democrossian

Buna kısaca "çevir kazı yanmasın" taktiği diyoruz sayın Suheyla... Önce Kuranı evreni yaratmış sonsuz bir güçten gelmiş diye sunarlar. Ama içinde böyle bir gücün asla söylemeyeceği sözleri gösterdiğinizde "o zaman öyleydi" diye işin içinden çıkarlar. O zaman bu güç emekliye ayrılmamalı, köşesine çekilmemeliydi. Periyodik olarak zamana uygun sözler söylemeliydi. Emekli değil, ölse haberimiz olmayacak. maaşını tıkır tıkır bankasına yatırıyorlar dogmatikler... Üstelik bizden keserek... Öldü mü, maaşını kim yiyor, paramız kime gidiyor bilen yok... Belli bir yere dönüyoruz sanıp tapındıkları, aslında dünyanın yuvarlak olmasından dolayı ve o evreni, e tabii ki bu arada dünyayı da yaratan!!! sonsuz güç bunu söylemeyi unuttuğu için uzaya, yıldızlara dönüp tapındıkları gibi... Dünyadaki konumlarına göre o yer ayaklarının altında bile olabilir...

Toptan koca bir halka ayar çekiyorlar! Bunu başarabilmeleri takdire değer. Sanırsın uzaktan toplu hipnozu keşfetmişler, ya da beyin dalgaları ile düşünce aktarma makinesi icat etmişler, ya da düşünce gazı icat etmişler, stratosferden görünmez uçaklarla atmosferimize püskürtüyorlar. Bu derece başarılı olarak toptan bir halka istediklerini düşündürtüyorlar.

Elbette her şey her amaç için kullanılabilir. Biz dinin kullanılış amacını anlattıkça bu savı sürekli önümüze çıkaracaklar. Az sonra bu iletini okuyan biri çıkıp "her şey kullanılıyor, sadece din mi?" diye sorarsa sakın şaşırma. Eroin beyni uyuşturmak için üretilir. Bir başkasının da anestezi amaçlı üretmiş olması, eroin mafyasını aklamaz. Mafya eroini insanları zehirlemekten çıkar sağlamak için üretmektedir. İnsanlar anestezi olsun diye üretmiyorlar. Bizlerin usanmadan, yılmadan bunu anlatmamız gerekiyor. Elbette sonunda anlayanların sayısı artacak ve insanlık bu dogma felaketinden yakasını kurtaracaktır.

Burada bir yanılsama var. Göremediğimiz bir şey nasıl alamet, belirti, kanıt olur? Göremiyoruz. Halisünasyon diye de bir bilimsel gerçek var. Türkçesi sanrı. Beynimiz sanrı yaratabiliyor. Sanrı görüldüğünde bunu bir psişik olay olarak ele almaz da gerçek sanırsak çok büyük sakıncalar ortaya çıkar. Dinin sakıncası da sanrıları gerçek olarak sunması. Bu bir çok din inanırının hayal dünyasında yaşamasına ve gerçeklerden kopmasına yol açıyor. Cinlere inandığı için çok ciddi biçimde kişilik yitimi ve akli denge kaybına uğrayan hastalar var. Bunlar cinlere inandıkları sürece tedaviye kapalı kalıyorlar. Hocalara götürme, bunların durumunu daha da derinleştirip iyileşmelerini olanaksız duruma getiriyor. Çünkü hoca, cin inancını iyice bir pekiştiriyor. Hastayı hastalığına tümüyle mahkum kılıyor.

Dogmanın ne olduğu belli. Son derece somut ve sosyolojinin konusu olan ulusların oluşumu konusunun dogma ile en küçük alakası yok. Emperyalistler bilimsel konuları dogma olarak sunarlarken, gerçek dogmalara niye hiç değinmiyor, hatta pompalayıp şişiriyorlar, hiç düşündünüz mü? Bundaki art niyeti nasıl sezemiyorsunuz? Ezber bozma iddiasıyla ortaya çıkan maaşlı kalemler neden acaba ezberin en alası dogmaları bozmaya bir an olsun niyet dahi etmiyorlar? Buradaki art niyeti göremeyene anlatılacak laf kalmıyor.

Oldu o zaman, galiba iki resim arasındaki yedi farkı bulma oyunundan sıkılan, illa dön baba dönelim oynamakta ısrar eden kişiyi görünmeze almaktan başka çare kalmadı. Dolaylı da olsa bu kişiye hiç bir yanıt vermemekten başka yapılabilecek bir iş kalmadı. Niyeti düzgün olanlara daima yanıt elbette veririm. Polemik çağrısı boşuna, çünkü artık hiç okumayacağım. Polemikle bir yere varılmaz.

Dinde ne söyleniyorsa zaten tersini anlayacaksınız. Tanrıyı hiç bir şeye muhtaç değil diye iddia ediyorsa, bu iddiadan "değil" sözcüğünü kaldıracaksınız. Kötü iblis iddiası varsa, bunu iyi iblis olarak alacaksınız. Din, her gerçeği tersyüz etmek için kurgulanmıştır. Din derken tabii belli dinleri kastediyorum. Her sefer kapsamı belirtmeye gerek olmadığı için. İstisnalar, tanrısız salt ahlak öğretisi biçiminde dinler elbette var. Lafı uzatmamak için genel ifade kullanmak zorunlu oluyor.

Kuran kırk mahzende kırk kilit altında saklanmıyor. Üstelik bir tıkın ucunda. İçi ise tamamen ağır hakaretler, tehditler ile dolu. Baştan okumaya başladığınız anda bunları hemen görürsünüz. Görmemenin bir yolu yok. Gündüz vakti güneşi de gösterelim mi? Her şeyi devletten beklememek lazım!!! Herkeste göz var. Bakan, görür. Burada Kuran dersi vermiyoruz.

Maalesef buna kronik muhalefet mi demeli, gölge iktidar olma alışkanlığı mı demeli, emperyalist güçler sadece iktidarı revize etmiyor. Kime ne görev verirlerse maalesef yaptırıyorlar. Onların biçtikleri rol neyse seve seve kabul etmeyen yok. Buna halkın büyük çoğunluğu da dahil. Herhangi bir meclis dışı muhalefet söz konusu olduğunda "ABD den onay almadan nasıl iktidar olacak ki?" diye burun kıvırıyorlar. Alenen, hiç bir çekince duyulmadan, sıkılmadan, açık söyleyeyim utanmadan bu rahatça dile getiriliyor. "ABD ziyareti yapıldı mı, tamam. Artık oylarımızı akıtabiliriz." Bu kadar net... Bu insanların da Osmanlı'nın dünya egemenliği ile övüne övüne bir hal olmaları ayrı bir ikilem. Çok tuhaf bir halkız. Sanırsın ABD Osmanlı'nın mirasçısı, biat edilip eli de öpülmüş. Yeni halife ABD başkanı! Papa eli öpülmesinden zaten hiç rahatsız olan olmadı. Çok normal karşılandı. Bu kişi sonra islam tarihinde bir sahabinin arkadaşlarını kurtarmak için bir kralın elini öptüğünü, dolayısıyla bunun caiz olduğunu savundu. Kimse de bu ne demek oluyor demedi. Kimse derken az sayıda bilinçli insan bunun elbette dışında ama sayıları yetersiz. Ama o kral eli öpen tutsaktı. Bu işi tutsak sıfatıyla yaptı. Şimdiki bunu savunan kişi de tutsak olup o nedenle el öpüyor olabilir. Ama koca bir halkı da kendi gibi tutsak kabul etmeye ne hakkı var? Demek biz de halk olarak tutsağız, efendilerimizin elini öpmemiz gerekiyor. "Durum demek böyle, öyle mi?" diye, hiç bir Osmanlı torunu olmakla övüne övüne bir hal olan tek kul bile sormadı... Sahi bunlar allahın kulu olduklarından eminler mi? Buradan hiç öyle gözükmüyor. Ne diyelim, dünyayı avuçlarında çevirmeyi, hizmetkar köle bulmayı iyi beceriyorlar, toni bleyır, işi bileyır...

Çevir kazı yanmasın yani... Neyse, iş var güç var. Kahvaltı vakti, mesai zamanı. Kaz çevrile çevrile yandı. Ateşten indirme zamanı geçti bile...

Bakın iki resim arasındaki farkları bulmak gerçekten çok zevklidir. Tüm gazeteler verir. Başka bulmacalar da var... Eğlenceli olacaktır. Tüm canı sıkılan emeklilerin can simididir. Sudoku filan... Çok da faydalıdır.

İki resim arasındaki yedi farkı bulun...

Aşağılamak ayrı bir şey. Aşağılamadığımı elli kere yazsam yeterli olur mu?

Her şeye illa ya siyah ya beyaz bakma mantığı çok kötü. Bundan bir an önce kurtulmak lazım. Aradaki yelpazeyi mutlaka görmek gerek. Hayata olaylara lojik 1 lojik 0 temelli bakmak insanı makineleştirir. Aradaki renk yelpazesini ben görmeyene gösteremem. Çaba gerekiyor. Çaba ile olur umuyorum. Belki binyamin'in imzasında dediği gibi davranmalıyım ama, imzadaki ifade çok radikal geldi. Belki de bazen doğrudur. Belki de çoğu kez...

Lafı uzatıp dolandırmaya gerek yok. Arap yarımadasında bir soykırım ve katliam yapılmıştır. Bu devrim değildir ve olamaz. Aristokrasi ise ortadan kalkmamıştır. Halifeler hep Kureyş'ten olmaya devam etmiştir.

Moğolları aşağılamadım. Ama yerleşik bir uygarlık kuramamışlardır. Yağmacı talancı gezgin kalabalıklardı. Çekirgeler gibi...

Irk yasaklanamaz. Bir yolu yok. Tüm dünyayı ele geçirmekle ancak mümkün olur. İstemediğin ırka ait olduklarını düşündüklerini krematoryuma gönderirsin Hitler gibi. Ama yine de bilmediklerin kalır. Mümkün değil. Neandarthaller bile genlerimizde yaşıyor.

Hem de ne hakaretler. Kimsenin katlanamayacağı ağır hakaretler. Bu ağır hakaretler karşısında kimse dayanamaz. İki toplum o şekilde bir arada yaşayamaz. Kuranı okuyan bu ağır hakaretleri bilir. Buraya yazamayacağım kadar ağır hakaretlerdir. Hiç bir şey tekdüze, kesintisiz gitmez. Araya takiyye, sinsilik, çevir kazı yanmasınlar illa girer. Sonra hakaretlere devam...

Sadece şeytana muhtaç kalsa iyi... İnsana da muhtaç, her şeye muhtaç. Hiç bir şeye muhtaç olmayan tanrı iddiası tümüyle gerçek dışıdır. Çünkü diğer her şey olmadan neyin tanrısı olacak? Kendi kendisinin mi? Her şeye muhtaç. İddia tümüyle mantıksız.

Ruslar da pek bir güçsüzmüş o zaman... Onlar da inanmış demek ki hurafelere. Çünkü üç dinin üçü de İbrani kaynaklı. Şaşılacak durum yok.

Dön baba dönelim oynamaktan daha zevkli bir oyun önereyim: İki resim arasındaki yedi farkı bulma. Tüm canı sıkılan emeklilere ilaç gibi gelir. Tavsiye ederim.

Yani... O yüzden öldürmediler.

Taktik... Takiyye... Art niyet... Sinsilik... Bu kavramlar herhalde biliniyordur.

Ne alaka? Zorlama yorum hobi haline gelmiş anlaşılan... İki resim arasındaki yedi farkı bulmayı hararetle tavsiye edeceğim yine... Canı sıkılan emekliler için bire birdir.