Zıplanacak içerik

Su DaMLaSı

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Su DaMLaSı tarafından postalanan herşey

  1. sizi anlamak çok güç : zira bilim din ile alakasız deyip; sürekli bilimle dini aynı kefeye koyuyorsunuz. zira bu şekilde bilimi bir din haline getirip; taassup derecesinde bağnazca bir iman değeri haline getiriyorsunuz. zira tüm müslüman bağnazları eleştirirken aynı bağnazlıkla müslümanlara kendinizce bir savaş açıyorsunuz. zira şeriattan korkup forumda en çok şeriat kavramını gündeme getirip reklamını yapıyorsunuz. zira bu korkuyla savunduğunuz değerlerin tepesine oturup onları ezdiğinizin farkında dahi değilsiniz. zira baş örtüsü hususunda yasakçı, salt ve kör bir bakış (?) açınız var. zira zihninizde ; Kuran'ı bozulmuş, müslümanı katil ve bağnaz, ve bilimi bir totem haline getirmişsiniz. siz bu kadar vahim bir psikoloji ve fikir dünyası içindeyken sizi anlamak oldukça güç. ülkeyi kimse öyle kolay kolay elden götüremez. hele de şeriat propagandalarıyla asla. tıpkı bu ülkeyi kendi vatandaşına şaşı bakan ve düşman kesilen, kıt zihniyetiyle tek tip vatandaş üretmeye çabalayanlar gibi farklılık zenginliğimiz; sermayemiz genç zihinlerimizdir. bunları harcayan ve harcanmasında haklılık gören her kişi vatanımıza zulmetmektedir.
  2. sayın dipnot sözlerinize ve seviyenize lütfen dikkat edin. "sıkma baş" da ne demek??? paketleme, özgüvensizlik ile türbanı aynı kefeye koymak ancak sizin önyargı dolu tezahürünüzün sonuçlarıdır. baktığınız açının darlığı nefes almanızı engelliyor olsa da bunu buraya aksettirmeniz çok saygısızca ve haksız..! sizi bir kez daha kınıyorum.
  3. sevgili berceste gördüğüm kadarıyla yasağı haklı görenlerin alt yapıları dahi yok sadece "yasak" kelimesinin mutluluğunda . sebep ya da haklılık adına düşünmeyi bile gerekli görmedikleri gayet açık. bu arada sayın gecekuşu merve kavakçı mecliste ne eylem yaptı? halk tarafından seçilmiş bir insanın seçildiği hal üzere meclise girmesi eylemse bütün milletvekillerini suçlu addedelim. kaldı ki halkın vekil olarak tayin ettiği bir insanı "atın şunu dışarı" diyerek meclisten dışarıya çıkartmak dışında bir suç, kabalık ve bağnazlık göremiyorum. kılık kıyafet yasağı saçmalığını öne sürecekseniz size şunu söyleyeyim: o halde sevgili büyük aydın (?) yasakçılarımız bir forma tayin etsinler tüm vekiller ve öğrenciler ve memurlar bu formayı giyinsin. böylece tüm farklılıkları tüm inançları ve tüm simgeleri bertaraf etmiş oluruz. yoksa birileri sürekli mağdur diğerleri sürekli su üstünde zeytinyağı olacaksa kalkıp demokrasi ve cumhuriyetten söz etmenin hiç bir haklılık payı yok!
  4. laf teknesinin hamuru çok su götürür... konu dışına çıkılıp kişisel tartışmalara yönelindiğinde haddi aşmadan sohbeti bırakmak tercihimdir. herkesin tereci olduğu bu ortamda daha seçici olmak gerektiğini çoktandır biliyorum. fikirler ve görüntülerin ardındaki kimlikler ayan beyan ortada sayın taurusmutis... bana ödün verdirten, hassas olduğum konulara pervasızca yorum yapılmasına olan tahammülsüzlüğüm(=zaafım)dür. velhasıl birbirimizi, diğerlerimize bilhassa işaret ederek (bi nevi işi görselliğe dökerek) uyarmak, eleştirmek vs gibi sebeplerle sohbetlerin yönlerini çevirmemiz hiç doğru değil. ve malesef bu konu başlığı fazlasıyla kaydırıldı. oysa konumuz ateist ve ya darwinci arkadaşların Allah ın yokluğuna delil getirmesi idi. konuyu açan arkadaşımız umarım haklı olduğu uyarıyı ve konu tazelemesini yapar... selam ile...
  5. ülkem adına tek idealim tarihini iyi bilen , dostunu düşmanını gören, ülke bütünlüğünden taviz vermeyen, çeşitli sebepler ortaya atıp perde arkasından halkının çekişmelerini seyretmek yerine en çok halkına güvenip onun için çalışan ve ahlaken ve kültüren dimdik ve sağlam durabilen bir devlettir. kitleleri devlet şekillendirir ve yönlendirir. karmaşadaysak, kavgadaysak ve bu hep böyle sürüyorsa, devlet sürmesine izin vermiştir. konu ister türban, ister tezkere, ister kıbrıs isterse susurluk olsun... menüyü belirleyenlerin sofrasında karnımızı doyurdukça midemiz çok bulanacaktır...!
  6. Evet, türban simgedir! Ben üniversitedeyken bıyıklıydım. Bıyık sevdiğimden mi? Hayır! Yakıştığından? Hayır! Bıyıklıydım, çünkü bıyık yasaktı. 12 Eylül, YÖK aracılığıyla hem öğretim üyelerine, hem öğrencilere bıyığı yasaklamıştı. Bize tıraş dersi verenlere öyle kolay lokma olmadığımızı göstermek, kesmemekte direnen hocalarımızı sahiplenmek için hemen hepimiz bıyıklıydık. Bıyık bir simge miydi? Evet! Possa solcuyduk, sarkıksa sağcı, imam bıyığıysa İslamcı... Ne zaman kestik? Yasak kalktığı zaman... * * * Evet, türban da bir siyasal simgedir. Demirel'in fötr'ü, Ecevit'in kasketi kadar "temsili bir simgedir." Toplumsal iletişimin zayıf olduğu baskıcı toplumlarda herkes, simgeleri aracılığıyla konuşur birbiriyle... Cem Uzan yolsuzlukla suçlandığı dönemde saflığı simgeleyen bembeyaz bir gömlekle çıkıyordu kitlelerin karşısına... Baykal, Ecevit'e karşı gençliğini kanıtlamak için kot giyiyordu. Meclis'te bir milletvekili "laiklik simgesi" kravatını beline bağlıyordu. Çiller askerle dağa çıkarken oğlunun botunu giyiyordu. Simgeler konuşuyordu. * * * Bu anlamda türbanın siyasal bir simge olduğunu tekrarlayıp durmanın bir yararı yok. Onu simge olmaktan çıkaracak şey, ardındaki soruna çözüm bulmaktır."Arabistan'a gitsinler" demek çare değil. Aynı ses 40 yıl önce de "Komünistler Moskova'ya" demişti. Bu, solcuları Moskova'ya göndermeye değil, gençleri kamplaştırıp sokaklara dökmeye yaradı. "Türbanlılar Arabistan'a" çağrısı da aynı işe yarar.Nitekim Erdoğan'ın "Sen git Arabistan'a" cevabıyla amaç hasıl olmuş, kamplar yerlerine kurulmuş, tribüne oynayanların gösterisi başlamıştır. "Komünistler Moskova'ya gitsin", "Türbanlılar Arabistan'a", "Kürtler Barzani'nin yanına..." Sadece sürgün müdür, siyasetçinin üretebildiği çözüm? * * * Beni asıl şaşırtan, doğrudan kadınların canını yakan bir konunun sürekli erkekler arasında tartışılıp durması... Baba baskısıyla örtünmeye zorlanan onlar... Gönüllü örtündüyse de okul kapısında düşman gibi görünen onlar... Türbanı çıkarıp peruk takmaya zorlanarak ikiyüzlülüğe itilen onlar... Okuldan atılıp bu kez de koca baskısının koynuna atılan onlar... "Örtün" ya da "Açıl" diye itilip horlanan, üzerlerinden siyaset yapılan onlar... "Siz ne hissediyorsunuz?" diye hiç sorulmayan o kızlar, kadınlar, kendileri adına ya da kendilerine karşı konuşarak prim yapmaya çalışan erkeklerin malzemesi, pasif izleyicisi konumundalar.* * * Çözüm için ne Demirel'e ne Erdoğan'a ihtiyacımız var. 70 model kamplaşmalara, laf cambazlıklarına, ucuz polemiklere karnımız tok artık... Kimsenin sürülmesine de razı değil gönlümüz... Asıl ihtiyacımız olan şey "empati"... Karşımızdakinin derdini, mesajını, kaygısını anlayabilmek... Hayata bir de onun penceresinden bakabilmek... Herkesin birbirine saygı içinde, özgürce var olabileceği ortak bir yaşam için çözümler üretebilmek.... Siyasetin işidir bu... Yapabilen büyür, yapamayan gider: Suudi Arabistan'a değil; tarihin çöplüğüne... Can Dündar
  7. dogmadan bahsettiğiniz için konu dışında kalmışsınız diyebiliriz. zira biz burada İslam dan bahsediyoruz ve aslında asıl konu sizlerin "Allah ın yokluğuna deliller getirmeniz"dir. dogmatizme karşı pek çok ayetimiz mevcut. ilk önüme geleni yazayım: en'am: 80 - Kavmi onunla tartışmaya başladı. O da onlara dedi ki: "Beni doğru yola eriştirdiği halde Allah hakkında benimle mücadele mi ediyorsunuz? O'na ortak koştuklarınızdan hiç korkmuyorum, ancak Rabbimin dilediği şey hariç. Rabbim ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. Hiç düşünmez misiniz?" düşünmenin de İslam ı vurgulayacağına hiç şüphemiz olmadığını ispatlayan ve düşünmeyi gerekli gören bir ayet...
  8. ve ben tüm bunları söylerken dahi konuların aksamasına sebep olmadım. ta ki bugüne kadar... açıklamamı istediğiniz başka cevaplarım varsa belirtin, beraber işleyelim. incinin değerini sarraflar bilir... mahalle esnafı boncuk sanıp güler geçer...
  9. sevgili bilimselci hâlâ aynı noktadasınız. kasıt varsa eğer, bir insanın pek çok tartışma içerisindeki sözlerinin arasından seçme cümleler alarak çok "objektif(?)"çe yorumlar yapılabilir. siz bunun en güzel örneğiniz sergilemişsiniz. size o sözü söylememdeki sebep soru sorup konunun ilerlemesini beklerken sizin "yöntem nasıl olmalıdır vs" gibi derslerinizle konudan uzaklaşmanız ve konuyu kilitlemenize uyarı göndermek içindi. diana x arkadaşımızın sorusu önemli bir soru idi ancak "çok bilmişler buyrun bakalım" diye ekleme yapmıştı. bu nedenle Benim Dinimle ilgili bana soru sorarken "çok bilmişler" diye hitap etmesinin sorudan ziyade hakaret maksatlı bir yazı olduğunu vurgulamak içindi. cyrano arkadaşa yazdığım ise Mevlana nın bilindik sözünün değişik versiyonuydu. "ne kadar bilirsen bil, bildiklerin karşındakinin anladığı kadardır." savunduklarınızı bilmiyorsunuz zira dipnot ise yam yam arkadaşın küfürlü bir şiirine beğenilerini yazmıştı. ve o küfürlü şiir müslümanlara atfen yazılmıştı. hâlâ da sözümün arkasındayım. yam yam arkadaşın yazısında din bağnazca anlatılmıştı. dinimin bağnaz olmadığını ve bahsetti şekilde olmadığını bildiğimden bağnazlığın kendi bakış açısında olduğunu belirttim. gecekuşu'na samimi eleştirisinden dolayı teşekkür etmiştim. fakat sonra yam yam arkadaşın bir sürü hakaretini atlayıp beni uyardığı bölümü alıntılayıp desteklemesi beni şaşırttı ve üzdü. tarafsız olmadığını görmek samimiyetinden şüpheye düşürdü. resimler için özür dilemem gerektiğini şikayet alınca farkettim. çünkü ben resmi anlatan yazıyı görünce o resimlere bakamamıştım. Admin arkadaşa gerek rapor gerekse mesaj göndererek silmesini rica ettim. o da sildi. ve size cevap vereyim derken konu yine kişiselleşti. benimle ilgili probleminiz varsa lütfen özel mesaj bölümüne aktarın yok eğer tüm forumdakilerin benimle ilgili belgesel takip etmelerini istiyorsanız bana dair başlık açın.
  10. sevgili gecekuşu üzülerek görüyorum ki taraflı eleştirilerdeymişsiniz. yine de taraflılığınıza rağmen sizi ciddiye alarak uyarıma dikkat etmeden resimlere bakan arkadaşlardan özür diliyorum . konuyla bağlantılı görmeseydim, eklemezdim. rapor ettim ve linkler ve beraberinde yazılarımın bir kısmı da silindi... sanırım söyleyecek tek bir söz kaldı "benim dinim bana, sizin dininiz de size..."
  11. hurafelerin kaynağı eski inançlardır. eski dinler. büyü hurafe değil gerçekliği olan bir kavramdır. hasta ve hastahane ikilisi eksik bir benzetme olmuş. hastanın mikrop yuvasına girmesi deseydiniz daha doğru olacaktı. büyüye duçar olmuş insanların yapmas gerekenler de dinen belirtilmiş. Sihir. İlme, fenne uymayan gizli sebebler kullanarak garib işler yapmayı sağlayan ilim. ...Kâhinlik yapan ve kâhine giden ve büyü yapan ve yaptıran ve bunlara inanan, bizden değildir. Kur'ân-ı kerîme inanmamıştır. (Hadîs-i şerîf-Hadîkat-ün-Nediyye) Müslüman büyü yapmaz. Allah saklasın îmânı gittikten sonra, büyüsü te'sir eder. (Hadîs-i şerîf-İhyâ) Fâtiha (Elhamdü), Âyet-el-Kürsî ve dört Kul, yedişer kerre okunup hastaya üflenirse, bütün âfetler, dertler için, büyü ve nazar (göz değmesi) için iyi gelir. Tuz üzerine okunup, suda eritip içirmek de tecrübe edilmiştir. Dört Kul, Kâfirûn, İhlâs ve M uavvizeteyn (Felak ve Nâs) sûreleridir. (Muhammed Osman Sâhib) Semâvî dinler (Hak dinler), büyüyü yasaklamıştır. Bu arada, İslâmiyet de, kendinden önceki bütün dinleri neshetmiş, büyüyü (sihiri) de yasaklamış ve çok çirkin bir iş olarak vasıflandırarak, müslümanların büyü yapmaktan ve yaptırmaktan kesinlikle uza k durmalarını emretmiştir. (Mûsâ aleyhisselâma inanan sihirbâzlar Fir'avn'a) "Bize zorla yaptırdığın sihrin vebâlini mağfiret buyurması için Rabbimize îmân ettik" dediler. (Şuarâ sûresi: 50) kaldı ki başka bir ayeti kerimede taha suresi :69 - "Sağ elindekini atıver, o, onların yaptıklarını yutar. Çünkü onların yaptıkları ancak bir büyücü tuzağıdır. Büyücü ise, her nerede olursa olsun başarıya ulaşamaz." bakın amelde yani uygulamada hadis gereklidir ama imani yani inanç hususunda hadis yetersizdir. imanın şartları ayetlerden belirlenir. bilmeden anlamadan yazıyorsunuz. bir dinden bahsediyoruz tüm sosyal hayatı yorumlayan ve düzene sokan bir din. ayrıntıları uygulamaları ve pek çok alternatifi olmazsa yetersiz kalır. siz üstün körü bakıp hemen olaya atlamakla ne bu dini konuşmuş olursunuz ne de bi adım atmış olursunuz. Kuran ın tarihselliği kısmîdir. cevabımda atladığınız pek çok husus gibi uyarımı da atlamışsınız. "kuran'da bu gibi tarihsel örnekler vardır. ancak hükümler ve örneklerin gerisindeki mesajlar zaman ve mekan tanımaz özelliktelerdir. " cümlemi anlayacağınız şekilde değiştireyim. kuranda bu gibi tarihsel örnekler de kısmen vardır. ancak bunların dahi gerisindeki mesajlar ve hükümler zaman ve mekana bağlı değildir. sayın yam yam öfkeyle kalkan zararla oturur. üslubunuz gitgide basitleşirken mantığınız da pasifize olmuş. ben size hayvanlar bizim gerekli kullanımlarımız için yaratılmıştır buna inanıyoruz ve bu nedenle kullanma hakkını kendimizde görüyoruz diyorum. ve ekliyorum size bu hakkı veren nedir? sizin "akrabalık, soy birliği" inancınıza ahlaken ters düşmüyor mu onları kullanmak? av, beslenme ve kobay olarak, örnekler verdim. madem canlılar üzerindeki tek fark türdür. o halde başka türleri kullanma hakkını nasıl kendinizde görürsünüz? tüm bunlar saçmalıksa emin olun sizin inancınızdan esinleniyorum...
  12. çok bilimsel bi cevap olmuş. teşekkür ederim.
  13. sevgili dipnot ben sizin yazınızı açıklayan bir yazıdan başka bir şey göremiyorum. soruma cevap da yok üstelik. zira ben size konuyla ilgili soru sormamıştım. aynı konuyu başlık değiştirerek tüm yorum ve cevaplarımızı hiçe sayarak yeniden açmanızı eleştirmiştim. bu konudaki tüm fikirlerinizi biliyoruz. siz de bizimkileri biliyorsunuz. zira bu konu ayrıntısına inerek tartışılmıştı. haliyle "maksadınız fikir alış-verişi olmasagerek" diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
  14. yine ikili diyaloga döndü... buna mani olmak adına bu kişisel son cevabım olacak size. gerisi için burayı meşgul etmenin anlamı da yok zaten. kişileri hedef alan bilimsel genellemelerinizi kasdetmiştim. size soru soruyoruz siz yöntemimizi eleştiriyorsunuz. genel de olsa kişisel olanı baz alıyorsunuz. oysa biz fikirlerle ilgileniyoruz. sorularım hâlâ cevapsız. ama bundan da öte bu duruma çok defa şahit olduğumdan uyarmak istedim. gerisi sizin bileceğiniz iştir tabi ki. dilekleriniz için teşekkür ederim, bilmukabele...
  15. sayın bilimselci yine kişilere yöneldiniz oysa burası fikir platformu, sorularımız havada kalıyor. oysa biz pek çok sorunuzu bize saçma abes ve hakaretvari gelse de cevaplamaya çalışıyoruz. bu hem size hem inancımıza olan saygımızdandır. lütfen siz de bu konuda dikkatli olun.
  16. sayın dipnot sizin konularınıza cevap yazmayarak sizi protesto edeceğimi belirtmiştim ama bu başlığınızı görünce dayanamadım. sözümde durmadığım için öncelikle kendimden özür diliyorum... türkçe ezan, araplaşma vs başlıklarda bu konu işlenmişti. aynı konuyu önümüze tekrar tekrar koymanız gerçekten anlamsız kaçıyor. zira bu hal ile cevaplarımızı kaile almadığınızı size hgiçbir şey katmadığımızı ve sizin de hiçbir şey katamadığınızı vurgular gibisiniz. kaldı ki bu şekilde sırf tartışmak için tartışma oluşturmuş oluyorsunuz. bu konunun çok teferruatlı tartışması "türkçe ezan" başlıklı yine sizin açtığınız konuda mevcut. yeni bir tartışma konusu açmayacaksanız ve bu şekilde eski konuara yeni başlık açarak önceki cevaplarımızı kaile almayacaksanız, siz imzalı başlıkları okumanın dahi anlamı kalmayacaktır. nacizane uyarımdır. umarım dikkate alırsınız.
  17. sağ sol ikilisinin tarihi seyrini kendinizce belirtmiş ve sonucu türban krizini değerlendirme ile bağlamaya çalışmışsınız. bu da bi yaklaşım. ancak bu krize getirdiğiniz sebep ve sonuç "siyasi"dir. ve her halükârda türbanı "siyasi bir sembol" durumunda göstermişsiniz. evet herkes anlamak istediğini ve görmek istediğini muhatab kabul ediyor. siz de diğer pek çokları da türban takanların %99'nu bu gaye üzere görmek istiyorsunuz. böyle görmemeniz için nasıl bir tasarrufta bulunmak gerek hâlâ anlayabilmiş değilim. baş örtüsünün şekli, hitab ettiği kesim vs'ye samimiyetle dikkat edecek olursanız fark edeceksiniz ki bahsettiğiniz tip "türban"lıların yerinde yeller esiyor. asıl önemli olan husus da bu değil üstelik... "amerikancı islamcı" demişsiniz. tarihimiz boyunca amerika hep menfaat gördüğü kesime yaklaşmış ve onu kendi emelleri doğrultusunda kullanmaya çabalamıştır. sağ ya da sol amerika için önemli değil. ama biz hep aynı noktada takıldık. "amerikacılar" dedik durduk birbirimizi dışladık ama amerika hep içimizde bir diğer safta yer almayı bildi. peki ne oldu? mesela türban krizinde yüzlerce genç zihin evine hapsedildi. yüzlerce "anne" adayı kızlar eksik eğitimli anneler olma yoluna gitti. yüzlercesi pasif psikoloji içinde kendi dünyasına gömüldü. ve bu "zihinkırım" olayı hâlâ devam ediyor. bunca kan kaybederken biz hala birbirimizi suçlamakla yetinmeyi şiar edindik. oysa bir Türk olarak halkımın genç zihinlerini bu şekilde kaybetmekten utanç duyuyorum, duymalıyız da. bence "hey siz sağcılar şunu yapın da böyle yapalım" ya da " hey siz solcular böyle yapında şöyle yapalım" gibi -teşbihte kusur olmasın- kuyruk kovalama körlüğünde kendi değerlerimizi ve halkımızı yitirmemeliyiz ve yitirtmemeliyiz. ne örtülü, ne örtüsüz, ne merve kavakçı ne de solcu bir bayan ya da erkek... farklılık zenginliğimizdi. zihinler en değerli mal varlığımız. türban, sakal, kippa vs bunlar komedi sebepler. bu sebeplerle kaybettiklerimizi görelim artık. kan kaybediyoruz ve buna aldırmadan yaramızı sarmak yerine bize gösterilen kaş-göz eğriliğine takılıyoruz. artık daha dikkatli olalım bu ülkenin vatandaşı oalrak diğer kardeşlerimizin de haklarını sahiplenmeliyiz. yoksa kendi hakkımız gasp edildiğinde ses çıkarmaya nasıl yüzümüz olur..?
  18. sevgili gecekuşu yorumlarınız için teşekkür ederim. sorularınıza gelince imla hatalarından doğan yanlış anlaşılmalar olmuş. "Hele deneyler ve kobayların hayvanlar üzerinde yapıldığını düşünürsek asıl zalim ve egoist, inançsızlar olur." zalim ve egoistten sonra virgül koymayı gözden kaçırmışım. tabi ki bilimsel çalışmalar da öenmli bir "gereklilik"tir. hayvanlar üzerinde hiçbir hakları olmadığını vurgulayan inançsızların -hele de- deneylerde hayvanları kullanmaları ahlaken çok daha tutarsız, demek istemiştim. av hususuna gelince geçim kaynağı ya da beslenme dışında spor için hayvanları öldürüp zayi etme dinene haramdır. ancak sürekli vurguladığım gibi "gereklilik" varsa sorun yok. zevk ya da eğlence için bir canlı öldürmek dinimizin reddettiği bir husus. son konuya gelince "Kendinizi akraba gördüğünüz hayvanları yeme,… …Kendi türünüzden gönüllü olanları kullanmanız gerekmez mi?" ifadelerim tamamen yamyam arkadaşın inanç sistemini kendi belirttiği hal üzere ortaya koyup değerlendirmek içindir. yoksa hakaret ya da incitme taraftarı değilim. yamyam arkadaşın yorumlarından canlılar arasındaki tek farkın "tür"leri olduğunu anladığım için de "madem tek farkımız türümüz o halde kendi türümüzden denekler kullanmamız daha ahlaki olacaktı" demek istedim. bu şekilde kurban ibadetiyle egoist (bu kelimeyi de yamyam arkadaşın yorumundan aldım) olduğumuz söylemlerinin kendi halleriyle çelişki doğurduğunu belirtmeye çalıştım. umarım açıklayıcı olmuştur. yine de daha dikkatli olmaya çalışacağım. selam ile...
  19. bulunan fosiller ve türler arasındaki benzerlikler üzerine varsayımlar yapmak yerine neden bir türü bir labaratuarda hapsedip bu teorinin başlangıcından beri gözlemlemiyorlar? en ufak genetik değişimlerini daha gerçekçi olan bu yöntemle tesbit etmiyorlar...? gördüğüm kadarıyla falcıların kahve telvesinden hikayeler uydurması ile fosiller üzerine yapılan teori(?)ler arasında bilimsellik açısından bi fark yok. insandaki tüm bu yetenekler zamanla oluşmuşsa diğer canlılarda da benzer yetenekler daha üst yada alçak seviyelerde çeşitlilik göstermeliydi. ya da konuşan maymunlar fikir yürüten balıklar olmalıydı. ara türlerde bu gibi benzerlikler olmalıydı. ama insan olana kadar sesi soluğu çıkmıyor hayvanların. bu da enteresan...
  20. bu doğal seçilimi ya da seçimi ihtiyaca göre düzenleyen akıl neydedir ?
  21. hurafeler eski inanç ve kültürlerin sonucudur. hadisler demişsiniz, inanç hususunda hadisin bağlayıcılığı yoktur. büyü ve sihir dinimizce varlığı kabul edilen unsurlardır. çare olarka da dua, kıraat ve alimlere danışma sunulmuştur. büyücü ya da cincilere gitmek günahtır. dinen yasaktır zira büyü yapan da yaptıran da bizden değildir. büyücünün kendisi büyük günahkarken çare için müslümanların onlara başvurması tabi ki mantıken de dinen de saçma ve anlamsızdır. ve tabiki o insanlar hurafeye takılmışlardır. TDK (türk dil kurumu)nın tanımına göre dost : "Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi görüşülen kimse, düşman karşıtı"dır. yani güven, gönüldaşlık ve amaç birlikteliği gerekir. oysa farklı dinlere sahip insanlar dinlerini ancak diğer dinleri ve peygaberlerini reddetmekle yaşayabilirler. böylesi bi ayrılık varken "dost" olmak gerçekten zor. bence olsa da sahte olur. ayetleri yine kesmişsiniz. bahsettiğiniz ayet bakara ve enfal surelerinde geçmektedir. bakara 190. Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez. 191. Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Eğer onlar size karşı savaş açarlarsa siz de onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir. 192. Eğer onlar (savaştan) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah gafûr ve rahîmdir. 193. Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur. "fitne" çıkaranlar hakkında indirilmiş bir ayet ve verilmiş bir hükümdür bu. kaldı ki ayetlerde mümkün olduğunca imkan verme, karşılıksız ya da sebepsiz saldırmama emirleri vurgulanıyor. aynı ayet enfal suresinde : 38. İnkâr edenlere, (sana düşmanlıktan) vazgeçerlerse, geçmiş günahlarının bağışlanacağını söyle. Yok geri dönerlerse kendilerinden öncekilerin hali gözlerinin önündedir! 39. Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (İnkâra) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür. 40. Eğer (imandan) yüz çevirirlerse, bilin ki Allah sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!. 38. ayette inkar edenlerin vazgeçmeleri durumunda günahlarının bağışlanacağı vurgulandıktan sonra "fitne" yapanlarla savaşılması hususu ve son ayette de "imandan yüz çeviren"ler hakkında hüküm verilmiştir. yani inkar edenler, fitne çıkaranlar ve imandan yüz çevirenler için ayrı ayrı ayetler indirilmiştir. tüm gayri müslimler fitnecidir, denmiyor. bir de nuzül sebepleri var konu daha fazla uzamasın diyerek bu bahsi geçiyorum. el kol kesme olayı büyük alimlerden maturidi ye göre o dönemin ve kültürün ceza usulüne uygun olduğundan dolayı kuran'da işlenmiştir. yani bu cezalar "caydırıcı" olası kaydıyla zamanın ve kültürün ekseninde değiştirilebilir. maturidi hicri 238-333 yılları arsaında yaşamış bir alim. anlayacağınız kültürü çok değişmemişti. günümüzde de pek çok islam alimi bu konuda hemfikir. benim demek istediğim bu yorum "minare-kılıf" misali bir olay sonucu sonradan doğmuş değildir. kuranın en doğru şekliyle anlaşılması çabalarının bir ürünüdür. kuran'da bu gibi tarihsel örnekler vardır. ancak hükümler ve örneklerin gerisindeki mesajlar zaman ve mekan tanımaz özelliktelerdir. recm cezası yani taşlama olayı ise daha Resulullah sav yaşarken terk edilmişti. kültürün getirdiği bir ceza şekliydi, değişebilirliği de bu şekilde Resulullah sav tarafından onaylanmış oldu. ben cevabımda kurban ibadetinin faydalarından bahsettim "amaç" kelimesini dahi kullanmadım. zira tüm ibadetlerde amaç itaattir. getirileri hayatın nizamını sağlar. pek çok ve çeşitli getirisi olduğundan dünya hayatı düzene girer. Allah bizim itaatimizin sonucundaki güzellikleri hem bu dünya da hem ahirette bize gösteriyor ve gösterecektir. kurban kesilirken dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. işin ehli hayvanı kesmelidir, kurbanın gözleri bağlanmalı, sakinleştirilmelidir. amaç kan da mal da para da değil, itaattir. dinimizde ihtiyaç dışında (spor için ya da sebepsiz) hayvan öldürmek veya onlara eziyet vermek günahtır. ve hak gasp etmeye girer. hem, kaldı ki bizim inancımıza göre onlar bizim gerekli tasarruflarımız için kullanılmalıyken bu şekilde kendimizde hak görürken size bu hakkı kim veriyor? kendinizi akraba gördüğünüz hayvanları yeme, spor ya da başka isimler altında onlara eziyet etme, deneylerde kullanma hakkını kendinizde nasıl buluyorsunuz? kendi türünüzden gönüllü olanları kullanmanız gerekmez mi?
  22. bahsettiğiniz (cin ve melek hariç) hususlar aynen söylediğiniz gibi "hurafe"dir ve hurafe daha çok dini bir kavram olarak kullanılır. (anlamı: Dîne, fenne, akla uymayan sözler ve işler.) yani ilk olarak din reddeder bu bahsettiğiniz saçmalıkları. cin ve melek hususuna gelince anlatmayacağım zira Allah a inanmayan birine bunları anlatmak anlayacağınız üzere abesle iştigal olmaktır. çok bağnaz bir zihin dünyanız var. iyi ki müslüman değilmişsiniz diyeceğim neredeyse. "dinde zorlama yoktur" ayeti din seçimi için gönderilmiş bir ayettir. bir insan hem müslümanım diyip hem ayetlere ters düşmeyi dini görev sayıyorsa bu onun cehaletidir. bu cehaleti görüp dine atfetmek de dışarıdakinin ya cehaletindendir ya da kasıtlı yaklaşımındandır. recm, zina gibi hususları bu şekilde algılamanız da doğal zira gördüğüm kadarıyla hep görmek istediğini görmeye çabalayan bi yapınız var. Kurani hükümlerin de tarihselliği mevcuttur. bunu şmdinin dindarları zamana uydurmak adına uydurmuyorlar. bunu yüzyıllar öncesinde de alimlerimiz söylemişlerdir. maturidi ye biraz bakarsanız görürsünüz. ama sanırım nafile... zinaya gelince insani ahlaka da ters düşen bir eylemi dinin yasaklaması neden abes olsun? savunulacak neyi vardır zinanın? evet tüm canlılar insanlar için yaratılmıştır. ama bu onların sömürülmesi için sebep değildir. zira islam dininde hayvan hakkı insan üzerindeki en önemli ve en tehlikeli haktır. kurban olayına gelince bu bir katliam değildir. insanların doğal besinlerinden bir diğeri de "et"tir ve burada bu ibadet haline getirilmiş bi unsur. üstelik aylar boyu evine et girmeyen fakirlerin faydalandığı, tasaddukun arttığı ve hayvan kesimlerinin azaldığı günlerdir kurban bayramları. zira bu dönemde kasaplar ve et üreticileri işlerine ara verirler... tüm bunlar kayıptan ziyade nizamdır. insanın nizama ihtiyacı vardır. ve en doğru nizamı da insanı Yaratan verir. asıl kaos ve yük, başı-boşluk ve kendi fikirlerini ilah edinmektir. çünkü bu durumda her birey ilah gibidir. ve yaşamın kendisi haksızlıktır. üstelik hayvanlarla aynı konumda olduğunuzdan sizin yaşam koşullarınız dahi -onların haklarını yediğinizden- büyük bir katliamdır... çünkü eğer hayvanlar insan için yaratılmamışsa onların meskenlerini, derilerini, canlarını sürekli kullanmaya hakkınız yok. hele deneyler ve kobayların hayvanlar üzerinde yapıldığını düşünürsek asıl zalim ve egoist inançsızlar olur.
  23. dialogda taraflar hoş görülü olmak zorunda yani; Hz. İsa yı kabul eden Hıristiyanların Hz. Muhammed (sav) reddetmelerine Hz. Musa'yı kabul eden Yahudilerin Hz. İsa ve Hz. Muhammed (sav) i reddetmelerine yani inandıkları ve inanmadıkları ile dinimizi inkâr eden gayri müslimlere hoş görülü davranmalıyız. sizce de hoşgörü müslümanlar için "ödün"e dönüşmemiş mi? ayrıca siz bu toplantıların adil yapıldığını mı sanıyorsunuz? lütfen... davet edildiğimiz sofradaki yemek biziz. neden hâlâ görmüyoruz... bir tekimiz dahi gitse kazançtan öte ziyandır. Allah yardımcımız olsun..
  24. laiklik tüm inançların özgürce yaşanmasının teminatıdır. siyaset ile tüm dinlerin ayrılması, bütün dinlere hizmettir. tabi tarafsızlık korunabildiği müddetçe. yoksa birileri habire mağdur diğerleri de habire ellerindeki "pop corn"larla seyirci olduğu müddetçe değil. haksız yere tokat yiyen birine "bak diğerleri adamı tekmeliyorlar da" diyerek teselli etmenin mantığını hâlâ anlayabilmiş değilim. alternatif üretimimiz çok kötü. şeri düzen gelmesini isteyenlere "şer'i" düzenin ne olduğunu sorun, "hönk" deyip kalcaklardır. bu gibi insanlar yüzünden ormanları yakalım ve "bak şuradakiler hayvanları da yakıyor" diye teselliler çıkaralım. ducane cundioğlu bi yazsında meşhur "çıplak kral" hikayesinde "kral çıplak!!" diye bağıranın sadece bir çocuk olmasının sebebinin "edeb"in onda henüz oluşmamış olmasından kaynaklandığını vurgulamış, bu cesaretin "bilinçsizce" olduğunu vurgulayarak ve dahasıyla zengin bi yorum yapmıştı. çarşıda pazarda sigara yakıp, erkek arkadaşlarıyla dolaşan örtülü bayanların özgürlüğü(?) çok verimli (?) bi özgürlük sahası. bizlere bu ayrıcalığı bahşettiğiniz için çok teşekkür ederiz. yoksa şöyle mi demeliyim, "Allah sizden razı olsun yoksa arabistanda iranda ne yapardık biz?" gidecek başka yolumuz yok ve çözüm üretmek de yorucu kim uğraşır ki hem ne gereği var, değil mi...???

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.