızın düşürülmesinden sonra Yunanistan Savunma Bakanı Tanagra Hava Üssünü ziyaret etmiş, basında yer alan haberlere göre uçağımızı düşüren pilotları kutlamıştır. Yunan basınında uçağı düşürdüğü belirtilen pilot ismi ile birlikte itiraf niteliğinde tekrar yer almaya başlamış, aynı haberler Türk basınında da yer bulmuştur. Buna karşılık Türk ve Yunanlı resmi yetkililer yine suskunluğunu korumaya devam etmişlerdir. Uçağımızın düşürülmesi ve sonrasına ait tüm bilgi ve belgeler; Türkiye'nin en iyi arşivine sahip Dışişleri Bakanlığı'nda, Genelkurmay Başkanlığı'nda, Atina Türk Büyükelçiliği ve Atina Silahlı Kuvvetler Ataşeliği'ndedir. 'Türk yetkililer sessiz kaldı' 8 Ekim 1996 tarihinde Yunanlılar tarafından uçağımızın düşürülmesi konusunda Türk yetkililer ABD baskısıyla hareketsiz kalmışlardır. Bu nedenle uçak enkazının çıkartılması işlemi yarım bırakılmış, sessiz kalma yöntemi uygulanmıştır. Yetkililerin, Yüzbaşı Nail Erdoğan'ın ailesine açıklama yapmak, özellikle de kızı Evrim Erdoğan'ın sorularına cevap vermek zorunluluğu vardır. , Türk subayına 'uçağımızı düşüreceklerdi' iftirası! 2010 yılında 'Balyoz Tertibi' kapsamında; 'Ege'de Gerginliği Artıracaklardı','Uçağımızı Düşüreceklerdi', başlığı ile basında başlatılan saldırılarda Hava Kuvvetleri Komutanlığı da hedef alınmış, emekli ve görevde bulunan 43 personel soruşturmaya dâhil edilmiştir. İftira çetesinin yalanlarına göre günlerce basında yer alan saldırılarda özetle; sözde 'Oraj Planı'na göre Ege'de uçuşların sayısının artırılarak gerginliğin tırmandırılacağı, gerekirse uçağımızın düşürüleceği belirtiliyor, Askeri Havacılık konuları hayatında yolcu uçağına dahi binmemiş uzman yorumcular tarafından televizyonlarda tartışma programlarında değerlendirilmeye devam ediliyordu. Ege'de dar bir alanda sayıca fazla uçakla yapılan yüksek risk gerektiren görevlerde çok az sayıda kazanın olması, Türk Hava Kuvvetleri'nin kendisine verilen görevi nasıl yüksek bir disiplin anlayışı içerisinde yaptığını göstermektedir."
  22. Pentagon'daki Türk generali anlatıyor! 2 / Paul Wolfowitz: PKK'ya söz verdik Pentagon bizi 'Ulusların Parçalanması' kitabıyla karşıladı Türk Askeri Heyeti 2004'te dönemin ABD Savunma Bakanı Yardımcısı Wolfowitz'e, PKK'ya karşı neden harekat yapmadıklarını sordu. Wolfowitz, PKK'yı kastederek 'Kürtlere söz verdik' dedi Türk Askeri Heyeti 2004 yılında Pentagon'da dönemin ABD Savunma Bakanı Yardımcısı Paul Wolfowitz ile bir çalışma yemeğinde biraraya geldi. Bu sırada ABD'nin PKK'ya karşı neden herhangi bir harekat yapmadığı soruldu. Paul Wolfowitz ise, etrafında oturanlara baktı ve ağzından kaçırıyormuş gibi "Kürtlere söz verdik" dedi. Balyoz davasından 16 yıl hapis cezası onanan emekli Tümgeneral Beyazıt Karataş, ABD'de Silahlı Kuvvetler Ataşeliği görevi sırasında tanık olduğu çarpıcı olayları Aydınlık'a gönderdiği mektubunda anlattı. Emekli Tümgeneral Karataş'ın Pentagon'da PKK tartışmalarıyla ilgili aktardığı bölüm şöyle: 'Yılanı deliğinden çıkarmayacaksın' "2004 yılında Pentagon'u ziyarette bulunan Türk Askeri Heyeti'ne verilen bilgilendirme sırasında, ABD'nin PKK terör örgütüne karşı yapılacak işlerin yol haritasını anlatan ve bir takdim yapan ABD Genelkurmay Plan Prensipler Başkanı Koramiral, yansısına aldığı bir atasözüne hiç değinmeden bilgilendirmesini tamamlamıştır. Bu atasözünün tam Türkçesi 'Uyuyan sineği uyandırmayacaksın' anlamında olup, Türk atasözlerinden 'Uyuyan yılanı uyandırmayacaksın' veya 'Yılanı deliğinden çıkarmayacaksın' anlamıyla eşdeğerdir. Irak işgali sırasında yeterli muharip gücü bulunmadığı yalanıyla PKK terör örgütüne karşı harekât yapamayacağını dile getiren ABD tarafı, bunu sözde atasözü ile kendince esprili bir şekilde anlatmaya çalışmıştır. Wolfowitz ile öğle yemeği 2004 yılında Pentagon'da ayrıca, Türk Askeri Heyeti ile birlikte öğlen yenilen bir çalışma yemeği sırasında dönemin ABD Savunma Bakanı Yardımcısı Paul Wolfowitz, PKK'ya karşı neden herhangi bir harekât yapmıyorsunuz sorusuna, etrafında oturanlara baktıktan sonra sanki ağzından kaçırıyormuş gibi 'Kürtlere söz verdik' şeklinde cevap vermiştir." Bop'un açıklandığı günlerde kitaplı mesaj "ABD'de görevli Türk Kıdemli Askeri Ataşesi'nin, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı'na akredite olması nedenleriyle yoğun bir iş temposu bulunmaktadır. 25 Ocak 2004 tarihinde kalabalık bir heyetle Washington'a gelen Türk heyeti içerisinde yer alan Milli Savunma Bakanı (Vecdi Gönül), 29 Ocak 2004 tarihinde Pentagon'da ABD Savunma Bakanı Yardımcısı Paul Wolfowitz ile bir toplantı yapacaktır. Toplantı öncesi Askeri Ataşelik Personeli olarak tüm koordinasyonlar yapılmış, Milli Savunma Bakanı'na Pentagon'da Kıdemli Askeri Ataşe eşlik edecektir. Pentagon girişinde Milli Savunma Bakanı'nı ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz ile daha sonra Türkiye'ye ABD Büyükelçisi olarak gelecek Pentagon'un siyasi işlerinden sorumlu Müsteşar Yardımcısı Eric Edelman karşılamıştır. Toplantı salonuna geçilmiş ve karşılıklı konular görüşülmeye başlanmıştır. Eric Edelman'ın Pentagon giriş kapısındaki karşılama esnasında sol elinde tuttuğu ve daha sonra toplantı odasındaki masanın üzerine koyduğu kitap bu arada dikkatimi çekmiştir. Pentagon resmi fotoğrafçısı tarafından çekilen 'Balyoz Tertibi' dava dosyasına giren fotoğrafta da kitaba dikkatlice baktığım görülmektedir. Toplantı masasının üzerine bırakıldı Eric Edelman'ın elinde taşıdığı Milli Savunma Bakanı'nı karşılamaya gelirken ofisinde bırakmak yerine yanında bulundurduğu ve toplantı salonunda dikkatimi çekecek şekilde masanın üzerine bıraktığı kitap, 7 Ocak 2004 tarihinde birinci baskısı yapılan 'The Breaking of Nations-Ulusların Parçalanması' isimli Robert Cooper tarafından yazılan bir kitaptır. Elbette Eric Edelman istediği kitabı okuyabilir, görevi okumayı da gerektirmektedir. Fakat kitabın yazarı olan Robert Cooper'ın ABD politikalarının tespit edilmesinde yer alan önemli isimlerden biri olması, kitabın özetle 21'inci yüzyılda süper güçlerin karşılaşacağı sorunları anlatırken ülkelerin parçalanmasından da bahsetmesi dikkat çekici bulunmuştur. BOP' un açıklanması, ülkelerin sınırlarının değişeceğinin ifade edilmesi, BOP Eş Başkanlarının belirlenmesi tarihlerine dikkat edildiğinde, kitabın basıldığı tarih ve konusu önem taşımaktadır. Şüphesiz ki bu konuda yüzlerce kitap yazılmış, makaleler yayımlanmış, toplantılar yapılmış, faaliyetler yürütülmüştür. Fakat katıldığım hiçbir resmi toplantıda Türkiye'nin bulunduğu bölgeyi ve gelişen olayları da anımsatan bir kitap, toplantı masasına bu şekilde konulmamıştır."
  23. Pentagon'daki Türk generali anlatıyor! (1) Amerikalı subaya Pentagon'da soğuk duş! 'Süleymaniye'de Türk askerinin başına çuval geçirerek düşmanca davranan bir müttefikten madalya istemiyorum. Türk halkı bunu asla unutmayacaktır. İleride Türk milletine, aileme ve arkadaşlarıma bunu izah edemem' Balyoz davası hükümlüsü emekli Tümgeneral Beyazıt Karataş, 2003'te ABD'de göreve başladıktan üç ay sonra Türkiye'den sorumlu Amerikalı proje subayıyla bir toplantı yaptı. Pentagon'da yapılan görüşmede kameranın kayıtta olduğunu fark eden Karataş, ABD'li subaya şu iki mesajı verdi: "Süleymaniye olayını Türk halkı asla unutmayacak...Sizden madalya istemiyorum, bunu ileride Türk milleti ve aileme izah edemem". Emekli Tümgeneral Beyazıt Karataş, tutuklu olduğu Silivri Cezaevi'nden Aydınlık'a gönderdiği mektupta ABD'de Silahlı Kuvvetler ve Hava Ataşeliği görevi sırasında tanık olduğu olayları anlattı. 'O dönemde ABD'de çalıştım' 2003-2005 yılları arasında, önemli olaylar ve gelişmeler sonrası, Tuğgeneral rütbesiyle ABD'de Silahlı Kuvvetler Ataşeliği ve Hava Ataşeliği görevi yaptım. - 1 Mart 2003: Irak Tezkeresinin reddedilmesi, - 21 Mart 2003: ABD'nin Irak'a saldırısı, - 6 Nisan 2003: Irak'ın ABD tarafından işgali, - 4 Temmuz 2003: Süleymaniye olayı. Türkiye ve ABD arasındaki ilişkilerin sıkıntılı bir süreçten geçtiği, tezkerenin kabul edilmemesinden TSK'nın sorumlu tutulduğu bu dönemde Washington DC'deki görevime başladım. ABD'li subayla görüşme! Göreve başladığım Ağustos 2003'ten yaklaşık üç ay sonra, Kasım 2003'te, Pentagon'da ABD Genelkurmay Başkanlığı'nın Türkiye'den sorumlu proje subayıyla bir araya geldik. 'Hazır kamera kayıttayken...' Bilgilendirme odasındaki masada karşılıklı oturup görüşmeye başlamadan önce, içeriye girerken video kameranın kayıtta olduğu dikkatimi çekmişti. Hazır kamera kayıttayken şahsi düşüncem olan birkaç konuyu görevimin başlangıcında belirtmek istediğimi proje subayına söyledim. - 4 Temmuz 2003 Süleymaniye olayının (Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesi) üzerinden yaklaşık beş ay geçmiş olduğunu, ABD tarafından yapılan bu davranışın çirkin ve müttefik ülkelerden birinin diğerine düşmanca yaklaşımı olduğunu, olayın üzerimizde derin bir iz bıraktığını, başta ben olmak üzere 'Türk halkının bunu asla unutmayacağını' ifade ettim. - Diğer bir konu ise ABD'deki Kıdemli Askeri Ataşelik görevinden Türkiye'ye dönen Türk Askeri Ataşesine, yaklaşık bir yıl sonra, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine yaptığı katkıdan dolayı, Ankara'daki ABD Büyükelçiliği'nde düzenlenen bir törenle 'Liyakat Madalyası' diyebileceğimiz bir madalya verilmektedir. ABD'li subaya, 'Süleymaniye'de düşmanca davranan bir müttefikten böyle bir madalyayı istemediğimi şimdiden belirttiğimi, benim için planlama yapmalarına gerek olmadığını, ileride Türk milletine, aileme ve arkadaşlarıma bunu izah edemeyeceğimi' söyledim. Türkiye'ye döndükten sonra beklediğim gibi ABD tarafından bana herhangi bir madalya teklifi yapılmadı". Belgeyi imzalamakla suçlandığı tarihte Washington'da Silahlı Kuvvetler Ataşesiydi! Emekli Tümgeneral Karataş, Balyoz davasında sözde 'Oraj Hava Harekat Planı'na ilişkin belge içeriğindeki "İhtimalat" planını, Kasım 2003'te, aynı davadan yargılanan Tümgeneral Nedim Güngör Kurubaş'a teslim etmekle suçlandı. İddiaya göre, plan kapsamında Ege'de Yunan hava sahasında bir Türk jeti düşürülecek ve böylelikle Yunanistan'la ilişkilere darbe vurulacaktı. Öte yandan cüppeli ve sarıklı kişilerin hava müzesini basması ve karmaşa yaratılması gibi birçok eylemin de plan kapsamında olduğu öne sürüldü. Ancak Beyazıt Karataş, söz konusu belgeyi imzalamakla suçlandığı Kasım 2003'te Washington'da Silahlı Kuvvetler Ataşesi olarak görev yapıyordu. Karataş 25 Ağustos 2003 ile 4 Eylül 2005 tarihleri arasında, ABD'de görevdeyken, belgeyi teslim ettiği ileri sürülen Tümgeneral Kurubaş da 2001-2003 yılları arasında İtalya'da görevliydi. Karataş, duruşmalarda ABD'de görev yaptığına dair her belgeyi mahkemeye sundu. Bunların arasında, ABD'li yetkililerle çekilmiş fotoğraflar, pasaport, Pentagon'a giriş kartı ve Milli Savunma Bakanlığı'nın kendisine o tarihler için verdiği takdir belgelerinin de bulunduğu yaklaşık 40 özgün belge bulunuyordu. Suçlamalar çökertildiyse de, Balyoz mahkemesi emekli Tümgeneral Karataş'ı 16 yıl hapis cezasına çarptırdı. Karar Yargıtay tarafından da onandı. '21 Eylül'de paraşütle atladım' Beyazıt Karataş, mektubunda Balyoz kararının açıklandığı '21 Eylül' gününün kendisi için ne anlama geldiğini, 34 yıl önce aynı tarihte yaşadığı bir olayı anlatarak ifade etti. "21 Eylül 1978'de teğmenken, Konya'da eğitim uçuşu sırasında, uçağımızda meydana gelen bir arıza nedeniyle F-100F tipi savaş uçağından, son anda uçuş öğretmenimle birlikte paraşütle atlayarak kurtuldum. 21 Eylül 2012 tarihinde, yani paraşütle atladığım tarihten 34 yıl sonra Silivri mahkemesinde 'Balyoz Tertibi' kararı açıklandı. Karar okunurken aklıma yıllar önce geçirdiğim uçak kazası geliyor, ama bu kez uçağımla Silivri üzerinde uçuyorum, uçağım yerden açılan uçaksavar ateşiyle vuruluyor. İkinci kez paraşütle atlamak zorunda kalıyorum ve bu kez düşman eline yaralı olarak esir düşüyorum. Benden adımı, soyadımı ve rütbemi söylememi istiyorlar. Tek bir cümleyle cevap veriyorum 'Mustafa Kemal'in askeriyim'. O anda mahkeme heyeti 16 yıl hapis cezasına çarptırıldığımı okuyor" ,, Eşref Bitlis'in şikayet ettiği ABD'li generale madalya! "2004'te ABD'de görevli olduğum dönemde kendisi o zaman korgeneral olan ve son olarak ABD Hava Kuvvetleri Komutanı olarak Türkiye'den madalya alan generalle yaptığım konuşmayı çok iyi hatırlıyorum. ABD'li general, 1991 yılında yapılan Irak Harekâtı sonrası oluşturulan Çekiç Güç kapsamında helikopter pilotu olarak görev yaptığını, Türkiye'nin o zaman kendilerine çok ağır suçlamalar yönelterek, PKK terör örgütüne havadan yardım malzemeleri atmakla suçladığını' söylemişti. Bilindiği gibi o dönem bu iddialar çok sık gündeme gelmiş, Orgeneral Eşref Bitlis ABD'lilerin bu faaliyetlerini tespit etmiş ve gerekli tedbirlerin alınması için yetkililerin uyarılmasını sağlamıştı. ABD'li generale havadan attıkları malzemelerin kimlerin eline geçtiği hakkında bir fikri olup olmadığını sorduğumda 'sadece insani yardım malzemesi olarak attıklarını' söylemiş, terör örgütünün eline geçip geçmediği konusuna cevap verememişti. 2004 yılında Korgeneral rütbesiyle ABD Genelkurmay Başkanlığı'nda Harekât Başkanı olan general, 2010 yılında Orgeneral rütbesiyle, ABD Hava Kuvvetleri Komutanı olarak Türkiye tarafından madalyayla ödüllendirildi. 'ABD nişanlarını geri vermenin tam zamanı' ABD veya başka ülkelerden aldıkları madalyaları veya nişanları TSK'ya yapılan saldırılardan sonra ne yapacağına karar vermekte sıkıntı çekenlere, bunu yapmak için en uygun zaman olduğunu tekrar hatırlatmak istiyorum." Beyazıt Karataş kimdir? Emekli Hava Pilot Tümgeneral Beyazıt Karataş, Hava Kuvvetleri'nde 6 yıl öğrencilik, 36 yıl pilot subay olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri'nde toplam 42 yıl görev yaptı. 1996-1999 yılları arasında Atina-Yunanistan'da yarbay ve albay rütbelerinde Hava Ataşesi, 2003-2005 yıllarında Tuğgeneral rütbesi ile Washington DC-ABD'de Silahlı Kuvvetler Ataşesi ve Hava Ataşesi olarak Türkiye'yi toplam 5 yıl temsil etti. Karataş, 16 Ağustos 2010 tarihinde Diyarbakır 2'nci Hava Kuvvet Komutan Yardımcısı olarak atandı. 3 Ekim 2011'de Balyoz davası kapsamında tutuklanan Karataş, 3 Ağustos 2012 Askeri Şura kararları ile 30 Ağustos 2012 tarihinde bu görevinden emekli oldu. Gamze Çınlar
  24. Dailymotion erişimi engellendiyse biz de youtube dan koyarız Demokrasilerde çare tükenmez. https://www.youtube.com/watch?v=1PXvZ7piT8s
  25. Evet ne güzel bir lezzetti o Bundan 7-8 sene evvel İstanbul feshanede ramazan şenliklerine gitmiştik. Kızım çok görmek istemişti. Orada bu macunculardan vardı. Tabi koşa koşa gittim almak için. Kızıma da "bak bizim çocukluğumuzda bunlardan ne yerdik " diye anlatıyordum. Ama nerede eski macunların tadı nerede orada satılan. Aldığıma da pişman oldum rezalet bir şeydi. Keşke dedim ,almasaydım da o eski lezzetinin yeri hafızamda kalmaya devam etseydi
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.