Zıplanacak içerik

democrossian

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

democrossian tarafından postalanan herşey

  1. Her insan, bir saldırıya maruz kaldığında savunma yapacağını bilir. Bunu tanrının elçi gönderip buyurmasına hiç gerek yok. Müşriklere "necis" diye hakaret edip görüldükleri yerde öldürülmelerini buyuran Mekke'nin eski muhalif, yeni iktidar ekibi ise bu katliam emrini Mekke'yi, yani iktidarı ele geçirdikten sonra vermiştir. Müşriklerin saldırması diye bir olay söz konusu değil, o güçleri olsa Mekke'yi savunurlardı. Yeni iktidar, kendilerinin Kabe'yi tavafına izin veren insanlara aynı medeniyeti göstermeyerek, hakaret edip aşağılamış ve zalimce bir soykırım ile tehdit etmiştir.
  2. Yok, ben öyle bir anlam yüklemiyorum. "İlk" kavramı göreceli. Big bang'ı ilk ve başlangıç olarak düşünebiliriz ama bu da göreceli. Doğumumuzu kendimiz için ilk ve başlangıç olarak düşünmemiz kadar göreceli. Sanırım anlaşılmıştır.
  3. Evrimle oluşmamış hiç bir "şey" yoktur. Tanrı olduğunu zannettiğiniz bir şey eğer olsaydı, o da evrimle oluşmak zorundadır. Darwin zamanında genetik bile yoktu henüz. O yüzden teorisini detaylandırma olanağı elinde zaten yoktu, yapamazdı. Bu sonra yapıldı. Ara geçiş fosilleri, fosilleşme çok ender bir olay olmasına, canlılar petrol, kömür ve kireç katmanlarına dönüşmüş olmasına rağmen yeterince vardır.
  4. Sosyal darwinizm diye bir şey, yoktur. Tarihteki tek dogma elbette din değil. Ama dinin eline su dökebileni çıkmadı. Kimse onun kadar ebedi düşmanlık yaratamadı.
  5. Dogmatik düşünceye göre evren tesadüfen var olamaz ama tanrı niye olmasın, tanrı değil mi, isterse tesadüfen de var olabilir. Tanrı deyince akan suların duracağını sanmak dogmadır.
  6. Tesadüf diye bir şey yoktur. Her şey birbiri ile kopmaz şekilde bağlantılıdır. En baştaki en basit nedeni ise bilmek çok güçtür. Ama kesin olan, en başta en basit nedenin olduğudur. En başta gelişmiş, karmaşık ve organize bir neden olamaz. Çünkü bu özellikler durduk yerde ona nerden gelecek? Bize tanrı, tanrıya yanru, yanruya kenru mu lütfedip veriyor? Ya kenruya? Bu özellikler ancak evrim yoluyla oluşabilir.
  7. democrossian şurada cevap verdi: democrossian başlık Evrim Kuramı
    Evet, Arapçadaki "ﺥ" harfinin telaffuzunda küçük dilin katkısı var. Ama küçük dil olmadan bu ses çıkarılamaz diye bir durum yok. Damak kasları bu sesi çıkarmaya yeterlidir. Küçük dilin burun çıkışlarını kapatmakta ciddi bir fonksiyonu ise yok. Bunu da damak kasları yapar. Özetle küçük dilin alınması ile bir kayıp oluşmaz, horlama önlenerek fayda oluşur.
  8. Hep var olan bir şey olabiliyorsa, bu niye tanrı olsun? Olabiliyor madem, her şey hep var olabilir.
  9. Sosyal Darwinizm diye bir şey yoktur. Darwinizm doğal seleksiyonu ortaya koyar. Katliam ve soykırımlar ise doğal değil, yapaydır. Doğada kimse ayrım yapıp seçtiği bireyleri toplu öldürmez. Rekabet edemeyenler hayatta kalamadıkları için ölürler. Av olsalar bile, seleksiyon amaçlı öldürülmemişlerdir. Kolay av oldukları için öldürülmüşlerdir. Yani kasıt yok, koşullar vardır. Darwin'in öngörüsü doğal seçilim olduğuna göre, yapay seçilimle soykırım yapmak, onun adı ile anılamaz. Bu ayrı bir şey. Kimse söylediklerinin nasıl yorumlandığından sorumlu tutulamaz. Soykırımcı düşüncenin adının Darwin ile anılması haksızlıktır. Çünkü Darwin'in evrim kuramında amaçlı öldürme diye bir tez yer almıyor. Kuramı belli. Değişim ve doğal seleksiyon. Yapay seleksiyonla Darwin'in bir alakası yok.
  10. democrossian şurada cevap verdi: democrossian başlık Evrim Kuramı
    Küçük dilin özelliği, nefes verirken değil, nefes alırken ses üretmesi. Bu özellik önemli. Bir yandan kaslara bol oksijen göndermek için derin bir soluk alınırken, bir yandan hırıltı çıkararak düşmana saldırmaya hazırım mesajı veriliyor. Yani hırıltı düşmanı korkutmazsa, (veya korkutursa) alınan oksijeni kullanarak saldırı başlatılıyor. Tipik hırlama davranışı dudakları gerip dişleri göstererek kaşları çatma ve korkunç bakışlar eşliğinde başı ileri uzatarak derin nefes alma. Bu hayvan davranışını gösteren insan hâla var mı bilmiyorum. İnsan bu evrimsel mirası kullanmayı kültürel evrimi sayesinde neredeyse tümüyle terketmiş durumda. Günümüzde insanlar sert sesleri genizden çıkarıyor. Bir de farkında olmadığımız evrimsel miraslar var. Uykudan bir yerlere tutunmaya çalışarak uyanma gibi. Bu, maymun ve maymunsu atalarımızın geceleri ağaçlarda uyurken geliştirdiği bir refleks. Hâla çalışıyor. Çünkü doğal seçilim, bu refleksi iyi olanları hayatta bıraktı. Diğerleri ağaçlardan düşüp yırtıcılara yem oldular. Muhtemelen atalarımız belli aralıklarla uyanıp dallara tutunup tutunmadıklarını kontrol ediyorlardı.
  11. Tümüyle çöküp yok olması için tek soru sorulmasının yeterli olduğu bir varsayımı nasıl teori diye sunacaksınız? Aklı evvel bilimci çıkıyor kürsüye: "Evrim teorisi geçersizdir. Yaratılış teorisi daha iyidir." Ön sırada yerinden doğrulmaya bile tenezzül etmeyen bilimci soruyu patlatıyor: "Peki tanrıyı ne yarattı?" Kürsüdeki ihlas suresi okuyarak mı yanıt verecek? Okuduktan sonra bir de üflesin, belki işe yarar...
  12. Dinler haydi yasaklanması mümkün (*) şeyler de, ırklar nasıl yasaklanacakmış acaba? "Bundan sonra Çinli olmak yasaktır! Kim Çinli olursa müebbed ağırlaştırılmış hapis ile cezalandırılır"!!! O değil de, safsata türlerine çeşitli Latince adlar takmaya merak salmış olanlar, karşı tarafın savunmadığı argümanları savunmuş gibi yaparak yanıt verme safsatasına ne ad konduğunu da bir açıklasalar. Yalnız adını herhalde koyarlar da, önemli olan adını koymak değil, yapmamak... İşte bundan vaz geçmeleri olanaksız gibi görünüyor... "Senin gerçek dediklerin aslında safsata! Ama benim dediklerim aslında safsata değil, benim olduğuna göre, gerçek. Çünkü benim o! Kimselere kaptırmam!" (*) Buna hemen sarılınmasın lütfen, yasaklansın demek ayrı, mümkün demek ayrı... Bunu bile belirtmek maalesef zorunluluk oluyor. Çünkü denize düşen yılan arıyor ki sarılsın!
  13. Bu yok Boeing 707 parçaları fırtınada birleşip uçak olur mu, yok fırında kapılar pencereler çarpsa ekmek kendiliğinden pişer mi, yok kimyasal madde şişeleri devrilse kendiliğinden ilaç olur mu safsataları artık baydı! Bunları çeşitli biçimlere sokup ısıtıp ısıtıp öne sürmeleri bıkkınlık verdi. Bu ürünler tabii ki kendiliğinden oluşmaz. Ama aralarında bir ölüm kalım mücadelesi olsa, yararlı değişimler rekabette yarar sağlayıp kalıcı olarak sonraki nesillere aktarılsa, yararlı olmayan değişimler ise rekabette üstünlük sağlamadığı için yok olsa, yeterli zamanda değişimlerin birikimli seçilimi yoluyla işe yarar bir yığın ürün ortaya çıkar. Bu ürünler de ölüm kalım mücadelesi içinde seçilerek en başarılı ürünler hayatta kalır. Diğerleri yok olup gider. Bunun adına da evrim diyoruz. İşte dogma, bir bunu anlayacak kadarlık kafa çalışmasına izin vermeyen bir beyin parazitidir. Beyinleri uyuşturup canlı canlı sömürerek beslenir. Üstelik son derece bulaşıcıdır. Dünyada bu kadar tehlikeli bir parazit daha tespit edilememiştir.
  14. Anlamına sözlükten bakılmayan sözcükler olduğunu ilk kez duyuyorum. Böyle bir şeyin olabilirliği yoktur. Aralarındaki farkların çok bir şeyi değiştirmediği sözcükleri uzun uzadıya tartışmanın bir yararı olduğunu sanmıyorum. Varsa böyle bir fark, hangi algımızın netleşmesini, düzelmesini sağlıyor? Önemli bir farkındalık yaratıyorsa sonuna kadar tartışalım. Ama düşünmek ile akletmek arasında böyle ciddi bir fark yok. Düşünürken kullanılan akıl olduğuna göre, ortada tartışmaya değer bir durum yok. Başlık konusuna dönmekte yarar var: Dua konusu dinin kendi iddiasına göre insanlığın başını en baştan belaya sokmuştur. Dinin kendi iddiasına göre insanlığın daha ilk nesli, dua yüzünden katil maktul olmuşlar. İki kardeş de kurban sunmuşlar ve ikisi de kurbanının kabul olmasını dilemiş. Birininki kabul olup diğerininki kabul olmayınca kızılca kıyamet kopmuş. İşlerin dua ile, tanrı ile, dogmatik kabullerle yürüdüğünü sanmanın kötü sonuçları. İnsanların birbirlerine düşman olmaları. İnsanlar elbette birbirine düşman olabilir. Bunun çeşitli nedenleri olabilir. Hakkı gaspedilir, zarar verilir, saldırılır, yağmalanır, bunları yapanlara elbette düşman olur. Ama tüm bu düşmanlık nedenleri zaten varken niye bir de ortaya tanrı, ona tapınma ve dua etme gibi kavramlar ortaya atılır? Gerekçe basit: Ona saldıracak, ona boyun eğdirecek, onu sömürecek, ondan daha fazla kaynak kullanacak ve daha zengin olacak, ama bunları yapmak için bahane lazım. Sadece kendine değil, ona saldırırken etrafına toplayacağı adamlara da bir bahane söylemesi lazım ki hırsla, haklı olduklarına inanarak saldırsınlar. Tek kendi için bahane bulması yetmez. Öyle bahaneler bulacak ki, adamları var güçleriyle, nefretle saldırsınlar. Biz bunlara şimdi bunu niye yapıyoruz, onlar bize yapsa biz hoşlanmaz, savaşır, karşı koyardık diye düşünmesinler. İşte bunları düşündürtmeyecek ve nefretle saldırmayı sağlayacak şey, dogmadır. Onlar başka tanrıya tapıyor. Ya da aynı tanrıya tapıyoruz ama tanrı onları sevmiyor, onların dualarını reddediyor. Ya da tanrının yanına başka tanrı koyuyorlar. Bir sürü kafadan uydurulmuş bahane icat edilebilir. "Vay tanrımıza şöyle böyle demek ha!" Hadi bakalım savaş! Bu öyle bir nefret ki, öldürülen insanların kendi tarafında olanlarının sonsuz zevklere, karşı tarafta olanların sonsuz işkencelere gittiğine inanmak gibi sonsuza kadar bağdaşmayacak korkunç bir ayrım iddia ediyor. Dünyada hiç bir iddia insanları bu kadar düşmanlaştırmayı başaramadı. Bu konuda şampiyonluk kupası tartışmasız dogmanın. Kanlı katil elleriyle, ceset yığınları üzerine çıkarak bu kupayı arsızca, utanmazca tarih boyunca her savaşta havaya kaldırdı. Irkçılar bile büyük ölçüde dogmadan yardım aldı. "Bizim ırkımızı tanrı daha üstün yarattı" diyerek. 21. yüzyıla gelmişiz, dogmadan beslenen dinci bir emperyalist yönlendirmesi altındaki cemaat, "allahın seçtiği kurtulmuş millet" safsatasını baş tacı edip, her medyada reklam kampanyası yürütebiliyor. Bu nasıl bir safsata desen, kutsal dedikleri kitapta yazıyor! Allah ırkları alemlere üstün kılar ve canı isteyince de lanetlermiş! Bu kutsal kitabı eleştirmek ise çok büyük günah! Aman ha! Sakın ha! Bunu yapmak yasak! Dokunan yanar! Şuna "bir ırkla çıkarımız ortak olunca allahı alet edip onları kutsuyoruz, haklarını gaspetmek istediğimiz bir ırk olunca ise allah bunları lanetledi" diye kafamızdan uyduruyoruz deseler ya? Maalesef demezler. Düşmanlığı, insanlardan nefret etmeyi, inanç suçu diye insanlık dışı bir suç yaratmayı inatla sürdürürler. Çünkü dogmayı zaten bu amaçla yaratmışlardır.
  15. Yanıt M.Ö. 3761 yılıdır. Bu tarihte Adem ile Havva dünyaya inmişler sözde. Bu Kuran'da yazmaz tabii, çünkü kuranı yaratan adamlar tarihten hiç anlamazlardı, milat nedir, takvim nedir bilmezlerdi. Ay'ın evrelerini saymayı takvim zannederlerdi. Bu tarihi Museviler çıkarıyor, nerden çıkarıyorlar bilmiyorum. Hristiyanlar kabul edip onaylıyor, müslümanlar ise itiraz etmeyerek zımnen onaylıyorlar. Bu ise olamayacak bir şey. Derhal reddedilecek bir safsata bu... Üzerinde bir saniye bile düşünülmesi anlamsız olur. Bu safsatayı duyar duymaz bir saniye dolmadan önce reddetmek bir insanlık borcudur.
  16. democrossian şurada cevap verdi: democrossian başlık Evrim Kuramı
    Şimdi varsayalım ki küçük dil aldırma furyası başladı. Herkes bu gereksiz ve hatta zararlı organdan kurtulmak için kuyruğa girdi. Kısa sürede kimsede küçük dil kalmadı. Yeni dünyaya gelenlerin de sünnet gibi hemen küçük dilleri alınıyor. Lamarkçı kurama göre, bir süre sonra küçük dil kaybolacaktı. Evrim deyince dogmatiklerin anladığı da bu. Lamarkçılık. Halbuki Darwinci evrim kuramına göre bu küçük dil aldırma geleneği, tersine küçük dili daha kalıcı hale getirir, küçük dil bu şekilde kaybolmak bir yana, daha kökleşir. Çünkü küçük dili oluşturan genler yerinde duruyorlar ve bireyler küçük dilin olumsuzluklarından kurtuluyorlar. Kurtuldukları için bu organı küçültecek yönde mutasyonlar zaman içinde seleksiyona uğramıyor. Hoş, günümüz tıbbi olanakları bir seleksiyona izin vermiyor zaten...
  17. Türklerin müslüman oluşu tamamen siyasidir. Çünkü zaten hep batıya yönelmişlerdi. Çin ile uğraşmaktan arta kalan zamanlarında tabii... Attila bile bir Roma prensesi uğruna canından oldu. Günümüzde bile Battal gazi bozmalarının Bizans prenseslerine özel bir kompleksi vardır. Orta Doğu'yu sıçrama tahtası yapıp Batıya yönelmeye devam etmeyi stratejik olarak uygun buldu ve öyle yaptılar. İran da aynı stratejiyi güdüyordu ve mezhep karşıtlığı da bu siyasi rekabet nedeniyle kızıştı. Yok islamda başı ben çekeceğim, yok ben çekeceğim kavgası. İslam tamamen siyasi nedenlerle yaratılmış, siyasi nedenlerle yayılmış ve siyasete alet edilmek için kullanımı halen sürmektedir. Son kullanma tarihi bir türlü geçmiyor mübareğin...
  18. Şimdi bu da yüzde doksandokuz evangelist çarpıtmasıdır ama, adamın badem bıyıklarından huylandım biraz! Gerçekten o lafları etmiş olması olasılığından biraz şüphelendim! Adamda biraz şakirt tipi var! "Sohbete buyur mübarek!" diyecekmiş gibi bakıyor sanki!
  19. Evet sanırsam son çare bu...
  20. Ya Suheyla, bayıldım bu tanımlamana! Çok güzel ama çok güzel betimlemişsin! Aynen öyle yapıyorlar. Ağlamaklı olanı mı ararsın, omuzları çöken, yıkılıverecekmiş gibi gözleri bayılan mı ararsın, kalkıp aptes almaya tövbe istiğfar etmeye gideni mi ararsın, çok âlemler... Ne o, dogmaları eleştirildi! Kalp krizini tetikleyen de bu ha! Sanırsın dünya başlarına yıkıldı, gök kubbe üzerlerine çöktü! Öyle bir panik, öyle bir korku, öyle bir yılgınlık. Çok, ama çok âlemler... Tevratı az çok bilirim, Talmud hakkında hiç bilgim yok. Fakat gerek de yok, bizim burada sorunumuz Kuran dogmaları ile ilgili. Tevrat dogmaları İsrail'de yaşayanların sorunu. Hristiyan dogmaları Avrupa'da yaşayanların pek sorunu değil, aşmışlar. Ama ABD de sorun oluyor sanırım. Yani biz kendi evimizin önünü süpürüyoruz. Herkes öyle yapınca sokak tertemiz olacak...
  21. Üstelik ben kimseye "aklından zorun var" demedim. "Bu safsatalara inanmak için biraz akıl zoru gerekiyor" dedim. İkisi bambaşka şeyler... Biri çıksa, ejderha efsanesinin gerçek olduğunu, yakında ejderhaların yer altından çıkacağını ve alev püskürterek insanları yakacaklarını ciddi ciddi iddia etse, bu safsataya inanmak için akıl zoru gerekir denmesine kimse itiraz etmez. Ama 1400 sene önce birtakım adamların iktidarı ele geçirmek için söyledikleri sözlerin derlenmesiyle oluşmuş, bu yüzden adına kitap demenin zor olduğu, çünkü bir sistematik yazım metodu bulunmayan sayfalar toplamında, yerden dabbe çıkacağı ve insanlarla konuşacağı şeklinde bir safsata söz konusu olunca bunların dokunulmazlığı olduğu, eleştirilemeyecekleri dogması hemen hortlatılıyor. Niye?
  22. Benim ateist olduktan sonra defalarca farklı ortamlarda, internette ve yüz yüze tartışmalarda tanık olduğum bir durum var. Dine, dogmaya, yobazlığa karşı olan, ama dindar olarak kalan, dinden çıkmaya korkan insanlar ateistleri çekemiyorlar. Çünkü tanrının olmadığını açıkça söyleme cesaretini göstermelerini çok kıskanıyorlar. Çünkü bu cesaret kendilerinde yok. Fena halde "ya bir de varsa, bizi yakarsa?" diye tırsıyorlar. Çünkü görüyorum, bir dinci ile yüz yüze tartışıyorum. Bir agnostik ya da deist arkadaş geliyor. Hemen dinciyi destekliyor. Onu korumaya alıyor. Tamam, zayıfı korumak bir erdemdir, zavallı çaresizlik içinde kıvranıyor, hiç bir karşı argüman üretemiyor, çok çaresiz ama, gerçekler de kurban edilemez değerdeler. Yok yani, ben de acırdım, bu kadar çaresiz kalan, çaresizlikten kıvranan, tutarsız gevelemelerden başka bir şey üretemeyen bir insan görmek hoş değil ama, bunlar azıtmasa, gemi azıya almasalar, gerçekten ben de acırdım. Bunlar kendi ürettikleri sahte kanıtlarla hukuku cinayet aracı yapmış kişiler. Onlar peşinen suçlu kabul edip kanıtını sonra kendi ürettikleri masumlara acımıyor, zulüm yapıyorlar. Bunu hararetle destekliyor, oh iyi olmuş, çürüsünler hapiste diyen acımasız zalimler bunlar. Zulme ortak, destek ve taraf oluyorlar. Hayır biz niye acıyacağız, üstelik bir şey yaptığımız da yok, sadece eleştiriyoruz.
  23. Tabii anlamazsınız, çünkü arkadaş sağolsun çorbaya çevirdi. İçine katmadık şey de bırakmadı, kimyasal formüller dahil... Sadece şuna dikkat edecekti: Arkadaş aldı bu körüklemeyi, ateşe oksijen pompalamak olarak yorumlayınca... İş gitti kimya konferansına... Yani iletimin hemen üzerinde bu irinçköl iletisi, neden bahsedildiği de apaçık, konuyu okumayıp filanca ne yazmış, ne yanlışını bulurum diye tek iletiye bakılınca... Olan olmuş...
  24. Bunu bir inanç mevzusu yapan biz evrimciler değil, evrimi inkar eden dinciler. Biz evrimi inanç konusu filan yapmıyoruz, evrime inanıyoruz demiyoruz çünkü. Evrim gerçeğini biliyoruz diyoruz. Kuklaların niye savaş tamtamları çaldığı açıklanamayınca ise, yine allah inancına sığınılmış. Allah çaldırıyor yani tamtamları öyle mi... Bu paragraf size değil musttafa, üzerinize alınmayın. Kafada yaratılan allah, "çalın tamtamları, savaşın, öldürün" diyor. Dogmatikler de bunun kafalarının içinde yarattıkları allahtan geldiğini anlayamıyor, bir allah var, emrediyor sanıyorlar. Cranberries bu durumu çok iyi betimleyen şarkıyı yıllar önce yaptı, Dolores ipek sesiyle okudu: "Zombie in your head..." Bitti yani, budur... Her türlü dogmatizmin, vahşetin, bölücülüğün, düşmanlaşmanın açıklaması budur. "Zombi kafanın içinde..." Mevzu biter...
  25. Çok zor soru... Ben bu soruyu müslümanlara hep sorarım. Bana bir ayet gösterirler. Bir bakarsın ayetin önüne, arkasına, felaket... Cımbızladığın zaman iyi bir şey gibi görünür. Örneğin bir kişiyi öldüren, tüm insanlığı öldürmüş gibidir diye bir ayet var. Cımbızlayıp aldığında iyi bir şeye benziyor. Ama önüne arkasına baktığında, tam bir felaket. Aynen yukarda açıkladığım gibi. Müslümana karşı davranışı düzenleyen bir söz. "Fitne" diye belirsiz, yoruma açık bir kavram koyup onları ise öldürmeyi emrediyor. Herkes fitne ile suçlanabilir. Müslüman bile. Birisi fikrini mi söyledi, "fitne! Öldür!" Birisi inancını mı ifade etti, "fitne! Öldür!" Birisi senin öngördüğün biçimde giyinmedi mi, "fitne! Öldür!" Bunun sonu yoktur. "Sakal bırakmadı, fitne! Öldür!" derecesine kadar gittiğini Talibanda gördük. Kısacası böyle bir ayet yoktur değerli dostum...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.