Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. Kemalizm donemi sence nerden baslar nerde biter? Ya da devam mi ediyor? Bitti ise neye gore bu bitis? Bir topluma MILLET BILINCI VERMEK BASKADIR, BASKASINI BU MILLETE ZORLA KABUL ETTIRMEK BASKADIR. Hak ve ozgurluk olarak ilgili konu sosyo-etik farklar konusudur. Turkiye'nin bu temelde nasil bir polituik icerik tasidiginin en belirgin gozlemi; SOSYO-ETIK TEK DUZE VESAYETTIR. Yani cumhuriyet vesayet uzerine kurulmustur. Iste bu vesayetin ne duzeyde oldugu ile, fasizm deki vesayetin duzeyi mukayesedir. Cunku her iki vesayet de bilinclidir. Son sorun basligin konusu degil; yalniz baski ve zorbalik iceren vesayet iceren her bir politik hareket, hak ve ozgurlukler temelinde hangi izmi tasirsa tasisin, baskidir. Halkin uzerinde bir baski varsa, bunun hangi izm oldugu onemli degildir. Sen kendi inandigin ideoloji icin halkin hak ve ozgurlugunu elinden aldigin zaman ve tum toplumu tek bir yonde yonlendirdigin zaman, bu ne birey ne de sosyal bilinc tasimayan nicelik hedefli bir niteliktir. Kendi niteligi disinda kalan niteliklere de yasam hakki tanimaz. Iste bu algi ve zihniyet kimin adina ve hangi izm olursa olsun, fark etmez. Zaten fenomenal zihniyetgin sorunu da budur. Kendi ideolojik inancsal baskisini kabul edip, baskasininkine karsi cikmak. Buradaki politik cikar kendine yontmaktir. Kendinden olmayani da bertaraf etmektir. Halbuki demokrasi cok seslilik demektir.
  2. Iste bu bakis acisi kendini turk olarak gormeyen bir kokeni baglamaz. Cunku turkun bir millet adi olmasi tepeden inme bir zorlamadir. Cunku konu kisi bazinda celiskilidir. Yani bunu kabul eden bir kisinin O ZAMAN MILLIYETI VE ETNISITESI BULUNMAMAKTADIR. Bu da cag disidir. Ayrica kimse "ben turkum" gibi bir deyis te kullanamaz. Sadece o etnik kokeni bulunmayan MILLETIN BIR PARCASIDIR. Iste sorun da zaten burdadir, cunku bu birey bilinci onuyndeki en buyuk engeldir. Yani TURK OLMAK BILINCI YOKTUR, TURK DEMEK VE DEDIRTMEK POLITIK GOREVI VARDIR. Iste bu turk olmayan baska bir etnik kokenli kisi icin kabul edilemez. Cunku ONA TURK DEDIRTMEK HAK VE OZGURLUK IHLALIDIR.
  3. Sosyal devlet olamadiktan sonra ibaresinin olmasi onu sosyal devlet yapmaz. Sorun senin toplumsal=sosyal esitlik alginda. Onemli olan turkiye'nin cagdaslik yolunda mi, yoksa geriye mi dogru yol aldigi.
  4. Azinlik ile etnisite farkini bir ulke ve toplum bunyesinde nasil ortaya koyuyorsun? Turkiye desu an bulunan ermeni kokenli T.C. vatandaslari ile, suriye kokenli T.C. vatandaslari farki nedir? Ayrica azinlik ya da etnisite olsun, bunlarin sosyo-etik farklarinin hak ve ozgurlugunun taninmasi adina devlet icin bir fark yoktur.
  5. Bizde cocukken, bayramlarda boyle yeni ayakkabi alininca cok sevinir, onu basucumuzdan ayirmaz; ertesi gunde, sokakta "hava atardik." Yalniz olayin ironik ve sadist yani ise, yeni ayakkabi giyenin ayakkabisini kirletme "zevki" idi. Hatta kimimiz boyle bir durum ile karsilasinca da aglardik. Hey gidi cocukluk gunleri, hey!
  6. 29.11.2013 - 18:0 Diren ateist, diren akademi! Ateist gençlerin yüzde 61’inin Allah’a inandığı savının yer aldığı Gençlik Araştırması'nı hazırlayan Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi daha önceki çalışmalarında, kız ve erkeklerin bir arada yaşaması sonucunda fuhuşun meşru görüleceğini savunuyor. SEKAM'ın Başkanı Burhanettin Can'a göre ise kızlı-erkekli yaşam tarzı tehlike boyutuna ulaşmış durumda. Ateist gençlerin yüzde 61’inin Allah’a inandığı savının yer aldığı Gençlik Araştırması'nı hazırlayan Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi daha önceki çalışmalarında, kız ve erkeklerin bir arada yaşaması sonucunda fuhuşun meşru görüleceğini savunuyor. SEKAM'ın Başkanı Burhanettin Can'a göre ise kızlı-erkekli yaşam tarzı tehlike boyutuna ulaşmış durumda. Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi (SEKAM) tarafından hazırlanan ve Anadolu Ajansı tarafından servis edilen "Gençlik Araştırması" ortaya koyduğu sonuçlarıyla sosyal medyanın gündemine oturdu. SEKAM’ın yaptığı “Gençlik Araştırması”ndan çıkan sonuçlara göre ateist gençlerin yüzde 61’i Allah’a inanıyor, "Allah'ın varlığına inanma durumunuz nedir?" şeklindeki soruya, farklı siyasi görüşlerden gençlerin yüzde 100'lere varanı "Kesinlikle inanırım", "İnanırım" yanıtlarını veriyor. Kim bu SEKAM? "Katmanlı tesadüfi örneklem tekniği"nin kullanıldığı ve 5 bin 541 kişiyle yapılan anket çalışması sonucu ortaya çıktığı iddia edilerek, üzeri akademik bir perdeyle örtülmek istenen çalışmayı hazırlayan SEKAM'ın yapısına baktığımızda ise karşımıza bambaşka bir tablo çıkıyor. Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi'nin resmi internet sitesi sekam.com adresine tıkladığımızda henüz tamamlanmamış bir gecekondu ile karşılaşıyoruz. Sayfada, söz konusu Gençlik Araştırması'nın 30 Kasım'da İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde düzenlenecek sunumu ile ilgili bir afiş dışında neredeyse hiçbir bilgi yok. Sitenin künye bölümüne bakıldığında ise vakfın İslamcı Haksöz dergisi aboneliğini de yaptığını öğreniyoruz. Sitede yer alan 'hakkımızda' bölümünde, SEKAM'ın TÜİK'le işbirliği halinde Türkiye’de Aile, Ailenin yapısal özellikleri, İşlevleri ve Değişimi “ adıyla bir alan araştırması yaptığı ve bunun kitaplaştırıldığı bilgisi yer alıyor. 'Kızlı erkekli yaşam tehlike boyutuna ulaştı' Sosyal Ekonomik Araştırmalar Merkezi'nin başkanlığını yürüten isim, aynı zamanda Saadet Partisi'nin yayın organı olan Milli Gazete'de köşe yazarlığı yapan Burhanettin Can. Bu araştırmada da aktif olarak görev alan Can'ın yazılarına baktığımızda kızlı-erkekli yaşam tarzının tehlike boyutuna ulaştığı, Nikâhın, cinsel hayatı düzenleyen bir anlaşma/sözleşme ve toplumsal bir beyan olduğu savlarıyla karşılaşıyoruz. Kızlar ve erkekler bir arada yaşarsa... Can'ın yine SEKAM'ın araştırmalarına dayanarak kaleme aldığı bir köşe yazısında kızlar ve erkekler bir arada yaşaması sonucunda ortaya çıkan tablo şu şekilde tasvir ediliyor: 'Fuhşu, eşcinselliği, lezbiyenliği meşru görmek.' ''Kavramsal kargaşa, zihinsel kirlenme: din, laiklik- sekülerlik, ateizm, ahlâk, iffet, hayâ, vefa, aile, mahremiyet, nikâh, nikâhsız birliktelik, zina, eşcinsellik, aşk gibi kavramlarda karmaşa içinde olmak.'' Akademik kıvraklığını evlilik konusundaki araştırmasında da gösteren SEKAM, gençlerin %95'inin hem resmi hem dini nikah kıydığını savunarak, bunun gençlerin, nikaha verdikleri önemin ve yükledikleri dini boyutun bir göstergesi olarak sunuyor. İşte bunlar hep Lozan! Kızlı-erkekli yaşam üzerinden başlayan tartışmanın bir sebep değil sonuç olduğunu savunan Can, ana sorunun, Lozan’da, Türkiye’deki sistemin ve devlet yapısının, Hayım Nahum (hahambaşı ve siyasetçi) doktrinine göre Batı kültür ve medeniyet değerleri üzerine kurulması ile başladığını iddia ediyor. Türkiye'de Alevilerin yaşadıkları sorunların her gündeme gelişinde "Alevilik Hz. Ali'yi sevmekse ben de Aleviyim" diyerek inkarın daniskasını yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın izinden giden Can, 'hatta hatta ateistlerin de haklarının korunacağının' dile getirildiği bu günlerde aslında atesitlerin de 'Allah'a inandığını akademik bir kisve altında kanıtlamaya çalışarak, inkarın bir başka yüzünü sergilemiş oluyor. Editör :
  7. Twitter'daki Allah'a inanan ateistlerle ilgili yorumlardan bir derleme: çağdaş gülenbıyık @gulenbiyik Takip et ateistsek allahsız da değiliz ya 12:40 PM - 29 Kasım 2013 Osman Oğuz @kadrajagirmeyen Takip et Yapılan bir araştırmaya göre, cennete giden ateist sayısı, müslüman sayısını ikiye katladı. HAHA Ankara Bürosu. 11:46 AM - 29 Kasım 2013 Burak YILMAZ @brkhnylmz Takip et %61'lik araştırmaya ateistlerden beklediğim tepki: "Dinime söven ateist olsa." Hahahaaay)) 12:23 PM - 29 Kasım 2013 İlker Küçükparlak @IKucukparlak Takip et Benim bugün kendi aralarında toplanıp danaya ortak giren Ateist arkadaşlarım da var. 12:25 PM - 29 Kasım 2013 ملا احمد @mela_ehmed Takip et Bu topraklar cumaya giden ateistler gördüyse Allah'ın izniyle Marksist ülkücüleri de görecektir 11:50 AM - 29 Kasım 2013 Özgür Mumcu@ozgurmumcu Araştırmada bir gariplik yoksa çok karışmış her şey. radikal Gülşah Kurt @offendikula Takip et @ozgurmumcu "ateist olmak atları sevmek demekse ben ateistin daniskasıyım". 11:45 AM - 29 Kasım 2013 Sadi Celil Cengiz @sadicece Takip et valla bizim oralarda ülkücüler bile ahmet kaya dinler ateistler bile selamun aleyküm diye selam verirdi... 5:27 PM - 19 Kasım 2013 Orkut Murat Yılmaz @orkutmurat Takip et Allah'a, Kur'an'a, Vatan'a ve Türklüğe sahip çıkan ateistler yetiştirmişiz tr/haber/ 11:55 AM - 29 Kasım 2013 ⒶnⒶrşik @anarsik35 Takip et Ateist gençlerin yüzde 61'i Allah'a inanıyorsa, bu gruba giren müslümanların yüzde 61'i de ateist oluyor o zaman. 12:58 PM - 29 Kasım 2013
  8. Yukaridaki anket cikan sonuclar degerlendirme ve aciklamalar, bana bir oykuyu hatirlatti; Turkiyeli Bir Ateistin Oykusu; ‘Hanım hanım nerede dayımın hacdan getirdiği namaz takkesi ‘ diye sordu Volkan bey. Hanımda” bir dakika bey şu takacağım başörtüyü bulayım da sonra bakarım dolaba” dedi. Volkan bey aslında çok koyu bir ateisti, eşin Nalan hanımda onunla aynı dünya görüşüne sahipti. Gerçi ateist bir ailenin namaz takkesi ve başörtüsü ile be işi olur diyeceksiniz. Elbette ki olmazdı olmaması lazımdı. Fakat volkan beyin iş yerinden en yakın arkadaşının babası vefat etmiş, gündüz cenazesine gitmiş , inan masada arkadaşına ayıp olmasın diye cenaze namazı kılar gibi yapmış, sonra kabristanda yapılan duaya yine inanmadan nameden amin demişti. Bu akşamda okuma vardı, yine ayıp olmasın diye takke takıp , hocaların okuyacağı kuranı kerimi dinleyecekti. Ertesi gün volkan bey işten çıkmıştı, bir yandan yürüyor bir yanda, dün arkadaşının babasının islami cenaze ritüellerine katılmakla doğru yapıp yapmadığını düşünüyordu ki, tam o sırada hoparlörden -Allahau ekber , Allahü ekber ... diye başlayan bir ses işitti. Ezan okunuyordu, içinden hemn “Aziz Allah” dedi. Sonrada sorguladı kendi kendini , bir ateist olmasına rağmen neden içinden Aziz Allah diyordu ki, küçükken dedesi öğretmişti , bir türlü bırakamamıştı bu tekerlemeyi söylemeyi.Aman canım boş ver dedi, eski bir alışkanlık işte inanamadıktan sonra ne fark eder ki, “aziz allah da derim, inşallah da derim”. Yoluna devam etti, o sırada İstiklal marşı okunmaya başladı, bir yandan da Ay-Yıldızlı bayrak göndere çekiliyordu.O da dimdik durarak başladı tüm kalbiyle tüyleri diken diken olarak marşı söylemeye. Sonuna geldiğinde de, “HAKKIDIR HAKKA TAPAN MİLLETİMİN İSTİKLAL” dedi.tapınma falan ilkel dinci ritüellerdi, Allaha falan taptığı da yoktu ama, olsun canım inanmadıktan sonra söylese ne olacaktı. O sırada gözü ay yıldızlı bayrağa ilişti, kurban olurdu bu bayrağa, sonra gözü bayrağın biraz ilersindeki caminin minaresindeki ay yıldıza takıldı, fakat burada da ay yıldız vardı.Tüm bedevi ülkelerin bayraklarında olduğu gibi, olsun canım boş ver dedi, bizim bayrağımızdaki ay yıldız başkaydı, şehid kanları üzerine ayla yıldızın yansımasıydı.Bir yandan da düşündü şehidde islami bir kavramdı, galiba islami kavramları ateistin lügatından çekseler dilsizi oynaması gerekecekti. Bu düşünceler içinde devam etti yoluna, bir yandan da ret ettiği dinci tabuların bir ateist olarak hayatına ne kadar etki ettiğini düşünüyordu.Ateist olan eşi ile de tanışması çok ilginç olmuştu.Volkan bey çok çağdaş ve aydınlık bir insan koyu bir ateisti dinci hurafelere, tabulara pirim vermezdi.Fakat iş bulamıyordu. Bir arkadaşı da demişti ki, “ volkancım sen bir telli babaya git bak ben gittim iş buldum”.İşsizlikte canına tak demişti, bir defacıkla da bir şey olmazdı, nolurdu ki gitseydi kimse görmeden Telli babaya.Bir gün , gözünü karartıp gitti.Baktı millet bez parçalarına kuranları sarıyor adağı olsun diye asıyordu. Cebini yokladı cebinde Turan Dursun’un, “tabu can çekişiyor, din” kitabı vardı, bunu asacaktı Muhammeddin yazdığı kuranı asacak hali yoktu ya..Orada bulduğu bir kumaş parçasıyla bu kitabı sarmalayıp asıyordu ki, arkadan çok tatlı bir bayan sesi “-aaa siz bu kitabı okudunuz mu “ ? dedi. Bir yandan kitabı sarmalayıp asarken, sesin sahibine baktı , genç bir bayandı, “evet okudum çok beğenirim , ya siz “dedi.Bayanda “evet defalarca” dedi ve ekledi “sizin gibi aydınlık bir insanı çok tanımak isterdim”.Sonra beraber cafeye geçtiler, enteresan bayanda kendisi gibi koyu bir ateistti.Önce ateizmin sorunlarından, sonra havadan sudan, sonra durumlarından bahsettiler, Volkan bey inanmasa da bir arkadaşının tavsiyesi üzerine buraya geldiğini sıkla sıkla söyledi ve arkasından sordu, “YA SİZ”. Bayan boynunu öne eğdi ve düşünceli düşüncelli “nolur beni kınamayın ama kısmetimin açılması için buraya geldim, yaşım ilerliyor evlenebilirmiş değilim ailemde sıkıştırıyor hadi kızım bul bi tane evlen diye bende bir arkadaşımın tavsiyesi ile buraya geldim, denize düşenin yılana sarılması gibi bir şey “ dedi. Volkan kızı süzdü aslında akça pakça çok tatlı bir kızdı, “ hayret ya senin gibi bir kızın kısmetinin kapalı olması çok şaşırdım “dedi.Kız anlattı “aslında erkek arkadaşlarım olmadı değil oldu, fakat iş ciddiye binip evlilik aşamasına gelince erkek arkadaşlarımın ailesi beni ateistim diye ret etti” dedi.Volkan düşündü şu kazı aslında tam kafasına göreydi. Volkan bey Telli babadan sonra gittiği iş görüşmesi çok güzel geçmişti.Ertesi günde çağırıp işe alındığını söylemişlerdi.Hemen Nalanı aradı, görüşmek istediğini söyledi “alo nalan görüşebilir miyiz ? “dedi., mutluğunu onunla paylaştı.Nalana çıktıkları cafede , kendisini çok beğendiğini ve ilerde eş olarak düşündüğünü iletti.Telli babanın hikmeti, Volkan bey iş Nalan Hanımda eş bulmuştu.Ne demişler fala inanama faldan da geri kalma, Telli Babaya gitti diye ateistliğinden mi olmuştu sanki, kimsenin haberi olmadıktan sonra ne çıkardı. Aradan yıllar geçmiş Volkan bey çoluk çocuğa karışmıştı,Önümüzdeki ayda seyahate çıkacaktı, bilim bakalım nereye, Mekke’ye.Anacığı çok yaşlandığını hacca çok gitmek istediğini fakat kendisinin gidecek durumu olmadığını söyleyip, tarlaları satıp Ateist Volkan beyle eşi Ateist Nalan hanımı vekaleten Hacca yollayacaktı. Bu olay Volkan beyin bayağı canını sıkıyordu ama anacığını nasıl kırardı üstelik son günleri.Kıramazdı tabi Hacca gidecekti, sonra gitse ne olacaktı ki, bir kere kendi için gitmiyordu, vekaleten anası babası için gidiyordu, orada dini ritüelleri inanmamadan yaptıktan sonra haccın ritüelini yapmış sayılmaz, fakat anasının günlünü yapmış olurdu. Pek ya arkadaşlarına ne diyecekti, “hacca gidiyorum “ mu?.Demezler miydi adama “ulan Volkan sen ateist değil miydin kafayı mı yedin olm lan”..Onun için bir film uydurmalıydı 15 günlük kısa dönem gider sonrada, tatil için Dubayiye plaja falan gittim derdi, üstelik yalandan kim ölmüştü ki.Sonra hızlı hızlı eve gitti, hoş beşten sonra geçti bilgisayarın başına. “Ah İnternet seni çok seviyorum “dedi ve forumda yazmaya, başlamıştı Muhamedin 6 yaşındaki kızla evliğimden, hala kızı Zeynebe göz koyması konularında detaylı yazmayı çok severdi.Zaten ilgisini çeken 2-3 konu vardı bu konuyu yüzlerce defa gündeme getirmişti ama yinede anlatmaya doyamıyordu ve hızlı hızlı yazıyordu.Çünkü önümüzdeki günler çok yoğun olacaktı, e oğlanlar büyümüş kestirme çağı gelmişti. Git davetiye bastır, dağıt, mevlid okuyacak hocaları ayarla falan.Bir yandan da düşünüyordu, klavye başında Muhammede ver veriştir sonrada git onun sünnetine uygun kestir.Kurana ver veriştir fakat hocaları çağır mevlid yaptır.Ama olsun akşama dansözde çağırmıştı, içki faslı falan haramlar helalleri götürür, hiç yapılmammış gibi olurdu.Fakat artık bu bir dini ritüel değil ibadetti bir defa oluyordu, sürekli olacak hali yoktu ya, olsa çocuklar hadım olurdu. Sonra bir ara “kestirmesek “ dediğinde kaynanası olacak çiçeron karını nasıl hışımla ona baktığını hatırlamıştı.Bu karının diline düşmektense git fosseptik kuyusuna düş daha iyiydi be.Üstelik kayınbiraderi olacak HIRBO da, “enişte kestirmezsek olmaz, laf söz olur diye çatmıştı”. Volkan bey kestirecekti başka çaresi yoktu, bir yandan da yazıyordu klavyede, “muhammed 6 yaşında bir kızı almayla ne olduğunu ortaya koymuştur böyle bir adamın sünnetine uyulur mu ?”.Hı görsünler di dinciler, bu Muhamed denilen adama uyulmayacağını.Gerçi o da sünnet yaptırmaktaydı ama olsun bir defacıkla bir şey olmazdı. Bu arda Erdem1300 diye biri türemişti forumda nerden çıkmıştı bu adam.Yok bayraktaki ayla yıldız dinci sembolmüş, sünnet muhammeddin uygulamalarına katılmakmış, istiklal marşını bir ateist söyleyemezmiş, cart curt. Manyaga bak manyağa , seninde benim gibi cadı bir kayınvaliden olsun, ondan sonra çocuklarınkini kestirmede göreyim, olm monitör başında atmak tutmak kolay tabi lavuk.Senin söylediğin gibi bir ateistin olma ihtimali 238234235342254075974 de 1 ihtimal tamammı, gelip burada bizim iç alemimizde fırtınalar estirip adamın asabını bozama.Belki de bu dinciydi, “sen sus bakalım pis dinci, iktir ol git”. Aman boş ver dedi, böyle salaklarla mı uğraşacağız , yazılarına devam etti.Volkan bey klavye karşında Muhamme de verip veriştirirken saat ilerlemişti bayağı.Nalan hanım seslenmişti, “volkancım bırak dünyayı kurmamayı gel de yatağa beni kurtar, ölüyorum valla ayol”.Bu sese kayıtsız kalınır mıydı !. İş bittikten sonra Volkan bey banyoya geçmiş, önce yıkanıp teistlik günlerinde kalma bir alışkanlıkla güsül boy abdesti almıştı.Duaları falanda okuyordu fakat inanamadan.Hani yemin ederken ayağını kaldırann tutmazmış ya bu da öyle.Eski bir alışkanlıktı işte.Bunlar zaten dinlerden öncede vardı ve temizlik herkese özgüydü gusül boy abdesti falan almanın da dinle alakası yoktu, Muazez İlmiye Çıgda Sümerlilerde de güsül boy abdesti olduğunu pişmiş tabletlerdeki yazılarla kanıtlamıştı onun için gönlü rahattı. Belki tebessüm ederek, belki kızarak okuduğunuz bu öykü bizlerin öyküsüydü.Bu senaryodaki Volkan Bey ve Nalan hanım sanal kişiliklerdir, fakat hayatlarından yansıttığımız olaylarsa biz ateistlerin yaşamındaki reel davranış kalıpları. Bizler ateist olduğumuzu bağıra bağıra söyleriz, halbuki yaşamımız incelendiğinde ise bunun dinci sembol, anlayış ve ritüellerle dolu olduğunu görürüz.Biz elbette ateistiz fakat sadece dilimizle, fakat gerçek yaşmadıysa bir dindarın yaptıklarını yapar sonrada kendimizle çelişki içinde yaşamımıza devam ederiz. Bu konuda bizi biri uyarmaya kalkmasın, o zamanda kıyameti koparır üstüne saldırı söylemediğimizi bırakmayız.Çünkü anlattıklarını kabullendiğimiz zaman iç alemimizde çelişkiler ve fırtınalar yaşayacağızdır.İyisi mi sustur gitsin, tabunun tüm değerlileriyle içi içe el ele kol kola bir yaşam yaşa gitsin.Kim değiştirmiş ki bu dünyayı biz değiştirelim. Onun için sahtekar iki yüzlü bir tipi oynamakta hiçbir salınca yok, Monitör başında iyi bir ateist, yaşamda da iyi bir din tatbikatçısı olarak, iki veya daha fazla kişiliği bir beyin ve vücutta canlandırırız. Böyle gelmiş bu böyle gider, değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. Alintidir-
  9. Türkiye'deki ateist gençlerin yüzde 61'i inançlı 29-11-2013 14:33:48 Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi'nin (SEKAM) yaptığı "Gençlik Araştırması", Türkiye 'de "kavram karmaşası" ve "kafa karışıklığı"nın ciddi boyutlara ulaştığını ortaya koydu. Araştırma sonuçlarına göre, kendisini "ateist" olarak tanımlayan gençlerin önemli bir bölümü Allah'a inanıp, namaz kılarken, "İslamcı" gençlerin bir bölümü hiç namaz kılmadığını belirtti. SEKAM, Türkiye'de gençliğin özelliklerini, karşılaştıkları sorunları, kimliklerini ve beklentilerini ortaya koymak üzere, 81 ildeki 352 yerleşim biriminde, 15-28 yaş grubuna yönelik "Türkiye Gençlik Raporu: Gençliğin Özellikleri, Sorunları, Kimlikleri ve Beklentileri" başlıklı araştırma gerçekleştirdi. "Katmanlı tesadüfi örneklem tekniği" tercih edilen araştırmada, 5 bin 541 kişiye anket çalışması uygulandı. Araştırmanın proje yönetmenliğini Prof. Dr. Celalettin Vatandaş, koordinatörlüğünü Hanefi Mahitapoğlu yaptı. Prof. Dr. Burhanettin Can, Prof. Dr. Mustafa Aydın, Prof. Dr. Mete Doğruer, Doç. Dr. Mustafa Tekin, Abdulvahap Yaman, Şemsettin Özdemir, Gürsel Ulukır, Metin Alpaslan ve Cevat Özkaya da projede "araştırmacı" olarak görev aldı. Araştırmada, gençlere, dini ve siyasi kimliklerini belirlemek üzere sorular yöneltildi. Katılımcılara "Aşağıdaki kimlik size ne oranda uyar?" şeklinde soruldu. Birden fazla şıkkın seçilebildiği soruda, "Bana çok uyar" seçeneği yüzde 43 oranında "Müslüman", yüzde 31 oranında "İlerici", yüzde 29 oranında "Atatürkçü", yüzde 23 oranında "Laik", yüzde 22 oranında "İslamcı", yüzde 22 oranında "Milliyetçi", yüzde 19 oranında "Dindar", yüzde 18 oranında "Kemalist", yüzde 8 oranında "Ülkücü", yüzde 15 oranında "Sosyalist", 13,4 oranında "Devrimci", yüzde 5,4 oranında "Feminist", yüzde 3,5 oranında "Komünist", yüzde 1,4 oranında "Ateist" kimlik için işaretlendi. Gençler, "Bana hiç uygun değil" tercihini ise yüzde 74 oranında "Ateist", yüzde 59 oranında "Komünist", yüzde 43 oranında "Feminist", yüzde 36 oranında "Ülkücü", yüzde 31 oranında "Devrimci", yüzde 16,7 oranında "Muhafazakar", yüzde 10,3 oranında "İslamcı" kimlik için kullandı. Ateist gençlerin yanıtları şaşırttı "Allah'ın varlığına inanma durumunuz nedir?" şeklindeki soruyu, farklı siyasi görüşlerden gençlerin yüzde 100'lere varanı "Kesinlikle inanırım", "İnanırım" seçeneklerini işaretledi. Ankete katılan 5 bin 541 gençten "Ateist" kimliğini kendisine uygun bulan 160 gencin verdiği yanıtlar ise şaşırttı. Bu gençlerin yüzde 61'i "Allah'ın varlığına kesinlikle inanırım", yüzde "18'i "inanırım", yüzde 13'ü "şüpheliyim", yüzde 9'u ise "inanmam" seçeneğini işaretledi. "İslamcı ama hiç namaz kılmamış" "Namaz kılma durumu" konusundaki soruda da beklenmedik sonuçlar ortaya çıktı. Kendisini "Ateist" olarak niteleyenlerin yüzde 13,3'ü, düzenli beş vakit namaz kıldığını belirtirken, kendisini "İslamcı" olarak nitelendiren gençlerin yüzde 17,8'i hiç namaz kılmadığını ifade etti. "Komünist" gençlerin yüzde 9,8'i de "Beş vakit namaz kılıyorum" şeklindeki şıkkı işaretledi. Cuma namazına ilişkin soruya gençler, daha yüksek oranda "düzenli kılarım" yanıtını verdi. Araştırmaya katılan "Atatürkçü" gençlerin yüzde 51'i, "Ülkücü" gençlerin yüzde 58'i, "İslamcı" gençlerin yüzde 63'ü, "Feminist" gençlerin yüzde 36'sı düzenli cuma namazını kıldığını belirtti. Kendisini "Ateist" olarak tanımlayan gençlerin yüzde 43'ünün de "Düzenli cuma namazını kılarım" şeklinde yanıt vermesi dikkati çekti. Oruç ibadetini ise farklı siyasi kimliklerden gençlerin yüzde 90'lara varan oranda gerçekleştirdiği ortaya çıktı. "İslamcı" gençlerin yüzde 90'ı, "Ülkücü" gençlerin yüzde 89'u, "Sosyalist" gençlerin yüzde 80'i, "Atatürkçü gençlerin yüzde 84'ü oruç tutuğunu ifade etti. "Ateist" gençlerin yüzde 59'u da "düzenli oruç tutarım" seçeneğini işaretledi. .................................................. .............. Kitap haline getirilen araştırma, yarın İstanbul Ticaret Üniversitesi Eminönü Yerleşkesi'nde kamuoyuna aktarılacak. "Gençler kavram kargaşası içinde" SEKAM Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Burhanettin Can, Türkiye'de, "insan unsurunda" değerler bazında bir geriye gidiş olduğunu gözlemlediklerini, sorunu doğru teşhis etmek üzere bir araştırma yapmaya karar verdiklerini anlattı. Çalışmayı bilimsel kriterler göz önünde bulundurarak ortaya koyduklarını aktaran Can, şöyle devam etti: "Araştırmada, özel teknik ve çapraz sorularla katılımcıların doğru ya da çok düşünmeden verdikleri cevaplar elendi. Sonuçta, bilimsel bir çalışma ortaya çıktı. Bu araştırmada gördüğümüz en ciddi vaka; korkunç bir kavram kargaşası var. Örneğin 'din', 'milliyetçilik' diyorsunuz, herkeste farklı şekilde bir kavram şekilleniyor. Araştırma sonuçlarına da baktığınızda bir çok kişi, 'Ateistlerin yüzde 13'ü namaz kılıyor' şeklindeki sonuca inanmak istemezken, 'İslamcıların yüzde 17'si namaz kılmıyor' dediğinizde bunu normal karşılayabiliyor. Bizim bu noktada vardığımız sonuç şu; bu nesil, 15-28 yaş grubu, kavramlara son derece yüzeysel vakıf, sloganik bakıyor, muhtevasını bilmiyor. Sosyal medya üzerinden hoşuna giden şeyi almış." "Ateist Müslüman bizde de var" Düşünür Oliver Roy'un "Küreselleşen İslam" isimli kitabında batıda "Ateist Müslümanlar çok yaygın" şeklinde bir görüş ortaya koyduğunu, Paris banliyösünde Cezayirli bir gencin, televizyon kameraları karşısında kendisi için, "Ben Ateist Müslümanım" dediğini kaydeden Prof. Dr. Can, "Bunu duyunca önce şoke olduk, Nasıl böyle bir şey olabilir diye. Sonra Oliver Roy'un kitabını okuduğumuzda bunun yaygın olduğunu gördük. İşin garibi bu durum bizde de var" diye konuştu. Sorularda katılımcıları yönlendirmemeye özellikle gayret ettiklerini belirten Can, "Bize en çok, 'Siz bu gence ateizmi anlattınız mı? Bu genç ateizmin ne olduğunu biliyor mu?' şeklinde sorular yöneltiliyor. Gence ateizmin ne olduğunu anlatırsak, onu yönlendirmiş ve gerçeği saptayamamış oluruz. Kendisini nasıl tanımlıyorsa gerçek odur" dedi. Prof. Dr. Can, "Acaba sonuçlarda bir yanlışlık mı var?" diye sorguladıklarını dile getirerek, "Gezi Parkı olayları oldu. Bu olayların, ulaştığımız sonuçları doğrular nitelikte olduğunu gördük. Bir tarafta ateist, bir tarafta beş vakit namazında adam. Aynı fotoğraf karesinde birbirinden çok farklı siyasi görüşleri temsil eden el işaretleri... Bunları bir araya getiren ancak zihinsel bir kafa karışıklığı olabilir" ifadelerini kullandı. Gençlerde büyük bir kafa karışıklığı olduğunu kaydeden Can, şöyle konuştu: "Bunun nedeni ne diye çok düşündük. Türkiye'nin bir tezatı var. İki medeniyet değerleri burada çatışıyor. Batı kültürünün medeniyet değerleriyle bu toplumun sahip olduğu İslam kültürünün çatışması var. İnsanları en çok diziler, reklamlar, bilgisayar oyunları ve internet etkiliyor. İnterneti sürekli kullananlar, toplumsal, dini ve aile değerlerine en az bağlı olanlar... Türkiye'de eğitim düzeyi yükseldikçe, yine zenginleştikçe, kırdan kente geldikçe toplumsal, dini ve aile değerlerine bağlılık azalıyor. Bu şunu gösteriyor; Türkiye'de yanlış bir eğitim ve kentleşme politikası var." SEKAM olarak sloganlarının "Henüz vakit varken" olduğunu vurgulayan Can, gençlik için de vaktin geçtiğine inanmadıklarını ve bu konuda yapılacak çok şeyin olduğuna inandığını söyledi muhalif gazete Aslinda sozun bittigi yerdeyiz. Iste bir seyi bilmenin bilincine varmanin ne oldugu bir kez daha onem kazaniyor. Kulak dolgunlugu ile sahiplenilen hic bir degeri "ben buyum" diye ortaya koymanin kimseye bir faydasi yok. Kisaca toplumumuz cok acik bir sekilde her bir kavramin ne oldugunu bilmemekle bir kavram kargasasi yasiyor. Aslinda yazacak o kadar cok sey varki! Neyse ben zaten yeri geldiginde konu ve kavramda bu "hastaligimizi" her daim dile getiriyorum. Bence kimin aslinda ne oldugunun nasil algilanacaginin en guzel onerisi; "Ayinesi istir kisinin, lafa bakilmaz; Rutbey-i asli gorunur, her eserinde."
  10. Hadi Ateistler Bunu da Açıklayın: Tanrı zar atar mı? 29 Kasım 2013 “Hadi Ateistler Bunu da Açıklayın” programında “Tanrı zar atar mı?” sorusu üzerinden kuantum fiziğinin gizemli yanları ve sağduyumuza aykırı gelen yanları incelendi “Hadi Ateistler Bunu da Açıklayın” programında “Tanrı zar atar mı?” sorusu üzerinden kuantum fiziğinin gizemli yanları ve sağduyumuza aykırı gelen yanları incelendi. Doç. Dr. Kerem Cankoçak’ın anlatımıyla gerçekleşen programda, kuantum fiziği anlaşılmadan çevremizde gördüğümüz olayların gerçek nedenlerinin anlaşılamayacağı söylendi. Evren tasarlanabilir mi tasarlanamaz mı, tanrı zar atar mı atmaz mı, şans nedir gibi soruların cevabının kuantum fiziğinin anlaşılmasında olduğu belirtildi. Örneğin bir insanın vücudunda her saniyede milyarlarca geçen kozmik ışınlardan birinin o insanın vücudundaki DNA’yı değiştirip de mutasyona yol açmasının ve o mutasyonun kansere yol açmasının belli bir nedeninin olmadığı, daha doğrusu o zamanda olmasının bir nedeni olmadığı söylendi. Bütün bunların ancak kuantum fiziğiyle anlaşılabileceği üzerinde duruldu. Kuantum fiziğini anlayabilmek için modern bilimin başlangıcı incelendi. Özel görelilik ve kuantumun ortaya çıkışı anlatıldı. Neden bir atom diğerinden ya da bir element diğerinden farklıdır bunların kuantum fiziği sayesinde anlaşıldığı belirtildi. İTÜ’deki fizik laboratuvarlarından birinde çekilen videoda, katot tüpü anlatıldı. Katot tüpünün elektronu keşfetmeye yarayan bir alet ve aynı zamanda da tüplü televizyonun atası olduğu belirtildi. Teknolojinin nasıl geliştiğine iyi bir örnek olan katot tüpünün, teknolojinin bilimsel meraktan çıkan çalışmalar sonucu gelişmesine örnek olduğu söylendi. Program, şu soruların cevaplarını verdi: İlk parçacık fiziği çalışmaları sayesinde televizyon nasıl geliştirildi? Bütün insanlar bir küp şekere sığar mı, sığarsa nasıl? Kara cisim ışıması nedir? Işığın enerjisi nasıl gelir? Kuantumun en önemli ilk kavramı, “Kesikli bir dünya kavramı” ne anlama gelir? Fotoelekrik etki üzerine yapılan deneyler neye yol açtı?
  11. Hadi ateistler bunu da açıklayın’ 22 Kasım 2013 Kerem Cankoçak’ın Çapul TV için hazırladığı bilim programı “Hadi ateistler bunu da açıklayın” dün (21 Kasım) ilk bölümüyle merhaba dedi Bilim meraktan doğdu. İnsan türü etrafını tanımak ister, bilmek ister. Dünya ne kadar büyük? Her şey nelerden meydana gelmiştir? Gökyüzündeki şu parlayan ışıklar da neyin nesi? Tepemizdeki gökyüzünün sınırı var mı? Bütün bu soruların akıl yoluyla cevaplanmaya çalışılması bilimi doğurdu. Ne var ki Türkiye’de bilimsel düşünce giderek ağırlaşan bir baskı altında. İlk bölüm çekimleri Gezi Parkı’nda yapılan “Hadi ateistler bunu da açıklayın” tüm bu baskı atmosferine karşı büyük patlamadan evrime pek çok konuyu ele alarak, bilime yönelik saldırılara yanıt vermeye, bilimsel çalışmaları tanıtmaya çalışacak. Doç Dr. Kerem Cankoçak’ın hazırladığı programda evrim konusuna sık sık değinilecek. Ancak canlı evrimi anlamak için öncelikle maddenin evriminden başlanacak. Bir sonraki programda ‘Tanrı zar atar mı?’ başlığı altında, içinde yaşadığımız evrenin evrimine ve kuantum fiziğinin temel kavramlarına değinilecek. Kendiliğindenlik kavramı ve maddenin olasılıkçı yapısı ele alınacak. Canlı cansız tüm maddenin temel yapıtaşları incelendikten sonra canlılığın nasıl başladığı ve biyolojik evrim ele alınacak. Her programda Türkiye’nin bilim konusundaki trajikomik hallerine, eğitim sisteminin bilimsel kuramlardan uzaklaşmasına da değinilecek. ............................................. Sendika.org Bu "dindar/kindar yetistiren" "taraf olmayanin, bertaraf oldugu" her turlu devlet ve polis terorunun estigi ortamda, Capul TV'yi bu programindan dolayi kutlamak lazim.
  12. Bilindigi gibi, dun kamuoyuna 2004 donemi yetkililerinin imzasinin oldugu bir "Cemaati bitirme Programi" yansitildi. Buradaki AKP ve diktatorun yaptigi her turlu hipokritik aciklama, aslinda ayni sekilde tutuklanan ve ceza alan TSK uyelerinin bosu bosuna iceride yattiklasri izlenimi verdi. Gelen aciklamalar genelde "Evet bu karar alinmis olabilir, ama hic bir zaman uygulamaya konulmadi" seklinde hipokritik bir yanitti. Cunku bu yanit otomatikman TSK tutuklularinin savunmasiydi. Yani diyelim ortada bir plan bile olsa, bu plani isleme koyacak hic bir imare ya da bulgu yoktu. Oyle oldugu halde ve her turlu sahte ve duzmece CD lerle tutuklandilar. Bu konudakmi ilk beyanat orgeneral Cetin Dogan'dan geldi. Beyanat aynen soyle; 29 Kasım 2013 15:11 Doğan'dan MGK belgeli tahliye talebi MGK Belgesini avukatı aracılığıyla İstanbul ve Ankara savcılıklarına teslim ederek tahliyesini talep etti. FATİH YAĞMUR / Radikal - Balyoz davası hükümlüsü Emekli Orgeneral Çetin Doğan, Taraf Gazetesi'nde yayımlanan MGK Belgesini avukatı aracılığıyla İstanbul ve Ankara savcılıklarına teslim ederek tahliyesini talep etti. Çetin Doğan'ın sunduğu tahliye dilekçesinde şunlar yer alıyor: "MGK'nın tavsiye niteliğinde aldığı kararlar sadece 54. Hükümet tarafından değil sonraki Hükümetler tarafından da uygulanmaya devam etmiştir. Bu husus, irtica ile daha etkin olarak mücadelenin sürdürülmesi amacıyla birbiri ardına yayınlanan genelge ve talimatlardan da anlaşılmaktadır. Bu bir devlet politikası olarak yıllarca uygulama bulmuştur. Öyle ki 25 Ağustos 2004 tarih ve 481 sayılı MGK Toplantısında alınan kararlar da bunu göstermektedir. 25 Ağustos 2004 tarih ve 481 sayılı MGK Toplantısında, "Fethullah Gülen grubunun faaliyetlerine karşı alınması gereken tedbirler" başlığıyla, "Cemaate karşı bir eylem planı hazırlanması" ve bu eylem planının Başbakanlığın koordinesinde gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. Öyle ki Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu (BUTKK) koordinesinde, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve MİT Müsteşarlığı görevli kılınmıştır. Bu toplantıda alınan kararlar arasında, "F.GÜLEN grubunun ' öğrenci evleri' kapsamında sempatizan ve yandaş edinme gayretleri İçişleri Bakanlığı nezdinde dikkatle takip edilmelidir. Yasal olmayan yollar kullanılarak din eğitimi veren ve bir nevi dini alet ederek yandaş toplama sistemi olan 'öğrenci evleri' uygulamalarına engel olunmalıdır." değerlendirmesi de irtica ile mücadele kapsamında bulunmaktadır. MGK Kararında, Dış İşleri Bakanlığı'nın Büyükelçiliklere ve cemaat okullarına yardım edilmesi için gönderdiği 3846 ve 3847 sayılı genelgelerin geri çekilmesi istenmiştir. Söz konusu MGK Kararının altında Hükümet temsilcilerinin tamamının imzası bulunmakta olup, hiçbirisinin şerh koymadığı görülmektedir. 25 Ağustos 2004 tarihli MGK Toplantısı ile 28 Şubat 1997 tarihli MGK Toplantısında alınan kararlar birbiri benzerlikler göstermektedir. Bu çerçevede bu toplantılardan bir tanesi suç unsuru olarak nitelendirilirken diğeri hakkında yasal bir işlem yapılmaması hukuka aykırı bir durumdur. Savunmalarımızda ısrarla ifade edildiği üzere, irtica ile mücadele kapsamında yürütülen faaliyetlerin tamamı yasal platformda gerçekleşmiştir. Bunların tümü Başbakanlığın ve İç Bakanlığı'nın koordinesinde gerçekleşmiş olan faaliyetlerdir. Bu faaliyetler 481 Sayılı MGK Kararından da anlaşılacağı üzere günümüze kadar devam etmiştir. Bu noktada 28 Şubat 1997 tarihinde irtica ile mücadele çerçevesinde yürütülen faaliyetlerin hükümete karşı işlenmiş olan bir suç olarak nitelendirilemeyeceği açıktır. Bu çerçevede suçun unsurlarının oluşmaması yanında, müvekkile iddianamede isnat edilen suçlamaların dayanaktan yoksun olduğu da açıktır. Bu noktada müvekkilin öncelikle tahliyesine sonrasında ise beraatına karar verilmesi yasal bir zorunluluk oluşturmaktadır." gercek gundem
  13. Milli devlet hem siyasi hem de tek bir milliyetin vesayetini tasiyan ve sosyo-etik farklari goz ardi eden bir devlettir. Devlet ozgur birey devleti olmali ve her bir bireyinin sosyo-etik farkini kucaklayabilmeli ve hic bir sosyo-etik farki devletin hakim ve ustun politikasi yapmamali ve de hukumetin boyle bir politika yapmasina da izin vermemelidir. Istge o zaman sosyal devlet olur.
  14. evrensel-insan şurada bir video gönderdi: Politik Videolar
    Iran devrimi oncesi ve devrim sonrasi olanlar animasyon olarak anlatiliyor.
  15. Dun diktatorun resmi kanadi gezi eylemleri ile ilgili bir rapor yayinladi. http://www.turkish-media.com/forum/topic/323612-gezi-raporunda-alevi-ayrimciligi/ Peki ne oldu gezi eylemleri bitti mi? Mayis sonu ile baslayan, Haziran da hatiri sayilir bir yayilima ve nicelige erisen, 7 katilimci gencin hayatina mal olan, gezi direnisi; Temmuz ile nicelik olarak azalmis, Agustos'ta "tatile girmis" Eylul ile ODTU'ye devretmis; Ekim ve Kasim aylarinda da ayni niceselligi saglamamistir. Yalniz burada onemli nokta, gezi eylemlerinin NICELIGI DEGIL; NITELIGIDIR. Gezi eylemleri hak ve ozgurlukleri talep etmis, desteklemis savunmus ve bireysel ve de sosyo-etik temelde "bana karisma/bana dokunma" bilincini vermistir. Bu bilinc aslinda turkiye toplumunda her bir ferdin, kendi beyninde; hem "acabalar dogurmus" ezberleri bozmus ve "saskinlik/gipte/hayranlik uyandirmistir." En onemli etkisi bilinc olarak, "Nereye kadar biat edebilirsin?" sorusuna "yeter artik burama geldi" yanitiyla karsilik vermistir. En buyuk etkisi, diktatore 11 yil sonra bir "korku" salmistir. Ikinci etkisi, diktatorun biat talebine, her turlu ve yonlu isyanlari dogurmustur. Hem iktidarin cikar ortagi cemaat, hem de kendi bunyesindeki "catlak cikislarin direnmesi" ile. Bu arada her bir diktatore karsi gelme de, konu ve eylem icerigi ne olursa olsun; bir sembol haline gelmis, maclarda toplantilarda, forumlarda, oturumlarda devam etmis ve etmektedir. Bugun her bir ferdin beyninde bilincli ya da bilincsiz ya bir gezi "umudu" ya da bir gezi "korkusu" yer almistir. Devlet teroru polisi ve emniyeti eliyle, hala gozaltilar ve tutuklular ile ugrasmaktadir. Unutmamak gerekir ki, gezi sonrasi diktatorun performansinda da dusus yasanmis, o eski OTOKRAT yapi pek kalmamistir. Gezi bilinci olumlu ya da olumsuz turkiye toplumunun beyninin artik bir parcasi olarak hem tarihe gecmis hem de topluma dusunce ve davranis olarak nesiller boyu aktarilabilecek bir anlam ve icerik saglamistir. Evet her kitlesel/nicelik hareketi olarak gezi de bitmis gorukebilir. Basta nitelik olarak artik olumsuzdur (olmek) ve her zaman bilinc olarak yine nicelik kitlelerini topluyabilecek potansiyele sahiptir. Unutmayalim ki gezi bilinci, sadece bu diktator ve onun iktidari ile de sinirli degildir. Bundan sonra gelecek olan iktidara da verilmis bir mesajdir. Gezi bilinci yasanmis ve yasatilmis ulke ve toplumumuz adina bir kazanimdir. O yuzden bundan sonra her bir iktidar karsiti eylemde oyle veya boyle bir gezi bilinci gorulecektir. Gezi bilinci toplumumuzun beynine cikarilamayacak sekilde kazilmis bir pratik yasanmisliktir. O yuzden ne gezi den "korkanlar" bitti diye "sevinsin", ne de gezi den "umutlananlar" "umudunu yitirsin." Cunku gezi bir nicelikten ziyade, bir niteliktir ve bu niteligi toplumumuz artik kazanmistir. Bundan sonra her biat edene " yeter artik burama geldi" dedirtecek ve biatini sorgulatacak, ezberini bozduracak, harekete gecirecek ve "dik durmanin/direnmenin" sembolu olacaktir, gezi bilinci.
  16. Iste yine ayni sorunu yukarida koyulastirdim. Sen politik olarak TOPLUMU TEK BIR MILLI DEGERE YONLENDIREMEZSIN. Bu hem devleti bagimsiz yapmaz, hem de sosyal yapmaz.
  17. Iste kilit nokta yukarida koyulasmis kisimda. Sen politika olarak toplumun farkli halklarinin sosyal ihtiyacini gidermezsen, SOSYAL DEVLET OLAMAZSIN. Anayasa kimi kandiriyor?
  18. İşte Devlet'in Gezi Raporu Emniyet verilerine göre, 112 günlük Gezi olaylarında 5.532 eylem yapıldı. 3 milyon 600 bin kişi katıldı. Emniyet verilerine göre Türkiye'nin 80 ilinde Gezi Parkı eylemi yapıldı. Eylem yapılmayan tek il ise Bayburt... Eylemlerde 6 kişi hayatını kaybederken, yaklaşık 5 bin kişi yaralandı. Hasarın bedeli ise 139 milyon lira... .............................................. Farklı analiz ....................................... Güvenlik birimleri, 28 Mayıs’tan Eylül’ün ilk haftasına kadar olan sürede gerçekleştirilen Gezi Parkı eylemlerinin değerlendirmesini ortaya koydu. Şöyle ki; geçen 112 günlük sürede 80 kentte (Bayburt hariç) Gezi Parkı olayları çerçevesinde 5 bin 532 eylem ya da etkinlik gerçekleştirildi. Eylemlere yaklaşık 3 milyon 600 bin kişi katılırken, 5 bin 513 kişi güvenlik kuvvetlerince gözaltına alınarak soruşturma kapsamına alındı. Olaylarla ilgili adli soruşturmalarda 189 kişi tutuklandı, 4 bin 329 kişi yaralandı, 5 kişi yaşamını yitirdi. Emniyet teşkilatı bir polisi şehit verirken, 697 polis yaralandı. .......................................... Yüzde 50'si kadın Haklarında adli soruşturma başlatılan Gezi Parkı şüphelilerinin yüzde 50’si kadın. Şüphelilerin yüzde 15’i ilkokul/ortaokul mezunu, yüzde 24’ü lise mezunu, yüzde 36’sı üniversite öğrencisi ve yüzde 25’i üniversite mezunu. Devletin resmi kayıtlarına göre, şüphelilerin yüzde 56’sı 18-25 yaş, yüzde 26’sı 26-30 yaş, yüzde 17’si 31-40 yaş, yüzde 1’i 40 ve üzeri yaş grubundan. Ayrıca şüphelilerin ekonomik göstergeleri ise şöyle: Yüzde 39’u 0- 499 TL, yüzde 15’i 500-999 TL, yüzde 31’i 1000-1999 TL ve yüzde 20’si 2000 TL üzerinde gelire sahip. Yüzde 78'i Alevi Yine şüphelilerin yüzde 78’si Alevi kökenli olup bazı sendikalar/ sivil toplum örgütleri, taraftar grupları içinde yer alanlar, ulusalcı, laik kesimler. Yüzde 12’si siyasi partilerle ilişkili, yüzde 6’sı marjinal sol oluşumlar içinde, yüzde 4’ü ise terör örgütleri ve yasal uzantıları içinde yer alıyor. Her ne kadar eldeki örneklem grubu bilimsel bir istatistik için yeterli olmasa da fikir ve değerlendirme yapılmasını sağlayabilecek nitelikte. ...................................... Tolga Şardan / MİLLİYET Bazi rakamlar o kadar net ki, sanki hukumet ve de devlet; tek tek gezi eylemlerine katilanlara sorarak hepsinin " ceremesini cikarmis" Burada ilginc olan ise tam da diktatorun politikasinin temelini acikliyor. Yani AYRIMCILIK POLITIKASI. Ne o geziye katilanlarin %78'i "Alevi" imis. Birincisi 3.5 milyon katilimcinin "%78'inin Alevi oldugu" nasil bilinebilir? Ustelik aciklama yapanlar tutuklu olduklari surece kendilerine bu bilgiyi iceren bir soru sorulmadigini soyluyorlar. Ayrica bir kisinin hangi dini inanca sahip oldugunu sormak bir Anayasa sucudur. Geriye mantik temelinde tek bir aciklama kaliyor. Turkiye'nin 80 ilinde geziye katilanlar mobese kameralari ile tek tek goruntulendi ve bu kisiler haklarinda bilgi toplanarak FISLENDI. Burada fislemenin disinda diger yazilanlar mantiga sigmaz. Yani kimse 3.5 milyon kisinin tek tek hangi dine mensup oldugunu ne sorabilir, ne bilebilir. Peki neden boyle bir aciklamaya gerek duyuldu? Acik degil mi? Amac ayrimcilik yapmak ve istenmeyen gezi parki eylemlerini kullanarak alevileri de istenmeyen ilan etmek. Aslinda burada sasiracak bir sey yok. Kurd varligini bile kurdculuk politikasi ile ayristiran ulke ve toplumda "gunesin altinda ne varsa" kutuplastiran/ayristiran diktatorun, boyle bir ayristirma ajitasyon ve propagandasi yapmasi hic te sasirtici degil. Onemli olan bu ayrimcilik oyununa gelmemek ve her ayrimcilikta ayrimciliga muhatap olan fiziki ya da sosyo-etik deger farkini, diktatorun yaptigi gibi, fislememek ve otekilestirmemek. Aslinda toplumumuzun tarihten gelen catisma kulturu ve zihniyeti, ne zaman andlasmaya ya dauzlasmaya donusecek, merak konusu. Cunku ulke ve toplumumuzu cagdasliktan uzak tutan en onemli fark burda. Zaten catisma yerine uzlasmayi toplum olarak ogrendigimiz andan itibaren, ne ayristirma ne de tek sosyo-etik fark temelinde digerlerini yok sayarak birlestirme politikalari artik gecerli olmayacak. O gunler ne zaman gelecek dersiniz!
  19. Birisi senin elinden hak ve ozgurluklerini almak istese ya da alsa, isyan etmez misin?
  20. Soruma yanit vermemissin. Bir kisi ya da bir ideolojik inanc neden isyan eder? O yuzden demogoji yapmak ve yanit veremedigin yerde de ifade carptirmasina kacmak cozum degildir. Kime/neye gore birlestiricidir? Diktator hic te oyle dusunmuyor. Ayrica farki ayirmak ile olan farki tek fark temelinde yok etmenin farki nedir?
  21. Peki neden isyan olmus? Ne icin isyan edilmis? Eger oyle ise, neden diktatorun devlet terorunu polis eliyle kullanmasina karsi cikiyorsun? Gezi parki bilinci de bir isyan degil mi?
  22. Amac bir butun olarak farkli sosyo-etik degerlerin bir arada hak ve ozgurlukleri ile birlikte yasamak degil mi? Sen hakim ve ust kimlik sahibi turk ve sunni olarak bunu diger sosyo-etik farklara once bir sagla. Eger bunun ile yetinmeme gibi bir durum olursa, "zorla guzellik olmaz" once sorarsin, "ayrilma sebebini" makul ve giderebilecek bir sebep ise gidermeye calisirsin; yok bahane ve caresi yoksa da, "senin gecinmeye gonlun yok" dersin. Yeterki devlet bunu politik cikar araci olarak kullanmasin ve kullanilmasina izin vermesin. Sonucta bu hak ve ozgurlukler verilmeden "verilse de ayrilacaklar" dusuncesi sadece bir kotgu niyetli spekulasyondur.
  23. Travma'dan kastin nedir, aciklar misin?

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.