Zıplanacak içerik

Su DaMLaSı

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Su DaMLaSı tarafından postalanan herşey

  1. sayın shankara bahsettiğiniz karikatür tiplenemelir şuan ki kıyafetlerimize göre çizilse yne bizden bir şey bulamayacakladır. ve bu defa sorumlusu din de olmayacaktır. " islam araplaştırmıyorsa neden hala camilerde koyu aksanıyla arapça duaları anlamsız düşüncelerle dinliyoruz." diye eleştirmişsiniz (nitekim soru işareti yok). ama ben cevaplama ihtiyacı duyduğumdan soru olarak alacağım. camilerde dualar arapça yapılmıyor. sureler ve ayetler arapça okunuyor. yapılan dualar (en azından benim şahit olduklarım) hep türkçedir. bu durum cuma namzlarının ardından yapılan dualarda, kandil geceleri için düzenlenen mevlitlerde hep böyledir. arapça dua edilmiyor. arapça sureler okunuyor ya da ayetler. fatihaya geçiş yapmak için okunan küçük bir dua var o arapça. sanırm sadece onun için de bunca vaveyla yapmamak gerek. surelerin türkçe okunabilrliğini tartışalım derseniz... her müslüman Kuran'ı anlamakla mükellef olduğundan muhakkak onu türkçe okumalı ve üzerinde düşünmeli. ancak bunu ortak ibadetlerde değil bunun dışında ortak derslerde ya da bireysel çalışmalarda yapmalıdır. bakın kulağa aşinalığı olan her cümle aşınmaya, üstün körü geçilmeye mahkumdur. bu ister türkçe ister arapça ya da başka bir dil ile olsun böyledir. bu yüzden anlamak için özel çaba gerekir. o dil isterse sizin dilniz olsun. istiklal marşını kaç yıldır ezberinizde tuttuğunuzu ve kaç yıl herhafta okullarda ezbere marşını okuduğunuzu düşünün. peki bu marşın idrakine ne zaman vardınız, bunu da hesaba katın. eğer gerçekten anlamak istiyorsanız dil kesinlikle problem değil. sayın objektivist ben sizden kitap ve yazar ismi olarak kaynak belirtmenizi istemiştm. belirtirseniz faydalanmaya çalışacağım.
  2. zıplayan dana benim fıkıhın başka unsurlar dolayısıyla gelişmediğini savunmamın sebebi, İslam ın kendi içinde zaten bir hukukunun olduğu ve sonradan eklenenlerin de bu temel kurallara binaen oluşturulduğunu belirtmekti. ayrıca verdiğim ova örneğinden sonra "dağlarda" yaşadığını belirtmişsin. kastım mekanları vurgulamak değildi. demek istediğim "dağlar"da ya da dış herhangi bir mekanda o ovanın üzerindeki şekillere bakarak ovayı yargılamamanız gerektiğidir. zira o vadi düzgün olan her çeşit kullanıma açık. kullanım kula ait. ova ve onun şartları Allah'a.. bu nedenle kullanım şeklinden ve dış görüntüsünden daha çok kul sorumludur. o vadinin kullanımında söz sahibidir. ve sayın objektivist zorla dayatılan hangi şey uzun sürebilmiştir ki? aksine zorlama karşı tarfın gücünü arttırır. inancına sarılmasına neden olur. tarite bunun yüzlerce örneği var. tüm kaynakları reddedip Türkler de aslında zorla müslüman olmuşlardır diyorsunuz. bunu gerçekten temellendirmeniz gerekmekte. her din savaşla yayılmamıştır. bazen savaşa başvurulmuş, bunun ayrıntısına vakıf değilim ama diyebilirim ki İslam en çok Osmanlı döneminde yayılmış ve o dönemde İslam kimseye zorla aşılanmamış nitekim siz de biliyorsunuz ki Osmanlı her zaman gayri müslimlere ayrıcalık tanımıştır. sap ve samanı karıştırmayalım. zira bahsettiğimiz maddi güç hırsı ile dünyayı kasıp kavuran yahudilik değil, skolastik düşüncenin karanlığındaki hristiyanlık da değil.
  3. açıkçası nereye varmak istediğinizi anlamakta zorlanıyorum. zira araplaşma ile kimi zaman türkçe ibadeti kimi zaman devletler arası komploları kimi zaman bağnazlığı ele alıyorsunuz ve konu karışıyor. sadece dinde değil her akım da her partide her cemaatte işin ilmine eremeyen bağnazlar bulunur. bu durum akımın değil kişilerin bağnazlıklarıdır. ve akıma mal edilmemeli. eğer bu kişi o akımda söz sahibiyse lider vasfındaysa o zaman iş değişir. ve siz sınırlarınız genişledikçe halkınız arttıkça bnulara müdahale edemezsiniz. bu insan ötesi bir güç gerektirir. bunlar toplumun doğal sonuçlarıdır.
  4. Türklerin İslmiyeti seçişine tamamen "ekonomik" demeniz çok yüzeysel bir yorum olmuş. ekonomisini düşünerek din değiştiren toplumda bu din ne kadar yer tutabilir, onu da düşünmek gerek. nitekim İslam dini ekonomiden ziyade bireysel yaşamı etkiler. İslamiyetin ekonomi ve siyaset üzerine (Kuranda) belli kriterleri ve sistemleri yoktur. sadece erdemli olmayı vurgular, adil ve diğergam olmayı.. Türk kültürü İslam ile tanıştıktan sonra çok değişmemiştir. bunun sebebi kültürün İslamla çatışmamış olması. ve zaten aslında Türklerin İslam'ı bu kadar kolay benimsemesinin nedeni de daha çok budur. ahlaki yapının ve kültürel yapının İslam'a bağdaşması. İslam dünyasında sanat ve kültürün gelişmesi toplumlardan etkilenmelerle geliştirdikleri söylenebilir ama buna fıkıhı eklemeniz yersiz olmuş. fıkıh sadece yeni sorulara yeni cevaplar getirmiştir, gelişim değişimle olur, genel fıkıh değişmemiştir. tekrar vurguluyorum İslam temel hususları ortaya koyar. zira bu onun tüm zamanlara ve tüm toplumlara hitap edebilmesinin gerekliliğidir. bu nedenle İslam'ı yaşayan toplumların kültürü, siyaseti ve kanunları salt İslam'ı oluşturmaz. ve temsil de etmez. örneklendirecek olursam, diyebilirim ki İslam geniş ve bereketli bir ova gibidir. kimi üzreinde ev yapar öyle yaşamayı tercihe der, kimi tarla olarak kullanır kimi de oyun sahası.. bu görünüm olarak vadiyi değiştirse de vadi hep vadidir. ve üzerindekiler sadece konuklardır. selam ile..
  5. popülerliğin ve dialogun çözüm olduğundan bahsetmedim. sadece bunların sonucunu yazdım. ve bazen toplumsal olaylarda ön plana alınması gerekenler sonuçlardır. nasıllığı niceliği oyalanmaktan başka bi şey getirmez. katılmıyor olabilirsiniz. ama halk din konusunda artık durağan değil. bu nedenle dinin hangi yönünün kültürel hangi yönünün tarihsel olduğunu kurcalıyor. bu da araplaşma endişelerinin yersizliğini göstermekte.
  6. teferruata gerek kalmadan insanlar dinin zünü bulabiliyor. bu konularda çevremdeki insanlarla sürekli dialog halindeyim. görüyorum ki günümüzde sorgulama hareketi yavaş yavaş görünmekte. (popülerite gerçeğini düşünürsek bu konuda başta yaşar nuri öztürk ve sonra da zekeriyya beyaz a teşekkür etmek gerekir. zira dini mahalle hocalarını tek-elinden alıp gündeme ve bilhassa popüler gündeme taşıdılar. bu da halkın din hakkında fikir, yorum ve soru sorabilme hakkını gösterdi. ) halk sorguluyor ve ayırt edebiliyor. gerçekten çok güzel bi yaklaşım ancak devlet olarak Tanrı'nın hükümranlığı isteyen kullar mı yoksa Allah mı? yoksa din dünyada adil yaşanan her sistemi destekleyip ahreti mi baz alıyor?
  7. sanırım öncelikle bizim kendi içimizde neyin kültür neyin din olduğunu araştırmamız gerekiyor. din gittiği her topluluk içnde kültürü etkilemiş ve bunun yanında kültürden de nasiplenmiştir. İslam dini iyi olanın devamını istemiş bu nedenle temel prensiplerin dışında hüküm koymamıştır. açık kapıları dolayısıyla kültürlerden pek çok şey dinde yaşamını sürdürmüş ve "öteki"ler için bu din içinde addedilmiş. bu günümüz Türkiyesi için de geçerli. cuma namazlarının ardından nikah tazelemesi yapılması, nişan sırasında yapılan dini nikahlar vs.. bunlar da bizim kültürümüzün dine kattığı(?) fazlalıklardır. fakat gayri müslim biri bu dini bizden alırken (yani müslüman olurken) "bize ait" olduğu için değil "din" olduğu için alır. ve idrakinde olmadığı için bunu yaparken kültürü de din addedip kültürden de nasiplenir. zamanla bilinçlendikçe neyin ne olduğunu anlar ve din olanı kültürden ayırmaya başlar. mesela Cat Stevens yani Yusuf İslam İslam'a ilk girdiği yıllarda kıyafet ve tavır yönüyle kültürden ne kadar etkilendiğini çok fazla gösteriyordu ama şimdi kıyafet ve tavır olarak eskiye dönemekle beraber dinini de güzellikle yaşayan bir isim. İslam ilk olarak arap toplumlarında ortaya çıktığı için din içinde baz alınan kültür daima onlarınki olacaktır. ancak bu da zaman ve bilgi ile kolaylıkla aşılacaktır. velhasılı kelam bu bir doğal süreçtir.
  8. araplaştırma çabalarının batı emperyalizmi ile bi alakası var diyorsanız.. (ki yazınızı konuyla başka türlü bağdaştıramadım) bu onların işine gelmeyecek bir konudur. aksine doğuyla değil batıyla dejenere olmuş bir Türk toplumu onlar için çok daha kolay yem olacaktır. Türkiye üzernde bir ülkenin değil pek çok ülkenin bitmez tükenmez hayalleri var. rusya, amerika, ingiltere, fransa.. pazara koyacak olsanız kim bilir daha hangi ülkeler çıkar. işte bu yüzden araplaştırıp saldırmak (bu pek çok aç ülkeyi de savaşa katacağından) yerine batılaştırıp, kültürünü dini yaşantısını dejenere edip zayıf bir Türkiye'yi parmağında oynatmak çok daha verimli olmaktadır. asıl korkmamız gereken doğu değil. doğu kendisini kurtarmaktan başka bir hedef gütmüyor şuan. asıl bizi bizden eden ve özümüzü, benliğimizi tehdi eden batıdır. ilmini almak istediğimizde bozuk kültürünü bize aşılayan batı. ve biz.. tarihten bihaber.. sırtımızı doğuya yüzümüzü batıya çevirip ...... bir aşık misali seyrindeyiz batının.
  9. ümmetçilik akımı Osmanlı'nın sonlarına doğru ortaya çıkmış ve diğer pek çok akım gibi yönetimde başlayıp yönetimde bitmiştir. ben kuruluşndan itibaren yaşayan Osmanlı'yı kasdetmiştim. İslama yön çizmek ancak kendisinin doktirinleri içerisinde olur. ve İslam dogmatik değildir. vurgulamıştım İslamın salt kültür ve kanun sınırları yoktur. Ana temelleri vardır. bu temellerin üzerine yeni ve doğru olan, farklı ve yanlış olmayan herşey girer. kimileri "islam bizim tek elimizde" diyor ve sizler "böyle bir şey sözkonusu olamaz" diye kızıp onların yaşamını eleştirip bunu islam'a mal ediyorsunuz. İslam (birey, kültür, siyasi ) tek elde değildir. Bu Peygamber (sav) yaşarken dahi böyleydi. İslam'ı kültüren araplaşmak olarak algılayan zihniyetler yok değil. ancak bunu genele yaymak abartı olacaktır. bahsettiğiniz anaerkil(?) Türk toplumu bahsettiğiniz konularda varlığını sürdürmektedir. bu konu başka bir başlık altında işlenmeli. foruma geldim geleli vurgulamak zorunda kalıyorum. korkarım aynı hataya düşeğim. eleştirilen mevzular eleştirenler tarafından eleştirinin içinde bizzat uygulanıyor. dini anlayışta yeni bir bilinçlenme olduğu muhakkak. ve bu araplaşma olarak değil aksine yeniden ihya misali dini fazlalıklarından eksiklerinden arındırarak ilerlemekte. bu konuda ilahiyat fakültelerinin çalışmalarına makale ve kitaplarına bakacak olursanız göreceksiniz. araplaşma temayülü eski bir konudur. iran devriminden sonra zirveye ulaşmış dyebiliriz. ancak etkisi uzun sürmedi. akıllardaki İslam zihniyeti, bir iki sayfa okunsa ne araplaşma ne de gerek gericilik gerekse modernlik adına yobazlaşmadan etkilenecektir. bir kaç ayet okumak kafi. her gün gözümüzün önüne defalarca getirilen ayetler üstelik. hiçbir din hiçbir akım kişilerin öz malı olamaz. o kendi içerisinde resmini çizer. bireylerin yaptığı o resimden anladığını yansıtmaktır. bu ne resimin hatası ne de ressamın yanlışını gösterir. bu sadece bakış açılarını gösterir. sadece seyirciye bakıp sanatkarı ve sanatı eleştirmek dar, tembel ve kör bir disiplinin sonucudur. araplaşmaktan korkup genel konuma zarar vermek yersizdir. bunun yerine dinin bireylerde değil fikirlerde aranması gerektiğini öğretmeliyiz. belki önce kendimize.. selam ile..
  10. sayın objektivist dil kültürü lanse edebilir ama bu daha çok sohbetvari dialoglarda görülür. Kuran ın tarihselliği vardır evet, nitekim (ilk muhatap olarak) bir kültüre hitap etmiştir. ancak bu cüz'idir. arapçaya gelince Kuran ın arapça inmesi bir gereklilik sonucudur. ancak vurgulamak istediğim ortak ibadetlerin ortak bir dili olmak zorundadır. bunun da Kuran ın indirildiği dil olması en muteber seçenektir. tıpkı uluslararası dialoglarda ingilizce konuşulması gibi bir ihtiyaçtır bu. ortak ibadetlerimiz NAMAZ ve HAC ibadetleridir. ortak ibadetlerin çağrısının da ortak bir dil üzere olması doğaldır. bunun dışında kıraat yani Kuran okuma, dua etme vs tüm diğer ibadetlerin kişinin kendi dilinde yapması kendisine görevdir. en güzel Akif belirtir bunu Kuran ne mezarlıkta okumak ne de fal bakmak için inmemiştir. onun gayesi anlaşılmak ve hayata geçirilmektir. Türkiye topraklarında arapçanın en yoğun tesiri osmalı döneminde görülür. dilin büyük kısmı arapça, giyim benzerliği fazlasıyla mevcut.. günümüzden ziyade o dönemde bu benzerlikler görülmüş ancak bu araplaşma olarak görülmemiş, Osmanlı'nın çöküşnün nedeni ise ne dili ne giyimiydi. tarih derslerle doludur. sorun araplaşmak felan değil, zira şimdi ki arap tolumları dahi benliklerini muhafaza edememekte. sorun tamamen kapalı eleştiriye tahammülsüz bir kitle olmamayı bunun yanında da asli unsurlarımızı korumayı bilerek gelişmeye açık olmayı başarabilmemizdir. ve zaten yıllardır hep bu iki uç arasında uzlaşamadığımız içndir ki toparlanamamaktayız. İslam dini madem zaman üstü ve madem evrensel.. o halde bilmeliyiz ki İslam'ı belli bir zaman ve topluma hapsedemeyiz. İslam'ın tüm sınırları belli bir kültürü ve kanunlar silsilesi yoktur. belli temelleri vardır bu temelin üzerine temele ters düşmeyecek her kültürü ve kanunlar silsilesini oturtabilirsiniz. selam ile..
  11. anlamadığınız Allah ın fiillerimizi bilmesinin bizim iradeli failler olmamızı engellemez olduğudur. her fiil Allah ın bilgisi dahilindedir. her kul da Allah ın bilgisi dahilindedir. Allah hangi fiili hangi kulunun işleyeceğini bilir. bu O'nun takdiri değil kulun iradesi ile olur. son defa örnek veriyorum. bakınız düşünün ki bir saha da en ufak detaya kdar bilgi sahibisiniz. ve bir kaç insanın da her türlü karakter özelliğini, yaşantısını geçmişini aile yapısını kısaca hayatını tamamen biliyorsunuz. uzman olduğunuz sahada o insanların ne tepki vereceğini hangi yolları seçeceğini (insanları bilmenizden ötürü), hangi sonuçlara ulaşacağını ne gibi zorluklara gireceğini nerede karşılaşıp nerede ayrılacaklarını (saha hakkındaki bilginiz dolayısıyla) bilirsiniz. bu yaşananlar da ne siz onlara ne de onlar size tabisinizdir.
  12. ilk seçeneğinize katılıyorum. ancak dil unsuru sohbet tarzı dialoglarda kültürü enjekte de bir numaradadır. Kuran kültür kitabı değil. bir tarihselliği vardır Kuran ın ancak bu da bahsettiğiniz kültür empozesi değildir. ahkam bildirir. ikinci seçenekte ise egemenliği İslam'a hedef çizip araplaşmayı doğal sonuç olarak göstermişsiniz ki her iki cevaptan birinde ayet yazılıyor "biz Kuranı anlayasınız diye arapça indirdik" diyor Allah. topluca araplaşın diye bir anlam çıkarıyorsanız bi şey diyemem. giyinme tarzı ile araplaşma olduğunu belirtmişsiniz. nadiren böyle bi meyillenme görülebilir fakat bu temayül daha çok Peygamber ve ashabına olan muhabbetten hasıl olmakta. yani o eleştirdiğiniz kişiler de sizin gibi bireylere takılmış diyebiliriz. İslama mal edilemez. artık bireysel hareketlerin tüm kuruma mal etmekten vazgeçseniz, daha bilimsel ve seviyeli dialoglar kuracağımızı düşünüyorum.
  13. sayın Kürşat cevaplarım gayet açık. Allah ın ilmi de bizim fiillerimizde bir diğerine tabi değildir. Allah ın ilmi herşeye hakimdir. insanın fiilleri de bu sınırsız ilmin içinde özgürdür.
  14. imamı azam farklı dilde ibadete izin vermiştir. araştırın göreceksiniz.
  15. tabiki Kuran ın arapça indirilmesinin sebebi ilk muhataplarının araplr olmasıdır. ben zaten yazımda ne Kıraatten bahsettim ne de arapçanın güzelliğinden.. ortak ibadetlerde ortak bir dil gerekir. bu da halihazırda elimizde var. neden bu kdar karşı çıkılıyor anlamıyorum. ezanın arapça okunması onun evrenselliği açısından gereklidir. ezan en başında ibranice ya da kırımca olsaydı yine o haliyle devamının gerekliliğini savunacaktım. sorun arapça olması değl. sorun herkese hitap etmesidir. dua konusunda belirtmek isterim ki bilmeden de ediliyorsa da Allah kalplerdekini bilir. ve O'nun ne karar vereceğine biz karar vermeyelim. milli duygularınızın hassasiyetinin dozajını ayarlamalısınız. evet Kuran çok okunuyor ve anlaşılmıyor. önceliğin meallere ve hatta tefsirlere verilmesi gerekir. ancak bahsettiğini "yabancı dilde dua" olayının kıraatle alakası yok. nitekim Kuran bir bilgi kitabıdır. içinde nadiren peygamberlerin duaları geçmekte sadece. dualar türkçe edilmekte merk etmeyin.
  16. konunun ele alınışı enteresan. önce ezan yasağı, sonra çan özgürlüğü ve kıyas sonra da türk okullarının yaygınlaştırılması isteği ve başlık neydi ezanın okunması Sünnet ve icma ile sabittir. Hz. Peygamber (sav) kendisi bu haliyle onaylamış ve devamını istemiştir. (Peygambere itaat ile ilgili ayetler sabittir.) ezanın arapça okunmasının zararı nedir onu anlayabilmiş değilim. müslümanlık asla bir ırka has kılınmamıştır. ancak Kur'an-ı Kerim arapçadır. bu milyonlarca yıl geçse bile böyle kalacaktır. madem müslümanlık tek bir bölgeye has değil o halde ezanın tek dilde okunması onun anlaşılması ve idraki açısından daha gereklidir. b u ortak dilin de Kur'an ile aynı dil olması zorluğun aksine kolaylıktır. ezanı anlayamıyoruz diyen arkadaşlar ise gerçekten olayı ciddiye almıyorlardır sanırım. en ufak bir ibadet ya da dini geçmişi olanlar ezanı anlamaya muktedir olacaktır. nitekim ezanın sözleri tekbir kelime-i şehadet ve namaza çağrıdan ibarettir. ortak ibadetlerin (namaz ve hac) ortak bir dile ihtiyacı vardır. bunu özelleştirmek bölünmekten öteye geçmez. araplaşma temayülü ise tıpkı özelleştirme çabası gibi dini bilgisizlikten kaynaklanmaktadır. din, tarihsellik ve kültürden ayrı ele alınırsa ortaya çıkar.
  17. sanırım sizin aklınızda bir cevap var ve onu bi türlü tutturamadığım için anlamıyorsunuz. bizim fiillerimiz kendi irademizledir. bu nedenle fiillerimizden mesul tutuluyoruz. Allah ın ilmi ise bizim fiillerimize binaen oluşmaz. O zaten bunları bilir. çünkü en ufak ayrıntımıza kadar herşeyin bilgisine sahiptir. O'nun bunları biliyor olması bizim fiillerimizin önceden takdir edildiğine işaret değildir. bu tıpkı cam bir bardağın düşerse kırılacağını düşmezse kırılmayacağını bilmeniz gibidir. ya da üretilen ilacın yan etkilerinin ve faydalarının "ilminin" (yani bilinmesinin) prospektüslerde yazılıyor olması gibi. en ince detayına kadar bir konuya vakıfsanız o olayın sonuç ve etkilerini bilmeniz doğaldır. biz Yaratıcı'nın deneyimle ilm sahibi olmayacağını biliyoruz. ancak O insanların tarihteki deneyimlerini yaşayan insanlara sunarak onları eğitir. hala mı olmadı....?
  18. (açıkladığımı sanıyordum..) bu bilgi Allah da zaten vardır nitekim tüm düzeni kuran ve en ince ayrıntısına kadar ilmine vakıf olan bir Yaratıcıdr O. ancak eylem kula aittir. kul dilediğini işler bu Allah ın ilmine yeni bir bilgi olarak girmez. kulun hanesine yeni bir amel olarak işlenir. her tercih nice tercihe kapıdır. tüm bu tercihlerin özelliklerini Allah bilir. tercih kula aittir. yani tercihler sınırsız da olsa Allah ın ilmi dahilindedir. ancak her tercih kula aittir. kulun girdiği kapının nerelere açılacağını da Allah bilir. zaten onu mükellef kılan da budur. kulun tercihini Allah önceden bilir mi derseniz... tabi ki bilir. biz bile aşina olduğumuz kişilerin neyi seçeceğini biliriz. ancak bu bizi (bileni) sorumlu kılmaz. failin iradesi mevzu bahistir. cebr ya da uyutma söz konusu değil. bilmek mesul olmak değildir. umarım bu defa açık olmuştur.
  19. önce zaman mefhumu sonra sanırm Allah ın sıfatları veya isimleri sonra da kader mevzusu kelamın en damar konularını seçmişsiniz. bir şeye anlamını tersi kazandırır. tersi olmayanın kendisini tanımak zordur aklı zorlar. zamanın tersi yani zamansızlık çoğu idrakin alabileceği bi knu değil. zamansızlık nedir? zaman ile eylem ilişkisi nedir? zamansız eylemler olamaz mı? olursa bu eylemlerin sırası bir zaman mıdır? alem literatürde yaratılan herşeyi ifade eder. sıra belirtilmeden tüm yaratılanları içine alır bu kavram. (sıra zaman değildir) ve zaman ilk yaratılandır. nitekim ayette alemin yaratılışında her yaratılandan önce zaman vurgulanıyor. Allah ın isim ve sıfatları hususuna gelince madem tekvini ele aldınız ondan bahsedelim. Tekvin bazı alimlerce isim olarak addedilmiş bazılarınca sıfat. isim olarak kabul edersek Kendisiyle kaim demektir, sıfat olarak kabul edersek Allah ın eylemlerinin yansımalarıdır ve eylemle haizdir diyebiliriz. her neyse.. yağmur bir sonuçtur. bir İsmin ya da sıfatın sonsuz fiil kabiliyetinden basit bir sonuç. yani yağmur Tekvin'in ezel ve ebedilik vasfını taşımaz. kadere gelince;bir mühendis kendi oluşturduğu bir düzeneğe ve yine kendi ürettiği özelliklere sahip robotları "özgür irade ve hareket" niteliği de vererek yerleştirirse onların yapacakları herhangi bir hareket bu mühendis için yeni bir bilgi değeri taşır mı? Allah belirlediği için değil, kul kendisi amel eder ancak bunun bilgisi Allah da vardır. bilgi olduğu için yapılan bir eylem değildir bu, yapıldığı çin ve yapılması mümkün olduğu için bilinir. buradan da Allah ihtimallerle mi kulunun bilgisine sahiptir gibi bir sonuç çıkarmayın nitekim en ufak ayrıntıya dahi bilgisi açısından hakim olan Allah elbetteki tahminden öte bir bilgiye sahiptir. selam ile..
  20. komik vatandaşın biri ortaya olabilecek bir müslüman portresi çizmiş. diğerleri bu vatandaşa yönelmiş vatandaş da "konuyu kişiselleştirip kaçın" gibisinden yorumlara bulanmış ) UYANIN BU VATANDAŞ İSLAM'I DEĞİL KİŞİLERİ ORTAYA DÖKÜYOR! DİNİNİ BİLMEYEN MÜSLÜMANLARI! bu nedenle kendisine teşekkür ederim. bu eleştiriyi bizler de yapıyoruz. umarım bir gün siz de kişilerle uğraşmaktan vazgeçip fikirlere yönelirsiniz.
  21. hadis hususunda bi kaç kitap karıştırmak gerek. zira bu iş aslında "kutsal" terimimizin sorgulanmasına kadar gitmeli. sahih olmayan hadisler sahabe dönemine dayanır. onlar birbirlerini sürekli tenkit ederlerken; onlardan sonraki devirlerde ve günümüzde sahabelerin ağzından çıkan her kelimenin mukaddes olduğuna kanaat getirilmiş. ve tabiki pek çok sorun da peşinden.. bu nedenle yukarıda önerildiği gibi Kur'an'ı baz alarak hadislere itibar etmek gerekir. güzel bir hadis eleştirisi için h. musa bağcı'nın "hadis rivayetinde sahabenin anlama ve kavrama sorunu" kitabını okumanızı tavsiye ederim. selam ile..
  22. teşekkür ederim.
  23. uzun uzun yazılmış pek çok açıdan. ne kadar inkar etmeye kalkışırsanız kalkışın örtü farzdır. bunu ayetle, hadisle ve icma ile sabit kılan deliller var. kaldı ki türban dinin bi emri olmasa (ki farzdır) bi mezhebi inanç olsa da bu yasağı gerektirir mi komik olan şu ki "türbanı siyasi emellerine alet eden sağcı siyasetçiler" ne kadar suçlu ve yobazsa "türbanı siyasi ideallerine alet eden ve dini toplumdan soyutlamaya çalışan solcu siyasetçiler" de o kadar suçlu ve yobazdır. arkadaşlar lütfen mantıklı olalım. başörtüsü bayanların kullandığı bir örtüdür. bu ülkeyi örtülü bayanlar mı tehdit ediyor? mağdur olan bu bayanlar başlarını açtıklarında dinlerini ve ideolojilerini terk mi ediyorlar? kaldı ki niyeti kötü olan hiçbir insan bu gibi yasakları umursamaz. özgürlük gelirse üniversiteler türbanlı dolar, türbanlılar kapalı bir loca kurar, ülkeyi ele geçirirler, şeriat gelir, öcü öcü dolanırlar etrafımızda gibisinden komik yorumlarınız hayal gücünüzün ne kadar vahim olduğunu gösteriyor. türban takma hususunda özgür olan bayanlara bakın. onlar pek çok açık bayandan çok daha gösterişli ve dikkat çekmeye meyyal. siz kalkmış şeriattan bahsediyorsunuz? sizi geçtim de şeriat nedir bilen kaç müslüman var ki? bizim müslümanlar olarak kendi içimizde o kadar çok problemimiz var ki sizin bu gereksiz engellerinize hiç gerek yok. yasakları savunmak, hakların ihlalini savunmak bir gün kendi haklarınız elinizden alındığında itiraz hakkınızı elinizden alır.
  24. "Gariptir, dini inançlarına bağdaşmayan her düşünceyi kendilerine hakaret sayan, o düşünceleri yasaklamak isteyen (bazen cinayetle, bazen ölüm fermanlarıyla) zihniyet, demokrasi adına türban’ın serbest bırakılmasını ister. Gelişmiş ülkelerin en dindarı Amerika’da türban serbest olduğu gibi, İsa’nın cesedini köpekler yemiştir demek te serbesttir. Önceki bir yazımda Amerika’nın hala çok sesliliğe tolerans gösterdiğini umut verici bir işaret olarak gördüğümü yazmıştım. Eğer bir gün Amerika John Dominic Crossan’ı yüzde 95’i Hiristiyan olan Amerika’ya hakeret ediyor diye susturmaya kalkarsa, Amerika’yı lanetleyeceğim. Salman Rushdie’ye ölüm fermanı çıkartan İran’ı lanetlediğim gibi." güzel bi nokta. pozitif eleştirilerde göğüs kabartıp yüksek sesle haykıran zihniyetler genelde negatif eleştirilerde "hurraaa hücummm!" vaveylasıyla saldırıyı cihad addeder. bu aslında savunulan şeyin iyi benimsenmediğinin içten içe özde oturtulamadığının işareti sayılabilir. ancak gelin görün ki tüm bu yasakçı, katil zihniyetleri eleştiren siz de konu türbana gelince "bu yasağı hak ediyorlar" tavrındasınız. eleştirdiğiniz noktadasınız. engellemeci yasakçı ve anti-demokrat. ışığı çevrenize tutmaktan kendinizi karanlıkta bıraktığınızın farkında bile değilsiniz. umarım farkedersiniz.
  25. bu tıpkı bektaşîye kızıp oruç bozmak gibi bi şey olmuş

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.